Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 HAZİRAN 2005 SALI CUMHURtYET SAYFA
DIS BASIN
G8'lerin yoksul ülkelerin borçlannm silinmesi için dayattığı koşullar zenginler kulübüne çıkar sağlayacak
^blsuzluğuteşvikediyorlar• Batılı ülkelerin Afrika'daki
yoksul ülkelerin kalkınmalannın
önünü açmak için IMF ve Dünya
Bankası'na olan borçlannm
silinmesini kararlaştırması
yapılması gereken bir şeydi.
Ancak bu, borçlann silinmesine
hak kazanmak için dayatılan
koşullar olmadan yapılmalıydı.
GEORGEMONBIOT
C
umartesi gûnü (11 Haziran) G8'lerin ye-
disinin -toplantıya Rusya davet edilme-
mişti- maliye bakanlan dünyanın en yok-
sul ülkelerinin Dünya Bankası ve Uluslararası Pa-
ra Fonu'na (IMF) olan borçlannm silinmesini ka-
rarlaştırdı. Kılıçlannı çekmiş olan eller şimdilik
"mddder" tarafından durduruldu. Daily Telegraph
yazarlannın dışında kim borçlann silinmesinin
iyi bir şey olduğunu inkâr edebilir? Neyse bu ka-
dar fazla borcun -ki bu aslında Dünya Bankası ve
IMF tarafindan yolsuz diktatörlere verilen para-
dır- aslında baştan verilraemesi gerektiği gerçeği
çok önemli değil. Aslında yağmalanan yerel kay-
naklan, iklim değişikliğinin neden olduğu zarar-
lar ve neredeyse bedavaya satın alınan işgücü ne-
deniyle varsıl ülkeler yoksullara daha fazla borç-
lu. Bu da fazla önemsenmemeli. Önemsenen ger-
çek, birçok yoksul ülkenin borçlannı kapamak
için sağlık ve eğitime harcadıklanndan daha faz-
la para harcadıklandır. Maliye bakanlannın bil-
dirisinin ikinci paragrafinda bir "ancak" yer alı-
yor. Bu ancaktan sonra "Borçlann silinmesi için
getişmekte olan ülkelerin özel sektörün getiştiril-
mesi. yolsuziukla mücadele ve yerel ve yabancı ya-
tuımın önündeki engelleri kaldırması gerekryor"
ifadesi yer ahyor.
Hükümetlerin yardım ve kredi almadan ve borç-
lan silinmeden önce uymalan gereken bu hüküm-
lere "şarta bağulık unsurlarT deniyor. tlk başta
iyi düşünülmüş bir şey olarak görünüyorlar. Özel-
likle Afrika'daki yoksul ülkelerin beli yolsuzluk
yüzünden fena halde bükülmüş durumda. Ülke-
deki herkesin refah seviyesini makul koşullarda
arttıracak paralar bir elin parmağıyla sayılabile-
Kongo DC'deki ild çocuk BM Banş Gücü tankının gölgesinde yüriiyoriar. l'ganda'da. Ohval Kampı'nda yaşayan bir başka çocuk üşüdüğü için okul önlüğünü başına
geçirnuş ısınmaya çahşıyor. Ülkefcrinin borçlannm silindiğinden haberleri var nu bilinmez ama durumun onlann yaşam koşulLannı iyüeştirmeyeceği kesin. (REUTERS)
cek kadar az kişi tarafindan harcandı. Buneden-
le varsıl ülkeler yoksulluğun önünü kesme çaba-
lannda haklılar.
Durum teoride böyle. Aslında yolsuzluk ya-
bancı yardım ve kredilerin önünde çok nadiren bir
engel oluşturmuştur. Dünya Bankası ve IMF ara-
cılığıyla ya da direkt olarak Mobutu, Suharto,
Marcosgibi kötü adamlara verdiğimiz paralara ba-
kın. Batı'nın şeytani krah, Zimbabve Devlet Baş-
kanı Robert Mugabe'nin mal varlıklan sonunda
hak ettiği şekilde varsıl ülkeler tarafindan dondu-
ruldu. Ancak onun Rvvandalı lider Paul Kaga-
me'den veya Uganda Devlet BaşkanıYoweri Mu-
seveni'den daha az zarar verdiğinden ve daha az
yolsuzluk yaptığından emin olabilirsiniz. Ve, ne
ilginçtir ki G8"ler bu ikiliyi iyi yönetimi uygula-
yan liderler olarak nitelendiriyorlar. Ordulan Bir-
leşmiş Milletler'in verilenne göre Kongo Demok-
ratik Cumhuriyeti'nde 4 milyon kişinin ölümüne
neden olan durumdan sorumlu tutuluyorlar. Ta-
bii Mugabe'nin ikisiyle farkı saldınlannı siyahi-
lere değil çiftçiler ve yabancı yahnmcılara da yap-
ması. Halbuki Kagame, tngiltere'nın cep telefo-
nu ve bilgisayar için ihtiyacı olan malzemeleri
sağladı. Bu malzemeleri ordusu Kongo Demokrafik
Cumhuriyeti'nden çalmıştı.
Cöreceli kavram volsuzluk
Bu nedenle yolsuzluk farklı çevrelere göre fark-
h yorumlanan, göreceli bir kavram. Bizim hükü-
met ve gazetelerimiz dediklerini yapmayan re-
jimleri "hilekâr veya yolsuzhık yapıyor" diye ni-
telendiriyorlar. Yolsuzluğu bize göre olan, söz-
lüktekı gerçek tanımıyla yapanlar ise genellikle
hoş görülüyorlar. Hatta yolsuzluk yapmalan için
teşvik ediliyorlar. Şimdiye kadar BM'nin yolsuz-
luğa karşı hazırlanan konvansiyona 25 ülke imza
attı. Ancak bunlar arasında hiçbir G8 ülkesi yok.
Ingiliz şirketler yasal olarak Afrika'daki hükü-
metlere bizim vergisızlik cennetimiz olan Jersey
Adası üzerinden ışlem yapmalan için rüşvet ve-
riyor. Bu nedenle borçlann silinmesine yönelik Ba-
tılı hükümetlerin yolsuzluğu engellemek için koy-
duğu koşullar çok gülünç. Ama bu görüş birçok
yorumcu tarafindan yutkunularak söylenmiyor.
Dünya Bankasf ndan kredi almak için örnek ola-
rak seçilen Uganda, devlet elinde olan işletmele-
rinin çoğunu bu işi yapacak yasal düzenlemelere
sahıp olmadan özelleştirdi. Uganda Hazinesi'ne
500 milyon dolarlık getinsi olacak satışlarda ka-
saya sadece 2 milyon dolar girdi. Geri kalanı ise
hükümet yetkilileri arasında paylaşıldı.
G8'lerin koyduğu koşullara ilişkin asıl sorun-
lar ise burada başlıyor. Zenginler kulübü yolsuz-
luğu engellermiş gibi yaparak işi burada noktala-
mıyor. Yoksullar kulübünün bağımsız hükümet-
lerinin bütün iç işlerine kanşıyor. Zenginlerin ma-
liye bakanlan "iyi yönetim'* ve "özel sektör yaö-
nmı önündeki engelleri kaldırmak"tan bahseder-
ken özelleşme, mal satışı ve ticarette liberalleş-
meyi başka deyişle Batıhlann paralan için yeni
firsatlan kastediyor.
Borçlar koşulsuz siHnmellvdl
Varsıl ve yoksullann bu yardımlaşma ilişkisin-
de çok büyük bir çelişki söz konusu. G8 ülkeleri
yoksullann eğitim, sağlık ve başka alanlarda atı-
lım yapmasını ıstediğinı iddıa ediyor. Ancak yok-
sullann bu alanlarda gereken gelişmeyi sağlaya-
maması, kalkınamaması için çok güçlü ticari gü-
düleri, çıkarlan var bu coğrafyalarda. Sosyal hiz-
met veren servislerini ele geçiriyor. ürettikleri
mallan yok pahasma alıyonız. Zaten Batı'nın da-
yattığı koşullar da yoksul ülkelere tasma takıp
kontrolü altında tutmak için.
Yoksul-varsıl ilişkisindeki tek çelişki bu değil.
G8 maliye bakanlannın bildirisinde Dünya Ban-
kası ve IMF'nin borçlu ülkelerin kat edeceği ge-
lişmeyi izleyeceğini ve üzerlerindeki borç yükün-
den kurtulmayı hak edip etmediklerini araştıraca-
ğı vurgulanıyor. Tabii borçlann silinmesi ne ka-
dar yavaş olursa bu durum IMF ve Dünya Ban-
kası'nın o kadar işine gelecek.
Borçlan silmek için böyle koşullar dayatmak ye-
teri kadar kötü bir şey. Bu ahlaki değerler açısın-
dan konuya yaklaşıldığında "Bize krahn mücev-
herierini verirseniz >1izünüze yumruk armaktan
vazgeçeceğJz" söylemiyle eşdeğerde bir davranış
bu. Afhka'yı kurtarmak için hazırlanan G8 planı
gaspçılıktan biraz hallice bir plan.
Liderlerimizin hâlâ birer aziz kadar saf ve iyi
niyetli olduğuna inanıyor musunuz? tnanıyorsa-
nız bir manrıksızhğa inanıyorsunuz. Evet yoksul
ülkelerin borçlannı silmeliydiler. Ama bunu her-
hangi bir koşul dayatmadan yapmalan gerekirdi.
(The Guardian, İngütere, 14 Haziran)
Türkiye'ye boyun
eğdirenprotokol
A
nkara bağnna taş basarak AB
Komisyonu'ndan, 25 aday ül-
kenin adına imzalanmış ola-
rak AB-Türkiye Gümrük Birliği Pro-
tokolü'nü aldı. Önümüzdeki günlerde
söz konusu metni imzalamak, en önem-
lisi imzasuu Kıbns Cumhuriyeti dahil
olmak üzere, bütün AB üyesi ülkele-
rin adlan altına atmak zorunda.
Türkiye, tarihinde ilk kez adanın tü-
münü temsilen Kıbns Cumhuriyeti ile
birlikte uluslararası, bağlayıcı bir met-
ni imzalamak zorunluluğuna boyun
eğiyor. Ankara, "teknik boyTiÜar" ve
"aynntılar'* öne sürerek protokolün
tamamlanmasını aylarca geciktirdi,
Kıbns Cumhuriyeti'ni tanımayı reddet-
mesinde destek elde etmeye çalıştı,
başaramadı. AB Komisyonu, Hukuk
Teşkilatı, Bakanlar Kurulu ve AB Par-
lamentosu, her biri kendi tarzında, ko-
lay anlaşılır gerçeği net bir şekilde or-
taya koydu. Buna gö-
re çok ciddi iç siyasi
nedenlerden dolayı
AB üyesi bir ülkeyi
(Rum yönetimi) tam
olarak tanımak iste-
meyen Türkiye'nin
hatın için protokolün
resmi metninin içeri-
ğinde değişiklik ya-
pılmadı. AB kurumla-
n Türkiye'nin Kıbns
Cumhuriyeti'ni tanı-
madığına dair tek ta-
raflı not düşürmesini
de reddettiler.
Erdoğan hükümeti için tek alterna-
tif, imzadan sonra, sözcüsünün basın top-
lantısında tek tarafh ve sadece Ankara
için bağlayıcı olan bir açıklama ile An-
kara'nın Kıbns Cumhuriyeri'ni tanı-
madığını belirtmesidir. AB Komisyo-
nu ve AB Dönem Başkanhğı, Türk ta-
rafinın konuya ilişkin herhangi bir açık-
lamasının AB için bağlayıcı olmadığı-
nı Ankara'ya belirtti. Hatta bunun te-
yidi için AB- Türkiye Protokolü Avru-
pa için 1 Mayıs 2004'ten itibaren yani
Kıbns'ın ve diğer dokuz ülkenin AB'ye
tam üye olduklan günden itibaren yü-
rürlüğe konmuş sayılacak.
Türk basını, Türldye'nin Kıbns Cum-
huriyeti'ni de facto tanımak yönünde
ilerlediğüıi vurguluyor. Dolaylı tanı-
ma oluşturan protokolün imzalanma-
smdan sonra, Ankara'ya Kıbns Cum-
huriyeti bandıralı gemılere ve uçakla-
ra ambargonun kaldınlması yönünde
baskılar uygulanacağı belirtiliyor.
• Ankara için tek
alternatif, imzadan
sonra, sözcüsünün tek
taraflı ve sadece
Türkiye için bağlayıcı
olan bir açıklama ile
Ankara'nın Kıbns
Cumhuriyeti'ni
tanımadığını
belirtmesidir.
Erdoğan, protokolün imzalanacağı
günlerde Arap Ekonomik Forumu'na
katılmak için Beyrut'a gidecek.
Püflüm cözülüyor
Tabii, Türkiye tarafindan Gümrük
Birliği Protokolü'nün ımzalanması,
Kıbns Cumhuriyeti'nin Ankara tara-
findan sonunda tanınması için "Ariad-
ni yumağTnın (Girit'te saray altında-
ki İabirentte dönüş yolunu bulmak için
Prenses Ariadni 'nin Atina Prensı Thi-
seas'a verdiği yumak) baştaki ucunu
oluşturuyor. Asıl adım, protokolün
TBMM'ce onaylanması ve Türk hü-
kümetince uygulanması; Türk liman
ve havaalanlannın Kıbns gemilerine,
uçak ve mallanna açılması olacak.
25 ülke geçen aralıkta oybirliğiyle
Türkiye'ye baskı uygulamamayı karar-
laştırdı. Zaten, Türki-
ye'nin başardığı yan
uzlaşmanın konusu da
buydu. Geçen aylarda
Almanlann girişimiyle
Avrupalı ortaklar, üye-
lik müzakereleri başla-
dıktan sonra Türki-
ye'nin protokolü onay-
laması ve uygulaması
için bir zaman formü-
lü üzerinde çahşmaya
başlamışlardı. Avrupa
Anayasası'na bu bağ-
lamda da genişlemeye
ve Türkiye'ye karşı söylenen iki güç-
lü "hayır" bu yöndeki çabalann dur-
dunılmasına neden oldu. Türkiye yan-
lısı Ingiltere'nın önümüzdeki altı ay-
daki dönem başkanlığı sırasında sarf
edüecek çabalann başanlı olacağının
belirrisi de yok. Daima kötümser dü-
şünenler için bu gelişme yaklaşmak-
ta olan Kıbns felaketine işaret ediyor.
Türkiye ile üyelik müzakerelerinin
başlayacağı 3 Ekim'den AB zirvesı ni-
hai karar taslağında kasten söz edilme-
mesi, Ankara'da kimseyi memnun et-
medi. Tabii, Türkiye ile AB arasında özel
üişki hakkında duyulmaya başlayan gö-
rüşlerden dolayı kaygılı olanlar da az
değil. Tüm bunlar dikkate alındığında
Ankara'nın AB ile müzakerelerde bu-
lunmasım isteyıp Avrupa yönelimini
destekleyen Atina ve Lefkoşa'nın da
kaygılanması doğaldır.
(Elefkrvtşm. iunmtistan, HHajran)
Türkçesi: Mıırat tlem
1 ^m
1 ı^ltf
0
m
J
'«]
>
1
^^ 1
^ THE INDEPENDENT
Sağlık hizmeti
iyileştmlmeli
H
ükümetin, doktor ol-
madıklan halde dok-
torluk yapan şakla-
banlar hakkında bir şey ya-
pacağını umuyoruz.
Pakistan'da kendini dok-
tor yerine koyarak milyon-
larca kişiye yasadışı sağlık
hizmeti veren 600 bin kişi
var. Çoğu kez hastalann sağ-
hğını daha da kötüleştiriyor-
lar hatta bazen ölümlerine
neden oluyorlar. Kimi mus-
kayla. kimi bitkisel kanşım-
la, kimi de ilaç kullanarak te-
davi yoluna giden bu sahte
doktorlara karşı uygulanan
kısa süreli kampanyalar çö-
züm olamaz. Bu sahtekârla-
nn üzerinde sürekli ve cay-
dıncı bir baskı olmalı. Tabii
halkın bunlara rağbet etme-
sinin de, özellikle kırsal ke-
simdeki sağlık hizmetleri-
nin yetersiz olduğundan kay-
naklandığını unutmamalı-
yız. Bir süre denetim nede-
niyle ortadan kalksalar da
adam gibi sağlık hizmeti ve-
rilmediği takdirde insanlar
onlardan medet umacaktır.
Yapıtması gerekenler
Sağlık hizmeti kırsal alan-
da da. kentlerde de iyileşti-
rilmeli, yaygınlaştınlmalı.En
azından kırsal kesimdeki ka-
pısına kilit vurulan temel
sağlık hizmetlerinı veren
sağlık ocaklannın çalıştınl-
masıyla işe başlanabilır. Ta-
bii up fakültelennden mezun
olan gençlerin kırsal kesim-
de hizmet verdiklen takdir-
de mağdur olmayacaklan
garantisini vererek bu bölge-
lere doktor gelmesini sağ-
lamak da ikinci bir adım ol-
malı. Bu, insanlara kendini
sağlık uzmanı sanan cahil-
lerle iyi yetişmiş, modern
doktorlara gitme arasında
seçim şansını verecektir.
Filistin, üçüncü intifadanın eşiğindeDA\TJTKUTTAP
A
slında beklenen bir şey değil. Ancak Filistinli-
ler, ABD Dışişleri Bakam CondoleezzaRice Ra-
mallah'a geldiğinde böyle bir istekte bulunursa
çok se\inirler. Rice ve beraberindekilerin oluşturduğu
konvoy binlerce Filistinlinin Ramallah'a giderken kul-
landığı yolu -bu Kalandiya kontrol noktasından geçen
yoldur- kullanırsa birçok kişi buna çok şaşınr ve sevi-
nir. Bu nokta İsrail'in işgalci tutumunun acı veren bir
sembolü haline geldi çünkü.
Filistin kentleri arasındaki kontrol noktalan ikinci in-
tifada başladıktan kısa bir süre sonra kuruldu. Bugün ise
tüm uluslararası banş anlaşmalan ki bunlara herkes ta-
rafindan onaylanan yol haritası da dahil, tsraıl'in onlar-
ca kontrol noktasını kaldırmasıru ve Israil ordusunun bir-
liklerini 2000 yılının ekim ayı öncesindeki görev nok-
talanna çekmesıni öngörüyor. Kontrol noktalannın et-
kileri felaket oldu. Filistin'in bir kentiyle diğeri arasın-
da insanlann ve mallann ulaşımını zorlaştırdığı için en
kötü etkısi ekonomi üzerinde oldu. Ne ilginçtir ki Filis-
tin kentlerine girişi en kolay olan mallar îsrail yapımı
olanlar. Tabii bu da yerel ürerimi, esnafi mahvediyor. Eko-
nomi üzerindeki olumsuz etkilerinın dışında Filistin hal-
bnın psikolojisı üzerinde de çok kötü etkisi oldu.
Bu noktalann Filistinliler üzerindeki olumsuz etkile-
rinin en somut göstergesi Israilli grup Maşom Izleme Ko-
mitesi'nin günlük raporlandır. Raporlarda hareket ka-
biliyetinin kısıtlanmasınm ve bunun dışındaki psikolo-
Günlerce kapata kaknğı için önünde kuvruklaroluşan Ebu
Holi kontrol noktasındaki manzara Filistinlilerin çekriği
işkence\ianlatnıakkmsözegerckbırakınr>w.(REl TERS)
jik baskının ne kadar çekilmez derecede olduğu açıkça
anlatıhyor. Tabii kontrol noktalanndaki baskı, sorgula-
ma taktiği oradaki askerin veya memurun insafina kal-
mış bir şey. Filisrin'de kentler arasında seyahatın engel-
lenmesi veya kısıtlanması uluslarararası hukukun ihla-
linden başka bir şey değildir. Bu tür uygulamalar Ce-
nevre Sözleşmesi'nin dördüncü maddesine göre "kotek-
rif cezalandırma" olarak nitelendiriliyor. Ve aynı mad-
de uyannca bu uluslararası hukukun yasakladığı bir şey.
Ulaşım güçlüğü Filistin'in telekom şirketi PalTel'in
tüm bölgeleri tek bir kod, tek bir şebeke altında topla-
mak zorunda bıraktı. Böylece bir kentten başka bir ken-
ti aramak şehirlerarası ohnaktan çıktı. Hatta reklamlar-
da Nablus ve Gazze'de birer kızı olan bir anne ikisini de
arayıp "Uzun uzun konuşabiliriz çünkü arnk tüm konuş-
malar şebiriçi'' diyor.
İsrail'in bahanesi kalmadı
Mahmut Abbas'ın seçilmesinin üzerinden altı ay geç-
ti. Ve bu dönem zarfında Filistinli aşın gruplar büyük
ölçüde sessiz bir dönem geçirdıler. Bu nedenle israil'in
dört yıldır sürdürdüğü kontrol noktası eziyetini sürdür-
mesi için geçerli bahanesi kahnadı. Bu noktalann artık
güvenlikle değil siyasetle ilgisi var. Filistin halkının re-
hin tutulması hoş görülmemeli. Gazze'den çekilmek ko-
nusunda siyasi çatışmalarla karşı karşıya olan Başbakan
Şaron'un Israil hükümeti kontrol noktalanndaki denetimin
laçkalaşhnlmasından da siyasi çıkar umuyor.
Rice'uı yakm gelecekte Israil ve Filistin'e yapacağı
ziyaret banş şansını azaltan kontrol noktalannı içereceğe
benzemiyor. Bu sıkı denetimin ve bu noktalarda çoğun-
lukla ugyulanan insanlık dışı muamelenin sürdürülmesi
dört yıldır her gün artan kızgınlık ve öfkenin şiddet ey-
lemlerine dökülmesine neden olabilir. Üçüncü bir intifada
söylentisi her geçen gün ciddiyet kazanıyor. Sadece
politikacılar arasında değil Filistin halkının çoğunluğu
arasında da...
(Jordan Times, Ürdün, 17Haziran)