23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EYLÜL 2005 PERŞEMBE CUMHURİYF7T SAYFA KULTUR kultur(§ cumhuriyet.com.tr 15 iifll UYCARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ Eski Malatya'yı barındıran Battalgazi'de kültür ve sanat günleri tarihle iç içe gerçekleşti 'Kervansaray Buluşmalan'Tanhi mekânı 'zedelemeden' kurulan geçıci sahnede kültür emekçileri 'Anadolu'da sanat'ı ır- delerken şairler de 'Battalgazi şi- irteri'ni okuyorlar. Ilçenin onuru sayılmasına rağ- men yıllardır 'metruk' ve bakım- sız kalan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı'nda ilk kez 'halk' ıle 'sanatçılar' bır aradalar. Anadolu daki üniversitelerden heykelcılenn, ressamlann, sera- mikçılerin. grafikerlerin bu ilk 'or- tak sergi'leri için özenle seçtikleri yapıtlan, kervansarayın ağır başh duvarlannda 'tarihle çağdaş sana- tı' da buluşturuyor. Yıllannı adadığı Anadolu'da bu kez de ' Malatya'nın sevgilisi' ha- lıne gelen Azer Bortaçina loş bır köşede kıtaplannı ımzalarken kür- südekı şaır Kul Yahap da 70 yaşı- nı geride bırakmanın 'dinç'liğı ıçinde 'Sesleniyorum' adlı şiirini şöyle noktalıyor: "Eski Malatya'yla birleşme za- manı geldi; Duamız şimdi budur ey Malat- ya şehri..." Ayrılsalar da 'beraberMer Battalgazi. şimdı aralannda 'Hanımınçiftliği' beldesi olsa bile aslında 'eski' Malatya... Kente 10 km. ya var, ya yok. Geçmişin en görkemli dönemle- ri Battalgazi'de yaşanmış. Roma döneminden kalma 2000 yaşındaki kent surlan burada. Malatya'nın adını yaşattığı antik 'Melita' bura- sı. îran'daki Selçukiu mimarisine ait 'dört eyvanlı' cami tipinın Ana- dolu'daki tek örneği 'Malatya Ulu Camisi' de burada. Ve dığer Osmanlı yapılanyla bir- lıkte 17. yüzyılda kente armağan îdilen Silahtar Mustafa Paşa Ker- vansarayı da. Hatktn bağımsız başkanı Belediye Başkanı Selahattin Giirkan. bu zenginliğine rağmen yıllardır 'gözden ırak' kalan Bat- talgazi'nin artık 'gönüllerden ırak' kalmaması için kollan sıva- mış. Ilçe halkı, 'partili' başkanlann hizmet yerine siyaset yapmalann- dan o kadar bıkmış ki Giirkan ı "bağımsız aday'lığa zorla ikna et- mişler. Iş ve îşçı Bulma Kurumu Bölge Müdürü'yken gösterdiğı çalışkan- lıkla Battalgazi'yi de 'kurtarması' için benzeri az görülür bır 'daya- nışma" yaşanmış. 'Memur' gelı- MALATYA'NIN KİMLİK MERKEZİ 1- Battalgazi'deki tarihi yapılan gösteren bilgi panosu. 2- Sanat buluşmasını ağırlayan kervansarayın girişi. 3- Kerpiç mimarinin şahaseri Poyraz Konağı. 4- Cumali Dede asırbk konağın yapıhşını biliyor. riyle siyaset yapma olanağı bulun- mayan Gürkan'ın 'seçim kampan- yası giderleri'nı de ılçe halkı kar- şılamış. 'Halkın Başkanı'nın, eğitim dü- zeyi en düşük ılçede gerçekleştirdi- ği 'ük'leri arasında 'günlük gaze- teleri' getırtmek de var. Battalgazihlenn 'tarih'lerinden de 'haberdar' olmalan ıçinse tüm eski eserlerin yerlenni adlanyla ve özet bilgılenyle gösteren büyük bır pano, kervansarayın avlu ginşine konulmuş. Avludan geçerek 'çöplerden ve tozdan, topraktan temizienmiş' anıtsal yapıya gırdiğimızde ise ka- pıda duran çocuklar yine bir 'ilk' olan 'Battalgazi'nin Tarihi Yapı- lan' kitapçığını elimıze veriyorlar. İlçedeki bu 'ilk' kültürel etkinliğin, aslında bu içenği ve bu anlamıyla ülkemizde de 'ilk' olduğunu Baş- kan Gürkana söylediğimizde ıse 'en önemli sorun'unu şöyle özet- liyor: "Bağımsız olduğumdan kimse sahip çıkmıyor; elimizden tutanımız yok..." Başkan 'elimiz' derken belli ki aynı zamanda 'eşi'ni de kastedıyor. Çünkü Hafize Giirkan. hemen tüm çalışmalarda adeta 'başkan yardımcısı' gibi etkin ve özverili... Bir de Inönü Üniversitesi'nden gönüllüler... Tarihçi Göknur Gö- ğebakan ve arkadaşlan, 'Kervan- saray Buluşması'nın da emektar- lanydılar. Örnek bir kaymakam Oysa, tarihimizin ve kültürümü- zün 'partisi' yok... 'Anadolu uy- garhklan 1 . ne sağcıların, ne solcu- lann, ne de liberallenn... Hepimizin ulusal gurur ve kımlık kaynağı. Ne var kı Türkiye'de hemen her hızmetin 'siyasi rant' için yapıl- ması kamu yönetimıne de o denli bulaşmış ki Battalgazi'nin 'parti- siz' başkanı hepimizin ortak mira- sına sahip çıkarken bile yahıız ve tek başına. Bu nedenle, Kaymakam Meh- met Eriş'in anlamlı ve cesaret ve- rici desteği daha bir değer kazanı- yor. Etkınliklerintasarlanmasından gerçekleşmesine kadar hemen her aşamasında 'Başkan'la birlikte' olan Kaymakam, hemen tüm ko- nuşmalan da eksiksiz dinleyip tüm konuklarla ılgilenerek, yüreğimize su serpen bir 'kamu yöneticiliği' ömeği sergiliyor. Ünlverslteden beklenen Başkan Gürkan, anlamlı bir çağ- nyı da 'üniversite'lerimize yaptı: "Bilim insanlanmızdan sadece konuşma değil, katkı da bekliyo- ruz..." Nitekim, sivil mımarhk şaheseri 'Poyraz Konağı'nda bu sözün 'gerekçesi'nı kavradık. Yö- resel kerpiç mimarinin en görkem- li ve zarif örneğini oluşturan 9£ ya- şındaki konağın 105 yaşındaki sa- hibı k CumaliDede',biziyaşamak- ta olduğu 'harem' bölümünde kar- şılarken dedi kı; "Bu e\in değeri- ni bilenlerin kurtarması lazım..." Aynı konağın 'selamlık' bölü- münde eşiyle birlikte yaşayan 70'in üzenndekı 'Poyraz Dayı' da (Meh- met Poyraz) şunlan söyledi: "Be- ton olsa 95 yıl dayanmazdı; şim- diki mühendisler bu eve bakarak kerpici öğrensinler." Her iki görmüş geçırmış Battal- gazilinın bu dıleklen ıçın en uygun çözümü ise önceki yıl geldiğımiz- de Prof.Dr. Metin Sözen şöyle önermiştı: "Bu konak Inönü Üniversitesi'nin geleneksel halk sanatlan eğitimi ve kültür mer- kezi olarak yaşatılmalı. Kuşak- tan kuşağa Anadolu insamnın yaratıcüığını anlatmalı." Ne var ki Belediye Başkanı gibi Poyraz Dayı da artık üniversıteden umudunu kesmış. "Bir ara geldi- ler, sonra kayboldular.." diyor... Beledıyenın 'kentsever' zabıta- sı AbduUah Sığırcı ıle havaalanı- na dönerken Malatya'ya da uğra- dık. Tümüyle apartmanlaşan kent- te geçmişten kalan sadece 14 öz- gün evden 5' ini oluşturan 'Beşko- naklar'ı yaşatmak için, onca pro- jelere ve toplantılara rağmen hâlâ bir çalışma yok. Öyle görünüyor ki Malatya'nın eski Malatya ile birleşmesine en çok 'yeni'sinin ıhtiyacı var... Yok- sa yakında tümüyle 'tarihsiz' bir kent olacak ve kimliğini anımsa- ması içm 'kayısı' bile çaresiz ka- lacak. ARBARA VE ZAFER BARAN FOTOĞRAF SERGÎSl Yeryüzü Hazları Bahçesi Kültür Servisi - Borusan Sanat Galerisi, 12 Kasım'a dek Zafer ve Barbara Baran'ın 'Yeryüzü Hazları Bahçesi' adlı sergisini ağırhyor. Sanatçılann bu sergisinin ana ko- nusu, ve bunabağlı 'dönüşüm ve bozulma'. Barbara ve Zafer Baran. sergideki 'Epheme- ra' ve -Zehirli Orman' fotoğraflarında, par- lak ilkbahar güneşini ters ışık olarak kulla- nırken fotoğrafın erken dönemlerine ait yön- temlerden de yararlanıyorlar. Sayısal tekno- lojıyi yapıtlaruıda bu sanata temel oluşrur- muş eski fotogram tekniğinın modern uzan- tısı gibi ele aldıklannı belirtiyorlar. îki sanat- çı 'Ephemera' dızisı için William Henry Fox Talbot'un negatif-pozitif ışlem yönte- mınden esınlenmişler. 'Zehirli Orman' (To- xic Forest) adlı yapıt için de Ephemera'da ol- duğu gibi ışığm kullanımı belirleyicı öğe. Orman görüntüleri, sonbahar ve kış aylann- da alacakaranlık saatlerde çekilmiş. Düşük ışık düzeyleri, îngiltere'ye 18. yüzyılda ithal edilen rhododendron bıtkisinin heykelsi formlannı düzleştirip renklerini perdeleme- siyle oluşuyor. Parlak ilkbahar güneşini ters ışık olarak kullanan Baranlar, galeride 'Zehirli Orman' (toxıc forest) fotoğraflanna eşlik eden DVD projeksiyonuyla ışıklandınlmış rhododend- ron çiçeklerinın yakın plan çekımlerini de sergilemekte. Çahşmalannı Ingihere'de sürdürmekte olan sanatçılann yapıtlan Photographers' Gallery, Saatchı Gallery, Royal Festival Hall, Britısh Library ve Blue Gallery gibi birçok salonda sergilendi. Çiftin yapıtlan Vıctona and Albert Museum (Londra), Tel Aviv Mu- seum of Art (Tel Aviv), National Museum of Photography, Film and Television (Bradford) koleksiyonlan gibi özel ve kurumsal kolek- siyonlarda da yer almakta. (0212 336 32 80) îstanbul Yaya Sergileri Tünel-Karaköy arasında Sokaklar sanatla buluşuyor Kültür Servisi - îlkı 2002 yı- lındaNişantaşı'nda gerçekleşti- rilen tstanbul Yaya Sergile- rinın ikincisi "tstanbul Yaya Sergileri 2:Tünel Kara- köy"22 Ekim'e dek Tünel-Ka- raköy aksında görülebılir. Ser- ginin küratörlüğünü Emre Bay- kal ve Fulya Erdemci üstlenı- yor. Tasan, sanatseverlerin sa- dece özel mekânlarda değil, gündelık hayatta sıkça kullanı- lan mekânlarda da sanatla iç içe olmasını amaçhyor. Sergl seçilmiş mekânlarda yer alacak Tünel-Karaköy bölgesinde seçilmiş mekânlarda açılacak sergi, sanatsal mücadeleler yo- luyla bu bölgenın geçmışi, ge- leceği ve özellikle bugünü üze- rine düşündürmek ve farkında- lık yaratmak, tasarının amaçla- n arasında yer alryor. 20 ulus- lararası sanaçı ve mimarı bün- yesinde buluşturan sergi, büyük ölçekli tasanlardan oluşuyor. SeTgıde yer alan çahşmalarla, îstanbul'un ıçinden geçmekte olduğu kentsel dönüşümün ya- nı sıra kentleşme polıtikalan ve teknolojılerinın kültürel ve eko- nomik yansımalan üzerine düş- sel bir platform yaratıhnası he- defleniyor. Sergiye Haluk Akakçe, Loris Cecchini, In- gar Dragset, Michael Elnigre- en, Ayşe Erkmen, Carmela Gross, Omer AU Kazma, John Körmeling, Callum Morton, Kemal Önsoy. Ebru Özseçen, Karin Sander. Eve Sussman. Ioannis Savidis. Fuat Şahin- ler, Murat Şahinler, Ayten Başdemir, Yakup Çetinkaya, Canan Tolon, Hale Tenger ve Auke De Vries yapıtlanyla ka- tıldı. "îstanbul Yaya Sergileri 2" çerçevesınde, sergi güzergâhı ve sergi içerrjı hakkında sanat- severlen bilgilendırmek için, Tünel ve Karaköy'de ıkı ayn bılgı merkezı kuruldu. Mimar Sınan Üniversite- si'nden Derin Öncel ve îstan- bul Teknık Üniversitesi'nden Ayşe Şentürer'ın yönettiğı atölye çalışmalannın yanı sıra Alman sanatçı Hans Winkler de Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencıleriyle bir yürüyüş ve atölye çalışması yapacak. Öğ- renciler yaşadıklan kentte özel- likle de bu bölgeye dair öneri- ler üretirken bu çahşmalar ser- ginin bilgi merkezlerinden biri olan Osmanlı Bankası Müze- si'nde izlenebilecek. Sergiye, bölge üzerine kentsel, sosyolo- jık, tanhsel ve kültürel okuma- lann ve tasanlann yer aldığı kapsamlı bir kıtap da eşlik ede- cek. Aynca sergi süresince, sa- natçılann, mimarlann, küratör- lenn, sanat eleştırmenlennın, akademisyenlerin ve uzmanla- nn katılacağı panel ve söyleşi- ler de düzenlenecek. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bip 'TüPk liyatposu' Ne ZamanOIUP?C1) Biliyorum, başlıken azından şunu sordurtacak kadar kışkırtıcr. "Bu da ne demek? Yani bugün bu ülkede tiyatro adına yapılanlar ne tiyatrosu? Türk tiyatrosu değil mi?" Bunlar sorulursa iyi olur, çünkü bu yazı da zaten ilk bakışta tuhaf gibi gö- züken bu noktayı didiklemeyi amaçhyor. Evet, yapılabildiği kadanyla günümüzde bu ül- kede tiyatro sanatı adına yapılanlar, ne tiyatro- su? Doğru yanıtlara varabilmek için herşeyden ön- ce bazı olguları dikkatle birbirinden ayn tutma gereği var. Konumuzla ilgili şu saptamayı hemen baştan göz önünde tutmalıyız: Bir ülkede ya da toplumda tiyatro adına yapılanların o toplumun tiyatrosu olması, olabilmesi başkadır, o ülkede şu veya bu ölçüde bir tiyatro etkintiğinin bulun- ması başkadır. Mantıksal sonuç: Bir ülkede bir tiyatro yaşa- mının bulunması, beraberinde mutlaka orada o ülkenin tiyatrosunun da yapıldığı sonucunu ge- tirmez. Böylesi, o ülkenin toplumuna yabancı, yaşama koşullanna ve biçimlerine herfıangi bir yorum getirmeyen, çoğunlukla gerek içerik, ge- rekse biçim bağlamında yabancı örneklere değ- gin birtaklit niteliğıni taşıyan birtiyatro(!) türüdür; bazı tiyatro tarihçilerine göre böyle birtür, yorum ve eleştiri getirmemesi, toplumsal ve bireysel ya- şam karşısında bir tavır alamaması nedeniyle politik de olamayacağından, aslında tiyatro diye adlandınlması olanaksız bir etkınliktir. Peki, yukarıda tiyatronun bir variık koşulu di- ye andığımız yorum ve eleştirinin temelinde ne yatmalıdır ki, ortaya o ülkeye özgü bir tiyatro çı- kabilsin? Bu soruya doğru ve açık bir yanıt ve- rebilmek için, önceki yazılanmda da sıkça baş- vurmuş olduğum bir eserden alıntı yapacağım. Almanya'da, Bayreuth Üniversitesi'nde Karşı- laştırmalı Edebiyat Profesörü olan Dr. Erika Rsc- her-Lichte, 1990 yılında yayımlanan ve bilim çevrelerinde büyük yankı uyandıran "Drama'nın Tarihi-Antikçağdan Günümüze Tiyatroda Kimli- ğin Evreleh" başlıklı iki ciltlik eserinde tiyatroyu, başlangıcından günümüze uzanan süreci içer- sinde toplumlann kimlik arayışlanyla hesapla- şan birtür olarak ele alır. Eserinin hemen başın- da, tiyatronun, seyirci kitlesinin varlığından ötü- rü, hem bir toplumsal kurum, hem de bir sanat- sal biçim niteliğini taşıdığını belirten yazar, tiyat- ronun toplumsal kurum nıteüğinin başkaca her toplumsal kurumdan çokfarklı olduğunu vurgu- ladıktan sonra, şöyle devam eder: "Tiyatroda sa- dece toplumun üyelerinin oyuncular ve seyirci- lerdiyeıkiyeaynlması sözkonusu değildir. Bu sa- natsal kurumda toplum da, üyelerin toplamını temsilen bedensel ve dilsel eylemleriyle birşey- leri betimleyenler ve yine söz konusu bütünü temsilen onlan seyredenler diye ikiye aynlır. -Her iki gruba girenler, tiyatro mekânındaki bedensel varlıklanyla- bir bölümü eylemde bulunan, öteki bölümü de seyreden kimlikleriyle- hep toplumun üyelerinin bütününü temsil ederier." Erika Fısc- her- Lichte, açıklamalarının bu noktasında tiyat- ro-toplum ilişkisi bakımından şu temel nitelikte- ki sonuca vanr: "Demek ki tiyatroda toplum, as- lında kendi kendisini eylemde bulunurkenki ha- liyle seyretmektedir. Bu olayı gözümüzde somut- laştırmanın belki de en iyi yolu, toplumu bir kişi varsaymaktır: Bu kişi, eylemde bulunan olarak aynızamanda kendi kendisinin yanında durmak- ta, tüm söylediklerini ve yaptıklannı yine kendisi olarak izlemektedir. O, eylemde bulunan olarak bir eylemin içersindedir, seyirci olarak ise o ey- lemle arasına belli bir mesafe koyar. - Bireyin bu kendisiyleilişkikurma, arasına mesafe koyrnaye- tisi, conditio humana'nın Çınsanlıkdurumunun) ta kendisidir. Insan, birbaşkası üzerinden veyaara- cılığıyla kendi kendisiyle ilişki kurmaktadır. Ayna- da kendisine bir başkası olarakya da başkasının aynasında bakarak kendi hakkında bir fikre var- maktadır... Tiyatroda oyuncular, seyircilere ken- di resimlerini bir başkası diye yansıtan bir ayna işlevıni yerine getiririer. Seyirciler de kendi açıla- rından bu resmi yansıtma yoluyla kendi kendile- riyle birilişkiye girmiş oluriar. Oyunculann eylem- leri ve oynadıklan roller aracılığıyla sahnelenen bakış açılan ve nedenler, toplumun temsilcileri ve üyeleri olmalanndan ötürü seyirciler için temel önem taşır. Bu bakımdan tiyatro, bir toplumun kendi kendisini betimleme ve yansıtma eylemi olarak anlaşılmalıdır." Bu saptamalann ışığında, bir ülkenin tiyatro- sunun neden her şeyden önce kendi toplumu- nun ve kültürünün tiyatrosu olması gerektiği ko- nusunu haftaya ele alacağım. e-posta: ahmetcemaltasuperonline.com acem20(a hotmail.com DETİS'den Atilla Koç'a yanrt • AJSKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Tiyatrolan Sanatçılan Deraeği (DETİS), Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç'un "Bizimle oturup yeni yasa yapma fikrinde değiller" sözlerini anımsatarak, Bakanlığın kendi görüşlerini dayattığı yasa taslaklan nedeniyle birlikte yasa hazırlığı yapılamayacağını vurguladı. DETlS yönetim kurulu üyelen, dün yaptıklan yazılı açıklamada Devlet Tiyatrolan'na (DT) yapıhnış ve "uygun olmadığı açıkça görülen" tüm atamalann geri alınmasını istedi. Açıklamada, "Devlet Tiyatrosu'nda yeni yasa yapma süreci için sanatçılann tercihleri doğrultusunda bir yönetim acilen oluşturulmalıdır" denildi. Açıklamada, yeni DT Yasası'nın özerkliği, özgürlüğü, Özgünlüğü ve de devlet güvencesini temel dayanak olarak alması gerektiğine ışaret edildi. 'Kiis Efişleri Koleksiyonü' sergisi • ANKARA (AA) - Türkiye Kalkuıma Bankasının, 2005- 2006 sanat etkinlikleri kapsamında Kifayet Şentekın'in 'Kilis Elişleri Koleksiyonü' sergisi başkentte sanatseverlerle buluştu. Türkiye Kalkınma Bankası Sanat Galerisi'nde açılan sergide, Kilıs yöresine ait ığne oyalan, danteller, Antep ajurlannın iğneleri ve renkli Antep işı gibi yapıtlar yer alıyor. Sergi, 23 Eylül'e kadar sanatseverlerin ilgisine açık kalacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle