25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 4= CUMHURİYET 21 EYLÜL 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Şu Saf TÜPkler TANITIM AŞK1MIZ, yavaş yavaş kendimizi "kafasız" di- ye tanıtmaya dönüşüyor galiba. Bu gidişle, adımız saftan öteye, safalağa çıkacak. Son örn ek, geçen gün 24 saat boyunca Fransızların da- haçok Fransızca konuşan ülkelere yönelik TV5 kanalında yayımlanaji ve bizim "/cab/o/u" sistemimizde de olduğu gi- bı verilen ""Istanbul" programıdır. Gazetessini ve görüşlerini benimsemeseniz bile, Ahmet Hakaın'ın pazartesi yazısındaki şu girişi gerçekçi bul- rnaz mısım ız? "Yolu hcmangi bir Batı ülkesine düşen 'modern' kızı- mız, Türkiye'ye döndüğünde, yaşadığı büyük hayal kınk- lığını hevezsli birşekilde anlatmaya başlar: 'Ay valtahi bizi tanımıyoriâr şekerim... Düşünebiliyor musun? Bizim de- velerle seyahat ettiğimizi zannediyortar. Türkiye'de herke- sin kara çarşaflı olduğunu fılan sanıyoriar. Benim Türk ol- duğumu &ğrendiklerinde inanamadılar.' Bu yakınmanın ardından da feci sıkıcı bir 'Kendimizi ta- nrtmalıyız' geyiği başlar ki, aman Allah korusun!" Eski Fransız cumhurbaş kanlarından François Mitter- rand'f-iın oğlu Frederic bir ara Istanbul'u gezmiş ve pek etkılenmiş; şımdi devlet televizyonunun önemli kişi- lennden okduğu için, bizim makamlara başvurup "llginç dün- ya kentlerf dizimizde sizi tanıtalım" demiş. Haber toültenleri dışında 24 saat kesintisiz süren bir progranitou.Üstelik, "lstanbul"u, New York, Londra gibi kentlerden de önce tanıtacaklar. Bizim "tanıtmacılar" kaçınr mı? Başta Turizm ve Kültür Bakanlığı olmak üzere herkes kollan sıvayıp yardımcı ol- muş, bir cdediğini iki etmemiş^r. Ne yazı.k ki, programın f&lnızca yeni çekilmiş Istanbul görüntüle-Tinderkjb^p'kaimayacagını, arşivlerde Türki- ye'yle ilgıl i ne kadV ojymsuz film varsa onlann da rnonta- ja girecegpini ve özellikle hazretin annesiyle Paris'te hangı çevrelerin ilişki içinde olduğunu düşünememişler. Sonuç, sanki Istambul'da "Kürt ve Ermeni sorunlan" varmış gibi, araya solcuşturulmuş "Doğu Anadolu'ya sıçrayışlar", "ya- kın tarihe geriye dönûşler"\e sık sık kesilen ve neredeyse Türkiye Cumhuriyeti aleyhine propaganda belgeseline dö- nüşen bir "24 Saat". Bizimki ler TÜSİAD Başkan Yardımcısı Pekin Baran ve Kanal D lcra Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ gibi Türk ünlülerides konuşturuldudiyeövünuyor1arda"bö/ücü'', "soy- kınmcr, ""ekümenikçi" kesimden bol bol hem dedokunak- lı fon sesleriyle konuşturulmuş öbürlerinden söz eden hiç yok. Herhakde "Bizi yanlış tanı yortar" diye ona buna hoş gorüntme çırpmtşından kurtulmak ve düzgün tanınmanın "kendine çekidüzen vermekle başladığını bilerek işimize bakmak zamanı gelmiştir. N'apalnm, yanlış tanıyan yanlış yapıp kendisi zarar görür. 'Kamuoyuna Yönelik Diplomasi Hiçbir hükümet, tek başma, "kamuoyuna yönelik diplomasi" yürütme görevini üstlenemez. Bu diplomasi türünün uygulanmasmda, hükümetin dışında. siyasal partilere, hükümet dışı kuruluşlara, vakıflara, sendikalara, okullara, özel sektöre, akademik çevrelere ve bireylere önemli roller düşmektedir. "Kamuoyuna yönelik diplomasi"nin yürütülmesinde hükümete düşen rol, hükümet dışı kuruluşlar arasındaki işbirliğini sağlamak ve geliştirmek olmalıdır. Doç. Dr. Hüner TUNCER "Postmodern" (modernleşme-sonrası) dünyada, iç ve dış pohtikayı biıbirinden ayı- ran çizginin giderek ortadan kalkması. ba- sın-yayın organlannın artan önemi, bı- reylerin, küresel düzeydeki hükümet dışı kuruluşlardaki etkinlüderinin artması ve uluslararası ihşkıler alanında. hükümet içi ve hükümet dışı yeni aktörlerin ortaya çık- ması, öncekı dönemlere kıyasla, kamuoyu faktörünün diplomasi alanındaki önemüıi büyük ölçüde arttırmıştır. Bir kere, hükü- metlerin, dış politikadaki tutumlannın ken- di kamuoylan tarafından desteklenmesini sağlaması ve kendi halklan nezdinde, bu politikalara yasallık kazandırmalan ge- rekmektedir. Hükümetler, aynca, yabancı ülke kamuoylannın da desteklerini kazan- mak durumundadır. Örneğin, Iskandinav hükümetler, insan haklarını destekleme konusunda, yabancı hükümet dışı kuru- luşlann \ e halklann gm enini kazanmıştır. Dış politikanın, geleneksel olarak dışişle- ri hakanhgı tarahndan oluşturulması ve daha sonra bunun bir 'oldubıttı' olarak kamuoyuna dayatılması süreci, dünya ka- muoyu >a da uluslararası ihşkiler aiaıuna yeni giren aktörler nezdinde, inandıncıb- ğuııbüyükölçüdeyitirmişbulunmaktadır. Bunun yerine, günümüzde, farklı ülkele- rin kamuoylannın işbirliğini gerektiren ve uluslararası ilişkılerdeki tüm aktörlerin dü- şüncelerinin göz önüne alındığı yeni bir dış politika oluşturma sürecinın gündeme gel- mesi söz konusudur. Bu yeni diplomasi anlayışı çerçevesinde, dış politikanın dışiş- leri bakanlıklan tarafından dikte edilmesi yerine, dış politika alanında birbirinden farklı ve karşıt görüşlerin ve düşüncelerin uzlaştınlması yolu yeğlenmelidir. "Pbstmodern" devtetkr arasındaki iliş- kfleriyürütmede, "kamuoyıınayönelikdip- lomasi"ninrolü büyük olacaktır. "Modern- leşme-sonrası" dünyada dış politika, tek bir makamın buyruğu doğrultusunda yürütü- lemez. TOstmodern'' dünyarun srnırlan- nın genişletilmesi de, diplomasinin niteli- ğini değiştirecektir. Batı, her zaman haklı görülmeyebilecektir. "Kamuoyuna yöne- lik diplomasi" çerçevesinde, kültürel ve si- yasal değerler tartışmaya açılmalıdır. Bü- yükelçilikler, halen var olan yapılanyla bu işlevi yerine getırebilecek nitelikte değildir. "Kamuoyuna yönelik diplomasi", bir bü- yükelçüiğin, bulunduğu ülkedeki siyasal ve sosyal içerikü tartışmalara kanşması sure- tiyk, belirli konulara itişkin potitikalannın benimsenebileceği entefcktüel ve siyasal or- tamı yaratabflmesini hedef almaktadır.(l) Bundan amaç, bir büyükelçiliğin belirli po- litikalan önerdiği zaman, bulunduğu ülke- deki siyasal elitin ve karar vericilerin, ken- di politikalanyla aynı çizgiler doğrultusun- da düşünmesini sağlayabilmesidir. Bu çer- çevede, büyükelçiliklerin yeni baştan ör- gütlenmesi ve sınırlar ötesindeki siyasal partıleri ve düşünce kuruluşlannı birbirle- rine bağlamak, bulunduğu ülkedeki siyasal paroleri ve düşünce kuruluşlannı kamuoyu yaratmak amacıyla kullanmak ve öteki ül- kelerin iç politikalanna kanşmak suretiy- le, "lobi"cilik ve politika degişimi örgüt- leri durumuna getirilmesi gerekmektedir. Bu tür diplomasinin araçlan, büyükelçiliklerin konferanslar ve seminerler düzenlemelen. gazete makaleleri yayımlamalan ve temas- ta bulunduklan kitleleri etkileme yolunda çaba harcamalandır. Diplomatlar, konfe- rans düzenleme konusunda profesyonel de- ğildir. Aynca. bir hükümet organı tarafın- dan düzenlenen bir konferansın tarafsızlı- ğı ile kamuoyu üzerindekı etkisi ve inandı- ncılığı kuşku götürebilir. Büyükelçiliklerin, kendi adlanna konferans ve seminerler dü- zenlemede, akademik çevreleri, özel sek- törü ve öteki hükümet-dışı kuruluşlan özen- dirmeleri daha uygun olacaktır. Hiçbir hükümet, tek başma, "kamuoyu- na yönelik diplomasi" yürütme görevini üstlenemez. Bu diplomasi türünün uygu- lanmasında, hükümetin dışında, siyasal partilere, hükümet dışı kuruluşlara, vakıf- lara, sendikalara, okullara, özel sektöre, akademik çevrelere ve bireylere önemli roller düşmektedir. "Kamuoyuna yönelik diplomasi"nin yürütülmesınde hükümete düşen rol, hükümet dışı kuruluşlar arasın- daki işbirliğini sağlamak ve geliştirmek olmalıdır. "Kamuoyuna yönelik diploma- si", geniş bir etkinlik alanını ve toplumun birçok katmanını kapsadığı için. dışışleri bakanlığı düzeyinde degil, daha üst dü- zeyde yürürülmelidir. AB'nin üyeleri olan Fransa'da ve Hollan- da'da AB .\nayasasi konusunda gerçekleş- tirilen referandumlar, "kamuoyuna yöne- lik diplomasi" uygulamasının tipik örnek- lerini oluşturur kanımca. AB Anayasa- sı'mn kabul edilip edılmemesı gibi son derece önemli bir dış politika karannı, AB üyelerinin hükümetleri degil. halklan ver- miş bulunmaktadır. Bu da, kamuoyunun, günümüzdekı diplomasi uygulamasmda oynadığı rolün ne derece önemli olduğu- nun açık bir göstergesinı oluşturur. Yine aynı şekılde, KKTC'de ve GKRY'de 24 Nisan 2004 tarihinde ".4nnan Plam"nın kabul edilip edümemesi konusunda ayn ay- n gerçekleştirilen referandumlann sonu- cunda, Kıbns Türk haUu ile Kıbns Rum halkı, kendi kaderlerini kendileri belirle- miştir. (1) Yirminciyüzyıla egemen diplomasi an- lavışı çerçevesinde, diplomatların, bulun- duklan ülkelerın iç işlerine kanşmaları, özellikle de bulunduklan ülkelerin siyasal nitelikli tartışmalanmn içindeyer almala- n, kesmlıkle hoş görülmemekteydi. 2 005 Gerçek fotoğraf kalitesini, gece karanlığında da yakala. ( f # Sony Ericsson'dan bir ilk daha... Siz fotoğraflannızı gece karanlığında da rahat rahat çekin diye, K750İ şimdi MXE-60 gerçek flaş hediyeli. Cekerken 4x zum, gosterirken 32x zum OuıckShare •', Bluetooth 1 " ve USB kablo ile iletişim - Çok yonlu MP3/MPEG4 Medya Oynatıcı 32 MB dahılı betlek - 64 MB Memory Stıck PRO Duo™ (2 GB'a kadar artınlabilir.l Sony Ericsson MXE 60 flas wuww. sonyencsson. com.tr ÇuickShare Arn pa/iaşrrıanıf' fefi Kola-y /olu Tiyatro Kaynıyor Devlet Tiyatrosu (DT) ve Devlet Opera-Balesi (DOB) başkentin iki komşu genel mü- dürlüpdür. DT sahne ve izle- yici sayısı açısından görece dahabüyüktür. DOB ise solıst- ler, koro, orkestra, bale ve ben- zeri teknik birimleri ile daha dallı biryapıyı yansıtmaktadır. DT, genel müdûr atamalann- da yansıyan krizlerle sıkça gündeme gelir. DOB ise Mec- lis'te bütçe görüşraeleri sıra- sında tutucu milletvekilleri- nin, özellikle bale konusun- daki yakınmalan ile manşet- lerde yer alır. iki genel mü- dürlüğünbenzeryanıru tümüy- le devlet destekli ve memur statüsündeki kadrosu oluştur- tnaktadır. İki kurumun da ge- nel müdürüyasa gereği sanat- çı olmak durumundadır. îki kurumun kuruluş yasa- lannın çağa uymayan madde- leri hep yakınma konusu ola- gelmiştir. Öte yandan sanat- çılar, sabitücretli "memursa- natçı" statüsünü kazanılnuş hak saymakta. Avrupa'da uy- gulanan *işe göre ücret" veya *prim" temelli sözleşme sis- teminı yeğlememektedirler. Sanatçılann eğitsel nnnı sayı- lan konservatuvarlarda yaban- cı dil. estetik, felsefe gibi di- siplinler yeterince öğretilmez- ken ekonomi. işletme. sanat yönetimı gibi derslerprogram- larda hiç bulunmamaktadır. Yasalan gereği sanatçı olan genel müdürlerin bugüne de- ğin iyi bir işletmeci kimliğini yansıttıklanna tanık olunma- tnıştır. Onlara göre genel mü- dürlerin sadece, ama sadece sanatçılar arasından atanması kurumlannın özerklığinin te- mel taşıdır. 2005-2006 sezonunun baş- lamasından önceki şu gunler- de kamuoyu DT krizi ile ilgi- lenmektedir. Oysa kısa bir sü- re önce DOB'ye sanatçı kişi- liği tümdünyaya kanıtlanmış, ama işletmeci ve sanat yöne- rimi kariyeri bulumnayan bir genel müdür atanıruştır. Ülke- mizde türlükonularda olduğu gibi < ^apbo2"un sadece bazı parçalan dikkate alınmakta- dır. Oysa sorunlar da. bunla- nn çözümleri de aynntılarda yatmaktadır. Talep göz ardı edildikçe, tümüyle devlet des- teği sürdükçe, memur sanatçı statüsü değişhülmedikçe ve genel müdür sadece sanatçılar arasından atandıkçamagazin- sel krizlerin sonu gelmeyecek, ne DT ve ne de DOB ulusla- rarası bir sanatsal kariyer çiz- gisine erişemeyecek, yerel ve düşük verimli üretimle yetin- mek zorunda kalacaklardır. Dr.ÜmitGÜLTEKÎ>ı PENCERE Aşk Olsun!••• Bizim medya tam bir kepazeliğe dönüştü, gelin hep birlikte itiraf edelim; gazeteler boydan boya boyalı kadın, dedikodu, rftira, cimcime, kumkuma, fısıltı, söyienti, sosyete, ayaktakımı, yalan, dolan, üçkâğıt, sahtecilik, bayağılık, istihcan, müstehcen üzerine... Peki, sevıye dayanan kadın-erkek ilışkisinin gü- zelliğine kıran mı girdi?.. Aşkın soylusu hiç mi yok?.. Cinselin hakkıyla tenselleştiği birieşimde aşkın şiire dönüştüğü zamanlar tümden geçmişte mi kaldı?.. • 'Geçmiş' deyince anımsadım Celal Üster'in "eski ozanlardan" çevirdiği "sevda ş/7rteri"ni dün elden geçirdim; bir dostumun armağan ettiği ki- tabın adı: "Aşk O/sun"(Homer Kitabevi) İlk sayfasında bir eski Yunan üçlüsü var. "Başlangıçta herşeysuskun, yavan vedurgundu; günün bırinde Eros tann, dünyaya elini dokvndurdu; o gün bugün, her şeye dirim, devinim, verim geldi." Ağaç dalına bile suyun yürüdüğü doğada sevi- nin doğallığını yapaylaştıran herşey ilişkiyi çirkin- leştirir... Oysa güzellik incelıktir; yaklaşık 2500 yıl önce yaşamış Arkhilokhos evlenmek istediği sevdiği tarafından geri çevnlse de ne diyor: "Severdi incecik bir mersin dalıyla Gözalıcı bir gonca gül tutmayı elinde, Saçlan omuzlannı ve sırtını örterdi." • Kadın ozanlann aşk şiirieri elbette erkek şairter- den daha çok ilgı çekecektir; tarih boyunca aşa- ğılanmış kadın nasıl özgürce aşk şiın yazabilir?.. Üster'in kitabında örnekleri var, Japon Otomo Sakanoe'nin 'Sığınak'v, "Saho ırmağının orada su kıyısında büyüyen çalılan sakın kesme; bırak boy atıp göğersin, bahar geldiği zaman gizlenecek bir yerimız olsun." 13 yüzyıl önce yazılmış şiirdeki çalılar bugün ta- zeliğini korumuyor mu?.. • Hsue Tao da bin yılı aşkın bir süre önce yaşa- mış bir 'saray dilberi' imiş, "Bahan Seyrederken" yazdığı şiir: Ne sevincimi paylaşacak bir sevgili çiçeğe dururken ağaçlar Ne kederime ortak olacak bir âşık sararıp solarken çiçekler. Soranm, aşk özlemi ne zaman daha derinden yaralar yüreği; Çiçeğe dururken mi ağaçlar, Çiçekler saranp solarken mi?" • Gece kulüplerinde sanal cürmü meşhutlann, medya objektiflerine yakalanmak için tezgâhla- nan aşkların çağından geçmiş zamanlara kaydı- ğımızda seviyi ancak şiirde duyumsayabiliriz... Ono Komaçi. Japon edebiyatının 9'uncu yüz- yılda en usta kadın ozanı yazıyor: "Gecenin aykaranhğında koynumda yoksun ya, özleminle uyanıverdim: yüreğim yangın yeri memelerim yanardağ." Komaçi'nin memelen yanardağ, ama "Opera- tör eli değmiş mi değmemiş mi?.." diye düşün- mek gereksiz... 1 Elmadağ Meyhanesi'nde canlı müzik! Bu Cuma ve her Cuma saat 21:00den İtibaren Türk Musikisi Devlet Konservatuan'ndan Ayşe Sagyaşar. Dr. Atilla Ovalı ve arkadaşlannın oluşturdugu Ehlikeyf. sevilen eski şarkılar, fasıl ve gûnümüz popüler parçalanndan seçme ömekler sunuyor. Perşembe günleri ise, Dr. Atilla Ovalı'nın ud e-şligindeki özel programını izleyebllirsiniz. elmadağ Rezervasyon için: (0212) 241 03 20 - 23 Cumhurryet C Pak Apt 6/C Elmadağ * Dtvan Oteli yanı) OLE\İS - İÇ AKADOLU BÖLGE ŞUBE OLAĞANÜSTÜ GENEL KURL1ÇAĞRISI OLEYİS Iç Anadolu Bölge Şubemızin Olaganüstü Ge- nel Kurulu 08 Ekim 2005 Cumartesı günü, 9.30 -17.30 sa- atlen arasında, Mithatpaşa Cad. No: 18 Yenışehır ANKA- RA adresindekı 75. Yıl Tiyatro Salonıfnda aşağıdakı gün- demle toplanacaktu. tlktoplanbda çoğunluk saglanamaması halinde,fldncitop- lantı 15 Ekim 2005 Cumartesi günü aynı yer. saat ve gün- demle çoğunluk aranmaksızuı gerçekleştinlecektir. 2821 Sayılı Yasa ve Tüzük hükümleri gereğince ılgilile- re ve delegelere ilanen duyunılur. >IERKEZ YÖNETİM KURULU GÜNDEM: l.Açıhş. 2. Divanın oluşumu ve Dıvana yetkı verilmesi. 3. Saygı duruşu. 4. Olaganüstü Genel Kurul talebıyle ilgüi delegelerin ve yö- netimin konuşmalan. 5. Seçimler; - Bölge Şube Yönetim Kurulu asil ve yedek üyelerinin se- çimi. - Bölge Şube Denetim Kurulu asıl ve yedek üyelerinin se- çimi, - Bölge Şube Disiplin Kurulu asıl ve yedek üyelerinin se- çimi, 6. Kapanış.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle