25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 EYLÜL 2005 ÇARŞAMBA CUMHURİY=T SAYFA kulturfg cumhuriyet.com.tr 15 ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU Orkestralann yurtdışı çıkarmasıIstanbullu iki topluluk konser mevsimini yurtdışında açıyor. Bo- rusan Filarmonı. Atina'da Türk-Yu- nan dostluk konserleri yaparken Şışli Belediye Senfoni Örkestrası da Afganistan"a ilk kez klasık mü- zik götürüyor. Önümüzdeki hafta, Borusan Fi- larmoni Orkestrası'nın on üç üye- si, şefleri Gürer Aykal yönetimin- de Atina'da dostluk konserlerine katılacak. Şef Gürer Aykal, çağımı- zın en büyük bestecilerinden Xe- nakis'ın banş mesajlan veren de- vasa yapıtı Oresteia'yı yönetecek. Xenakis"in yakırı çalışma arkadaşı ünlü bariton Spyros Sakkas'ın sa- nat direktörlüğünü yaptığı projede. solistler, büyük ve çocuk korolan. de\' bir orkestra, dansçılar ve dra- matik efektler yer alıyor. 23,25,26 Eylül'dekı Atına konserlerinden sonra aynı projenin 2006 Istanbul Festıvali'nde, Efes'te ve daha son- ra Pekınde de sergılenecek olması çok sevindirici. Yerel yönetimlerin orkestralara destek oluşu Istanbul için eski bir gelenektir. Cemal Reşit Rey tara- fından kurulan ilk orkestra, bugün- kü İDSO'nun temeli olan topluluk- tur. Yıllar sonra Cemal Reşit Rey' in adını taşıyan salonda îstanbul Bü- yük Şehır Belediyesi'nin desteğiy- le bir de orkestra kurulmuştur. Bu- gün Kadıköy Belediyesi'nin Istan- bul Filarmoni Orkestrası'nı destek- lemesı ve Şişlı Belediyesi'nin bir orkestra kurması yine yerel yöne- timlerin yeniden müzige sahıp çık- tıklannı kanıtlıyor. Geçen yıl Mustafa Sarıgül'ün desteğiyle Sera Tokay tarafından kurulan Şişli Belediyesi Senfoni Orkestrası üç konser vermişti. Ben bunlardan hiçbirine katılamadım. Sera Tokay'ı da daha yeni tanıdım. Müzik aşkıyla yanıp tutuşan, yalnız müziğin disiplin sınırlannda kal- mayıp felsefe-müzik, nöroloji-mü- zik ilintilenni araştıran, sürekli ya- ."atıcı projeler üreten. coşku dolu, enerji dolu bir sanat ınsanı. Şeflik egitimini Lozan Yüksek Konserva- tuvan'nda ve Limoge ulusal Kon- servatuvan'nda almış. Alain Vo- ' era Tokay yönetimindeki Şişli Belediye Senfoni Orkestrası eylül sonunda Kâbil'de üç konser vermeye hazırlanıyor. Birincisi Kâbil Üniversitesi'nin amfisinde. İkincisi Afganistan NATO sivil temsilcisi olan Hikmet Çetin'in himayesinde, NATO ISAF karargâhının bahçesindeki dikenli tellerin, tanklann ortasında. Üçüncüsü de Türk-Afgan görev kornutanhğı, Kamp Doğan'daki Türk askerlerinin komutanlığmda. Bu etkinliği CNN, ARTE ve BBC gibi televizyonlann canlı yayınla vermesi planlanıyor. irpy, Janos Fürst ile çahşmış: genç şef Vsevolod Polonsky ile Rus eko- lü bilgisini geliştirmiş. Bu arada Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe eğitimi almış. Sera Tokay'ın kur- duğu topluluğun üyeleri aynı za- manda Borusan, Cemal Reşit Rey, tDSO ve Akbank orkestralannda çalan ya da konservatuvarda öğre- tim görevlısi olan kişiler. Hazırla- dığı programlan romantik dönem- den bestecileri içeren kendi dağar- cığından seçiyor. Bu yıl ÎTÜ Vak- fı'nın desteğiyle, ITC Amfisi'nde yer alacak konserlerin ayn bir kim- lik kazanmasını bekliyor. Solistleri dışarıdan değil, orkest- ra ailesinin içinden seçerek onlan onurlandırmayı yeğ tutuyor. Afganistan tarlhlnde halka açık ilk klaslk konserler Sera Tokay'ı Afganlı kahraman Şah Mesud'un gencecik yaşında öldürülme öyküsü çok etkilemiş: Hem Taliban'a. hem de Ruslara di- renebilmiş bir kahraman! Onun öl- dürüldüğü 9 Eylül tarihinden iki gün sonra 11 Eylül felaketi olunca Tokay, Doğu-Batı dünyasının kül- tür ilişkisini ve özellikle Afganis- tan'ı incelemeye koyulmuş. Bu ül- kede bugüne dek hiç Batı müziği eğitiminin verilmediğini, halka açık klasik müzik konseri yapılma- dığmı öğrenmiş. Birden şöyle bir fikir gelmiş aklına: "Bir Müslü- man ülkesine, başka bir Müslü- man ülkesi tarafından Batı'nın klasik müziğini, yani Batı'nın mesajını götürmek! Afganistan, acı çekmiş insanların ülkesi. Ro- mantik müzik bestecileri de acı- lar içinde beste yapanlardır. Ora- da duygusal yoğunluğu ağır eser- ler çalındığında insanlar diğer toplumlara göre çok daha fazla etkilenecektir" dıye düşünmüş. Sonra Afgan Dışişleri Bakam'na ulaşıp önerisini sunmuş. Ve son de- rece ilgi duyan sıcacık bir mektup almış. Derken bizim Dışişleri Ba- kanlığı, zamanuı Kültür Bakanı İs- temihan Talay, dış tanıtım organ- lan, NATO'daki sivil temsilci Hik- met Çetin devreye girmişler. Ar- dından kendisi de gidip orada ince- lemeler yapmış. Ve Şişli Belediye Senfoni Örkestrası'yla Kâbil'de konserler yapma projesine Sarı- gül'ü de ıkna etmiş. Afgan Kültür Bakanı ve Kâbil Üniversitesinin rektörüyle görüşmüş. Bu arada Kâ- bil'de bir müzik okulu açmaya da a- day olmuş. Rektör Faruk Feryat, kendisine güzel sanatlar fakültesi çerçevesinde bir bölüm açabilece- ğini söylemiş. Fransa hükümeti de diğer hocalar konusunda destek ve- receğini bildirmiş. Kâbll'de üç ayn alanda klaslk konser Afganistan "da büyükelçilik göre- vinde bulunmuş Bilge Canko- rel'den öğrendığünize göre, 1972 yılında son bulan Muhammed Za- hir Şah dönemine kadar Kâbil'de. yalnız elit bir zümreye hitap eden, halka kapalı klasik müzik konser- leri icra edilirmiş. Bu tarihlerden sonra böyle bir şey görülmemiş. Evet. Afganistan Kültür Bakanı da Sera Tokay'a aynı şeyleri söylemiş: "Ne bir orkestra, ne konser orga- nizasyonu, ne müzik okulu var." Şimdi Şışli Belediye Senfoni Or- kestrası 27 Eylül'de veya hemen ra- mazan sonrasında Kâbil'de üç kon- ser vermeye hazırlanıyor. Birincisi Kâbil Cniversitesi'nin amfisinde. îkincisi Afganistan NATO sivil temsilcisi olan Hikmet Çetin'in hi- mayesinde, NATO ISAF karargâ- hının bahçesindeki dikenli tellerin, tanklann ortasında. Bu konsere Devlet Başkanı Hamit Karzai ve bütün kordiplomatik personelin ka- tılımı bekleniyor. Üçüncüsü de Türk-Afgan görev komutanlığı, Kamp Doğan'daki Türk askerleri- nin komutanlığmda. Başkan'ın,ba- kanlann konuşma yapmalan; CNN, ARTE ve BBC gibi televizyonlann canlı yayınla bu etkinliği vermesi planlanıyor. www.evinUyasoglu.com 22-27 Eylül tarihleri arası Kıbns'a turneye gidiyor Yeni bir sanat mevsimine girerken umutlanmız sürüyor Mutlııluk ve düş kırıklığı Şehir Tiyatroları 'ndan Danton 'un Ölümü Kültür Servisi - Theater a.d. Ruhr'un genel sanat yönetmeni Ro- berto Ciuli, kendi tiyatrosu dışında ilk kez tstanbul Şehir Tiyatrolan'nda bir oyun sahneledı. "Danton'un Ölümü" Şehır Tiyatrolan'nda sahnelenmesınin ardından 22-27 Eylül tarihleri arası Kıbns'a turneye gidiyor. Aziz Çalış- lar' ın dilimize çevirdiği, dekortasan- mı Gralf Habben; kostüm tasanmı Heinke Stork - Leo Kulasch; ışık ta- sanmı Mahmut Özdemir; efekt tasa- nmı Ersin Aşar imzası taşıyan Dan- ton'un Ölümü'nde rol alan oyuncular şunlar: Engin Alkan (Danton), Arif Akkaya (Robespierre), LeventUzüm- cü (Camille). Hakan Arlı (Lacroix), Ayşen Sezerel (Julie -Danton'un kan- sı), Yeliz Gerçek (Lucile-Camille'nin kansı), Nergis Çorakçı (Marion), Işıl Zeynep Karaalp (kadın), Bahtiyar Engin (I. adam- St. Just), Cengiz Tan- gör (II. adam), İbrahim Can (III. adam). 'Fransız Terörünün Pramatlk Bir Tablosu' Alman edebiyatının ilk bilinçli re- alist dramı sayılan "Danton'un Ölü- noü". Georg Büchner'in (1813-1837) yaşadığı kısa süreye sıkıştırdığı üç oyu- nundan -"Danton'un Ölümü", "Le- once ile Lena", "YVoyzeck"- ilki. "Fransız Terörünün Dramatik Bir Tablosu" ikınci başlığıyla basılan oyun, Büchner'in yaşarken yayımlan- mış tek yazınsal yapıtı. Büchner'in en çok üzerinde durduğu konu 1789 Fran- sız Devrimi'ydi. Devrimin incelemele- ri Büchner'in siyası görüşünü belirgin- leştirdı. 1833 yılında nişanlısına yazdı- ğı mektupta Büchner şöyle diyor: "Devrimin tarihini inceledim, tari- hin yazgısı altında ezildiğimi hisset- tim. lnsan doğasında korkunç bir ay- nılık, insan halinde karşı konulmaz bir güç görüyorum. Hem herkese bahşedilen, hem de hiç kimseye ve- rilmeyen bir güç. Birey dalgalar üze- rinde sürüklenen bir köpükten baş- ka bir şey değil. Büyüklük yalnızca bir rastlantı, dehanın egemenliği ise bir kukla oyunu. Çelikten bir yasa- ya karşı girişilen saçma sapan bir mücadele... Artık tarihin tören atla- rına ve seyirci kalababklanna ezil- mek istemiyorum." Büchner'in tiyat- rosundaki öz, felsefe kavramlanndan gelmekte ve toplum bilincine dayan- maktadır. Büchner, tiyatroya olan bu yaklaşım tarzıyla kendinden sonraki ti- yatro adamlannın da kendi özlerini bulmalannda etküi olmuştur. ONDER KUTAHYALI Geçen hafta ufukta görünen bir ışıktan söz etmiş, onunla ilgi- li açıklamayı bir sonraki yazıya bıraktığımı söylemiştim. Beni çok mutlu kılacak olan bu habe- ri bazı nedenlerle erteliyorum. Dilerim değerli okurlarca bağış- lanınm; ama gazetemin on yıllüc müzik yazan olarak başka mut- luluklanm da var. Sözgelimi bir müziksever okurum, tZD- SO'nun dinletisini izledikten sonra şöyle demişti: "Çarşamba günü çıkacak olan yazınızı merakla bekliyo- rum. Dinletilerle ilgili izlenim- lerimi sizin görüşlerinizle de- netliyorum; örtüşrüğü zaman çok mutlu oluyorum." Müzikseverin bir yapıt ya da yorum ile ilgili görüşlenne yön vermeyi kimse iddıa edemez. Ya- zar olarak amacımız. sadece onu aydınlatmaktır. Bu bakımdan de- ğerli okurun sözlerini güzel bir iltifat olarak kabul etmek ve te- şekkürle karşılamak gerek. Cumhuriyet'e yazmaya başla- dığımda, IZDSO'nun bazı dinle- tilerinden önce yapılan uzun ko- nuşmalan önemli bir kusur ola- rak eleştirmiştim. 2000 "li yıllar- da bunlann en aza indirgenmesi- ni sevinçle karşılıyorum. 19. "Uluslararası tzmir Müzik Festivali"nin açüışmdakı resmı konuşmalar bile kısa zamanda noktalandı. Bestelerlmlze öncellk Başka bir ısranm da müzik ku- rumlanmızın çağdaş yapıtlara, özellikle bizim bestecilerimize öncelik vermesiydi. Son yıllarda hem operamızın temsillennde, hem de orkestramızın dinletile- rinde epey yol almdığını görüyo- •Izmir'de dinletilere ilgi giderek azalıyor. Kentimizdeki müzikçiler, bunu durdurmanın yollannı bulmalıdırlar. Anlaşılan, şimdiye dek yapılan uygulamalar yeterince etkili olmamış. ruz; ancak oda müziği dinletile- riyle resitallerde şimdilik belir- gin bir kımıldama yok. Sözün bu noktasma dek mutlu- yum; ama her müzik yazan gibi beni de düş kınklığına uğratan şeyler var. Kimi sanatçılann ba- zı kusurlanna karşı yaphğım kü- çük eleştirilerden sonra onlardan gelen aşın sa\-unmacı telefonlar hiç de iç açıcı değil. İzmir'de dinletilere ilgi gide- rek azalıyor. Kentimizdeki mü- zikçiler, bunu durdurmanın yol- lannı bulmalıdırlar. Anlaşılan, şimdiye dek yapılan uygulamalar yeterince etkili olmamış. Halkın dinleme alışkanlığı da tedırgın edicı özellikler taşıyor. Örneğin yıllardır ısrar etmeme karşın bölüm aralannda alkışlan- masını önleyemedik. İZD- SO'nun dinletilerinde. birinci ya- ndan sonra salonun büyük ölçü- de boşalması ise ayn bir üzüntü- dür. Müzikseverler, özellikle de konservatuvar öğrencileriyle genç müzikçiler bu sanatla ilgili yazılan okumuyor. Aralık 1995 te başlayan Cumhuriyet ya- zılanmın hangi gün çıktığını so- ran dostlar henüz tükenmedi. Kendisinden söz ettiğimi duyan genç konservatuvar öğrencisinin, kültür sayfamızı arkadaşının yar- dımıyla bubnasıru ise hiç unut- mayacağım. Yaklaşan sanat mevsimine, olumluyla olumsuzun harman- landığı ve ikincinin ağırlıkta ol- duğu ortam içinde giriyoruz; a- ma umutlanmız tükenmedi. Tür- kiye, sadece müzik alanında de- ğil, ınsammızı bunaltan her ko- nuda, günün birinde esenliği ya- kalayacaktır. Not: Geçen haftaki yazımda, 1990 tarihi 1960 olarak çıktı; özür dileriz. Latin Ateşi Los DeAbajo Kültür Servisi - Meksikalı topluluk Los De Abajo, Garanti Caz Yeşüi kap- samında 29 Eylül günü 21.30'da ve 30 Eylül saat 23.00'te Babylon'da iki kon- ser verecek. 'Tropipunk' adını verdik- leri müziklerinde rock. salsa, reggae ve cumbia'yı aynı potada eriten Los De Abajo, dördüncü stüdyo albümlerinin dünyatumesinde İstanbullu sanatsever- lerle buluşacak. 1992 yılında kurulan Los De Abajo, kısa zamanda 'Latin-S- ka' türünün aranan isimlerinden biri ol- du. 2003 yılında yayımlanan dördüncü albümleri 'Cybertropic Chilango Po- wer', BBC World Music Awards'ta ödül kazandı. Geleneksel Meksika ez- gilerini euro-beat ririmleriyle birleşti- ren Los De Abajo, bir mozaik değil, Meksika'nın renklerinden oluşan bir kaleydoskop olduklannı söylüyor. Top- luluk, Canek Cabrera Morales (trom- pet). Carlos Armando Cuevas Ceron (kla\7e), Carlos Alberto Cortes Orte- ga (bas), Liber Teran Gomez (vo- kal), Laida Odisea Valenzuela La\in (trombon). Madimir Enüliano Garni- ca Lovera (gitar), Francisco Yocupit- zio da Arellano Acosta (davul), Javi- er Ziga Aguilar (vurmalı çalgılar), Da- niel Vallejo Novoa (saksofon), Pavel Sandoval Arellano(sampler, \'urmalı çalgılar)'dan oluşuyor. GÜZELtN ARDINDA BERTAN ONARAN Geç Kalmadan Uyanmak önce, Turgut Özakman ın tam zamanında ha- zırladığı Şu Çılgın Türkler'den kısa bir alıntı. "Yarbay Salih: 'Uoyd George bir açıklamayap- mış' diye homurdandı, 'Sevr Antlaşması yırtıldı- ğına göre, artık taraflara silah satmak serbesttir' demiş. Şu halde Yunanlılara yeniden silah satma- ya başlayacak bunlar. Mustafa Kemal Paşa'nınyüzü gerildi. Bu sorun değil. Zaten Romanya ve Ispanya üzerinden gizlice silah satıyoriardı. Sonın, Mr. L- loyd'un bin toptan daha tehlikeli olan anlayışı. Sevr Antlaşması'nın Yunanlılar açısından yırtıl- mış olduğunu söyiemek istiyor. Anlaşılıyor ki Yu- nanlılara yeni ödûller verecek. Bizimse, bu rezil antlaşmanın bütünüyle yırtılması için dövüşmeyi sürdürmemiz ve tartışmasız üstün gelmemiz ge- rekiyor. Çünkü bu fraklı, rugan iskarpinli salon haydutlan için hakkın önemiyok, ancak kanla ik- na oluyoriar." Bu sözler, Mustafa Kemal'in, TBMM'den Baş- komutanlık yetkisini alıp Sakarya Savaşı için ha- zırlık yaptığı günlerde söylenmiş. önce Sakarya Savaşı, ardından Dumlupınar'da başlayan büyük saldınyla Kurtuluş Savaşı kazanıldı. Ama Lozan'a, ancak kanla aklı yatırılanlar'la görüşmeye gittiğimizde, bu kez başka bir rugan iskarpinli, Lord Curzon ne dedi Ismet Paşa'ya: Görüşme masasında vermek zorunda kaldıkla- nmızı, bizden parasal yardım istemeye geldiği- nizde, birer birer geri alacağız! Ve ne yazık ki, Mustafa Kemal Atatürk'ün ölü- münden sonra, 2. Dünya Savaşı biter bitmez ABD'nin başını çektiği buyurucu, sömürücülere boyun eğen Inönü'nün başlattığı teslim oluşun son evrelerini yaşıyoruz: 82 yıllık Cumhuriyetimi- zin bütün birikimleri, kazanımları hem de yok pa- hasına bu şaşkın, gözü dönmüş, kendi canlan- nı da uçuruma sürüklediklerini hiç düşünmeyen gerçek çılgınlara satılıyor. Dolara, Avrupa lirasına teslim olmamış birkaç sendika, birkaç oda canla başla direniyon art ar- da bozma, yürütmeyi durdurma davaları açıyor, çoğu kez kazanıyor da, ama uşaklar ve efendi- leri yılar mı? Döndürüp yeniden önümüze sürü- yorlar baldırgan suyunu, hadi naz etmeyin, bir di- kişte için, doğruca Cennet'e gideceksiniz, diye- rek. 1919'lardaki anlayışlarında en küçük bir deği- şiklik yok, yalnız sözcüleri, gözcüleri, maşalan değişti. O gün lordlar konuşuyordu hepsi adına, bugün başkanlar, başbakanlar, papalar! Hep bir ağızdan bağırıyorlar: "Türklere Avrupa'yıbırakın, Anadolu'da da yer yoktur, geldikleri yere, Orta Asya'ya dönsünler!" Vahdettin'lerin şimdiki kopyalan bütün ayak- ları da yalasalar, yann gelip Ayasofya'nın önün- de buradaki cüppeliyle birlikte Anadolu'ya gel- mekle, Istanbul'u alıp o güzelim Bizans Impara- torluğu'na son vermekle ne bağışlanmaz bir gü- nah işlediğimizi yüzümüze çarpacak papanın da, kan kardeşi Sığır Çobanı'nın da çatık kaşla- rı gevşemeyecek. Bunlar bilinenler, daha doğrusu bilinmesi, unu- tulmaması gerekenler; ama bu kez saldın mayı- nın, tüfeğin yanında asıl dolarla yürütüldüğün- den; yeterince dönegi satın aldıklanndan, Ulu- sal Kanal'ın, ART'nin, Kanal Türk'ün dışında on- lan size anımsatan yok. Güzeller güzeli Atamız'ın ulusun efendisi say- dığı -bana sorarsanız da, yaşamak istiyorsa, bü- tün dünyanın öncüsü, temeli olması gereken- köylümüz, çiftçimiz sokağa dökülmüş, ERDE- MİR, Seydişehir, Telekom, TÜPRAŞ için savaşan işçi kardeşleri gibi. "Aldığınızbuyruklariaherşe- yimizi tükettiniz, bir canımız kaldı, onu da açlık- tan vermek üzereyiz!" diye bağırmakta. Ama o haykırışların birinde bir örgüt önderinin de gös- terip söylediği gibi, iletişim araçları yalnız tele- voleden söz ediyor! Ve dünyamızın öbür köşesinden bir halk ço- cuğu, Chavez, hem de artık acıklı güldürüye dönmüş şu BM'ler kürsüsünden, "Yeter artık, bu örgüt gerçekten dünya uluslannı temsil ede- cekse, ABD'den çıksın, ömeğin Güney Ameri- ka'ya taşınsın!" diyor. Beşdakikadasözünükes- meye kalkışan başkana da: "Bay Çalı 20 dakika konuştu, ben de o kadar konuşacağım!" yanıtı- nı yerebiliyor. Ülkemde hiç böyle biri kalmadı mı? sbonarana hotmail/yahoo.com Orhan Taylan Atölye Seminerleri H Kültür Senisi - Orhan Taylan, atölyesinde, tezgâh başında; resmin ileri teknikleri, teknolojisi, olanaklar, tarihi ve güncel sorunlar üstüne seminerlere ekim aymda başhyor. Seminerler her cumartesi saat 16.00-19.00 arasmda yapılacak. Sanatçı, şimdiye kadar sürdürdüğü atölye düzeninin yerine, böyle bir çalışmayı; daha çok insanla, daha verimli biçimde bilgi ve deneyimini paylaşmak için tercih etriğini söylüyor. Ülkemizde, resim yapacak bir çevre bulmanın güç ohnadığını, ancak insanlann resim tekniğini, resim tarihi ile bağdaştırarak ögrenebilecekleri bir ortamın yokluğu yüzünden bu seminerleri tasarladığını belirten Taylan, asıl amacının resim sanarının bütün yönleriyle, bulanıklıklardan anndmlıp daha açık anlaşılmasına katkıda bulunmak olduğunu vurguluyor. TYS buluşmalan başlıyop • Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası, 'TYS Buluşmalan' adıyla bir dizi etkinlik yapacak. TYS üyeleriyle edebiyatseverleri bir araya getirmeyi amaçlayan bu etkinliklerin bir konusu olacak ve bu konu çerçevesinde konuşulup tartışılacak. 24 Eylül tarihinde TYS'nin Beşiktaş/Yıldız'daki salonunda saat 18.00'de başlayacak olan ilk etkinliğin konusu 'TYS ve 12 Eylül'. Etkinlığe konuşmacı olarak sendikada daha önce başkanlık yapmış olan Ataol Behramoğlu ve Cengiz Bektaş ile 12 Eylül'ün hemen ardından kapatılan TYS'nin yargılanan yönetim kurulu üyeleri Adnan Özyalçmer, Demırtaş Ceyhun ve Alpay Kabacalı katılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle