17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2005 ÇARŞAMBA SOYLEŞt CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, AKP'nin Türkiye'nin kınlma noktalarını zorladığını söyledi 'Hükümet halktankaçıyor'Onur öymen: "Toplumdaki birikimin tehlikeli boyutlara ulaşmaması için supaplardan biri Meclis'tir. Hükümet temel konulan Meclis'e getirmelidir. Ancak hükümet Meclis'ten kaçıyor. Işte Incirlik konusundaki anlaşma. Bir sonuca vanlacaksa bunun mutlaka Meclis'ten geçmesi, bu konudaki gelişmeleri Meclis'in bilmesi gerekir." MUSTAFABALBAY ANKARA- ÇHP Genel Başkan Yar- dımcısı Onur Öymen, AKP ıktidan- nın Türkiye'nin kınlma noktalannı zorladığını, halkın tepkisini anlaya- madığını söyledi. Türkiye'ye "savaş kaybetmiş ülke muamelesin yapıldı- ğını vurgulayan Oymen, medyanın da haber verme işlevinı aksattığını, basın özgürlüğüne basının darbe vurduğu- nu belirtti. Öymen'in Cumhuriyet"in sorulanna verdığı yanıtlar şöyle: - Türkiye nasıl yönetiliyor? ONUROYMEV- Türkiye devleti- nin temel yapısının ne dereceye kadar muhafaza edildiği, Atatürk'ün kur- duğu cumhuriyetin temel dırekJerine ne ölçüde saygı gösterildiği konula- nnda kaygılanmız var. Türk demok- rasisini demokrasi yapan unsurlann ba- şında laiklik gelir. Sistemden laikliği çıkanrsanız geriye bir şey kalmaz. Türkiye bunu başarmış bir ülke ama şimdi Türk toplumunun dokusunu bozma girişimleri var. Laikliği başka türlü tarif etme eğilimleri var. - Ilımh tslam moddi gibi mi? ÖYMEN- Laikliği din ve devlet iş- lerinin birbirinden aynlması gibi de- ğil de, din özgürlüğü gibi tarifetme eği- limleri var. Yabancı ülkelerden de ba- zı telkınlerin olduğu anlaşıhyor. Tür- kiye'yi ılunlı îslam devleti haline ge- tirme, böylece öteki Müslüman ülke- lere, Batı yanlısı, laiklik yanı aşındı- nlmış bir model olarak sunma eğilim- leri var. Bizi endişelendiren budur. irak örnefll - Bu konuda Baü ile AKP hüküme- ti Türkiye'ye karşı anlaşmış gibibir ha- va sezüryor. Öyle mi? ÖYMEN - Türkiye'ye karşı değil- se de Türkiye'nin devlet sistemini ve temel taşlannı değıştirme konusunda aym görüşü benimser gibi, görüş ya- kınlığı içindeymiş gibi gözüküyorlar. Biz bundan endişe duyuyoruz. Şim- di bunun çok tipik bir örneği var Mec- lis'te. Biz birkaç ay önce Irak'la ilgi- li bir ortak karar tasansı çıkaracaktık, her konuda anlaştık, bir kelime yüzün- den çıkamadı tasan. 0 da şu: Biz, ye- ni kurulacak Irak Cumhuriyeti'nin de- mokratik ve laik olmasını istedik. Hü- ÖYMEN: YOLSUZLUKLAR HALKIN REJlME GÜVENÎNİ SARSIYOR CHPseçenekolduğu için hedef- İktidan çok net ifadelerle eleştirdiniz. Tophun da ar- ük AKP'den umudunu kesryor. Bunun yerine ne koya- cağız, sorusuna yanıt arrvor. Bu soruya yamtnuz ne? ÖYMEN - Biz diyoruz ki Türkiye'nin tüm bu sorun- lanna çözüm CHP'dedir. Çünkü biz bir taraftan temel dünya görüşümüz itibanyla Atatürk'ûn kurduğu dev- let düzenine sahip çıkan bir partiyiz. Bir taraftan da Avrupa'nın insani değerleriyle demokrasiyle örtüşen bir partiyiz. Biz başkalan gibi gömlek değiştirerek ik- tidara gelme heveslisi değiüz. Ancak bizi iktidara al- ternatif görüntüsünden uzaklaştırmak istiyorlar. Basın da partinin içindeki her şeyi büyütüyor ama. partinin görüşlerini çoğunlukla yazmıyor. Hiçbir ülke yoktur ki, o ülkede muhalefet boy hedefı yapılsın. - CHP'nin içiyle uğraşıyorlar djyorsunuz ama, CHP yönetimi de bu konuda malzeme venniyor mu? ÖYMEN - Böyle bir görüş olabilir ama, partinin içıyle ilgib haberlenn temel hedefı partıyi zayıflatmak. - Sokaktaki insana göre yolsuzhıkla mücadeiede bu ik- tidar da umut vermiyor. Siz nasıl görüyorsunuz? ÖYMEN - Önceki iktidarlardan daha da kötü. Bakınız şimdi Türkiye bu iktidar zamanında A\Tupa'da yol- suzluklann en fazla olduğu ülke durumuna geldi. Da- ha önceden sondan ikinciydik, şimdi sonuncu olduk. Çünkü bir toplumda yolsuzluklar hastahk haline gel- mişse bu rejime de zarar verir. Halkın rejime olan gü- venini sarsar. Yolsuzluklarla mücadele aynı zamanda bir rejim sorunudur. - AKP, Cemal Kaya'yı feda ederek aklanmak istiyor. CMabiörmi? ÖYMEN - Tam tersi... Onu bu karara iten nedenlerin açığa çıkması gerekir. Bir tek iddiayı bile cevapsız bı- rakmayacaksınız. Bunun yolu da yargıya gitmektir, yargılanmaktır. Öymen, hükümetdtş baskdar karştanda çaresiz kalınca halkın tepki gösterdiğini söykdL (Fotoğraf: KORAY AVCI) kümet laik kelimesine karşı çıkü. -AKP iktidannın 2yıh dotdu. Bu sü- re içinde sözünü etâgmiz sistem yıpran- ması hangi noktava ulaşü? ÖYMEN - Biz, gözle görülür bir şekilde aşınma yaşandığı kanısını ta- şıyoruz. Uzun yıllardan beri belli ba- zı örgütlerin etkisiyle eğitimde ve top- lum hayatında dini egemen kılmak, dı- ni yol gösterici kılma, din esasına gö- re devleti yönlendirme eğilimleri güç- lü bir şekilde varhğmı sürdürüyor. Atatürk'ûn kurduğu temel cumhuri- yeti, yörüngesinden saptırmaya çalış- mak bu ülkeye yapılabilecek en bü- yük kötülüktür. -AKP'nin kendiiçgündemiyle Tür- kiye kamuoyuna sunduğu gündemi arasında bir farkniık mı var? ÖYMEN - AKP'nin iktidara gel- meden önce halka vaat ettiği husus- larla iktidara geldikten sonra yaptık- lan birbirinin üstüne oturmuyor, ör- tüşmüyor. Yani halktan oy alırken biz iktidar olursak Irak'a Türkiye'de bir savaş açılmasına dahi imkân verecek tarzda yabancı askerleri gelip ülke- mizde konuşlandırabiliriz anlamına gelecek hiçbir şey söylemediler. Kıb- ns'ta bu verdikleri tavizi verebilecek- leri yolunda hiçbir izlenim vermedi- ler halka. 'Hükümet careslz kalıyof - Son dönemdeuhısai davatansavun- mak neredeyse suçflanedilecek- ÖYTVIEN - Evet, dış bashlar ve ta- leplerkarşısında hükümet çaresiz, tep- kisiz kalınca toplum tepki gösteriyor. Bunu böyle bir ırkçı, mılhyetçi bir ha- reket gibi değerlendirmek çok yanlış- tır. tstanbul'da binlerce, on binlerce evin balkonundan bayraklar sarkıtıldı. bu orada oturanlann ırkçı olduğu an- lamına gelmiyor. 0 insanlarm bu tep- kiyi paylaştıİdarı anlamına geliyor. Anadolu'nun her yerinde bayrağa say- gı gösterileri yapdırken, bayrağa halk sahip çıkarken ırkçı, kafatasçı bir yak- laşım sergilediği için yapmıyor bunu. -Bir anlamda tepki hüküınetin tep- kisizligine diyebüir miyiz? ÖYTMEN - Aynen." Halk, Türki- ye'ye yönelik haksız saldınlan, milli gururumuzu rencıde eden baskılan ve bu baskılar karşısında hükümetin çaresizliğini protesto ediyor. Bizim gördüğümüz, hükümetin, bu iktidann kınlma noktası burasıdır. Çünkü bi- zim hissettiğimiz kadanyla iktidann, iktidar partisi içinde de bu teslimiyet- çi yaklaşımlara tahammül edemeyen insanlarm sayısı az değildir. Hem par- lamento içinde hem parlamento dı- şında bizim halkımızın hangi görüş- te olursa olsun, tahammül edemeye- ceği yaklaşım teslimiyetçi yaklaşım- dır. Ve işte iktidann da kınlma nok- tası budur. Son zamanlarda büyük bir inişe geçmişse iktidar, bence bunda bu teslimiyetçi yaklaşımlann çok büyük birpayı vardır. Başbakan'ın söylem de- ğiştirir gibi olmasımn nedeni de bu- dur. 'ttalkı göz ardı edemezslnlz' - Kınlma noktası dediniz. AKP'nin içindeki kınlmadan söz edilebilir mi? ÖYMEN - Hem AKP'nin içinde hem genel olarak devlet yönetiminde. Çünkü neleri yapamayacaklarını gör- meleri lazım. Birparti çoğunlukla tek başına hükümet olsa bile yapamaya- cağı şeyler vardır ülkede. Bunlardan bir tanesi, hükümetler, milli çıkarla- n, milli haysiyeti ilgilendiren konular- da duyarsız kalamaz. Aldığınız oy ne olursa olsun, şu veya bu düşünceyle şu veya bu beklentiyle, endişeyle ya- bancılardan destek alma umuduyla bu milletin benimsediği milli dava- larda halkın duygulannı göz ardı ede- mezsiniz. Örneğin Kıbns böyle bir konudur. Göz ardı ederseniz bırikime yol açar. Bu birikim toplumu çok ra- hatsız edici boyutlara ulaşabilir. Bu- nu istismar edenler çıkar. Bazı olay- larda gördüğümüz gibi yasadışı eylem- lere müsait bir ortam yaratır. Bir kı- vılcımla parlayacak bir sosyal biri- kim oluşturur. İşte hükümetin yanlış ve duyarsız politikalan maalesef ül- keyi bu noktaya getırmektedir. Konular Meclis'e gelmell' - Meclis, bu tablonun neresinde? ÖYMEN - Toplumdaki bınkımin tehlikeli boyutlara ulaşmaması için supaplardan biri Meclis'tir. Hükümet temel konulan Meclis'e getirmelidir. Ancak hükümet Meclis'ten kaçıyor. iş- te Incirlik konusundaki anlaşma. Bir sonuca vanlacaksa bunun mutlaka Meclis'ten geçmesi, bu konudaki ge- lişmeleri Meclis'in bilmesi gerekir. -Görünen o ki hükümetsadeceMec- üs'ten değü halktan da kaçıyor. ÖYMEN- Uzunca bir süre halka te- peden bakan bir yaklaşım benimsedi- ler. Çiftçilere, memurlara, işçilere, iş- sizlere, yani hükümetten belli talep- leri, şikâyetleri olan halk kesimlerine karşı tepeden bakıcı, halkı küçümse- yici bir yaklaşım benimseyerek halk- ta büyük bir tepkiye yol açtılar, biri- kime yol açtılar. -AKP bir bakuna sözünü ettiğiniz kırrimanoktalannızortuyor.Bununso- nucu nereye vanr? ÖYMEN - Evet zorluyor. Demok- rasilerde en yapılmayacak şey, halkın tepkilerini göz ardı etmektir. Halkın tepkisini göz ardı ettiğiniz zaman varacağınız sonuç, hem sizin için hem ülke için iyi bir sonuç olmaz. O bakım- dan neyi yapıp neyi yapamayacağım çok iyi görmek lazım. Dış politika almak değil, vermek üzerine- Toplumda Kıbns'la ilgili bir birikim hissedi- yormusunuz? ÖYMEN - Türk halkı Kıbns'a miüi bir dava gözüyle bakıyor. Hükümet bu konuda her türlü tavizi verebileceği izlenimini uyandırdı. Bu çok tehlikeli. Biz her tavize hazınz ama, Rumlar bu yılı EOKA yılı ilan ettiler. EOKA bir terör ör- gütü. Böyle bir hükümeti tanımaya hazırlanıyor- sunuz. - Siz dipknnasinin her kaünda görev yaptunz. :'Onlar ne adun attıysa bir fazlası bizden' sözü dipjomatik bir tanım nudır? ÖYMEN - Diplomasinin lügatında böyle bir şey yoktur. Bir adım ıleride olacağım dedığınız- de, karşı taraftan daha çok taviz vereceğiz demek- tir. Halbuki diplomaside taviz gayet tabii ki ve- rilir ama bu tavizlerkarşıhkh ve dengeli olur. Tür- kiye sanki savaşı kaybetmiş bir ülke gibi, karşı tarafın isteklenni kabul etmeye mecbur bir ülke gibi ortaya çıkarsa doğru bir iş yapmış olur mu? - Türkrve giderek her şejin istenebüeceği bir ülke haline mi geliyor? ÖY'MEN - Dikkat ederseniz hükümet dış po- litikada daima kime neyi verebiliriz konusunu tartışıyor. Kimden ne alabilinz, değil. Diplo- maside marifet ne verebiliriz değil, ne alabili- riz sorusuna cevap aramaktır. Ege'de şimdi du- rup dururken casus belli koşulunu kaldıralım diye çıktı Meclis Başkanı ortaya. Ne karşılığın- da? Biz sorduk Yunanıstan Dışişleri Bakanı gel- diğinde, sizin karasulannı genişletme konusun- da 31 Mayıs 1995'te aldığınız karan değiştirme, gen alma yolunda bir eğilimıniz var mı, girişi- miniz var mı? Hiç ce\ap bile vermedi. Yani san- ki Osmanlı'nın yıkılma dönemindeyiz, gerile- me dönemindeyiz. Her an birilerine bir şey ver- mek zorundayız ki. suyun üstünde kalalım. - Ekonomide de avıu tabio. LMFnin her iste- mi doğal olarak kabul görüyor» ÖYMEN - IMF'ye tabi ohnayı, IMF'nin her dediğini yapmayı marifet sayıyoruz. Halbuki başka ülkeler IMF ıle bizden çok daha iyi mü- zakere ediyorlar. Faiz dışı fazla oranı konusun- da vs. yani yahnm yapacak olanaklanmızın tü- münü borç ödemeye ayınyorsunuz. Buna rağ- men borçlanmz artıyor ve ekonominin yönlen- dirilmesinde de IMF'nin yörüngesine tamamen ülkeyi sokuyorsunuz. Oysa IMF bir itfaiye gi- bidir. Eviniz yamyorsa yardım istersiniz, geür yangım söndürür. Ama yangın söndükten son- ra sürekli olarak evinize su sdcarsa o evinizde oturamazsınız. Basın özgürlüğünü yine basın engelliyor - Medyanm iktidara verdiğı pri- mi nasıl değeriendiriyorsunuz? ÖYMEN - Medya yapısını çok endişe verici olarakgörüyoruz. Tür- kiye'de böyle birdurumabiz hiç rast- lamadık şimdiye kadar. Temel gö- rev de halkı bügilendirme görevi- dir. Ondan sonra dilediğiniz yoru- mu yapabılirsiniz, istediğiniz par- tiyi, istediğiruz görüşü eleştirebüir- siniz, basın özgürlüğünün doğal bir icabıdır. Türkiye'de basın özgürlü- ğünü basın engelliyor. Siz işinıze gelmeyen ve hoşunuza gitmeyen haberleri görüşleri halka yansıt- mazsanız basın özgürlüğüne siz za- rar vermiş olursunuz. - Basın özgürlüğüne basın zarar verijwr \ani_. OYMEN- Evet. Meclis'te me- sela, en önemli konulardan biri Ermeni soykınmıyla ilgili görüş- me yapıyoruz ve ana muhalefet partisi olarak şimdiye kadar hiç söylenmemiş bazı şeyleri söylüyo- ruz, bazı belgeleri açıklıyoruz, er- tesi gün bakıyorsunuz, bazı gaze- telerde bir satır yok. Fakat o gaze- telerin bir tanesine bakıyorsunuz, Türkiye'nin bu girişiminin Tür- kiye'yi rezil edeceğine dair tam sayfa bir makale yayımlanıyor. Yani bazı gazetelerimize göre Tür- kiye'nin çıkarlannı savımmak ne- redeyse utanılacak bir mesele gi- bi geldi. Öyle bir anlayış yayılıyor ki, artik ulusal çıkarlan savunrnak ayıptır. Siyasi otorite susunca Özkök konuştu Onur Öymen, bazı gazetecilerce ulusal çıkarlan savunmanın a\ıp olarak yorumlandığuu söyledL - Genelkurmay BaşkanıOrgene- ral HimiOzkök'ünkonuşmasmına- sıl değerlendirhorsunuz? ÖY'MEN-Acaba Genelkurmay Başkanı niçın bunlan söylemek ge- reğini duydu? Sorulması gereken soru budur. Aslında onun söyledi- ği konulardan pek çoğu hükümet tarafindan dile getirümesi gereken konulardı. Bu konulan hükümet yeterince açıklıkla dile getirmedi- ğı için mi acaba askerler bunlan söylemek ihtiyacını hissediyorlar. Ama askerlerin politikaya kanş- mak istemediklerini biliyoruz. Bu- na rağmen böyle bir ortamda aca- ba niçin Genelkurmay Başkanı bü- tün bu söylediklerini açıklamak zo- runda kalmıştır? Benim şahsen görüşüm, siyasi otorite halka ye- terince açık mesaj veremediği için Genelkurmay Başkanı kendisini bu konularda tavır almak zorunda hissetmiştir. - AKP'nin konuşmaya bakışı da netdeğildL. ÖYMEN-Hep öyle... Kara kuv- vetleri Komutanı kalkıyor geçen- lerde Güneydoğuda terör tehdidi- nin arttığmı söylüyor. Ocalan'ın yakalandığı dönemdeki düzeye ulaştığım söylüyor. Kuzey Irak'ta teröristlerin Türk smınna yakın yerde konuşlandığını söylüyor. Bu- nu söylemek Başbakan'ın, Içişle- n Bakanı'nın, Dışişleri Bakanı'nın görevi değil mi? Niye onlar söyle- mıyorlar? AVRUPA'DAN GURAYOZ Hızlı ve Gizli Neoconlar ellerini çabuk tutmaya bakıyorlar. Ikincidönemlerini iyi değerlendirebilmek, politika- lannı ABD'de ve tüm dünyada kalıcılaştırmak için "atom karınca" gibi çalışıyoriar. Çat kapı burda- lar, çat kapı orda. Onlann hızlarına ve becerilerine yetişebilmek neredeyse imkânsız. Bu arada usta- ca sahneye koydukları şaşırtma manevraları, ço- cuklann bile yutmayacağı şantajlarla koca koca dev- letleri hizaya getirmekteki maharetieri gerçekten akıllara sezadır. Dört koldan çalıştıklannı unutmamakta da yarar var. IMF'in ikizi, ikilinin "iyipolisi" Dünya Bankası'nın başına geçirilen akbaba Wolfovitz herhalde bir be- lirti, abanın sopaya dönüşeceğinin, dağıtımın da- ha akıllıca yapılacağının işaretidir. IMF eski baş- kanı Köhler'in Almanya'nın başına geçmesi de fena olmamıştır bu arada. Şans yardım ediyor, Ka- tolik kilisesinin ruhani lideriiğine "Opus Dei" dos- tu, "Hitlergençliği"nden gelme, önceki yüzyılın ilk yansından kalma, fanatık Kardinal Ratzinger'in se- çilmesi, müthiş zaman kazandıran bir gelışme ol- muştur doğrusunu isterseniz. Bir "Bush muhalifi" görünümündeki Macar asıl- lı Amerikalı spekülatörSoros'un faaliyetleri de pek çok yerde zemini pek güzel tesviye etmekte, şık "devrimler" gerçekleştirmektedir. Unutulmaz hizmetler bunlar. • • • Hızlı, aynı zamanda gizlidirler. Açıkladıkları, işlerin olmuş bitmış kısımlandır. Olacakları genellikle perde arkasında ve çabucak planlamayı, ilişkileri gizlice kurmayı, kesin sonuç alıcı yöntemleri seviyoriar. En hızlı ve gizli çalışan- lardan birisi Pentagon'un patronu Donald Rums- feld'dir. Nisan ayının ikinci haftasında Irak'a, ora- dan da Afganistan'a geçtiğı özellikle vurgulanan bir hızlı tur yaptı. Resmi açıklamada yer almayan bir ara istasyon daha sığdı bu kısa tura. Irak'tan Afganistan'a geçerkenüçsaatliğineAzerbaycan'a uğrayıverdi. Ziyaret basından giztendi. Ama Bakû'da- ki yerel bir gazete. "Bakû Sun", sım saklaması gerekfğini bilemedi. Rumsfeld, Azerbaycan Savun- ma Bakanı General Safar Abtyev'le üç saatlik bu kısa ziyarette çok yarartı bir görüşme gerçekleş- tirdi. Haber daha sonra Wall Street Journal'ın pa- rasız okunamayan internet sayfasında da yer al- dı. Ne konuştular ki? Ne konuştuklan Türkiye'de yalnızca Cumhuriyet gazetesinde yer aldı. Rumsfeld'in kısa ziyaretinin nedenini, arkadaşımız Osman Çutsay'ın haberin- den öğrenebildik. Değerii medyamız bu haberi sansasyonel bulmadığı, haber değeri taşımadığı- nı düşündüğü için sayfalanna taşımadı. Olsun, biz haberi kısaca tekrar edelim: Rumsfeid, Azeri meslektaşı general Safar Abi- yev'le Bakû-Tiflis-Ceyhan boru hattının özel biras- keri birlik tarafindan korunması konusunu konuş- tu. Adına "Hazar Biriiği" (Caspian Guard) denüen bu çevik kuvvet, gerektiğinde başka amaçlar için, örneğin bölgedeki acil durumlarda da kullanılabi- lecek bir "hızlı intikal birliği" olacaktı. İlk elde ABD bunun için 100 milyon dolar ayıracaktı. • • • Böyle bir askeri birlik kurulacaksa, Türkiye Cum- huriyeti yetkililerinın haberi vardır herhalde. öyle ya, korunacak olan 1800 kilometrelik bu boru hat- tının önemli bir bölümü Türkiye topraklanndan ge- çiyor. Bu nedenle de halkımızın bu konuda bir bil- giye, bir açıklamaya ihtiyacı vardır. Bizim sınırları- mız içindeki boru hattını da "Hazar Birliği" mi ko- ruyacak? Yüksek teknolojiye sahip bu birlik kim- lerden oluşacak? Boru hattını koruyacaksa kim- den koruyacak? Bu biriiğin "acil durum görevle- ri" kapsamına Türkiye de bulaşacak mı? Türkiye, bu askeri birliği kuracak anlaşmanın taraflanndan biri olacak mı? Biriiğin, bölgedeki havaalanlannı ve limanlan kullanacağı belirtiliyor; bunlann arasına ABD'nin son yıllarda ısrarla gündeme getirdiği Trabzon Limanı ve havalanının da girme ihtimali var mı? Sorular çok, ama soranlann sayısı az. Medyamızın ilgisi de az. Medya meşgul. Işi çok medyanın. Annem olur musun var, akşam bize gelir misin var, biri bizi gö- zetliyor var, bol bol Amerikan filmi var, iktisadi viz- yon programlannın şen şakrak turneleri var, yüz- de 9'luk büyüme hızı var, Almanya'da 5 milyon iş- siz varken, Türkiye'de yalnızca 2.5 milyon işsiz bulunduğunu açıklayan mucizevi istatistik ensti- tüsü raporian var, övgü var, sövgü var, Amerikan muhipliği var... Peki ne yok saygıdeğer medyamızda? Her şey vardır, bir tek utanma yoktur, ne arar- san bulunur derde devadan başka! e-posta: [email protected] KULTUR • SANAT SES-1885 ORTAOYUNCULAR ı www.ortaoyuncular.com KIRALIKOYUNKENEF PENCERESİNDEN DENİZ GÖREN GÜLDURU ^erhan Sensoy - Nefrin Tokyay - Rasim Öztekİn Okan Bayülgen Alt Catalbaş - Elif Durdu Ebru Soyuerden - Özgü Nama! Cuma - Cumartesi - Pazartesi 20.00. Pazar 15.00 ve 18.00 IRNE DOLAY1SIYLA SADECE 25 GÖSTER Ferhan Şensoy'un BENİ BEN Mİ DELÎRTTİM? 30 Nisan Cumartesi 20 00 FERHANGI ŞEYLER I 29 Nisan Cuma 20.O0 IST1KUL CAD. N0:140 TEL: (0 212) 25118 65-66 FAX: (0 212) 244 43 27 BEYOĞLU 1. AİLE M4HKEMESİ'NDEN EsasNo 2004 424 Davacı Metin Özden tarafindan daN'alı Tatıana Öz- den aleyhine açılan boşanma davasının yargılaması so- nunda, Davalı Tatıana Özden'in tebligata yarar adresi tüm aramalara rağmen tespıt edılemediğinden 15.02.2005 tarıhlı duruşmada hazır bulunması ıçın Cumhuriyet gazetesının 27.01.2005 tanhli nüshasında ılan yolu ile tebligat yapılmış olup mahkememizin 15 03.2005 tanhli celsesınde "Da\anm kabulüne Si\as ih, Merkez ilçesı. Akpınar Mahallesi. C49, H92, BSN 3O'da nüfusa kayıtlı Hasan ve Selvı oğlu 01.04.1965 doğumlu Metın Özden ıle aynı yer BSN.64'te nüfusa kavıtlı Toma ve Ioana kızı 08.07.1956 dogumlu Tatıana Özden'in Türk Medenı Kanunu'nun 166. maddesı geregince şıddetlı geçimsız- lık nedeniyle boşanmalanna" karar venlmıs olup. ışbu karar gazetede ılan tanhınden ıtıbaren (22) gün sure ıle ıtıraz ve temyız edılmedığı takdirde kesınleşeceğı ıla- nen teblığ olunur. Basın: 18530
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle