08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2005 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL 'Cumhuriyef Mürekkepl Kâğıt Değil! "Cumhuriyet, satılmış!" Bu gazetede, kırk yılımı doldurdum! Kaç kez duy- dum, 'Cumhuriyet satılmış, satılıyormuş, falanca- nın filancanın elinegeçmiş' türünden yazıları, ha- berleri!.. Kimileri bıkmadılar, usanmadılar, ikide bir 'Cum- huriyet' gazetesinin satıldığı, satılacağı, haberleri- ni duyurmaya, yaymaya... llhan Selçuk, bir kez daha yazdı "Cumhuriyet satılamaz, satılacak bir 'mal' değildirde ondan..." Ben biraz eski defterleri karıştırdım. Şu günler- de otuz kırk yıl gerilerdeki yazıları toplamaya, dü- zenlemeye çalışıyorum. Bakıyorum, bazı konuları birkaç kez yazmışız! Yinelemişiz, daha doğrusu!.. Politikacılargeçiyor, birşeyler, yozlaşıyor... Amasağ- lamlığını, niteliğini koruyan bir tek 'Cumhuriyet' gazetesi var; bir de o kadar uğraşmaya, önleme- ye, tanınmaz biçimlere sokmaya kalkışılırsada de- ğişmeyen bir başka değer de Türkiye Cumhuriye- ti... 7 Mayıs 1980 tarihli yazımı olduğu gibi sunmak isterdim. Birkaç parçasını almak sanırım yeterli ola- cak. önce yazının başlangıç cümlesi: "Bize göre gazete, sahiplerinin değil okuyucunun malıdır." O kadar ki, kaç kez kanıtlandı, ne zaman 'Cumhuri- yet 'in anlamını, niteliğini bozmaya, değiştirmeye kalksalar, okur hemen almayı, okumayı bırakıyor- du. Bunu 1970'lerde, 80'lerde, hatta90'lardagör- medik mi?' Işte yirmi beş yıl önce 'Cumhuriyet'te çıkan 'Cumhuriyet Okurunun Malıdır' başlıklı yazımdan bir parça: "Birsürediryoğun birsöylenti var. Kimigörsem soruyor. Telefon ediyorlar. Mektup yazıyoriar. 'Cum- huriyet' satılmış. Zengin bir işadamı, bir holding almış gazeteyi. Politika ve basın dünyası içinde pek çokdüşmanı vardır. 'Cumhuriyet'/V?... Kıskananlar, çekemeyenler, bir an önce çökmesini, yıkılması- nı, anlamını yitirmesini bekleyenler..." O yazımda, Yunus Nadi'nin gazetenin ilk sayı- sındaki başyazısından bir alıntı da yapmıştım: "Cumhuriyet'in siyasiprogramı isminden belli ol- duğu gibi yayımlayanların siyasi hayatları da bel- lidir. Cumhuriyet Türkiye'de siyasikavgalarla elde edilmiş tarihi bir sonuçtur. Biz, bu elde edilen amaç uğruna fiilen çalışmış insanlanz. Memleket- te bu muzaffer ve galip fikrin çok kuvvetli taraftar- ları vardır. Cumhuriyet malolmuş bir fikirdir. Biz onun temsilcisi ve koruyucusuyuz." Yıl 1924'tür bu satırlar yazıldığında... Seksen yıl geçmiş, Türkiye Cumhuriyeti'nin, Atatürk devrim- lerinin düşmanları ile savaşmak; toplumu çağdaş- lığa, uygarlığa, kavuşturmak uğraşı içindeyiz... Gen- ciyle yaşlısıyla Cumhuriyet okuru da bir aile olarak bütünlügünü korumakta... IşteCUMOK'lar, iştega- zetesine sahip çıkan insanlar... 'E/deed//m;şto/rteri/7/n'koruyucusu,savunucu- su, sürdürücüsü bir gazete nasıl satılır, satılabilir? Bu, parayla pulla olacak şey değil! Elle tutulan bir kâgıt değil ki 'Cumhuriyet'... On Iki Eylül'lerde yaz- dığım gibi: 'Cumhuriyet Mürekkepli Bir Kâğıt Par- çası" değildir. Son olarak, Yunus Nadi'nin 1924'teki başyazı- sından birkaç cümle ile bitirmek istiyorum. "Cumhuriyet sadece Cumhuriyetin ve yaygın ifadesiyle demokrasinin savunucusudur. Cumhu- riyet ve demokrasi fikir ve esaslarını yıkan ve yık- maya çahşan her kuvvetle mücadele edecektir. Memlekette heranlamı ile gerçek demokrasinin ku- rulması için gazetemiz bütün varlığıyla çalışacak- tır. Memlekette, halkın, halk tarafından idaresi bi- zim idealimizdir. Ve, biz yalnız bu idealin esiriyiz. Başka hiçbir kuvvetin değil." İZMİR CUMHURİYET OKURLARI AYDIIMLIK BULUŞMALAR-5 KUŞI.UKkAHVALIISlNDA I«JI U<jUYORUZ GAZETEMİZ YAZARI MEHMET FARAÇ ARAMIZDA... "TÖRE/TERÖR/GÜNh YDOĞU" - SÖYLEŞİ MUŞ BULANIK'TA ÖĞRETMENLERİMİZ VE ÇOCUKLARIMIZ YARDIMIMIZI BEKLİYORI KÎTAP KAMPANYAMIZA DESTEKLERİNİZIBEKLİYORUZ. ROMAN Vh ANSİKLOPEDİBAŞTA, SİZ GETİRİN BİZ ULAŞTIRALIM.CUMOK'UN El I BİROI. ÖĞRETMEN VE Ç0CUK.LAR1NA l'I AŞSIN! SEN GEUVIEZSEN BİR EKSİĞİZI TARİH, SAAT 27 M.\R1 - PAZAR'1130 YER DEVAK OTEL • Mektupçu Durağı • Mustata Kemal Sahıl BuJvarı Gûzelyalı KAHVALTIÜCRETİ12 000 00011 ÜLUP RIİIMSYONİÇİN SON TARİH li MART 2O05TÎR REZERVASYON: 0533 7655267 05335637868 0535 «054 74 ADANA CUMOK DUYURUSU Cumartesi kahvaltısında buluşuyoruz. Seyhan Nehri kıyısında açık büfe kahvaltısına sizı de bekliyoruz. Konuşacak ve yapacak çok şeyimiz var. GELMEZSENİZ BtR EKSİĞtZ. Tarih: 26 Mart 2005 Saat: 10.00-13.00 Yer: Riverside Restaurant Reşatbey Mah. Fuzuli Cad. Çınar Yolu, Asma köprii yanı No: 24 Katıhmederi:7.5 YTL Rezervasyon: (Lütfen bir gün önceye kadar) 0322 458 62 11-0322 458 62 12 tlctişim: Haydar BABUR - 0537 275 27 33 EYÜP 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTtR Esas No: 2004/395 Davacı: Türkan Yıldırım - Alibeyköy Atatürk Caddesi Sarısakal Sk. No: 1/A Eyüp/lstanbul. Dava: Gaiplik. Alibeyköy, Atatürk Caddesi, Sarısakal Sokak No: 1/A Eyüp/lstanbul adresinde ikâmet ederken bu adresten aynldıktan kendisinden haber alınama- yan Malatya ili, Yeşilyurt ilçesi, Bostanbaşı Mah./köy cilt: 6, hane no: 82'de nüfusa kayıtlı bu- lunan Muharrem ve Türkan'dan olma Istanbul 14.07.1959 doğumlu Ümit Yıldırım'ın gaipliğine karar verilmesi istenilmiş olmakla, MK.'nun 33. maddesi gereğince gaip hakında bilgileri olan kim- selerin 30 günlük müddet içinde mahkememizin 2004/395 Esas sayılı dosyasından bahis ile mahke- memize bilgi vermeleri, gaip de hayatta ise keza onun da adresini bildirmesi hususu ilan olunur. 02.03.2005 Basın: 12496 Cevat Memduh Altar'ı Anış Gazi Paşa anlattıklanmı dinledikten sonra bana, "Bundan sonra salı günleri Marmara Köşkü'ndeki çaylara geleceksin; hem müzik programlarının hazırlanmasında orkestra şefine de yardımcı olursun" dedi. Artık ben salı günlerini iple çeker olmuştum. İ11C1 JvLJ 1 Çevirmen, Sözlük Yazan Cumhuriyetimizin ilk yıllannın idealistkad- rolan içinde yer almış ve Atatürk'ün müzik devriminin gerçekleştirilip kurumlaşmasında O'nun buyruklan altında çalışmış olmaktan her zaman gurur duymuş bir kültür adamı olan babam Cevat Memduh Altar'ı, sanat ve müzik alanında çağdaş kafalar yetiştirmeye adanmış uzun bir hayatın ardından on yıl ön- ce bir 24 Mart günü yitirmiştik. Ülkemizde çağ- daş sanat kurumlarının kurulup kök salması idealine bütün ömrü boyunca özveriyle hiz- met etmiş olan bu eşsiz insanın her zaman kı- vançla anlattığı ilginç anılarından birkaçını burada onun ağzından aktararak ruhunu şad etmek istedim: "Almanya'da eğitimden 1927 yılında yurda dönmüştük; üç arkadaşük. Ressam arkadaş- larını Münih'te okumuşlardı, ben de Leip- zig'de. Bir süre İstanbul Giizel Sanatlar Aka- demisi'nde görevlendirildik. Ekim ayında da Ankara Musiki Muallim Mektebi Nazariyat (teori) Kuram Oğretmenliği'ne atandım. Mü- dürümüz, İstiklal Marşı'nı besteleyen, Cum- hurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefı, viyolo- nist rahmetli Zeki Üngör'dü. Günlerden bir gün ZekiBey bana inanılmaz bir haber verdi: 'Cevat Memduh, Gazi Haz- retleri Batı'dan tahsilden döndüğünüzü gaze- tede okumuş, sizleri tanımak için Çankaya'ya çağıracakmış, hazır olun.' Bu beklenmedik habere nasıl şaşırdığunı anlalamam, çünkü Is- tiklal Savaşı'nın bütün aşamalannı Alman- ya'da günü gününe heyecanla izlemiştik. Ana- dolu'nun kurtuluşu, ülkenin bağunsızuğa ye- niden kavuşması, ulusun iradesine, ordumu- za, kahraman, Mustafa Kemal'e olan güveni- nıizi sonsuz boyutlara ulaştırmışü. Gazi Paşa tarafından Çankaya'ya çağrılnıak inanılmaz bir hayaldi. üteki iki arkadaşun İstanbuTday- dılar. Bunu öğrenince Gazi Paşa:' Öyleyse bu- radakini getirin!' demiş. Nihayet Çankaya'ya çağnldığım gün geldi. Gönderilen arabada, Zeki Bey'le köşke gittik. Heyecan içindeydim. Saat dört sularuıdaydı. Gazi, yııkarıdaki oda- sında dinleniyormuş; biraz sonra inecekler- miş. Yaverler bilardo oynuyorlardı; Zeki Bey ve ben, bir köşeye oturduk. Saat dört buçuk ol- muştu,etrafta ansızın bir hareketbaşladı;' Pa- şa geliyor' sözleri duyuldu; yaverler, telaşla salonunsolundaki köşeye doğru ilerleyerekyu- kandan inen merdivene doğru vaziyet aldüar. Biz de o yöne gidip geride durduk. Bir de bak- tını Gazi Paşa, çok zarif ve şık giyinmiş, sağ eli cebinde, yavaş yavaş aşagıya iniyor. 'Paşa iner inmez Zeki Bey ilerledi: "Em- rettiğiniz arkadaşı getirdim, Paşam" dedi. Ga- zi, bana şöyle bir baktı, gülümsedi; hiç unut- muyorum, tath bir Manastır şivesiyle 'Ha, sen misin çocuk!' dedi Koştum, elini heyecan- la öptüm. Sonra Paşa oturdu, önüne küçükbir kahvaltı nıasası getirdiler ve bana, 'Otur baka- yım, anlat bana Almanya'da neler yaptın, ne- ler öğrendin' diye sordu. Paşanuı sorıılanna ce- vap verebilmek için yürek lazınıdı. Toparlan- dım, bir şeyler anlatabilme isteğiyle hayli çaba harcadım ve tahsilimle ilgili olarak o anda ak- lınıa ne gelebildiyse anlatmaya çalıştım. Pa- şa'nın insanı büyüleyen, olduğu yere mıhlayan gözlerine bakabilmek hakikaten imkânsızdı. Bunu duymuştum, ama doğruluğuna Gazi'yi görme muthıluğuna erdiğim gün inandım. Gazi Paşa anlattıklanmı dinledikten sonra bana, 'Bundan sonra salı günleri Marmara Köşkü'ndeki çaylara geleceksin; hem müzik programlannın hazırlanmasında orkestra şe- fine de yardımcı olursun' dedi. Arük ben sa- lı günlerini iple çeker olmuştum. Yine Çankaya'da... Köşke gidişimden bir hafta sonra yine Çan- kaya'ya çağrilmıştun. Gazi Paşa benimle hep müzik üzerine konuşuyor, bana çok şeyler so- nıyordu. Ulusal müziğimizin, çağdaş bilimin uluslararası nitelikteki ortak tekniği olan çok- sesliliklc işlenerck, öteki ulusların çağdaş nıü- zikieri arasındaki yerini eşit hak ve düzcyde bir an önce alabilmesi için neler yapılması gerek- tiğj üzerindcki bilimsel sorunlaı, Paşa'yı yürek- ten ilgilendiriyordu. Bir cumartesi günü sine- maya gitmiştim. Gazi Hazretleri beni aratnuş ve derhal Marmara Köşkü'ne getirilmemi em- retmiş. İlgililer önce Cebeci'ye Musiki Mual- lim Mektebi'ne gitmişler; nerede olabileceği- mi arkadaşlardan öğrennüşler. Birkaç sinemayı tarayarak beni ele geçirdi- ler. Karanhkta birden lambalar yandı; bal- kondaydım. Birkaç kişinin sağa sola bakın- dıktan sonra bana doğru geldiklerini gördüm ve Paşa'nın emrini öğrendim. Hep beraber si- nemadan çıkarken ben nereye götürüleceğimi biliyordum, ama seyirciler kim bilir ne düşün- müşlerdi! Gazi, üst katta, koridorun açık penceresi önündeki masada oturuyordu. Yannıda Halk Partisi Genel Sekreteri SarTet Ankan Bey var- dLPaşabana, 'Gelbakalım çocuk! 'dedi; otur- dum, yine müzikle ilgili reformlar üzerinde uzun uzun konuşuldu. Paşa bir arahk yanda- ki odaya geçti. O anda pencerenin içinde açık duran kalın bir kitap gözüme ilişti; Gazi Paşa dönmeden kitaba bakma tutkusuyla Saffet Ankan Bey'den izin alıp pencereye yaklaştım. Kitap, Fransız müzikoloğu Lavignac'ın 'La Musique et les Musiciens' (Müzik veMüzis- yenler) adh ünlü eseriydi; ve açık duran sayfa- lardaki bazı satırlann altlan kurşun kalemle çizilmişti. Işte o zaman Gazi'niıı, ulusal müzi- ğimizin geleceğiyle ilgilitasanlanm oluşturma yolunda gerekliincelemeleri, bUimsel kaynak- İara başvurarak bizzat kedilerinin yapmakta olduğunu yakından gördüm ve geleceğe olan inancım daha da güçlendi. Gazi Paşa, benim Almanya'da katıldığım barok müzik topluluklannda zevkle çaldığım viyolayı da merak ediyordu; bu çalgıyı kendi- lerine dinletmenû istemişlerdi. Ben de bir cu- martesi günü barok müzik bestecileruün eser- lerinden derlediğim yanm saatlikbir program hazıriadım. Çankaya'daki bu programa Gazi Paşa misafırler de davet etmiştL Köşkün piyanosu, bilardo salonundan bü- yüksalona açılan kapuun sol yanına çapraz ko- nulmuş olarak duruyordu. DaveÜilerin bir kıs- mı oturmuştu; Gazi ayaktaydı. İlk olarak Lo- catel11' nin aryasını piyanist rahmetli Sadri ar- kadaşmun eşliğinde henüz çalıp bitirmiştim ki nüsafirler alkışlarken Gazi Hazretleri sürat- le bana geldi; alnımdan öptü ve misafırlere dö- nerek 'Arkadaşlar, bu müzik burada böyle dinlenmez, içeride salonda dinlenir!' dedi Sonra hademeleri çağırarak piyanoyu büyük salonataşıttı. Davetlilerde salonda yerlerini al- dılar ve program böylece Gazi Paşa'nın iste- diği şekilde sona erdirümiş oldu. Aradan birkaç yıl daha geçmişti. Ata, Tiirk müziğini ulusal özeUiklerini kaybetmeden çok- sesüliğe kavuşturacak olan musiki ve temsil akademileri kanunlarını da hazırlatmış ve Meclis'ten geçirtmişti,ama bu kanunlar yürür- lüğe ginnenıiş, 1935 yıhna kadar sadece orta- okullara müzik öğretmeni yetiştirmekle gö- revli Musiki Muallim Mektebi'yle yetinilmiş- ti. Ulu Önder, Meclis'in 1934 yıh çalışma dö- nemini açış nutkunda, 'Bir ulusun yeni deği- şikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilme- si, kavrayabilmesidir!' demişti. Aynı yıl için- de, genişçe bir uzman kadrosuyla Ankara'da toplattıgı Müzik Kongresi'nin önerisiyle, Dev- let Konservatuvan faaliyete geçirildi (1935-36), sonra da Batı'dan Paul Hindemith ve Carl Ebert gibi dünyaca tanınmış müzik ve tiyatro uzmanlan ve daha başka yerli ve yabancı uz- manlar davet ve angaje edildiler. Bu kadrola- nn yardımıyla konservatuvarın tüm uzman- lık kollan daha da güçlendirilmiş olarak çalış- nıalarını sürdürdü. Ama ne yazık ki Devlet Konservatuvan ancak 1940 yılında bağınısız birlauııluşadönüştürülebihniş, 1938yıluıınKa- sım ayında gözlerini dünyaya yuıııan Ata, bu çağdaş kurumun ulusal ve uluslararası nitelik- teki başansuu görememişti! Bütün bunlar da gösteriyor ki, Atatürk'ün önderiiğiyleyeşeren çağdaş Türkkültürü, özel- ükle çoksesli Türk sanat miiziği, ulusal opera ve balc dallaı ıııda, dünya müzik literatürüne de katkıda bulunan bestecilerimizin yetişme- sine imkân Sağlamış, icracılarımız ve orkestra şeflcrinüz dünyanın başta gelen sahnelerinde ve konser salonlannda ba^an kazanmışlar, ha- raif rJcaikışlanımşlardır. Ote yandan, bütün bu yıllar içinde çoksesli sanat ınüziği alanında ya- pdan çahşmalar, ulusal operave balede eldeedi- len başanlar, Atatürk geUnceye kadar, ülkemi- zin ne büyük değerler kaybetnüş olduğunu da bütün acüıgıyla ortaya koymaktadn*.'' Sanat dünyamızdan ayrılışının onuncu yılın- da Cevat Memduh Altar'ı saygıyla, sevgiyle, özlemle anıyoruz. AB Polis Devleti mi? Y l l m a z D İ K B A Ş Y. Müh., TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Antalya tl Temsilcisi A lman araştırmacı, yazar, gazeteci Hans-Marrin Tillack, ünlü Alman der- gisi Stern'in, 1999'dan2004'ün ortalarına kadar, Brüksel'de mu- habirliğini yaptı. 2002 yılında Tillack, AB'nin yürütme organlanndan Avrupa Komisyonu'ndaki yolsuzluk ve sahtekârhklan araştınyor, bul- guları Stern'de yayımlanıyordu. Avrupa Birliği'nin (AB) de kendi bünyesinde yolsuzluk ve sahtekârhklan izleyip inceleyen, OLAF adh bir örgüt bulunmak- taydı. OLAF, Tillack' ın yazılann- dan rahatsızdı. Brüksel'de çahşan gazeteciler arasında en geniş araştırma bel- geliğine (arşivine) sahip olduğu söylenen Tillack, elindeki bel- gelere dayanarak AB'dekiyolsuz- luk ve sahtekârhklan su yüzüne çıkaran bir kitap yazdı. Tillack'ın çalışmalarından zaten rahatsız olan OLAF, böyle bir kitabı ya- zabilmesi için Tillack'ın, OLAF örgütü içinde bazı kişilere rüşvet vererek gizli belgelere ulaşmış olduğu iddiasını ortaya attı. Bu ciddi suçlamayı gerekçe gösteren AB'nin emriyle hareket eden Bel- çika polisi, 20 Mart 2004 günü, Tillack'ın Brüksel'deki evine bas- km düzenledi. Tillack, hemen bir avukatla görüşme talebinde bu- lundu, talebi reddedildi! 10 saat tutuklu kalan Tillack'a ne bir avu- katla ne de başka biriyle görüş- me olanağı tanındı. Polis, Til- lack'ın evindeki bilgisayarına, cep telefonlanna, günKiğüne, ban- ka defterlerine, adres defterleri- neve 17koBlikbelgelerineelkoy- du. Polis, el koyduğu tüm eşya- lan karakola taşımaya kalkışın- ca, Tillack kendisine imzah bir tu- tanak verilmesini istedi. Polis, hiçbir tutanak tutmadan, el koy- duğu eşyalann yazdı bir dökü- münüyapmadanve llllack'ahiç- bir yazdıbelgevermeden,tüm eş- yalan alıp gittL(l) Evinde, bir avukatla görüşme- sine izin verilmeden tutuklandı- ğı 10 saatlik süreçte Belçika Po- lisi Tillack'tan, kaynaklarmın ad- larını açıklamasmı istedi. Tillack yanıt vermeyi reddetti. Ancak, tüm belgeliği polisin eline geçen Tillack, kaygılarmı 20 Mart 2004 günü akşamı şöyle dile getiriyor- du: "Benden haber kaynakİan- mı açıklamamı istediler. Asla böy- le bir şeyi yapmayacağunı söyle- dim. Ama şimdi, tüm onemli cîos- yalannı eUerinde. Samnm, tüm kaynaklarum öğrenecekler." Stern Dergisi ve Tillack, yapı- lan yasadışı uygulamalardan do- layı AB'nin OLAF örgütünü Hamburg'da mahkemeye verdi- ler. 1 Şubat 2005 günü Hamburg Yüksek Mahkemesi (Oberlan- desgericht), karan açıkladı: AB görevüleri dokunulmazhk hak- kına sahip olduklanndan, OLAF aleyhine açılan dava düşmüştü! Mahkemenin yargıcı, karan açıkladıktan sonra, verilen bu ka- rarla Avrupa Komisyonu'nun ak- lanmış olduğu sonucunun çıka- nlmaması gerektiğini vurgula- mak zorunda kalıyordu! Avrupa'da bazı insan haklan örgütleri bu olayı kamuoyuna, "Avrupa Birh'ği'nde Basın Öz- gürlüğü Öldü" başlığıyla duyur- dular. Oysa bunda hiç de şaşıla- cak bir taraf yoktu. Çünkü, ne Alman ne de başka bir ulusal mahkemenin, AB memurlarını yargılama yetkisi vardı! 8 Nisan 1965 tarihinde kabul edilmiş bir AB protokolüne göre, AB çalı- şanlan, "resmi yetkfleri dahilin- de yapacaklan tüm sözlü ve ya- zılı eylcmlerden dolayı, öınür bo- yu dokunulmazhk hakkına" sa- hiptiler. Avrupa'da, Statevvach ve Li- berty adh insan hakları dernek- leri, aşağıdaki gerekçeleri sırala- yarak, AB'nin giderek bir Polis Devleti'ne dönüştüğünü söylü- yorlar: • AB Polis Gücü (Europol) ku- rulmuştur. Europol elemanları- na, yargıya karşı dokunulmazhk hakkı verilmiştir. • Europol, AB 'ye üye ülkeler- den herhangrbinnde yaşayan bir kişi hakkmda tutuklanıa emri çı- karabilecek ve suçlanan kişi hak- kında hiçbir kanıtgöstermeden ki- şinin bir ülkeden başka birine ge- ri verilmesini sağlayabilecektir. • AB kendi organlanna, iste- dikleri ülkelerde istedikleri kişi- lerin elektronik postalannı, bir mahkeme karan olnıadan ele ge- çirme, telefonlannı dinleme yet- kisini vermiştir. • AB'nin 'terorizm' tanunı o kadar geniş tutulmuştur ki, her- hangi bir ülkedeki tüm sivil kar- şı koymalar, terorizm olarak ta- nımlanabilecektir. • Seçimle gelmiş birhüküme- tin, bir milletvekilinin, bir Avru- pa parlanıenterinin, AB ortak pa- rası olan Euro'yu basan Avrupa Merkez Bankası'nı eleştirmeye kalkışması suç saydacaktu*. (EU TreatyArticle 108). • Brüksel. tnsan haklanndan herhangi birisiniıı kullandması- m,AB'nin 'genelçdurlanna'ters düşüyor gerekçesiyle, geçici bir süre yasaklayabOecektir. (EU Tre- aty Article 52). Tüm bu uygulamalar, AB'nin anti demokratik yapısıyla birlik- te düşünüldüğünde, başkenti Brüksel olan AB'nin, tüm Avru- palıların temel özgürlüklerine karşı ciddi bir tehdit oluşturdu- ğu gerçeğini ortaya koymakta- dır. Bugün tüm Avrupa'da, çeşitli gruplar ve birey ler bu gerçek kar- şısında ayaklanmaya, örgütlen- meye başlamışlardır. Türkiye'de ise medyanın çok büyük bir bö- lümünü eline geçirmiş bulunan AB yalakalan, asla bu gerçek- lerden söz etmemekte, baştan aşağı yalana dayah, hayâsız bir propagandayla Türk ulusunu uyu- tup kandırmayı amaçlamaktadır- lar. Türk ulusunu sürgit aldatma- lan asla mümkün olmayacaktır. KÜÇÜKÇEKMECE 2. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2004-563 Karar No: 2005-58 Davacı Turan Satır ve SS lkitelli Ikitepe Konut Yapı Kooperatifi vekili Av. özlenı Kınalı tarafından davalı Müşerref lşan aleyhine açılan ortaklığın giderilmesi davasının yapılan açık yargılaması sonucunda verilen kararın adresi tespit edilemeyen davalı Müşerref lşan'ın Tebligat Kanunu'nun 28. vd. maddesi mucibince ilanen tebhğine karar verilmiş olmakla, Aşağıda hüküm özetı bulunan Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2004-563 Esas 2005-58 Karar sayılı 09.02.2005 tarihli ilamın yuka- rıda ismı yazılı (davalı Müşerref lşan) şahsa ilanen tebligine, tebliğin ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra yapılmış sayılacağı ve yasa yoluna başvur- madığı takdirde hükmün kesinleşeceği hususun tebligine, Hüküm: Yukanda açıklanan nedenlerle: Davanm kabulü ile, Dava konusu İstanbul ili K. Çekmece ilçesi lkitelli de bulunan tapunun 575 ada 3 nolu parselde kayıtlı taşınmazın bölümdeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesine, Satışın umuma açık olarak yapılmasına, Satış bedelinin taraflann his- seleri oranında paylaştınlmasına, Satış bedelı üzennden yüzde 09 oranında harç alınmasına, Satışın K. Çekmece Nöbetçi lcra Müdürlüğü tarafından yapılmasına, Davacı vekili için 375.000.000.-TL. ücreti vekâletin ve mahkeme masrafının taraflann hisseleri oranında tahsiline, yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 18.03.2005 Basın: 12516 PENCERE Sen Hiç Oldün mü Arkadaş?.. Sözcükleri belleğimde değil, ama anlamını say- damhkla anımsıyorum, Şeyh Fethullah Gülen Amerika'dan konuşmuştu: - Yakında Türkiye'de çokadam ölecek... Neyi haber veriyordu?.. Nerden biliyordu?.. Bu yolda başka konuşanlar da oldu; Güneydo- ğu'da kanlı tezgâhı yeniden kurmak isteyen bü- yük dostlarımız da olabilir, Kuzey Irak'ta kırmızı çiz- giler silindi, Amerika neden PKK'yi koruyup elinin altında hazır kuvvet gibi tutuyor?.. Bush teröre kar- şı değil mi, niçin terör örgütünün silahlarını ellerin- den almıyor?.. • Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Bü- yükanıt birkaç gün önce konuştu... Ne dedi: "Ortada çok ciddi bir durum var, terör örgütü- nün silahlı unsurlarının sayısı örgütün başı Öca- lan'/n yakalandığı 1999 yılındaki sayıya ulaştı. Bu rakam birkaç aydır böyle. Ben bu tehlikeye dik- kat çekmek istedim. Bunun yanında terörle mü- cadelede elimizdeki çeşitli güç unsurlan 1999'dan geride..." Peki, neden böyle?.. Büyükanıt açıklıyor: "- Zira terörün düşük seviyeye indirgenmesi sonrasında olağanüstü hal uygulamasının kalkma- sından kimi yasaların değişmesine kadar bir dizi yeni durum ortaya çıktı. Yani terör örgütü üyele- rinin sayısı 1999'dakirakama ulaşırken biz 1999'da- ki mücadele gücünün gerisindeyiz. Bu çok tehli- keli bir durum." Konuşan kim?.. Kara Kuvvetleri Komutanı!.. Asker konuşur mu?.. Demek ki konuşmak zorunda kaldı.. Bir tehlikeyi haber veriyor.. Kulaklarımızı açalım!.. • Nevruz bayramındaki gösterilerde Türk bayra- ğının yakılması olayını, yalnız tepki göstemnekle kal- mayıp bu konuşmanın kapsamında değerlendir- mek gerekiyor; Anadolu'daki insanlarımızı birbiri- ne kapıştırmak için bir hazırlık yapıldığı meydan- da... Şeyh Fethullah ne demişti: "- Çokadam ölecek!.." Şeyh gaipten haber mi veriyor?.. İstanbul medyasının keyfi gıcır, çata pata baş- larsa ölecek kişiler bizimkiler değil... Anadolu çocukları!.. Yazıyı bir öykü ile kapatalım.. Nâzım Hikmet Rusya'ya kaçmıştı; bunu içine sindiremeyen birdostu Bedri Rahmi'ye demiş ki: - Keşke kaçmasaydı da ölseydi... Bedri Rahmi'nin yanıtı: - Arkadaş, sen hiç öldün mü?.. HABLEMITOGLU KİTAPLIGI 1. Köstebek 2. Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası 3. Şerialçı Terörün ve Batının Kıskacındaki ÜlkeTUrkiyc NarlıbahçeSk No 6 Cağaloğiu İstanbul Tel (0212) 528 66 89 - Fax (0212) 519 84 85 TOPLIJMSAL • ! • DONUŞUM Tlim Kltapçılarda Tek Dağıtım ALFA 0212.512 30 46-513 87 51 YAYINLARI Prof. Server Tanilli 'Nasıl Bir Eğititn İstiyoruz? " Söyleşi-İmza | 24 Mart 2005 Perşembe 18.30 - 20.00 um:ag Toplantı Salonu ARAŞTIRMACI G A Z E T E C l l i K Paris Caddesi No: 14 Kavaklıdere - Ankara Tel (0312) 417 77 20 pbx Faks:(0312)417 57 46 e-posta:[email protected] www.umag.org.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle