09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6MART2005PAZAR 10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I dishabf" cumhuriyet.com.tr Irkçıhğınböylesinepes... 5 00 yıldan fazla geçmişi bulunan geleneksel anlamdaki ırkçılık biyolojik ve fizyolojik temele dayanmaktaydı. Irkçılık modernite içinde evrildi ve zamanla "kültürel" ırkçılığa yumuşak bir geçiş yapıldı. Aynmcı ve ötekini dışlayıcı düşünce ve eylem tarzının beslemesiylc de artık Avrupa'da siyasallaştı. Belçika'da da ırkçı Vlaams Belang partisinin yükselişi ve Flaman bölgesinin birinci partisi olması sağduyulu Belçikalıları kaygılandırıyor. Iki Belçikalı akademisyenin Avrupa'nın 6 ülkesinde yaptığı bir araştırma, Avrupa TV'lerinde sunucular gibi ekrana çıkan, ön planda görünen farklı kökenden gelenlerin sayısınnı ülke nüfuslanndaki oranlarına göre devede kulak kaldığını gösterdi. Belçika'da iş pazarında da aynı eşitsizlik var. Flamanca yayın yapan devlet televizyonu VRT bir yandan TV programlarındaki imgelem konusuna özen göstererek olumsuz imaj yaratıcı adınılardan kaçınma çabasına girerken bir yandan da oluşturduğu "çeşitlilik hücresi" ile kapılannı toplumun farklı kesimlerine açmak istiyor. Kurum, 5 yabancı kökenli gence 6 ay staj olanağı sağladı. Çahştığım kurum da geçen yıl kadınlar gününde düzenlediği "Çeşitlilik" etkinliği sonrasında oluşturduğu çalışma gruplanyla bu konuya önem verdiğini ortaya koyuyor. Farklı kökenli bir Belçikalı olarak ben de, "Kültürel çeşitlilik" çalışma grubundayım. 1 Mart'ta ilk toplantımız vardı. Lüksemburg'dan Brüksel'e toplantıya katılmak için gelen Belçikalı meslektaşımız ve "kültürel çeşitlilik" hakkında çalışanlann bilincini yükseltmek için çaba harcayan arkadaşlar umut verdi. Şirkette "ötekilerin" yeterince temsil edilmediğini düşündüğümüz için, "öteki" Belçikalılara ulaşmak için özel çaba harcanması gerektiğini düşünüyorduk. Şirket bütçe bile ayırmıştı. Olumlu adımlar atılıyordu ve bunda benim de katkımın olması sevindiriciydi. Sevincim uzun sürnıedi. 2 Mart'ta Ledegen'de bir fabrikanın sahibi olan Rik Vannieuwenhuyse'ye gönderilen 7. ırkçı BRUKSEL ERDtNÇ UTKU tehdıt mektubu ülkeyi ayağa kaldırdı. Tehdit mektuplannın ilki 24 Kasım'da gelmişti. Vannieuvvenhuyse, türbanlı Fas asıllı Naima Amzilı çalıştırdığı gerekçesiyle "Sen kötü bir Belçikalısın, kendi ölünı fermamnı imzaladuı" gibi tehditlere hedef oldu. Amzil, korkudan türbanını çıkanp boneyle çalışmaya başladı. Ama bu kez de Naima' nın işten atılmasını istedi tehdit mektuplan yollayan(lar). Aralıkta 5 mektup daha geldi. Bir mektupta Vannieuvvenhuyse'in başına 250 bin Euro ödül konduğu uyarısı yapıldı. Başka bir paketten ise bir mermi çıktı. O zaman Naima istifa etmek istemiş ama işveren çahşanına sahip çıkmıştı. Martta yollanan 7. mektubun dili çok daha ağırdı. Mektuba iki de kurşun konmuştu. Işverene, "Bu kurşunlann benzerleriyle nklürüleceksin. Müslümanlarla işbirliği yapan diğer işverenleri de kara listeye alıyoruz" diyordu mektup. Bu kez Amzil istifa etti ama işveren kabul etmeyerek Naima'ya izin verdi. Tehdıtçıler bulununcaya kadar Naima evinde dinlenecek. Aylardır tehdit mektuplannı yazan(lar)ın bulunamaması nedeniye adalet bakanı topa tutuldu. Polis tehditçiyi bulmak üzere 6 kişiyı görevlendirdi. Başbakan Guy Verhofstadt başta olmak üzere siyasi çevreler durumu anladıklannı açıklamakla birlikte tehditlere boyun eğilmesini tepkiyle karşıladılar. Durum genellikle "demokrasi ve hoşgörü tehditlere boyun eğmek zorunda kaldı" şeklinde yorumlandı. Irkçı partiler de "bu durumun kabul edilemeyeceğini" açıklayarak "hasta ruhlu kişilerin tehditlerine" boyun eğilmemesi gerektiğini söylediler. Farklı kökenden insanların çahştığı işyerlerinde de tehdit korkusu yaşanırken Naima'ya destek yağıyor. Naima şu an Belçika'nın en popüler isimlerinden biri. (Bizim şeriatçılar ırkçılık karşıtı bu tutumu çarpıtarak sanki türbana verilen destekmiş gibi sunuyorlar.) Ben yine de olumlu düşünmek istiyorum; Naima sayesinde "kültürel çeşitlilik" konusuna verilen önem daha da artacak! [email protected] Nazilerin Çingene soykınmma anıt rürkiye'ye, "Senin ülkende şu, bu, o etnik azınlıktır, kabul etmelisin!" diyen Avrupa Birliği üyesi Almanya, 600 yıldır birlikte yaşadığı, Hitler döneminde soykınmdan geçirdiği Yahudilerle Roman ve Sintileri azınlık olarak kabul etmeye yanaşmıyor. 9. yüzyılda Kıızey Hindistan'dan yola çıkıp bir kısmı Iran, Mısır, Kuzey Afrika ve Ispanya, bir kısmı da Balkanlar üzerinden 14. yüzyılda Avrupa'ya ulaşan ve kendilerine Roman ve Sintı denen Çingeneler 600 yıldır Almanlarla bir arada yaşıyor. Nazi Almanyası'nda sadece 6 milyon Yahudi öldürülmemişti. Toplama kamplannda ve gaz odalarında yarım milyon da Roman ve Sinti yaşamım yitirmişti. Savaş sonrasının Alman politikacılan onlara da soykınm yapıldığını ancak 1979 yılına gelindiğinde kabullenmiş, Hitler'in ellerinden almış olduğu Alman vatandaşhğını da 1980'li yıllarda geri vermişti. Ancak günümüzde topraklarında 100 binin üzerinde Yahudiyle 70 bin civarında da Roman ve Sinti'nin yaşadığı AB ülkesi Almanya, nedense her iki toplumu etnik azınlık olarak kabul etmeye yanaşmıyor! Almanya Federal Meclisi Berlin'de Yahudiler için bir soykınm anıtı yapılması kararını 9O'lı yıllann sonunda almıştı. Günümüz insanlanna o büyük soykırımı hep anımsatması istenen ve 16 bin metrekare alana yapılan anıt, savaşın bitişinin 60. yıh olan 8 Mayıs 2005'te açılacak. Almanya'da yaşayan Roman ve Sintiler de onlarca yıldır böyle bir anıtın gerçekleştirilmesi için çaba gösteriyor. Berlin Senatosu'nun bundan beş yıl önce karşı çıktığı istekleri, sonunda kabul edildi. Cemaat başkanı Romani Rose'nin sunduğu yeni projenin tasarımcısı, Paris'te yaşayan STUTTCART AHMETARPAD İsrail doğumlu sanatçı Dani Karavan. Ancak şu sıralar, 2006 yılında açılması planlanan anıtın kitabesine ne yazılacak, onun tartışması yapılıyor. Almanya'da kültürden sorumlu devlet bakanı Christine VVeiss ile tarihçi Jaeckel, metindc "Çingene" sözünün geçmesinin doğru olacağında ısrar edıyorlar. Ailesinden 13 insanı Nazi kamplannda yitirmiş olan Romani Rose geçenlerde Stuttgart'ta yaptığı bir açıklamada çok öfkeliydı: "Biz bu nıetinde Roman ve Sinti sözünün geçmesini istiyoruz! Bir bakanla tarihçinin isteği olan Çingene sözcüğünüyse reddediyoruz!" Rose'nin karşı çıkma nedeni çok basit. Hitler'in kamplara attırdığı yarım milyon insanın kollanna Çingene anlamına gelen "Zigeuner" kelimesinin baş harfi "Z" dağlanıyordu. Rose ayrıca, bundan yıllar önce Avusturyalıların Salzburg'da diktikleri anıta "Roman ve Sintiler" yazdığını anımsatıyor. "Şimdi anıta Çingeneler yazılması Hitler'in başlatüğı dışlanmamızın bir devamı olacaktır" diyen Rose savaştan 60 yıl sonra, günümüz Alman toplumunda da hâlâ kabul görmedıklerine dikkati çekti. Çoğu yarı göçebe bu insanlar, güniük yaşamlarında ülkedeki ayrımcı ve yabancı düşmanı davranışlardan en çok etkılenenlerden. Özgür yaşamı seven, katı toplum kurallannıysa pek benimsemeyen Roman ve Sinti cemaatine Alman toplumu nedense bir türlü alışamadı. "Kitabede Çingene sözü yer alırsa yapılmasına izin vermeyeceğjz" diyor Romani Rose: "Bizim öngördüğümüz nıetnin reddedilmesi, Nazilerin soykırım yaptığı tarihi gerçeğinin de reddedilmesi demektir!" www.ahmet-arpad.de Charles ve Camilla Sydney'del Avustralya'nın Sydney kcntinde, binlerce eşcûısel birbirinden ilginç köstümlerle bir gösteri yaptı. İki eşcinsel de İngiltere'nin Veliaht Prensi Charles ile nişanusı Camilla Parker Bowles'un kılığına girdi. Prens Charles ile Bowles, 8 Nisan'da evleneceklerini açıklamışlardı. (Fotoğraf: REUTERS) Bir müdür kaç işçiye bedel? M odellerin yalnızca boyutları genişliyor, içeriği aynı. lsveç'in sanayileşme sürecıne gırmesinden bu yana 100 yıl geçti. Bir insan yaşamı için uzun, uygarlık tarihi için kısa olan bu zaman diliminin başlangıcında lsveç'te "fabrika toplumlan" denilen küçük yerleşim yerleri bulunuyordu. Paralı kişiler, kırsal kesimde bir fabrika kurarlar ve işçiler aileleriyle taşınınca küçük bir yerleşim ortaya çıkardı. Bu yerleşimlerin ömrü, fabrikanınkiyle sınırlıydı. Patron daha fazla parayı başka yerde kazanmayı çıkarına uygun bulduğunda işçileri kapının önüne koyup giderdi. Onca işsiz de ekmek parasını en yakın ama daha büyük yerleşim yerlerinde kazanabilmek için yollara düşer ve "fabrika toplumu" yok olurdu. Bu göçlerin çoğu büyük kentlere ve ABD'ye olurdu. Şimdiyse ölçüler değişti, modeller genişledi. Öyle ki, Avrupa Birliği adı altında başlatılan kapitalist hamle, sermayenin çıkarları STOCKHOLM GÜRHANUÇKAN için ilk adımlan önceden "güzel" hesapladığı halde, gelişmelere ayak uydurmakta yetersiz kalmaya başladı. Geçen yıl, beyaz eşya devı Electrolux, sahil kenti Vestervik'teki gayet kazançlı fabrikasını kapatarak Macarıstan'a taşımaya karar verince 6 bin kişı işsiz kaldı.Çünkü, şirketin kârı ne kadar yüksek olursa olsun daha fazla para kazanma fırsatı doğmuştu. Sermaye, sadık işçilerine karşı hiç sorumluluk hissetmemişti. Ha yüzyıl önce, ha şimdi. En yeni örnek, iki hafta öncesinden. Sayıların somutluğu, vahşi kapitalizmin en inatçı avukatlarını bile düşündürüyor. Ericsson, Nyneshamn'daki fabrikasını kapahnaya karar verdi ve 500 kışi işsiz kalmaya mahkûm edildi. Oysa Genel Müdür Carl-Henrik Svanberg, şirketin 2004'te net 28 milyar Kron (7 milyar YTL) kâr ettiğini açıklamıştı. Kapatma kararının gerekçesı olarak şirketin, uluslararası rekabete karşı daha güçlü hale getirilmesi isteği gösterilmışti. Svanberg'in yıllık maaşı 17.5 milyon kron (4.2 milyon YTL); bu da 28 ışçinin yıllık geliri kadar. Müdür maaşlannı tartışan çok az kişi var. Ama işçilerin, yılda yüzde 3-4'lük maaş artışı herkesın gözünde. Avrupa Sosyal Demokrat Partisi'nin Stockholm'deki toplantısında, Isveç Başbakanı Göran Persson, Danimarka'nın eski başbakanı Paul Rasmusscn ile Portekiz Sosyalist Partisi lideri Jose Socrates, AB'nin "Şirketlerin rekabet gücünün arttmlmasr kararlılığına, "çevre korunması ile sosyal normlar" kavramlarının da eklenmesini savundular. Finlandiya, isveç ve Danimarka'nın bunu başardığını ileri sürdüler. Ericsson'ın 2001 'de başladığı personel çıkarma furyası sürecinde İsveç 'teki 44.500 olan çalışan sayısı, 21.300'e indi. Isveçli şirketler, 5 yılda 60 bin kişiye kapıyı gösterdiler. Yakında bu sayı 160 bini bulabılir... Hangi sosyal normlardan söz ediyor bu liderler? Sözleri, yüzyıl öncesinin fabrika patronlarınınki kadar bile inandıncı değil. Paris'ten 'Babür' hareleri~W~\ irkaç hafta önce sizin oralarda sessiz /•C sedasız bir kitap yayımlandı. Bizim J-J buraları anlatan bir kitap. Dışı -kaleme alınış biçimi- ilk bakışta acemice gelse de, içi -özü- sıcacık, hazmedilmiş derin bir kültür ve zengin bir gözlem birikimiyle okuru sanp götüren özgün bir kitap. Ağzından bal damlayan bir ağabeyle sohbet hazzında okunan bir kitap. Troya Yayınevi yaşı emekliliğe varmış ama çiçeği burnunda bir yazar, Babür Kuzucuoğlu'nun "Paris'te Türkiye Hareleri" başhklı anı ve denemelerini okura kavuşturmuş. Değerli üstadımız Hıfzı Topuz'un özellikle ilk ve son çıkan Paris anıları, eşsiz sanatçı ve kültür insanlan Güzin ve Abidin Dino'nun veya yaşayan tarih, bilim ve mücadele insanlan Yıldız Sertel, annesi babası Sabiha ve Zekeriya Sertel'in ve hatta Köy Enstitülerinden Paris'te gazete bayiliğine uzanan serüvenleriyle Hasan Kudar, Babür'ün deyişiyle, "bu çok gün görmüş geçirmiş, bir şeyleri fazla umursamaz, boz bulanık renkli şehirde" yaşadıklannı bizlerle paylaştılar. Ikinci bir kategori var. O da çoğu artık buraların çocuğu genç arkadaşlann "akademik" nitelikli çalışmalan. Onlar da Paris ve Fransa'daki "Türkiye Hareleri"ne kenarından köşesinden değinmeye başladılar. Ancak onlann ürünlerini Türkçede paylaşmak için bir hayli beklemek gerekecek. Kaldı ki akademik bir eser kaç kişiyi, ne denli ilgilendirir? İşte Babür'ün kitabı özgünlüğü bu noktada yakalamış. Kendisi nesnel olarak ilk kategoride yer alsa da, Paris'te her kesimden insanımızın arasında UĞUR HÜKÜM PARİS yaşamış. Anılan belli bir aydın ve seçkin Türk veya Fransız çevreyle sınırlı değil. Paris'in ortalama -kendi deyimıyle- Türkiyelilerine ışık tutuyor. Babür'ün tarihe yaydığı "toplu hanza" tabir ettiği, bir bütünde yansıtmaya çahştığı bir üçüncü grup da Osmanlı İmparatorluğu sonu, Büyük Mübadele, 2. Dünya Savaşı ve artçılan, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül, 1964-74 krizleri sonrası Fransa'ya göçenler. Kitap bir gazeteci uçarılığı, bir şair duyarlılığı, bir dava adamı kararhlığı, bir denemeci bağımsızhğı, bir filozof derinliğiyle yazılmış... Babür'ü çok azımız 1960'larda TİP'teki faaliyetlerinden, daha bir kalabalığımız belki Stefanos Yerasimos hocanın "Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye"sinin çevirmeni Babür Kuzucu imzasıyla hatırlarız. Ardından "hayat denen kavga"nın içinde geçen Parisli 30 sene. Ve hiç silinmeyen, o neslin en azından bir kesiminde kemikleşen(î) Arap'ı, Arnavut'u, Bulgar'ı, Ermeni'si, Keldani'si, Kürt'ü, Levanten'i, Rum'u, Yahudi'si vs. ve Türk'ü ile bir "Akdenizli Türkiye" özlemi. Kitabın ilk sözleri şöyle: "Yeri geldikçe hep söylerim: Tarih içinde Osmanlı İmparatorluğu'na Batı'ya uzanan dünyada bir kinılik mekâm aradığınıızda, onun asıl yeri kıta Avrupası'nın kapılan değil, Akdeniz'dir." Şahsi ve duygusal tercihleri doğrultusunda Paris'te bu coğrafyanın Türkiye merkezli harelerini, kendince ışıldayan insanlarını seçip anlatmış. Kitapta "Bizim Mahalle"deki gurbetçi kahvelerinin müdavimlerınden en seçkin araştırmacılara, Çalışma Bakanı danışmanlanndan işçilere, reklam gazetelennden edebiyat dergilerine, sendikalardan büyük şirketlere, camilerden devrimci derneklere, Osmanlı torunlarından Fransız sürgün prenslerine, Balkan savaşından Ermeni tehcirine "ortak coğrafya"nın insanlannı Paris'te bir "toplu hanza"da kesiştirmeye çalışmış. Binlerce roman, yüzlerce doktora tezi ve araştırmaya esin kaynağı olabilecek bir kitap bu... [email protected] Z E M İ N K A P L A M A MALZEMELERİ SEKTÖR FUARI Sağlık kuruluşlarında, otellerde/ eğitim kurufniarırıda, spor tesislerinde, konutlarda, ofislerde, mağazatarda, fabrıkalarda, tüm mekanlarda kullanılan zemîn kaplama malzemeleri bu fuarda. Bugünlerde bir zemin malzemesi alacaksamz önce bu fuarı görmelîsinizl 10-13 MART 2005 ÇfcNREKPO Yeşilköy-İstanbui Açıhş: 11.00 Kapanış: 20.00; marko®Hoor,com.1ı BUYUK IŞ FUARI BÜYÜK PRESTIJ FUARI SEMPOZYUMLAR (Katılım Ücretsizdir) 10 Mart Perşembe - Endüstriyel Zeminler 11 Mart Cuma - PVC Zemin Kaplamaları 12 Mart Cumartesi - Parke 1 3 Mart Pazar - Halı Masif parke, lamine parke, laminat parke, mantar parke, cam parke, parke cilası, parke süpürgeliği, parke şiltesi, kontrplak, OSB, linaleum, PVC, metal zemin kaplamaları, seramik, granit, mermer, eskitilmiş taş, kompoze taş, cotto, halı elyafı, duvardan duvara halı, makine haltsı, el dokuma halı, kilim, cocos, sisal, endüstriyel zemin kaplamaları (kauçuk, akrilik, poliüretan, epoxy, manyezit bazlı vb,), dış mekan zemin kaplamaları, kilitli parke taşı, yükseftilmiş zemin, zemin kimyasalları, zemin temizlik-koruma-bakım ürün ve gereçleri, zemin aksesuarları ve zeminle ilgili dünyanm en kaliteli ürünleri bu fuarda.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle