23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2005 SALI CUMHURtYET SAYFA DIS BASIN G8'lerin yoksul ülkelerin borçlannm silinmesi için dayattığı koşullar zenginler kulübüne çıkar sağlayacak ^blsuzluğuteşvikediyorlar• Batılı ülkelerin Afrika'daki yoksul ülkelerin kalkınmalannın önünü açmak için IMF ve Dünya Bankası'na olan borçlannm silinmesini kararlaştırması yapılması gereken bir şeydi. Ancak bu, borçlann silinmesine hak kazanmak için dayatılan koşullar olmadan yapılmalıydı. GEORGEMONBIOT C umartesi gûnü (11 Haziran) G8'lerin ye- disinin -toplantıya Rusya davet edilme- mişti- maliye bakanlan dünyanın en yok- sul ülkelerinin Dünya Bankası ve Uluslararası Pa- ra Fonu'na (IMF) olan borçlannm silinmesini ka- rarlaştırdı. Kılıçlannı çekmiş olan eller şimdilik "mddder" tarafından durduruldu. Daily Telegraph yazarlannın dışında kim borçlann silinmesinin iyi bir şey olduğunu inkâr edebilir? Neyse bu ka- dar fazla borcun -ki bu aslında Dünya Bankası ve IMF tarafindan yolsuz diktatörlere verilen para- dır- aslında baştan verilraemesi gerektiği gerçeği çok önemli değil. Aslında yağmalanan yerel kay- naklan, iklim değişikliğinin neden olduğu zarar- lar ve neredeyse bedavaya satın alınan işgücü ne- deniyle varsıl ülkeler yoksullara daha fazla borç- lu. Bu da fazla önemsenmemeli. Önemsenen ger- çek, birçok yoksul ülkenin borçlannı kapamak için sağlık ve eğitime harcadıklanndan daha faz- la para harcadıklandır. Maliye bakanlannın bil- dirisinin ikinci paragrafinda bir "ancak" yer alı- yor. Bu ancaktan sonra "Borçlann silinmesi için getişmekte olan ülkelerin özel sektörün getiştiril- mesi. yolsuziukla mücadele ve yerel ve yabancı ya- tuımın önündeki engelleri kaldırması gerekryor" ifadesi yer ahyor. Hükümetlerin yardım ve kredi almadan ve borç- lan silinmeden önce uymalan gereken bu hüküm- lere "şarta bağulık unsurlarT deniyor. tlk başta iyi düşünülmüş bir şey olarak görünüyorlar. Özel- likle Afrika'daki yoksul ülkelerin beli yolsuzluk yüzünden fena halde bükülmüş durumda. Ülke- deki herkesin refah seviyesini makul koşullarda arttıracak paralar bir elin parmağıyla sayılabile- Kongo DC'deki ild çocuk BM Banş Gücü tankının gölgesinde yüriiyoriar. l'ganda'da. Ohval Kampı'nda yaşayan bir başka çocuk üşüdüğü için okul önlüğünü başına geçirnuş ısınmaya çahşıyor. Ülkefcrinin borçlannm silindiğinden haberleri var nu bilinmez ama durumun onlann yaşam koşulLannı iyüeştirmeyeceği kesin. (REUTERS) cek kadar az kişi tarafindan harcandı. Buneden- le varsıl ülkeler yoksulluğun önünü kesme çaba- lannda haklılar. Durum teoride böyle. Aslında yolsuzluk ya- bancı yardım ve kredilerin önünde çok nadiren bir engel oluşturmuştur. Dünya Bankası ve IMF ara- cılığıyla ya da direkt olarak Mobutu, Suharto, Marcosgibi kötü adamlara verdiğimiz paralara ba- kın. Batı'nın şeytani krah, Zimbabve Devlet Baş- kanı Robert Mugabe'nin mal varlıklan sonunda hak ettiği şekilde varsıl ülkeler tarafindan dondu- ruldu. Ancak onun Rvvandalı lider Paul Kaga- me'den veya Uganda Devlet BaşkanıYoweri Mu- seveni'den daha az zarar verdiğinden ve daha az yolsuzluk yaptığından emin olabilirsiniz. Ve, ne ilginçtir ki G8"ler bu ikiliyi iyi yönetimi uygula- yan liderler olarak nitelendiriyorlar. Ordulan Bir- leşmiş Milletler'in verilenne göre Kongo Demok- ratik Cumhuriyeti'nde 4 milyon kişinin ölümüne neden olan durumdan sorumlu tutuluyorlar. Ta- bii Mugabe'nin ikisiyle farkı saldınlannı siyahi- lere değil çiftçiler ve yabancı yahnmcılara da yap- ması. Halbuki Kagame, tngiltere'nın cep telefo- nu ve bilgisayar için ihtiyacı olan malzemeleri sağladı. Bu malzemeleri ordusu Kongo Demokrafik Cumhuriyeti'nden çalmıştı. Cöreceli kavram volsuzluk Bu nedenle yolsuzluk farklı çevrelere göre fark- h yorumlanan, göreceli bir kavram. Bizim hükü- met ve gazetelerimiz dediklerini yapmayan re- jimleri "hilekâr veya yolsuzhık yapıyor" diye ni- telendiriyorlar. Yolsuzluğu bize göre olan, söz- lüktekı gerçek tanımıyla yapanlar ise genellikle hoş görülüyorlar. Hatta yolsuzluk yapmalan için teşvik ediliyorlar. Şimdiye kadar BM'nin yolsuz- luğa karşı hazırlanan konvansiyona 25 ülke imza attı. Ancak bunlar arasında hiçbir G8 ülkesi yok. Ingiliz şirketler yasal olarak Afrika'daki hükü- metlere bizim vergisızlik cennetimiz olan Jersey Adası üzerinden ışlem yapmalan için rüşvet ve- riyor. Bu nedenle borçlann silinmesine yönelik Ba- tılı hükümetlerin yolsuzluğu engellemek için koy- duğu koşullar çok gülünç. Ama bu görüş birçok yorumcu tarafindan yutkunularak söylenmiyor. Dünya Bankasf ndan kredi almak için örnek ola- rak seçilen Uganda, devlet elinde olan işletmele- rinin çoğunu bu işi yapacak yasal düzenlemelere sahıp olmadan özelleştirdi. Uganda Hazinesi'ne 500 milyon dolarlık getinsi olacak satışlarda ka- saya sadece 2 milyon dolar girdi. Geri kalanı ise hükümet yetkilileri arasında paylaşıldı. G8'lerin koyduğu koşullara ilişkin asıl sorun- lar ise burada başlıyor. Zenginler kulübü yolsuz- luğu engellermiş gibi yaparak işi burada noktala- mıyor. Yoksullar kulübünün bağımsız hükümet- lerinin bütün iç işlerine kanşıyor. Zenginlerin ma- liye bakanlan "iyi yönetim'* ve "özel sektör yaö- nmı önündeki engelleri kaldırmak"tan bahseder- ken özelleşme, mal satışı ve ticarette liberalleş- meyi başka deyişle Batıhlann paralan için yeni firsatlan kastediyor. Borçlar koşulsuz siHnmellvdl Varsıl ve yoksullann bu yardımlaşma ilişkisin- de çok büyük bir çelişki söz konusu. G8 ülkeleri yoksullann eğitim, sağlık ve başka alanlarda atı- lım yapmasını ıstediğinı iddıa ediyor. Ancak yok- sullann bu alanlarda gereken gelişmeyi sağlaya- maması, kalkınamaması için çok güçlü ticari gü- düleri, çıkarlan var bu coğrafyalarda. Sosyal hiz- met veren servislerini ele geçiriyor. ürettikleri mallan yok pahasma alıyonız. Zaten Batı'nın da- yattığı koşullar da yoksul ülkelere tasma takıp kontrolü altında tutmak için. Yoksul-varsıl ilişkisindeki tek çelişki bu değil. G8 maliye bakanlannın bildirisinde Dünya Ban- kası ve IMF'nin borçlu ülkelerin kat edeceği ge- lişmeyi izleyeceğini ve üzerlerindeki borç yükün- den kurtulmayı hak edip etmediklerini araştıraca- ğı vurgulanıyor. Tabii borçlann silinmesi ne ka- dar yavaş olursa bu durum IMF ve Dünya Ban- kası'nın o kadar işine gelecek. Borçlan silmek için böyle koşullar dayatmak ye- teri kadar kötü bir şey. Bu ahlaki değerler açısın- dan konuya yaklaşıldığında "Bize krahn mücev- herierini verirseniz >1izünüze yumruk armaktan vazgeçeceğJz" söylemiyle eşdeğerde bir davranış bu. Afhka'yı kurtarmak için hazırlanan G8 planı gaspçılıktan biraz hallice bir plan. Liderlerimizin hâlâ birer aziz kadar saf ve iyi niyetli olduğuna inanıyor musunuz? tnanıyorsa- nız bir manrıksızhğa inanıyorsunuz. Evet yoksul ülkelerin borçlannı silmeliydiler. Ama bunu her- hangi bir koşul dayatmadan yapmalan gerekirdi. (The Guardian, İngütere, 14 Haziran) Türkiye'ye boyun eğdirenprotokol A nkara bağnna taş basarak AB Komisyonu'ndan, 25 aday ül- kenin adına imzalanmış ola- rak AB-Türkiye Gümrük Birliği Pro- tokolü'nü aldı. Önümüzdeki günlerde söz konusu metni imzalamak, en önem- lisi imzasuu Kıbns Cumhuriyeti dahil olmak üzere, bütün AB üyesi ülkele- rin adlan altına atmak zorunda. Türkiye, tarihinde ilk kez adanın tü- münü temsilen Kıbns Cumhuriyeti ile birlikte uluslararası, bağlayıcı bir met- ni imzalamak zorunluluğuna boyun eğiyor. Ankara, "teknik boyTiÜar" ve "aynntılar'* öne sürerek protokolün tamamlanmasını aylarca geciktirdi, Kıbns Cumhuriyeti'ni tanımayı reddet- mesinde destek elde etmeye çalıştı, başaramadı. AB Komisyonu, Hukuk Teşkilatı, Bakanlar Kurulu ve AB Par- lamentosu, her biri kendi tarzında, ko- lay anlaşılır gerçeği net bir şekilde or- taya koydu. Buna gö- re çok ciddi iç siyasi nedenlerden dolayı AB üyesi bir ülkeyi (Rum yönetimi) tam olarak tanımak iste- meyen Türkiye'nin hatın için protokolün resmi metninin içeri- ğinde değişiklik ya- pılmadı. AB kurumla- n Türkiye'nin Kıbns Cumhuriyeti'ni tanı- madığına dair tek ta- raflı not düşürmesini de reddettiler. Erdoğan hükümeti için tek alterna- tif, imzadan sonra, sözcüsünün basın top- lantısında tek tarafh ve sadece Ankara için bağlayıcı olan bir açıklama ile An- kara'nın Kıbns Cumhuriyeri'ni tanı- madığını belirtmesidir. AB Komisyo- nu ve AB Dönem Başkanhğı, Türk ta- rafinın konuya ilişkin herhangi bir açık- lamasının AB için bağlayıcı olmadığı- nı Ankara'ya belirtti. Hatta bunun te- yidi için AB- Türkiye Protokolü Avru- pa için 1 Mayıs 2004'ten itibaren yani Kıbns'ın ve diğer dokuz ülkenin AB'ye tam üye olduklan günden itibaren yü- rürlüğe konmuş sayılacak. Türk basını, Türldye'nin Kıbns Cum- huriyeti'ni de facto tanımak yönünde ilerlediğüıi vurguluyor. Dolaylı tanı- ma oluşturan protokolün imzalanma- smdan sonra, Ankara'ya Kıbns Cum- huriyeti bandıralı gemılere ve uçakla- ra ambargonun kaldınlması yönünde baskılar uygulanacağı belirtiliyor. • Ankara için tek alternatif, imzadan sonra, sözcüsünün tek taraflı ve sadece Türkiye için bağlayıcı olan bir açıklama ile Ankara'nın Kıbns Cumhuriyeti'ni tanımadığını belirtmesidir. Erdoğan, protokolün imzalanacağı günlerde Arap Ekonomik Forumu'na katılmak için Beyrut'a gidecek. Püflüm cözülüyor Tabii, Türkiye tarafindan Gümrük Birliği Protokolü'nün ımzalanması, Kıbns Cumhuriyeti'nin Ankara tara- findan sonunda tanınması için "Ariad- ni yumağTnın (Girit'te saray altında- ki İabirentte dönüş yolunu bulmak için Prenses Ariadni 'nin Atina Prensı Thi- seas'a verdiği yumak) baştaki ucunu oluşturuyor. Asıl adım, protokolün TBMM'ce onaylanması ve Türk hü- kümetince uygulanması; Türk liman ve havaalanlannın Kıbns gemilerine, uçak ve mallanna açılması olacak. 25 ülke geçen aralıkta oybirliğiyle Türkiye'ye baskı uygulamamayı karar- laştırdı. Zaten, Türki- ye'nin başardığı yan uzlaşmanın konusu da buydu. Geçen aylarda Almanlann girişimiyle Avrupalı ortaklar, üye- lik müzakereleri başla- dıktan sonra Türki- ye'nin protokolü onay- laması ve uygulaması için bir zaman formü- lü üzerinde çahşmaya başlamışlardı. Avrupa Anayasası'na bu bağ- lamda da genişlemeye ve Türkiye'ye karşı söylenen iki güç- lü "hayır" bu yöndeki çabalann dur- dunılmasına neden oldu. Türkiye yan- lısı Ingiltere'nın önümüzdeki altı ay- daki dönem başkanlığı sırasında sarf edüecek çabalann başanlı olacağının belirrisi de yok. Daima kötümser dü- şünenler için bu gelişme yaklaşmak- ta olan Kıbns felaketine işaret ediyor. Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlayacağı 3 Ekim'den AB zirvesı ni- hai karar taslağında kasten söz edilme- mesi, Ankara'da kimseyi memnun et- medi. Tabii, Türkiye ile AB arasında özel üişki hakkında duyulmaya başlayan gö- rüşlerden dolayı kaygılı olanlar da az değil. Tüm bunlar dikkate alındığında Ankara'nın AB ile müzakerelerde bu- lunmasım isteyıp Avrupa yönelimini destekleyen Atina ve Lefkoşa'nın da kaygılanması doğaldır. (Elefkrvtşm. iunmtistan, HHajran) Türkçesi: Mıırat tlem 1 ^m 1 ı^ltf 0 m J '«] > 1 ^^ 1 ^ THE INDEPENDENT Sağlık hizmeti iyileştmlmeli H ükümetin, doktor ol- madıklan halde dok- torluk yapan şakla- banlar hakkında bir şey ya- pacağını umuyoruz. Pakistan'da kendini dok- tor yerine koyarak milyon- larca kişiye yasadışı sağlık hizmeti veren 600 bin kişi var. Çoğu kez hastalann sağ- hğını daha da kötüleştiriyor- lar hatta bazen ölümlerine neden oluyorlar. Kimi mus- kayla. kimi bitkisel kanşım- la, kimi de ilaç kullanarak te- davi yoluna giden bu sahte doktorlara karşı uygulanan kısa süreli kampanyalar çö- züm olamaz. Bu sahtekârla- nn üzerinde sürekli ve cay- dıncı bir baskı olmalı. Tabii halkın bunlara rağbet etme- sinin de, özellikle kırsal ke- simdeki sağlık hizmetleri- nin yetersiz olduğundan kay- naklandığını unutmamalı- yız. Bir süre denetim nede- niyle ortadan kalksalar da adam gibi sağlık hizmeti ve- rilmediği takdirde insanlar onlardan medet umacaktır. Yapıtması gerekenler Sağlık hizmeti kırsal alan- da da. kentlerde de iyileşti- rilmeli, yaygınlaştınlmalı.En azından kırsal kesimdeki ka- pısına kilit vurulan temel sağlık hizmetlerinı veren sağlık ocaklannın çalıştınl- masıyla işe başlanabilır. Ta- bii up fakültelennden mezun olan gençlerin kırsal kesim- de hizmet verdiklen takdir- de mağdur olmayacaklan garantisini vererek bu bölge- lere doktor gelmesini sağ- lamak da ikinci bir adım ol- malı. Bu, insanlara kendini sağlık uzmanı sanan cahil- lerle iyi yetişmiş, modern doktorlara gitme arasında seçim şansını verecektir. Filistin, üçüncü intifadanın eşiğindeDA\TJTKUTTAP A slında beklenen bir şey değil. Ancak Filistinli- ler, ABD Dışişleri Bakam CondoleezzaRice Ra- mallah'a geldiğinde böyle bir istekte bulunursa çok se\inirler. Rice ve beraberindekilerin oluşturduğu konvoy binlerce Filistinlinin Ramallah'a giderken kul- landığı yolu -bu Kalandiya kontrol noktasından geçen yoldur- kullanırsa birçok kişi buna çok şaşınr ve sevi- nir. Bu nokta İsrail'in işgalci tutumunun acı veren bir sembolü haline geldi çünkü. Filistin kentleri arasındaki kontrol noktalan ikinci in- tifada başladıktan kısa bir süre sonra kuruldu. Bugün ise tüm uluslararası banş anlaşmalan ki bunlara herkes ta- rafindan onaylanan yol haritası da dahil, tsraıl'in onlar- ca kontrol noktasını kaldırmasıru ve Israil ordusunun bir- liklerini 2000 yılının ekim ayı öncesindeki görev nok- talanna çekmesıni öngörüyor. Kontrol noktalannın et- kileri felaket oldu. Filistin'in bir kentiyle diğeri arasın- da insanlann ve mallann ulaşımını zorlaştırdığı için en kötü etkısi ekonomi üzerinde oldu. Ne ilginçtir ki Filis- tin kentlerine girişi en kolay olan mallar îsrail yapımı olanlar. Tabii bu da yerel ürerimi, esnafi mahvediyor. Eko- nomi üzerindeki olumsuz etkilerinın dışında Filistin hal- bnın psikolojisı üzerinde de çok kötü etkisi oldu. Bu noktalann Filistinliler üzerindeki olumsuz etkile- rinin en somut göstergesi Israilli grup Maşom Izleme Ko- mitesi'nin günlük raporlandır. Raporlarda hareket ka- biliyetinin kısıtlanmasınm ve bunun dışındaki psikolo- Günlerce kapata kaknğı için önünde kuvruklaroluşan Ebu Holi kontrol noktasındaki manzara Filistinlilerin çekriği işkence\ianlatnıakkmsözegerckbırakınr>w.(REl TERS) jik baskının ne kadar çekilmez derecede olduğu açıkça anlatıhyor. Tabii kontrol noktalanndaki baskı, sorgula- ma taktiği oradaki askerin veya memurun insafina kal- mış bir şey. Filisrin'de kentler arasında seyahatın engel- lenmesi veya kısıtlanması uluslarararası hukukun ihla- linden başka bir şey değildir. Bu tür uygulamalar Ce- nevre Sözleşmesi'nin dördüncü maddesine göre "kotek- rif cezalandırma" olarak nitelendiriliyor. Ve aynı mad- de uyannca bu uluslararası hukukun yasakladığı bir şey. Ulaşım güçlüğü Filistin'in telekom şirketi PalTel'in tüm bölgeleri tek bir kod, tek bir şebeke altında topla- mak zorunda bıraktı. Böylece bir kentten başka bir ken- ti aramak şehirlerarası ohnaktan çıktı. Hatta reklamlar- da Nablus ve Gazze'de birer kızı olan bir anne ikisini de arayıp "Uzun uzun konuşabiliriz çünkü arnk tüm konuş- malar şebiriçi'' diyor. İsrail'in bahanesi kalmadı Mahmut Abbas'ın seçilmesinin üzerinden altı ay geç- ti. Ve bu dönem zarfında Filistinli aşın gruplar büyük ölçüde sessiz bir dönem geçirdıler. Bu nedenle israil'in dört yıldır sürdürdüğü kontrol noktası eziyetini sürdür- mesi için geçerli bahanesi kahnadı. Bu noktalann artık güvenlikle değil siyasetle ilgisi var. Filistin halkının re- hin tutulması hoş görülmemeli. Gazze'den çekilmek ko- nusunda siyasi çatışmalarla karşı karşıya olan Başbakan Şaron'un Israil hükümeti kontrol noktalanndaki denetimin laçkalaşhnlmasından da siyasi çıkar umuyor. Rice'uı yakm gelecekte Israil ve Filistin'e yapacağı ziyaret banş şansını azaltan kontrol noktalannı içereceğe benzemiyor. Bu sıkı denetimin ve bu noktalarda çoğun- lukla ugyulanan insanlık dışı muamelenin sürdürülmesi dört yıldır her gün artan kızgınlık ve öfkenin şiddet ey- lemlerine dökülmesine neden olabilir. Üçüncü bir intifada söylentisi her geçen gün ciddiyet kazanıyor. Sadece politikacılar arasında değil Filistin halkının çoğunluğu arasında da... (Jordan Times, Ürdün, 17Haziran)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle