23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5AYFA CUMHURİYET 20 EYLÜL 2005 SALI 14 J V L J L J J . LJ J \ kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GÜRÜN ZingaK)ve RüzgâriannAÜarıAvancfae, antik Roma tiyatrosu ve de büyük harasıyla bilinen küçük bir Isviçre kasabası. Zürih'ten üç tren değiştırilerek gidiliyor. Yıllar ön- ce 'EcBpse' adh gösteriyi izlerken adeta büyülendiğim, ama sonrasın- da hep lal payı kaçırdığım Bartabas ve topluluğu Zingaro'yu şans eseri televizyonda gördüğüm 'Mazeppa' filminden sonra, dağlann tepesinde de olsa Avanche'da yakalayabildim. TeatreEquestre Zingaro (Atlar Ti- yatrosu Zingaro) Paris yakınlannda Aubervilliers'de yerleşik bir toplu- luk, ama her yıl büyük tumelere de çıkıyor. Cç yıl önce Tıyatro Olim- piyatlan nedeniyle Moskova'ya git- tiğini ve şehri adeta ayağa kaldırdı- ğını biliyorum. Bu yıl da Tokyo ve fsviçre'den sonraki durağı Roma... Her gittiği kentte en az 10 gösteri ya- pıyorlar. Bir buçuk ay kaldıkları Avanche'da Zingaro çadınnın ku- nılduğu haraya doğru gıderken çev- reme bakıyorum; arabalar, otobüs- ler aynı yöne doğru adeta akıyor. Insanlar, küçücük Isviçre'nin dört bir yarundan insanlar Avanche'a geliyor- lar akın akın ve bir buçuk ay boyun- ca haftada beş gün (atlar iki gün dın- leniyormuş) HOOkışilikçadındol- duruyorlar... Yanımda îtalyangaze- teciler oturuyor, ekim ayında gerçek- leşecek uzun Roma rurnesi nede- niyle röportaja gelmişler Bartabas'la. Benzerl olmayan gösteri Sanki içi içine sığmayan bir ekip Zingaro... Biniciler, teknik kadro, müzisyenler ve insanı büyüleyen yay gibi atlar. Zingaro rnucizesini ger- çekleştiren usta sanatç ı Bartabas ise ilk bakışta çok yakışıklı ama biraz konuşunca bu özelliğinin ötesinde çok sade, olduğu gibi bir insan. Ko- nuşkan, alçakgönüllü, coşkulu, sı- cak... Yaşadığı karavanının önünde oturuyoruz. Henüz adını koymadı- ğı yeni projesinden söz ediyor. Çi- gan müzikleriyle hazıriayacağı bir ça- hşma olacağını anlatıyor, müzisyen- lerle yaptığı küçük çekimleri göste- riyor, tiyatro üzerine konuşuyor. Zin- garo'nun yanı sıra Yersailles Sara- yı'nda yönetmenliğini yaptığı Atçı- bk Sanaüan Akademisi ni bir okul ve ata binme sanatının tiyatro sana- tı ile buluştuğu bir yer olarak tarum- Oyunda insanlann ve atlann bedenlerinin bütünleşmesinden kıvılcımlanan dinamiğin bir diyalog haline dönüşmesini izliyorum. Bir kez daha durup düşünüyorum, tiyatronun nasıl zengin bir enerjinin içinden kopup geldiğini. lıyor. Bu akademinin, binicilerine mükemmelliğin gerisinde kalmaya şans tanımadığuıın da altını çiziyor. Bir röportajında şöyle diyor Barta- bas : "Uzun yıllar bu alandaki bügi- mi, görgümü aktarabileceğim bir okul düşlüv ordum.Tek alçakgönül- lü olmayacağım konu şu ki biz Zin- garo ile benzeri olmayan bir gösteri biçimi geüştirdik; atlar, müzik, dans ve tiyatroyu buluşturduk. Böyle bir çalışma öncetikle güçlü, sağiam bi- nkiler ve avnızamanda da dans, mü- zik, oyunculuk, akrobasi alanlann- da yetkin ve duyarn sanatçüar ge- rektirirr Sanatçı şu noktanın da al- tmı çiziyor hemen: "Burada binki- lik birinci sanat, diğerleri ona ba- ğımİL Dansve müzik eğitinıi alan bi- niciler atianyla kurduklan ütşkide da- ha duyarlılar, onlarla aynı dili konu- şabiliyoriar.'* îşte, Zıngaronun ve Versailles Akademisi'nin ardında yatan gerçek bu. Bu arada. birbirin- den alımh kadın ve erkek biniciler yine o denli alımlı giysileri içinde do- lanıyorlar 'Loungta'ya başlamak üzere. "Atlar mı daha göz ahcı, bi- nkaler mi" derseniz, "Atiar" demek- ten kendimi alamıyorum. Rüzgârın Atları Zaman dar, konuşacak şey çok. Belki de bir söyleşı yapmak yerin- de olur... Bir başka sefere... Bu ara- da, Istanbul'a gelmeyi yıllardır düş- lediğini onun ağzından duymak da aynca sevindiriyor beni, çünkü be- nim hayalim de bir gün Zingaro'yu îstanbul'da görmek... Az sonra izleyeceğim 'Loungta'yı oluşturmak için uzun süre Tibet'te kaldığından, rahiplerle yaşadığın- dan söz ediyor ve de tabii ki çok okuduğundan ve araştırdığından. Her büyük başannın ardında azmin ve yeteneğin yanı sıra yoğun bir ça- lışma temposu yakalamamak ola- naksız. 'Loungta-Rüzgârm AÜan'nı sey- rediyorum... Gong sesleri, ölüleri sembolize eden masklar takmış bi- nicı oyuncular, kırmızı-beyaz kos- tümler, sessizlik, durağanlık ve bir- den yelelerini savurarak dörtnala ge- len atlar. Atlar ve biniciler arasında- ki elektrik seyirciye de yansıyor. Bartabas, uzun giysileri içinde; ki- mi zaman tek başına. kimi zaman ekiple atuıın üstünde ama sanki hep yalnız ve sürekli sorgulayan bir kim- lik... Oyunda ya da gösteride Budist felsefenin içinde insanlann ve atla- nn bedenlerinin bütünleşmesinden kıvılcımlanan dinamiğin bir diya- log haline dönüşmesini gözlemli- yorum. Sadece Tibetli müzisyenle- rin kullandıklan çalgılar değil, yine Tibetli olan dansçılann ortada döner- ken çıkardıklan beden sesleri gide- rek bir senfoniyi andınyor ve bu ara- da Rüzgânn Atlan kâh binicileriy- le. kâh çıplak bedenleriyle kınnızı kumlar üzerinde bir döngüyü son- suza taşıyorlar. Yürüyorlar. koşu- yorlar, dans ediyorlar, birbirlerini duyuyorlar, dinliyorlar... Müthiş et- kileyici bir olay bu. Bir kez daha durup düşünüyorum tiyatronun na- sıl zengin bir enerjinin içinden ko- pup geldiğini, 'Loungta'yı iki saat sonunda ayakta alkışlayan büyük, küçük onca insanın arasında. Yazar Jerome Garcin. Bartabas için "...Onu ydlardır tanıyorum, hayranlıkla izlryorum ama ashnda onu tanımla)anuyorum, kim oldu- ğunu söyteyeıniyoruın'' diyor; "At ve insan onun bedeninde buluşu- yor... Gözlerini ve kulaklaruu dili kadar ustahkla kullanan ve sürekli kaçmaya hazır bir ürkeklik içinde... Sanki Pına Bausch ve Oliveira'nın çocuğu... Yaşh, çocukruhlu, gökler- de dolanan bir ruh." Mim Sanat Merkezi ve Piartvvorks'de 23 Ekim'e kadar Akbank Kültür Sanat Merkezi'nde 6 Teldnsiz' bir sergi... Mario Leviyazı atölyelerini sürdürüyor Kültür Servisi - Mario Levi yazı atölyelerine Ortaköy'deki Piartvvorks Çağdaş Sanat Merkezi ile Kadıköy'deki Mim Sanat Merkezi'nde devam ediyor. Mario Levi yazı atölyesinde, asıl önemli olanın katılımcılara bir yazma disiplini kazandırmak olduğunu söylüyor. însan kendini yazı yoluyla nasıl daha ıyi ifade edebilir ve ortaya koyabilir? Yazmayı tetikleyebilecek durumlar ve öğeler nelerdir? Kapıların aralanması Sadece bir kitap değil, aynı zamanda yaşananlar ve çevremizdeki insanlar nasıl okunabilir? Levi, atölyelere katılanlara bu ve buna benzer sorulan sordurtuyor ve herkesi kendi yamtını bulmaya teşvik ediyor. Katılımcılar atölyede hikâyeler ve edebi metinler okuyup, yorumyor ve tartışıyor. Ancak asıl ağırlık yazdınlan yazılarda. Bu yazı kimi zaman bir hikâye, kimi zaman bir portre çalışması. kimi zaman bir mektup. kimi zaman da bir şehir amsı olabıliyor. Tekniğin, \ erilecek en son bilgi olduğunu savunuyor Levi. Ona göre en çok üzerinde durulması gereken, öncelikle o ıç yolculuğun kapanmış gibi görünen kapılannın aralanması. Yazı atölyesi, Mim Sanat Merkezi'nde Piartworks'te 4 Ekim'de, 24 Eylül'de başlıyor. Piartworks Çağdaş Sanat Merkezi: 0 212 236 68 53, Mim Sanat Merkezi: n 0 216 449 20 45 Kültür Servisi - Ak- bank Kültür Sanat Merkezi 23 Ekim tari- hine kadar •'Tekinsiz'' (Unheimlich) adh ser- giye ev sahipliği yapı- yor. Küratörlüğünü AM Akay'ın yaptığı sergi- de Inci Eviner, Şerkan Özkav a, ŞenerÖzmen, Seza Paker ve Cengiz Tekin in çalışmalan yer alıyor. Sanatçılar kendi dün- yalan içinden geçerek kendilenne yabancı gi- bi duran ve tuhaf bir şekilde onlara yabancılaşan aidi- yetlenni sorguluyor, sorular soru- yor, tuhaf ve endişe verici olan bu nesneleri kendi öznelliklerinde ve sırdaşlıklannda sorunsallaştı- nyorlar. Dünyalanna en tanıdık gi- bi gelenın tehlikelı ve tuhaf hali- ne bakıyorlar. Kendilerindenuzak- laşan benlıkleri, sanki dışlannda duran ve ilk defa baktıkları bir durumu onlara gösteriyor. Gör- düklennın gerçek mi. yoksa bir ha- yal mi olduğunu kendilenne bak- tıklan gibi soruyorlar. 'En ufak en büyükmüş gibi' Sergi kapsamında küratör Ali Akay 21 E\ lül Çarşamba, Talat Parman 30 Eylül Cuma ve Mu- rieDeGagnebin 1 EkimCumarte- si günü konferans verecek. "" Tekinsiz' sözcüğünü nasılyo- rumlayabiliriz?'' diye soran küra- tör Alı Akay, sorusunu şöyle ya- nıtlıyor: u Modern masallardaki tuhafhk artık Perrault veya Grımm kar- deşlerin veya Hoffmann'uı nıasal- lanndan daha unheimlich (tekin- siz); sanki bize bir tanıdıkük duy- gusunuverirmişçesine yabancüa- şrvorlar. Bize en yakın duran nes- neferimiz sanki bizetuhafcasma ba- kryorlar, bizim denetimimizden ç^kı\orlar. DUimiz bize yabancüa- şırken tuhaf seslerle kanşmaya başbyor. Kendimizi bile bize avn küıyor. Tamnmazük, fark edihnez oluş için- de açüıyorlar ve açım- lamyorlar. En uzaktaki en yakına gelirken en yakındaki ise en uzağa giderken tekinsizleşi- yor. En ufak, en büyük- müş gibi kendisini gös- teriyor. Hepsi başkala- şıyor. Evimiz bile başka- laşırken, tanıdık bakış- lardan uzaktaşırken, ta- nmma/Jaşırken yaku- laşıyor ve uzaklaşıvor; zoriamyoruz onlan ta- nımak için; oradalar mı? Orada- küer bfldiklerimi/ mi? Deforme ol- muşlar mı? Yine tanınmaz hakle- ler. Kimbüir, beDd de, onlara ilk de- fa bakıyonız?'1 (0212 252 35 00) Kafkaslarda şenlik Kültür Servisi - 'Kafkas Kiil- türleriFestivali'nın ıkincısi 30 Ey- lül-2 Ekim tarıhleri arasında Kars'tayapılacak. Festıval kapsa- mında Ankara Sinema Derneğı tarafından düzenlenen 'Kafkas Fihn Günleri'nde, Türkıye, Gür- cistan, Azerbav can. İran, Ermenis- tan ve Rusya'dan altı film göste- rilecek. Üç gün sürecek festival bovTinca, sinemadan folklora, ka- dınlann ekonomik hayata katıl- masından mimariye. fotoğraf ta- sanlanna kadar pek çok farklı et- kınlik sanatseN erlerin beğenisıne sunulacak. 30 Eylül Cuma günü, fotoğraf sanatçısı Ozcan Yurdalan ile ger- çekleştınlecek atölye çalışması, gelecek yıl 'Kafkaslar; Gençük, GelecekveBeklentiler' tasansının ilk adımını atmak için bir araya ge- lecek olan genç fotoğrafçılann Kars Sanat Merkezi galerisinde açacaklan karma sergıyle somut- laşacak. Festıval kapsamında tüm dünyada kültürel miras koruma tasanlan gerçekleştiren Global HeritageFund (GHF) tarafından, 'OsmankMahaüesiadı altında res- tore edilen Mazlumağa Hama- mı'nda Kars Kaleiçi Mahallesi ta- nıûm sergisi açılacak. Aynı mekân, tarihı Gürcistan e\-lennı konu alan 'Gürcü Evi' başlıklı bir fotoğraf sergisine de e\ sahipliği yapacak. Anadolu Ateşi ve Kardeş Türkü- lerkonserleri ise Kars Kalesi'nde. Turkcell'in Kardelenkr kam- panyası kapsamında konserlerine devam eden Türk müziğinin diva- sı Sezen Aksu da 1 Ekim akşamı Kars Kalesi'nde Karslılara ve fes- tival konuklanna bir konser vere- cek. ÇEKÜL Vakfi Başkanı Me- tin Sözen'in ve Türkiye'deki mi- mari kültürel mirasa sahip çıkma- sı nedeniyle de TMMOB Mimar- lar Odası Başkanı Oktay Ekin- ci'nin adlan Kars'ta birer cadde- ye verilecek. YAZI ODASI SELİM İLERİ Öteki Istanbul (2) Refik Halid Karay, Sonuncu Kadeh'ie, yaradılı- şı gereği, tiyatroyu, opereti bir yana bırakıp, daha 'avam' işi eğlence dünyasını sıtmalı bir anlatımla çizer. Onun, şımdi adını hatırlayamadığım, yorgun, yaşlı roman kişisi, artık kaybolmaya yüz tutmuş Bo- ğaziçi semtlerinde, ilkgençliktetadılmış, hayli per- vasız, kural tanımaz bir aşkı sayıklar. Kaybolmaya yüz tutmuş dedim ama, bunu, gü- nümüziçin söylemedim. Sonuncu Kadeh, 1950'ler Boğaziçi'nden söz açmaktadır. Ve daha o dönem- de, romancı, Abdülhak Şinasi'nin "Boğaziçi me- deniyeti" dediğı ekinsel ortamda ağır çözülüşler görür... Sonuncu Kadeh uzunca bir Boğaziçi gezintisi gi- bidir. Bununla birlikte, Istanbul başka semtleriyle de anılır. Sözgelimi eğlence merkezi Beyoğlu, otelleriy- le Tepebaşı. Istanbul, batakhane diyebileceğimiz, en sefih eğ- lence mekânlanyla bile, sanatkârca yaşayışın şehri- dir o zamanlar. Refik Halid sefahat ortamının kendi- ne özgü şaşırtıcı ahlakını, ilkelerini anmadan geçe- mez. Yııminci yüzyılın başındaki sefih Istanbul, Aka Gündüz'ün, Peyami Safa'nın romanlannda dagöz- dedir. Aka Gündüz'ün Bir Şoförün Gizli Defteri adh ro- manı kokainman Istanbul'dan, o günkü yüksek sos- yetenin cinnetinden söz açar. Fakat bugünle kıyas- landığında şaşırtıcı bir 'masumiyet' duyumsanır. Gerek Bir Şoförün Gizli Defteri'nin, gerekse Etem Izzet Benice ımzalı Beş Hasta Var'm kadın kişileri, düşüşte, çöküşte, bile isteye yok oluşta anndıkça an- nırlar. Peyami Safa, Istanbul'u ikiye ayınyodu: Fatih ve Harbiye. Doğu ve Batı. Sözde Kızlar'da Doğu'yu, Millî Mücadete'ye hazırianan Anadolu temsil eder. Ama öteki romanlarda, Doğu, hep Istanbul'un inanca, ge- leneğe bağlı semtleridir. Ne var ki, baştan çıkaran Batı, Harbiye, Nişanta- şı, Şişli büsbütün hor görülmez. Uçurumun eşiğin- deki roman kahramanı, mutlaka, Harbiye'de, Nişan- taşı'nda yaşayan, ama Batı'nın ettiklerinden yılmış bir insanın acı serüvenini dinledikten sonra Fatih'e döner... Çok şaşırtıcı ama, Harbiye uçurum olduğu kadar, kurtancı da olabilmektedir. Hep O Şarkı'y\a Sonuncu Kadeh birer 'son ro- man'ü\. Diyelim ki, ortayaşı aşkın yazarlan geçmiş- lerinefazlatutkun yaklaştılar. Romanlannda mazide- ki Istanbul'u 'özgürlük' açısından süslediler. Ancak, bütün kapalılığına, boğucu atmosferine rağmen, Aşk-ı Memnu da benzeş bir Istanbul'u söy- ler. Geçen yüzyılın başında yayımlanmış, ondokuzun- cu yüzyılın sonundaki Boğaziçi'ne ve Büyükada'ya ağırlık vermiş Aşk-ı Memnu, yaşanılan toplumda 'bi- rey'i anyordu. Bu ilginç, düpedüz öncü romanda Fa- tih ve Harbiye aynmlan yoktur. Doğu da, Batı da ne yerilir, ne yüceltilir. Daima baştan çıkartıcılık efsaneleriyle anılan Me- lih Bey Takımı, özellikle geçkin Firdevs Hanım, en çar- pık ilişkileri en göz kamaştmcı tavırlanyla sürdürür. ıstanbul'un görünümünde canlı, kıpır kıpır bir varlik gizlidir. Belki de 'birey' bu vartığın bağnndan çıka- caktır. Firdevs Hanım'ın kızı Bihter, 'şimdilik' canına kıysada... Mai ve Siyah'ın acı acı şikâyet ettiöi, o yoksul, so- kaklan çamuriu, karanlık ve düşkün Istanbul, ruhun zenginleşmesine yol alır. Ahmet Cemil'in mavi hayal- lerden siyah ıstıraplara yol alışı, duygu ve düşünüş- teki olgunlaşmayı tekrar tekrar söyler. Bugün o Istanbul'u yakalamak hemen hemen im- kânsız. Yitırdiğimiz Istanbul gücünü kozmopolitliğin- den alan bir kenrti. Kozmoporrtlik, o îstanbul'da tür ve aynntı bolluğuna, tarihin, şimdiki zamanın ve ya- nnın iç içeliğine işaret ediyordu. Doğu ve Batı, Istan- bul'undu. Ya bugün? Öneriler Kitap/Epigramlar, Marcus Valerius Martialis, Güngör Vannlıoğlu'nun çevihsi, Yapı Kredi Yaymlan, 2005. Izmirli baletin başarısı • IZaMİR (AA) - ABD'de yaşayan Izmirli balet Oğulcan Boro\r a, 2003 yılında 'New York Uluslararası Bale Yanşması'ndan sonra geçen ay Güney Kore'nin Seul kentinde yapılan 'Uluslararası Bale Yanşması'nda altın madalya kazandı. Borova, 1998 yılında Bulgaristan'ın Varna kenrinde yapılan Uluslararası Bale Yanşmasfnda bronz madalya kazanarak 'ilk uluslararası başanyı yakaladığını' belirtti. Başanlı balet, 2003 yılında da 7. Uluslararası New York Bale Yanşması'nda altın madalya kazandı. Aynı yıl SeuKe 'Bale Yıldızlan Galası'na davet edildi. 2004 vnlında ise Kanada Montreal'de Yıldızlar Galası'na katıldı. Borova. kendisine Türkiye'de Özbek sanatçı Şavkat Tursunov'un büyük emek verdiğini belirtti. RiHiSı KII:HRVKS\NATVAKFI Ölümünün20, Yû döoiimıiflde RÜM SU'JÜ Anıjoruz 20 Eylul 2005 Salı gümı saaı 12.30da Zincırlikuyu'da. anıt mezan başında olacagız. Tıne lürkülerle. çtçdierk. Aîaoi BEHRAMOĞLl/nun. Suhki SL'nun konuşmaMyla \e Rtıhı 5u Dostiu Korosu ıle Tc^anudan sonra Ruhı Su Kültür \e Sana! Vakfında türkuier söytemeye devam edeceğ'17. Saai HÂüMa Ruiıı SU BelgexWR\ izieyecesiz... Rı HI SL KÎLTCR VE SANAT VAKFI A\h*tn tştk St»Aaf: 34 Özvrrim upt Kııt 2 Be\»glu. htanhui \ Trl : (O 212) 245 J8 96 - 245 40 32 Fax: (O 212i 292 IS 72 ^
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle