Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2005 ÇARŞAMBA
OLAYLARVE GORUŞLER
ACI
MUMTAZ SOYSAL
Hayın' Diyememek
DİPLOMASİYİ asla kesin "hayır" dememek ve
"evet, ama" demek diye tanımlarsanız, varamaya-
cağınız kötü sonuç yoktur.
Tam tersine, kötü sonuçtan daha kötü sonuca
sürüklenip durursunuz.
Inciriik üssünü "lojistikmerkez" olarak kullanma
izni verdikten sonra bunun "blokizin"e dönüşme-
sıne, yani her uçuş için teker teker değil, belli bir
süre için verilmiş toptan izin olmasına engel ola-
mamakgibi. Ardından.taşınanlann, uzlaşmada sö-
zü edilmiş "öldürücü olmayan askeri malzeme" ol-
maktan çıkarak "mermi, bomba falan" olmasına
nasıl engel olabilirsiniz? Kaldı ki, "öldürücü olma-
yan askeri malzeme"nın arasındaörnegin bu böm-
balan atacak araçlara ait parçalann bulunmasını ön-
lemek de mümkün olmayacaktır.
Daha da kötüsü, böyle bir konuda bile "evet" de-
meyi karşınızdakinin bir başka konuda "evet" de-
mesine bağlamadan sonuca varmaktır. Amerika'ya,
"Siz de önce Kuzey Irak'taki PKK'yi ortadan kal-
dınn" denebildi mi acaba?
Ama, "hayır" demeniz gerekene en başta ke-
sin "hayır" diyemeyişin en kötü örneklerine
daha çok Avrupa Birliği'yle olan ilişkilerde rastla-
nıyor.
17 Aralık'ta istenenlere kesin "hayır" demeyi be-
cerememiş siyasileryüzünden bocalayan Türk dip-
lomasisi. öyle anlaşılıyor ki dün toplanan Ortakiık
Konseyi'nde ve oturum sırasında, isteklerin birkıs-
mını "evet, ama" diyerek yumuşatmayı "başar-
mış". örneğin, 1963 Antlaşması'na ilişkin Ek Pro-
tokol'ün 3 Ekim'i bile beklemeden haziranda im-
zalanmasına ve hatta onaylanmasına "evet" den-
miş, "ama", bunu kabul etmekle "Rum bandıralı
gemilerin Türk limanlarına girebilmesine ve uçak-
lann Türk hava sahasını kullanmasına" razı oldu-
ğu anlamına gelmediği vurgulanmış.
Avuntu.
Protokolü imzalamanın eninde sonunda "res-
men tanıma "ya dogru atılmış bir adım oluşu bir ya-
na, Türkiye'nin çok kısa bir süre sonra limanlannı
ve hava sahasını Rumlara açmak zorunda bırakı-
lacağı şimdiden bellidir.
Ohalde, kim kimi aldatmakta ve oyalamakta-
dır?Türkiye AB'yi mi? AB Türkiye'yi mi?
Yoksa, ikisi birden Türk kamuoyunu mu?
Ama, "kamuoyu" diye Mütareke basını ve tele-
vizyonlan ile onlan kullanan Bizans dünyası alını-
yorsa, bilinsin ki halkın büyük çoğunluğu artıkger-
çeği görmeye ve anlamaya başlamıştır. Konu, ya-
vaş yavaş, zihinlerde açıklık kazanıyor. Bu gidişle
iki sonuçtan birine vanlacağı açıktır: Türkiye ya gu-
ruru kırılmış ve Kıbns elinden alınmış bir devlet du-
rumuna getirildikten sonra kapı önünde bırakılacak
ya da süngüsü düşmüş ikinci sınıf bir ucuz tatil ül-
kesi olarak Avrupa'nın bir ucuna lütfen iliştirilecek.
Halk, onurunu fena halde zedeleyen bu gidişin
bedelıni fazla gecikmeksizin herkese çok ağır bı-
Çimde ödetmeden duramaz. En başta da, şimdiki
iktidara.
Dr. Aydın AYBAY
şmna, Arapça kökenlıOsman-
hca bir sözcük olan "intihal"in
Türkçe karşılığı olarak kulla-
nılıyor. Son zamanlarda gerek
, medyada. gerek mahkeme tu-
tanak ve kararlannda, bu sözcüklere sık sık
rastlanıyor. Daha çok intihal sözcüğü kulla-
nılıyor.
İntihal nedir? DeveOk)ğ)u'nuıı "Osmanhca
Türkçe AnsiklopedikLûgatında'" (17. Baskı,
2000) şöyle açıklanıyor: "İntihaL 1. Çalma,
başkasının mahnı benimdir diye iddia etme.
2. ed. Birinin yazısını veya şiirini kendinin gi-
bigöstenne" Özön'un sözlüğünde de (Osman-
lıca Sözlük) buna benzer bir tanım var. Şem-
settin Saminin "sadeleştirilmiş ve genişletil-
miş" yeni baskı "Kamusn TürkT'sinde (Te-
mel Türkçe Sözlûk 1985) intihal sözcüğü kar-
şıhğı olarak, "aşmna" dendikten sonra, "in-
tihal edebiyat âleminde hırsıznkür" denıyor.
Bu tanımJarda yer alan intibal ya da aşır-
ma sözcüğünün dayandığı olgu, bir şeyin sa-
hibinin nzası ya da onayı olmaksızın, sahi-
binin adı da gizlenmek sııretiyle kullanılma-
sı olgusudur. Bu olgunun ceza hukukundald
genel adı "hM"SEİık''tır. Popüler dilde buna aşır-
ma denır. Bu eylemi yapan da, "hırsız, aşır-
macı, sarik, uğru" gibi sözcüklerle adlandı-
nlır. Osmanlıcada Arapça kökenli intihal söz-
cüğünün kullanılmış olması, bununla anlatı-
lan olgunun toplumda eskiden beri var oldu-
ğunu gösterir. Sözlüklerdeki açıklamalardan
Osmanlı dönemınde başlıca intihal şeklinin,
şiirdeki aşırmalar olduğu anlaşılıyor. Şeyh
Galip ın "Hüsnü ü Aşk"taki -Çaldırasa mi-
rî mah çakhm" dızesi de şiirdeki aşırmala-
rın o zamanda da yakınma konusu olduğunu
gösteriyor.
Osmanlı edebiyatı dünyasında bir dönem
"intihal mi, tevarüt mü" tartışmasının yapıl-
mış olduğu, bizim kuşağa, (1940"larda) lıse-
deki edebiyat derslerinde anlatılırdı. Arapça
kökenli "tevarüt" sözcüğü, "iki şairin birbi-
rinden habersiz olarak aynı mısra ya da bey-
ti söylemeleri" demektı (Devellioğhı age).
Anılan tartışmadan anlaşıldığına göre, şiır-
lerinde, başkasının mısra, beyit ya da daha
geniş alıntılarla aşırma yapanlar, yakalanın-
ca, bu kavrama (tevarüt'e) sığınmakta idiler.
tntihal olayı Batı dünyasında da vardır (Pla-
giarism). Prof. Hasan Yaacı'nın naklettigi-
ne göre, daha Antik Yunan'da bile aşırma ya-
pıhyordu. O zamanlar ve daha sonraki dönem-
îerde, bu olay bireysel alanda kalıyor; toplum
açısından ise yaptırımsız bir ahlaksızhk ola-
rak belli kesimlerce kınanmakla yetinüiyor-
du. Aşırmanın bıreysel alanda kalan ve top-
lumsal olarak dar bır çevTenin kınama şek-
lindeki tepkisinden başka yaptınmı olmayan
ahlak dışı bir eylem olması durumu. matba-
anın icadıyla değişikliğe uğramıştır. Başka-
sına ait düşün ürünü bir yapıtı basım yoluy-
la çok sayıda "çoğaltmak" suretiyle kullanan
aşıncı, bu yoldan önemli ölçüde gelir sağla-
ma olanağına kavuşunca, düşün ürünü yara-
tan kışı, buna karşı hukuksal korunma arayı-
şına düşmüştür. Bunun sonucu, Fikir ve Sa-
nat Eserlen Hukuku adıyla bir hukuk dalının
oluşmasıdır.
Bu hukuk dalındaki düzenlemelere göre
bir fikir ürününü, sahıbinin onayı olmadan aşı-
np kendısininmiş gibi kullanan kimse, ürü-
nün ister tamamını, ister bir bölümünü aşır-
mış olsun, bundan dolayı özel hukuk. ceza hu-
kuku ve yönetim hukuku kurallanna göre
sorumiu olur. Bu sorumluluk bakımından,
eseri (ürünü) aşınlanın "şikâyet hakla (yet-
Idsi)" vardır ama, bu hakkı kullanmadığı tak-
dirde, aşırmayı yapana, bu eylemi nedeniy-
le -kurai olarak- bir yapünm uygulanmaz.
Yaptınm uygulanması söz konusu oldu-
ğundaysa ilk aşamada. intihal (aşırma) olgu-
sunım var olup olmadığını saptanmak gere-
kecektir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin bu
konuyla ilgılı kökleşmişiçtihadı şöyledir: Ya-
yımlanmış bir kitabın kısmen ya da tamamen
kendi eserinden aşırma olduğunu ileri süren
eser sahıbine ya da aynı iddiada bulunan
üçüncü kişikre karşı, khabı yayımlayan kışı.
aşırma yapmadığını savunarak bu tür iddialar
ile ktşOik hakkmın çiğnendiğinı ilen sürüp taz-
minat isterse, mankemece yapılacak ilk iş
"aşırma eyleminin olup ohnadığın
nı incele-
mektır. Vargrtav 4. Hukuk Dairesi'nin yeni sa-
yılacak bir kararında bu konuda şu gerekçe-
ye yer verihniştir: "Bir eserin yaaJmasında
elbette kaynaklardan yararlanma olabilir.
Hatta o eserin zenginleştirilnıesL karşüaştır-
ma yapılması bakımından zorunJu ve yarar-
h da olabilir. Böyle bir yöntem izienirken ah-
nan düşünce ve örneğin kûne ve hangi eseri-
ne ait bulunduğuna yoUanıa yapümasu yer-
kşmiş ve zorunlu yazun kuraljdır. Aksi halde
başkasına ait düşünce ve uretimkri, kendini-
ze aitmiş gibi bir sonuç çıkarünuş olur ki, bi-
hm ve v^azım kuraDan bunu boşgörüyle kar-
şılamaz"
Aşırma iddialan yerleşik ve kökleşmiş yar-
gısal içtıhadı teyit eden bu gerekçeye dayan-
dınlmalıdu-. Aynca bu konuda aşıranlarca
yapılan kimi hDeler de göz ardı edilmemeli-
dır. Bunun en bilinen şekli, aşınlan metne bir
iki sözcükte gönderme yapılıp, üst tarafinı say-
falarca sanki kendınınmiş gibi doldurmaktır.
Çokça rastlanan bu hie'ye, özelükle YÖK son-
rası ciddi bir denetımden geçmeden akade-
mik un\an "kaprveren" bazı (sözde) bilim
adamlannca başvurulmaktadır.
Bu konuda ceza sorumluluğuyla yönetim
(idare) hukuku açısından sorumlulujkla ilgi-
li açıklanacak pek çok şey vardır. Örneğin,
yasada, aşırma ile oluşan bazı suçlarda, aşı-
nlan yapıtın sahibinden başka Millı Eğıtim
ve Kültür bakanlannın da şikâyet hakkı var-
dır. Bunun gibi, örneğin başbakan da, kendi
bünyesinde aşuroa işine bulaşmış görevlıler
hakkında Devlet Memurlan Yasasına göre
soruşturma açarak gerekli yönetimsel yaptı-
nmlan uygulamakla yükümlü sayılır.
Son olarak şunu belırtelim: Aşırma eyle-
mi hırsızhkor Başkasının eserinden alıntı
yapılacaksa. yararlanılan ka>ııaktan a>nen
ne alınıyorsa (sayfa, paragraf, cümle, ibare),
bunun "babahğT (droit de paternite) mutla-
ka belirtilmelıdır.
Şunu da ekleyelım: Bir disiplin suçu ola-
rak idari bakımdan soruşturulan bir aşırma
eylemi için yapılan kovuşrurma, zamanaşı-
mına uğrasa bile hukuk davalannda zama-
naşımı yoktur.
Sol Atatürk'ünü Anyor...
A. Gailİ AŞIK Eski Parlamenter
S
ol secmenin yazgısı,
Vergflius la Dante'nin
llahi Komed>
i
a'da an-
latılan ahiret yolculuğuna
benzer. Şu farkla ki, onlar
karanlıkonnanlar(günahde-
nizleri)içindebırışık,yada
simge yakalayarak doğrul-
tulannı belirlemiş olduklan
halde, Türk solu'nun içıne
inldiğitüneldehenüzbira>-
dınlık görünmüyor. Ellido-
kuz yıllık (1946-2005) sü-
reçte geçirdiğımiz 15 genel
seçimın hiçbırinde sos>al de-
mokrat ideolojinin içi bu-
günkü kadarboşalmamış. sol
dünya görüşü seçenek ol-
Darüşşafaka'nın Yakacık, Maltepe, Şenesenevler
Bagışçılar Siteleri ya da Maltepe Özel Bakım Ünitesi,
Ömran ve Yahya Hamuluoğlu Fizik Tedavi ve
Rehabilitasyon Hastanesi'nden Nasıl Yararlanabilirsiniz?
4 4 4 1 8 6 3 no.lu telefonu arayın.
Sizıhemen bilgilendirelim, yönlendirelım, yardımcı olalım.
Benırn ddım Işık.. Bpnım adım AıtTBfmm amm Rözıjar... 8fmm adım Renlı... Bpmm adım
Ounya... Benım ddım Umut... Benım adım Çocuk... 900 ayrı adım var benım... Saymakla
bitmez... Tek başıma kalabalık bir orduyum ben...
Yuregim, Oarüşşafaka'da babası hayatta olmayan tam 900 yetenekli cocuğun egitımi için
çarpıyor. Baqışlarımı onlar için yaptım Onlarla çoğalıyorum. Onlarla çocuk oltıyorum Onlarla
gelecek oluyoıum. Hergün 900 ke? yeniden dotjuyorıım.
I997'den bu yana Yakacık Bağısçılar Sılesi'nde yaşıyorum. Kuzenim Maltçpe Bagışçılar
Sitesı'ni tercıh etti. Tıjm sıteler bırbırmden gıizel... Bebekler gibi sarıp sarmalanıyorum
burada... GüleryÜ7İü doktorlar, mplek hemvteler, pırıl pırıl qörevliler... Ve bana benzeyen
arkaridşlar. Sıcacık, apaydınlık, kocaman, layık oldıığum bir yer burası... İnsan olduğum
,ıçin de(jer görduguiîi. güven ve onur duydugum bir yer... İçımdc tatlı bir htuur...
"SenımadımGelecek.
Bu ydŞimda başka ne ısterim? Darüşşafaka
maktan çıkmamış ve marji-
nalleşmemışti. En kötü koşul
ve konjonktürde bile genelın
3'1'inı oluşturan o inanmış
kitle nerede? Partizan idare-
lerin amansız baskılanna 50
yıl meydan okuyan o adsız
kahramanlann, özellikle son
15 yıldan bu yana artan bir
ivme ile mevzilerini terk et-
mesinin ve bü>ükzemin kay-
masının temelindeki siyasal
ve toplumsal (sos>
r
olojik) et-
kenler nelerdir ve bunun so-
rumluluğu kimlerin omzun-
dadır. Bu bozgun ve tükenı-
şin öyküsü uzun olsa da, ta-
nısı açık ve kısadır: Rahmet-
li ismetPaşa'nıntarihsel.ki-
şilıği ve Sayın Ecevit'ın 70"lı
yıllardakı karianatikönder-
Kğipeşınde sürüklenen kıtle-
ler, 12 Eylül sonrasında lo-
komotifsiz vagon gibi orta-
da kaldılar. Doğrultubelirle-
yecekleri kutupyıldızı, bü-
yüleneceklen bir liderleri yok
artık. Muhakfetyorgumısol
yiğınlann geleceğe dönük
umutlan da tükendi. Yanm
yüzyıldan fazla bir süre bü-
yük tutku ile peşinde koş-
tuklan partilerinin uğratıldı-
ğı olumsuz dönüşümü hüs-
ranla gördüler ve dededen
toruna ödedikleri bedellerle
çöken omuzlannı silkeleye-
rek "Bizden buraya kadar"
dediler. Bize göre soldaki
seçmenlerin uzun yıllar sos-
yal demokrasiye besledikle-
ri umudun tükenişi; Ismet
Paşa'dan sonra solun büyük
partisinin üst düzey yöneti-
cüerinin, özelükle önder ko-
numundakilerin gösterime
sunduklan rollerin tersine.
ınsan sevgisi açısından çok
yoksul olduklannın halk ta-
rafindan anlaşılmasıyla. ka-
çınılmaz hale geldi.
Elinizde bir sevgi anahta-
n yoksa, secmenin size kilit-
lenmiş gönlününe ile açacak-
sınız... Sevgi dantelıni öreme-
diğiniz ve iletişim ağını ku-
ramadığınız toplumu, hangi
yöntemle yanınıza çekecek-
siniz...
12 Eylül öncesinın sosyal
cinnet ortamında teröre asla
bulaşmadıklan halde. CHP
ıdealleri uğruna toprağa dü-
şenlerin öldükleri Ûe kalma-
lan ve partinin o yıllardaki
önderinin, acılann ustüne şal
örterek kendi geleceğine yö-
nelmesininyarattığı şok ve al-
datılmışlık duygusu da, çö-
zülmenin temel etmenlerin-
den bir başkasıdır
Solun ana partisinin de-
mokrasinin Kâbesi ve ulu-
sun siyasal kutsalı parlamen-
toya taşıdıklannın 3' l'i sağ-
dan devşinne.. Melez bir
kompozisyonun ürünü olan
grup, ışlevsiz durumda ve
dağılma sürecinde. Sol kül-
türden ve kendi ocağından
gelen, mıUetvekili olacağı ıl-
leri yetkinlik ve onurla tem-
sil edecek, partiyi ve partıli-
len a\-akta tutacakpek çok ni-
telıkli insan kıyıma uğrar-
ken, yaşamlannda bir kere
bile sola oy vermemiş zen-
ginlerin, hangi gerekçe ile
milletvekıli yapıldığına ve
bunun altında ne yattığına
ilişkin beyinlerde ve \ıcdan-
larda düğümlenen soru ışa-
retleri, oy verenlerin ruhlan-
nı aç bir kurt gibi keminyor
Sol partilerin, özellikle solun
öncüsü partinin geneline ve
tabanına baküdıgmda ise tab-
lo acr. Tüccarve sana>ici gh-
mtş, yerineemekçi de gelme-
miş. Esnafgttmi^,yeriniişpor-
tacı da ahnamış. Yaşlanan-
lar"bize haobocapartisiya-
rasjr"gerekçesiyieyuvayıterk
etmiş,çoculdarmı da gönder-
memiş. Köyler >a temsücisiz
ya da yetersiz elkrde. Belde
ve üceler örgütsüz, kâğrt üs-
tündeki örgütlerin de kapısı
kilidi telefonu kesik. kirası
birikmiş. Çarşıda çaymı içe-
cek dükkân. mahalİede se-
lam verecek partih' kalma-
nuş. Sol siyasetin omurgası
sayılan kırsaldan \aroslara,
emeküden çabşana tünı sos-
yal snuflar desteğini çekmiş.
Ortaçağ koşuDanndaki bir
topluma yeniden dirilişin
öiümsüzlük şerbetini sunan
bir partiyeaçüan siyasal kre-
di, buyük kentierin sosyete
semüerindeki tuzu kuru ke-
simlere indirgenmiş ve solun
geneldurumu,1919Türkiye-
si'nedönmüş. "Ar namus be-
lası borada>im'n
dıyenlenn
de dayanma gücu tükenmek
üzere. Partimızin dününü ve
bugününü karşılaştınnca
"Rüzgir söy1ü\or o yerlerde
şinıdi birim eski şarkunızı'"
bestesini özlemle ve hüzün-
le hatırlıyoruz Sol partile-
rin tepelerıni doğrudan ya da
dolayh olarak denetleyenle-
rin önceliği, pozisyonlannı
korumak.
A'dan Z'ye solun yeniden
dizaynına, çağdaş temeller
üzennde inşasına ve umuda
dönüştürülmesine, toplumun
"yeni yaz ve inandma söz"
beklentisine yönelik, gerek-
tiğınde özveriye dayalı bir
projelen ve nıyetlen asla yok.
Emekçi yığınlann sonmla-
n, demokrastnin ve rejimin
geleceği önemli mi? "Köşe
başma durdukr / müşavere
kurdular / on beş >iğit içinde
/Kenan'ımiMirdular/heygi-
dB Kenanım,' ağnr her ya-
nm" türküsünde olduğu gi-
bi, köşe başmıtuttuiar, yok-
suhı unuttular / kör hırslan
uğruna /sohı yhip yuttular/
he>' gidi solum / kuıldı ko-
hım_ A
PENCERE
1915'teÇanakkaleve
Kafkas Cephesi...
Ayıptır söylemesi, şu Anzak işini daha anlaya-
bilmiş değilim; çocuklar ve torunlar Çanakkale'ye
her yıl nıçin geliyorlar? Hacca gider gibi neden bu
topraklara yüz sürüyorlar? Olayın gerisinde birtu-
ristik tezgâh mı var?
Bilemiyorum...
Anzak ne demek?..
AvustraJyalı ve Yeni Zelandalı Ingiliz biriiklerin-
den oluşan askere Birinci Dünya Savaşı'nda ve-
rilen kısaltılmış ad, daha doğrusu rumuz...
1915'te Çanakkale'de yaşanan tragedyayı an-
mak iyi de Anzaklar yalnız Gelibolu'da mı savaş-
tılar?..
Anzaklar Ingiliz ordusunun içinde 350 bini aş-
kın bir kuvvet oluşturuyorlardı, 60 bini Süveyş, Fi-
listin, Balkanlar, FransaveTürkiye'deyaşamınıyi-
tirdi...
Bu da yetmedi...
Avustralya ve Yeni Zelanda birlikleri İkinci Dün-
ya Savaşı, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı'na da ka-
tıldılar...
Bilmiyorum Anzaklann çocuklan o cephelere de
gidiyorlar mı?..
•
Belki de Anzaklann torunlan Çanakkale'yi sev-
diler...
Ya da Atatürk'ün eşi bulunmaz tarihsel mesa-
jı mı onlan çekiyor?
1915 Anadolu'da ilginç bir yıl!..
Batı'da Çanakkale Savaşı'nı herkes biliyor...
Peki, 1915'te Anadolu'nun doğusunda yaşa-
nan savaştan Türkiye'de ve dünyada kimin habe-
ri var?..
Savaş cinayet demek!..
Anzaklar Gelibolu'da "savaşsız, sömürüsüz, ba-
nş temellı bir dünya" özlemini dile getirmişler...
Torunlann bu güzelim dilekleri ancak alkışlanır...
Ama, dedeleri ne yapmıştı?..
Ingilizler Yeni Zelanda'da 'Maonter'in, Avustral-
ya'da 'Aborjinler'ın işini bitirip yerli halklan ben-
zettikten sonra emperyalizm hesabına dünyanın
her yanında savaşlara katıldılar; bugün de huylu
huyundan vazgeçmiyor, Irak'ta ne işleri var?..
•
1915'te Türkler yalnız Çanakkale'de değıl, Do-
ğu Anadolu'da savaşıyoriardı...
Ruslar 200 bin kişilik orduyla yanlanna Enneni
kuvvetlerini de alarak Erzurum'a saldırdılar...
Bölgedeki 3'üncü Ordu'datifüssalgını başlamış-
tı; Van yöresindeki Ermeniler de ayaklandılar; Türk
biriiklerini arkadan vurmaya başladılar; sivil halk
hedefteydi...
Ermeni saldınlan öteki illere de yayılıyordu, tifüs
salgınıyla boğuşan Osmanlı askeri iki ateş arasın-
da kalmıştı; Rus kuvvetleri Van ve Malazgirt'i ele
geçirmişti...
Ittihat veTerakki yönetimi bölgedeki Ermeni hal-
kını Suriye ve Irak'a yerleştirmek için zorunlu göç
karan aldı...
Soykınm karan değildi bu...
Doğu Anadolu yanıyordu...
•
Dışarda içerde bugünlerdeyayımlanan soykınm
iddialan 1915'te yaşanan olayın savaş cehenne-
minde gündeme girdiğinden hiç söz açmıyor, san-
ki ortalık güllük gülistanlık imiş de 'Tehcir Karan'
durup dururken verilmiş...
Kafkas Cephesi, Çanakkale Cephesi'nden da-
ha sıcak bir cehennemdi...
Türkiye cayır cayır yanıyordu...
Türkleri yok etmeye yönelik olan bu yangın da-
ha yedi yıl sürecek, yalnız Ermenileri değil, Ana-
dölu'daki Rumlan da silip süpürecektir...
Birinci Dünya Savaşı'nın gerçek adı nedir?..
'Paylaşım Savaşı•'!..
Paylaşım Savaşı'nın Anadolu'daki büyük resmi
'Sevr Haritası 'dır...
Türkler bu haritaya 'evef'diyemezlerdi, yırtıpat-
tılar; ama arada olan, yaşadıklan ülkeye ihanet
ederek 'Sevr'ı efendileriyle biriikte isteyen Erme-
nilerie Rumlara oldu...
Yazık oldu!..
Ancak bugün Bat'dan yükselen seslere kulak
veren biri, sanki Türkiye'ye karşı 'Haçlı Seferi' var-
mış sanısına kapılabiiir...
Neoluyoruz?..
Tüm Islam coğrafyasına dönük 'Enerii Sava-
ş/'nın içine Türkiye'yi de zorta katmak isteyen hır-
sın gözü mü körieşti?..
BUTIKOTEL
Sıra dışı tatilinizde, kent yoıgunluğunuzu atmak
için öncelikli tercih edebileceğiniz;
Tarih, Dağ ve Denizüı; Kaz Dağı eteklerinde
sizi karşıladığı otantik mekân
1oda(Hdkişl)150YR.Y/P
Adatepe Köv^ - Küçükkuyu ÇA.NAKK4LE/TCRKİYE
Rez. Tel:+90 286 752 65 81
Faks- -90 286 752 20 66
Çanakkale lrtıbat Tel&Faks. -90 286 217 47 0"
7
«»».bunnaphan.com e-mail: ınfoâhunnaphan.com
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı
günlük sivil toplum gazetesi
BİZİM GAZETE
tarafsız haberleri, ilginç röportajları. araştırmaları,
köşe yazılan ve ülke sorunlannı yansıtan
raporlanyla 10 yıldır okurtarıyla el ele...
Tel. 0 212 511 94 94 - Abone: 0 212 513 83 0C