Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
m- HAZİRAN 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Bir portre
AKP Grup Başkanvekili Irfan Gündüz,
cartaöğreniminin bir bölümünü Kayseri Imam
Hatip Lisesi'ndetamamlamıştır. Fatih Müf-
tülüğü'nde imam hatiplik yaparken Istan-
c»ul Yüksek Islam Enstitüsü'nden mezun
olmuştur.
Imamdır Irfan Gündüz ve imam hatip
okullarında öğretmenlik yapmıştır. Irfan
Sündüz, bir imam olarak Necmettin Erba-
tcan'ın başbakan olduğu 54. hükümet dö-
•veminde Başbakanlık Danışmanlığı'na dek
/lükselmiştir.
Irfan Gündüz, kadrosunun iskeletini Tür-
<jye Gönüllü Teşekküller Vakfı yöneticiieri-
n ın oluşturduğu AKP'nin kuruluşunda so-
'umluluk üstlenmiştir. Irfan Gündüz, Türki-
/e Gönüllü Teşekküller Vakfı'nı oluşturan bir-
; c k Islamcı kuruluşun içinde yer alan Bir-
ik Vakfı ve Hüdayi Vakfı'nda da görev al-
•nıştır.
Irfan Gündüz'ün üyesi olduğu Biriik Vak-
fı öyle bir örgüttür ki, Recep Tayyip Erdo-
Şan önemli iletilerini genellikle o vakfın top-
aurtılan aracılığıyla tabanına iletir. örneğin,
geçen yıl Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
S«zer imam hatip mezunlannın istedikleri
jniversitelere gitmesini öngoren yasayı ve-
:o edince, Erdoğan "Biz bunun bedelini
ödemeye hazır değiliz. Toplum hazıroldu-
ğunda biz bu adımı atanz" yönündeki söz-
e-rini Birlik Vakfı'nın "Meseleler Çareler"
toplantısındadilegetirmiştir. örneğin, Mec-
s'te yeni TCY'ye son anda yerleştirilmek
stenen kaçak Kuran kurslanna olanak sağ-
a7an düzenlemeyi de yine Birlik Vakfı'nın
geçen günlerde gerçekleşen 20. kuruluş
/ıldönümü toplantısında yaptığı konuşmay-
a savunmuştur. Irfan Gündüz'ün görev al-
dı ğı Hüdayi Vakfı'nın "eğitim hizmetleri"rim
Daşında da Kuran kurslan açmak gelir. ör-
neğin Alemdar Erkek Kuran Kursu, Aziz
Vlahmud Hüdayi Kız Kuran Kursu gibi...
Ve aynı Irfan Gündüz'e göre, terörist ye-
tıştiriyor diye eğitim kurumlan kapatılacak-
5a eğer, o zaman "SBF'yi, ODTÜ'yü, İTÛ'yû
<apatmak" gerektir!
ISIK KANSU
Yazarlarımız
Adnan Binyazar; hem güçlü
ve tutkulu, hem ılık hem de
sızılı bir sevdayı anlatan
"ölümün Gölgesi Yok" adlı
yapıtı ile bu yıl Orhan Kemal
Roman ödülü'nü alırken bir
anısını aktardı: "Küçükyazı
denemeleri yaptığım bir
dönemde, Orhan Kemal 7e
Ankara'da beni Fikret
Otyam tanıştırdı. O gün,
AST'ta 72. Koğuş'un temsili
vardı. Orhan Kemal'le Otyam
önümüzdeki sırada
oturuyorlardı. Oyun sırasında
Orhan Kemal'in kahkahalannı
duyan seyirciler gözlerini
bizim tarafa çeviriyorlardı.
Herkesin gûlmesi doğaldı da,
oyunun yazanna ne
oluyordu? Otyam, 'Hadi biz
gülüyoruz; bu senin oyunun,
sen niye gülüyorsun!' diye
sorunca, Orhan Kemal,
Fikret, dedi, sizler onlann
oyununu görûyorsunuz, ben
şu anda onlann içindeyim."
Vefalı dost Mahmut
Temizyürek ile biriikte ziyaret
etmiştik Vüs'at O. Bener'i
• ••
Başkent Hastanesi'ne bağlı
rehabilitasyon merkezinde.
Yatağında küçücük olmuş
yatarken, gözleri yaşarmış,
koca bir "An" çekmişti. Bir
kenarda, sessizce, ama hep
ince ince gözlemleyerek ve
yazarak yaşanmışlığın iç
çekişi gibiydi bu "Ah"
ünlemesi. Şu satırlar da
onundu: Bir kış daha
dayanmalıyım. Attmış beş
yaşımı doldurabilirsem ikinci
emekliliğimi kimse
yadırgamaz sanınm artık.
ölümü beklerim, sessiz
sadasız köşemde.
Yollarda yığılıp
kalıverecekmişim gibi geliyor
bana. Gözlerimin altı
torbalandı. ölüm nasıl
beklenir? Param yeterse rakı
içerek, gece-gündüz
birbirine kanşır... Aragon'du
yanılmıyorsam bu yöntemi
benimseyen. Ben de ne
Aragon 'um ya! Alkışlaria
alkışlarla geçivermedi hayat!"
Yazarlar yaşamasaydı, ne
yapardık ki biz?
vusttt 0. Bener
Anısına
Recep Tayyip Erdoğan, AKP
Istanbul bölge toplantısında
türban konusundan söz etti: "Şu
anda biliyorum, bazı sıkıntılan yaşıyoruz. Bunu ben
de yaşıyorum. Gönlümün derinliklerinde yatan
Hıçkırık hıçkmklar var." Biliyorsunuz,
hıçkınktan kurtulmanın iki
çaresi vardır: Birincisi, soluğu
tutup 7 yudum soğuk su içmektir... Ikincisi de, birisi
tarafından fena halde korkutulmaktır...
Demek ki Anayasa Bu
Bedene Uymuyormuş!
ENS COŞKUN
AB 'nin iki kurucu üyesi, Fran-
sa <e Hollanda, Avrupa Birliği
Anîy asa Antlaşması'nı oyladı-
lar Me her iki ülkenin halklan,
OILTISUZ oy verdiler. Bu dizi-
nirdevamı var; şimdiden, bu
ikihir yalnız kalmayacaklannı
sö^teyebiliriz. Bunu bilen Tony
Blar gibi politikacılar, bugün-
de-, halkoylamasından vaz-
geçebileceklerinin işaretlerini
verneye başladılar.
Halkoylamalarında neden
bövle olumsuz sonuçlar çıkı-
yor
1
Bu kapsamlı soruyu, Fran-
sa D/iamasını temel alarak ve
orun ışığında, kısaca yanıtla-
ma/a çalışalım. Fransa'daki
oylarrta, ilk kez 'Hayır' denildi-
ği çin, üzerinde çok konuşu-
lan ve daha da konuşulacak
olai biroylama oldu. Uzun za-
maidır görülmemiş bir katılım
ve tartışmasız bir çoğunluk oyu
ile Fransızlar istenen onayı ver-
medi. Onu Hollandalılar izledi.
Onann hayır oylan da dikkat-
lerin AB ve politikalan üzerin-
de toplanmasına yol açtı.
Bu halkoylamalannı iyi oku-
ma* gerek!
Oylannın dağılımındaki poli-
tik tercihlerin oranlanna bakıl-
dığtnda görülen o ki, hem evet-
ler \e hem de hayırtar içinde her
polıtik partinin yandaşlan azya
da çok yer almaktadır. Demek
ki sonucu bir ya da iki partiye
bağlamamak gerekiyor. Fran-
sa'da oy verenlerin sınıfsal ko-
numlannı gösteren istatistikler
önemli ipuçlan veriyor. Işçi, me-
mur köylü ve küçük esnaf gi-
bi dûşük gelirii halkın, daha çok
hayrdan yana oy kullandıklan
gönilüyor.
BJ tablo neyin göstergesi-
dir?
Görülen o ki, oylama sonu-
curıu asıl belirleyen etken, sos-
yo-ekonomik politikalara sınıf-
sal bir karşı çıkışın kendini gös-
termesidir. Bu oylamalarda AB
içinde iki Avrupa'nın var oldu-
ğu l e m de çok açık biçimde
yansımaktadır. Analizler ve oy-
lama sonuçlan bu aynşmayı
törr çıplaklığıyla gözler önüne
seriyor. Elbette ikincil, üçüncül
ve caha başka nedenlerde söz
konjsudur, ama başat neden,
AB'tin "Halklarm Avrupa'sı"
olanayışıdır.
Kmse başını kuma sokma-
sın! Emeği ile yaşamaya çalı-
şanar, uygulanan sosyo-eko-
nomik politikalardan rahatsız-
dır. Bu politikalann asıl sorum-
lusınun yalnızca kendi baş-
kentterinin değil, aynı zaman-
da Brüksel olduğunu da anla-
ma\a başlamışlardır.
Fransızlar 1992 oylamasın-
da kendilerini ikna için söyle-
nensözlerin, yapılan vaatlerin
naa kandırmaca olduğunu akıl-
dan çıkarmayarak oy kullan-
mışiırdır. O zaman yanm pu-
anlaişlediği hatayı bu sefer 10
puaı farkla düzeltmeye çalış-
mışlardır. Hayır oyları yüzde
54.67' olmuştur. Hollanda'da
ise ov oran yüzde 63'e vur-
muşt ur. Bu sonuçlar, AB'yi
Tarrrm ben neredeyanlışyap-
tım?' şarkısı için sahneye da-
vettir. Bakalım Konsey'in Ha-
ziran Toplantısı bu daveti de-
ğertendirecek mi? Hayır, oyla-
nnın nedeni hiç de söylendiği
gibi, ne yabancı işçi göçünden
korkudur, ne de yabancı düş-
manlığıdır, ya da Türkiye bakış
açısıyla Türk ve Müslüman düş-
manlığıdır. Fransa'da Müslü-
manlar, Katoliklerden az, Pro-
testanlardan fazla nüfusa sa-
hiptirler. Hayır oyu verenler, mil-
liyetçi unsurlan bir kenara kor-
sak, yabancı işçi göçüne de-
ğil, sosyal damping politikası-
na karşı çıkmışlardır. Bunun
güzel bir örneğini Fransa'da,
halkoylaması gecesi, birfabri-
kada yapılan söyleşide, haber-
cinin konuya ilişkin sorusunu
yanıtlayan işçi, "Bizi yeni üye
ûlkelerden gelecek işçiler de-
ğil, onlara düşûk ücret verilme-
si, Avrupa genelinde birasga-
h ücret uygulamasının olma-
ması rahatsız eder" diyerek
vermişti.
Le Monde gazetesinin ya-
yımladığı birsondajda, önem-
lerine göre sıralanan hayır oy-
lannın nedenleri arasında Tür-
kıye'nin AB'ye girmesine kar-
şı çıkış, hesaba alınmayacak
kadarönemsiz bulunmuş olma-
lı ki, sıralamaya bile dahil edil-
memiş.
Oylama öncesinde de son-
rasında da anayasa antlaşma-
sının reddini, Türkiye'nin üye-
liğini reddetmekle özdeşleşti-
renleri okuduk ve dinledik. Bu
sav doğru mu? Elbette hayır!
Çünkü Türkiye'nin üyelik sü-
reci ile AB Anayasa Antlaşma-
sı'nın onaylanma süreci birbi-
rinden ilişkisiz iki ayn kulvardır.
Antlaşma yürürlüğe girse de
girmese de Türkiye'nin başla-
yan müzakere süreci, reddedi-
len bu antlaşmadan bağımsız,
fakat öngörülü koşullara ba-
ğımlı olarak, sürecektir. Çünkü
bu antlaşma reddedildi diye,
AB dağılmayacaktır; Nice Ant-
laşması'nınyasallığındayaşa-
mını sürdürecektir. Türkiye'ye
müzakere tarihi de bu antlaş-
ma döneminde ve onun taşı-
dığı koşullar ve usuller çerçe-
vesinde verilmiştir. Ret oylan
bu hukuksal yapıda bir değişik-
lik yapmıyor ve yeni bir durum
getirmiyor.
Anayasa Antlaşması kabul
edilseydi, belki yeni bir duru-
mun doğduğundan söz ederek,
zorlama yorumlarla müzake-
releri, en azından geciktirmek
isteyenleri görebilirdik. Çünkü
bu Anayasa Antlaşması, yeni
üyelerin kabul usulüne ilişkin Ni-
ce Antlaşması'nda bulunma-
yan hükümler içermektedir (m.
58/2). Gene bu Anayasa Ant-
laşması'dır ki son günlerde sık-
ça dile getirilen, benim Türki-
ye maddesi diye adlandırdı-
ğım, "imtiyazlı ortaklık" kuru-
munu düzenlemektedir.
Bunun içindir ki Türkiye'nin
müsebbibi olmadığı hayır oy-
lan, en azından hukuksal ola-
rak, Türkiye'nin menfaatine uy-
gun bir sonuç yaratmıştır. "Ya
politik olarak" mı diyorsunuz?
Eh, onun yanıtı da atasözü-
müzde denildiği gibi: "At bi-
nenin, kılıç kullananın!"
Başbakanlık'tan
devir...
Başbakanlık Insan Haklan
Başkanlığı'nın yayımladığı
"Bılgi Dosyası" başlıklı
kitapçığa Ingiltere
Büyükelçiliği'nin
"sponsor" olduğunu
duyurmuştuk.
Bu kez Başbakanlık'a bağlı
bir başka kurumdan,
Devlet Planlama
Teşkilatı'ndan (DPT) bir
haber verelim:
DPT, "e-Dönüşüm Türkiye
Pro/es/"nin önemli dönüm
noktalanndan biri olan
"Bilgi Toplumu Stratejisi
Danışmanlığı" hizmetlerini
"Peppers and Rogers
Group" adlı bir yabancı
şirkete devrettiğini
açıkladı. DPT konuya
ilişkin açıklamasında "titiz"
bir değeriendirme
sonucunda yabancı gruba
devredilen "Bilgi Toplumu
Stratejisi"r\\n "aynı
titizlikle" yürütüleceğini de
müjdelemiş bulunuyor...
Bu arada, ünlü
Başbakanlık Müsteşanmız
ne mi yapıyor?
En son mayıs ayı
ortalannda istanbul'da
"Gayrimenkul Yatınm
Ortaklığı Derneği"r\'m bir
yemeğinde konuştuğunu
okumuştuk. Kamuda
çalışan sekreterierin, gece
bekçilerinin, telefon
operatörlerinin, şoförlerin
ve çaycılann çokluğundan
yakınıyor, Türkiye'ye "iyi
yönetişim" gerektiğinden
söz ediyordu.
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicako turk.net
ÇlZGtLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciin mynet.com
HARBt SEMÎH POROY semihpotny << yahoo.com
i m $4$«WfİR,W Mi?
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 4 Haziran tctctc.mtatUaz-arikan.com
AHMCT HAS/M'f'N Şf/RLERİ..
SÜRMENE ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN
EsasNo: 2005 102
Davacı Tedaş Genel Müdürlüğü vekili Av. Öznur Türkmen tarafindan davalılar aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve ta-
şınmazm idare adına tapuya tescili davasında: Kamulaştınna Kanunu'nun 4650 SK.'la değişik 10. maddesi uyannca tensiben verilen
ara karar gereğince;
Trabzon ili, Sürmene ilçesi. Balıklı Mahallesi, Kocaba! mevkiinde bulunan ada 541, parsel 60'da kayıtlı 181.84 m2 yûzölçümündeki
taşınmazın malıklerinin Ayşe Gök (Xocabal) ve müşterekleri olduğu, söz konusu taşınmazın hat altına isabet eden 181.84 m2'lik kısmı-
nın 127.29 YTL. bedel ile Tedaş Genel Müdürlüğü lehıne kamulaştınldığı bu nedenle hat altına isabet eden ve belirtılen kamulaştınna
bedeli ile ırtıfak hakkı olarak Tedaş Genel Müdürlüğü adına tapuya tescili için ışbu davanm mahkememizde açıldığı, tebliğ ve>
r
a tebli-
gat yerine geçmek üzere yapılan gazete ılanından ıtibaren 30 gün içersinde kamulaştınna ışlemıne karşı idari yargıda iptal davası açan-
lann dava açtıklannı ve \iirutmenin durdurulması karan aldıklannı belgelendinnediklen takdırde kamulaştırma işleminin kesinleşeceği
ve mahkemece tespıt edılen kamulaştırma bedeli üzerinden taşmmaz malın kamulaştırma yapan ıdare adına tescil edileceği, yapılacak
yargılama sonunda belırlenecek kamulaştırma bedelinin ilgihler adına mahkemece belirlenen Sürmene Ziraat Bankası Şubesi'ne yatı-
nlmasına ve konuya ve taşınmaz malın değenne ilişkin tüm savunma ve delillenn ilan tarihinden itıbaren 10 gün içinde mahkemeye
yazılı olarak bildirmeleri gerektıği, Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 SK'la değişik 10. maddesi uyannca ilanen teblig olunur.
Basın: 22165
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Tüm Avrupa'nın
'Ötekisi': Türkler
Italya'nın en büyük yazarianndan Claudio Magris'e;
"Tuna" isimli "best-seller" kitabında "Türkiere" niye
büyük yer ayırdığını sormuştum:
"Türk'û 'öteki', farklı olanı öne çıkartmakiçin -bir 'al-
ter-ego' olarak-kullandım!" demiş ve eklemişti:
"Bu Tuna boyunca görülen bir saplantıydı. Tuna
boyunca tüm halklar hep birbirlerini 'öteki' olarak
göstermeye çalışıyortar. Herkes birbirine 'Burası be-
nim dünyam. Sen başka bir dünyaya aitsin' diyordu.
Bir de herkes tarafından 'öteki' olarak gösterilenler
vardı ki, onlarda 'Türkler'd/. Avrupa'da Tuna boyun-
da konulan en son sınır 'Türkiere' karşı konulan sı-
nırdı. Bu heritesin 'öteki' olarak gösterdiği Türklerin
aslında bizim parçamıza dönüşmüş olduğunu fark et-
mek ve bunu görmek ilginç geldi bana. Yani farklı'
olanın, aslında bizden biri olduğunu gösterme ça-
basıdır Tuna. Tuna; 'başka' ya da 'farklı Avrupa' kav-
ramını yok etmek için yazılmış bir kitaptır. Orta Av-
rupa, Doğu Avrupa, Tuna boyu ülkeleri ve Türklerin
farklılığına' karşı bir başkaldındır..." ("Annem Batıya
Gidin Dedü", OM Yayınlan, s. 314)
Proje kilitlendi
Ne ilginç değil mi? Doğu Avrupa'nın AB'ye katıl-
masıyla "öteki"\er\e yazılmış tarihini arkada bırakma-
sı ve "Avrupalılaşması" beklenirken; tersi okdu. "Ay-
rupa" Balkanlaştı. Yeni gelenleri parmaklanyla birbir-
lerine "öteki", "öteki" diye gösteren Avrupa'nın bir "or-
taköteki"s'\ var artık: "Türkler"\ Tıpkı 19. yüzyılda ol-
duğu gibi.
Fransa ve Hollanda referandumlanndan çıkardı-
ğım ilk sonuç bu: lleriye doğru akan tarihi kavraya-
mayanlar, saati geri aldı. Bu hem "Avrupa", hem
"Türkiye" adına büyük sorunlara gebe, tehlikeli bir dö-
nemeç. "Avrupa" -Magris'in ifade ettiği gibi, 'öteki-
ler' ve de Türklerin aslında kendi parçasına dönüş-
tüğünü fark edene dek- ileriye doğru tek adım ata-
maz.
"Seçmenlerin yüzde 40'ının Türkiere geçit verme-
mekadına 'Hayır' oyu kullandığı" Hollanda ve Fran-
sa referandumlanndan sonra Avrupa kilitlenmıştir.
Yalnız bizim değil, Avrupa'nın kendi projesi de kilit-
lenmiştir. Türkiye, dün olduğu gibi bugün de Avrupa'nın
"alter-ego"su. Avrupa Türkiere karşı bu kilidi çöze-
mediği sürece, kendi kilidini de çözemeyecektir. "Ki-
lit" çünkü yalnız Türkiere değil, "tüm ötekilere"dir.
Bu kilit orada asılı durduğu sürece Avrupa projesi
gelişemez. Neydi o "proje'"? Savaş ve çatışmalan
önlemek ve refahı arttırmak değil mi? Küreselleşme
gerçeği karşısında refah düzeyini arttırmak bir yana,
sürdürmekte zorianan Avrupa'nın kendisi bizzat, ken-
di içinde potansıyel çatışmayı körükleyen, alevlendi-
ren bir unsura dönüştü. "Avrupa", Avrupa olarak ka-
lacaksa "ötefe'ne"cephe açmaktan vazgeçip, temel-
deki projesine dönmesi gerekir. Bu çizgide ısrar etti-
ği ölçüde, atmosfer zehirlenir.
AB'de yeni bir dünya kurulur...
öte yandan bizim de olanı biteni görmemiz gere-
kir. "Referandumlann bizimle ilgisi yok!" diyenler;
buna gerçekten inanıyorlarsa, denn bir yanılgı için-
deler. Ya Âvrupa'yı okumaktan acizler, ya kendilerini
kandınyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi tavana bakıp
ıslık çalmak.. tuhaf. Biz tavana baksak bile, AB lider-
leri bunu yapmayacak. Hele hele "halkın sesine ku-
laklannı tıkamak" ve "elitist" davranmakla suçlan-
dıklan şu sırada... Referandum şokunu üzerterinden
attıklan ilk fırsatta; yapacaklan ilk iş, "3 Ekim'de ne
yapacağız" sorusuna yanıt aramak olacaktır. Kendi-
lerinden beklenen de bu.
Peki ne yapmak lazım? Her şeyden önce gerek An-
kara, gerek basın yoluyla Avrupa başkentlerine ge-
reken mesajları çıkattığımızı belirtmemiz lazım. Bu
sevimsiz mesajın yalnız bizim değil; Avrupa için de
bir badire olduğunu anlatmamız lazım. Bunu müm-
kün mertebe kafa tutmadan, "ikna yoluyla" yapma-
ya çalışmalıyız.
Türkiye'nin gölgesi, daha kendisi ortada yokken,
"veto yemeye" yetmiştir. Bu ne demektir? "Avrupa
projesine inanan" ve Avrupa'da tanınan Orhan Pa-
muk, Nedim Gürsel gibi aydınlar sözgelimi, kalemi
kâğıdı eline alıp bırkaç yazı döşenebilirler. Şimdi tam
zamanı.
Ankara'nın her şeye rağmen projeyi açık tutmaya
çalışması gerekir. İki nedenle. Birincisi, Âvrupa'yı sal-
layan sorunun temeli "küreselleşmeden" kaynaklan-
dığına göre, çare "içe kapanmak" olamaz. Koca bir
krta "küreselleşme" karşısındazorianırken, Türkiye "içe
kapanarak" bu sorunla baş edemez. Ikincisi.. orta ve
uzun vadede, değişik düzeyde entegrasyon halkala-
nndan oluşan, "çok vitesli Avrupa "nın gündeme gel-
mesı kaçınılmaz olacak. AB içinde yeni bir dünya ku-
rulur. Türkiye de orada yerini bulur. Devamı pazartesiye.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5
SOLDANSAĞA:
1/ Kavun ve
ahududu kan-
şımı bir tada
sahıp olan, C
vitarninince
zengintropikal
bir meyve...
iyi, güzel. 2/
Bir ticaret se-
nedinin üzen-
ne yazılan ke- Q
fıllik... Alevi-
Bektaşi ozan-
lannın tarikatlanyla
ilgili şiirlerine verilen
ad. 3/Soğukiçecekle-
ri içmekte kullarulan
ince boru... Elli şinik-
liktahılölçeği.4/Göv-
4
deyapısı. 5/Çirozluk-
tan sonra yağlanma-
ya başlayan uskumru.
6/ Hatay ilinde bir ır- 8
mak...Çokistekli,çok 9
hevesli... Bir bağlaç.
7/Dürüst, iyi ahlaklı... Hazulanan çayın renk, koku
ve tat bakırnından istenilen durumu. 8/ Yunanlı ta-
rihçi Ksenophonun "Onbinlerin Dönüşü" adıyla da
bilinen ünlü yapıtı. 9/ Bir cetvel türü... Boya sana-
yisinde kullarulan zehirlı bir madde.
YUKARTOAN AŞAĞI\A:
1/Sıcak ülkelerde yetişen, kavuna benzer bir meyve...
Satrançta bir taş. 2/ Buğday tanesinin olgunlaşmış
içi... On dört dizeden oluşan bir Batı şiir türü. 3/Özel-
likle Ayvalık yöresine özgü, eti lezzetli bir balık. 4/
Bildirme yazısı... Günümüzde Hatay ve Gaziantep
yöresinde görülen, eski Türk güreşlerinden biri. 5/Gü-
zel kokulu, san renkte ve uzunca bir kavun cinsi. 61
Ateş... Spor karşılaşması... Bir nota. 7/Niğde, Nev-
şehir yörelerinde yetişen ve kaliteli bir şarap veren be-
yaz üzüm cinsi... Kimi üflemeli çalgılarda ritreşerek
ses çıkaran ince metal yaprak. 8/ tstek, arzu.. Güney-
doğu Anadolu'da yetıştirilen yerli koyun ırkı. 9/Yu-
nan abecesınde bir harf... tlaç, merhem.