14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
> EYLÜL 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\^ LJ LJ J. U M\ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 « »• •• 3ugün yapılacak açılış öncesindeki basm toplantısmda, küratörler bienali anlattı KEDI GOZU Yeni sorular sormak...»ELCEN AKSEL İstanbul Bienali bugün açıhyor. \.çıhşın bir gün öncesinde ana sergi nekânlarından Karaköy Antrepo No. >'te yapılan toplantıyla, Küratörler V'asıf Kortun ıle Charles Esche. ba- 5ta mensuplanyla bir kez daha buluş- tular. Toplantıya, ülkemizden ve Frankfurter Allgemeüıe, Wall Street Jornal, Washington Post, Le Monde, Le Soir. Corriera della Serra, Kathi- merinı gıbı gazetelerin temsücileri katıldılar. Dünya Eleştirmenler Birli- ği Başkanı Henry Meyric Hughes. Beral Madra. Aİıu Antmen. İstan- bul Bienali'nin küratörlügünü yaprruş olan Rene Block gibı birçok ısmin katıldığı toplantıda, bu bıenale ya da daha öncekılere katılmış olan sanat- çılann bazılan da bulundular. tKSV'den Görgün Taner, tstanbul Modern Yönetim Kunılu Başkanı Oya Eczacıbaşı da oradaydı. Konuklara seslenen Şakir Eczacı- başı. sözü önce Esche*ye bıraktı Bıenalin zıyarete açılmasıyla yenı ve farklı bir tartışma alanı oluşacağı- na dıkkat çeken küratör, oluşturduk- lan bu platforma sanatçılann yapıt- lanyla nasıl bir tepki verdikkrinin görüleceğıni vurguladı. Çıkış nokta- lannı ve kavramsal yanını daha önce ceşitli alanlarda açıklamış olan Esc- he, bu kez genel anlamda bıenalin yapısı ve oluşrururken nelere dikkat ettiklerinın de altını çizdi. "Öncelikle anlaşılması gereken şeylerden biri, Bienal gibi bir ser- ginin bir paket halinde, hazır olma- dığı. Süreç içinde oluşuyor, gelişen bir düşünce üzerine kurulu." Böyle büyük bir oluşum içın çalış- mayı öncelikle bir sunum olanağı ola- rak nasıl değerlendirdiklennın üze- rinde durarak, altı kalın çizgilerle çi- zılmış 'şehrin neyi temsil ettiği' cümlesininbaşh başına bir soru oldu- ğunuhatıdatn " En önemlisi. büyük, köklü sarsıntı ve hareketler üzeri- ne kurulu bir kent. Hep yeni 'kınl- malara' bazır. Böyle bir şehre yo- ğunlaşmak çok şey ifade ediyor." Yaygın anlayışla yaklaşmaktan ka- çındıklanm, bakış açısını daha ileri bir boyuta taşıdıklannı söyleyen Esc- he, sanatçılardan da bu kentle ilişki kurmalanmistediklerinibelirtti. "Bu süreçte, işler. çeşitli dönemlerde ata- nan yanıtlarla oluştu. Klişenin öte- sine geçtiğimizi umuyorum.. bu, za- man ve araştırma gerektiriyor. Tu- ristik izlenimlerin ötesine geçip aşa- ğıda yatan bir şeyleri keşfetmek belki. Görünmeyen bir şeyi görü- nür' kılmak.. burada yaşayan insan- lar için de..." Esche'ye göre. bir aşa- ma da kente dair bir kutlama havasın- dan kurtulmak; "Ait oldukları yerlere ilişkin. benzer bir şekilde kendi toplumla- rı, şehir yeri, tarihleri. kişisel ilişki- leri, öyküleriyle ilgili sanatçüarla çalışmayı seçtik. İstanbul'u anla- mak için, aslinda ne olmadığını da anlamak gerekiyordu. Ve bu ilişki- lendirmeyle sanatçılar ve yapıtlan- na yöneldik." Bu kavramsal altyapının somutlaş- ma aşamasında akla gelen sorulardan birini de, dennlığın bir açıdan da "kontrastlarla' yakalandığını söy- leyerek yanıtlıyordu: "Yeni olanak- lar keşfetmek, fikirler. zekâ... Her an elinizin altında olmayan şeyler." Bienalde oluşturduklan 'misafir- perverük alanı'na da değinin Esche. "Buradan sanatçı ve sanatçı toplu- luklarını çağırdık, ama çalışmala- rını oluştururken bağımsızdılar. Çok yönlü olan bu alanla, misafir- X I . lişenin ötesine geçtiğimizi umuyorum... Bu, zaman ve araştırma gerektiriyor. Turistik izlenimlerin ötesine geçip tstanbul'un derinlerinde yatan bir şeyleri keşfetmek belki. Görünmeyen bir şeyi 'görünür' kılmak.. burada yaşayan insanlar için de..." perverlik olgusunu uluslararası bo- yuttan görmek istedik" dedi. Değişen kent Vasıf Kortun da, 'tstanbul' derken birçok açılıma işaret ettik- lerinı belırtip, bu konunun zaman- lama olarak da ilgi çekici olduğu- nu söylüyordu. "Şehir. uzun yıllar öncesine yayı- lan bir süreçte, üretici bir kente dö- nüştü, çok göç aldı. Çok katmanlı bir kentti. değişti.. duvarlarla çev- rili siteler, iş merkezleri.. bu parça- lanmışlık, biraz da küreselleşen şe- hirlerde gözlemlediğimiz bir şey. Sergiyi tarihi yanmadadan uzak- laştırmak istedik. Buna bir neden de, bugünün sanatçısının tarihi eserlerle pek banşık olmaması. Da- ha çok insanlarla ilgili olnıası. Ta- rihi yarımada artık şehirde üret- ken bir merkez değil, basının mer- keziydi, artık sadece otel ve anıtla- nn olduğu bir yer haline geldi. Oy- sa bu serginin şehrin hareketli bö- lümlerinde olmasını istedik. Egzo- tikbir ahmlamadan, günlük haya- tımızın geçmediği bir yerden ayır- mak istedik. Bunun da kendi için- de açmazlan var ama umarım bizden sonraki küratörler yaptı- ğımız bu orta halli hareketi daha da radikalleştirirler." Kortun, büyük mekânlardan vaz geçerek. sergıleri şehırle daha çokbü- tünleştirme olanağı bulduklannı söz- lerine ekledi. "Kullanmayaeağımız hiçbir du- van boyamadık, biitün bunlar da aynı zamanda serginin entelektüel plamnın bir parçası..." Sonra yenıden söz alan Esche, pa- ralel tasanlann bütün içinde nasıl yer aldığının öyküsüne değindi ve bu kez bienali tasarlarken onun kendi ta- rihine de uzak kalmadıklannı söyle- di. "Bienal, kendi tarihiyle de önem kazanıyor. Biz, en başından oluşan bu enerjiyi de yakalamak istedik. Bunun da derinlik kattığım düşü- nüyorum. Güçlü. birbiriyle müce- dele eden yapıtları seçtik^ kavram- sal yanını karşıtlıklan adeta rahat- sız ederek harekete geçirmek iste- dik. Yapısal değişiklikler. yayın ve kataloglardaki değişikliklerin de şekilsel değil, daha çok kavramsal yanı önemli." Esche, yardımcı küra- törler November Payne ıle Esra Sa- rıgedik'in de başanlı çalışmalannı hatırlatarak sözlerine nokta koydu: "Lmuyorum ki, birbirine yakın olan sergi alanlarını gezdiğiniz- de, farklı olanak ve açüımlar ya- kalavacaksınız..." Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar... Yeni Başlayanlar. Sahara Breck Eisner'ın yönettiği filmde, Matt- bew McConaughey, Steve Zahn, Penelo- \>e Cruz rol alıyor. Bir senatörün oglu olan Dirk Pitt, tarihi bir efsaneye ait bir sikke bulup arkadaşı Al Gı- ordıno (Steve Zahn) ile çölün yolunu tutar. Gizli bir kargo taşıyan gizli savaş gemisi yerlilenn deyımıyle "Ölürn Gemisi'nin pe- şine düşen iki kafadar, bu arada geminin tüm dünyayı tehdit edebılecek bir problem- le bağlantıh olduğunu düşünen doktor Eva Rojas (Penelope Cruz) ile tanışırlar. Hiç kimsenin varlığına bile inanmadığı bu ge- miyi ararken Dirk. Al ve Eva, tehlikeh sa- vaşçılara ve tehdıtkâr bölgeye yenilmemek için uğraşacaklar. Eslr Ruhlar / The soul Keeper Sabina Spıelrein, on dokuz yaşındayken ağır depresyon teşhisıyle hastaneye kaldın- hr ve Freud'un öğrencisi olan psikoanalist Carl Gustav Jung'un tedavisi altına girer. tkili arasındakı hasta-doktor ıhşkisı zaman- la tutkulu bir aşka dönüşür. Ancak ıhanete uğrar. Hayatı ve kaderi tamamiyle değışmiştir. Acısı, önünde çok farklı kapılar açmasına neden olur ve yıllar sonra Freud, Spielre- ın'ın çalışmalannı bir araya getirir. Roberto Faenza'nın yönettiği filmde, Ia- in Glen, Emilia Fox, Caroline Ducey rol alıyor. Clnderella Man Russell Crowe, Renee Zelhveger, Con- nor Priceın rol aldığı filrrun yönetmeni Roo Howard. 'Cinderella Man' lakabıyla tanınan ün- lü boksör James J. Braddock'un gerçek yaşamöyküsüne dayanan film, Braddock ve aüesinin ABD'deki Büyük Ekonomik Kriz yıllannda yaşadığı sıkıntıh yıllan ve verdikleri büyük yaşam mücadelesinı an- latıyor. GÖSTERtMLER EMEK SİNEMASFNDA Sinema merakhsına özel gösterimler KUITUR • S*NAT Tanndan Celen / codsend Nick Hamm'ın yönermen koltuğuna geç- tiği filmde. Greg Kinnear. Rebecca Ro- mijn-Stamos, Robert De Niro rol alıyor. Mark Bombackın aynı adh romanından sinemaya uyarlanan filmde tek çocuklannı bir kazada kaybeden Paul ve Jessie Duncan çiftinin, oğullannı geri getirebilme umu- duyla bıhmsel bir teze deneklik yapmayı kabul etmelennin ardrndan yaşananlar an- latılıyor. Yönermen Hamm fıhni şöyle açık- lıyor: Ebeveynlenn yaşadıkları psikolojik üzüntünün gerçekçiliği, zeki bir büim ada- mının dramatik seçimler yapan gözü doy- maz hırsı ile birleşince filmimiz gerçekten çok korkunç bir hale geldi. (O212) 293 •» 7» İSTANBUL ŞEHİR TİYATROLARI EKİM'DE PERDELERİNİ AÇIYOR Kültür Servisi - tKSV'ce düzenle- \ien Filmekimi'mn gösterim çizelgesi, önceki gün yapılan basın toplantısıyla açıklandv. Basın toplantısına, basın temsilcilen \ e sanat dünyasından isım- ler katıldı. 30 Eylül-6 Ekım tarihlen arasındaki Fılmekımi'nin dördüncü- sünde de yedinci sanatın merakhlan için özenle seçihruş fılmler yer alıyor. Gösterimler. her yü olduğu gibi Emek Sineması'nda. Etkinlıkte, "Vaat Edilen Cennet", w Kiss, Kiss, Bang, Bang", "Milyon- lar", "GizU Saklı'% "Yay", "Man- derplay", "SevgiliWendy ", "SU Baş- tan", "Ve Sonsuza Dek Mutlu Yaşa- dılar", "Kalbim Bir An Durdu", "Kalküta'nın Çocuklan", "Facto- tum", "Tutunamayanlar", "Şaşkın Köpekler", "Bir Şans Daha", "Ser- seri Bulut", "Gel Arkadaş Kalalım", "Tepetaklak" ve "Julia Olmak" ad- h fıhnler gösterilecek. Dünya sinemasından çeşitli örnekle- rin bazüannın gala gösterirnleri yapıla- cak Istanbul'da. Biletler, 24 Eylül Cumartesi günü, Bi- letix ve Emek Sineması gişelerinde sa- tışa sunulacak. Hafta içı gündüz seans- larında biletler 2.50 YTL. Poroy 50'nci sergisini açtı ESKİŞEHtR (Cumhuriyet) - Gazetemiz çizerlerinden Senıih Poroyun "Su" konulu karikatür sergisi Anadolu Üniversitesi'nde açıldı. Bir hafta boyunca Eskişehir'de ve Porsuk Çayı kenannda gözlemler yapan Semih Poroy, su damlasından kurbağaya, yağmurdan balığa suyıı anımsatan her şeyi çizdi. Poroy'un Anadolu Üniversitesi Eğıtim Karikatürleri Müzesi'ndeki sergisinin açılışını Eskışehır Büyükşehir Belediye Başkanı Yümaz Büyükerşen yaptı. Sergi, 12 Ekim'e kadar gezüebilecek. KULTÜR • SANAT (0111) 2*3 M T« Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi 0212 240 77 20 Oyun Adı 1-2EJÜ81 5-6-7-8-9 EWm t2-13-M-15-»Qöm »-2O-Z1-Z2-2326-Z7 28-29-30 Oûn 22-23-29-30 üm Kaotocu(M.O) BremenMıakacılantÇ.O) Fatih Reşat Nuri Sahnesi 0212 526 53 80 arih I Oyun Adı «-13-M-15-16atmı 26-27-28-29-30 a i m 22-23-29-30 Odn Savaş ve lUdın YapnkMkSmB Kiın I M Kmle Swfl«ePalyaîo(Ç.O) Üsküdar Müsahipzade Celal Sahnesi 0216 553 03 97 1-2-5-6-7-8-9 üm U-?3-t4-t5-16 Oüffl Oyun Adı Dosya 28-29-30 EkBi 22-23-29-30 Ekim : 4,5 fT. Monul Orvotar Tan 5,5 m • Irtnılı. 4,5 TTL Uytit ittamn kndı kartı w HçökHasreddmtÇ.O) C.O ÇoaıtDmt M 0 Mu:ıai»™» Peqonbe «nten tm bdetleriıuz ladınnirfr Ebn 20K hMtn 15 Evtjt'd« ufip Kadıköy Haldun Taner Sahnesi 0216 349 04 63 t-2-3-4-5-6-7-8-9EttB 10-11-12 Ekim 13-M-15-16Ekira 17-18-19 Vöm 20-21-22-aBtim 24-25-26 EWın 27-28-29-30 Oöm Oyun Adı Savaş ve IU<fon 6«td*n Aşağt Vurmak S«MŞV«K3dffi a-23-29-30EMm Ümraniye Sahnesi 0216 634 26 70 1-2-5-6-7-8-9 Ekto Oyun Adı IV.Murat Kantocu(M.O) 12-13-M-15-56 Ektra I FerhadfleŞirta (8ir Aşk Masalı) 19-20-21-22-23 Eti» 26-2T-28-29-30ftwı 22-23-29-30 Eidffi Gaziosmanpaşa Sahnesi 0212 578 60 67 ırih ı ^ Oyun Adı 14-15-16 EKim Yaprak Ddkûmü Dosya Hadi Öldûfsene Canikom 22-23 Ekim Kurçusı Askerin Utancı (Ç.O) • Kadıköy Haldun Um Unm T ;yn ^tnte açıyor. 6ı;t kçıiı; lananı; Sjattaı Paıarteı, Sılı ", M - U 00; U«*ö\ tyca tomı 20-30) •<^n«*ı,l>tnMbe,C«i' 111» - »'30 (GiZKraMffJ^ Cı^sı tipMç: H'») •CtMrtar U'M - »30 Cçesı lüpsnı?: »30) •toa 10:00 -11:00 Ora suüen. PUARTESIZC 30 dOdıköv HaldıiP T J M SahHKi) -SALI Tü 30 [Mköy M u » \m Sahnesıl -PÎRŞEMBE 2030 -CLMA 20» -CUMAITBI150O-Î030 •'»(»"« 15ÛC a t Cıınv»tsı noo - IstMtatl luYİMtlK letfyesı Sekıc rr,jtroün Sntnl. (0 212) 246 06 21-» • GCMI S«at I M a a i j i : (0 21Z) 247 76 U • Mİ«r«L (0 212) 240 22 44 • Une ihrtMorlüğtı: 10 212) 24126 M B H l k U İ I ^ k (0 212) 2» 10 7! - Z3 53 21 • Toftı Ifct İçın TcWm (0212) 21910 71 faks (0212)225)276 Genel Sanat YOnetmenı Mazlum KİPER I I t ! a t f r o ! I s t a n t ı ı t ! VECDİ SAYAR Ütopyalar 'Memleketimden Insan Manzaralan'nı geçen mevsim İstanbul Şehir Tıyatrolan'nda izlemiştim. Bu kez, gene Rutkay Aziz'in yönetiminde, farklı bir kadrodan, Ankara Sanat Tiyatrosu'ndan izledim. Ni- ce uygarlığın gelip geçtiği tarihi bir mekânda, Girne Kalesi'nde... Sahnede, hemen hepst çeşitli üniver- sitelerimizin tiyatro bölümlerinden mezun genç oyuncular vardı. Nâzım'a ve AST'ın onurlu geçmi- şine yakışan bir oyun sergilediler. Onları izlerken gençlik yıllarımın anıları, AST'ta geçirdiğim güzel günler bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. Günümüzde tiyatro yapmak, hele özel tiyatro yap- mak için ütopyanın gücüne inanmak gerekiyor. Kuzey Kıbns'ta düzenlenen 'Uluslararası Tiyat- ro Festîvali, bu yıl üçüncü kez düzenleniyor. Üç haf- ta süresince üç kentte, Lefkoşa, Girne ve Gazima- gosa'da Ankara ve İstanbul Devlet Tiyatrolan, İs- tanbul Şehir Tıyatrosu, Tiyatro Pera, Kenter Tiyat- rosu, Italyan Kukla Tıyatrosu ve Lefkoşa Belediye Tı- yatrosu'nun oyunlarını izleme olanağına kavuşacak Kıbnslı Türkler. Organizasyon Komıtesi Koordinatö- rü Yaşar Özsoy'un deyişiyle "hayatı ve insanıyeni- denyaratmakiçın", "paylaşabiimek, çoğalabilmekve kendilerini aşabilmek için" sef erber olmuş Kıbnslı ti- yatrocular. Üç kentin belediye başkanlan da onlara destek vermiş. Son derece başarılı, tıkırtıkır işleyen bir organizasyon. Belediye başkanlan, "parayı veren düdüğü çalar" diyen klasik politikacıya hiç benze- miyor. Kültürün, sanattn önemine yürekten inanmış kişiler... Kuzey Kıbns'ta aynı günlerde bir de 'Klasik Müzik Festivali' var. Bella Pais Manastın'nda Jose Carreras ı, Salamıs antik tiyatrosunda Fazıl Say'ı dinlemenin keyfi bir başka olmalı. Bu festivallerin, Kıbrıs halkının sanatsal ihtiyaçlarına yanıt getirmek- le kalmayıp KKTC'ye uygulanan uluslararası izolas- yonun aşılmasında önemli bir rolü olacağını düşü- nüyorum. Girne Kalesi'nde 'Memleketimde Insan Manzara- /an'nı izlemeye gelen KKTC Cumhurbaşkanı Meh- met Ali Talat'ın halkla kurduğu sıcak, samimi ileti- şımi gözlemlerken ister ıstemez bizim 'büyükleri- m/z'in toplum karşısındaki tavırlan ile kıyasladım. Sı- radan bir vatandaş gibi geldi, yerine oturdu Talat. Ne koşuşturan korumalar vardı çevresinde ne de yağ- cılardan oluşan bir kalabalık. Kıbnslıların onu bu ka- dar sevmesi anlaşılır bir şey. Bir ODTÜ'lü olarak ken- dime gurur payı çıkardım... Kıbns'ın, Türklerin ve Rumların banş içinde bir arada yaşadığı bir ülke ol- ması şimdilik bir ütopya olarak görülebilir. Ama, ütopyalara her zaman olduğundan daha fazla ihti- yacımız yok mu şu günlerde? • • • Ütopya deyince, kültür ve sanat alanında yapıl- ması gereken düzenlemeler geliyor aklıma. Nasıl gelmesin, en az otuz yıldır, temcit pilavı gibi söy- lediğimiz sözler, politikacılann dünyasında bir kar- şıltk bulmadığı için, tasanlanmız bir ütopya ola- rak kalıyor. Ama bunun daha uzun süre devam et- mesi mümkün değil. Hele, şu AB süreci bir kazaya uğrayıp da, yeniden 'kızma birader' oyununun başı- na dönmezsek (Bazı yazılarımdan sonra gelen mek- tupları okuyunca, aklıma hep bu sözcükler gelir ne- dense. Cumhuriyet okurunun farklı düşüncelerden rahatsız olması korkutucu geliyor bana), demokra- tikleşme rüzgârlannın eninde sonunda kültür-sanat alanına da uğraması gerekiyor. Geçen hafta, Devlet Tiyatrolan çalışanlannın ve si- nema sektörünun itirazlarından söz ederken "doğ- rularia yanlışlar bir arada" demiştim. Biraz açalım: Doğrular ve yanlışlar iki tarafta da mevcut. Devlet Ti- yatrosu'nun yapısal sorunları olduğu doğru, ama bu sorunları sistemi çökertip özelleştirerek çözmeye ni- yetlenmek yanlış. Başanlı Genel Müdür Lemi Bil- gin'in görevden alınmasınatepki göstermek doğru, ama "dramaturgdan genel sanat yönetmeni olmaz" demek yanlış. Tryatroya siyasi müdahaleye karşı çık- mak doğru, yıllardır Devlet Tiyatrosu'nun yeniden yapılanmasına ilişkin bir tasan üzerinde anlaşama- mak yanlış, hatta acıklı... Sinemacılar için de aynı şey söz konusu. Yasanın öngördüğü desteğin yönetmelikle imkânsızlaştınl- masına tepki verirken haklılar da, bir önceki bakan- la yaptıklan pazarlık sonucu özerk 'Sinema Kurumu' önerisinin geri çekilmesini nasıl değerlendiriyorlar şimdi? Kültür ve Turizm Bakanlığı, Devlet Tiyatroları per- sonelinin çalışma koşullannı düzenlerken 'Herkes yerine marş marş' deyip, sanatçıyı emeğinden so- ğutacak bir mecburi hizmet yaratarak bölgelerin ti- yatro ihtiyacına cevap mı arıyor acaba, yoksa soru- nu kökünden halletmeye(!) mi çalışıyor? Tıyatroda, sinemada özerk kurumlaşmayı savu- nanlan 'ütopik' olmakla suçlayanlara yanıtımız çok net: 'ütopyaya her zamankinden daha fazla ihtiya- cımız var...' Dilerseniz, önümüzdeki haftalarda bu ütopyanın nedenini, nasılını konuşuruz. Son bir not: Geçen hafta, değerli yazar Dinçer Sezgin'in 'Kaveko' adh öykü kitabına birkaç san- sürcü kafanın yönelttiği 'çocuk pornosu' suçlama- sından söz ederken -zihnim Devlet Tıyatrosu soru- nu ile fazlaca meşgul olduğundan mı dersiniz- Din- çer Sümer yazıvermişim. Her iki yazar dostumdan özür dilerim. vecdisayar@yahoo.com VL. .ZLAPJ MEHMET SUCtf 12 EYLÜL YASAKLARI AiAehmet Sucu bu çalışmayla, tarıhın karalama defterı olan gazetelerm kolleks'yonurıda dağılan beıleğimızı îopaHamış Bu kıtap tanhın ka'alarna dene'i değ'l Tanhın not defterı . llhan SELCUK GÜNİZİ YAYINCILIK Tel: 0.212 512 11 72 Semıh Poroy'un çagılen ıle..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle