19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
&AYFA CUMHURİYET 3TEMMUZ2005PAZAR HABERLER DUNYADABUGUN ALt SÎRMEN Kabotqj - Mabotaj Sevgili, Çocukluğum ve gençliğim bir deniz kentinde geçtı. Gerçi hâlâ orada oturuyorum, ama artık Istan- bul deniz kenti değil ki... llk günden başlayarak önce okulum, sonra da işimle evim arasında vapuria gidip gelirdim. Çocukluk yıllarımda, Boğaz kıyısındaki okuldan hasretle gemileri, vapuriarı seyrederdim. Onlar hem uzak dünyalann, hem de hafta içinde onlar kadar uzak olan evimin yolunda giderlerdi. Minik arkadaşlarımla birlikte Boğaz vapurları- nın kaptanlanna haykınrdık: - Kaaptaan düdük!.. Kaaptan düdük!.. Kaaptan düdük!.. Kaptan düdüğü çaldırıp bir de köşkünden el salladı mı, bir keyf, bir şamata ki sorma... Bizim gemilerin bacalannın üstünde, ayyıldızlı çapalı ar- maları vardı. Bizim gemilerimizdi onlar, ya Marmara'yı turiar, Boğaz'a adalara, Yalova'ya gider, Avrupa-Asya yakalan arasında mekik dokur ya da Trabzon'dan başlayıp Karaköy'de son bulan Karadeniz posta- sını yapar, Istanbul ile Izmir arasında gider gelir, denizlerimizi neşelendirirlerdi. • • • Onlarla bütün Marmara'yı turladım, Şehir Hat- lan vapuriarı mekânımızdı. Marakaz Sus gibi ge- milerle Mudanya ve Bandırma'ya giderdik. lz- mir'e önce gemi sonra feribot ile kaç kez gidip geldim. Kırk bir yıl önce, Marsilya'ya Karadeniz gemisi ile dört günde gıdişimi hiç unutamam. Hepsi hayal oldu Sevgili, önce büyük hatlarda- ki gemilerimizi aldılar elimizden, sonra Şehir Hat- ları ve gemileri gidiyor. Artık kentimin suları da la- civert değil. Kentim gibi ülkemin de suları kirleniyor, ülkem gibi, kentimin de gemilerine, o canım vapurianna el konuyor, ıskartaya çıkarılıyorlar, kıyıya bağlanı- yoriar. Sonra da birileri tutup Kabotaj Bayramı'nı kut- luyor. Denizi kirlenmiş, gemileri tükenmiş, sırtını sahile çevirmiş, düşünce ufku bozkırın ötesine geçemeyen topiumun kabotajı mı olurmuş?... Yiğit Okur'un Mektubu Sevgili, Yazar dostum, Galatasaraylı ağabeyim Yiğit Okur'dan bir mektup aldım. Okurken, bana mı yoksa sana mı yazıldığına pek karar veremedim, yayımlıyorum. Okursun. "Uzun zaman var ki gülmüyordum, gülemez olmuştum. Oysa doğada gülen tek yaratık insan- dır. Sen bakma o laflara, sözde örneğin atlar gü- lermiş. Gülmezler, dişlerini gösteririer. Diş göste- renler o kadar çoğaldı ki. Erol Günaydın ellinci yıl jübilesinde bana ya- nında yer ayırmış. Elli yıldan fazla sürmüş dost- luğumuza gösterdiği özen, elli yaşam yılı değe- rinde beni onurtandırdı. Sanatçı dostlan tek tek sahneye gelip Günay- dın'dan anılar anlatıyoriardı. önce yavaştan son- ra kahkaha ile gülmeye başladım. Güldükçe insan olduğumu duyumsadım. Bir ara kulağıma eğildi: - Ülen beni tiyatroya sürükleyenlerden biri de sen oldun. Sonra tüydün, ben direndim. Acaba sen mi haklıydın yoksa ben mi? Bilmiyorum. Ben de bilmiyordum. Ali Sirmen'e sorarsan ben de çok kumaş var- mış. Hint kumaşı mıydı, Hereke miydi? Zaman olmadı ki, niteliğini kanıtlasın. Bütün gece güldüm sonra da ağladım. Doğada yalnız insanoğlu ağlar. Taş, toprak, deniz, gökyüzü, bitkiler ağlar mı? Sen bakma denilene, hayvanlar ağlarmış. Islak tuzlu gözyaşı yalnız insanoğlunun göz çeşmelehnden sızar. Gösteri bitince Erol Günaydın'ı sahneye çağır- dılar. Bir koltuk sahnenin ortasında. Taht. Oturt- tular. Başına da bir taç koydular. Atatürk Kültür Merkezi'ni dolduran bin dört yûz kişi ayağa kalktı. Alkış bir tufandı. önce gözlerim yaşardı. Iki kişi kollanna girip, Güneş Günaydın'ı sah- neye çıkardı. Daha önce düşünülmemiş olduğu belliydi. Erol, bu tiyatro devi, zaman zaman yoksullukla geçmiş elli yılının en özden desteğini, kansını karşısında görünce tahtından kalktı, onu oturttu tahtına. Başından tacı çıkanp onun başına koy- du. Ben de salıverdim gözyaşlanmı. Ağladım. İn- san olduğumu duyumsadım." [email protected] Ondokuzmayıs Ünîversîtesl 'Üniversiteler siyosi baskuhm uzak olmalıy SAMSUN (Cumhu- riyet) - Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) Se- natosu'ndan yapılan açıklamada, üniversi- telerin her türlü siyasi müdahale ve baskılar- dan uzak olmasının tar- tışümaz bir ön koşul ol- duğu vurgulandı. Rektör Prof. Dr. Fe- rit Bernay imzasıyla OMÜ Senatosu adına yapılan yazılı açıkla- mada, tanh boyunca in- sanhğın, toplumlann ve ulusun her alanda ge- lişmesinin, bilgi üreten kişi ve kurumların her türlü bağımlılık ve bağ- nazlıklann dışında va- roluşlanyla olanaklı ol- duğu ifade edildi. Bu bağlamda, "Büinı üre- ten üniversitelerin her türlü siyasi müdahale ve basküardan uzakol- masının,tarüşümaz bir önkoşul oMuğu" belir- tilen açıklamada, şöy- le denildi: " Varhğıve niteliğini, gösterdiği gelişmelerie dünya ölçeğinde kanıt- lamışünrversitelerimi- ze ve biHm kurumlan- mıza son zamanlarda yönelen siyasi nitetikli salduılanve akademik özgürlüklere yönelik tehditleri kaygryla kar- şıhyoruz. EvTensel bi- Hm ve insanhğa hizmet ilkcsiışığmdaulusumu- za yön göstermek ama- cıyla üniversitelerimiz tarafindanyapuanaçık- lamalara karşıkuHarn- lan üslubu yadırgryor ve kuuyoruz. Türküni- versiteleri uygarhkyo- lundaki yürüyüşkrine yılmadan devam ede- cekfcrdir." CHP Grup Başkanvekili Koç, AKP lideri ve hükümete yönelik sert eleştirilerini sürdürdü 'Erdoğan, sığ ve donanımsız'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP ve CHP arasındaki söz düellosu. eleştirilenn dozu artarak sürüyor. CHP'yi "hazımsız olmakve hüküme- tin temposunaayakuyduranıamakla"1 suçlayan Başbakan Tayyip Erdoğan'a yanıt veren CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, "Bu ülke, sığ, donanımsız veyakıntarihibilebilmeyenbir başba- kanla yönetilmeyi hak eönryor* dedi. CHP Grup Başkanvekili Koç, dün TBMM'de düzenlediği basın toplantı- sında, Erdoğan ve hükümete yönelik sert eleştirilerini sürdürdü. Hüküme- tın içtüzük degişikligiyle TBMM'de "srvil darbe" yaptıgını kaydeden Koç, içtüzük değışıklığıne dayanılarak çıka- nlan tüm yasalan "gayri meşru" ilan • 'Bu ülke, sığ, donanımsız ve yakın tarihi bile bilmeyen bir başbakanla yönetilmeyi hak etmiyor' diyen CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, içtüzük degişikligiyle AKP'nin TBMM'de sivil darbe yaptıgını belirtti. Başbakan Erdoğan'ın CHP'ye yüklenerek sivil darbeyi masum göstermeye çalıştığını belirten Koç, 'Türkiye'de mutlu olan tek kesim Erdoğan'm tayfası ve iktidar sülükleri' dedi. ettiklerini bildirdi. Koç, Erdoğan'ın CHP'ye yüklenerek sivil darbeyi ma- sum göstermeye çalıştığını kaydetti. "Başbakan, Atice Harikalar Diva- n'nda olduğu gibi kendisinin yarat- tığı parlak dünya içinde yaşadıgmı, ayaklarnunyere basmadığuıT söyle- di. Başbakan Erdoğan'm "CHP'nin hükümetin temposuna ayakuydura- madıgrnı söylediğine dikkat çeken Koç, asıl hükümetın çağdaş dünya- ya ayak uyduramadığını belirtti. Erdoğan'ın CHP'yi hazımsız ol- makla suçladığını, Türkiye'de insan- lann huzur içinde yaşadîğını söyle- diğini anrmsatan Koç, Erdoğan'a "Bu muthıvehuzuriçindevaşayanbr khn- ler acaba? Sayın Başbakan, bir tane kesim göstersin. Çiftçi mi, esnaf mı yoksa işsizkr ordusu mu huzur için- de yaşıyor? Çık o sırça köşkten de so- kağa bir in" dedi. Koç, yaz tatili süresmce Başbakan Erdoğan'm önceden ayarlanmış prog- ramlarla gecekondulara gideceğini ve yoksulluk üzerinden adı politika yürüteceğini söyledı. 'CHP haddini büdirecek' Koç, şu görüşleri dile getirdı: "CHP, sanahaddinirddirecekgüçtedir.Bumfl- let, CHP'yi EVlF'nin kuklası ohnuş AKP'nin maskesini düşürmek için MecKs'egönderdLBu ülkede mutluve huzurhıtekbir kesimvar.OnlardaBaş- bakan,tayfasıveiktidarsülükleridir" dedi. CHP'nin siyaset bukalemunla- n ile mücadeleye devam edeceğini anlatan Haluk Koç, bu ülkenin sığ, donanımsız ve yakm tarihi bile bilme- yen bir Başbakan'la yönetilmeyi hak etmediğini belirtti. Telekom'un öldürülen Lübnan Baş- bakam Refik Hariri'nin aile şirketi Oger Telecom tarafindan alındığına dikkat çeken Koç, -Başbakan, 3 gün Lübnan'da kaldı ve Hariri'nin oğtu ile özel bir görüşme yapü. Bir başbakan bu kişiileözeloiaraknegörüşebflir?Bu şirkeanortaklankiırüeruir?Ennenidi- asporası ile ilgisi var mıdır" sorulannı yönelttı. Koç, gelecek dönemin Yüce Divan dosyalannın tekertekerbelli ol- maya başladığına dikkat çekti. ÜZELTME VEAÇIKLAMA Gazetenizin 19 Haziran 2005 tarihli nüs- hasmm 4. sayfanın 3.-6. sütunlannda yer alan "Başka Füsun Erdil'ler de var" başlık- lı yazıruzda, özetle, Deniz Kuvvetlerine mal- zeme satan Bilsan Billuriye sahibi YıhnazÇe- Kk'in, 22 Eylül 2003 tarihinde Genelkurmay Asken Savcılığı hazırlık soruşturmasında verdiğı ifadesinde, Deniz Kuvvetleri Komu- tanlığım dönemınde, eşım Keriman Abpka- ya'nm Kızılay Paşabahçe'den bazı malze- melen beğendiğıni, malzemelerin alımın- dan sonra Paşabahçe'nin faturayı kendisine kestiğini, kendisinin de büahare ayru yöntem- le Deniz Kuvvetleri Komutanhğı'ndan tah- sil ettiğini, bunun miktannın 2.5-3 miryar TL. olduğunu ifade ve iddia ettiği yer almıştır. Deniz Kuvvetleri Komutanlığun süresin- ce kesinlikle, Paşabahçe'den ve bu kişiden iddia edıldığı şekilde eşim Keriman Alpka- ya tarafmdan hiçbir malzeme alınmamıştır. Sanığın eşim hakkındakı bu ifade ve iddiası doğru değüdir. Özellikle bu kişi ile ilgili so- ruşturmayı başlatan komutan oiarak, böyle bir iddia ile karşılaşmış olmam fevkâlâde düşündürücü ve rahatsız edicidir. Görevim süresince gerek komutan konu- tuna gerekse Deniz Kuvvetlerine ihtiyaç ge- reği istek yapılarak aldınlan her malzeme- nin, yasal usullere harfiyen uyulmaya özel önem atfedilerek satın alrnması ve faturala- n ile birlikte listelenerek, demirbaş kayıtla- nna eksiksiz oiarak geçirilmesi sağlanmış- tır. Bu bilgi ve belgeler tarafımdan da mu- hafaza edılmektedir. Sanık Yıhnaz Çelik son oiarak, 15 Hazi- ran 2005 tarihinde Deniz Kuvvetleri Askeri Mahkemesi'ne verdiğı dilekçesinde, "eski yülardan beri Deniz Kuvvetleri Komutanb- ğı'na züccaciye matzemekri saröguu betirt- mek amacıyla önceki komutanlar dönemin- de de (komutanlarm ismi zikredihnek sure- tiyle) malzeme satüğnu" behrtmiş ve ıfade- sine devamla u adı geçen komutanlar döne- minde de bazı usulsüz satın almalar yapıkta- gmı beurten ya da ima eden bir beyanun ol- mamışür.OramiralBülent Alpkaya'nnı kuv- vet komutanı olduğu dönemde, şahsun ile fl- giö işlemlerdeusulve mevzuata ay kın bir du- rum söz konusu değildir. 22 Eylül2003 tarih- li savcıhk ifademin bu şekilde degeriendiril- mesini talep ediyorum" diyerek, eşim Keri- man Alpkaya ve şahsunla ilgili ilk ifadesini düzeltir beyanda bulunmuyor. Sanığm Deniz Kuvvetleri Askeri Mahke- mesi'nde 24 Aralık 2004 tarihinde yapılan duruşmasındaki sorgu ve savunmasmda da şahsımı ve eşimi hedef alan bir beyanı ohna- dığı halde, yukanda belirtilen 15 Haziran 2005 tarihli dilekçesindeki beyanma, aleni devam eden duruşma tutanaklannda da yer almasına ragmen haberinizde hıç yer veril- memiş ohnası aynca dikkate alınması gere- ken düşündürücü bir husustur. îşbu düzeltme ve açıklamanm 5187 sayı- lı Basm Kanunu'nun 14. maddesi gereğin- ce ayru sayfa ve sütunda yayımlanmasmı saygılanmla rica ederim. 29 Haziran 2005 H. Bülent Alpkaya Oramiral (E.) 19. Deniz Kuvvetleri Komutanı JVarabük'teki Şehitler Parkı'nda halka hitabenbir konuşma yapan BaykaLlaiktik vurgusu yapü. Dinin siyasete alet edilmesüıi eleştiren Baykal, "Sh'asetçilerin de bu konudan eüni eteğini çekmesi ve dev leti işin içine sokmaması gerek" diye konuştu. (Fotoğraf:AA) CHP lideri, Erdoğan'ın bakan Koç'tan önce uyumaya başladığını söyledi Baykal: Başbakan hayaldünyasında ANKARA (CumhuriyetBürosu)-CHP Ge- nel Başkanı DenizBaykal partisini hazımsız- lıkla suçlayan Başbakan Tayyip Erdoğan'a sertyanıt verdi. Baykal, Başbakan TayyipEr- doğan'uı hayal dünyasında yaşadiğını vurgu- layarak u Başbakan, boş ve anlamaz konuşu- yor.BiztoplantilardayahuzTunzmBakanı'nm uyuduğunu düşünüyorduk. Eğer Başbakan söyiedilderineinaniTOi^ademekkiTurizmBa- kanı'ndan önce uyumaya baştamtş" dedi. Baykal, Erdoğan'ın partisine yönelik eleş- tirilerini değerlendirdi. Baykal, Erdoğan'ın devletle halkı karşı karşıya getiren yanlış bir anlayışla siyaset yaptıgını belirterek devletle halk arasmda çatışma yaratmaya çalıştığını söyledi. Erdoğan'ın halkla cumhuriyet ara- sında bir çelişki bulunduğunu varsaydığına dikkat çeken Baykal, bunun çok tehükeu ol- duğunu vurguladı. Baykal şu görüşleri dile getirdi: "Devletimiz ve haDomız birbirine sahip çıkarak, güç kata- rak, el ele vererekTürkiye'yi ayağa kaldırma- ya çahşıyoriar. Bu çok açücbir gerçektir. Tür- kiye'de Başbakan'ın varsaydığı gibi bir çatış- ma yoktur. Başbakan da çok iyi bihyor ki, hal- kınuz devtetine, Cumhurivete, her zaman sa- hip çıkrruşürveçıkacaktır.Başbakan CHP'nin halkm önüne çıkamadığını söyiemektedir. Bu gülünç bir iddjadn*. Aylardan beri sürdürdü- ğümüz yurt gezfleri Başbakan'ın esas rahat- suhğının halkınnniineçıkmamamız halkm önünde ve halkla birlikte olmamızdan kaynaklandığını göstermektedir.'' Cumhunyete, demokrasiye, Cumhuriyetin \ kazanımlarma sahip çıkma mücadelesinde ' halka güvendiğini de kaydeden Baykal, Erdo- ğan'ın bunun tam tersinı yaptıgını beürtti. j Bu arada, Karabük'te halka hitap eden Bay- i kal, Türkiye'de yaşanan Islamiyetle ilgili şi- kâyet edenlenn genış kitleler olmadığına dik- kat çekerek "Böyle bir ortamda milletin hu- ; zurunu bozmaya kalkmanm, bu dengeyi de- giştirmeye çahşmanın, gizli gizö de tslam mo- dellerine yöneltmenin Türkiye'ye getireceği bir yarar yok" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, genel kurulu terk eden CHP'yi 'hırçınlaşmakla' suçladı *Suyun üstünde kalmaya çalışıyor' ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Başbakan Recep Tayvip Er- doğan, içtüzük değışıklıği nede- niyle TBMM tatile girene kadar Meclis Genel Kurul çalışmalan- na katılrnama karan alan CHP'ye sert tepki gösterdi. CHP'nin ken- dilerini parlamentoyu boşaltmak- la tehdit ettiğini söyleyen Erdoğan, "Kusurabakmayınboşalürsanız, boşalürsouz. Pariamentonun ka- pısı kimseye kapah değil, girersi- niz çıkarsuuz" dedi. Başbakan Erdoğan, AKP Genel Merkezi'nde yaklaşık 1 saat sü- ren MKYK toplantısınm ardm- dan yaptığı açıklamada, CHP'nin yasama dönemi kapanrrken "hff- • Erdoğan, genel kurul çalışmalanna katılmama karan alan CHP'yi, 'Halka giderken söyleyeceği bir şeyi olmamakla' eleştirdi. Erdoğan, "Galiba CHP, halkla kendi gerçeğiyle yüzleşmekten korkuyor" dedi. çmlaştığnu" söyledi. Kendileri- nin bunun nedenüıi anlamakta zorlandıklannı belirten Erdoğan, "Alda tek bir ihtimal geöyor. Ya- sama tatili dolaytsryia miDervekil- lerimemlekederinegidecekkr.Gi- decekleri her yerde halkın 'Ne yaptrnız' sorulanna muhatap ola- caklar. Galiba CHP, halkla kendi gerçeğiyle yüzleşmekten korku- yor'' diye konuştu.CHP'nin "her nrsattaTürkiye'nin siniruçlarma dokunarakgerinm meydana geti- rereksuyunüstündekahnaya,bat- mamaya çahşüğın'' ılen süren Er- doğan, bunun halk nezdinde "ka- baktadıverdiğini'' söyledi. Tahrik suçlaması Erdoğan, kimsenin parlamento çalışmalannı sabote etme hakkı- na sahip olmadığını kaydederken, ~İ stelik bunu yaparken sokakla- n tahriketnıeyeçahşmaksiyasetve demokrasi büinci ik bağdaşmaz, bağdaşamaz" diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: "Biz- ler çoğunhığun,az oJanatahakkü- munehiçbirzamandemokrasiiçin- de hoş bakmayız. Ancak Parla- mentoiçerisindeazmhkta olanın da, kusurabakmasmlarsayısaloiarak çok olana tahakkümüne de eyval- lah edemeyiz. Efendim, 'biz parla- mentoyuboşaltınz...' Kusura bak- mayın boşalürsanız, boşalarsnuz. Pariamentonun kapısı kimseye kapah değil, girersmiz çıkarsuuz. 6 kişiyle durduğun gibi, 150 kü- sur miDerveküiy le de durursun. Ama bu pariamentonun çahşma- laruu asla durdurmaz. Çünkü parlamentoda miDetvekiDeri var- dır, orada parti yoktur." IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] ABD Başkanı George W. Bush, yoksul Afrika ülkelerindeki AIDS salgınına karşı ABC formülünü önermiş. Bu ABC formülünün açılı- mı da şöyleymiş: A: Abstinence (Cinsellikten uzak durmak). B: Be faithful in marrriage (Evlilikte sada- kat). C: Condom (Prezervatif). Afrikalı yoksullar, bu ABC'yi bir uygulasalar aslında AIDS'ten kur- tuluverecekler. Bush bu formülünü de şu sloganla tanıtmış: "No Sex, No AIDS", yani seks yapmazsanız AIDS olmazsınız diyor. Yoksul halklar yiyecek, susuzluk ve gıda- sızlık konusunda ciddi bir rejim ya- pıyor. Yiyecekten, içecekten uzak duruyor. Şimdi Başkan Bush önle- rine yeni bir görev daha koymuş: Seksten uzak durmaları gerekiyor. • • • Geçenlerde gazetelerde AIDS ilaçları konusunda bir haber vardı. Brezilya Sağlık Bakanı AIDS ilaçla- rının çok pahalı olmasına itiraz ederek, bu ilaçların fiyatlannın dü- Bu ABC Bush'un ABC'si şürülmesini istemişti. Büyük ilaç tekelleri ise bu talebi reddetmişler- di. Çok yüksek fiyatlı AIDS ilaçlan bu hastalığa yakalanan yoksullann tedavisini imkânsız hale getiriyor- du. Brezilya Sağlık Bakanı, ilaç te- kellerinin bu konuda geri adım at- maması üzerine, onlara şöyle bir çıkışta bulundu: Eğer fiyatlan indir- mezseniz, biz de bu ilaçları çok daha ucuza kendimiz imal edece- ğiz. • • • Bu haberi okuduktan sonra mı acaba Başkan George W. Bush, "Seks yapmayın" çağrısında bu- lundu diye düşünmeden edeme- dim. Çünkü pahalı ilaçları yoksul- lara vermeleri mümkün olamazdı. O zaman seks yapmasınlar ve böylece bu sıkıntıdan kurtulalım diye düşünmüş olabilir. Bush'un seks yapmayın çağnsı- nın arkasında onun muhafazakâr, fanatik Hıristiyan tarikatı mensubu olmasının da bir rolü olmuş mu- dur? Çünkü fanatik dinciler'rn önemli özelliklerinden birisi de cin- sel perhiz değil midir? Yani ABC'nin A şıkkı, cinsellikten uzak durun çağnsı, böyle bir dinsel arka plana sahip olamaz mı? Bir ABD Başkanı'nın yokşuHara, "Cinsellikten uzak durun* çağnsı yapması ilginç değil mi? Çünkü ta- rih boyunca ABD başkanları hep çapkınlıklarıyla ün salmışlardır. ABD halkı da bu çapkınlıkları ya- pan başkanlannı hep sevmişlerdir. Bunun son örneği de Bill Clinton değil miydi? ••• Bir ABD Başkanı'nın "evlilikte sadakat" çağnsını yoksul Afrika ül- kelerine tavsiye etmesi de hayatın garip bir cilvesi değil mi? Yemekle- ri biz yiyelim, içkileri biz içelim, ge- rekirse erkek Batılılar oiarak çap- kınlığı da biz yapalım, siz ise "Evli- liğinizi sadakatle götûrün, yoksa AIDS olursunuz ha!" demeleri de bir başka hoşluk, çelişki sayılamaz mı? ••• Globalleşmenin yaygınlaşmasıy- la uluslar birbirlerine yaklaştı. An- cak bu arada bir gelişme daha ol- du, yoksul ülkelerle zengin ülkeler arasındaki gelir uçurumu daha da arttı. Küresel dünya, yoksulları da- ha yoksullaştırırken zenginleri da- ha da zengin hale getirdi. Bölgesel gelir farklan daha yüksek bir düze- ye ulaştı. Zengin ülkelerin insanları, yoksul ülkeleri bu kez de turistik oiarak daha geniş kitleler halinde gezme- ye, onlann tarihi ve kültürel değer- lerini yakından görmeye başladılar. Yoksul ülkelerin insanları, bu kez Batı'nın zenginlerine otellerde, lo- kantalarda, turistik tesislerde hiz- met etme görevini üstlendiler. Ancak her güzel şeyin bazı kötü yanları olduğu gibi bu sıkı ilişkinin de tehlikeli sonuçları oldu. Yoksul ülkelerdeki açlık ve yoksulluk; şid- det, terör ve bulaşıcı hastalık oia- rak zengin ülkelerin insanlannı da- ha çok tehdit etmeye başladı. Şid- det ve teröre çözüm oiarak, ülkeler işgal edilip oralara "demokrasi" ih- raç edilmeye başlandı. Bulaşıcı hastalık için de uzun za- mandır düşüncelere dalmışlardı. Sonunda formülü, dünya devi ABD buldu: Cinsellikten uzak durun. Yoksa hepimizin başına bela olu- yorsunuz. İyi ki Bush var. Yoksa yoksul ül- keler ahlaksızlıktan dünyaya fela- ket saçacaklardı. Sen çok yaşa Başkan Bush. Dillerin dert görme- sin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle