Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 2 AĞUSTOS 2005 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
EdebiyatBirModaDeğl!
Pazar günkü yazım "Beybabanın Balıklan" be-
nim eski bir öykümdü. Dahadoğrusu bir öykücük!..
Zaman zaman edebiyatla yakından ilgili okurlanm
soruyorlar "öykü kitaplarınızı hiçbir yerde bula-
mıyoruz. Yalnız taşralarda değil, Istanbul, Anka-
ra, Izmir gibi kent kitapçıklannda bile yok! Dağı-
tılmıyor mu? Yoksa 'ilerisi için mi saklıyor yayın-
cılar? Hani bir gün gerekli olur diye.. yazar dün-
yadan çekip gittikten sonra!.."
Elli yıl önce Variık, Yeditepe, Yenilik vb. yayınlar-
da öykü kitaplanmın ilk baskıları en az dört, beş
bindi. Bugün bu sayı binlere indi. Bin kitap ne de-
mektir? Şöyle ilk elden dağıttınız mı en az beş yü-
zü gider. Ama şimdiki yayıncı dostlar binden şaş-
mıyorlar. Hiç basma daha iyi!..
Ben de, arada bir pazar günleri bu sütunu eski
öykülerime ayırmak istiyorum, yani öykücüklerime.
Geçmiş yıllarda gazetelerimiz edebiyata önem ve-
rirdi. Her gün bir öykü, sürekli tefrika romanlar, cid-
di eleştiriler yayımlanırdı. Günümüzde gerçek an-
lamda "edebiyat" tarihe kanştı. Sayın Maliye Ba-
kanı "Sümerbankı silip attık" diyor. Sanınm med-
ya medya olalı edebiyat, sanat, kültür de silinip bir
yana, belki de tarih sayfalanna atıldı.
Eski okurlanm bu öykücükleri anımsayacaklar-
dır. Geçmişten bi rüzgâr gibLYeni okurlar da, hiç
değilse arada bir, Oktay Akbal adlı öykü yazannı
tanımış olurlar diye düşündüm. Bilmem iyi mi et-
tim?
Edebiyat, bir moda değildir, günübirlik yaşayan
birnesne, bir eğlencelik değildir; birsürekliliktir, bir
kalıcılıktır, insanoğlunun derinliklerine inmedir; top-
lumu, insanı bir başka gözle görmek, tanımak, ta-
nıttırmaktır. Yıllar geçse bile her okuyuşta yeni bir
tad duyurabümektir.
Biz mi kendimizi aldatıyoruz? Yaşı yetmişlere
seksenlere gelmiş bir edebiyat kuşağı son direniş-
lerini mi yaşıyor? Son uyanlannı mı? Sevgili De-
mirtaş Ceyhun "Edebiyatımı istiyorum" derken
işte bu acı gerçeği belirtmek istedi. Ebebiyat gitti
gider mi, yoksa gerçek edebiyatın tadını duyan, du-
yuran genç arkadaşlarla taze bir güç kazanır mı?
Okurlanmın bu konudaki düşüncelerini Cumhu-
riyet'in Söz Okurun sayfasında okumak isterim...
ÇACIN MOTEL
fekefedevamed/yor...
en temiz denizi. her öğün baiığı,
kaiabahklardanve kabalıklardan uzak sessiz tatili
özlediyseniz...
1 kişi TR 45 YTL
ASSOS Bektaş Köyü Sivrice mevkii
Tel: (0286) 723 44 60/ (0286) 723 4461
Ben Laik miyim?
Dante Alighieri daha ortaçağda yaşarken hümanist kafasıyla erklerin
aynmını yapan (Monarşi Üstüne adlı yapıtı) ve papa ile imparatorun
görevlerini ayıran belki de ilk dindar ve laik yazar/düşünürlerden biridir.
Yaşamında etkin biçimde siyasa yapmış ve o zamanki papanın siyasal
ihtiraslanna karşı çıkmıştır.
Prof. Dr. Necdet ADABAG Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi
2
005 yılında bu soruyu sormak ne başka toplum?
ölçüde doğru, bilemiyorum.
Kalkınmış ülkelerde böylesi
soruları soran yok artık. Yok,
çünkü kavramlar yerli yerine
oturmuş; kimsenin bu konularda kafası
kanşık olmadığı gibi, bu konulara kafa
yoracak zamanı da yok. Yüzyıllar önce bu
sorunu çözmüşler. Geriye baktığınızda
FransEDevrimi'ne gelinceye dek çok önemli
aşamalardan geçmiş; yanında ve karşısında
çok bilim adamı, yazar ve tarihçi yer almıştır.
Bir başka deyişle, kolay kolay o ülkeler de
bu aşamaya gelmiş sayılmazlar. Ömür
tüketmişler.
Ama biz dünyanın bu gelişmişliği
karşısında bu kadar yüzyıl beklemeden bu
sorunu çözemez miydik diye düşünüyorum
bugünlerde. Geri kalrmşkğı değil de
kaOanmışbğı örnekalarakve bugün de arük
tophımun laikliginitarbşmayacak bir düzeye
gelmiş olamaz rruydık? Olabinrdik ve bir
zamanlar olduk da... Kılıç darbesiyle değil
de kalem darbesiyle ulaştığımız çağdaşhk,
Ulu Önder'in ardmdan uygulanan
karşıdevrimci ve popülist siyasalar ve
tarikatlara hoş görünme sevdasındaki
yaklaşımlar bizi bugün laikliği tartışma
aşamasına getirmiştir. tmrenilecek bir
konumdan, başkalanna öykünmek zorunda
bırakılmış olmanın vermiş olduğu sıkuıtıyla
yaşadıklanmız giderek çirkinleştiğinden
özbenlığimizi yadsımanın hüznünü yaşar
olduk.
Keşke tartışmak zorunda bırakılmasaydık
ve biz de çağdaşhğın önemli bir aşamasını,
üstüne üstlük yoksulluğun ve yoksunluğun
bağnndan çekip alarak yaşama geçirmiş
olmaktan ötürü övünseydik. Ne ki, tartışmak
zorunda bırakıldık ve 50'li yıllardan ben
sokulmak istendiğimiz yolun ağzına
getirildik. Şimdi karşımızda bir yol aynmı
var.
Gerçekte bu yol aynmı son seçimlerde
önümüze konmuştu: Brr yandan çağdaşlık,
öte yandan karanüğa giden ve bizi laikliği
tartışmaya götüren yol vardı. Laikliği
tartıştığımıza göre neyi seçtiğimız ortada.
Var mıdır dünya yuzünde çağdaşlık adına
elde etmiş olduğu kazanımlara sahip
çıkmanın ve arka arkaya gelen kuşaklara
anlatmanın yollannı araması gerekirken
onlan yadsıyan ve geri vermek isteyen bir
Yoktur. Var mıdrr bu ölçüde bencil ve
bireyci düşünüp toplum bilincinden bu denli
uzaklaşan bir başka toplum? Yoktur.
Toplumunun adına en kutsal değerlerinin
yanına koyabileceği bir değerini böylesine
çarçur ederekher gün herkesin ağzına sakız
eden bir başka toplum... Dahası, var mıdır
Yunan'dan Roma'dan beri gelen ve
hümanizmacı, Ayduüanmacı Avrupa'nm
süzgecınden geçmiş ve artık tartışılmasının
gereği kalmamış yerleşmiş kavramlan gerçek
anlamsal içeriklehnden soyutlayarak çarpıtan
ve kendine uydurmaya çalışan bir başka
toplum?
"BenlaikdeğOim" demek, dindar olmakla
eşanlamh olamayacağı gibi halktan biri de
değilim anlamını taşır. Dindar olmak laik
olmamayı beraberinde getirmeyeceği gibi,
laik bir insanın ruhban sınıfından biri
olamayacağı anlamına da gelir. Çünkü
Yunanca "laicus"tan gelen laik kişi, din
adamı olmayanlar için söylenmiştir ve bugün
de aynı anlamını korumaktadır. Bitmedi.
Laik olmayan kişinin dünya işleriyle de
uğraşmaması gerekir, çünkü bugün çağdaş
Avrupa'da laik olmayıp ruhban suufa dahil
olan rahip ve rahibelerin dünya işleriyle
değil, ahret işleriyle ugraştıklan bilinen bir
şeydir. Sivil devlet için değil, kilise için
çalışırlar ve geçimlerini kilise karşüar. Kilise
için çahşanlar ise devlet makamında görev
alamazlar.
Bugün Batı'da hiçbir bürokrat, hiçbir
devlet adamı ben laik değilim diyemez,
yoksa gülünç duruma düşer ve geçimini
sağlayan laik devleti yadsımış olur. Ben de
bugün bir devlet memuru olarak laik değilim
demek lüksüne sahip değilim. Yoksa devlet
memurluğunu bırakıp, gidip papaz olmam
gerekir, çünkü imam olmak da beni
kurtarmaz; çoluk çocuğa kanşmış olmam,
en azından Katoliklerde, buna engel
oluşturur. O zaman ben su götürmez bir
laikim. Başuktaki sorununyanıtı bu. Tersine
bir yaklaşım, sorunu çözümsüz bırakacağı
gibi, ekmizdeki laiklik varsılhğını da yıormek
gibi bir tehlikeyle bizi karşı karşıya getirir.
Zaten laiklik gibi kutsal bir niteliğin
yitirilmesini dileyen, içte ve dışta ağzını
açmış bekleyen aç kurtlar varken kazanılmış
ve benimsenmiş bir hak olarak bildiğimiz
laik yaşam biçimini tartışmaya açmak, yerine
konulmuş taşı oynatmaktan keyif alan ya da
düzgün olanı bozmaktan zevk alan
toplumlann işı. Biz böyle bir toplum olmak
istemiyoruz.
Öteyandan, biz laikbir toplum olarak din
ûzerinden siyasa yapmak istemiyoruz.
Yaklaşımlarımızda nesnel olmaktan
uzaklaşacağımız gibi, demokratik nitelik-
lerimizi de yitiririz kaygısıru taşıyor ve
istemediğimizbir konumasürüldeneceğimizi
ve son yirmiyıla kadar yaşamış olduğumuz
uygar ve çağdaş yaşam biçiminden ödün
vermek zorunda bırakılacağımızı
düşünüyoruz. Anayasasında laik devlet
olduğu yazılı ülkenin çocuklan olarak biz,
dini siyasadan ayırmak zorundayız. Böyle
bir zorunluluğumuz var. Ben akademisyen
olarakbilimi dinden ayn tutmakzorundayım.
Yoksa Galilei'nin kemikleri sızlar. Biz
saecularis (dünyevi) yurttaşlar olmak
istiyoruz. Önce yaşadığımız bu dünyanın
gereklerini yerine getirmek istiyoruz.
Evlenmek istiyoruz, çoluk çocuğa kanşmak
istiyoruz. Münzevi bir yaşam sürmek
istemiyoruz.
Çalışmak, üretmek, dünya devletleriyle
yanşmak ve ülkemizi kalkındırmak istiyoruz.
Müslümanlıktahiç kimse dünyevi olmaktan
kendini alıkoyamaz; din adamlanmız bile...
Inzivaya çekilmediği ve elini ayağım dünya
işlerinden çekmediği sürece inandıncı
olamaz, çünkü her ne iş yaparsa yapsın, bir
emekçi, bir çahşan olarak bir kere bugünkü
dünyanın bir yurttaşıdır. Ikincil olarak sivil
ve laik birdevletin ya da kuruluşun çahşanıdır
ve eşinin ya da çocuklannın geleceğini
düşünerek yaşayan biri olarak zaten dünya
insaıudır.
Ama doğal olarak öbür dünyasını da
düşünebüir. Buna bir engel yoktur.
Dahası, insarüık uğruna yapmış olduğu en
ufak bir hizmetten ötürü ve yurttaşlık gereği
görevini yapan bir kişi olarak Tannsının
yanında beğenilen bir insan olmak için
yeterli bir nedene sahip olacaktır. Dante
Alighieri daha ortaçağdayaşarken hümanist
kafasıyla erklerin aynmını yapan (Monarşi
Üstüne adlı yapıtı) ve papa ile imparatorun
görevlerini ayıran belki de ilk dindar ve laik
yazar/düşünürlerden biridir. Yaşamında etkin
biçimde siyasayapmış ve o zamanki papanın
siyasal ihtiraslanna karşı çıkmıştır. Bir
yandan dünya işlerine bağlı olarak ne denli
sivil, laik bir yurttaş olduğunu, öte yandan
tlahi Komedya gibi bir yapıt yazarak öbür
dünyanın varlığını kabul ettiğini ve orada
daha hakça bir yaşamın varhğını varsayarak
ne kadar laikse o kadar dindar bir kjşilık
olduğunu göstermiştir. Dante bukişihğiyle,
ikilem yaşayanlara ve durmadan ağız
değiştirenlere yol gösterebilecek somutbir
örnektir.
TurkcellMobilVideo ve TurkcellMobilMüzik ile hayat cebinize
gelsin. Mesela Gülşenln yürek hoplatan video klipleri. mesela Avnjpa
Yakasfnın unutulmaz anlan, mesela Yıldız Tilbe'nin en yanık şarkıları
(hem de bir bölümü değil tamamı). mesela Ata Demirer'in örümcek
korkusu. mesela akıllarda kalan gol pozisyonları ve daha niceleri...
Hepsi cebinizde. Tekrar tekrar izleyin. dinleyin. eğlenin diye.
Cebe indirmek çok kolay N*a»M»rE^2J
ister 4545'e beğendiğiniz video/müziğin kodunu yazıp kısa
mesaj olarak gönderin, ister www.turkcell.com.trye girin.
ister wap.turkcell.com.tr'de "Oyun ve Eğlence"yi tıklayın.
I •»•«!»-
MobilVideo Seçmeler
GÜLSEN NAZAR DEGMESIN VNAZAB
YILOIZ TH.BE1>APATYA IAHARI VPAPATYA
HANDE "(ENERIHRMIII VK'RMIZI
AVRUPAYAKASI PUNK
ATA DEMİRER ARAKNAFOBIA6
STAR WARS STAR1
ADRENALİtl SORrSHOVV
CENKSERDEM CEORUMCEK
AVRUPA YAKASI (Ç. HATALARI) HATA11
CARMEN ELEKTRA CARMEN29
ILGINC ANLAR TIMSAH
TURKIYE KUPASI KUPAGS
GUNÜN GÜZELİ GIÎZE19
visı Nokıa 3220. 6230 $ £ "
tMMoiıtanyU- HfobflllüZtK s
«(onlariv<3 kullamlabıl.r
MobilMüzik Seçmeler
I S ' P ' •'••l
İIAAHİM TATLISES ARAMAM MARAMAM
İIRAHIM TATLISES TEK TEK MTEK
GÜLŞEIISAKINCALI MSAKİMCAll
GULSEN NAZAR DEGMESIN MNAZAR
YILDIZ TILBE PAPATYA BAHARI MPAPATYA
HANOE YENER KIRMI2I MKIRM1ZI
HANDE YENER ACELE MACELE
HANDE YENER ACI VERIYOR MACI
MUSTAFA SANDAL ISYANKAR MISYANKAR
MUSTAFA SANOAL MOONLIGHT MMOON
EBRU GUNOES,CEZA MI MCEZA
NİIÜFERASKIM MASK1M
jrreti t6 ktsa mesaı 32 koMonfûr
2 - ,-ıoeo mrfTmeit ıçm 45*5'«
r
Şarkıları
[ Klipleri
Dizileri
Komiklikleri
Golleri
Ş 5 Ş
TURKCELL
Sanatta
Akşam
Hüznü
Gökyüzünü birkaç bu-
lut süslese de, birkaç renk
tablsa da ağlara, gözyaş-
lannı taramak olası sana-
tın.
İnsan olmanın yakışığı
ve erdemi olan güzel sa-
natlar birer birer çekilip
gidiyor yaşantımızdan.
Yapraklan kuruyan tablo-
lar, dizeleri anız anız ya-
kılan şiirlerden kararmış
bir insanlık, yannlara gün-
lük kaygılardan balap du-
ruyor.
Estetiğin dize aralann-
da esen derin rüzgârlar-
dan bir esinti çarpmıyor
yüzümüze. Tüm kozmo-
tikürünler yetmiyorbuna.
"Ye, iç, yat" üçgeninde
uçurtma uçuruyoruz ya
da... İlk hedefimiz köşe-
yi dönmek, "top,pop, cep,
jip" özentisinin tekerine
takılmak...
Sanattaki o yaratıcıh-
ğın engin güzelukleri bir
kıyıya firlatılıp atılırken
" ^ " ^ 1 ^ bile çıkmıyor.
İnsanlık iyiyi, güzeli.. sa-
vaş özlemleriyle sollamış
çoktan. Yediden yetmişe
köçekleşmenin eşiğini aş-
tıkbile, sanki...
Ve şür akşamının hüz-
nü uç veriyor durmaksı-
zın... Sanatın akşam hüz-
nüne doğru. Ve bizlere iç-
leracısı gözleriyle bakıyor
yannlardan.
Siz insansınız, sizin öte-
ki yaratıklardan farkınız
var, demeye getiriyorbes-
belli... Hüzünlü akşamını
bir kör değneğe bağlaya-
rak.
Biz, tavernalarda gülü-
şüp eğlenirken; çılgınlar
gibi: Arabesk...
Necdet TEZCAN
Edirnt
PENCERE
Dağlarca'mnGeleceği...
Fazıl Hüsnü Dağlarca hastaneye yatmıştı, bu
köşeden kendısıne "Geçmiş olsun" demiştım; ön-
ceki gün masamın üstünde yanrtını "Saynlık" baş-
lığı altında buldum:
"Sayılıydım
Cumhuriyet Gazetesi okunuyordu bana
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bir ses geçmiş olsun dedi
Bıktım ben
Istiyordum desin bana biri
lyileşiniz de
Gelecek olsun"
Gerçekte kim Dağlarca'ya 'geçmiş olsun' di-
yebilir?..
O birgelecektir..
Hepimizin geleceği...
•
Şairlerle insanların, ülkelerin, toplumlann alıp
vereceği Tarih Baba'nın gözetıminde dizelere dö-
külün dahaöncesini pek bilmiyorum, Homerostan
beri böyledir; geçmiş ve gelecek şiırin özündedir...
Son yıllarda her ulusal bayramdan önce masa-
mın üstünde Dağlarca'dan gelen birfaks buluyo-
rum; gönderilen şür, gününde, gazetenin birinci say-
fasında yayımlanıyor...
Fazıl İHüsnü yazdıklanyla -ve yazacaklarıyla-
Türkiye'nin geleceğidir...
Şairlerini yaratamasaydı, laikTürkiye Cumhuri-
yeti'nin geleceğine kuşkuyla bakılabilirdi; ama, şa-
irlerini yaratan bir 'Aydınlanma', hele 'Ulusal Kur-
tuluş Savaş/'yla doğmuşsa yok edilemez..
•
Peki, Mürtecı Necip Fazıt da Cumhuriyet şairi
midir?..
Evet..
Şiirlerindeki Necip Fazıl ne Lozan'a "hezimet"
der, ne Abdülhamrt'e "Ulu Hakan" diye seslenir;
Kısakürek şiirinde ilerici, düz yazısında gericidir;
siyasetteki pazarlamasıyla mısralannın bir ilişkisi
yok...
Yüceler yücesi Nâzım Hikmet insanlığın gele-
ceğinde gerçekleşmesı kaçınılmaz sosyal adale-
ti ulusal kurtuluşla biıiikte şiırleştiren şairimizdir...
Adları bu köşeye sığmayacak zengınlikte dizi-
lenen Cumhuriyet şairlennın kaynağı Ulusal Kur-
tuluş Savaşımızın ve Aydınlanma devrimimizin fel-
sefesidir, kültürüdür; Anadolu'da insanın insan-
laşması sürecinde en büyük atılımın ürettiğı şiiri-
mizde hepimiz kendi benliğimizin mutluluğunu
duyumsuyoaız.
•
Dağlarca bu büyük tarihsel maceranın Home-
ros'u gibi doksan yıllık yaşamında destanlaştı...
Geçmiş olsun ne demek?..
Dağlarca'ya gelecek olsun!..
Neden?..
Bu sorunun yanıtı Fazıl Hüsnü'nün "ölü" baş-
lıklı şiirinde gizlidir... Ki üç dörtlüğünü biriikte oku-
yalım: -, ,
Hangi mahallede imam yok
Ben orada öleceğim.
Kimse görmesin ne kadar güzel.
Ayaklanm, saçlanm ve herşeyim.
ö/ü/er nam/na, azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balık;
Müslüman değil miyim, haşa,
Fakat istemiyorum, kalabalık.
Hiç bir dua yerine getiremez,
Benim kâinatlardan uzaklığımı,
yıkamasınlar vücudumu, yıkamasınlar,
Çılgınca seviyorum sıcıklığımı..
•
Hiçbir ülkeyle kıyaslanmayacak kıratta özgün
şairini yetiştiren 'Türkiye Aydınlanması' kararmaz...
Dağlarca'nın 30 Ağustos'a ilişkin şiirini Cum-
huriyet'te bekliyoruz...
Deneyimli öğretmenden
Yaz dönemi sınavlan için
matematik dersi verilir.
0 212 247 72 58
MANİSA ASLtYE 1. HUKUK
MAHKEMESİ HÂKÎMLİĞİ'NDEN
DosyaNo. 1997/75
Davacı Hasan Buğdan mırasçısı Mehmet Uzun
vekili tarafından davalılar Maliye Hazinesi, Emine
Çam ve 10 arkadaşı aleyhine açılan tespite itiraz
davasının yapılan duruşmasında verilen ara karan
gereğince:
Manisa ilı Sarma kö>ii 13 parsel sayılı taşınmaz
ile ilgili ve alakalı bulunanlann ilanımızın gazete-
de ilk neşrinden itibaren gelen 3 ay içerisinde yu-
kanda esas numarası yazılı bulunan mahkememiz
dosyasına başvurmaları MK. 639. maddesi
gereğince ilan olunur. 15.04.2004
Basın: 26772
TC
FATİH 2. ASLÎYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2004 393
Davacı Istanbul Üniversitesi Rektörlüğü vekili tara-
fından davalılar Gülten Çetmeli ve Kiraz Karlı aleyhi-
ne mahkememıze açılan alacak davası sebebıyle,
Çetın Çetmeh'nin Istanbul Cniversıtesı Cerrahpasa
Tıp Fakültesı'nde tedavı gormesı sonucu tedavi mas-
rafi olarak 17.591 028.000 TL'nın tahsılıne ilişkin da-
va ve yenileme dılekçesının tebhğ edilemediği zabıta
araştınnası da netıceye etkilı olmadığından dava dı-
lekçesı ve yenıleme dılekçesı ile biriikte duruşma gü-
nünün ılanen tebliğine karar venlmış olup davahlar-
dan Kiraz Karh'nın duruşmanın atılı bulunduğu
28 9.2005 günü saat 10.15'te mahkememizde hazır
bulunması, bulunmadığı takdırde HUMK'nun 213 ve
377. maddelen gereğınce duruşmanın gıyabında de-
vam olunacağı hususu davetiye yenne geçmek üzere
ılanen tebliğ oluur. 25.07.2005
Basın: 36334