17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2005 SALI HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN Sen Seni Bil, Sen Seni! YoksaPaöatmlarEnseni Polonya'ya 1968 bahannda ilk kez gittiğimde bu ülke henüz Sovyet suliası altındaydı. Bütün tarihi boyunca, hep bir yabancı hegemonyadan kurtul- ma çabası içinde olar» bu ülke, o sırada da Mos- kova cenderesinden sıynlmaya çalışıyordu. Varşova'ya gidip de 1683 2. Viyana Kuşatması sırasında, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa güç- lerini yenilgiye uğratan Polonyalılann ulusal kah- ramanı Jean Sobieski heykeli ya da sarayı ile karşılaşmamak mümkün değildir. Ben de buralan gezerken Polonyalı dostlanmın, bu ulusal zaferie iftihar etseler de pek de hoşnut olmadıklannı fark ettim. Evet Polonyalılar, Osmanlı'ya karşı tarihlerinin en görkemli zaferini kazanmışlardı. Ama son irde- lemede bu pek de lehlerine olmamıştı. Çünkü Os- manlı, bir ara Lehistan topraklannın bir bölümü- nü ele geçirmiş olmasına karşın tarih boyunca Fransa ile birlikte, Avusturya ve Rusya'ya karşı hep Polonya'nın yanında yer almıştı. Hatta ünlü bir atasözü "Polonya, Osmanlı atla- n Vıstül'de su içtikleri zaman kurtulur" der. Istanbul'un bu ülkeye desteği o kerteye var- mıştı ki, Polonya bağırnstzlığını kaybettiği sırada, Osmanlı sarayında Lehistan'ın gelemeyecek olan sefiri hep anons edilirdi, böylece Osmanlı işgali res- men tanımadığını dünya âleme ilan ederdi. Osmanlı hizmetinde çok Polonyalı olmuştur. Bunların en ilginçlerinden biri, 1915 olaylan sıra- sında Osmanlı'nın VVashington Büyükelçisi olan Ahmet (Alfred) Rüste*n'dir. Belki de Ermeni soy- kınmı iddialanna karşı uluslararası alandaki ilk sert yanıtı vermiş olan Ahmet Rüstem, bu davranışı do- layısıyla ABD tarafından, istenmeyen adam (Per- sona Non Grata) ilan edilecekken yetkililere "Zah- met buyurmayınız Istanbul'a telgraf çektim, ben zaten kendiliğimden gidiyorum" diyerek ülkeyi terk etmiştir. Bu onurlu Büyükelçi'yi daha sonra Sıvas Kongresi delegeleri arasında görüyoruz. • • • Şimdi bu Polonya bile, Türklerin yaptığı(!) "Er- meni soykınmını(!)" resmen kabul etmiş bulunu- yor. Ağlamak mı gerekir, gülmek mi bilemiyorum. Ermeni soykınmı iddialannı kabul eden ülke sa- yısı hızla artıyor. Olayların bu noktaya gelmesinde, özellikle 1974'ten bu yana geçen son 30 yıldır, Türkiye'de birbirini izleyen hükümetlerin yeterii duyarlılığı gös- terip Ermeni, Rum ve Yunanlılann propaganda ataklanna yeterince ağıriık ve inandıncılıkla yanıt verememiş olmalannın da büyük ölçüde dahli var. OysaTürkiye'nin konumu zayıf değil; yanıt vermek için elde çok malzeme var. Istanbul Milletvekili Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın Cumhuriyet'te şu anda yayımlanmak- ta olan dizisi bu konuda ne kadar haklı olduğumu- zu anlatıyor zaten; bütün okurlanma, hem izleme- lerini hem de kesip saklamalannı salık veririm. Bundan sonra yapılacak ataklar hiç kuşkusuz faydalı hatta zorunlu. Ama sonuca varmanın geç- mişe oranla çok daha zor olduğunu da görmez- den gelemeyiz. Türkiye'nin savlannın savunuculanndan, "7975 Osmanlı Rus - Ermeni Trajedisi" kitabının yazan (Türkiye'de Toplumsal Gelişim Yayınlan'ndan çık- tı) avukat George de Malville de işimizin geçmi- şe oranla güç olduğunu, bu konuda daha önce karar almış olan ulusal parlamentolar ile uluslara- rası kuruluşlann bu kararlannı değiştirmelerinin zor göründüğünü açıkça söylüyor. • • • Ama büyük bir diplomatik taarruzu başlatmak, başlamış olanlan da yoğunlaştırarak sürdürmek zorunludur. Bu arada, savaşımın birkaç cephede süreceği- ni, üstelikdeTürkiye'nin Karsve Lozan antlaşma- lanyla hukuken çözüme bağlanmış bu sorunda eli- nin güçlü olduğunu belirtmekte de yarar var. Türkiye sağlam durmak zorundadır. Ulusalcılı- ğın her tününü şovenizm sanıp da "Canım nasıl olsa hukuken başka bir şey çıkmaz, biz de kabul edelim artıkşu işi" diyenlere (ki içimizde sayılan hiç de az değil) kulak asmamak gerek. Çünkü bu iddialan hiç de gerek yokken bir kez kabul ettik rri arkadan gelecek olanlan düşünmek bile istemiyor insan. Her şeyden önce Türkiye sağlam durmak zo- rundadır. Bütün belgeleri ve bilgileri ortaya döker- ken kale gib duruşu bozmamak esastır. Türkiye böyle durduğu sürece, bilin ki, kimse- nin bağırıp çağırmaktan başka yapacak bir şeyi olamayacaktır. Bu gerçeği böyle bilmek, bu konuda ya da bu konu dolayıyyla başka alanlarda ödün vermemek gerekir. önce biz Dizi bilelim. Hani ne ctemişler: Sen seni bil, sen seni! Sen seni bilmez isen patlatıriar enseni! asirmen(ccumhuriyet.com.tr ATATÜRK DÜŞMANLIĞINA TEPKl 'Laiklik düşmanlan hesap versin' Z0NGU1DAK (Cumhuriye) - Eğıtim- Sen. Zongudak'ta Mil- li Eğıtim Bıkanlığı'na bağh Bilin ve Sanat Merkezi'nd: eğitim gö- ren üstün zeiâlı ilköğre- timçağındati öğrencile- re 23 Nisan Jlusal Ege- menlik ve Çtcuk Ba>ra- mı öncesinie Atatürk düşmanhğı çeren çizgı romanlar daiıtan yetki- liler hakkırîa yasal iş- lem başlatılnası çağn- sında bulunaı.» Eğitim-Sen Zongul- dak Şube Başkanı Meh- met Dalg)ç. olayın çirkin birhareket olduğunu be- lirterek yetkılilerin so- rumlular hakkında yasal işlem başlatmasını iste- di. Konuyla ilgili olarak hazırladıklan bir dosya- yı Vali YavuzErkmen'e teslim ettiklenni belirten Dalgıç, "Bu hareketin içinde buhınanlar,laikve demokratikCumhuriye- tin temetinedinanıitkoy- maya çahşıyorlar"dedı. Sivil toplum örgütleri hukuk devleti ilkelerine aykırı düzenlemelere karşı birlikte mücadele edecek: TCY yeniden düzenlensin• "Yeni TCY Ne Getiriyor, Ne Götürüyor?" konulu panelde bir araya gelen sivil toplum örgütü temsilcileri 1 Haziran'da yürürlüğe girmesi beklenen TCY'nin yeniden düzenlenmesini istedi. TGC Başkanı Erinç, "TCY, bu şekilde gerçekleşirse Türkiye'nin, AB önündeki en önemli engellerinden biri olacak" dedi. tstanbul Haber Servisi - Yeni Türk Ceza Yasası (TCY) nedeniyle hapis cezası tehdidi ile karşı karşıya kalan gazeteci sayısının 2'ye katlandığını vurgulayan Türkiye Gazeteciler Ce- miyetı (TGC) Başkanı Orhan Erinç, TCY'de 6 maddenın değiştirilmesi- ni istediklerini söyledi. Erinç, "Türk Ceza Yasası, bu şekiMe gerçekleşirse Türkiye'nin, A\rupa Birliği (AB) önündeki en önemli engellerinden bi- ri olacak"1 dedi. 1 Haziran'da yürürlüğe girmesi bek- lenen TCYyı İconu alan "Yeni TCY Ne Getiri>w, Ne Götürüyor?'' konu- lu panel TGC lokalinde gerçekleşti- DÖRDÜNCÜ RAPOR Etibank'ta bilirkişi tartışması sürüyor tstanbul Haber Servisi-Eribank'ıza- rara uğrattıklan gerekçesiyle Dinç Bfl- gin, CavitÇağlar, MehmetNaflKeçfli'nın de aralarında bulunduğu 23 sanığın yar- gılandığı davada bilirkişi tarnşması sü- rüyor. Saruk avukatlan, dosya ile ilgili rapor hazırlamak üzere atanan üçüncü bilirkişi heyetinin de yetersiz olduğunu öne sürdü. Son bilirkişi heyetı ile bir- likte dava ile ilgili dördüncü rapor ha- zırlanmış olacak. Istanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesfnde- ki duruşmaya, haklannda çeşitli suçlar- dan 3.5 ile 33 yıl arasında değişen ağır hapis cezalanna çarptınlmalan istemiy- le dava açılan sanıklarkatılmadı. Duruş- mada söz alan Dinç Bilgin'in avukatı Asun tptikçioğtiL bilirkişi incelemesinin tüm deliller toplandıktan sonra yapılma- sı gerektiğini söyledi. IzzetOzgenç'in bilirkişi raporunaıliş- kin, "Dosyada hukuken geçersiz birbel- ge var. Bu belge dosya içinde bulundu- ğu sürece inceleme yapan diğer bflirkt- şilerde etküenecektir. Dosyadan çıkanl- masını istiyoruz'" diyen Iplikçioğlu, en son atanan bilirkişilerin de yetersiz ol- duğunu savundu. Atanan bilirkişilerin rapor vermeye yetkili olmadıklannı ileri süren Iplikçi- oğlu. "Şu aşamadabizegöre bilirkişi in- celemesine gerek yok. Hem kariyerleri de buna yeterti değiL Rapora şimdiden itiraz edi\orumw dedi. Iplikçioğlu, aynca TMSFnin rüm de- lilleri eünde bulundurduğunu, mahke- menin istediği belgeleri göndermediği- ni ilen sürdü. Mahkeme sanık avukat- lannın dosyanın tüm delillerin toplan- masının ardından bilirkişi incelemesine gönderilmesi yönündeki taleplerinın, dosyanın bilirkişiden döndükten sonra değerlendirilmesine karar verdi. "Yeni TCY Ne Getiriyor, Ne Götürüyor?" konulu panetin sonunda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, tstanbul Barosu, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Istanbul Tabip Odası, Türkiye Yazarlar Yayıncılar Birliği ve Türkiye Spor Yazarlan Derneği ortak hareket etme karan akn. (Fotoğraf: ŞULE KÖKTÜRK) rildi. TGC Başkanı Orhan Erinç, Is- tanbul Barosu Başkanı KaznnKolcu- oğhı, Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Ercan tpekçi, Istanbul Ta- bip Odası Başkanı Gençay Gürsm", Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Cengiz Bektaş, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Çetin Tüzüner. Tür- kiye Spor Yazarlan Derneği Genel Başkanı Onur Belgenin de aralann- da bulunduğu çok sayıda katılımcı, TCY'nin yeniden düzenlenmesini is- tedi. Panelde konuşan TGC Başkanı Erinç, TCY'nin hazırlanması süre- cinde, Avrupa sözleşmelerinin özgür- lükçülüğünün esas alındığının söy- lenmesine karşm yaşama geçirilen yasalann böyle olrnadığmı anlatarak TCY'de özellıkle 6 maddenın değiş- ririlmesini istedikJerini belirtri. Erinç, bumaddelen288,218,132.133.134 ve 223 olarak sıraladı. tstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu da, TCY'nin, A\Tupa Bir- liği tarihi almak amacıyla aceleye ge- tirildiğinı ıfade ederek Avrupa'daki yürürlükteki yasalann 2-4 yıl gibi sü- relerde hazırlandığını ancak TCY'nin çok kısa sürede hazırlanıp 4 satte de Meclis'ten geçirildiğini anlattı. Kol- cuoğlu, "Kanunda rutarhhk olmadı- ğını görüyoruz. Füllerin ve suçun, okunduğunda herkes taranndan an- laşıhnası,cezanın bflinmesi, ölçülülük olması lazun. Bu yasada yokn dıye konuştu. Ercan Ipekçi, basm mensuplanna hapis cezası uygulamasından vazge- çihnesini istedi. Gürsoy da, TCY'nin bu şekliyle kabnası durumunda he- kinılerin mesleklerini uygulama şans- lannın ortadan kalktığuu anlahıken Çetin Tüzüner, yasanın yayınevleri sahiplerini de hapis cezası tehdidi ile karşı karşıya bırakhğını söyledi. Toplantının sonunda TCY konu- sunda birlikte hareket etme karan al- dıklannı açıklayan Ennç, Ipekçi, Kol- cuoğlu, Gürsoy, Bektaş, Tüzüner, Bel- ge ve TGC Basın Senatosu Başkanı Necmi Tanyolaç, yayımladıklan or- tak bildinde şu görüşlere yer verdi- ler: "lHaziran2005tarihinde>'ürür- lüğe girecek olan TCY Oe ilgili ortak endişelere sahip bulunuyoruz. Söz ko- nusu kanunun demokratik hukuk devleti ilkelerine aykuı maddelerinin düzehıhnesi amacrv la güişimkrimizi ortaklaşa sürdürmevi karariaştırdık.*' İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN EĞÎTlMCÎLERDEN TEPKÎ 'TÜBİTAK siyaset dışı bırakümalı' • YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç, "TÜBlTAK tarafsız bir bilim kurumudur. Hükümetin yapması, izlemesi gereken en isabetli yol, verilmiş mahkeme kararlannı uygulamaktır" dedi. FTRATKOZOK MSU'de 'Terör, Şiddet ve Toplum' sempozyumu düzenlendi Türkiye'de eğitim terörü var' tstanbul Haber Servisi - Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmet VTldan Alptekm, Türkiye'de "eğitiın terörii" olduğunu belirterek "Atatürk'ten, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana milM eğitim potitikasında en az 10-20 defa ileriye ya da gerrve götüren değişiknkler oldu" dedi. MSÜ Fındıklı Yerleşkesi'nde Sosyoloji Bölümü'nce düzenlenen "Terör, Şiddet ve Tophımr sempozyumunun açılışmda konuşan Rektör Prof. Dr. Alptekin, terör ve şiddetin, yaşamın her alanında görülebileceğini dile getirdi. Türkiye'de eğitim alanında yaşanan sorunlara da değinen Prof. Dr. Alptekin, "Türkiye'de bir eğitiın terörü var. Bu silahsız bir terör, ama silahh terörü de doğurur. Çünkü, bu ülkede Atatürk'ten sonra bir eğitim potirjkası oturtuhnamış. Atatürk'ten, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana miDi eğitim politikasında en az 10-20 defa ileriye ya da gerije götüren • Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülay Kıroğlu şiddet ve terör üzerine rakamlar verdiği konuşmasında, Avrupa'da rapor edilen saldınlann dörtte birinin, aile içinde erkeğin kadına uyguladığı şiddete ilişkin olduğunu anlattı. değişiknkler oldu. Bu sürede eğer eğitim sistemi geüştirümiş olsaydı, bugün Türkiye'de silahh terör oünazdı" dedi. Fen ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gülay Kıroğlu da şiddet ve terör üzerine rakamlar verdiği konuşmasında, Avrupa'da rapor edilen saldınlann dörtte birinin, aile içinde erkeğin kadına uyguladığı şiddete ilişkin olduğunu anlattı. Silahh terörün, Ortadoğu'da 2002-2003 yıllan arasında arttığını belirten Prof. Dr. Kıroğlu, 1987'deSri Lanka'da 150, 1989'da Çad'da 170, 1997'de Mısır'da 62, 1998'de Kuzey trlanda'da 29, 1999'daRusya'da 118ve 2001'deIsrairde21 kişinin terör nedeniyle hayatını kaybettigini söyledi. Sempozyumun "Sanat ve Şiddet" konulu ilk oturumunda konuşan Sosyoloji Bölümü ögretim üyesi Prof. Dr. AH Aka> da 20. yüzyılın büyük şiddet ve barbarlığın yaşandığı bir yüzyıl olduğunu ve bu yüzyılda devlet teröründen devlete karşı teröre kadar şiddetin her türünün yaşandığıru anlattı. ANKARA - AKP iktidanmn TÜBİ- TAK'ın bilimsel özerkliğini yok eden yasa önerisine eğitim dünyasından tep- kı geldı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdo- ğan Teziç, hükümetin öncelikle TÜBl- TAK hakkında verilen yargı kararlannı uygulaması gerektiğini belirterek "TÜ- BtTAK, tarafsız, siyaset dışı bıraküması gereken bir bilim kurumudur'' dedi. TÜBlTAK Yasası'nda yapılacak deği- şiklikleBilrmKurulu'nun 14üyesinden yansının başbakan tarafindan atanması, diğerlerinin de başbakanın onayıyla ke- sinleşmesi öngörülüyor. TÜBtTAK'ın. siyaset dışı bırakıbnası gereken tarafsız bir bilim kurumu olduğunu vurgulayan YÖK Başkanı Prof. Dr. Teziç, "Obaknn- dan hükümetin \apmasL izlemesi gere- ken en isabetli yol,verilmiş mahkeme ka- rarlannı uygulamakür" diye konuştu. Cniversitelerarası Kurul (TJAK) Baş- kanı Prof. Dr. İsmetVDdanAlptekm önü- müzdeki günlerde TBMM Genel Kuru- lu'nda görüşülecek olan tasannm kuru- mun siyasallaşmasuıa neden olacağını vurguladı. Alptekin, kurumun bilimsel- liğinin ve objektifliğinin de bozulacağı- nı söyledi. Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de tasanyla hükümetin daha ön- ce gündeme getirdiği YÖK Yasası 'nda- ki amacını da ortaya koyduğunu söyle- di. Dinçer. "AKP açısından kral çıplak. Hükümetin kadrolaşma harekâüna kar- şı başlarügımız eylemlerin içerisine TÜ- BfTAK'ı da ekle>%ceğiz. Bürnı shasetealet edilemez. AKP biümi çarmıha geriyor" diye konuştu. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Türkiye'nin önünde çok ciddi so- runlar bulunuyor. Belki de önümüz- deki onlarca yılı belirleyecek kararla- nn arifesindeyiz. Ermeni sorunu, Kıb- rıs sorunu, Kürt sorunu ve de bütün bunlann bileşkesi sayılabilecek Avru- pa Birliği üyeliği için müzakere süre- cinin belirleneceği günlerden geçi- yoruz. Tam bu sırada bildiğimiz bayrak olayı patlak verdi. Onu linç girişimle- ri, Orhan Pamuk'un kitaplannın im- ha edilmesi için emir yayımlayan Kay- makam izledi. Kargaşa ve gerginlik bu- nunla da kalmadı, PKK kime ve ne- ye yarayacağı belli olmayan silahlı eylemleri hızlandırdı. Yeniden ölüm ha- berleri gelmeye başladı. • • • Bütün bu gelişmelerin ardından Genelkurmay Başkanı'nın açıklama- ları geldi. Siyaset bir anda yerinden oynadı ve siyaset dışındaki aktörler yeniden etkin bir şekilde siyaset sah- nesine çıktılar. Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in yaptığı son konuşma ise bu gelişmelerin üze- Şimdi de Türbana Takıldık rine tuz biber ekti. Mustafa Bumin neden böyle bir konuşma yaptığını şu gerekçelerle ifade etti: "Kimi siyasal parti yetkili- lerince yasal düzenlemeler yapıla- rak türban ile öğrenim yapma olana- ğının tanınacağı yolunda beyanlar- da bulunulması, bu konudaki yargı içtihatlannı bilmemekten kaynaklan- mıyorsa, din duygulannı kullanarak siyasi avantaj sağlamaya yöneliktir. Anayasadaki laık düzenlemeler kal- dığı sürece türbanm yüksek öğre- tim kurumlanna ve resmidairelere gir- mesini sağlayacak tüm yasal düzen- lemeler anayasaya aykın olacaktır." • • • Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın görüşlerini söylemesine birdiyeceğim yok. önemli bir kurumun başında ve bazı uyanlar yapma gereği duymuş olabilir. Genelkurmay Başkanı Öz- kök'ün konuşmasının ardından bu konuşmayla birlikte Türkiye giderek sanki bir başka atmosfere giriyor gi- bi. Nedir bu atmosfer? Türkiye'nin hü- kümet dışındaki ağırlıklı kurumları, sürekli hükümeti uyarmak gereğini duyuyoriar. Bunu yüksek sesle dile ge- tirmeye gerekli görüyoriar. Tabii on- lann bu konuşmalannın ardından, ye- niden geçmiştartışmalann kaptsı ara- lanmış oluyor. • • • Denebilir ki, ne var bunda. Sonuç olarak iki önemli kurum başkanlan, kamuoyunu da uyarmak amacıyla düşüncelerini ve kaygılannı dile ge- tirdiler. Birçok bakımdan doğru olan bu görüşün sahiplerinin, bazı sıkıntı- lan da anlaması gerekiyor. Sorun Tür- kiye'nin kırılgan siyasi ortamından kaynaklanıyor. Türkiye, çok önemli siyasi sorunlann içinde çıkış yolu arar- ken, hiç gündemde olmayan konu- lar yeniden iç gerginliği arttıracak şe- kilde birden ön plana çıkıyor. Asıl teh- lıkeli olan bu. Şu anda dikkatleri yoğunlaştıraca- ğımız ve çözüm önerilerini geliştire- ceğimiz konular, Türkiye'nin AB üye- liğine doğru açılımını güçlendirecek konular olmalı. Bu konulan da iç si- yaset malzemesi yapmak yerine, çö- züm bulacak bir şekilde ele almalıyız. • • • Türban konusunun artık taraflar açısından tam anlamıyla bir siyasi rant haline dönüştüğü ve kendi çıkış gerçekliğinden koptuğu da bir ger- çek. Sorun kız öğrencilerin kıyafeti ol- manın ötesinde bir anlayış ve iktidar meselesine dönüşmüş durumda. Radikal Islamcı çevreler, AKP'yi köşeye sıkıştırmak amacıyla, hükü- meti bu konuda "pısınk" olmakla ve boyun eğmekle suçluyorlar. AKP'Iİ- ler ise üzerlerindeki baskıyı defede- bilmek ve dini çevrelerle ilişkilerini bozmamak amacıyla, bazı açıklama- lar yaparak durumu idare etmek is- tiyorlar. Bu kez bazı kurumlann tep- kisi gündeme geliyor. Tartışma durup durup yeniden alevleniyor. • • • Benim inancım o ki, türban konusu kısa sürede çözüme ulaştırılacak bir konu değil. O nedenle bu tartışmanın en azından bir süre gündemden düş- mesinde sayısız yararlar olduğu kanaatindeyim. Çünkü sonuç olarak, bu konunun tartışılmasından bir sonuç elde edilemediği gibi iç siyasi ortam geriliyor. Belki birileri (bu her iki tarafta da olabilir) böyle bir tartışmayı kendi çıkarları açısından yarartı görüyor. Gerginlikten siyasi prim yaptığını düşünüyor. O zaman yapacak tek şey, bu tar- tışmanın ötesinde bir yeni ufuklaolay- lara bakabilme esnekliği gösterebil- mek. Bunu yapabilir miyiz? Emin değilim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle