22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 4 EYLÜL 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Sabah Ujanm crn kı ortrthk bir fcsşka aydınlık... Caiız bir başka^ cfeniz. Hava bir" fc»şkahava.Rüz- p r serin esiyor. Eakona çıktım, içnürperdi.Güz gslmiş sanki. "Vlğmurları, hüzünleri, geçmişi anımsa- tulanyla güz mevsimine girmişiz. Oysa aiustosun ortalan... Ama eskiler ne der- l e ağustosun yansı yaz, yansı güzdüri Ben- C Î ağustos yaz değildir. Nedir? Kendi ba- şna bir mevsimdir ağustos... Tam, yakı- c sıcaklar sürerken birden yağmurlar bo- şînır. Fırtınalar çıkar. Denizdeyseniz ka- çacakyerbulamazsınız. Sokaktaysanızsı- ğnacak bir dam altı ararsınız. Baktım baktım da düşündüm; yaz bit- tiyine. Yaşamadan, yaşanmadan bitti. Geldi gelecek derken bitti. Başlamadan btti. Çağnşımlara yine kaptırdım kendi- rn. llkgençlik günlerine, çocukluğa, ilko- k j l öğrenciliğine... Ağustosun ortasına gelırgelmez içimi bir korku kaplardı. Ga- riD birduyguydu bu. Günlergeçmesin is- terdim. Saatler ilerlernesın... Dakikalar uzasın... Oysahızlagtderdik biryerieredoğ- n_ Eylüldü o yer... O eylül ki, anılar, hü- zünler, korkular, garip duygular mevsimi- ör. Okullar açılacak, dersler başlayacak. Kşi, kendini yeni bir dönemin içinde bu- laöak. llkokulu bir yabancı okulda okudum. Kjmkapı'nın ta dibindeydi. Her gün ko- ca Gedikpaşa Yokuşu'nu iner çıkardım, sonra da Beyazıt Meydanı'nı geçer, Şeh- zadebaşı'na inerdim. Her sabah, herak- şam, sabah sekizde okulda olacaksın, akşam dörtte çıkıp eve döneceksin. öğ- retmenleri de sevmemiştim. Daha doğ- rusu korkmuştum onlardan. Kara sakal- lan, uzun cüppeleri, bellerinden sarkan sert kayışlan vardı. Anlamadığım bir dille ko- nuşuyoriardı. Herşey banayabancıydı. Hiç sevmedim okulu, öğrenimi, ders kitapla- nnı... Ufacık çocuğun ilk izlenimleri yaşam boyu sürdü. Böyledir, uyanış çağındaki et- kiler kişiliğimizde yer eder. O eylül sabah- lan yok mu, ölüm giderdi sanki Şehzade- başı'ndan Kumkapı'ya... Bir-iki kez arka kapıdan sıvışıp eve dönmüştüm birinci sınıftayken... Ama yakama yapışıp geri getirmişlerdi. 01930 yıllannın eylül sabah- lan, nerdesiniz şimdi? ZiyaOsman'ınde- diği gibi, "Açılın açılın tekrar/Çocuk diz- ET/HAYIR OKTAY AKBAL (Bir öykücük) Güz Rüzgârında lerimdekiyaralar..." Bu güz nasıl ge- çecek? Eylül, ekim, kasım, aralık aylan kış mıdır? Mevsim- leri belirli sınıriarla ayırmaktan yana değilim. Bakın, 'Pastırma Vaz/'di- ye bir mevsim var! Başkadillerde böyle bir 'mevsim' var mı- dır? Türkçenin üstün yanı. Her duruma, her eğilime yakışan bir ad bulmuşuz. Pas- tırma yazı da kış ortasında karşınıza çı- kar, güzün içinde de yaşanır. Yazdan kal- ma bir gün denildiği de olur. Bir bakarsı- nız gökyüzü masmavi, güneş alabildiği- ne coşkulu... Paltoyu, ceketi atmak, se- re serpe dolaşmak isteği gelir içinize. Ama çok sürmez, birden hava karanr, bir yağ- mur, derken kari Yıtip gidero yazdan kal- mış gün. Her şey yerinde, zamanında. Gençlik- te gençler gibi yaşamalı, ama ya yaşlılık- ta?.. Yaşlılığı ayn bir sorun olarak ele al- malı. önce, benimsememeli yaşlılığı... Yıl- lar önemli değildir demeli. Insanın yüreği genç kalabilse, duygulan, duyumsama- lan, özlemleri 'yaşlı'lık havasından sıyn- labilse! Olabilir mi? Niye olmasın. Ben ni- ce 'genç' yaşlılar gördüm. Onlann yanı sı- ra yaşlı' gençler... Gençlik, bir işe yaramaktır, kendine ve çevresine yararlı olmaktır. Yaratıcılık, ve- rimlilik, canlılık, ölümden uzak kalmayı bilmektir. Her işte, her alanda kendini bir 'ilkyaz' havasında duyabilmektir. Kendi- ne ve çevresine yepyeni duygularla ba- kabilmektir. Ağustosun son günleri yaklaşıyor. Gün gün geçiyor zaman. Bir yere doğru yak- laştınyor beni. Belki bir süre sevdiklerim- den uzaklaştıracak bir zorunluluk var önümde... Ne demişti Amerikalı bir şair "Yurduna borcu olan herkes/Birsüre için girer hapishaneye." Bilmem benım ne borcum var? Neyapalım, öyle olsun... Bu güz havasında beni bu türlü düşüncele- re sürükleyen bu güz rüzgânna ne de- meli bilmem! Gel de Külebi'nin güzel di- zelerini yineleme: "Bir rüzgâr geçti bur- dan/Koştum ama yetişemedim." Oysa bize rüzgârlaryetişemiyor, bize, topluma, bu hızlı gidişe... Ama nereye, hangi yöne doğru esen bir rüzgâr bu; orasını bilmek güç... "Lunapark" adlı kitaptan (1983). Sıvas'ta Tıbbiyeli Hikmet Prof. Dr. Metin KALE Eskişehir Osmangazi Üniversitesi "Aleladepolitikacıhkla ulusupar- çalamak hıyanettir." Atatürk S ıvas"ta bir ulusal kongrenin toplanması Amasya'da ka- rarlaştınlmış ve 22 Haziran 1919"dabirgenelgeileulu- sa bildinlmişti. tstanbul Hükümeti ise Sıvas'a gkİecek delegelerin tutuk- lanarak geri gönderilmelerini isti- yordu. Daha öoemlisi, hem içişkri hem de savunnıa bakanlıklan 30 Temmuz 1919'da Mustafa Kemal'in de tutuklanmasınıve tstanbul'a gön- derilmesini istemekteydi Bu engellemelere ve ulaşımdaki güçlüklere karşın Sıvas Kongresi"ne. Erzurum'dan gelenlerle birlikte 38 delege katılabıldi. lstanbul'dan çok az katılım oldu, çoğu delege Orta Anadolu'dan geldı. Işgal nedeniyle Trakya, Antalya, Adana ve Kon- ya"dan gelen olmadı Sı\r as'ta toplananlar ülkenin kur- tuluşuve vatanınparçalanmasını ön- lemek için her türlü olumsuzluğu göze almış özverili insanlar olmala- nna karşın, Dünya Savaşı"nın ne- den ve sonuçlanndan, emperyalizm- den habersiz olduklan için de bazı tehlikeli yanlışlara düşebiliyorlar- dı. Bağunsızlıktan yana olanlarla mandacılar arasında en bfiyük ve son açıkçanşma, SıvasKongresi'nde yaşandı. Mandacılar sayısal olarak çoktu. Bekır Samı Bey ve Refet Pa- şa gibi yakmlan bile kürsüden açık- ça mandacılığı önerebilıyorlardı. Ya- kın çevTesi dahil, (tsmail Fazıl Paşa, Rauf Bey ve Bekir Sami Bey toplan- mışlar ve Ismail Fazıl Paşa'nın baş- kanlığı üzerinde anlaşmışlardı) baş- kan ohnaanı istemeyenlerin sayısı da artmıştı. Buna karşın Mustafa Kemal Paşa o her zamanki sabn, di- rayeti ve özgün konuşmasıyla dele- geleri ayduılatmaya çalıştı ve öne- riyi oya sundu. Oylama sonunda üç üye dışında bütün üyelerin oyuyla 'DA HAVADAN WORLDPUAN! 100 YTL ALIŞVERİŞE, başkan seçildi. Mustafa Kemal Pa- şa, ülkenin içinde bulunduğu aske- n ve siyasi durumu, sabahlara kadar süren, delegeleri etkileyen sohbetler şeklinde anlatarak onlan bılinçlen- dirip kazanmaya gayTet ediyordu Kendisinde var olan olağanüstü ik- na gücü ve ne ıstediğuü bilen, kesin ve ödünsüz tavnyla ülkeyi kurtarma inancını, kendine özgü coşkusuyla yönünü bulamamış ama samimi ve dürüst insanlara anlatmaya çalışı- yordu. Istanbul'da Peyam gazetesin- de AHKemalıleAfemdar. Sabah, Ay- dedeve Serbesti gibi gazetelerle İn- gfliztşgalKuvvetieri\e tstanbulHü- kümeti Anadolu Harekân nın bir It- tihatçüık olduğunu ve Ittihat ve Te- rakkı'nın eseri olduğunu ilen süre- rek ulusun mücadele azmini ve di- rencini kırmak istiyorlardı. tlk üç giin kongre îttihatçı olunmadığını kanıtlamak için bir yemın metnı be- nimseyerek hem delegeleri bir dü- şünce etrafında topladı hem de dı- şandan yapılan olumsuz propagan- da ve telkınleri önlemış oldu. Mustafa Kemal Paşa kendisini başkan seçtirmemek isteyenlerin amacını şöyle açıklar: •'Anlaşüıyor ki bu arkadaşlar ken- diaralarmda 'manda' fıkrinibenim- semiş buhınuyorlar. Beni başkan seç- tirmemelerinin tek izahı. kendflerin- den bir başkana mandavi el çabuk- luğunagetirip kongre kararına bağ- btmak arzusundan ibarettir. Bu. ger- çekten hayretv«ricive acı bir manev- radm" Çünkü tstanbul'dan gelen de- legeler kurtuluşu 'manda'da görü- yorlardı Erzurum'danberigündem- de olan mandacılığı Mustafa Kemal Paşa kesin olarak ortadan kaldırmak istiyordu. tstanbul hükümeti ve sı- yaset adamlan üe tstanbul basınımn bazı önde gelenlen kurtuluş için 'Amerikan mandasrm öneriyorlar- dı. Bunlar Anadolu harekâtını üç beş adamın macerası olarak görüyor- pnya 18.09.2005 tarihine kadar geçeıiidir. Tek seferde yapacağınız her 100 YTL »lışverişe 10 YTL değerinde 2000 VVoridpuan hecfiye edilecektir Kampanya süresince her müşteri en 30 YTL değerinde 6000 VVoridpuan ödûl kazanabilir. Kampanya, Attınor ve elektronik reyonlarında. Tekel ürünlermde ve VVoridpuan kullanıtarak yapılan alışverişlerde geçerli değildir. USTELIK GIDA DIŞI ALIŞVERIŞLERINIZDE WORLD'E ÖZEL 12 VVORLDTAKSİT! Kanıpanya 50 YTL ve üzeri gıda dısı alısverişlerinizde geçerlidir. Tekel, Altınor, teınizlik, saglık ve güzellik urünleri dahil değildir Carreföur "Evdeki hesaba uyar" ^ woıid lar, fakat düştüklen gafletin derece- sini ayui edemiyorlardı. Anadolu delegelerinın çoğunluğu ise manda- yakarşıydı. Sıvas'ta mandacılar ba- şanhotamadıtar. Çünkü Sıvas'a esas teşkil eden .4masya kararlannın ilk maddesi, sadece '^vatanın bütünlü- p"nden değil "uhısun bağımsızh- ğj"ndan da bahsetmektedır ve tam bağımsızlık Mustafa Kemal Paşa için -kendi ifadesiyle- "bir hayatme- seteskhr." Bu düşüncesini ve manda- nın bağunsızhğın terki olacağını de- legelere defalarca anlatmıştır. Görüş- meler sırasmda en şiddetli mandacı olan Îttihatçı Kara Vasrf Bey "tek kurtuluşun manda olduğunu, hatta buoun koşuHaruun görüşüfaneyege- çibnesinin gereklüiğiıü ve bu konu- da Halide Edip Harum'uı mektu- bundaki düşünceleri paylaştığını" ifade ederek "Bizi büyük doletkr tam bağımsız bir de\1et olaraktanı- sa bfle,biz \-anhma muhtaaz" dıyor- du. lsmail Hibni Bey ise Ahmet tz- zet Paşa gibi Osmanlı paşa ve bey- lerinın de a\TU goruşte olduklannı, manda kabul edümezseher şeyin bi- teceğiniilensürüyordu Sözalan Re- fet Bey de "Amerikan kefaktini ka- bule mecburuz. Bu asırda §00 mil- yon borcu, harap bir memkketi. ve- rimsiz bir topragı ve 10-15 mihx)n ge- Bri olan bir ka\inı için dış >ardım ol- madanjaşamakolanağı yoktur" di- \or ve Amerikan mandasını İngüiz mandasma tercih etmekten çekin- miyordu. Refet Bey'ın bu çıkışı. mandacılan tekrar harekete geçirir Bursa detegesi Ahmet Nuri Be> ise "Kendimizi bütün bütün beceriksiz ve miskin görerek, bizi kurtann di- ye şuna buna yah"armakgibi bir aşa- ğuanma>a bu ulus katianamaz" şek- linde karşı çıkar Bu vaşananlan Mustafa Kemal Paşa "Istanbul'da- kiler ve buradakikr ümitsiz hasta insanlanhr. Yabancıîşgahalanda ce- saret ve ümitleriıü kaybetmiş ohna- nın verdiği teessürle ve hasta bir psi- koloji içinde hareket ediyoriar. Bu- nun başka türlü izahı yoktur" soz- leriyle açıklar. Durum bu şekilde gider- ken askeri öp öğrenci dele- gesi olan genç Hikmet Bey tstanbul efendi ve paşalan- na vatanseverlik ve ulusal- cılıkta örnek olacak şekilde inançla ve cesaretle öne çı- karak Mustafa Kemal Pa- şa'ya düşüncelenni şöyle ıfadeeder "Paşam,delege- si bulunduğumTıbbiyelüer beni bura> a bağunsızlık da- vamızı başarmak yolunda- ki çahşmahra kanlmaküze- re gönderdiler. Mandayı ka- bul edemem. Eğer kabul edenkr \arsa, bunlar her kim olursa olsun şiddetle reddeder ve kmanz. Olma- yacak şey ama, manda fik- rini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Ke- mal'i 'vatan kurtancısı de- ğıl. vatan batıncısı" olarak adtandnnz." Hikmet Bey'in yürekten kopup gelen bu sözleri, orada hazu- bulu- nanlann gözlerini yaşartır. Mustafa Kemal Paşa bile heyecanlanarak "Arkadaş- lar,gencüğebakm,Türk ulu- sal bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkatedm" diye- rek Hikmet Bey"e döner ve şunlan söyler: "Evlat,müs- terihoLGençtikkiftihar edi- yorum ve gençüge güveni- yorum. Biz azmhkta kalsak bile mandayı kabul etmeye- ceğiz. Parolamız tektir ve değişmez.Va bağunsızhkya öiüm." Aynca Hikmet Bey'i ahundan öperek kutlar ve "Gençler, vatanın bütün ümit ve geleceği size, genç nesilkrin anlayış ve enerji- sine bağlanmıştır1 ' dıyerek sözlenne son verir. Sıvas Kongresi ile yerel direniş örgütleri tek bir mer- kezi örgütte, AnadotuveRu- meü Müdafaai Hukuk Ce- miyeti adı altında birleştı- rildi ve bundan bir Temsil Heyeti doğdu Temsil He- yeti dönemi, bir devlet ön- cüsü dönemıdir kı, Atatürk bu durumu "Cumhuriyetin temellerini burada attık" sözleriyle ifade etmıştir. Ulusun varhğını özgür ve bağımsız kılan, mandacılı- ğın her türlüsünü reddeden, bunu ulus için alçalma bi- len, kurtuluş ve kuruluş ile Cumhuriyet ve Devrimler- le Türk Aydınlamasma gi- den yolu açan Sıvas Kong- resi dolayısıyla, yeni tanzi- matçılar ve postmodern mandacılarla, .AB önünde dış yardım kredı ve müza- kere tanhı almak gibi sanal kavTamlar uğruna eğik du- ran boy-unlarla ülkemizin ayağa kalkmasının müm- kün olamayacağını görmek için 86 yıl önceki çılgın Türiderihahrlamaya her za- mankınden çok ihtiyacımız olduğu görülmektedir. PENCERE Allah'ın Işine Bak Sen!.. Allah bir mi?.. Tövbe estağfurullah, sorulması bile haddinden büyük günah!.. Yine de insanoğlu Allah üzerine çeşitleme yap- makta bire birdir.. Hiç unutmam, Adana'da eski kulağı kesiklerden biri, çolak ve topal bir esnafla tartışıyordu, başa çıkamayınca öfkeyle ne dese beğenirsıniz: - Ulan, Allah işinibilir, seniboşuna böyleyarat- mamış!.. Münasebetsizliğin daniskasına Allah'ı kanştnmak insanoğlunun eski huyudur... Pek meşhurdur, ama olağanüstü güzel fıkradır; hoca camide vaaz verirken "mekândan münez- zeh" Allah'ı anlatıyormuş: - Ne sağdadır, ne soldadır, neyukardadır, ne aşa- ğıdadır, ne ordadır, ne burdadır... Bektaşi uyarmış: - Imanım, demiş, şuna yok diyeceksin, ama di- lin varmıyor!.. • Bektaşi fınndan ekmek almış, on kuruş vermiş; paranın üstünü isteyince fınncı çamura yatmış: - Verdikya!.. Tartışma kavgaya dönüşmüş, Baba Erenler ba- şa çıkamayacağını anlayınca Allah belanı versin' deyip yürümüş, biraz ötedeki bakkala uğrayıp beş kuruşluk peynir almış... Bakkal peynırin parasını isteyince de demiş ki: - Verdikya!.. Verdin vermedin derken bakkal işi uzatmamış: - Peki, öyle olsun!.. Bektaşi ekmek peynirte bir köşede kamını bir gü- zel doyurduktan sonra gözlerini göğe çevirmiş: - Imanım, demiş, sen işin esasını biliyorsun, fı- nncıdan al bakkala ver, ödeşelim!.. • Amerika Irak'a girdi, ortalığı tarumar ettı, yoksul halkın canına okudu, binlerce ölü yaralı bir yana, ortalık cehenneme dönüştü, insanlar sersefil ol- du... Derken bu kez Amerika'da "Katrina kasırga- sı" patlamaz mı?.. Amerika'nın kimi bölgesi Irak'a dönüşmez mi?.. Ölüler, yaralılar, yağmalamalar, saldınlar, güvensizlik, facia, kaos... Rivayete göre şimdi kimilen diyorlarmış ki: - Allah işini bilir!.. lyi de Allah'ın işinı bilmesi insanı kurtarmıyor. • İnsanı Allah değil, kendisi kurtaracak... Yoksa Allah elbette işini bilir... Bektaşi komşu kasabadan geçerken bir eve uğ- rayıp su istemiş, suyu bir genç kız getırmiş... Ki aman Allah, yüzüne bakılamayacak denli güzel... Baba Erenler suyu içtıkten sonra gözlerini yu- kan kaldırmış: - Imanım, demiş, ölüm Allah'ın emri, ama, bu güzelliğe de kıyacak mısın?.. Aradan yıllar geçmiş, Bektaşi yine aynı kasaba- ya uğrayıp aynı kapıyı çalmış, yine bir bardak su istemiş... Bu kez suyu getiren kız kocakandan betermış... Baba Erenler sormuş: - Geçen sefer bana su getiren güzel kız ne ol- du?.. Demişler ki: - Şimdi sana suyu getiren kız, o kızdır... Bektaşi yine gözlerini yukan dikmiş: - Imanım, demiş, işini iyi biliyorsun, önce bu ha- le getirip sonra canını alıyorsun; seninle başa çı- kılmaz!.. • Tövbe estağfuaıllah, Allah'la elbette başa çıkıl- maz... Allah Irak'tan sonra Amerika'yı da vurdu... Ama, biz işimizi Allah'a bırakmasak daha iyi ol- maz mı?.. HlZLANDIRILMIŞ İTALYANCA DIL KURSLARı I • t • n b ı HAFTA ARASI (Haftada12saat) 05 - 27 EYLÜL P.tesı-Salı-Çarş.-Perş. 11:00-14:00 HAFTA SONU (Haftada 8 saat) 03 EYLÜL • 02 EKİM Cumartesi ve Pazar 10:00-14:00 15:00 -18:00 /18:30 - 21.30 S1NIFLARIMIZ KÜMALIDtR KAYIT : Hafta Içi 10:00-19:00 / Hafta Sonu 11:00-15:00 İtalyan Kültür Merkezi - Tel 293 98 48 Meşrutiyet Cad. 161 Tepebaşı - http://www.ilcis1.org.tr SİVAS KONGRESİ'NİN 86. YIL KUTLAMASI ULUSAL BİRLİĞE EVET! MANDACILIĞAHAYIR! PROGRAM Saat 11.30 Taksim Atatürk Anrtı'nda Çelenk Merasimi Saat 14.00 Mecidiyeköy Kültür Merkezi'nde Şiir-Müzik Dinletisi ve Panel PANELİSTLER 1-CHP Sivas Milletvekilı 2-ADDGenelBaşkanı 3- Kanattürk Koofdinatörü 4- Emekli General 5-ADD2. Başkanı Prof. Dr. Nurettin Sözen Ertuğrul Kazancı Tuncay Özkan Osman Özbek Prof. Dr. Ahmet Saltık Sivas Dayantşma Atatürkçü Cumhuriyet Demeği ve Düşünce Okurlan llçe Dernekleri Derneği AYŞE KAYRAL Üe CAN ADABAĞ evlendiler. Kutlar, mutluluklar dileriz. KARAÖREN'LER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle