17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
A AĞUSTOS 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDİİLCANBAZ TURHAN SELÇUK Eski AP raportörü Balfe, AB'nin üyelik sözünden geri dönemeyeceğini söyledi Türkiye,Avrupalı birülke LEYLA TAVŞANOĞLU Y editepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi, öğ- rencileri için önemlı ve gerçekten ilginç bir program yürüttü. Bunun adı "Avnıpa Hukuku ve Uluslararası Hukuk Yaz Aka- demjsi". 4-29 Temmuz arası süren progra- ma Avrupa üLkelerinden AB bûrokrasisinde görev almış A\Tupa ve uluslararası hukuk uz- manı pek çok kişi katıldı. Bunlardan birisi de Ingiltere'den Avrupa Parlamenterliği yapmış olan, bir zamanlann ünlü Türkiye raportörü Richard Balfe ydı "AB-Türkrve tKşkaeri" ve "AB Karar Me- kanizmasında Avrupa Parlamentosu'nun Ro- Iü" konusunda iki konferans veren Balfe'yle Yeditepe Üniversitesi'nde bir araya geldik. Şımdi Avru- pa Parlamentosu'nun Emekli Fonu'nun başın- da olan Balfe'yle AB'nin nereye gittiğini, Türki- ye'nin AB'yle serüve- ninı konuştuk: -Avrupa ülkelerinde Av- rupa Anayasası'na olan yaklaşn mı nasıl değerlendirrvorsunuz? Ozel- Bde Fransave HoBanda'daki referandum sonuçbuı hakkmda neier düşünüyorsunuz? BALFE -Aslında bu anayasayı anayasa ola- rak adlandırmamamız lazımdı. Avrupa'nın isteklerinin çok önüne geçti. Bu da pek akıl- cı bir durum olmadı. Avrupa'da pek çok kişi AB'nin, bir ticaret blokunun ihtiyacından çok daha fazla ege- menliğe sahıp olduğunu düşünüyor. Aslında bu konu bugünkü memnuniyetsizliğin özün- de yatan neden. Fransa'da bile anayasa referandumuna ih- tiyaç yoktu. Ama cumhurbaşkanı referandum çağrısı yaph. Hiç kuşkusuz referandum aslın- da anayasayla ilgili değildi. VHIRACİN OYU DUŞUYOR - Anayasayla ilgili değüse neyle ilgüiydi? BALFE - Halk arasında Fransız hükümeti- nin bir çeşit güven oylamasıydı. Çünkü halk bugünkü hükümete desteğini çekti gibi. Bakın, bütün hükümetler referanduma gi- derken "evet" oyu beklentisı içındedirler. Ya- nı halkın kendi istekleriyle aynı doğrultuda oy vermesini isterler. Fransa'dakı halkoyla- malaruun sonuçlanna bakın. Chirac aşağıla- ra düşüyor. - HoDanda'da da referandum olumsuz so- nuçlanınca tngUtere anayasayı referanduma götürmeme karan aku. Siz bu konuda nasıl bir degeriendinne yapıyorsunuz? RİCHARD BALFE - Zaten üzerinde karar ahnmış olan bir konuda referanduma gidilme- si akılsızlık olur. Bu referandum sadece Hol- landa'da yapılmış olsaydı durum farklı olur- du. tngütere'ye gelince... Referanduma ihti- yaç yoktu, çünkü parlamentomuz o konuda karar verebilecek durumda. AB ANAYASASI - Zaten İngiltere'de çoğu kişi kendi yazıh anayasalan olmadığı için bir AB Anayasa- sı'nm gereğini sorgulamıyor mu? BALFE- Sorun anayasa sözcüğunde düğüm- leniyor. Evet, anayasamız yok. Ama bizi bağ- layan, uluslararası Hahii pek çok anlaşma var. O belgeyi anayasa olarak adlandırmak yan- gına körükle gitmek gibi bir şey oldu. - Türidye'nin AB üyeüği bu referandumla- nn sonuçiannda ettdli oldu mu? BALFE - Bu bağlamda Türkiye'nin üyeli- ği konusunun etkili olduğu abartıldı. Nasılsa Türkiye adını bu konuda kullanmak Türkiye'yi üyeliğe istemeyenlerin çok işine geldi. Bugün Avrupa'da AB'nin daha ne kadar genişlemesi ve derinleşmesi tartışmalan sü- rüyor. Pek çok kişi bu derinleşmenin etkili ola- bihnesi için neden bu kadar uzun zaman ge- rektiğıni anlayamıyor. Kimilen de böyle bir derinleşmeyi değil, AB 'nin etkili, iyi işleyen bir ticari blok olma- sını istiyor. Aynca kendi kendilerine yapabi- lecekleri ışlerde Brükserin kendilerine ne • Avrupa Birliği'nin her zaman çok fazla politize olmasını eleştiren eski AP Türkiye raportörü Richard Balfe, "Aslında Brüksel'in kanşmaması gereken pek çok alan var. Örneğin, yeni bir inşaatın önüne nasıl bir iskele dikilmesi gerektiğine karar vermek Brüksel'in işi . , j mi" dedi. yapmalan gerektiğini dikte etmesinın de bir gereği olmadığını düşünüyorlar. Yani neden Brüksel insanlara haftada kaç saat çalışma- lan gerektiğini söylesin? "Kendi hükümetle- rimiz bu karan mükemmel bir biçimde ala- biürler. Bu Brüksel'in üzerine vazife mi"" dı- ye düşünüyorlar. AB SIYASI BİR PROJEYDI AMA... - Son 20 ydda AB fazla politize olmadı mı? BALFE - Bence AB her zaman çok fazla politizeydi. Ben orada göreve başladığım za- man da ciddi siyasal bir yapısı vardı. AB hep siyasi bir projeydi. Ama sorun nereye kadar gitmesi gerektiği. Aslında Brüksel'in kanş- maması gereken pek çok alan var. Örneğin, yem bır inşaatın önüne nasıl bir iskele dikilmesi gerektiğine karar vermek Brüksel'in işi mi? Bakın, ortak pazar dıyor- sak, bu ortak pazar bünyesindekı insanlara ış buhnakla yükümlüdür. Örneğin eğer Fran- sa'da tesisatçı açığı varsa ve bu açığı Polon- ya kapatabüecekse neden Polonyalı tesisatçı- lar orada ış bulamasm? - Türkiye'ninAvrupahbir ülkeolduğunu dü- şünüyor musunuz? BALFE - Hiç kımse Türkiye için başka bir şey söylemedi ki.. Avrupa Konseyi'ne, NA- 'Merkel'in politikası ımmîıklıdeğil' - Angela Merkel, "Türkiye 'nin Avrupa 'da yeriyoktur" diyor. Aynı söylemi Fransa 'nin eski cumhurbaşkanlarından Valery Giscard d'Estaing de kullanıyor. Avrupa 'da pek çok Hıristiyan Demokrat da aynı görüşte. Sizce bu kişiler medeniyetler çatışmasına bu şekilde prim veriyorlar mı? BALFE - Bence Angela Merkel aşın derecede saçmalık yapıyor. Bir kere Almanya 'da 2 milyondan fazla Türk yaşıyor. Onlara, "Sizi istemiyoruz " demek Tiirklerin Hıristiyan Demokratlara yıllarca oy vermemelerine yol açar. Yani onun yaptığı pek mantıklı bir politika değil. Giscard d'Estaing'e gelince. Artıkyaşlandu Yıllarca cumhurbaşkanlığı Liberal Parti liderliği döneminde bunlan söylemedi de Türkiye'nin Avrupah olduğunu şu dönemde mi kesfetti? Aynca Fransa 'da yaşayan 3 milyon Müslümana ne biçim bir mesaj veriyor? Onlara, "Biz sizi orayı burayı havaya uçurduğunuz için istemiyoruz " mu diyor?Böyle şeyler söylenebilir mi? TO 'ya, BM'ye, bütün öbür uluslararası kuru- luşlara bakın. Türkiye bütün bunlann hepsi- nin Avrupa bölümünde yer alır. -ÜsteMkTürkiye 1949'daAvrupa Kooseyi'nin kurucu üyelerinden birisi- BALFE - Evet. Türkiye'nin Avrupalı ol- madığı gibi bir tutum almak 200 yıllüc tarihi yok saymaya çalışmak anlamına gelir. Bakın, 1800'lü yıllarda Türkiye için "As- ya'nın hasta adamı" denilmiyordu; "Avru- pa'nın hasta adamı'' denılıyordu. Türkiye'ye verdiğiniz sözden dönemezsi- nız. Kırk yıh aşkın zamandır Türkiye'nin AB üyesi ohnası gerektiğini söylüyoruz. 4 Blaîr siziniçin bir şans' - AB'nin eBtlerinin son geüşmelerden sonra kafa- lannın iyice kanşöğı gö- rübnüyor mu? BALFE - Yıllarca yok Kopenhag kriterleriydi, yok başka şeylerdi dedi- ler. Ama artık ış geldi ka- pıya dayandı. Müzakereler başlayacak. Şuandalngıl- tere AB dönem başkanlı- ğmı üstlendi. Tony Blair Türkiye'nin AB üyesi ol- ması gerektiğine inanıyor. Bu da bir şans. -17Arank'tan sonra Av- rupa'nın Türkiye'ye seve- cen yaklaşımı neredev se 180 derece değişti. Neden? BALFE - Bence abartı. Türkiye'ye karşı olanlar zaten vardı. tn- giltere'nin Türkiye yanlısı tutumu hiç değişmedi. Yapmamız gereken müza- kereleri başlatmak. Ondan sonra adım adım gideriz. RichardBalfe,lngfltereBaşbakanı Tom Blair'in Türkiye'nin AB üyesi ohnası gerektiğine inandıgmı söviedi. (Fotoğraflar: UĞUR DEMÎR) - Müzakereler başladıktan sonra ne olur, sizce? BALFE - Müzakereler başladığında hemen, özellikle kolay aşılabilecek pa- ragraflan, bölümleri ele almak lazım. Serbest dolaşım derogasyo- nuna gelince; bunun, son genişkme anlaşmasında bu- lunan AB üyelerinden her- hangi bırinin istediği takdir- de derogasyonu kaldırabi- leceği maddesı saklı tutula- rak çok uzun sürmesim is- tiyorum. Bir his Ingiltere ve trlanda'nın muhtemelen de- rogasyonu kaldıracaklarun söylüyor. Yeni genişlemey- le üyeliğe alınan Baltık ül- keleriyle Almanya arasında serbest dolaşım yok. Bu da tngiltere'nin işine yanyor. -Nasıl? BALFE - Bu, o ülkelerde- ki bütün iyi doktorlan ve diş- çileri îngiltere'ye çekebile- ceğimiz anlamma geliyor da ondan. - Ahnanya neden serbest dolaşımı is- temiyor? BALFE - Çünkü Almanlar oyunu böy- le oynamak istiyor. . . . GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHANERİNÇ Geriye DönüşArzuları Geriye dönüş istek ve niyetleri, hızla ileriediği- mizin ısrarta vurgulanıyorolmasına karşın, azalma- sı bir yana gitgide artıyor. öncelik laik cumhuriyeti yeniden kurulduğu gün- lere döndürme çabalarında. llk cumhuriyet anayasasının (1924) "Devletin di- ni Islamdır" kuralını taşıdığını vurgulamakla baş- layarak laiklik ilkesinin anayasaya 5 Şubat 1937 tarihinde girdiğini söylemek, son günlerin moda- lanndan biri oldu. Amaç Türkiye Cumhuriyeti'nin 14 yıllık süreçte laikolmadığını söyleyerek, laikliğin Atatürk'ün kur- duğu cumhuriyetin "olmazsa olmazı" sayılamaya- cağı görüşüne yandaş toplamak ve tartışmayı yay- gınlaştırmak. Oysa ortada önemli bir yanılgı var. Laiklik ilkesi anayasaya 1937 yılında girmiş ama daha öncesin- de 10 Nisan 1928 günü yapılan anayasa değişik- liği var. Bu deglşiklik, anayasanın 1937'de yapılan değişikliğinden de önemli. Çünkü laiklik ilkesi ana- yasaya Cumhuriyet Halk Partisi'nin ana ilkelerini simgeleyen 6 oktan biri olarak girmiş. Diğerlerini de anımsayalım: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halk- çılık, Devletçılik, Devrimcilik. Ancak tanım olarak 1937'de konmasına karşın Türkiye Cumhuriyeti'nin laik olduğunu kanıtlayan değişiklik, yukanda da belirttığım gibi anayasadan dinle ilgili hükümlerin çıkarılması ile gerçekleştiril- miş. Nedense laiklik karşıtları bu gelişmeyi atlayıp geçiveriyoriar. Çünkü amaçlannın önünde bir en- gel oluştumyor. • • • Geriye dönüş isteklerinden birini de asgari üc- retin bölgelere göre belirienmesi isteği oluşturu- yor. Uluslararası Para Fonu da (IMF-UPF) sahip- lenip "Biz zaten daha önce önermiştik" deyince etekleri zil çalmaya başlayanlar, daha da moral kazanıp kapıları aşındınyorlar. Asgari ücretin tarihçesini kısaca anımsayalım. llk yaklaşım 1923'teki Izmir Iktisat Kongresi'nde gerçekleşmiş. Alınan karariardan biri de işçi ücret- lerinin en az tutarının değişen geçim şartlarına uy- gun olarak üç ayda bir beledıye meclislerinde be- lirlenerek duyurulması ve uyulmasının zorunlu ol- masına ilişkin. 1936'da çıkanlan ilk Iş Kanunu da bu işi yerel komisyonların yapmasını öngörmüş. 1951 'de be- lirieme yöntemine ılışkın yönetmelik yürürlüğe so- kulmuş. 1967 yılında çıkarılan 931 sayılı Iş Yasası sonra- sında çıkarılan yönetmelikle Türkiye altı bölgeye ayrılmış. 1475 sayılı Iş Yasası'na göre 1972 yılın- da çıkarılan yönetmelik bölge sayısını 4'e indirir- ken, tarımda asgari ücretin belirienmesini de yü- rüriüğe koymuş. 1974'te başlayan uygulama 1983 Temmuz ayı- na kadar sürmüş. O günden bu yana da sanayi- tarım aynmı yapılmadan ülkede tek bir asgari üc- ret uygulanır olmuş. Tek aynm, işçilenn çalışma ala- nına değil 18 yaşından küçük ya da büyük olma- larına bağlı. Yıllar önce denenmiş ve terk edilmiş bir yönte- mi bugün yeniden gündeme getirmek, eskilerin "abesle iştigal" dediklerı bır yaklaşım. Türkiye bir yandan "olağanüstü bir hızla kalkı- nıyor, kapasite kullanım oranlan yükseliyor, kişi başına düşen gelir 4 bin 200 dolara çıktı" gibi sözlerie avutulurken, öte yandan geçmişe dönü- şün yollan aranıyor. Türkiye'de işçilik maliyetleri yüksektir. Bunun nedeni de devletin tek kaynağına dönüşen, çalı- şanlann yüksek vergi oranlan ile Sosyal Sigorta- lar Kurumu (SSK) primleridir. Devletin bu gelirden indirim yapmaya yanaş- maması, işverenlerin işçi ücretlerine göz dikmele- rine neden olmamalıdır. Gücünüz varsa, iktidara direnin. Iktidarla birlik olup işçilerin cebine bir de siz el atmayın. [email protected] Kapusuz'dan CHP'ye tepki 'GümrükBirliği AnloşmasCnda Baykal'ın imzası var' ANKARA (Cumhurh-et Bürosu) - AKP Grup Başkanvekilı SaHh Kapusuz. ek protokolün im- zalanmasına yönelik muhalefet eleştirisine Güm- rük Birliği Anlaşması' yla yanıt verdı. Kapusuz, Gümrük Birliği Anlaşması'nın altmda dönemin Dışişlen Bakanı Deniz Baykal'ın da ımzasının olduğunu anımsatarak "Anlaşmanm alünda im- zası bulunanlann ek protokote karşıçıkmalantu- tarsızhkûr"" ıddıasında bulundu. AKP Grup Başkanvekıli Salih Kapusuz, dün TBMM'de düzenlediği basıntoplanusmda,ek pro- tokolün imzalanması nedeniyle muhalefetin eleş- tirilerini değerlendirdı. Sergilenen "agresifyak- taşunm" Türkiye'nin çıkanna olmadığını söy- leyen Kapusuz, ek protokolün 1996 yılında im- zalanan Gümrük Birliği Anlaşması'nın AB'ye yeni üye olan 10 ülkeye de yaygınlaştınlmasıy- la ilgili olduğunu savundu. Kapusuz. "AB üye- si ülkelerden hiçbiri tam üye obnadan gümrük birliği kapısını açmadı. Biz Türkiye olarakbunu ilk defa \apük. O dönemde bu işm başında kim- ler vardı, altina imza ko>anlar kimlerdi? 6 Mart 1995 tarihinde DYP-SHP hükümeti var, Tansu Çiller Başbakan, Murat Karayalçın Dışjşleri Ba- kanı ve Başbakan Yardımcısı. Gümrük Birb- ği'ne 1 Ocak 1996 tarihinde Sayın Baykal'm Bv şişleri Bakanı olduğu dönemde atüğı imza ile gi- rflmiştir. O günkü Dışişlen Bakanhğı Müsteşan da Onur Oymen'dir. Siz ana metni hayata geçi- receksiniz, uygulamaya koyup imza atacaksmız. Bugünuygulamadave yürürlükte olan metneye- ni üyeleri ek olarak ilave eden konuya gelince la- yameti koparacaksınız" dedi. Kapusuz, anlaşmanın imzalandığı dönemde GüneyKıbns'ın AB'ye adayülkeler arasında yer aldığinı ve üye olacağının bilindiğini söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle