18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Kurallar Ismail Ok, "Geçenlerde Beşiktaş'tan kalkan vapurla Bebek'e gidiyorum. Davudi bir sesle 'Gemilerimizde içki içmek, kumar oynamak yasaktır' anonsu yapıldı. 50 yıldır vapura binerim, içki içilip kumar oynandığını hiç görmedim ve ilk defa böyle bir uyarıyla karşılaştım" diyor. Vapurlar, belediyenin eline geçti ya, şeriat kurallarını anımsatıyorlar!" Elektronik posta: [email protected] www.denizsom.com Tel: 0,212.512 05 05 Faks: 0,212.512 44 97 - Öcalan, adil yargılanmamış... "Doğru; karar, yüzüne tükürülerek açıklanmalı!" Rumlar Türkleri tutuklama kararı almış. Bu işin "tutukluk yapacağı belliydi! DEVLET Bakanı Ali Babacan, sermayenin yerlisinin yabancısının olmayacağını belirterek ERDEMİR, Türk Telekom, Türk Hava Yolları, TÜPRAŞ gibi kamu varlıklarının hepsini yabancılara satabileceklerini söyleyince Siyasi, Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi de şu yorumu yapıyor: "AKP iktidarının üç yıla yaklaşan icraatlarını gördükten sonra bu sözlere hiç şaşırmadık. Brüksel'den VVashington'a uzanan süreçlerde AKP'nin 'satma yeteneği'nın ne denli gelişmiş olduğunu hep birlikte gördük. AB ilişkilerinde, Kıbrıs ve Kuzey Irak politikalarında nasıl satışa geldiğimız ortada. Âycell'in Berlusconi'ye 'tamamen duygusal' gerekçelerle nasıl pazarlandığını unutmadık. Telecom Italia'nın bugünlerde yaptığı 'Türk Telekom tehdidi' gibi kaç tehdide kapı açıldığını ise düşünmek bile istemiyoruz. Parayı veren düdüğü çalar mantığıyla en çok parayı veren hepsini alır gider derken sanki Kelepir çîftlik 'oyuncak' sattığınızı düşünüyorsunuz. Ama sizi milletimiz değıl, 'uluslararası spekülatörler' çok takdir ediyordur muhakkak! Sizi denetlemeye gelen ve kendilerinden bir lıse talebesi edasıyla 'aferin' almaya pek hevesli olduğunuz 'hocalarınız' da ayrıca takdir ediyorlardır. 'Yabancılara toprak satışından kimse endişelenmesin; ülkemizde toprak satın alan yabancılar üretime ve ülkenin kalkınmasına katkı sağlıyorlar' denmişti; üretim nerede, katkı nerede, gören var mı? Bir zamanlar Filistinli Araplar da sizin gibi düşünmüşlerdi herhalde. Şimdi; sahibi oldukları o eski toprakiarda ıçinde bulundukları durum bilmem size bir şey ifade etmiyor mu? Iktidar süresince satacağınız varlıkları ikame edebilecek, ülkeye unutulmaz bir eser mi kazandırdınız ki aklınıza gelen her şeyi satabileceğinizi vaat ediyorsunuz? Bir ERDEMİR, bir TÜPRAŞ, bir Karakaya Barajı ayarında sizin yaptığınız ne var? Ticarette satanın değıl, alanın kazandığını basit bir ticari kaide olarak bu işin içinden gelen sizler de iyi bilirsinız. Bu bilgiye rağmen 'her şeyi yabancılara satarım' cümlesinden en ufak bir iyi niyet göstergesi çıkarmamız mümkün değil. Ama 'tüccar siyaset' zihniyetine sahip olanlardan başka bir şey de bekleyemezdik. Herkesin ıktidarı neden pışpışladığını anlamanız için Türkiye'yi uluslararası arenada 'kelepir ülke' durumuna düşürdüğünüzü kavramanız gerekiyor. Ama hâlâ satarım diyorsanız, kendi evinizi, arabanızı; bilemediniz kendi itibarınızı satabilirsiniz. Yok illa 'her şeyi yabancıya satarız' diyorsanız bu millet de size, 'Önce git Samanpazar'ında babanın malını sat' der. Çünkü Türkiye 'babanızın çiftliği' değil!" GitJişat Zafer Demir: "11 Mayıs gecesi TRT 1 'de yayımlanan 'Dinin Hayatımızdaki Yeri' programına bir seyirci görüşünü iletiyor -. ve bu program sayesinde elindeki içki kadehini bırakıp aptes alarak huzura eriştiğini öğreniyoruz. Türkiye'nin nereye götürüldüğünü ise daha sonra öğreneceğiz!" SESSÎZ SEDASIZ (!) Müstehcenlik aldı başını gidiyor! SAMSUN Sanat Tiyatrosu, "Yobaz" oyunu ile turneye çıkmış, Güneydoğu Anadolu'yıı dolaşıyor. Oyun, din bezirgânlarının inanç sahibi insanları nasıl kandırdığını anlatıyor. Fakat Güneydoğu'da bazı valiler halkın bu oyunu seyretmesini sakıncalı buluyor. Gerekçesi de müstehcenlik! Hem de oyun hakkında hiçbir şikâyet olmadığı halde. Aynen Şırnak Valiliği'nin yaptığı gibi: "Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu'nun 11. maddesinin a bendinde, 'genel ahlak ve edep kurallarına aykırı olarak, utanç verici tavır ve davranışlarda bulunanlar ile bu nitelikte gösteri yapanlar herhangi bir müracaat veya şikâyet olmasa bile engellenir' denilmekte olup iş bu madde uyarınca oyun uygun görülmemiş olup ilgiliye tebliğ edilmiştir falan filan." Öte yandan "Televizyon Valisi" de Digiturk'un paralı televizyon yayını içinde hem ek ücretli ve hem de şifreli kanalları şikâyet olmadığı halde erotiğin de ötesinde "porno" bulup kapatıyor. Yakında, televizyonlarda türbansız kadın görüntüsü ve tiyatrolarda türbanlı dahi olsa kadın oyuncu müstehcen sayılırsa hiç şaşmamalı... Yüksek Yerilim Hattı erdincutku'' yahoo.com Bu hükümet daha çok öbür dünyaya yatırım yapıyor. ÇED fcÖŞESİ OKTAY EKİNCt Bilimsellikte 'dokunulmazlık' "Dokunulmazhk" denilince ak- la hep "milletvekilleri" geliyor.. Çünkü bu olanak, "nıillet"in haklannı korumak için "vekirie- rinin alabildiğine "özgür" davfa- nabilmelerini amaçlayan evrenSel bir demokrasi kuralı... Ancak t u- nu unutturan en "adi suçlar" i(:in dekullanılıroldu... Bir bakıma "paılamentonun saygmhğı"nı da gözeten dokunul- mazlık, tam tersine bu "milli ku- rum"a yakışmayan kimi suçlulan da "korumaya" dönüşünce, halkın gözünde artık hiç de lıak etmediği »şekilde "suçlularuı kayırılnıasr "^anlamına geliyor... "i Ne var ki dokunulmazhk, sac e- 'ce siyasal yaşamda geçerli değil. -.Örneğin "bilim" alanında da te- !jmelde toplum yarannı gözeten o îcutsal amacının dışında kullanıla- ^biliyor. * Tıpkı "parlamcntonun saygınlı- »ığı" için üyelerine u Suçlusun" de- Jıilemediği gibi, "bilimin saygınlı- Erdoğan Başol (Bulgaristan'ıla ödiil alan karikatürü) ğı" adına da bu alandaki kimi ya tı- lışları ve aynıazhklan eleştirrm;k ;kolay değil. Çünkü, bu kez de karşımza "fei- limscldokunulnıazlık" çıkıyor. Uı- rakın iyi niyetinizi, yerden göğe ka- dar hakh olsanız bile "akadcmik kimlik"leri zedelediğiniz gerekçe- ,siyle her türlü eleştiriniz "biliııe hakaret" kabul edilip, "bilim d« ş- manı" bile ilan edilebiliyorsunu?... Dahası, yine bilim dünyamızfla birçok "bilim dışı" tutumlar, kja- rarlar ve üstelik bundan "çıkarsağ- lamak" bile "bilimin saygınlığuıa sığuularak" gerçekleştiriliyor. Çünkü akademik kimlikler "biüı «- leözdeş" sayılıyor; böylece hatala- ra da "dokunulmazlık" kılıfı bi< i- Aiyov... Böylesi davranışlar içinde olân • kimi bilim insanlarının, toplum içinde "siyasetçiden daha temii" •olarak dolaşmalarına sessiz kai- mak ise yıllardır yine "bilimin hö- tın"na sineye çekiliyor... Ne var ki ulus olarak bilime su- samışlığımızdan kaynaklanan bu açık "hoşgörü"nün bile uyarıcı olamadığı; hatta "cesaret" verdiği; . bilime bilimsel kimlikleriyle ters düşenlerin çoğalmalarından anla- şılıyor... I Bu gözlemlerimizin "herkesj" kapsamadığını belirtebilmek için bazı örnekler gerekiyor: j Yazıya ilham verenler arasıncjla öncelikle kimi "bilirkişiler" var. Daha doğrusu "bilirkişilik kurü- mu"ndan aldıkları dokunulmaz- lıkları... Özellikle yargıda, hâkimlerin "larklı uzmanhk gerektiren" ko- nularda "bilirkişiler"in görüşünü almalan çokdoğal. Sonunda kara- rı elbette yine hâkim veriyor ama bir uzmana "Sen bunu iyi biliyor- sun, nedersin" diye sorulduğunda, yanıtının tersine karar vermek ko- lay mı? Temelde "bilime" duyulan bu "güven" içinde üretilmiş bilirkişi raporlanna itiraz hakkı olsa bile, "müelliflerinin" adeta "dokunul- mazlığı" var. Dahası o konuyu "bilmediği" ortaya çıksa bile "bi- lirkişilik künliği"ne asla bir söz söylenemez... Ve aynı kişiler, yine de bilirkişilik yapmaya, bundan para kazanmaya ve hatta "kazan- dırmaya" devam ederler... 'Tarüşılmaz' üniversiteler Kimi "üniversite"ler için de ay- nı durum geçerli... Yöneticileri demok- rat ve hoşgörülü olsalar bile, o üniversitedeki herhangi bir eğitimin, örneğin "yetersizliği''ni ya da "ülke koşulları- na ters düştüp"nü bir söyleyin bakalım, başı- nıza neler gelecek... Alacağınız ılkyanıt, ünıversitenin yetiştir- diği kuşaklara ve say- gın hocalanna "haka- ret" etmiş olmanızdır. Ardından gelecek tepki de "bilimle bütünleş- miş kurumsal kimliği küçük düşü- riicü" tavrınızadır. Yani "dokunul- mazhk" öylesine hâkimdir ki do- kunanın haklı ya da haksız olduğu bile asla tartışılamaz... 'Karar'sız karaıiar Konunun örnekleri arasında "Koruma Kurullan"nı da sayma- dan geçmek olanaksız. Tarihi ve doğal mirasımıza karşı şu "genel duyarsızhk" içinde, bu değerleri- mizi "korumak"la görevli kurul- larımızı "yıpratmamak" elbette ki temel göreviraiz. Kaldı ki zaten çı- kar çevreleri ile onlara yakın med- ya ve siyasetçiler, yıllardır Koru- ma Kurullan'na yükleniyorlar... Ancak bu kurullarımızda da ba- zen öyle kararlar üretiliyor ki "Yanhş yaptınız" denildiğinde; "bilimsel özerkliğe müdahale" sa- yılıyor ve asla tartışma olamıyor. Hatta bazen de "kararsız karar- lar" alınıyor ve insanlar ne yapa- caklarını şaşınyorlar... Oysa bilim, her şeyden önce "açık"lığı ve "anlaşüır"lığı içer- miyor mu? Evet... Dokunulmazhk konusu, milletvekiUeri ile sınırlı kalan bir kavram oldu. Ne var ki aynı konu- da benzer durumları yaşadığımız bilim dünyamızı da "dokunulmaz- hğa sığınmadan" bu ülkeye hizmet etme kültürüne kavuşturmamız gerekiyor... oekinci(//cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakı turk.net ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraciuı mynet.com J a&k, HARBt SEMİH POROY semihporoy(d yahoo.com HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA hayatepikiı mynet.com URFA'DA "DİNLER PARKI" KURULACAKMIŞ!.. r TARtHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Mayıs www.mumtaz-arikan.com GünSM Büyük "-. TACNA-AR/CA SORUNU 1923'DA 8U6ÜKI, P£#U l/£ ŞİÜ, ABP ' N'M Ğ , 4O Y/U Ç Ş Ç üzeee ıroPLANMişrr. VE BOCİVYA İTTİFAZtA/A KA&Ç( "PAS/&K: Stf- VSlÇt'Mr (jf8?3-i861J AS424A/P/Ğ/ St/SAOA TACNA İL£ ARICA KeNTLBBİMİ /?GAt erMİŞTİ. ÇÖZÜMÜ UZUN ZAHAAN ALM/Ç, SO- , 77ICAJA '/I/W PEHia'yA, ARlCA'NtN İSE ŞİU'YE BlRAICtLMASf K/teARtMA VA&ILMrŞT). BU 4GADA Ş'Lf, P£GU 'YA & AJİL.YOM DOLA/5 İ ÖÜB/UEYİ /&4&UL ETMİŞTİ. , AISfcA UMAfJINt GÜMGÜ MEPBU KULLAMABİLeCeKTl. BÖLGEPE YEAJt DO- ĞAAJ ÇOCUICLAR.. Üİ-KE TTEKCMtMİ 2-1 Y/4ŞINA OE&İM YAPABLSCEKT- P&ru'ntın simgesı SAYFA 17 GÖRÜŞ ALPASLAN BERKTAY Saygınlık.. Ciddiyet.. Ağırlık.. Aylardır Bush'tan bir randevu koparamayan Tay- yip Erdoğan, onunlaarasını düzeltebilmek için ken- dine bir "misyon" yaratıp Israil'e ve Filistin'e gitti. Iki ülkenin arasını bulacak, Ortadoğu'da barışı ve dengeyi sağlayacak, böylece "tarihi" bir rol de oy- namış olacaktı! Gelin görün ki işler hiç de umduğu gibi olmadı, Şaron da, Filistin Başbakanı da hiç il- gi göstermediler. Turistik bir geziden öteye geçme- yen program da birfiyasko oldu. Tayyip Erdoğan bu duruma nasıl düştü? Kendisi, yine böyle, kendi kendine kalkışıp daha hiçbir resmi sıfatı yok iken Bush'un kapısına varıp saygılarını ve bağlılığını sundu. Schröder'e de ay- nı şeyi yaptı. Ciddiye alındığını kanıtlamak için de 15 günde 50 bin kilometre yol gidip 16 hükümet ve 2 devlet başkanı tarafından kabul edildiğini duyur- du! Bir çırpıda, "Ben değiştim. Gerekirse papaz kılı- ğına bile girerim" dedi. "Zina suçtur" dedikten 24 saat sonra Strasbo- urg'da TV'lerin karşısında, aynen "Zina suç değil- dir" dedi, hep izledik. Bunu söylerken niçin kızardı, ezilip büzüldü? Güney Kore'den limuzin istedi. Verdiler. Schrö- der'den de bir helikopter istedi, amaalamadı. Adam gülerek, bunun yerine bir "Mercedes" sundu. Bu kez helikopteri Putin vaat etti, adı da "Erdoğan he- likopteri"\ Birde durup durup bağırıyor. Tayyip neden bağı- rıyor? Ne zaman sıkışsa, etinden parça koparılmış- çasına avaz avaz, yüzü pençe pençe, gözleri çak- mak çakmak, haykırıyor. Attan düşünce, çamlarde- virdikçe bağırıyor. Böylece daha etkili, daha inan- dırıcı olduğunu mu düşünüyor, yoksa kendi sesin- den kendisi de mi etkileniyor? Benzetmek gibi ol- masın, Hitler de böyle bağırırdı ve bu, ona yarama- dı. Kıbrıs 3 Ekim'de gidiyor, Kuzey Irak'ta kırmızı çiz- gi filan kalmadı. 3 Ekim'de de bağıracak mısınız? Recep Tayyip'in durup dururken yaptığı Kenya, Güney Afrika, Güney Asya gezilerinin, oralarda boy göstermekten ötede biranlamı, ciddiyeti var mı? Yoksa, böylece Bush'un verdiği "değişik kül- türleri, kıtaları yakınlaştırma" görevini mi yerine getiriyor? Köpek-kedi davalarıyla para kazanılır, saygınlık ve ağırlık ise asla! Beri yandan, dünyanın hangi ülkesinde aklı ba- şında bir meclis başkanı, ilk iş, "Inadına türban!" de- yip arkasından "Şeyini şey yaptığımın şeyi!" diye yapıştırır (ömrümde böyle şey duymamıştım, ya siz?), "Anayasa Mahkemesi'ni kapatınm!" diyebi- lir? Dışişleri Bakanı'na gelince.. Türk askerinin başı- na Coni'ler çuval geçirdiklerinde, o, "Rumsfeld haklı! Wolfowitz haklı!" diyor. Ebu Garib'deki iş- kence sahneleri yayımlandığında, "Demokrasinin zaferi!" diyebiliyor. Siz kimden yanasınız? ABD'nin her dediğini yapmak zorunda mısınız? Her şeyiniz- le bağlandığınız Bush elinizi bıraktığı an, nesiniz? In- cirlik'i niçin verdiniz, "insaniamaçla" mı? Recep Tayyip neden kendisini ciddiye aldıramı- yor? O çok güvendiği "vücut çalımı" artık etkisini yitirdi mi? Bunca akrobasi, kapı kapı dolaşmak, ters mi tepti? Saygınlık, ağırlık, inandırıcılık nasıl bir şeydir, na- sıl elde edilir, nasıl korunur? Ya açıkgözlülük ya da saygınlık... Önce kendinize saygınız var mı? Bir de- diğiniz bir dediğinizi tutmazsa, kişiliğiniz ve saygın- lığınız olmazsa, ne Isa'ya yaranabilirsiniz, ne Mu- sa'ya... Son Israil-Filistin fiyaskosundaki gibi... Şu durumunuzda, Şaron'un ve Filistin Başbakanı'nın ziyaretinizi ciddiye almamalarından daha doğal ne olabilir? Bu ülkenin, olanca yoksulluğuna karşın, tüm dün- yada seçkin, saygın bir yeri vardı; onu hızla, miras- yedice harcadınız! Yeni TCY ile saygınlık kazanıl- maz! Teslimiyetçilikle ulaşabileceğiniz noktadasınız. Evet, önce, kendinize saygınız var mı? Yoksa, bu, nostaljik bir sözcük mü? B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 4/ 6 7 SOLDANSAĞA: 1/ Meyvesi iri ve yuvarlak, kabuğu koyu kırmızı olan bir kiraz cin- si. 2/Niğdeve Nevşehir yö- resinde yeti- şen, kaliteli bir şarap ve- ren beyaz üzüm cinsi... Antalya ve Fethiye körfezleri arasında yer alan ya- rımadanın adı. 3/ Dayanıklı bir yün kumaş... Şama- nizm'in din adamla- nna verilen ad. Aritmetik hesap yapmakta kullanı- 8 lan, birçok devingen 9 parça dizisiyle donatılmış düzenek... Lityum ele- mentinin simgesi. 5/ Köfteyle servis yapılan bir türpilav. 6/Eski dilde su... Müjdeli haber. 7/Yaz yağmuru... Kapalı bir yerin ısısını ayarlayan ay- gıt. 8/ Osmanhlar döneminde harman ürünlerin- den onda bir oranında alman vergi... Baymdır, mamur. 9/ Elazığ yöresinde yetişen ve şarap ya- pımında kullanılan kırmızı üzüm cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yağı ahnmış sütten ya da yoğurttan yapılan peynir... Arka, art. 2/Gözleri görmeyen... Deniz- cilikte "alt, aşağı" anlamında kullanılan sözcük. 3/ Suudi Arabistan' ın para birimi... " Söz ola ağu- lu aşı / Bal ile — ede bir söz" (Yunus Emre). 4/ "Gümüş sepet" de denilen, pembe ya da beyaz çi- çekli bir süs bitkisi... Radyum elementinin sim- gesi. 5/ Bir kabın üstünü örtmeye yarayan nesne. 6/Argoda esrar... Kabuğu dökülmüş ağaç. 7/Hi- le, düzen... Bir şeyden kalan kötü iz. 8/Bilecen... Eski dilde yılan. 9/lskambillerle oynanan bir tür oyun... Tanrıtanımaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle