Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EYLÜL 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİY=T SAYFA
kulturfg cumhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU
Orkestralann yurtdışı çıkarmasıIstanbullu iki topluluk konser
mevsimini yurtdışında açıyor. Bo-
rusan Filarmonı. Atina'da Türk-Yu-
nan dostluk konserleri yaparken
Şışli Belediye Senfoni Örkestrası
da Afganistan"a ilk kez klasık mü-
zik götürüyor.
Önümüzdeki hafta, Borusan Fi-
larmoni Orkestrası'nın on üç üye-
si, şefleri Gürer Aykal yönetimin-
de Atina'da dostluk konserlerine
katılacak. Şef Gürer Aykal, çağımı-
zın en büyük bestecilerinden Xe-
nakis'ın banş mesajlan veren de-
vasa yapıtı Oresteia'yı yönetecek.
Xenakis"in yakırı çalışma arkadaşı
ünlü bariton Spyros Sakkas'ın sa-
nat direktörlüğünü yaptığı projede.
solistler, büyük ve çocuk korolan.
de\' bir orkestra, dansçılar ve dra-
matik efektler yer alıyor. 23,25,26
Eylül'dekı Atına konserlerinden
sonra aynı projenin 2006 Istanbul
Festıvali'nde, Efes'te ve daha son-
ra Pekınde de sergılenecek olması
çok sevindirici.
Yerel yönetimlerin orkestralara
destek oluşu Istanbul için eski bir
gelenektir. Cemal Reşit Rey tara-
fından kurulan ilk orkestra, bugün-
kü İDSO'nun temeli olan topluluk-
tur. Yıllar sonra Cemal Reşit Rey' in
adını taşıyan salonda îstanbul Bü-
yük Şehır Belediyesi'nin desteğiy-
le bir de orkestra kurulmuştur. Bu-
gün Kadıköy Belediyesi'nin Istan-
bul Filarmoni Orkestrası'nı destek-
lemesı ve Şişlı Belediyesi'nin bir
orkestra kurması yine yerel yöne-
timlerin yeniden müzige sahıp çık-
tıklannı kanıtlıyor.
Geçen yıl Mustafa Sarıgül'ün
desteğiyle Sera Tokay tarafından
kurulan Şişli Belediyesi Senfoni
Orkestrası üç konser vermişti. Ben
bunlardan hiçbirine katılamadım.
Sera Tokay'ı da daha yeni tanıdım.
Müzik aşkıyla yanıp tutuşan, yalnız
müziğin disiplin sınırlannda kal-
mayıp felsefe-müzik, nöroloji-mü-
zik ilintilenni araştıran, sürekli ya-
."atıcı projeler üreten. coşku dolu,
enerji dolu bir sanat ınsanı. Şeflik
egitimini Lozan Yüksek Konserva-
tuvan'nda ve Limoge ulusal Kon-
servatuvan'nda almış. Alain Vo-
' era Tokay yönetimindeki Şişli Belediye Senfoni Orkestrası eylül sonunda Kâbil'de üç konser
vermeye hazırlanıyor. Birincisi Kâbil Üniversitesi'nin amfisinde. İkincisi Afganistan NATO sivil
temsilcisi olan Hikmet Çetin'in himayesinde, NATO ISAF karargâhının bahçesindeki dikenli
tellerin, tanklann ortasında. Üçüncüsü de Türk-Afgan görev kornutanhğı, Kamp Doğan'daki Türk
askerlerinin komutanlığmda. Bu etkinliği CNN, ARTE ve BBC gibi televizyonlann canlı yayınla
vermesi planlanıyor.
irpy, Janos Fürst ile çahşmış: genç
şef Vsevolod Polonsky ile Rus eko-
lü bilgisini geliştirmiş. Bu arada
Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe
eğitimi almış. Sera Tokay'ın kur-
duğu topluluğun üyeleri aynı za-
manda Borusan, Cemal Reşit Rey,
tDSO ve Akbank orkestralannda
çalan ya da konservatuvarda öğre-
tim görevlısi olan kişiler. Hazırla-
dığı programlan romantik dönem-
den bestecileri içeren kendi dağar-
cığından seçiyor. Bu yıl ÎTÜ Vak-
fı'nın desteğiyle, ITC Amfisi'nde
yer alacak konserlerin ayn bir kim-
lik kazanmasını bekliyor.
Solistleri dışarıdan değil, orkest-
ra ailesinin içinden seçerek onlan
onurlandırmayı yeğ tutuyor.
Afganistan tarlhlnde halka
açık ilk klaslk konserler
Sera Tokay'ı Afganlı kahraman
Şah Mesud'un gencecik yaşında
öldürülme öyküsü çok etkilemiş:
Hem Taliban'a. hem de Ruslara di-
renebilmiş bir kahraman! Onun öl-
dürüldüğü 9 Eylül tarihinden iki
gün sonra 11 Eylül felaketi olunca
Tokay, Doğu-Batı dünyasının kül-
tür ilişkisini ve özellikle Afganis-
tan'ı incelemeye koyulmuş. Bu ül-
kede bugüne dek hiç Batı müziği
eğitiminin verilmediğini, halka
açık klasik müzik konseri yapılma-
dığmı öğrenmiş. Birden şöyle bir
fikir gelmiş aklına: "Bir Müslü-
man ülkesine, başka bir Müslü-
man ülkesi tarafından Batı'nın
klasik müziğini, yani Batı'nın
mesajını götürmek! Afganistan,
acı çekmiş insanların ülkesi. Ro-
mantik müzik bestecileri de acı-
lar içinde beste yapanlardır. Ora-
da duygusal yoğunluğu ağır eser-
ler çalındığında insanlar diğer
toplumlara göre çok daha fazla
etkilenecektir" dıye düşünmüş.
Sonra Afgan Dışişleri Bakam'na
ulaşıp önerisini sunmuş. Ve son de-
rece ilgi duyan sıcacık bir mektup
almış. Derken bizim Dışişleri Ba-
kanlığı, zamanuı Kültür Bakanı İs-
temihan Talay, dış tanıtım organ-
lan, NATO'daki sivil temsilci Hik-
met Çetin devreye girmişler. Ar-
dından kendisi de gidip orada ince-
lemeler yapmış. Ve Şişli Belediye
Senfoni Örkestrası'yla Kâbil'de
konserler yapma projesine Sarı-
gül'ü de ıkna etmiş. Afgan Kültür
Bakanı ve Kâbil Üniversitesinin
rektörüyle görüşmüş. Bu arada Kâ-
bil'de bir müzik okulu açmaya da a-
day olmuş. Rektör Faruk Feryat,
kendisine güzel sanatlar fakültesi
çerçevesinde bir bölüm açabilece-
ğini söylemiş. Fransa hükümeti de
diğer hocalar konusunda destek ve-
receğini bildirmiş.
Kâbll'de üç ayn alanda
klaslk konser
Afganistan "da büyükelçilik göre-
vinde bulunmuş Bilge Canko-
rel'den öğrendığünize göre, 1972
yılında son bulan Muhammed Za-
hir Şah dönemine kadar Kâbil'de.
yalnız elit bir zümreye hitap eden,
halka kapalı klasik müzik konser-
leri icra edilirmiş. Bu tarihlerden
sonra böyle bir şey görülmemiş.
Evet. Afganistan Kültür Bakanı da
Sera Tokay'a aynı şeyleri söylemiş:
"Ne bir orkestra, ne konser orga-
nizasyonu, ne müzik okulu var."
Şimdi Şışli Belediye Senfoni Or-
kestrası 27 Eylül'de veya hemen ra-
mazan sonrasında Kâbil'de üç kon-
ser vermeye hazırlanıyor. Birincisi
Kâbil Cniversitesi'nin amfisinde.
îkincisi Afganistan NATO sivil
temsilcisi olan Hikmet Çetin'in hi-
mayesinde, NATO ISAF karargâ-
hının bahçesindeki dikenli tellerin,
tanklann ortasında. Bu konsere
Devlet Başkanı Hamit Karzai ve
bütün kordiplomatik personelin ka-
tılımı bekleniyor. Üçüncüsü de
Türk-Afgan görev komutanlığı,
Kamp Doğan'daki Türk askerleri-
nin komutanlığmda. Başkan'ın,ba-
kanlann konuşma yapmalan; CNN,
ARTE ve BBC gibi televizyonlann
canlı yayınla bu etkinliği vermesi
planlanıyor.
www.evinUyasoglu.com
22-27 Eylül tarihleri arası Kıbns'a turneye gidiyor Yeni bir sanat mevsimine girerken umutlanmız sürüyor
Mutlııluk ve düş kırıklığı
Şehir Tiyatroları 'ndan
Danton 'un Ölümü
Kültür Servisi - Theater a.d.
Ruhr'un genel sanat yönetmeni Ro-
berto Ciuli, kendi tiyatrosu dışında ilk
kez tstanbul Şehir Tiyatrolan'nda bir
oyun sahneledı. "Danton'un Ölümü"
Şehır Tiyatrolan'nda sahnelenmesınin
ardından 22-27 Eylül tarihleri arası
Kıbns'a turneye gidiyor. Aziz Çalış-
lar' ın dilimize çevirdiği, dekortasan-
mı Gralf Habben; kostüm tasanmı
Heinke Stork - Leo Kulasch; ışık ta-
sanmı Mahmut Özdemir; efekt tasa-
nmı Ersin Aşar imzası taşıyan Dan-
ton'un Ölümü'nde rol alan oyuncular
şunlar: Engin Alkan (Danton), Arif
Akkaya (Robespierre), LeventUzüm-
cü (Camille). Hakan Arlı (Lacroix),
Ayşen Sezerel (Julie -Danton'un kan-
sı), Yeliz Gerçek (Lucile-Camille'nin
kansı), Nergis Çorakçı (Marion), Işıl
Zeynep Karaalp (kadın), Bahtiyar
Engin (I. adam- St. Just), Cengiz Tan-
gör (II. adam), İbrahim Can (III.
adam).
'Fransız Terörünün
Pramatlk Bir Tablosu'
Alman edebiyatının ilk bilinçli re-
alist dramı sayılan "Danton'un Ölü-
noü". Georg Büchner'in (1813-1837)
yaşadığı kısa süreye sıkıştırdığı üç oyu-
nundan -"Danton'un Ölümü", "Le-
once ile Lena", "YVoyzeck"- ilki.
"Fransız Terörünün Dramatik Bir
Tablosu" ikınci başlığıyla basılan
oyun, Büchner'in yaşarken yayımlan-
mış tek yazınsal yapıtı. Büchner'in en
çok üzerinde durduğu konu 1789 Fran-
sız Devrimi'ydi. Devrimin incelemele-
ri Büchner'in siyası görüşünü belirgin-
leştirdı. 1833 yılında nişanlısına yazdı-
ğı mektupta Büchner şöyle diyor:
"Devrimin tarihini inceledim, tari-
hin yazgısı altında ezildiğimi hisset-
tim. lnsan doğasında korkunç bir ay-
nılık, insan halinde karşı konulmaz
bir güç görüyorum. Hem herkese
bahşedilen, hem de hiç kimseye ve-
rilmeyen bir güç. Birey dalgalar üze-
rinde sürüklenen bir köpükten baş-
ka bir şey değil. Büyüklük yalnızca
bir rastlantı, dehanın egemenliği ise
bir kukla oyunu. Çelikten bir yasa-
ya karşı girişilen saçma sapan bir
mücadele... Artık tarihin tören atla-
rına ve seyirci kalababklanna ezil-
mek istemiyorum." Büchner'in tiyat-
rosundaki öz, felsefe kavramlanndan
gelmekte ve toplum bilincine dayan-
maktadır. Büchner, tiyatroya olan bu
yaklaşım tarzıyla kendinden sonraki ti-
yatro adamlannın da kendi özlerini
bulmalannda etküi olmuştur.
ONDER KUTAHYALI
Geçen hafta ufukta görünen
bir ışıktan söz etmiş, onunla ilgi-
li açıklamayı bir sonraki yazıya
bıraktığımı söylemiştim. Beni
çok mutlu kılacak olan bu habe-
ri bazı nedenlerle erteliyorum.
Dilerim değerli okurlarca bağış-
lanınm; ama gazetemin on yıllüc
müzik yazan olarak başka mut-
luluklanm da var. Sözgelimi bir
müziksever okurum, tZD-
SO'nun dinletisini izledikten
sonra şöyle demişti:
"Çarşamba günü çıkacak
olan yazınızı merakla bekliyo-
rum. Dinletilerle ilgili izlenim-
lerimi sizin görüşlerinizle de-
netliyorum; örtüşrüğü zaman
çok mutlu oluyorum."
Müzikseverin bir yapıt ya da
yorum ile ilgili görüşlenne yön
vermeyi kimse iddıa edemez. Ya-
zar olarak amacımız. sadece onu
aydınlatmaktır. Bu bakımdan de-
ğerli okurun sözlerini güzel bir
iltifat olarak kabul etmek ve te-
şekkürle karşılamak gerek.
Cumhuriyet'e yazmaya başla-
dığımda, IZDSO'nun bazı dinle-
tilerinden önce yapılan uzun ko-
nuşmalan önemli bir kusur ola-
rak eleştirmiştim. 2000 "li yıllar-
da bunlann en aza indirgenmesi-
ni sevinçle karşılıyorum. 19.
"Uluslararası tzmir Müzik
Festivali"nin açüışmdakı resmı
konuşmalar bile kısa zamanda
noktalandı.
Bestelerlmlze öncellk
Başka bir ısranm da müzik ku-
rumlanmızın çağdaş yapıtlara,
özellikle bizim bestecilerimize
öncelik vermesiydi. Son yıllarda
hem operamızın temsillennde,
hem de orkestramızın dinletile-
rinde epey yol almdığını görüyo-
•Izmir'de dinletilere
ilgi giderek azalıyor.
Kentimizdeki
müzikçiler, bunu
durdurmanın yollannı
bulmalıdırlar. Anlaşılan,
şimdiye dek yapılan
uygulamalar yeterince
etkili olmamış.
ruz; ancak oda müziği dinletile-
riyle resitallerde şimdilik belir-
gin bir kımıldama yok.
Sözün bu noktasma dek mutlu-
yum; ama her müzik yazan gibi
beni de düş kınklığına uğratan
şeyler var. Kimi sanatçılann ba-
zı kusurlanna karşı yaphğım kü-
çük eleştirilerden sonra onlardan
gelen aşın sa\-unmacı telefonlar
hiç de iç açıcı değil.
İzmir'de dinletilere ilgi gide-
rek azalıyor. Kentimizdeki mü-
zikçiler, bunu durdurmanın yol-
lannı bulmalıdırlar. Anlaşılan,
şimdiye dek yapılan uygulamalar
yeterince etkili olmamış.
Halkın dinleme alışkanlığı da
tedırgın edicı özellikler taşıyor.
Örneğin yıllardır ısrar etmeme
karşın bölüm aralannda alkışlan-
masını önleyemedik. İZD-
SO'nun dinletilerinde. birinci ya-
ndan sonra salonun büyük ölçü-
de boşalması ise ayn bir üzüntü-
dür. Müzikseverler, özellikle de
konservatuvar öğrencileriyle
genç müzikçiler bu sanatla ilgili
yazılan okumuyor. Aralık
1995 te başlayan Cumhuriyet ya-
zılanmın hangi gün çıktığını so-
ran dostlar henüz tükenmedi.
Kendisinden söz ettiğimi duyan
genç konservatuvar öğrencisinin,
kültür sayfamızı arkadaşının yar-
dımıyla bubnasıru ise hiç unut-
mayacağım.
Yaklaşan sanat mevsimine,
olumluyla olumsuzun harman-
landığı ve ikincinin ağırlıkta ol-
duğu ortam içinde giriyoruz; a-
ma umutlanmız tükenmedi. Tür-
kiye, sadece müzik alanında de-
ğil, ınsammızı bunaltan her ko-
nuda, günün birinde esenliği ya-
kalayacaktır.
Not: Geçen haftaki yazımda,
1990 tarihi 1960 olarak çıktı;
özür dileriz.
Latin
Ateşi Los
DeAbajo
Kültür Servisi - Meksikalı topluluk
Los De Abajo, Garanti Caz Yeşüi kap-
samında 29 Eylül günü 21.30'da ve 30
Eylül saat 23.00'te Babylon'da iki kon-
ser verecek. 'Tropipunk' adını verdik-
leri müziklerinde rock. salsa, reggae ve
cumbia'yı aynı potada eriten Los De
Abajo, dördüncü stüdyo albümlerinin
dünyatumesinde İstanbullu sanatsever-
lerle buluşacak. 1992 yılında kurulan
Los De Abajo, kısa zamanda 'Latin-S-
ka' türünün aranan isimlerinden biri ol-
du. 2003 yılında yayımlanan dördüncü
albümleri 'Cybertropic Chilango Po-
wer', BBC World Music Awards'ta
ödül kazandı. Geleneksel Meksika ez-
gilerini euro-beat ririmleriyle birleşti-
ren Los De Abajo, bir mozaik değil,
Meksika'nın renklerinden oluşan bir
kaleydoskop olduklannı söylüyor. Top-
luluk, Canek Cabrera Morales (trom-
pet). Carlos Armando Cuevas Ceron
(kla\7e), Carlos Alberto Cortes Orte-
ga (bas), Liber Teran Gomez (vo-
kal), Laida Odisea Valenzuela La\in
(trombon). Madimir Enüliano Garni-
ca Lovera (gitar), Francisco Yocupit-
zio da Arellano Acosta (davul), Javi-
er Ziga Aguilar (vurmalı çalgılar), Da-
niel Vallejo Novoa (saksofon), Pavel
Sandoval Arellano(sampler, \'urmalı
çalgılar)'dan oluşuyor.
GÜZELtN ARDINDA
BERTAN ONARAN
Geç Kalmadan Uyanmak
önce, Turgut Özakman ın tam zamanında ha-
zırladığı Şu Çılgın Türkler'den kısa bir alıntı.
"Yarbay Salih: 'Uoyd George bir açıklamayap-
mış' diye homurdandı, 'Sevr Antlaşması yırtıldı-
ğına göre, artık taraflara silah satmak serbesttir'
demiş. Şu halde Yunanlılara yeniden silah satma-
ya başlayacak bunlar.
Mustafa Kemal Paşa'nınyüzü gerildi.
Bu sorun değil. Zaten Romanya ve Ispanya
üzerinden gizlice silah satıyoriardı. Sonın, Mr. L-
loyd'un bin toptan daha tehlikeli olan anlayışı.
Sevr Antlaşması'nın Yunanlılar açısından yırtıl-
mış olduğunu söyiemek istiyor. Anlaşılıyor ki Yu-
nanlılara yeni ödûller verecek. Bizimse, bu rezil
antlaşmanın bütünüyle yırtılması için dövüşmeyi
sürdürmemiz ve tartışmasız üstün gelmemiz ge-
rekiyor. Çünkü bu fraklı, rugan iskarpinli salon
haydutlan için hakkın önemiyok, ancak kanla ik-
na oluyoriar."
Bu sözler, Mustafa Kemal'in, TBMM'den Baş-
komutanlık yetkisini alıp Sakarya Savaşı için ha-
zırlık yaptığı günlerde söylenmiş. önce Sakarya
Savaşı, ardından Dumlupınar'da başlayan büyük
saldınyla Kurtuluş Savaşı kazanıldı.
Ama Lozan'a, ancak kanla aklı yatırılanlar'la
görüşmeye gittiğimizde, bu kez başka bir rugan
iskarpinli, Lord Curzon ne dedi Ismet Paşa'ya:
Görüşme masasında vermek zorunda kaldıkla-
nmızı, bizden parasal yardım istemeye geldiği-
nizde, birer birer geri alacağız!
Ve ne yazık ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölü-
münden sonra, 2. Dünya Savaşı biter bitmez
ABD'nin başını çektiği buyurucu, sömürücülere
boyun eğen Inönü'nün başlattığı teslim oluşun
son evrelerini yaşıyoruz: 82 yıllık Cumhuriyetimi-
zin bütün birikimleri, kazanımları hem de yok pa-
hasına bu şaşkın, gözü dönmüş, kendi canlan-
nı da uçuruma sürüklediklerini hiç düşünmeyen
gerçek çılgınlara satılıyor.
Dolara, Avrupa lirasına teslim olmamış birkaç
sendika, birkaç oda canla başla direniyon art ar-
da bozma, yürütmeyi durdurma davaları açıyor,
çoğu kez kazanıyor da, ama uşaklar ve efendi-
leri yılar mı? Döndürüp yeniden önümüze sürü-
yorlar baldırgan suyunu, hadi naz etmeyin, bir di-
kişte için, doğruca Cennet'e gideceksiniz, diye-
rek.
1919'lardaki anlayışlarında en küçük bir deği-
şiklik yok, yalnız sözcüleri, gözcüleri, maşalan
değişti. O gün lordlar konuşuyordu hepsi adına,
bugün başkanlar, başbakanlar, papalar! Hep bir
ağızdan bağırıyorlar: "Türklere Avrupa'yıbırakın,
Anadolu'da da yer yoktur, geldikleri yere, Orta
Asya'ya dönsünler!"
Vahdettin'lerin şimdiki kopyalan bütün ayak-
ları da yalasalar, yann gelip Ayasofya'nın önün-
de buradaki cüppeliyle birlikte Anadolu'ya gel-
mekle, Istanbul'u alıp o güzelim Bizans Impara-
torluğu'na son vermekle ne bağışlanmaz bir gü-
nah işlediğimizi yüzümüze çarpacak papanın
da, kan kardeşi Sığır Çobanı'nın da çatık kaşla-
rı gevşemeyecek.
Bunlar bilinenler, daha doğrusu bilinmesi, unu-
tulmaması gerekenler; ama bu kez saldın mayı-
nın, tüfeğin yanında asıl dolarla yürütüldüğün-
den; yeterince dönegi satın aldıklanndan, Ulu-
sal Kanal'ın, ART'nin, Kanal Türk'ün dışında on-
lan size anımsatan yok.
Güzeller güzeli Atamız'ın ulusun efendisi say-
dığı -bana sorarsanız da, yaşamak istiyorsa, bü-
tün dünyanın öncüsü, temeli olması gereken-
köylümüz, çiftçimiz sokağa dökülmüş, ERDE-
MİR, Seydişehir, Telekom, TÜPRAŞ için savaşan
işçi kardeşleri gibi. "Aldığınızbuyruklariaherşe-
yimizi tükettiniz, bir canımız kaldı, onu da açlık-
tan vermek üzereyiz!" diye bağırmakta. Ama o
haykırışların birinde bir örgüt önderinin de gös-
terip söylediği gibi, iletişim araçları yalnız tele-
voleden söz ediyor!
Ve dünyamızın öbür köşesinden bir halk ço-
cuğu, Chavez, hem de artık acıklı güldürüye
dönmüş şu BM'ler kürsüsünden, "Yeter artık,
bu örgüt gerçekten dünya uluslannı temsil ede-
cekse, ABD'den çıksın, ömeğin Güney Ameri-
ka'ya taşınsın!" diyor. Beşdakikadasözünükes-
meye kalkışan başkana da: "Bay Çalı 20 dakika
konuştu, ben de o kadar konuşacağım!" yanıtı-
nı yerebiliyor.
Ülkemde hiç böyle biri kalmadı mı?
sbonarana hotmail/yahoo.com
Orhan Taylan Atölye Seminerleri
H Kültür Senisi - Orhan Taylan, atölyesinde,
tezgâh başında; resmin ileri teknikleri,
teknolojisi, olanaklar, tarihi ve güncel sorunlar
üstüne seminerlere ekim aymda başhyor.
Seminerler her cumartesi saat 16.00-19.00
arasmda yapılacak. Sanatçı, şimdiye kadar
sürdürdüğü atölye düzeninin yerine, böyle bir
çalışmayı; daha çok insanla, daha verimli
biçimde bilgi ve deneyimini paylaşmak için
tercih etriğini söylüyor. Ülkemizde, resim
yapacak bir çevre bulmanın güç ohnadığını,
ancak insanlann resim tekniğini, resim tarihi
ile bağdaştırarak ögrenebilecekleri bir ortamın
yokluğu yüzünden bu seminerleri tasarladığını
belirten Taylan, asıl amacının resim sanarının
bütün yönleriyle, bulanıklıklardan anndmlıp
daha açık anlaşılmasına katkıda bulunmak
olduğunu vurguluyor.
TYS buluşmalan başlıyop
• Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar
Sendikası, 'TYS Buluşmalan' adıyla bir dizi
etkinlik yapacak. TYS üyeleriyle
edebiyatseverleri bir araya getirmeyi
amaçlayan bu etkinliklerin bir konusu olacak
ve bu konu çerçevesinde konuşulup
tartışılacak. 24 Eylül tarihinde TYS'nin
Beşiktaş/Yıldız'daki salonunda saat 18.00'de
başlayacak olan ilk etkinliğin konusu 'TYS ve
12 Eylül'. Etkinlığe konuşmacı olarak
sendikada daha önce başkanlık yapmış olan
Ataol Behramoğlu ve Cengiz Bektaş ile 12
Eylül'ün hemen ardından kapatılan TYS'nin
yargılanan yönetim kurulu üyeleri Adnan
Özyalçmer, Demırtaş Ceyhun ve Alpay
Kabacalı katılıyor.