25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 NİSAN 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ J_i J LJ Jtl. kııltıır(â>cumhuriyet.com.tr 15 Jean-Pierre Jeunet'nin, Audrey Tautou'yla yeni işbirliğinin ürünü 'Kayıp Nişanlı' tam festivallik bir film Asker yolu bekleyen Amelie SUNGU ÇAPAN Çeyrek yüzyıllık olmasına 1 kala, yine baharla birlikte kuşkusuz yeni tatlar katacağı, hayatımızı bir süreli- ğine renklendireceği kesin ve yarın başlayacak olan 24. Uluslararası Is- tanbul Film Festivali heyecanımn or- taliğı sardığı şu günlerde, seyretmek- te geç kaldığımız son Jean-Pierre Jeunet filmi Kayıp Nişanlı, tam an- lamıyla şcnlikli-şamatalı bir festival filmi sayılabilir aslında. Doğrusu Şarküteri'den (1991) beri, özel hay- ranlan arasına katıldığımız, son dö- nenıin en yaratıcı Fransız yazar-yö- netmeni Jeunet, ne çckerse güzel çe- ker bizce. Bu kez Amerikan serma- yesiyle kotardığı, büyük bütçeli, ge- niş kadrolu, uzun ve romantik tutul- muş bir 1. Dünya Savaşi epiğiyle kar- şımızda iistat. Bir dislpllnslzllk öyküsü Maluııı, 199O'lı yıllarda Marc Ca- ro'yla ortaklaşa imzaladığı Şarküte- ri ve Kayıp Çocuklar Kenti gibi iki fantastik başyapıtın ardmdan Alien serisinin 4. devam filmi Yaratık: Di- rUiş'le (1997) açtığı Hollywood pa- rantezini hemen kapatıp kendi tuhaf, fantastik ve kişisel âlemine dönerek, Amclic denen o mutluluk terapisi gi- bi (alabildiğine sevimli ve sıra dışı, hatta olağanüstü), katıksız başyapı tiyla (2001), göze, kalbe, kulağa ses- lenen; mizahla espri karışımı, yeni- likçi, görkemli ve çarpıcı bir sinema- tografik şiirsel senteze ulaşmıştı Je- unet. fri gözleri, muzip mimıkleri, tatlı gülümsemesiyle (boyu dışuıda) çağ- nştırdığı, bir zaıııanlannkuğu gibi gü- zeli Audrey Uepburn'ün ufak tefek Fransa şubesi sayılacak Audrey Ta- utou'yu sinemaseverlerc tanıtıp sev- dirmişti, Amelie Poulain'in Olağa- nüstü Yazgısı filmindeki kmlgan.na- if ve nazlı Amelic rolüyle. Baştan so- na coşup taşan bir duygusalhğın ve binbir aynntınm dalağını yardığı, per- deden yoğun bir enerjinin yayıldığı, sonuçta insam iyi hissettiren bu naif ve dokunaklı Amelie'yle Jeunet, bü- tün dünyada hem eleştirmenleri hem de geniş seyirci yığınlarını fethetmiş- ti 4 yıl kadar önce. Özgün, etkileyici, esprili üslubu, ayrıntı tutkusu ve gcr- çeküstücü dokunuşlarla ince ince iş- TA. u lediği, genye ya da ıleriye dönüşlerle hikâye içinde İukâyeciklere doğru yö- nelen, özenli anlatımıyla kendine öz- gü bir dünya yaratan Jeunet, yine ha- yal gücünün yelkenlerini fora etmiş seyretliğimiz son filminde. Şimdi bu filmin tamamlandıgını göremeden ölen yazar Sebastien Japrisot'nun birromamndan uyarlayıp başrolü ver- diği Tautou ve sürekli birlikte çalıştı- ğı, demirbaş ekibiyle hazırladığı Ka- yıp Nişanlı'da tarzı ve yaklaşınuyla Amelie'nin izlerini sürüyor yine Je- unet. Bu kez anlattığı, ilk bakışta yine 1. Dünya Savaşı'nda Almanlarla kapış- mış Fransız ordusunda, cephede ele geçirilmesi emrcdilen bir tepcnin bir türlü alınamayışı yüzünden iistlerın- ce disiplinsizlikten divanı harbe veri- lip idama mahkûm edilmiş 5 askenn kahramanı olduğu, 45 yıl kadar önce ülkemızde sansür edilmiş, Kubrick ustanın (festival programında da yer alan) 1957 yapınıı savaş karşıtı Paths of Glory-Zafer Yolları klasiğini an- dıran, yine bir disiplinsizlik ve 1. Dünya Savaşı hikâyesi çeşitlemesi, ta- bii epeyce karmaşık ve dolambaçlı ta- rafından. Savaşın korkunç atmosferl Cehennemi çağnştıran, ölüm, acı, kan, ve yağmur- çamurdan geçilme- yen siperlerde ya da yağmur gibi bomba ve şarapnel yağan ara bölge- de yaşanan savaşın şiddctini, dehşe- tini, korkunçluğunu, fonda sert, ner- deyse bire bir gerçekçilikle verirken nakış işlercesine ince ince örülmüş filmin entrikasına romantik bir aşk hikâyesinı karıştınp sarmalayarak dengeliyor Kayıp Nişanlı'yı Jeunet. Savaşın saçmalığından hayatta şan- sın rolüne, aşkın ve umudun öne- minden insanlık hallerine kadar çe- şitli temalann öne çıktığıfilm,seyir- ürkiye'de 'Amelie' ile tanıdığımız Jean- Pierre Jeunet bu kez Amerikan sermayesiyle kotardığı, büyük bütçeli, geniş kadrolu, uzun ve romantik tutulmuş bir 1. Dünya Savaşı epiğiyle karşımızda. Çok sayıda olaylar ve karakterlerle giderek karmaşıklaşan, ama her anı keyifli bir yap-boza dönüşen görkemli bir görselliğe sahip, adeta her planı izlenimci tablolar gibi filmde oyunculuklar da başarılı. ciye savaşın korkunç atmosferini ya- şatırken, acımasız savaşın tozuna dumanına bulanmış 5 Fransız aske- rinin hıkâyelerinin ardındaki ger- çeklere bizi de ortak ediyor 2 saati aşkın bir süre boyunca. 3 yaşında annesini babasını bir otobüs kaza- sında yitirince amcasıyla (Domini- que Pinon) yengesinin (Chantal Neımirth) büyüttüğü, çocukken geçirdigi felçten dolayı topal kalmış, Amelie'nin daha olgunlaşmış bir uzantısı sayılacak taşra kızı Mathil- de'in (Audrey Tautou) ağzından dinlediğimiz film, Bingo Şafağı de- nen cehennemi bir bölgede, kendi- ni yaralama gerekçesiyle idama mahkûm edilip başkan Poinca- re'nin af belgesi de görmezden ge- linen 5 Fransız askeriylc, aralannda- ki en genç ve masum olan, Mathil- de'in çocukluk aşkı Manech'e (Gaspard Ulliel) yoğunlaşıyor. Elındeki tüm kesin belgelere, ta- Un Long Dimanche De Fiançailles-A Very Long Engagement/Yönetmen: Jean-Pierre Jeunet / Se- naryo: Guillaume La- urant, J.P. Jeunet / Ka- mera: Bruno Delbonnel / Müzik: Angelo Badale- menti / Oyuncular: Aud- rey Tautou, Gaspard Ul- liel, Jean-Pierre Becker, Dominique Bettenfeld, Clovis Cornillac, Denis Lavant, Marion Cotil- lard, Jean- Pierre Darro- ussin, Dominiqe Pinon, Chantal Neuwirth, Ticky Holgado, Tcheky Karyo, Andre Dussolier, Jean- Claude Dreyfus / Fransa- ABD 2004 (WB) nıklıklara karşın Maneck'in öldüğü- ne inanmayıp beterin beteri bir de- dektif (Ticky Holgado) tutarak ve bizzat dedektif gibi olayı araştırarak sonuçta belleğini yitirmiş bir halde bulduğu prensıne kavuşan Matil- de'in aşk masalı gitgide çoğalan ye- ni karakterlere ve onların hikâyele- rine doğru dümen çıkararak sürü- yor. Jeunet yoğun bir görsel bombar- dımaııa tuttuğu seyirciyi zengin ay- rıntıların arasında yorgun düşürüp yan hikâyelerin labirentlerine çeke- rek çocuksu tekerlemeler, kadere meydan okuyan küçük oyun, buluş ve esprilerle donatılmış zcvkli, ince- likli üslııbuna rutsak ediyor yine. Çok sayıda olaylar ve karakterlerle giderek karmaşıklaşan, ama her anı keyifli bir yap-boza dönüşen gör- kemli bir görselliğe sahip, adeta her planı izlenimci tablolar gibi filmde oyunculuklar da başarılı. Petain'e suikast yapacak kadar gözü kara, in- tikam peşindeki Korsıkah Tina'yı oynayan Marion Cotillard'dan aşk üçgenine karışan sıradan Fransız an- ne rolündeki Jodie Fostcr'a ve saf- masumiyet timsali, melekten farksız bir Maneck olmuş gencecik Gas- pard Ulliel'e kadar. Sonuçta her ne kadar Amelie'nin etkisini, büyüsü- nü vermese de kuşkusuz meraklısı- tun kaçırmaması gereken haftanın seyirliği Kayıp Nişanlı. Yeni Başiayaniar.Yeni Başiayaniar.Yeni Başiayaniar...Yeni Baslayaniar... Karsımzda Peter sellers/ The Llfe and Death of Peter Sellers Stephen Hopkins'in yönet- tiği filmde Ceoffrey Rush, Charlize Theron, Emily Wat- son başrolleri paylaşıyor. Ün- lü İngiliz komedyen Peter Sel- lers'ın yaşamını konu alan filmde, BBC radyoculuğun- dan yeterince iyi olmayan fizi- ğiyle kendini kabul ettirmeyi başardığı TV diinyasına geçişi ve yine o fiziğiyle ekranın önünde yer alan milyonları kahkahaya boğması, anııesiyle olan özel ilişkisi, çocukları, Sophia Loren ile başlayan ka- dııı hayranlığı, kariyer ve kade- rinin aslında bir falcının elin- de dönmesi, Stanley Kubrick ile yaptığı Dr. Strangelove ve hepimizin hafızasına yerleş- miş Üedektif Clouseau tiple- mesiyle Penıbe Panter serü- veni yer alıyor. Saklambaç/Hlde and seek John Polson'ın yönettiği filmde başrolleri Robert De Niro, Dakota Fan- ning, Fanıke Janssen paylaşıyor. Eşinin ölümünün ardın- dan Manhat- tan'dan New York'un ku- zey mahal- lelerinden birine laşınan dul baba David, kızı Emily'nin hayalı arkadaşı Charlie ile oynadığı saklambaç oyununu başlangıçta kızının kendini ifade etmesine yar- dımcı olduğu için olumlu bir gelişme olarak değerlendirir. Fakat başlarına gelen korkunç olaylar onu Charlie' nin gcrçck biri olduğuna inandırmaya başlar. Güzel Dedektif 2: silahlı ve Cazlbeli/Mlss Congeniallty 2: Armed and Fabulous John Pasquin'in yönettiği filmde başrolleri Sandra Bul- lock, Regina King, Enrique Murciano paylaşıyor. Yeni kazandığı ününün çok sevdiği gizli görcv ko- numunu tehlikeye atmasından ötürü hayal kırıklığı ya- şayan FBI ajanı Gracie Hart, pat- ronu Ajan McDonald'ın isteği iizerıne saçlarını yaptırıp, süslü püslü giyinip, talk show'larda "FBI'ın yüzü" olur. Yeni orta- ğı Sam Fuller sert ve hırslı bir ajandır ve ortağının en büyük hayranı olmadığını belli eder. A- ma Gracie'nin en iyi arkadaşı, güzellik yarışmasının galibi Cheryl Frazier ve sunucu Stan Fields Las Vegas'ta kaçırılınca, üracie'nin suçla savaş dürtüsü yeniden uyanır. İmparatorun Yolculu- ğu/La Marche de L'Em- pereur Vahşı yaşam belgeseüeriyle ün salan Luc Jacquet, hâlâ sır- rı çözülmemiş yaşamları olan 'tmparator Penguenler'in bin- lerce yıldır süregelen yolculuk- larını ilk kez uzun metraj bir yapımla beyazpcrde- ye taşıyor. S = •:•. • : : • Karşınızdıt Peter Sellers İZLEYİCİ CÖZÜYLE... ERDAL ATABEK Hitler'în son günleri... 'ÇÖKÜŞ' (Untargang-Dovvnfall) filminin özellikleri var. Senaryomın kaynak kitabını Adolf Hitler'in son yıllarda sekreterliğini yapan Gert- raudl Junge yazmış. Kitap Alkım Yayınları arasında 'Hitler'in Sek- reteri' adıylayayımlandı. Senaryo- yu yazan da Alman, filmin yönet- meni de bir Alman; Olivcr Hirsch- biegel. Film de Almanya-Avustur- ya-ftalya ortak yapımı, 2004 yı- lında çekilıniş. Askere alman çocuklar Göbbels, karısı ve 1945 yıh. III. Re- çocuklan, Eva Braun, sekreterler. Subaylar, nöbetçiler. Telaşlı giriş çıkışlar. Siyanür kapsüllerinin hazırlaniiji Çöküş filmi bana göre ieh çökmüş. Ordu- ları her cephede yenılmiş. Film son günlerinBerlini'ni anlatıyor. Kusur- suz denecek dere- cede metodik çalı- şan Almanlar son ana kadar disiplini bozmuyorlar. Yeraltına inşa edilmiş sağlam bun- kerlere çekilen Hitler, sava- şı oradan yönctiyor. Generaller girip çıkıyorlar. Onlar savaşın çoktan kaybedildiğini biliyorlar ama bunu Hitler'e söyleme olanağı bile yok. Hit- ler de artık çökmüş. Kamburu çıkmış sırtıyla yere eğik yüriiyor, sol eli sü- rekli titriyor, onu arkasına saklamaya çalışıyor. Vejetaryen yemeklerını yi- yor, herkese karşı çok nazik, düşünce- lerinden asla vazgeçmiyor. Alman halkma karşı acımasız, savaşı kazana- madıklarını, öyleyse her acıyı hak et- tiklerini söylüyor. Kritik bir nokta, Almanya'nın teslim olup olmaması. Eğerteslim olsalar Al- man halkı hiç değilse son acılan çek- meyecek. Almanya, ringde groge ol- muş boksör gibi, rakibin yumrukları- na karşılık veremiyor, kendini de ko- ruyamıyor. Bunu çok yumuşatarak Hitler'e söyledikleri zaman, yalnız o anlarda, canlanıyor ve 'asla' diye hay- kırıyor, 'asla'. 'Ben teslim olmam'. Artık Almanya demek Hitler demek- tir. Ünlü Alman Genelkurmayı'nın ün- lü generalleri Hitler'in karşısında sus pus duıiiyorlar. Almanya çok önceden çökmüş ama farkında değiller. Kaçınılmaz son gelip çattığında, Berlin sokaklarında askere alınmış çocukları görüyoruz. Son ça- tışmalarda can vermeye ha- • "Hitler, zırlanıyorlar. Hitler, Göbbels, karısı ve ço- cukları, Eva Braun, sekreterler. Subaylar nöbetçiler. Telaşlı gi- riş çıkışlar. Siyanür kapsüllerinin hazır- lanışı. J J I I • ' , . I I I I Bir İnsanlık derslbir ders. Bir tarih dersi, bir insanlık B ı r d e n g ö z u m ü n dersi." önüne Polansky'nin 'Pi- yanist'i geliyor. Varşova gettosunun büyük insanlık trajedisi. Hitler vc generalleri o zamanlar dünyayı ele geçırme planla- n yapıyorlardı. 'Über AUes Deutsch- land' marşını bütün dünyanm üstüne haykrrırlarken bu günler akıllarına bi- le gelmiyordu. Ama işte onların da sonu gelmiştı. Mılyonlarca insanın ölümüne, sakat kalmasına, yersiz yurtsuz kalmasına, ailelcrin parçalan- masına yol açan büyük savaş Hitler'in de yanındakilerin de sonu oluyordu. Yalnız Almanya mı? Yalnız Hitler mi? tngiltere'nin, Fransa'nın, Avru- pa'nm, Amerıka'nın hıç mı suçu yok- tu? Onları hiç unutmamak gerekiyor, hele de Amerika'yı. ÇÖKİJŞ filmi bana göre bir ders. Bir tarih dersi, bir insanlık dersi. KEDİ GOZU VECDt SAYAR 1 Nisan! Evet, "Bir Nisan!" Bugün yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunu tüm kedilere hayırlı olsun! Ar- tık siyasal karikatürlere konu olmaktan kurtuldu- nuz. Yeni kanunumuz, birey-ve kedi-hakları konu- sunda son derece duyarlı biliyorsunuz... Ama, durun... O kadar neşelenmeyin. Kitapları- ve kedileri-yakmak son günlerde pek moda! Sa- kın ola, kuyruğu kaptırmayın... Günün adamı, Is- parta'nın Sütçüler Kaymakamı, "Pişman değilim. Yaptığım doğru değilmi?" buyurmuş. Şimdi, baş- ka kasabaların kaymakamlarının da "cadı avı" na çıkmaya heves etmeyecekleri nereden belli? Bu arada, Orhan Pamuk hakkında demedikle- rini bırakmayan yazar kardeşlerimiz, kaymakamın "Toplayın...yakın!" talimatı üzerine pek üzülmüşler. Vurun dediysek öldürün demedik ya diye yakını- yorlar... Kedilerin büyük çoğunluğu ise kendi kitap- ları toplatılana dek suskun kalmaya kararlı gibiler. Her halde, olup bitenleri "1 Nisan" şakası olarak görüyorlar. Evet, 1 Nisan! Tüm aymazlara ve tarafsızlara... Yorgunlara, tembellere, ilgisizlere... *•• Fransız tiyatro yönetmeni Ariane Mnouckine bakınız ne diyor, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü mesajında: "Tiyatro koş yardımıma. Uyuyorum. Uyandırbeni. Karanlıkîa kayboldum, yol göster ba- na ya da bir ışık yak. Tembelim, utandırbeni. Yor- gunum kaldırbeni. llgisizim, vurbana. Aldırış etmi- yorum, yok et bu halimi. Korkuyorum, cesaret ver bana. Cahilim öğret bana. Canavanm, insancıllaş- tır beni. Yüksekten atıyorum, gülmekten ûldür be- ni. Edepsizim, alaşağı et beni. Kafasızım değiştir beni. Yaramazım, cezalandır beni. Sağırım, fırtına- da acılara çığlık attır. Kışkırtıldım, bilgeliği göster bana. Zayıfım, dostluğun ışığınıyak. Körüm, bütün ışıkları biraraya topla. Çirkinliğin boyunduruğu al- tındayım, güzelliğin kazanmasını sağla. Nefretleku- şatıldım, sevginin gücünü ver bana." Mnouckine'in mesajı, belki de bu güne dek ya- zılmış en anlamlı Dünya Tiyatrolar Günü mesajı. Özellikle, nefretle kuşatılan toplumlarda, tiyatronun -yalnızcatiyatronun mu, tüm sanatların- işlevini en güzel biçimde vurguluyor. Şu günlerde kitaba, tiyatroya, sinemaya her za- mankinden daha çok ihtiyacımız var. Yükselen şo- venist dalga karşısında şapkamızı önümüze koyup düşünmenin zamanıdır. Orhan Pamuk'un kitapla- rını yeni baştan okumanızı öneririm, Türkiye'de olup bitenleri daha iyi anlayabilmek için... Sinemaya gitmenizi öneririm, başka toplumların yaşadıklarına tanık olmak için... Dünyaya size bi- çilen at gözlüklerinin dışından da bakılabileceğini anlayabilmek için. Festivaller, bu alanda müthiş olanaklar sunuyor. Kaçırmamanızı öneririm. Diyar- bakır'daki "Sinema Günleri" biterken bugün "Ulus- lararası Istanbul Film Festivali" başlıyor. Klasikler- den çağdaş başyapıtlara uzanan görkemli bir programla... "Generall, "Şeyhin Oğlu"nu, Alain Robbe-Grillet'nin, Neil Jordan'ın, Godard'ın, he- le hele Pietro Germi'nin filmlerini sakın kaçırma- yın olur mu... Ama, tiyatroyu da ihmal etmeyin. Tiyatrocuları- mız -kamusu ile özeli ile- toplumumuza bir şeyler kazandırmak için çabalıyor. Onları yalnız bırakma- yın. ödüllendirin, sevgi ile donatın. önümüzdeki günler art arda tiyatro ödülleri verilecek. Sadri Alı- şık ödülleri, Afife Jale ödülleri. Adaylardan birini 27 Mart günü Istanbul Devlet Tiyatrosu'nda izle- dim: "Çayhane". Vern Sneider'in "Ağustos Meh- tabı Çayhanesi" adlı romamndan John Patric'in uyarladığı oyun, emperyalizm ve savaş olgularına eleştirel bir bakış getiriyor. Otuz yıl önce görkem- li bir kadroyla ülkemizde sahnelenen oyun, günü- müzün gerçekleri karşısında fazla hafif, fazla iyim- ser kalıyor. Ama, Şakir Gürzumar'ın rejisini, Ali Cem Köroğlu'nun dekorunu ve Bülent Emin Ya- rar'ın oyunculuğunu övmeden geçmek istemem. Gürzumar'ın bu mevsim Ankara'da sahnelediği "Atları da Vururlar"öa, bu yılın en iyi yapımlarından biri. Ankaralı kediler kaçırmasınlar. Bilet bulurlar- sa tabii.. Ali Cem Köroğlu, son yıllann en başarı- lı sahnetasarımcılarından biri. Istanbul Devlet Ope- rası'ndaki "Belisario"yu görmenizgerek. Yalnızca, tasarımı için değil, Yekta Kara'nın rejisi ve oyun- cu kadrosunun başarısı için... Ne yalan söyleyeyim, Türkiye'de bu düzeyde bir opera ile ilk kez karşı- laşıyorum. "Belisario' için emek veren herkesi ve Devlet Operası'nın başarılı yöneticilerini -Genel Müdür Remzi Buharalı ile Istanbul Operasının Ge- nel Sanat Yönetmeni Suat Arıkan'ı- kutluyorum. Kitap yakma çığlıklarının atıldığı bir ülkeye umut to- humları saçtıkları için. Not: Bu yazı TCY'nin ertelenmesi kararından ön- ce yazılmıştır. vecdisayar@yahoo.com BUGUN • ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ'nde 19.30'da tDSO konseri. Şef: Tadeusz Strugala. Solistler: Cihat Aşkın(keman), Şölen Dikener(vıyolonsel), Ozgür Aydın(pıyano). (0 212 251 56 00) • BABYLON'da 23.00'te Groove Colective. (0 212 292 73 68) 41. KÜTÜPHANE HAFTASI • KULELİ ASKERİ LİSESİ KÜTÜPHANESt'nde 10.00'da 'Enformasyon Teknolojilerindcki Son Gelişmelerin Kütüphanc Hizmetleri Üzerindeki Etkileri' konulu sempozyum. • FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZ1 KÜTÜPHANESİ'nde 10.30'da 'ÇocuUar İçin Hikâyeler'. • BtLGİ ÜNİVERSİTESİ DOLAPDERE KAMPUSU'nda 13.00'te 'Geçmiş ve Gelecek' konulu panel. • ERICSSON MOBILITY VVORLD MERKEZÎ'nde 13.00'te 'Kütüphane'ye Açılan Teknoloji Kapısı' konulu panel. • ORHAN KEMAL İL HALK KÜTÜPHANESt'nde 14.30'da'Tıp Yazmalarında Sağlıklı Yaşam' konulu konferans. • GOETHE ENSTİTÜSÜ'nde 18.00'de 'Goethe Enstitüsü Kütüplıancsi'nde Alnıanca Öğrennıe ve Çalışma Olanakları' konulu seminer.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle