17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ŞAYFA CUMHURİYET 24 NİSAN 2005 PAZAR DM 'Bütün adımar Türkiye ile birlikte atûdV diyen Denktaş, kendisini suçlayan eski dostlanna kırgın aynlıyor: Gerçekleri bile bile bana saldırdılar R auf Deoletış"^öre Kıbns'ın ikiye bölünrnes. çc sayıda insanın ca- nından venundan olmasının te- melinde, KurYunan liderliğinin ENOSlS hayali yatı^or azı dızimizin ilk 3 gününde, özellikle Bışpkopos Makarios'un yaptıklannı ve ikdlı gonmelerin bilinme- yenlerini anlatan De±G, Rnm liderliğinin bugün hâlâ aynı sry&et oldugunun altını çizerek "Papadapuks'ı ve diğeıierinin poö- tikasıyia, Makarâos'uı ptitikası arasmda zerre kadarfark yokmıdiyor Denktaş "Bugüne kadar n e yjptsam Türkiye ile bir- likte yaptun" diyor \e kıdisini uzlaşmaz ilan eden, sürekli eleştrn eskı dostlanna, deneyimlı büyülcelçLeryönelık eleştirisini dile getinyor: " E n bink largmhğım. görüş- melerde atmış oldugımdımlann Türkiye ile birtikte aükiığını bileı Uemli büyükeiçi dosüanmın biletaâJâRm-Yunansiyasetinin Kıbns'a sahip çıfcma sraetini görmezfikten gelerek, 'Denktaş şö;leapsaydı, şöyle de- anlatıyop Yarım Asırlık Mücadelenin bilinmeyen yönleri R E S A T A K A R A nnan Planı'na evet demenin Kıbrıs'ın Yunanistan'a bağlanmasını onaylamak anlamına geldiğini söyleyen Denktaş, "Hâlâ 'Fırsat kaçınldı' diyerek beni suçlayanlara son sözüm, Kıbns meselesini, Rum-Yunan siyasetini değerlendirmeden halletme yanlışlığı içinde olduklandır. Ve tarih bir gün gerçekleri yazacaktır" dedi. seydi uzlaşma fırsatı kaçınlmazdı' noktasın- da diretmeleridir. Kopenhag'a davet edilme- Higimfri altmı çizerek söylediğim halde' Fırsat kaçınldı' diyorlar. Halbuki Kopenhag'da ka- rar ahnmtşta ve bu karann baskısı altında An- nan Planı'nı kabul edeceğimiz düşüncesiyle görüşmeler Lefkoşa'dan, Kopenhag'a taşın- mışü." Denktaş, kendısını eleştırenlere yö- nelik son mesajında şunlan söylüyor: "Be- nim, Annan planı'na evet' dememi isteyenkr Türk-Yunan dengesinin Yunanistan lehine bozulacağnu, Türkhe'>i adadan çıkaracağuıı, kâğrt ûzerinde bir garanti bıraktığınj bilmek- tedhier. Bu plana Kıbns Tiirk halkı tarafin- dan evet' dendiği için ABD Dışişleri Bakanb- ğı Koordinatörü Thomas Weston, BM Genel Sekreteri'nin Kıbns Qzel Temsilcisi Alvaro de Soto ve diğeıieri 'Bundan sonra bağımsız- lık, egemenlık istenemez' diyerek insanınuza büyük bir kaHeşlik yapbklannı da gönnezük- ten geliyoriar. Mal- mûlk meselesinin bireyler arası davalarla ve kavgalarla Kıbns'ta banşa değU, kavgalara yol açacağnu da görmezden genyoriar. Benim. böyle bir plana evet' de- mem, halktmızın egemenlikten ve bağnnsız- hktan vazgecmesini, aynca Kıbns'ın. Türld- ye'den koparak, Yunanistan'a bağjanmasını onaykmam demektir. Girit misali, Türklü- ğün adadan yok olmasnu kabul etmemdir. Bunu yapamazdım. Bugün hâlâ Papadopulos ve hükümeti 2005 yıhnı EOKA yıh ilan edebi- byor. 21 bin EOKA mensubuna madalya da- ğrtabiHyorsa ve EOKA'nın bölünmüş bir Kıb- ns için değil, bütün bir Kıbns için mücadele verdigini söylüyorsa. yapılması gereken bun- lar ûzerinde durmaktır. Dolayısnla. AB normlan dışına çıkan bir idareyi dünyaya teş- hir edeceklerine, hâlâ Fırsat kaçınldı' diye- rek beni suçlayanlara son sözüm. Kıbns me- selesini, Rum-Yunan siyasetini değerlendir- meden halletme yanhşhğı içinde olduklandır. Ve tarih bir gün gerçekleri yazacaktnf ENOSİS'ijerçekleştirmeyi amaçlayan Akritas Planı'nı Türk olan herkesin okumasını istedi Rauf Denklaş'ınvasiyeti E NOSÎS'ı ge-ekleştirebilmek için, Kıbns Türk Ukına karşı sılahlı mü- cadeleye ka:r veren Rum-Yunan cephesi. SJ yzündeki organlan ye- tersız buluyor ve bımuıçin biryeraltı teşkila- tı kuruyordu. Malcamos lafindan kurulan Rum Yeraltı Teşkilatı'nmso-mlulan 7 Şubat 1967 tarihli 'PATRİS' eazetesıde açıklanmıştı. Pla- nı uygulayacak başkan Dnemın Içışlen Baka- nı Potikarpos Yorgacs. kıli ise bugünkü Rum Yönetımı Başkanı Tas Papadopulos'tur. Es- ki Rum lideri Glafkos Knides ıse Kurmay Da- ireleri Müdürü olaurak crevlendirilmişti. Akntas Planı'nrn önaıli bölümleri şöyle: PİŞTA KULLAINIUCAK METOT Uluslararası çevrelergöre Londra ve Zünh anlaşmalan ile haJledmış ve bu anlaşmalar mücadele eden taraflaıtrasındaki göriişmeler sonunda vanlan çözumlarak gösterilmişti. a) Bu sebeple ilk. hedeinüz, uluslararası alan- da, Kıbns problerrunın jzümknmediği ve ye- niden gözden geçirilmeı gerektiğı kanısuıı ya- ratmak ve yaymak. oLmştur. b) Aşağıda belirtıle: kanılann yaratılması ilk gaye olarak kabul eılmiştır: i) Bulunmuş olan hal aresi tatminkâr ve adıl değildır. ii) Vanlan anlaşma çaşmış olan taraflann ira- desı sonucu elde edürcmıştir iii) Anlaşmalann tadı arzusu, Rumlann im- zalannı inkâr etme nıyenden değil onlann var olması için elzem olusndan doğmaktadır. iv) îki toplumun "bir îcda yaşaması müm- kündür ve. v) Yabancılann gşüvemesi ve dayanma- sı gereken kuvvetli umr Türkler değil Rum ekseriyetidir. c) Yukandaki gayelergerçekleştirmek çok güç ise de tatırnnk sonuçlar alın- mıştır. Genel olarak cşanya Kıbns'uı şitndiye kadar Rumlatarafıadan idare edildiğini. Türklenn i&sadece olumsuz. köstekleyıcı bir fren rcâ oynadığını gös- terdik. YARINÇOK GEOLABILİR' d) BirÜKİ safha faaletlerimizi ve ga>Tetle- rimizi bö>lece tamarruiıktaıı sonra ikinci saf- hayı ulushrarası bir seıyede gerçekleştirme- miz gereüyor. Bıı üoci salhadakı gayemız aşagıdaki hususlajı btırtmek ve kabul ettir- mektır. i) Rumlann gayesi Tıkleriezmek değil ida- ri mekankmanın adale• aykın ve makul olma- yan kısuıiannı or^ad£ kaldrmaktır. ii) Bunlann hemen rtadaı kalduılması ge- rekir, çündi 'yarm' çt geç olabilır. iii) (ya}iınlann»aınjitr.) iv) Bu gözden geçrue sorunu Kıbnslılann bir iç soruıudur ve bıımı için kimseye, dıştan herhangi bir müdLahar -güç kullanılsm veya kiillanılmasın- haldkınvermez, ve v) Öng»rülen değişiilıklermakuldür, adildir ve a^ınlığuı makul adediler haklannı da ko- rur. Bu gözien geçirrne;oruni! Kıbnslılann bir iç sorunulur ve bunuivin kimseye dıştan her- kangi birmüdahale lakını vermez. e) Gentl olarak. decebilir ki bugünkü ulus- lararası dişünüş, heT rrlü baskının -özellikle azuüıklan yapüan bassnın- karşısındadır. Şim- diye kada: Türkler düra karnuo>r unu, Ada'nın Yiınanıstin'a ilhak eKLmesimn kendilerini kö- le durumına sokacağiEDandTmakta başan gös- terdiler. Buşartlar altaramücadelemizı "ENO- SİS" değl de "sdf- (kenniıasyon" temelıne dayanarai dünya kajru\f unu etkileyebilinz. Self-dderminasyorttakkımızı tamamen ve engellenneden kullaıaılmeniz için de anlaş- rmalardar (Garanta ve nifak ınlaşması vs.) ve auayasann hak ıradksnin kzyıtsız bir şekilde ifadesiniîngelleyea vdtş rrüdahale tehlıkesi ajzeden hazı hükümlrjıden kurtulmamız ge- nekıyor. Eu sebeple iii edeftniz, Kıbnslı Rum- larca kabıl edilmeraijiıye belırtilmesinde ka- rar kıldı^ımız GaTant^a^ması'nın elimine Jusuce? 1983te on binterce Kıbns Türkü BM karannı protesto ediyor.füsttej 15 Kasım 1983te KKJC'nin ilan edildiği gün Cumhurbaşkanlığt Sarayi'nda Rauf Denktaş, kendisiyie ilk röportajı gerçekleştiren Resat Akar'ı öperek kutluyor. (Solda), 'Kıbns'ı Girit olmaktan kurtardınız' diyerek uzun yillar Denktaş'a büyük destek veren yurttaş, daha sonra 'Girit oluruz' uyanlanna aldırmadan Annan Planı'nı onayiad\.(Sağda) Denktaş, itter Türkmen'le birlikte BM toplanüsında. (Altta), da müzakereler yer almadan müdahale yapıla- maz. Asıl uluslararası desteğe işte bu devrede (müdahale öncesi temas devTesi) ihtiyacınuz ola- caktır. Böyle bır desteği de ancak anayasada ya- pılmasmı teklıf ettiğimiz değişiklikler haklı ve akla yakm görüldüğü zaman kazanabilıriz. Bu sebeple öne süreceğimız değişiklıkleri kararlaş- tuırken çok dikkatli olmamız gerekir. Bu dunımda. ilk adım, müdahale tehlikesini ortadan kaldırmak için anayasayı tadil etme teklifı yapmaktır. BARIŞA HAZIR CÖRÜNECEĞİZ 1 2) Aşikârdır ki müdahalenin haklı gösteril- mesi için anayasadakı basit bir revizyon tekli- fınden daha ciddı bu sebep, daha yakın bir teh- like olması gerekir. Bu sebepler şunlar olabi- lir: (a) 'a' ve 'c' hareketi yerine getirihneden ENOSlS'in ilam. (b) 4 Türklerin katüamı' dıye aksettinlebilecek ciddı toplumlararası huzursuz- luk ve çarpışma. Tahrik edihneksizin Türklere karşı bir katli- ama girişmek veya hücum etmek nıyetimiz yoktur. Ancak Türkler şiddetli reaksiyon gös- tererek olaylar ve çatışmalar yaratabılirler, ve- ya çarpışmalar yaratarak Rumlann kendileri- ne hücum ettiğı ve bu yüzden can ve mal em- niyetleri için müdahalenin kaçınıhnaz oldu- ğunuyayabilirler. tzknecektaktik: Anayasayı tadil etme çaba- lanmız gizli olmayacak. Daıma banşçı görüş- melere hazu- görüneceğiz ve hareketlerimiz hiçbir zaman tahrik edıci veya sert bir şekil I ahnayacak. Patlaması muhtemel her olay, * başlangıçta kanun çerçevesinde ve kanuni A kuvvetler -Devletin polis gücü- tarafın- dan, belli bir plana göre karşılanacaktır. Bü- tün hareketlerimizhukukı bir çerçeve için- de yapılacaktm 3) (Yayımlanmamıştır). KENDİMİZİILIMLI CÖSTERELİM' edilmesidu". Garanti anlaşması ortadan kalk- tıktan sonra önümüzde, bizi bir plebisitle ken- dı geleceğimizi seçmekten alıkoyabilecek hiç- bir hukuki ve mane\ı engel kalmayacaktır. Izlenecek harekât hatü: (a) Anayasanın olumsuz maddelerini tadil etmek ve bunun sonundau Garanti\« lttifakan- laşmalannı" de facto olarak ortadan kaldır- mak. (b) Bunu gerçekleştirir gerçekleştirmez Ga- ranti Anlaşması (müdahale hakkı) kanunen ve esas olarak tatbik edilemez. (c) Garanti ve trtifak anlaşmalannın self-de- terminasyon hakkını bsıtlayıcı hükümleri böy- lece ortadan kaldınldıktan sonra Kıbns halkı (Rum toplumu) kendi ıradesini serbestçe ifade edıp uygulayabilecektir. (d) O zaman, devlet kuvvetlerinin (Polis gü- cü ) ve buna ek olarak dost ülke askerlerinin, dış- tan veya içten gelen herhangi bir müdahaleye karşı koyması mümkün olacaktır, çünkü o za- man tamamen bağımsız bır durumda olacağız. İÇ CEPHE: PLAN SOZLU ANLATILACAK 1) 'Aşrimaz' diye tanımlayabileceğimiz tek teh- like asken güç kullanılarak yapılacak bır dış mü- dahale ihtimalıdır. Kısmen veya tüm olarak kendi gücümüzle karşılayabileceğimız bu teh- like, yaratması muhtemel maddi zarardan ziya- de politik alanda yapacağı olumsuz etki yö- nünden önemlidir. lyi çalışır ve yukanda (a) safhasmda belirti- len teşebbüsümüzü başanlı kılarsak göreceğiz kı hem mücadeleyı haksız gösterecek hem de bütün dünyanın desteğını kazanmış olacağız, çünkü Garanti anlaşmasına göre garantör dev- letler (tngıltere, Yunanistan ve Türkiye) arasın- 4) Türklerin, Anayasayı tadil için girişe- ceğimiz ciddi hareketlere tepki göstermeye- ceğini düşünmek ve genel planımızın yuka- nda anlatılan birinci safhasuıı gerçekleştirme çabalanmıza karşı olaylar ve çatışmalar yarat- mayacaklanna inanmak safdülik olur. Bu se- beple Teşkilatunızın varhğı ve kuvvetlenmesi zaruridir. Çünkü: (a) Türklerin içten gelen bir direnmesine karşı bizim karşı hücumumuz ani olmazsa Rumlar arasmda -özellikle kasabalar- da- panik yaratılması tehlikesi vardır. O zaman geniş ve çok önemli bölgeleri Türklere kaptır- mak tehlikesi de doğacaktır. Halbuki Türklere 'hücum gücümüzü' ani olarak ve etkili bir şe- kilde gösterebılirsek kendılerine gelecek ve ha- reketleri önemsiz, tecrit edilmiş olaylara inhi- sar edecektir. (b) Türklerin planlı veya plansız herhangi hücumu karşısmda -bu hücum bir gösteri olsun veya olması- hemen harekete geçmek ve şid- det kullanarak böyle bir hücumu en kısa bir za- manda bastumak zorundayız. (c) Herhangi bir Türk teşebbüsünün ku^et kullanarak kat'i olarak bastırüması bizim son- radan girişeceğimiz ve .\nayasada yeni tadila- ta matuf hareketlerimizi kolaylaştıracak ve ay- m zamanda tatbikatta bir Türk reaksiyonunu ön- leyecektir. (d) Çatışmalann yayılıp büyümesi halinde ENOSlS'ı derhal ilan etmeye hazır olmalıyız. Planımızı üyelerimize YALNTZ SÖZLÜ ola- rak anlatmalıyız. HERHANGİ BIR YAZILIİZAHAT YAPH- MANLMIDIR. \UKARIDAKİLERLE İLGÎ- Ll HERHANGİ BIR DOKÜMANIN KAYBI VEYA DIŞARTYA SIZDIRILMASIVATANA IHANET SUÇU SAYILIR. Izlenecek taktik: Üyelerimizi ve halkı SÖZ- LÜ OLARAK aydınlatmak için büyük çabalar harcanmalıdır. Kendimizı 'ıhmh' gösterebil- mek için hiçbir çaba esirgenmemelidir. BİTTİ PAZAR ORHAN BURSALI 'Kendisileştipme' Geçmişte hemen her dinsel siyasetçi TÛBİTAK'a şöyle güçlü bir elense çekmiştir. Bu politikalannın arkasında çok kaba bir hedef ve yontulmamış bir anlayış vardır: Ele geçirmek.. Sanki burası "fet- hedılecek" düşman toprağı.. kendileri bu ülkede- nin insanlan değil.. dışandan "istilacı" olarak gel- mişlerve bu ülkedeki herşeyi "kendisileştirme" (kendilerinin, kendilerinden yapma) peşindeler! Devlet ve örgütlerini, odalar dahil ulaşabildikle- ri ve etkileyebildikleri hemen herşeyi bütünüyte "ken- disileştirme " programını, gerekirse yasa ve hukuk bile takmadan sürdürüyoriar. Cumhurbaşkanfnın onamadığı vekiller bile, hiçyüksünmeden "as//"mış gibi imza atabiliyor. bu kadar pervasızlık var. Arada sırada bir balon uçuruyoriar ve sadık ga- zetecilerine manşete çektiriyoriar.. Bunlar, ülke- mizde hiç sevilmeyen "bürokrasi" ile ilgili.. "Baş- bakana mektup üç ayda ulaştı" gibi. Maksat, dev- lette yaptıklannı haklı göstermek! Millet diyecek ki, "Ne yapsın birader, bilmiyor muyuz bürokrasi iş yapmaz!" Erdoğan'ın kendisi de ayda bir "bü- rokrasi"ye gözdağı vermekten geri kalmaz. Çok sı- radan bir numara!.. Sanki bürokrasi kendi emirie- ri altında değil... * • • TÜBİTAK, bu "kendisileştirme" politikasının ilk kurbanıydı. Erdoğan hükümet koltuğuna oturduk- tan hemen sonra önünde birgörevlendirme karar- namesi buldu. Bilim Kurulu, Başkanını seçmiş; Başbakan'ın bunu Cumhurbaşkanı'nın onayına sunması gerek. Anlatıldığına göre Erdoğan, "Bu da ne, TÛBİTAK'a başkan bizatamıyormuyuz?" de- miş. Yanındakiler durumu izah edince, kararna- meyi bir kenara koymuş.. koyuş o koyuş... Ârkasından "vurdulu kırdılı" operasyon sökün etti: Eski TÜBİTAK yöneticileri suçlandı... Bilim Ku- rulu'nagerekli atamaJaryapılmadı ve kurul çalışmaz kılındı. Daha sonra kurum çalışamıyor gerekçesiy- le Meclis'ten "bir defalık atama" yasası çıkartıldı. Bilim Kurulu'na ve kurum başkanlığına vekâleten atama yapıldı... Ancak hukuksuzluklan mahkeme- lerden ve Anayasa Mahkemesi'den döndü.. 2.5 yıllık bir yılan hikâyesidir TÜBlTAK'ta yaptık- lan.. Haa, bu arada, aralannda, Erdal Inönü, Mithat Ideman, Burak Erman gibi ülkemizin saygın bi- lim insanlarının da bulunduğu, Bilim Kurulu'nun 28 eski üyesini mahkemeye verdiler. TÜBrTAKtan haksız yere fazla ücret ödenmesine onay verdik- leri için onlardan trilyonlarca lira geri istiyoriar! Kurum tam bir çıkmaza sokulduktan sonra, şim- di beklenen adımı attılar ve TÜBİTAK yasasını de- ğiştiriyorlar. Yeni yasa tasartsı.TÜBlTAK'ıBaşbakan'a tam bağ- lıyor. Yönetim içine "kendilerinden olmayan", gös- termelik birkaç bilim adamı koyacaklar.. onlann parmaklan ve düşüncelen hep azınlıkta kalacak; ve Kurum iktidar tarafından "kendisileştirilmiş" ola- cak.. Belki ilk başta olmayabilir (neden korksunlar ki?), ama yönetimde ilende ilahiyatçılan da göreceğiz.. Çünkü yeni yasa bunu mümkün kılıyor. Atanacak insanlarda aranacak nitelikler de gevşek ifadeler- le belirtilmiş kı.. neredeyse ıstedikleri herkesi ata- yabilsinler!.. • • • Bütün bu operasyonlann arkasındaki siyasi ada- mı (Erdoğan'ın vicdanı!) merak etmez misiniz? Ta- bii, bildiniz, Bay Müsteşar! (Ve, sıkışınca "Benim dahlim yok" demeyi marifet bilen Başkan Vekili pek mi masum?!) Müsteşar Bey, taa ilk başta Bilim Kurulu'na, hü- kümetin seçtiği kişilerin atanması için listeyi verir- ken, "Burası aynı görüşte cemaat gibi, biraz fark- lı görüşlehe çeşipendireceğiz" benzeri sözler etmiş.. Müsteşar, TÜBlTAK'ı, yani bilimi ve yönetimi "ılımlaştırma" politikasını, hiçsektirmeden "başa- nyla" yöneten adam. "Ilımlaştırma" onun işi.. Diğer adıyla, Islam kültürüyle yoğurma... 1995'te dini konulann da tartışıldığı bir kongre- de yaptığı konuşma ile küreselleşmenin ademi merkeziyetçiliği dağıttığını, yerelliği dayattığını ve Türkiye'nin yerel kültürünün de Islam olduğunu, do- layısıyla ülke yönetiminin Islamlaştınlmasının nes- nel koşullannın oluştuğunu ve Islamcılara büyük bir fırsat doğduğunu belirtmişti. Erdoğan bu büyük öngörü sahibi kişiyi beledi- yeden Müsteşarlıgataşıdı.. O da, 1995 bildirisin- deki düşüncelerini, yerel yönetimler ve kamu yö- netimi yasalanyla hayata geçirmenin fırsatını ya- kaladı.. Şu üniversitelerin, kitabı hakkında verdiği "aşır- ma" hükmü olmasaydı, bu "tarihi fırsatın" tadını çok iyi çıkartacaktı. Ama olsun, bu kadar kusur ka- dı kızında da olur! • • • Bütün kamu yönetimini "kendisileştirme" poli- tikasının, azgın bir uygulanışıdırTÜBlTAKörneği... Kendisileştirme, yani ılımlı Islamlaştrma.. Şimdilik... obursali@ cumhuriyet.com.tr. VEFAT Memum Ressam Seyit Mehmet Baki, merhume Makbule Bakj'nin oğullan, memum Aleaddin Baki'nin kardeşi, mertıum Kemal Baki'nin ağabeyi, Sıdıka (Nazmiye) Baki'nin eşi; Nimet Baki, Hikmet Baykal, Mehmet Selim Baki'nin babalan; Enver Baykal, Tuman Özkan, Claudia Baki'nin kayınpederleri; Çiğdem Özkan, Şebnem Özkan, Zeynep Baykal, Mehmet Ali Baykal, Ege Baki'nin dedeleri Ressam CEMAL BAKİ23 Nisan 2005 Cumartesi günü vefat etmiştir. Cenazesi 24 Nisan Pazar günü Yeşilyurt Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra kaldınlacaktır. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle