Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10 NİSAN 2005 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET / HAYIR
OKTAY AKBAL
Devletin Aynasında
Emeklilen!
"Emekliler devletin aynasıdır" demiş Atatürk.
"Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emekli-
lerine karşı tutumu o milletin yaşama kudreti-
nin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken,
bütün kuvvetiyle çalışmış olanlara karşı min-
net hissi duymayan bir milletin istikbale gü-
venle bakmaya hakkı yoktur" demiş...
Bu aynaya bakıyoruz, bu aynada kendimizi gö-
rüyoruz. Bu kirli bir ayna. O aynayı karşımıza di-
kenler kim? Bu ülkede yönetimi ellerinde tutanlar!
Akıllarına gelmez mi, kendileri de belli bir yaşa
gelecekler, yıllaryılı harcadıkları çabanın, çalışma-
nın sonunda bir köşeye itılecekler! Yanı, emeklı
olacaklar! Bir bankanın önünde sabahın karanlığın-
da dızılıp üç beş kuruşluk aylıklarını alacaklar, bel-
ki o bekleyişte ölecekler!
Emekli, emek vermiş insandır. Türkiye Emekliler
Derneği'nin bülteninde Eskışehir Şube Başkanı
ArifGözcü, sorunu bütün çıplaklığıyla ortaya koy-
muş:
"Emekliye geldiği zaman devlet nasıl batar?
Temsil ettiğimiz işçi emeklisi dul veyetimler bü-
yük bir infial içinde. fktidar söz verirken bol ke-
seden atıyor. lcraata gelince bir şey yok. Enf-
lasyon nerdeysetek rakama düşmüş! Düşmüş
olsa, benim cebimeyansımaz mı? 70 milyon nü-
fuslu Türkiye'de 10 milyonun refahı yerinde!
BunlarTürkiye'nin kaymağını yiyen kesimler. Biz
ortalama 440 milyon lira alanlar kira mı ödeye-
lim, kamımızı mı doyuralım. Bütün bunlar Türk
ekonomisi düzlüğe çıktı' sözüyle bağlaşır mı?"
Geçen gün Başbakanımız ince bir hesap yaptı.
Beş kişilik bir ailenin her öğünde simit yiyerek ay-
da 270 lira hacadığını, oysa asgari ücretin 300'ün
üstüne çıkarıldığını övünerek söyledi! Kuru kuru si-
mit yiyerek yaşam sürdürmek olası imiş? Insan şa-
şırıyor; bir Başbakan alay mı edıyor, bızlerle eğle-
niyor mu?
Sız de emeklısınız değıl mı? Bu yazıyı okuyan on-
binlerce insan otuz-kırkyıl çalışmış, Emekli Sandı-
ğı'ndan, SSK'den emekli olmuştur. Olmuş da ne
olmuş! Rahata, huzura kavuşmuş mu? Uygar ül-
ke yaşlıları gibi emekli geliriyle dünyayı gezip do-
laşabıliyor mu? Geçim derdinden korkmadan bel-
li bir huzurla yaşayabiliyor mu? Türkiye emeklileri,
Başbakan'ın hesabına göre günde ıkı üç sımitle kar-
nını doyurduğuna şükür mü etmeli?
Kahramanmaraş'tan emekli Hanife Doğan birşi-
ir yazmış.
"Dedi çaycı çay ver çayın ak ise I Param yoktur
bu nasıl adalet ise I Çaycı dedı kalk gıt paran yok
ise I Başını öne eğip kalkıyordu ya.
Bir şey dedı anlamadım dilinden I Istiyordu bi-
ri tutsun elinden I Gördüm sakalının beyaz telin-
den I Göğsüne gözyaşı akıyordu ya."
Günümüzde ortalama emekli aylığı 500 YTL'dir.
Milletvekilleriyedi bin YTLalıyor. Yinedesıksıkzam
istiyor! Başbakan bile geçinemiyorum deyip kimi
hisselerini sattı... Enflasyon düşse de, ihracat art-
sa da, ekonomımız duzeldı diye kendı kendimizi öv-
sek de, acı gerçek ortada! Devlete, millete, toplu-
ma bir ömür boyu hızmet verenler açlık sınırının al-
tında...
Ebubekir Hazım Bey, yani benim dedem, uzun
yıllar önce 'Mütekait' şiirini yazmıştı. Bugün yaşa-
sa bir de emekliler şiiri yazmaz mıydı:
"Kımdır şu pek dalgın yürüyüp giden I Yıpran-
mış vücudu sürüyüp giden I Saç sakal ağarmış kaş-
lar bıle ak I Ölmeden bürümüş simayı kefen I Is-
temez gözleri kimseye bakmak I Sanki bir gölge-
dir hep gelen geçen."
Evet "Emekliler devletin aynasıdır". Iki üç simit-
le geçinebilirsiniz diyenler, aynada kendi yüzlerine
bilmem nasıl bakabıliyorlar?
Bir Kuvayı Milliye Oyküsü: Urfa'nın Kurtuluşu
10 NtSAN LAİKLÎK GIJNÜ
77.Yılında
• 77 yıl önce bugün, Türkiye Cumhuriye-
ti' nin "laik bir cumhuriyet" olduğu, ana-
yasada yapılan bir düzenleme ile ortaya
kondu.
• Günümüzde bu tarihsel olayın anlamı,
ABD tarafından Türkiye için öngörülen
"Ilımlı tslam Devleti" projesi karşısında
daha da güçlenerek güncelleşmiştir.
• ABD'nin düınen suyundaki AKP iktida-
rı da bu projeden yana olduğunu, iki yıl-
lık tutumu ıle ortaya koymuştur.
• Türkiye Cumhuriyeti'nin "laiklik" nitemi-
ni daraltarak bütünlüğünü bozmak için
yapılacak her türlü düzenlemenin sonuç-
suz kalacağına inanıyor ve ulusumuzun
10 Nısan Laiklik Günü'nü kutluyoruz.
KAD1N ARAŞT1RMALARIDERNEĞİ
TEKKEKÖY ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
2004/539
Iekkekoy Aslıyc Hukuk Mahkcmcsı 2004/539 Esas,
2005/65 Kaıaı sayılı ılamı ıle Samsun ılı, Tekkekoy ılçesı,
Çayııçokek koyıı, cılt 17, lıane. 85 bsn. 143'de ııufusa kayıt-
lı Alı ve Falma'dan olma 01/01/1964 d lu Sevim Avıkeİ'ın
Açıkel olan soyadının Fskın olaıak nüfusta taslııheıı tesciline
karar verilmışolup, işbu karar ilan olunur Basıır 15699
Urfa'yı işgal eden kuvvetin içinde Fransızlann dışında
lejyon askerleri ve söylediklcrı Türkçc şarkılardan Fransız
üniforması giymiş Hrmenilerin bulunduğu anlaşıhyordu.
MHC'nin kısa zamanda oluşturduğu direniş örgütü gıderek
aşiretleri de içerisine aldı.
Av. MiİSİÜin AKALI1N Şanlıur/cı Bcıro Başkanı
U
rfa, Mondros
Mütarekena-
mesı'nın,
'müttefikkrin
güvenlikleri tehditedildi-
ğüıde herhanjji bir slrate-
jik noktayı işgal edebile-
ceklerine' ılışkın 7. mad-
desı gerekçe göstenlerek
işgal edilmişti. 1919 yılı
Mart'ında zırhlı olomo-
bilini eski sarayın darka-
pısından zorlukla geçırip
makınelı tüfeklenru hükü-
met konağına çevırdiğın-
de, Mutasarrıf Nusret
Bey'in kendisini karşıla-
maması ve koltuğunu ona
vermemesıne sınırlenen
lngılız kumandana "İş-
gal kuvvetini karşılamak
bir nıutasamfayakışmaz,
bir misaflr gibi gelseydi-
ni/, si/i Birecik'te karşı-
lardım" şcklinde verdığı
cevap herhalde 'notedil-
nıiş' olacak kı, Nusret Bey
kısa bir süre sonra, Bay-
burt Kaymakamlığı sıra-
sında Ermeni tchcirindc
sorumluluğu olduğu ge-
rekçesıyle görevden alı-
narak mahfuzen Istan-
bul'agönderildi
Sekiz ay süren tngiliz
ışgali suresıncc bulıın bol-
ge gıbı Urfa'da da pro-
testolann dışında tıılı bir
direniş hareketı olmadı.
Halep'in düşmesinden
sonra Nusret Bey tarafın-
dan temcllcri atılmışolan
(21 12.1918)veErzurum
ve Sıvas kongrelerınden
sonra bir direniş örgütü-
ne dönüşen Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti (MHC)
Urfa'nın Fransızlara dev-
redıleceğı haberlenyle
büyük etkınhk kazandı
Fransızlann Kılıkya Fa-
cıası adını verdıkleri Gü-
ney ve Güneydoğu Ana-
dolu'yu işgal macerası
'Ermenileri koruma' adı
altında bir ekonomık nü-
fuz bölgesi yaratma, eko-
nomik ayrıcalıklar elde
etme mücadelesiydi. Bi-
rinci Dünya Savaşı'nın
sarstığı ekonomik düzen-
de Fransı/ dokuma en-
düstrısı savaştan çok et-
kılenmış ve pamuğu uy-
gun fiyatlarla sağlayaca-
ğı yeni kaynaklar arayışın-
da bölgenin Fransa'nın
biıtun pamuk ihtiyacını
karşılayacağı duşünül-
müştii. Valı olarak atanan
Fransız albayı Bremond,
bölge için 'Aİp DağlarTna
sahip bir Mısır' ı fadcsini
kullanıyordu.
1916tanhhSykes-Pı-
cot Anlaşması'na dayanı-
larak imzalanan 15 Eylül
1919 tarihli Suriyc ttilâf-
namcsi, tngıhzlerin 1 Ka-
sım'dan ıtıbaren Urfa'yı
transızlara teshmını ön-
görüyor ve görüşmelerde
Fransız hükümetının Er-
meni halkının korunma-
sı sorumluluğunu da üze-
nne aldığı bclirtiliyordu.
Bogos Nubar Paşa'ya go-
re, "Kilikya Ermenilere
vaat edildigi için Ermeni
gönüllüler bölgcdc Fran-
sız konıutası altında sa-
vaşmışlardı".
Urfa'yı işgal eden kuv-
vetin içinde Fransızlann
dışında lejyon askerleri
ve söyledikleri Türkçe
şarkılardan Fransı/ üni-
forması giymiş Rrmeni-
lerın bulunduğu anlaşıh-
yordu.MHC nın kısa za
manda oluşturduğu dire-
niş örgütü giderek aşiret-
leri de içerisine aldı. Har-
ran aşıretlerını yemin et-
tırerek mıllı güçlere ka-
tan Bnb. A- RızaBey, ova-
nın tek muhalif aşiret re-
isi Salih el Abdullah tara-
fından ihbaredildiği için
Fransızlar tarafından tu-
tuklanınca fırar ederek
Sıverek'e kaçtı. Suruç aşı-
retlerı de Basravî hariç,
Şahiıı Bcyzadc'lerin baş-
kanlığında tamamıyla
millı kuvvetlerden yana
tavır almışlardı. Fransız-
lann haber aldıkları bu
faaliyetler onları telaşlan
dırdı ve sertleşmelerine
neden oldu. Ingiliz işga-
linde görmcdikleri; mu-
hasebecinin kasa hesa-
bından ihracatın izne bağ-
lanmasına, Fransız su-
baylanna selam mecbu-
riyetınden mahkûnılann
tahliyesine ve seyalıat vı-
/esi getirilmesine kadar
bırçok konuda yerel ida-
renın ışlerıne karışan ve
Cemıyet'le bırlıkte çalı-
şaıı etkilı bir aşiret reısı-
ni tutuklayan Fransızların
bu davranışlan halkta tep-
kıylc bırlıkte umutsıı/luk
ve korkuya yol açtı Mü-
lâzını Adil Hıılusi Efcndi
o günlerin kasvetli hava-
sını anlatırken "Konuş-
maktan çok dinlemek lıü-
kiiınlernıadır" dıyordu.
Fransız bölge kuman-
danı hükümet daıresınde
memurları topladığında
Nusret Bey'in yerine ge-
len Mutasarrıf Ali Rıza
Bey'in makamını kendi-
sıne vermesi, 'ziyaretbo-
yunca hizmetçi gibiayak-
tabekledigi'şeklınde 13.
Kolordu Komutanlığf nın
tepkisine neden olmuş-
tu. Bu ortam ıçensınde
ıkıye bölünen MHC ve
eşraftan, Mutasarrıf Alı
Rıza Bey'in de içlerinde
bulunduğu bir grup, si-
yası çalışma yapılarak
mücadele edılmesıni ıs-
terken dığer gnıp sılahlı
mücadeleyle Fransızlara
karşı ayaklanma yapıl-
masını istiyordu.
Jandarma Kumandanı
Bnb A Rıza Bey'in tıı-
tuklanması ve kaçması
üzerine yerine atanan
Yzb. Ali Saip Bey, göre-
ve başladıktan kısa bir
süre içinde MHC'nin var-
lığını öğreninee bir ayak-
lanma planlayıp biıtun
aşiret reıslenne beyanna-
meler gönderdı. Ancak
bu durıım Fransızlar tara-
fından öğrenilince, o da
Siverek'e kaçmak zorun-
da kaldı. Mustafa Ke-
mal'in25Ocak 1920'dc
kolordulara gönderdığı
ayaklanma çağrısında
"Kıyanı Urfa'dan başla-
yacakor" talimatı verilir-
ken 7 Şubat'ta Ali Saip
Bey bolgeden topladığı
aşiret güçlenyle bırlıkte
Urfa yakınındakı Kara-
köprü'ye geldi ve MHC
ilc görüşüp şchre girdi.
Halk camılcrde gelınlık
yorganlannı altlanna ser-
dığı mılıslenn F'ransızla-
n kuşatma altına alması-
nı büyük coşkuyla karşı-
ladı.
Mustahkem bınalarda
sıkışan Fransızlann er-
zakları tükenıp yardım
umutları kalmayınca, 'şe-
refli bir banş için' Eıme-
nilerın açlıklarını baha-
ne ederek anlaşma istedi-
ler ve 11 Nisan gunünün
ilk saatlerinde sılahlany-
la Urfa'yı terk etmek zo-
runda kaldılar Antep'te
Fransızlara karşı müca-
dele eden Kılıç Ali'nin
"Fransı/Jann silalılanyla
Urfa'yı terk etnıeleriııiıı
Antep'e sarkması ve ora-
da dıırumu diizelttikten
sonra tekrar Urfa'ya sal-
dırnıasuun kaçııulnıazve
bunun büyük tehlike dc-
mek olduğu" yolundaki
telgrafı uzerine Urfa'nın
10 km ilensindc Şcbcke
mevkıınde meydana ge-
len çarpışmada Fransız-
lann bir bölümti kaçtı, bir
kısmı öldü, 100 kadarı
esiredildi.
Kahramanlık öyküle-
rıyle dolu 63 günlük ku-
şatma boyunca butun
Arap ve Kürt aşiretleri
MHC milısleriylc tek vü-
cut halinde çahştılar. Ur-
fa'nın butun halkıyla bır-
lıkte Badılh, Döğerlı, Ba-
zıkî, Kırvar aşıretı, Bu-
cak aşiretı, Şeyhanlı aşı-
retı ve Beıazî aşiıetı reih
ve mensuplarının çaba ve
kahrdmanlıkları unutuluı
gibi dcğildi ve 'naıııııs
günüdür' dıyerek ışgale
karşı sılaha sanlan ve sa-
vaş tecrübelerı olmadığı
ıçın çok kayıp veren aşı-
retlerin köye götürüp
gömdükleri birçok savaş-
çının kayıtları bilc yoktu.
l^rmenılere gelince, hır-
çok azınlığın kaçınılmaz
kadennı paylaştılar. İşgal
sırasında bir denge polı-
tıkası yürütme istekleıı-
ne rağmen -çoğu dışan-
dan gelmiş olan- içlerin-
dekı kımı tahrıkçı unsur-
lann işgal güçlennden ya-
na çabalarına engel ola-
madılar. Urfalılar tarafın-
dan işgal kuvvetlerıne
yardım ettikleri ıçın suç-
lanan Ermenileı, Fıansız-
lar tarafından da ihanet-
le suçlandılar. Bir Fran-
sız ga/ctcsı "Ermenile-
rin ihaneti nedeniyle I ran-
sız garnizonu şehri terk
ederken pusuya düştü"
diye yazıyordu. Ancak
Fransı/ların l Jrfa'yı talı-
lıyesınden kısa bir surc
sonra toplu olarak Urfa'yı
terk eden Ermeni cema-
atının önderı Agop Beşli-
yan, yeıleştığı Ameıı-
ka'nın Peterson şehrin-
den A. Saip Bey'e yazdı-
ğı mektupta, Ermenilere
yonelık bu tur suçlama-
ları reddedıyor, samımı
ıfadelerle Iransızlarca na-
sıl kullanıldıklarını anla-
lıp emperyalizmı sııçlu-
yordu .
Tarih halklar ve insan-
lar için ıbret ve derslerle
doluydu
PENCERE
Casus Belli!..
Yazının başlığını Türkçe okuyanın kafasında hemen
bir soru işaretınin çengeli kıvrılır:
- Kım bu belli olan casus?..
Hepımız keyiflı casus romanları okuyupfilmlerıni sey-
rederek yetiştik; kimi zaman 'gizliajan'm kimliği roma-
nın ya da filmin sonuna dek belli olmaz...
Sonunda anlaşılır ki casus herkesin en güvendiği ki-
şıdır, yüksek bir makama da tırmanmıştır; ama, karşı
taraf hesabına çalışmaktadır...
•
Latinceden kaynaklanan 'casus belli' ise diplomasi-
de geçerli bir deyiş!.. Sözgelimi Yunanistan Ege'deki
karasularını 12 mile çıkarmak istiyor..
Türkiye diyor ki:
- Bunu casus belli (savaş nedeni) sayarım...
Neden?..
Çünkü Atina karasularını 12 mile çıkardı mı, denize
serpilmiş Yunan adaları nedeniyle Ege bir Yunan içde-
nizine ya da gölüne dönüşür, Türkiye soluk alamaz...
Çocuklar bile artık bu gerçeği öğrendiler...
•
Meclıs Başkanı Bülent Arınç -durup dururken- de-
miş kı:
"- Ege'de casus belli'ye gerekyok..."
Bizim medya sözün üstüne balıklama atladı; "Zaten
böyle bir Meclis kararı yok" tatavası üzerine dış politi-
ka yorumlan fırınlanıp pışırıliyor...
'Aferın' mı dıyelım Arınç'a?..
Üstüne hiç vazife olmayan bir görevi mi yerine getir-
di?..
Kendisini Başbakan, Dışişleri Bakanı, Hükümet ye-
rine mı koydu?.
Yoksa bılinmeyen bir amacı mı var?..
•
Gerçekte Bülent Arınç, 'casus'un hem Latincesıne,
hem Türkçesine uzaktır; Meclis Başkanı Ege'de değil,
Islamcı politikanın içdenizinde kulaç atıyor; tutturduğu
siyasette takıyyenin tatavası ağır basıyor...
Türkiye şimdiye dek böyle bir Meclis Başkanı gör-
medı...
Ulkenın dış polıtikasına Yunan'dan yana ağırlık koy-
manın gunahını binbir nafile namazı karşılayamaz...
Üstelik bu Meclis Başkanı türbancılık da yapıyor...
•
Bektaşıye sormuşlar:
- Dünyanın en kolay ve en zor şeyleri nelerdir?..
Baba Erenler:
- En kolay şey kişının başkalarına akıl öğretip nası-
hat etmesidir; en zor şey kendi kendini bilmesidir!..
Bülent Arınç kolayı yapmış..
Zoruna boş vermiş..
Ancak, bu ış böyle gıderse, AKP Türkiye'yi 'llımlı Is-
lam' yapacağına zıvanadan çıkaracak!..
EksikParçalarL
Serap ÖZİNCE Halkla Jlişkiler
"Bence hümanizm,
esas olarak şiddete kar-
şı bir nefret taşımak ve
onu kınamaktır. Bu hır
anlamda uzlaşmafelsefe-
sidir. Günümüzün dün-
yası, toplumsal, sıyasal
ve kışıselyönden tam bir
çomak sokulmuş eşekan-
sıyuvasıdır. Bence insa-
noğlunun, diğer türlere
karşı korkunç tavrı da
dahıl olmaküzere, en bi-
rinci hatası, hümanizm-
denyoksun olmasıdır."
John Frovles
Hıkâye, deneme, ro-
man yazarı ve aynı za-
manda şair olan tngiliz
edebiyatçı, toplum ola-
rak şıddetin kendıni her
alanda gösterdığı günü-
müzde, bugünleri ne ka-
dar doğru yorumlamış.
Çoğu zaman, çevrcm-
de ınsanların, ınsanlığa
dair ne çok şeyden yok-
sun kaldıklarını gözlem-
lıyorum. Cüzdan yönün-
den zengın olmanın, ola-
bildiğince tüketmenin ge-
tirdiği hazzın hiçbir şeye
değişilmeyeceğinin be-
nımsetildiği, güçlü olma-
nın kaslı, sılahlı olmak
anlamına geldiği, feodal
düzen içerisindeki yaşam
bıçımmin hemen her te-
levizyon kanahnda gös-
terilip ağahk sısteminın
özendirildiği, bireylerin
ilişkilerini "Benimçıka-
run ne?" sorusuna göre
düzenlediğı bu ortamda,
insanların duyguları acı-
ması/, haksız, bozuk dü-
zenın kurbanı oldu.
Bu yoz çembenn kınl-
ma aracının da demokra-
tik eğitim (ailcdc, okul-
da) olduğu su götürmez
bırgerçektır Bızleredü-
şen, farkında olduğumuz
bu yanlışlara kayıtsız,
sessız kalmamak. Asıl
gücün, kışıhğın gelışme-
siyle, beynı doldurmak-
la geıçekleşeceğini; hak
edilen kadarıyla yetin-
meyı, uzlaşmadan yana,
paylaşımcı, insancıl ol-
mayı geleeek nesillere
benimsetmek için hepi-
mıze çok görevler düş-
mektedir ki.. sonra top-
raklan çıkan mahsule şa-
şırmayahm...
KADTKOY2.SULH
HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
2004/1319 Vas Tayını
Mahkememizcc venlen
15.2.2005 tarıh ve
2004/1119 B. 200V90K
sayılı karar ıle Abdülvedat
kızı 13 11 1954doğ.Sem-
ha Zcynep Yasemin Ak-
yürek'ın IMK. 405 mad-
dcsı gcrcğıncc vcsayct al-
tına alınarak kendısine Av
Recep Semıh Soylu vası
olarak tayın edılmiştır.
15.2.2005 Basın-15665