23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1.2-IAZİRAN 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J\^ \j _L 1 U J \ kurtur(a cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Dikenli telinzaferi!..fcim tarafindan ve ne zaman söy- lermJğı bılınmeyen bır bildıride. Kızil- d»erli reis şöyle seslenir Beyaz ^idaıı'a: "Toprağımızı alma isteği iLzcrine düşüneceğiz. Halkım. Be- y^tzAdam'ın almak istediği nedir, d-iyt soracak. Bunu bizim anlama- romzor. Eğer o güzclim havanın. kö- p-iir?n suyun sahibi biz değilsek, onu b-mzien nasıl alabilirsiniz ki? Giineş- te- parüdayan her bir çam ağacının, k*an ormanlann üzerinden salınan sisiı, vızıldayan her arının, haikı- maızn belleğinde ve düşüncelerinde k u t ^ l bir anlamı \ar. Ağaçta yük- se^Ien özsuyu Kızıl Adam'ın anısını ta-şı-or. Bir toprağın parçasıyız, top- r s k d a bizim parçamız. Hoş koku- luı ççekler kız kardeşlerimiz bizim; rcnjeyiği, at, yüce kartal ise erkek lcarieşlerimiz. Irmağın köpüren d^aljalan, çayırdaki çiçeklerin özsu- \«M. ayın teri, her biri bir ve tek so- ym, kizim soyumuza ait. Bu yüzden- diır ti, VVashington'daki Büyük Re- is bzden toprağımızı isterken, çok şey stiyor.*' SUaha karşı dlrenme arzusu •Gınümüzde poster yapılan Kızılde- r i l i reisin bildınsi birçok odanın duva- rmı >üslemektedır Hediyelik eşyala- n n hle üstüne yazılan bu sözler ama- cımdan uzaklaştınlarak, doğa sevgısı- nin siirsel bır anlatımı olarak algılanı- ycsr. Oysa. bildirinm içinde Beyaz A-dam'ın ilk kez Kızıldenlılere kar- şt kullandığı bır silaha karşı diren- rrac arzusu vardır. O sılah, ınsanı bır p3Lrçası olduğu topraktan ayıran dı- kernlı teldir!.. Dıkenlı tel, Amerika Birleşik Dev- letlen'nin ağaçsız ve son derece bü- y û k çayırlıklara sahip olan Illinois eyaletının DeKalb kentinde doğmuş- rur Ortaya çıkışıyla da. batıya göç ha- relcerini hızlandırmış ve Kızılderililer içifl kendilenni hoş kokulu çıçekler olan kız kardeşlerinden, rengeyiği, at, yiice kartal gibı erkek kardeşlerinden ayıracak koşullann oluşumunu sağla- mıştır. Kızılderili topraklannın ışgale açıl- masıyla Avrupa'dan gelen göçmen çiftçiler, Atlantik kıyılanndan latanın iç kesimlerine doğru yola koyulurlar. Amerika "nın batısına uzanan bozkır- lar üzerinde yayılan göç dalgasuu Kı- zılderililer değil, başına buyruk bır şe- kilde ortalıkta gezinen hayvan sürüle- n durdurur. Bu durum karşısında eki- li alanlar tahta çitlerle çevirmeye baş- lanılır. Ne var ki, tahta az bulundu- ğundan, bu malzemeyle çit yapmak pahalıya mal olur çıftçilere. Hayvan sürülerinin zarar vermemesı içın. ge- niş arazileri tahta çitle koruma altına almak maddi sorun yarattığından. göç hareketi etkısinı kaybeder ve Kızılde- nliler soluk alma firsatı bulurlar. Çiftçiler, tahtanın zor bulunması. pahalı olması ve tam bir koruma sağ- layamaması karşısında dallannda iri dikenler bulunan "osange orange" adlı kısa boylu ağacı çit yenne kullan- maya karar verırler. tkılı sıralar halin- de birbirine yakın olarak dikilen bu ağaçlar üç ya da dört yıl sonra büyü- yerek ıyı bu" koruma sağlamayı başa- nrlar. Öyle ki, osange orange yetişti- ricılıği başlı başına bir endüstriyi oluş- turur. Fakat, ağaçlann geç büyümele- ri, eldli alanı ışgal etmeleri, sınıra ya- kın mahsule gölge y apmalan ve zarar- lı böceklere yuva olmalan gıbi sorun- lar yenı arayışlan da gerekli kılar. Dikenli tel "osange orange" deni- len ağaca borçludur doğuşunu. Geor- ge BasaUa "Teknolojinin Evrimi" adlı kitabında bu konunun altını çızer: "Dikenli tel, doğa iirünii bir nesne- nin insan iirünii bir nesneye dönüş- tiiriilmesi sürecinin modern bir ör- neğidir ve en basit ürünün bile bir öncele sahip olduğunu göstermekte- dir. Dikenli tel, insanların teli rast- lanmasık bir biçimde tesadüfen eğip bükmeleri sonucu yaratüma- dı. Çiftlik hayvanlannın izinsizce özel bir araziye girmesine karşı et- kih" bir engel olarak işlerlik gösteren organik bir biçimin bilinçli bir ça- bayla taklit edilmesi sonucunda or- taya çıkmıştır." Patenti alınan dikenli tel... Michael Kelly, on beş santimlik aralıklarla metal dikenler bulunan te- lin 1868 yılında patentini alır ama.. dikenli tel sektörünü ele geçirenler DeKabl kentinde yaşayan üç uyanık olur. Jacop Haish adlı keresteci, Isa- ac L. EUwood adlı hırdavat tüccan ve Joseph F. Glidden adlı çiftçı kentte 1873 yılında açılan panayırda Henty M. Rose'un, dikensız tellere monte edilmek üzere hazırladığı bir aletle tanışırlar. Tahtanın üzerine takılan uzun çıvilerden oluşan alet, üç göç- menın de ayn ayn ilgısini çeker. Di- kenleri çit teline bağlayarak üretme- yi kafasına koyan Glidden ve Elhvo- od ortak bır fabnka kurarlar. Haısh ıse kendı fabrikasını kurarak onlara rakip olur Patenti aluıan dıkenlı tel, fabrika- larda her gün kılometrelerce uzun- lukta üretıkneye başlanılınca göç dal- gası yeniden hareketlenir. Böylelikle, uyuyan dev uyanır ve koca adımlany- la KÎzıldenlileri ezmeye, kaldığı yer- den devam etmeye başlar. Bu arada, patent denılen belgenin, icat edilen bır aracın daha eski ürünlerden kay- naklanan ılışkiler ağını yok sayarak, geçmışe yönelik borçlan örtbas et- roek anlamına geldiğini de belirtme- liyız. Patent, Karl Marx'ın, icadm bır dâhınin kahramanca çabalan so- nucu değıl, birçok küçük ilerlemenin bınkımıyle gerçekleşen toplumsal bir süreç olduğu düşüncesini tutsak et- mek amacıyla çekilen dikenli teldir!.. Kızılderili reisin sözlerinde yer alan mülkiyetçilik karşıtlığını görme- mek de. Beyaz Adam'ın ekmeğine yağ, ne yağı, kan sürmekten başka birşey değildir!.. Mehmet Ulusoy, çarşamba sabahı AKM'de yapılacak törenin ardından Zincirlikuyu'da toprağa verilecek Tiyatro dehamıza Paris 'te veda...UCUR HÜKÜM PARİS - "O bir dâhiydi. Aramızdan aynlmasıyla tiyatro tarihinden bir sayfa daha çevrildi..." 7 Hazı- rar'da Pans'te yıtırdığımız, pazartesi günü ebedi yolcu- luğu ıçin Türkiye'ye uçacak büyük Türk rejisörü Meh- m«t Ulusoy ıçin Paris'te Pantın Saintilry Funerarium'un- da cumartesı sabahı bır saygı toplantısı düzenlendi. Fran- sız Bilımsel Araştırmalar Merkezı CNRS araştırma mü- dKiierinden tanınmış Meyerhold uzmam Beatrice Pi- con-Vallin. bu eşsiz Tiy atro adamınınnaaşı önünde yap- rığ: konuşmada, yukardakı sözleriyle Ulusoy'un sanat ve kvLtür dünyasına katkısım en iyi özetleyen kışı oldu. Aralannda Güzin Dino, Ali Sirmen, AtiUa Alpöge, Aıslan, Enis Coşknn, Gökşin Sipahioğlu, Jak Şalom, Kndsi Erguner, Lulu Menase, Mehmet Basutçn, Ne- jat Firuz, Selçuk Demirel gibi Türk ve Daniel Souli- er, François Marthouret, Jose Vah'erte, Richard So- ndi gıbı Fransız, 100'ün üstünde yakın dostunun katıl- dığı saygı sabahında, Mehmet Ulusoy'dan anılar anlatıl- dı, Nâzım Hikmet'ten şiirler okundu. Babamızı kaybettlk' Marthouret, bir gün Boğaz kıyısında otururken gör- dükleri bir Sovyet kruvazörüyle yanşmak için suya at- layarak j-üzen bu 'özgürlük yüzücüsü'nün, hayat boyu, alişılagelmiş degerlere baş kaldıran, ancak iyimserliği hiçbır zaman elden bırakmayan bir ütopya savaşçısı ol- duğunu söyledi. Kendisim fotoğraf veya özgeçmiş sor- madan Tiyatro'>a sokarak bambaşka bir insana dönüş- türdüğünü belrrten Soulier'den sonra konuşan bir başka tiyatro oyuncusu, Mehmet'in kahkahalannı taklit ederek olağanüstü güzel gülüşünü hahrlahp "Babamızı kaybet- tik" dedı. Kışıliğinin cömert ve yaratıcı yanını vurgula- yan konuşmacılar, ondan öğrendıkleri angaje tiyatro, da- yamşma ve kardeşliğin anlamım tekrarladılar. Uzun yıl- İar asistanlığıru yapan Nejat Firuz, "Üç silahşörler Can Yücel, Kuzgun Acar ve Mehmet Ulusoy buluşrular. Öteki dünyaya kolay gelsin", dedı. Dostlan. Mehmet"ı 'Çökertme' türkusü eşliğinde alkışlayarak uğurladı. Şe- refıne şarap, rakı içih'p börek, baklava yendı. Mehmet Ulusoy'un naaşı pazartesi akşamı saat 22.00'de Istan- bul'a geliyor. Çarşamba sabahı AKM'de yapılacak tö- renden sonra Zincirlikuyu'da toprağa verilecek. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Venedik Bienali (2) Dün sıze Venedik Bienali'nin genel doğnjlanndan ve Hüseyin Çağlayan'ın çok etkileyici, 'Olmayan Va- rotma' işinden söz etmiştim. (Fotoğraftaki imza yan- lışlıkla düşmüş: Venedik büyüsünü ve Hüseyin Çağla- yan sergisinin dev afişini aynı fotoğrafta yakalayan Mutena Sezgin'di. Kendisine teşekkür ediyonjm.) Bugün Venedik Bienali gezimi sürdürüyorum: 70 ül- kenin pavyonlannda, ülkeyi temsil eden bir ya da bir- den çok sanatçı; aynca bienal küratörlerinin seçtiği yüz kadar sanatçı, artı özel projeler... Hangi birini se- çip hangi birini göreceksiniz? Orneğın 'Daily Teleg- raph' gazetesi, okurtan için bir seçim yapmış ve gö- rülmesi gereken on eseri beliriemışti. Hüseyin Çağla- yan'ın çalışmas) bu onun içindeydi. Bugün bienalin 'Her zaman daha ileri' baslıklı bö- lümüne, kilometrelerce uzayan Arsenal'e yöneliyorum. Burada Rosa Martinez'in dünyadan seçtiği 49 sanat- çı ve sanatçı grubunun eserieri yer alıyor. Girişte 'Gerilla Kızlar'ın çalışmalan. Bu kızlann kim olduklan değıl, ne yaptıklan ve verdikleri mesaj önem- li. 1985'te kurulmuş grup, Arsenal'in girişinı, özellıkle sanat alanında kadınlara yapılan aynmcılık ve haksız- lıklan haykıran afişlerte donatmışlardı... Haykınşlann arasından geçip, ikinci bölmeye girdiğimde ortada dev bir avize, tavandan yere kadar inen ışıl ışıl bir avize... Versailles ya da Dolmabahçe Sarayı'ndakiler gibi, müt- hiş görkemlı. Hernalde kristal... Yaklaşınca kristal ol- madığını anlıyorsunuz. Joana Vasconcelos, kadınla- ra özel tamponlarla (tam 14 bın adet tamponla) oluş- turduğu avizeyle, görmeyı, göstermeyı ve temsil etme gücünü sorguluyordu. Bir sonraki bölümde ise Semiha Berksoy'un eser- leri... Geçen yıl yitirdiğimiz sanatçının otoportreleri, aşk ve ana-kız temalı resimlerinden oluşan 23 çalışması... Rosa Martinez'e göre Semiha Berksoy , "Yaşamla ve ölümle, başan ve kayıplaria, popûlartte ve unutulmuş- lukla oyun oynayan, sanatla yaşam arasında en dolaysız, en yalın ve en etkin bir bağ kurabilen; yoğunlukla içten- liği bir arada harmanlayan, bütüncül bir sanatçı." Zeliha Berksoy'la anne- sinin resimlerine yabancıla- nn gösterdiği ilgiye tanıklık ettikçe hem mutlu oluyor hem de "Ah Türkiyem..." demekten geri durmuyo- ruz... Yandasergiden 'Ayışı- ğında Aşk' tabiosu... Biraz ileride bu kez gepegenç bir sanatçımız: Bü- lerrt Şangar Üç fotoğrafsensıyle, güç ve ıktidaroyun- lannın, geleneğin, goçlerin, özel ya da kamusal alan- dakı dönüşümünü ve bunlann birey üzerindeki etkile- rini gösteriyor. Deprem korkusu ve paranoyası; melan- koli sınınnda kadınlar; otobüs penceresinden gördü- ğümüz insan manzaralan olsun, üçünde de bireysel öykülerden çok toplumsal gerçeklerin yansıdığı, sanat- çının eleştirel yaklaşımının ön planda olduğu etkileyi- ci eserier... Biraz daha ileride Beckett in 'Nefeslnden, Dona Conlon'un "başkalannın çöplerine" getirdiğı düzen ve uyuma; Rejina Jos. Galindo nun geçtiği her sokakta bıraktığı kanlı ayak izlerinden (Guatemala'da kansız ayak izi bulmak zor!) Ghada Amer'in yarattığı 'Ying ve Yang Bahçesınde' aşkın olanaksızlığına bu eşsiz yol- culukta kendimi 'AJis HahkalarDiyannda' gibi hissedi- yordum! Bir sanatçıdan ötekine yeryüzündekı karmaşa ve kaosa tanıklık ettikten sonra Arsenal'deki sergiler, dı- şanda, Venedik sulannda sona enyordu: Laura Be- lem'in bir çalışması: Çıkış kapısının önündekı sularda, baş başa vermiş iki âhşap kayık... Sanki bir rastlantı onlan burun buruna getinmiş. Birbiriyle iietişim kur- muşlar, konuşuyorlar, öpüşüyorlar, sevişiyorlar, birbir- lerini aydınlatyoriar... Bütün o karmaşadan sonra ha- rika bir umut ışığı... Bienal bitmedi ama yerim brtti. Türkiye bu yıl önemli bir varlık gösterdi Venedik Bi- enali'nde. Istanbul Bienali'nin bu varlık göstermede önemli bir etkisi ve katkısı olduğunu kimse yadsıyamaz. Ve gaJi- ba Türkiye Cumhuriyeti de bu işin dünya platformun- daki öneminin ve geleceğe yönelik etkisinin artık far- kında. öyleyse yapılması gereken ilk iş, bir an önce Türkiye'nin Venedik Bienali'nde daimi bir pavyon edin- mesidir. Şimdi tüm güç ve çaba bu yola seferber edil- melidir. www.zeyneporal.com faks:0 212 257 16 50 KuiTu** SANAT www.perareklam.com.tr • (0212) 293 89 78 SinemaTEK :29 GOYA ı.< ICIAR B0LLA1N t GOZLERIMI DE AUIAMARULL LUIS TOSAR CANDELA PENA ROSA MARİA SARDÂ SERGt CALLEJA KIT1MANVER üıt Barbar Film üarğıtımi www.taarbarianluTit.COTD ARTOLOG 11.30-14.00-16.30-19.00-21.30 ALTUNİZADE CAPtTOL SPECTRUM 14 fc 1 33 30 1 2O-22 X Wv~K )Çı o *5 cK ScANS w-KIMKI-DUKJ fifcP« 3MfctOatm»t^^-.t5AMABA | ™ « — I I SFİLM 17 HAZİRAN'DA SİNEMALARDA Sevgi Şenol ANADOLU'DA BONCUK OYALARI Sergisi 1 3 - 1 9 Hazıran'05 KADIKÖY HALK EGİTİMİ MERKEZİ Tel: 0224 368 78 79 Gsm. 0544 514 53 74 sevgi@oyasev.org FATIH AKIN'IN ÛUVARA »ARSI'DAN SONRA YENI FILMI I cnssiK m HUKE SMKD W ISTMIIC İSTAHBUL HATIflASIKÖPRÜrÜ GECMEK ww«crossııifihetın*ıeJe A.ZAD€ CAPTTOL SPECTRUM 14 651 33 30 B EVL£R HCHJDAYPLEX 441 21 09 BEYOĞLU AFM FtTA$ 251 20 20 BEYOĞLU CINE MAJEST1C 244 97 07 KADIKÖY TEPeCINEMAXX 339 85 85 KOZYATAĞI CINEPOL 362 51 00 ANKARA KIZILAY BÛYÜLÛFENER 425 01 00 AYDtNOORA 21154 54 DİYARBAKIR CıneMALL 252 52 34 DİYARBAKIR DILAN 222 31 60 FETHİYEHAYAL 612 13 14 İZMİBAGORA 27810 10 11,40-15.30-19,30 11,00-13 30-16,00-18 30-21,00 13JO-15.4O-17.5O-20 00 12,00-14 00-16,00-18 00-21.00 11,15-15,15-21,45 C/CT 23,30 11.00-12.45 12,15-14,30-16,45-19.00-21,30 12,00-14 30-17,00-19.00-21.00 11,30-14 00-16,30-19 00-21,15 13.30-16,00-19.00-21.30 12.00-14 15-16.30-18 45-21.00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle