19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TBMMUZ 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MUZIK ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK İRFÎLMİNÎ *4 OL| 6A3İN V İN &İRFÎLMİNÎ ( U İ3E7E HUMAiNE,, HAVVANiAŞAM İM Denizin çocuğu giderken Çernobil sorumsuzluğuna isyan başlattı Hey GidiKazım...HATİCETUNCER T ulum sesi yankılanıyorbir yerlerden... Bel- ki bir dere şınltısıdır, belki denizde kayık. Belki deKazımKoyuncu şarkı söylüyordur... Trabzon'dan Hopa'ya doğru yüzlerce araçlık konvoy, Kazım'ın Lazcada "Oy anam oy" gibi bir acı haykınşı olan "Dido Na- na" nakaratıyla tanınan ve çok sevilen şarkı- sıyla ilerliyor Araklı, Sürmene, Of, Rize, Ça- yeli, Pazar, Fındıklı, Arhavı... Yerel radyo ve televizyonlardan konvoyun yerini öğrenenler gece yansı, sağanak yağış altında otoban ke- narlannda, balkonlarda Kazım'ı alkışhyor: "Umutsuz dahi olabiliriz, gelecegi görmeye- büiriz, hiçbir şeyimiz olmayabüir. Ama hiçbiri- mizi sevgisiz bırakmasın bu hayat Sevgibin Id- • lotnetre ötede bfle olsa getir dokunur bize." Kazım, evınden çıkmış, binlerce seveniyle Hopa Meydanı'na yürüyor. Arkadaki dağlann tepesine duman gelmiş çökmüş. Solunda Ka- radeniz, yanında BirolTopaloğlu tulum çalıyor. "17 yaşmda okumak için istanbuTa gektim. Üniversite smavma girmek içinflkfcezköyün- den çıkmış köylü bir çocuktum. Kitap okuyan babamdan kaynakh olarak diğer çocuklardan farkun oidu." HoPALI BİR KONUK 2003'teki röportajımızdan sonra Hopa'daki köyünde berberlik yapan, 60'larda TİP sem- patizanı, muhalif, Cumhuriyet gazetesi okuru babası Cavit Koyuncu'ya gazeteyi gezdirme- mi rica etmişti. Gazetemizin kuruluş yıldönü- münde 7 Mayıs'ta tlhan Sdçuk, "Hopahbiroku- rumuz" diye tanıştırdığım Cavit Koyuncu'yu Nadir NadTnın odasında konuk edip tirajın nasıl arttınlacağına ilişkın sohbet etti. Artık Hopa'da bir evim vardı. Geçen yıl 3 Temmuz'da Hopa Meydanı ta- mamen doluydu. Dolunay, Karadeniz'in se- rinliği ve sahnede Kazım'ın rüzgân. Horon halkalan bütün alanı kaplamıştı. Kazım, mem- leketınde daha bir sıcak, daha bir coşkulu, da- ha bir duygulu esiyordu... Bu yıl mayıs ayının başında Trabzon Gaze- teciler Cemiyeti'nin ödülünü almak ve Kara- deniz Teknik Üniversitesi'ndeki konseri için Trabzon'daydı. "Konser, kanser arada bir tek harffarkıvar'' deyip şubat ayında Yenı Melek'te 2 saate yakın şarkı söylemişti. KTÜ'de çoğun- lukla sahnede oturarak söyledi ama öğrencile- ri hiç oturtmadı. Öyle bir sevgi bulutu kapla- dı ki salonu, kimse hüzne izın vermedi. "Bana bir şey olacaksa sahnede olsun. Ka- rar verdim, bütün yaz festivalkre, üniversite şenHkkrine gktecegiz." VEDALASMA NÜYDI YOKSA? Konserden sonra Hopa yolunda Rize'de her zamanki kuru fasulye molası ve memleketle kucaklaşma. Hopa'da yağmur hiç dinmedi, hava hiç ısınmadı. Mısır ekmeğine, muhla- maya, çay filizı yeşiline uyandı. Dere kenann- da küçükyürüyüşler yaptı, ille de balık tutmak istedi. Bir vedalasma mıydı yoksa: "Bu gefi- şimizde $ende bir tuhafhk var. lyi misin Hati- cearkadaş?" Denizde kararti, yürekte gideceğin kor- kusu vardı Kazım arkadaş... tki ay sonra yeniden gel- diği baba evinden çı- karken büyük bir izdiham vardı. Zu- ğaşi Berepe'yibir- likte kurduğu Meh- •*"" -f met AM Beşü, Kazım'ın titiz- lıgini biliyordu. Her şey "Dina"nın önem verdıği gıbi olmahydı: "Burada ya- \ tan herhangi biri değtt, Kazım Koyuncu'dur. Kazun'a yakışan bir şekilde uğuriayahm." Hopa Meydanı'nda yıne binlerce kişi kar- şıladı, çiçekİer Karadenız yağmurlan gibiydi. Kazrm'ın müzik yaşamında başından ben ya- nında olan bas gitarcı Metin Kalaç, Hopalıla- ra seslendi: • Geçen yıl 3 Temmuz'da Hopa Meydanı tamamen doluydu. Dolunay, Karadeniz'in serinliği ve sahnede Kazım'ın rüzgân. Horon halkalan bütün alam kaplamıştı. Kazım, memleketinde daha bir sıcak, daha bir coşkulu, daha bir duygulu esiyordu... "Yıflardır sahneyeçıkarken de inerken de ba- şunız hiç eğibnedi Ağlayalım, acımız büyük, ama başınızı egmeyin." Gönüİ Kazım'ın gidişinden sonra acısına ka- pandı, ama binlerin sevgisıni görünce bilme- lerini istedi: "Kazun, hep direndi, son anına kadar direndL." Gönül de tüm gücüyle diren- di, sağlam durdu. 6 ay boyunca Ka- ^ zım'ın yanından bir an, bir nefes aynl- madı. Umudunu, güleryüzünü kaybetmeden, Kazım'a ve sevenlerine destek oldu, moral verdi. Kazım, Lazca bir aşk şarkısı olan "Tsira"yı neden bu kadar duygulu ve güzel okuduğunu bir sohbetinde anlatmıştı: "Hayde albümünü yaparken okumalarda gecikmeler oldu. Gö- nül de İngiltere'deydL 5 yddır bûiikte yaşadık- lanınızı, zor zamanlarunızı düşüne düşüne okuyup çıkbm stüdvodan." Çok sevdiği Hopa sahilinde sevenleriyle bir gezintiye çıktı denizin çocuğu: "Biz 'Hey Gıdı Karadenız' derken,memle- keti özlerken, şarkılar söylerken a>ıu zaman- da Karadeniz Sahil \blu projesi adı alünda gerçekleştirilen katüama da Dur' demelhiz. Yok cdilen sahillerimiz. aynızamanda >x)kedi- len geçmişimiz, daha da önemüsi geieceğimiz- dir. Binlerce >ılda oluşan sahillerimiz, binler- ce yüda oluşan hayat büginıizdir, davranışlan- mız. sevme biçimimiz, ekmeğimiz, şarkımız, dilimizdir. O sahilleri doldurursanız bütün bir tarihi boşaiürsuuz, geleceğe kupkuru, hayatsız, kara bir su bmüaranız." SAHNEDEKİ MASAL Kazım, müziğini anlaûrken "Ben ve arkadaş- lanm" diye söze başlar. "Baba Meto" Metin Kalaç, elektro gitarda Gürsoy Tanç, tulumcu Mahmut Abi (Mahmut Turan), yalaşıklı ke- mençeci SeBmBöhlkbaşı,Cafertşle>'en, Hem- şin prensı Harun Topaloğlu ve Zülküf Murat Dikk le bırlikte müzığı yarattıklannı \oırgular: "Bizim sahneyie Ugili yaşadığımız bir hikâye \ar, bir masal var. Zamania daha büyük yerle- retaşj>abileceğımiffidairtuhafbiriaançvariçim- de. Bunlar sadece bir konser olarak kahnaya- cak gibi geliyor. Belkibiryürüyüş başlaünz,bi- lemryorum." Harbıye'den Hopa'ya kadar Kazım'ı uğur- lama, Çernobil nükleer kazası sonrası duyar- sızlığa karşı isyan yürüyüşüne dönüştü ışte. "KaradenizHlere kendi şarkdan gibi bir hayat layıkür diye düşünüyorum. Oşarküangibicoş- kulu, 0 şarküan gibi özgür, 0 şarkdan gibi açık sözlüdür. O şarküan gibi demokrat aynı za- manda. Ben nasıl şarkı yapıyorsam öyle yaşa- ma>açahşıyorum. Karadenizhler dekendi yap- üldan şarkılar gibi yaşasuı isthorum." KARADENIZ OZCÜR BIR SUDUR Kanser teşhisinin konulduğu ilk günlerdekı röportaj ımızda, "Bir gün sesim giderse ne ohu- diye düşündüm. Benim sesime benzeyen birini aramayayoDarakoyıdurum" derruştı. Son gün- lerde artık yalnızca fisıltıyla konuşabilıyordu. "HeyGidiKaradeniz" gecesine ses kısıkhğı ne- deniyle çıkamayacağını anlatırken fısıldadı ama çok gür bir sesti: "Karadenizdevbirdalgadır,özgürbir suduıf Doğduğu evin biraz yukansında Yeşilköy'de bir aydır hıçbır yere yaslayamadığı sırtını ye- şil bir yamaca dayadı. Karşısında dumanlı dağ- lar, başında fuıdık ağaçlan... Birkaç kır çiçeği bıraktım başına. Konserle- rınin çoğunu kaçırmamıştım ama neden bir demet çiçekle sevgimi sunmamıştım? Televiz- yonlardabukadaruzun süre görünmesi için kay- betmek mi gerektı? Bir klibi bıle neden yok- tu? Gönülcük, Kazım'rn yanından aynlmak is- temedi, sessız ağladı. Denizde kararti var, bu gıden Kazım midur? O nana dida vo nana dıda vo nana... \ v iilkenin politikacılara, yalancılara îhtiyacı yok Röportajlarmdan • Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim. • Birkaç aylık ömrün var... Soruyorsun kendine, "Ne götürmek istiyorsun? " Para yok işine yaramaz. Can kalıyor elinde, can nedir, uyur, gözünü kapatır gidersin. lyi ki mülkiyetten bu kadar uzakmışım. Şimdi gitmemem için, asla ölmeyi düşünmemem için bir sebep var. Acayip bir sevgi var. • Sevgi çok ö'nemli bir şey. Sevmeyi bilebilmek, sevdiğini hissedebilmek, seni sevenlerle göz gö'ze gelebilmek. • Yüz sene daha yaşasam, yapsam, yapsam, yapsam hep yapsam yine eksik gideceğiz. Ne kadar eksik gidersek hayatta yapacak o kadar çok şey bırakınz. • O çayı içen biri geri zekâhdır... Ben kendi zekâmla vefelsefemle ölümü, hayatı uzatabilirim, kısaltabilirim, herşeyi yapabilirim. Peki benim köyümdeküer, anasının kuzusu çocuklar, 16 yaşındaki kız o neyi düşünsün, hangifelsefeyi düşünsün? Onun annesi hangifelsefeyle acısını yumuşatsın? Sen kimsin, o acıları onlara tattırabiliyorsun? Bu ülkenin politikaalara, yalancılara ihtiyacıyok. Kendi onuruna sahip çıkmış, kendi kişüiğine sahip çıkmış haline ihtiyacı var. Koyuncu da bir şarkı söylüyor Tuncay Akcloğaırm sarkıları • 'Bir Nehir ki Ömrüm' albümünde Tuncay Akdoğan'ın şarkılannı kendisi dışında îlkay Akkaya, Lal, Ahu Öztürk, Adile Yadırgı ve Fırat Başkale seslendiriyor. Akdoğan'ın iki yıl önce çalışmalanna başladığı albümü arkadaşlan tamamladı. G Tuncay Akdoğan eçen yıl kasrm ayında yitirdiğimiz Kızılırmak grubunun kurucusu Tuncay Akdoğan'ın şarkılanndan oluşan "Bir Nehir ki Ömrüm" adlı albüm Seyhan Müzik tarafından çıkanldı. Akdoğan'ın 3 şarkı söylediği ve iki şarkıda da Ükay Akkaya'yla düet yaptığı albümde Kazım Koyuncu'nun seslendırdiğı bir şarkı da yer alıyor. Albümdeki diğer şarkılan Lal, Ahu Oztürk, Adile Yadffgı ve Serüvenciler grubundan arkadaşı Fırat Başkale seslendiriyor. Tuncay Akdoğan kendi şarkılarını çeşitli şartacılann yorumlayacağı bir albüm için ölümünden iki yıl önce çalışmalara başlamıştı. Okumalan tamamlanan ve bilgisayar desteğıyle düzenlemeleri de yapan Akdoğan, albümü tamamlayamadı. Ölümünün ardından Akdoğan'ın anısına albümü tamamlama karan alan Kızılırmak grubundan İsmail Dknur ve Ilkay Akkaya, Akdoğan'ın düzenleme ve müzik anlayışına hiç dokunmadan çalıştılar. Albümün kayıt ve mastennguu Hüsamettin Küçük ile Metin Kalaç üstlendı. "Bflgisayar destekh' enstrüman seslerini canh çaldınhk. Biz sadece teknolojiyi yükselttik'' diyen İsmail Ilknur, "Okumalar zaten tamamlanmıştL Ancak kayıüan teknik olanaklan çok kısıtlı olan stüdyoda kendisi yapnuşü. Tuncay'ın son albümü böyle obnamah diye düşündük" dedı. DARBEDAR Grup Yorum'dan 1989 yılrnda aynlan Akdoğan, 1990 yılında tlkay Akkaya ve ismail tlknur'la birlikte Kızılırmak grubunu kurdu. Dokuz albümünde çalıştığı Kızılırmak'tan aynldıktan bir süre sonra 2000 yılında kurduğu Serüvenciler grubu da "Veda" adlı bir albüm yayımladıktan sonra dağıldı. Albümde yer alan "Darbedar" adlı şarkı, Veda albümü için Koyuncu tarafından seslendirilmışti. Koyuncu yeni bir kayıt yapmak istemesine karşrn sağlık durumu elvermeyınce şarkı eski kayıtla albümde yer aldı. Tuncay Akdoğan'm ölüm haberi üzerine konserlenni iptal ederek Avrupa'dan dönen Koyuncu'nun 24 Kasun 2004 günü Akdoğan toprağa verildikten sonra uzattığımız teybe söylediklerinin bir bölümü şöyle: "Tuncay'la tanışmanuz 1995 ya da 19%'da, Köta'de ortak bir arkadaşımran evinde oldu. Biz Zuğaşi Berepe, onlar da Kızılırmak olarak oradaydık. Hem rock müzik yaprvorduk, hem ona benzeyen adamlânhk, devrimciydik.- Zuğaşi Berepe dağıldığmda 0 da Kızuirmak'tan aynhmşb». Tuncay'la birlikte müzik yapnıamız söz konusu oldu ve ben de Serirvenciler'e kaülmış oldum_. Birbirimizle kavga ede ede, seve seve, sadece müzik değü, o müziğin etrafmı örme çabası da vardı» Çok zor zamanlardı. gündetik hayaömız zordu^ ' Senin aşkrndan öldü dünyanm bütün çıçekleri' diye bir şarkı yaznnştL Onu ben seskndirmiştinı... Tam albüm aşamasma geBndiğinde bu iBşkinin bitmesi gerekrjgini düşündüğümde terk ertinı Tuncay '1 ve Serüvenciler'L Birlikte müzik yaratmaya çahşük, lasa sürdü ama onu yaratjrken üısanlar çok şey yaşayabibyorlar.- 'Benim albümümde şarkı söyler misın' dedi 'Seve seve yapanm' dedim. Tuncay'm bu albümü bitireceği zamanı hesaplayamadım... tçimde öyle bir şey kakh. Bu albüme elbette bir şarkı söyieyebflirim şimdL Belki yüz şarkı da söyleyebilirim. Ama onun gözlerine bakarak söylemek isterdim™ Ölüm hepimizin hayatmda var. Biraz bizim büyümemizi sağlayan şeyler. Bu acı biraz kendine doğru dönecektir diye korkuyorum. Onun için şarkdar da yapabflhiz ama en çok acı veren şey onu Özlemek olacak."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle