Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 TEMMUZ 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
Tefc 0.21SL512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
17
Sınama
Anıl Öçal:
"Avukatlara sözlü
sınavla yargıçlık yolu
açılıyor: Hukuka
gukuk, anayasaya
şeriat, türbana
başörtüsü diyenler
kazanır elbet."
- Baykal, halkı göreve
çağırmış...
"Önce; halkın verdiği
görevi yapsa ya!"
İ
Topkapı'ya hırsız
girmiş.
Devlet kurumu
sanmıştır!
Çuval
Ayşe Meral: "Türbana
özgüriük isteyenlerin,
türban üzerinden
siyaset yapanlann
gerçek amacı
'çuvala
özgürtük'tür.
Kadınlanmızın başına
türbanı, askerimizin
başına çuvalı geçiren
ABD'dir. Kadınlarave
tüm Türkiye'nin
başına çuval ördüler"
BAŞBAKAN Recep Tayyıp Erdoğan'ın
yandaşlarını coşturmak için bazen "Beraber
yürüdük biz bu yollarda" diyerek, şiir okumanın suç
sayıldığı bir dönemden geçerek iktidara geldiğini
anlatmak istediğini anımsatıyor hukukçu dostlardan
M. Etnin Değer ve olayın basit bir şiir okuma olayı
olmadığını vurgulayıp şöyle diyor:
"6 Aralık 1997'de Istanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı olan Refah Partili Recep Tayyip Erdoğan,
partisinin Sürt'teki toplantısında yankıları günümüze
değin uzanan konuşmaya minareli süngülü şiirle
başlar ve 'Allah'a yaslan ki, ayakta kalasın. Işte bu
noktadan hareketle göğsümü gere gere
söylüyorum, benim referansım Islam'dır, Inancımı
rahatlıkla konuşamayacaksam,
söyleyemeyeceksem, bu şehitler ülkesi Türkiye'de
benim ne işim var. Kardeşlerim diyor ki, bu ezanlar
susmayacak. Bundan endişeniz mi var?
Yolun sonuÜniversitelerdeki bacıma başındaki başörtüyü
çıkarmadıkça okuyamayacaksın deniyorsa, bu
ülkede zulüm vardır. Böyle devam etmeyecek,
eninde sonunda hak tecelli edecek. Biz dinle
beraber olmaya mecbur muyuz? Evet mecburuz"
der ve
Necip Fazıl Kısakürek'ten 'Savulun kalplere adil
düzen geliyor' dizesiyle konuşmasını bitirir.
Adil düzen gelmedi ama AKP adıyla Erdoğan eski
arkadaşlarının sırtına binerek iktidara adım attı. Ama
şimdi 'adalet ve kalkınma' adının peşine takılanlar
iki yıl sonra şaşkınlıkla soruyorlar: Erdoğan adil
düzen diye çıktığı yolda at mı değiştirdi ki son
model uçaklarla kıtalar arası yeni planların peşinde
uçuyor?
Tarıhe düşürülen notun gösterdiği hedefte sapma
mı var? 'llahi Kelam'ın politikanın emrine verilmesi
ya da politikanın hedefindeki sapmanın Tanrının
yasakları arasında olduğu unutulmaktadır.
Evet tarihe yeniden not düşüımenin tam
günündeyiz. Düşünme zamanı da öyle!
Erdoğan'ın birlikte yürüdüğü arkadaşlannın(!)
hedefinde sapma mı var ya da ihtirasın dinde yeri
olmayacağı göz ardı mı ediliyor? Hedefe ulaşmak
için çıkılan yolda hangi durakta bekleniyor?
Bu ve benzeri kafa karıştıran sorulara yanıt arama
günü geldi; uykuya yatmanın zamanı geçti gidiyor.
Peki bizi AB'ye almayacaklannı Recep Tayyip
Erdoğan bilmez mi? Sakın amacı ve hedefi başka
olmasın! Erdoğan ilk adım için mi yetiştirilmişti? Kim
bilir belki de oyunu sahneleyen yeter diyecektir bir
gün. Şarkı ne diyordu: Yolun sonu görünüyor mu ne!
Atalarımız ne demiş: El atına binen çabuk iner."
Tepki
Hamza Saykan:
"Adalet Bakanı Cemil
Çiçek, halkı
soygunlara karşı tepki
vermeye çağırmış.
Ah, keşke! Nerede
o günler! Halkımız
sadece benzin
zammına gereken
tepkiyi gösterebilse
üç gün iktıdarda
duramazlar."
SESSİZ SEDASIZ (!) Sorun çözme tümenleri kuruluyor
AKP Adana Milletvekıli Recep
Garip, Meclis Milli Savunma
Komisyonu'na biröneri vererek, "ağaç
dikme tümeni" kurulmasını istemiş.
Kamil Acar da ister istemez şöyle
diyor: "Garip, garip olduğu kadar da
düşündürücü bir öneri. Garip
çünkü Recep Garip'in, Türk Silahlı
Kuvvetleri'nin yurdumuzu
ağaçlandırma çalışmalanndan bilgisi
olmadığı anlaşılıyor. Düşündürücü
çünkü Garip, ağaçlandırma gibi büyük
bir sorunun çözümünü 'ağaç dikme
tümeni' ile halletmeye kalkışıyor.
Böyle bir sorun çözüm tarzı insana,
iktidar partisinin ülke sorunlannın
çözümüne nasıl yaklaştığını gösteriyor
ve bu da yine insana ülkemizin
sorunlannı çözmek için daha kaç
sorun çözme tümeninin kurulma
önerisinin sırada beklediğini
çağnştınyor:
Dubte yol döşeme ordusu. Kap-
kaç önleme kolordusu. Trafik
düzeltme ve düzenleme alaylan.
Devlet arazisini koruma tümenleri.
Petrol zammını önleme tugayı. Kız
çocuklannı okutma tümenleri. Çevreyi
koruma bölüğü. Denizlerimizi
kirletenlerden kurtarma donanma
komutanlığı. Yoksulluğa neden
olanlardan halkı kurtarma ordusu!"
Yüksek Yerilim Hattı
erdincutku " yahoo.com
Tatil döneminin çelişkisi:
Sahi hayatlar sahildekilere karşı!
ÇED KOŞESÎ
OKTAY EKİNCt
Atatürk'ün
'Modern Mimarlık' Dersi
Uluslararası Mimaıiar Biıü-
gi (UIA) tarafindan üç yılda bir,
farklı ülkelerde düzenlenen
Dünya Mimarhk Kongresi,
Türkiye Mimarlar Odası'run ev
sahipliğinde bugün başhyor. Is-
tanbuTun imparatorluİdar tari-
hıne tanıklık eden Yedikule
Zindanlan'ndakı açılış töre-
ninde, dört kıtadan binlerce mi-
mann buluşması kutlanacak...
Kongrenin ön etkinlıklerı
arasında, 27-29 Haziran 2005
günlerinde Nişantaşı'ndaki
Milli Reasürans Kültür Merke-
zi'nde gerçekleştirilen "5.
ITuslararası MAAN (Modern
Asıan Archıtecture Network)
Konferansr da vardı. Dünya
kültürlerinin en köklü ve zen-
gın birikimlerini taşıyan bir kı-
tanın mimarlannı "geleceğe"
hazırlamak için düzenlenen
konferansınteması, "Asya mo-
dern mimariığını yeniden dü-
şünmek ve yeniden inşa et-
mek"ti...
tlk hazırlık toplantısı
2000'de Canton'da (Çüı) yapı-
lan "MAAN"ın 2002 Singapur
konferansın-
daki teması,
"Asya Mo-
dern Mimar-
hğına Doğ-
ra"; 2003'te-
ki Endonezya
buluşmasının
hedefi "Tari-
ki Çevrenin
Belgetenmesi:
Asya Modern
Mimariığının
Yeniden Can-
bndınhnası";
2004'te Şang-
taay'daki ko-
nusu da "Ye-
relMirası Ko-
rumak ve Yeniden Canlandır-
na"ydı...
Bu temalar bile, bizdeki ki-
mi "modernist"lerin, aynı za-
manda "yöreselliğe tepküi" ta-
vırlanyla, aslında ne denli "ev-
renseffikten uzak" olduklannı
da açıkça göstermiyor mu?
Asya ülkelerinin mimarlan,
sadece modern değil, "Asyalı
modern" olabilmenin önemi-
ni; bunun ise "tarihsel birikim-
ler"den geçtiğini, ne yazık ki
binyıllann mimarlık ülkesi
Anadolu'daki kimi "çağdaş"
mimarlara bile anlatmakta zor-
hıkçekiyorlar...
Öncflleri "Biz"dik...
Uzakdogu kentlerindeki
gökdelenleşmede gözlenen
'küresel tip mimarinin" ege-
menliğini yakından yaşayanla-
nn, "modern"liğin mutlaka
l
*yerel'*i dışlama anlamına gel-
mediğini "bize" anlatmalan
kadar hüzün verici başka ne
olabilir?
Cumhuriyetin ilk dönemle-
"Cam"da olmasavdı!..
rindeki "ulusalmimarnk" ara-
yışlannda öne çıkan ve tarihsel
mimarimızın bu ülkeye has es-
tetiğinı çağdaş mimariyle sür-
dürmeyi hedefleyen uygulama-
lar, şımdi MAAN konferansıy-
la Asya için gündeme getirilen
arayışm "öncüleri" değil miy-
dı?
Bu öncülüğün "sanatçılarT
olan o dönemdekı mimarlan-
mızla, "düşünürü" olan Mus-
tafa KemalAtatürk arasında ne
denli "evrenser bir duygu ba-
ğı olduğunu ıse 1931 yılında
Etnografya Müzesi inşaahnda-
ki konuşmasından dinleyelim:
"Eski milletler büyük çalış-
malar sonunda kendilerine
has bırer mımari stil" yaratmış-
lardır. Son asnn sanat çahşma
ve düşünmeleri sonunda da
'modern bır mıman" doğmuş-
tur.
Fakat bu modern mimari de
ber milletin düşünce ve karak-
ter farklamla birbirinden ayn
bir görünüş ve anlamdadn". Bir
ttahan modern mimarisiyle,
bir AJman modern mimarisi
arasında çok
değis.iklikler
vanür. Bu mo-
dern mimariler
bütün görü-
nüşleriyle de
hangi milletin
malı olduğu' nu
anlatmaktadır.
Bizde de as-
nn bütün dü-
şünceveihtiyaç-
lanna cevap ve-
recek, ruhlan-
mızı okşayacak
bir modern mi-
mari lazundır.
Fakat bu mo-
dern mimari,
diğer miDeÜerin taktitçinği de-
ğil, yurdumuza has, Türklüğe
özgü bir mimari olmahdm.."'
'Camekân' mimarhğı
Şimdı dünya mimarlan, işte
böylesi bir "ders"i 75 yıl önce
"dünyaya veren" bir bilgenin
ülkesinde ağırlanarak "gelece-
ğin mimarisini" tartışacaklar.
Keşke konuşmacılar arasın-
da, Mehmet AIiHandan hoca-
mız da olsaydı... 1938'de "Ata-
türk'ünü" yitirdiği yıl mimar-
lık diplomasmı alan, 1990'da
ölünceye kadar da "Cumhuri-
yet miman" olmakla onur du-
yan Handan'a 1970'lerde öğ-
rencileri sormuşlar; "Hocam,
şu modern mimari nedir" di-
ye...
Akademi 'nin bilge mimann-
dan aldıklan yanıt MAAN kon-
feransındaki Asyalılan da dü-
şündürmez miydi?
"Iç mekân, dış mekân, arada
bir camekân..."
oekincird cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DLMA BEMÇAK behicaku turk.net
6i2. V*porl*rt cefc.
ÇÎZGlLlK KÂMİL MASARACI kamilmasaracio mynetcom
HARBÎ SEMİHPOROY sem//ıporoy(5yahoo.com
HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BİLGÎN
... Bütün bu saydıijım meyve suları, hoşaflar,
şıralar. guruplar artık yok. Ne zamandanberı?
Emperyahzm ahtopotu Türkiye'yı kollarıyia
sardıŞından beri. Böyle düşündüaüm ıcm benı
sekter bır şolcu olarak suçlayantar olabilir,
hem de bütün alanlarda sekterlı§e dii$manken...
Pepsı Cola ve Çoca Cola ve bütün kolalı ıçkıler
emperyalızmın öncü koludur. Emperyalızmin
köfesi yapmak ıstedikleri ülkelere, önce Coca
Cola ve Pepsı Cola reklamlarını, arkadan
şişelerıni sokarlar.
Aziz NESIN
"bır tutam aydınlık*
hayatepik g mynet.com
i i t 1 I 1 t I İ I ' 1 -1
TARİHTE BUGÜN MIMTAZARIIOIV 3 Temnuız wunc.Tnumtas-arikan.cotn
AHMET HİKMET MÜFTÜOĞLU'NUN DİÜ
S/) 'Yİ
SUSUM,
MEKTS8-I US£-
HİZM£T71E-
VATLA
, g/gÇOK YUtST
. Bi/ 4G4OA BOESl-
ÎUS/t-£NEN
ÇEVLER PMIÇ,ÖrtO£Z /$TG
HAA//M' APLI Bİ/e (ZOMANI OA TAStsiG-İ EFKÂ/S ,
GAZETESİ 'UPE TEFR.İKA EOİLM/ÇTİ. AHMET Mİ/CMETİN
ÖZELLİKLE "EOE8İYAr-t (ZEDİOE"'GÜU6U İÇ'NDE YE/S
ALpi&ı StRAlAR, SEfZVET-İ FütJUfJ DERGİSI'NDE YA-
yAJAH OYKÜLEZt PİL BAKIMINPAN SON OEeE-
CE SÜSCÛ </£ ÖZ-EMrİUYOİ. 13tO'CA/SDAN BAŞlAYA-
AK DİLPE SÜYÜfC SAPELEŞTİ&MEYE YÖNELMtŞTt.
Sağc/a, onun SÛslü j-grzından bir örneık. görtilüyon
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
İyi Uykular
Televizyondaki o görüntüleri gördünüz mü? Kül-
tür ve Turizm Bakanı Sayın Atilla Koç uyuyor, sol
yanında oturan Şadiye Hanım uyuyor, sağ yanında
oturan Yunanistan Turizm Bakanı Dimitris Avramo-
poulos da başını onlardan yana çeviımiş, "Acaba
bunlarkan koca niçin uyuyorlar?" diye soran göz-
lerle bakıyor. Yer Yunanistan'ın Sisam Adası, saat
22.30, püfür püfür bir yel esiyor. Hem zaman, hem
de mekân açısından bir insanın uyumaması için tüm
koşullar mevcut. Yunan Bakan'ın gözlerine o "so-
ran insan halinin" yansıması çok doğal, çünkü Ege
türküleri eşliğinde halkoyunlannın sergilendiği bir
eğlencedeler ve tam o sırada oynak bir Yunan ha-
vası çalıyor, yaklaşık 300 kişi de el çırpıyor.
Sayın Koç, Sisam Adası'na Türk-Yunan Turizm
Forumu'na katılmak üzere gitmiş, kan koca uyuya-
kaldıkları eğlence de Yunan Bakan tarafindan on-
lann onurlanna düzenlenmiş. Bay Avramopoulos,
böyle bir durumla ilk kez karşılaştığından olacak, il-
kin ne yapacağını bilemiyor, Türk meslektaşını dir-
seğiyle dürtse ayıp kaçacak, en iyisi eğlenceye son
verip bu yorgun Türkleri bir an önce yataklanna yol-
lamak, diye düşünüyor, eğlenceye öngörülen saat-
ten 45 dakika önce son veriliyor.
Sayın Bakan, ertesi gün Kuşadası'ndasöz konu-
su forum çerçevesinde düzenlenen bir toplantıya
katılıyor. Bu kez uyumuyor, uyumuyor ama önün-
deki biri boş, öbürü dolu iki su bardağını birbiri ar-
dından deviriyor. Atilla Koç'un insanı şaşırtan, gûl-
düren, yerine göre hüzünlendiren bu davranışlan-
na, özellikle de her yerde ve her koşul altında uyu-
malanna biz dört aydır alıştık, artık yadırgamıyoruz.
Yunanistan Turizm Bakanı, Sisam halkı Sayın
Koç'un arkasından neler düşünmüşlerdir, bunu bi-
lemiyoruz, gülmüş olabiieceklerini varsayabiliyoruz
yalnızca. Dolayısıyla, "Bizim gûldüren bir Bakanı-
mız var" diyoruz.
• • *
Uyuklayan, bardak deviren, yürürken elektronik
kontrol aygıtlarına çarpan, çarptıktan sonra aygıt-
tan özür dileyen, "Ben hünkârbeğendiyim. Çünkü
beni hem halkım, hem de Sayın Başbakanım be-
ğendi" türünden tuhaf açıklamalar yapan, bunları
yaparken de toplumu gûldüren bir Bakanımız olma-
sını ben son derece eğlenceli buluyorum şahsen.
Asık suratlı, hiç gülmeyen, hiç de güldürmeyen bir
Kültür ve Turizm Bakanımız olsa daha mı iyi olur-
du? Namık Kemal Zeybek ya da Agah Oktay Gü-
ner gibi örneğin... Hep ciddi, hep ciddi... Kendisin-
den onceki bakan, Sayın Erkan Mumctı da asık su-
ratlı bir kişi olmamasına karşın insanı yoran "cev-
val" bir yanı vardı. Sayın Koç'un ise tam tersine in-
sanı gevşeten, rehavete sürükleyen, dinlendirici
yanları ağır basıyor. Onun gözkapakları düştüğün-
de sizin de içiniz geçiyor, en olmadık yerleîde bile
sayesinde tatlı rüyalara dalabiliyorsunuz.
Bakanlığa atandığında gazeteciler, Sayın Tayyip
Erdoğan'a, "Onu seçerken kriterleriniz ne oldu" di-
ye sorduklarında Başbakan'dan, "Bırakın kriteher
de bizde kalsın!" diye oldukça gizemli bir yanıt al-
mışlardı. Sayın Koç'u izlerken o "kriterlehn" de ne-
ler olduğunu anlayabiliyoruz, anladıkçada "sürek-
li uyku hali"n\n kurnaz bir politikacının elinde nasıl
güçlü bir silaha dönüştüğünü görüyoruz.
Evet, Başbakan, Sayın Koç'u, onun gûldüren gü-
ler yüzünü, uykusunu bize karşı bir silah olarak kul-
lanıyor. Karşımıza geçirtiyor, uyutuyor, o uyurken
biz de uyuyoruz. Zaten uyumaya teşne bir toplu-
muz, yuvarlanan tencerenin kapağını bulması örne-
ği, anında horlamaya başlıyoruz, rüyalara dalıyoruz.
Uyanıyoruz, karşımızda yine o, bu kez bizi eğlendi-
recek birtakım tuhaflıklar yapıyor, gülüyoruz, müt-
hiş eğleniyoruz. "Ruslarkültûrden ne anlar" diye so-
ruyor. Kahkahkah... "Benşakşukaefesideğil, hün-
kârbeğendiyim!" diyor. Kih kih kih... Bardaklan de-
viriyor. Koh koh koh... Sonra hep birlikte yeniden
horrrr...
• • •
Günler, haftalar, aylar böyle geçiyor. Imarn hatip-
ler, türban, ılımlı Islam. Horrr... Milletvekili dokunul-
mazlıklan. Horrr... Anayasa deliniyor. Horrr... AKP
devletin her katında kadrolaşıyor. Horrr... Işsizlik bü-
yüyor. Horrr... Doğu Karadeniz'de kanser ölümleri
insanlanmızı götürüyor. Horrr... Ne diyordu televiz-
yon reklamındaki o tuhaf yaratık? İyi uykulaaarrr...
dkavukcuoglu'Ş superonline.com
Faks:0212-234 68 73
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDANSAĞA:
1/ Iskambil-
lerle oynanan
bir oyun. II
Şarap, içki..
Tez canlı. 3/
Bir etkinliğin
geçici olarak
durduruldu-
ğu süre... tş-
siz, aylak. 4/
Birnota... iki
kişilik bir ya- 9
nş yelkenlisi.
5/ John Stein-
beck'in, dilimize de
çevrilmiş bir roma-
nı... Veba hastahğı-
naverilen başka bir
ad. 6/ Bir kimsenin,
her zaman aynı bi-
çimde yazdığı adı...
Bir nota. II Kızlık 8
zan... Şarap mahze- 9 |
ni. 8/ "Tann kabul etsin" anlarrunda kullamlan
sözcük... Düzyazıda kullamlan uyak. 9/ "Hoşkm"
de denilen bir iskambil oyunu.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Kalınca ve açık saman renginde bir kâğıt türü...
"—bellediğin bir yola yalrıız gideceksin" (Tev-
fik Fikret). 2/Kestane rengi... Ustü kapalı olarak
anlatma. 3/Tavır, da\Tanış... Rize'nin Ikizdere il-
çesinde bir yayla ve kaplıca. 4/Bir nota... Antal-
ya ilinde ünlü bir antik kent. 5/ Satrançta bir taş...
Çinko elementinin simgesi. 6/Sert ve fazla kızar-
mayanbir domates türü... Suudi Arabistan'ınpla-
ka işareti. 7/Kadın erkek birlikte oynanan bir halk
oyunu... Saçı dökülmüş olan. 8/Kutsal ışık... Kü-
çük çocuklan korkutmak için uydurulmuş yara-
tık. 9/Ispanyollann sevinç ünlemi... "Yılanj'astı-
ğı, domuîiahanası" gibi adlar da verilen ve yap-
raklan sebze olarak kullamlan bitki.