08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
24 MART 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kulturCucumhuriyet.com.tr 15 UYGARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ TBMM gündemindeki 'Kentsel Dönüşüm Tasansı' şehircilik ilkelerinden de 'dönüşü' öngörüyor 'Kehtsel döneklik' yasasıSon zamanlarda siyasetçilerımiz- le şchircilerimizin arası eskisi gibi pek "gerilimli" değil... Imar planlarını "ranta dönük arazi ve yapı düzenlemesi ola- rak gören sıyasetçilerle buna karşı şehircilik ilkelerini savunan plancı- lar, "yeni bir kavram" etrafında öylesine buluştular ki yıllardır sü- regelen çekişmenin yerini "işbirli- ği" ahyor... Bu sihirlı kavram, TBMM ko- misyonlarında yasa tasansı bile gö- rüşülmeye başlanan "kentsel dö- nüşüm"... Ozellikle "kaçak ve plansız ya- pılaşnıa"yla bütünleşen yerleşme- lerin belediye başkanları, yasadışı ve uygunsuz bınaları yıkmaktan kurtulmak içın, onları "yasal ve uyumlu binalar" haline götirme- yi sağlayacak "kentsel dönüşüm projeleri"ne dört elle sanlmış du- rumdalar... Bu uygulamanın, sonuçta "yeni bir imar affı" olduğunu gözden ırak tutabilmek için de ağızların- dan düşürmedikleri söylem; "çö- küntü bölgelerinde çağdaş şehir- ler yaratnıak..." Böylesı bir dönü- şümün "planları"nı da üretmeleri gerektiğinden, öncelikle ihtiyaç duyduklan uzmanların başında da şehirciler geliyor... Kimi şehirciler, işte bu niyete karşı "planlama etiğini" korumak için "kentsel dönüşümün bilimsel anlanum" saptamaya çahşırlar- ken, kimilen de direnmeyi bırakıp kolları sıvamaya başladılan O kadar kı yakın gelecekte be- lediye meclislerinin gündemi ar- tık imar planları konularıyla de- ğil, kentsel dönüşüm plahlarıyla oluşacak. îmar komisyorilarının yerini ise belki de " dönüşüm ko- misyonları" alacak ve kaçak ya- pıların yasal apartmanlara "kaç kat izniyle" dönüşeceğine karar verecekler... Yasadaki 'unutkanlık'lar: Bu kavramın, ozellikle "tarihi kent dokularındaki yıpranma- ların giderilmesi"ni amaçladığı- nı, yasanın ise buna yönelik hazır- landığını savunanlar da var... Böylesi bir hedef için tarihsel kimliğın gözetilmesinde "tehli- ke" içeren "dönüşüm' p yerine "kentsel sağlıklaştırma" deyi- minin daha uygun olduğu bir ya- na, Meclis'teki yasa tasarısında da ne "koruma"ya, ne ' f sit"lere değiniliyor, ne de "restoras- yon"dan söz ediliyor.. • KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ YILLARDIR YAŞIYORUZ... 1974 yılındaki "Konut Sömürüsü" konulu yarışmada, Mimarlık dergisi özel ödülünü alan Olcay Özsever'in bu karikatürü, günümüzde de geçerîi değil nıi? (altta). Istanbul'un korunnıası gerekli Fulya Vadisi'nde, yakın yıllara kadar ıhlamur ağaçlarıyla ünlü peyzajındaki "kentsel dönüşüm" görüntüsü... Polat Tower ve çevresi (üstte sağda). Tarihi semtler için kentsel dönüşüm yerine "kentsel sağlıklaştır- ma ve koruma" kavramı öne çıkarsa, Antalya Kaleiçi'ndeki bu görüntüler de artık tekrarlanmaz... (üstte solda) Başbakanlık tarafından 1 Mart 2005 tarihinde TBMM Başkanlı- ğı'na sunulan "Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanun Tasarısı"nın "genel gerekçe"sınde daha ilk pa- ragraf olarak bakın neler yazıyor: "Hızla gelişen kentleşme süre- cinde (...) kültürel nıirasın yoğun olarak bulunduğu alanlar, gerek eskimeleri ve bakımsız kalmala- rı, gerekse yoğun olarak denetim- siz bir şekilde iskân edilmeleri ve kullamlmaları nedeniyle toplu- mun can ve mal güvenliğini teh- dit eder duruına gelmiştir. Bu bölgelerde güvenliğin sağlanma- sı ozellikle gelişen şehirlerimizde büyük problem teşkil etmekte- dir." Demek ki tasarıyı hazırlayanla- nn öncelikli dertleri, tarihi semtler- deki "suç ortamını" ortadan kal- dırmak... Vaktiyle Bedrettin Dalan da Is- tanbul Büyükşehir Belediye Baş- kanı'yken, kendine ait bir "kentsel dönüşüm" projesıyle Tarlabaşı yolunu açmak için tarihi dokuyu yıkmasını şöyle savunmuştu: "Bu- ralar zaten suç yuvasıydı..." Dalan'ın bu gerekçesine karşı Mimarlar Odası'nın yanıtı ise "O halde rüşveti yok etmek için de belediye sarayını mı yıkalım?" şeklindeydi, ama kentsel kimlik ye- rine "otomobili"ni gözeten toplum oralı bile olmamıştı... Aradan bunca yıl ve bunca "olumsuz deneyim" geçmesıne rağmen; dahası, "kentsel mirasın yaşatılarak korunması" ile "ka- çak yapılaşmanın affedilemez bir suç sayılması" konularının çağdaş- lık ve uygarlık adına "eşit önenı- de" olduğunu artık herkes kabul ederken; bu kez de "kentsel dönü- şüm" söylemiyle her ikisinden de yeniden ödün vermek, akla şunu getiriyor: Hani şu dünya görüşlerıni terk edenler için söylenen "dönek'Mik, galiba mimarlık ve şehircilik dün- yamıza da bulaştı. Yıllardır kentle- rimizin planlı, kimlikli ve yasal ge- lişmesini savunurken şimdi de plansızlığı,kimliksizliği ve "yasa- dışılığı planlayarak" tüm bu suç- lann "af "fını sağlayanlar, belki de tarihe "kentsel dönekler" olarak geçecekler... önce 'tanımı' yapılmalı Nitekim, yeniden yasa tasarısı- na dönersek, Mimarlar Odası'nın raporunda altı çizilenler özetle şöyle: Tasarıda "kentsel dönüşüm alanları sınırlarının" belediye- lerce saptanarak Bakanlar Kuru- lu'nca onaylanması hükmü var. Oysa, yasa gerekçesinde ağır- lık verilen "tarihi kent merkez- leri"ndeki koruma ve yaşatma amaçlı tüm uygulamalar içın as- hnda zaten "kentsel sit" sınırla- rı belırlenmiş durumda. Buna rağmen, tasarının madde- lerınde bir tek "sit" sözcüğü bi- le yer almıyor; mevcut "sit sınır- lanna" hiçbir gönderme yapıl- mıyor; bu yasal uygulama adeta "yok" sayıhyor. Benzer şekilde, kentsel sit sı- nırlannı belırleyen Koruma Böl- ge Kurulları da adeta "yok" sa- yılarak, "yeni ve özel koruma kurulları" oluşturuluyor. Üstelik "yeni yürürlüğe giren Koruma KanumT'nda, bu gibi bölgeler ıçın ilgili meslek odala- rı ve ünıversıtelerin de katılacak- ları "Yönetim Alam" ve "Yö- netim Planları" öngörülmesine rağmen, tasarıda bu yaklaşıma da yer verilmiyor. Bütün bunlar gösteriyor ki tasa- n bu şeklıyle kanunlaşırsa, "tari- hi dokularda dönüşüm adına tahribat" yaşanacak; ve yaygın olarak "kaçak yapı bölgelerinde yeni bir imar affı ve meşrulaş- tırma" süreci başlayacak... Şimdi yapılması gereken, önce- likle tasarının gerı çekilmesini sağlamak... Ardından, şu "kentsel dönü- şüm"ün ne demek olduğu konu- sunda üniversitelerden "farklı amaçlara hizmet etmeyecek" şekilde kesin ve açık bir tanımla- ma almak... Sonra da bunun yasadışıhğa ye- ni bir ödüllendirme olarak değil, "yasal ama yıpranmış kentsel bölgelerin yaşanabilir kılınma- sı" için geçerli olacak bir yasayı hazırlayabilmek... (0212) a> ÎSMET DEĞÎRMENCÎ YAPITLARI GALERİ BlNYIL'DA Dürtüler limanına demir alma vakti Kültür Servisi - Galeri Binyıl, 30 Nisan'a dek tsmet Değirmenci kişisel resim sergisine ev sahıpliğı yapıyor. 'Liman' adını verdığı bu sergısinde, sanatçının son dönem çalışmaları yer ahyor. Bu çalışmaların çoğunluğu, tuval üzerine karışık teknik kullanılarak gerçekleştirilmış. Farklı disiplinlerde de etkin olan sanatçının bu üçüncü resim sergisi. Yazısal bir resimleme Sanatçının sergide yer alan 'Sessizlik' adlı tablosu. Moda Cad. Aylin Apt. No; 270 Moda Kadıköy-İSTANBUL Tel: (0216) 349 2610 - 414 02 91 Faks:(0216)330 4517 [email protected] www.yurtdunya.com Ressam, eleştirmen, yazar Ümit İnatçı, sanatçının bu sergisi için kaleme aldığı yazısında, Değirmencı'nin sanatına şu sözlerle yaklaşıyor: "...Dürtülerin bilinçaltından demir alma vaktine amade olan kolun, hamlenin öznesi olan bedenden çıkmayı denercesine yüzeyde titreşerek yazısal bir resimlemenin motoru haline gelmesi Değirmenci'nin resmini belirleyici oluyor. Çekip gitmelere meyil veren bir tutkuyla, kendinde barınma dürtüsü arasında törpülenen bir kişiliğin hiçlik, derinlik ve kendi başınalıkla didinir halde olması kendi bedeninin bir dürtüler limanına dönüşmesini sağlıyor. Bedenden çıkma ve bedene yüklenmenin gümrükçülüğünü yapan mantığın soyut imgelemeyle sağıltılması ve duygusal bir duyarlığın algı zekâsına dönüşmesi Değirmencioğlu'nun kişi olma çabasına katkı sağlayan bir iç karşıtlaşma halidir..." Marmara Üniversıtesi G.S.F. Heykel Bölümü'nde eğitimini tamamlayan sanatçı, bugüne dek karma ve kişisel sergiler açtı. Sanatçı, halen Yedıtepe Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesı'nde öğretim üyelıği görevıni yürütüyor. (0 212 244 91 41) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Bendeki Erdal Öz... Yazar ve yayıncı Erdal Öz, bugünlerde yetmiş yaşında olacak. Gecenin bu ilerlemiş saatinde onu düşünüyo- rum; yani, bendeki Erdal öz'ü. Bende ilk ne zaman oldu, artık hatırlamıyo- rum. Çünkü onu, yüreğime yerleşmesinden bu yana hep çok yoğun yaşadım; sanırım aradan geçen yılları da neredeyse sıfırlayan bir yoğun- lukla. Bu yüzden kaç yıl oldu, tam olarak hatır- layamıyorum. Ama bende olduğundan beri, zaman, çok iyi geçti. Çok iyi hatırladığım tek şey, yaşamımın nere- deyse tüm dönüm noktalarına ımzasını koymuş olması. Ve bence en önemlisi de bu. Neşelerde ve mutluluklarda beraber olduk. Asıl ölçü ise be- ni hiçbir kötü günümde yalnız bırakmamasıydı. Zaten o yüzden bende olan birkaç kişiden biri. Daha doğru deyişle, hâlâ bende olanlardan. Çünkü aradan çok zaman ve çok insan geçti. Bir zamanlar trenim epey kalabalıktı. Şimdi vagon- lar tenha mı tenha. Hatta vagon sayısını bile azalttım. Isteyerek. Yaşı yetmişe vardığına göre, benden sekiz yaş büyük. Ama benden çok sonraya kalacağından eminim. Ender olmakla birlikte, böyle kehanet- lerim vardır; geçmişte neredeyse hepsi doğru çıktı. Bu da doğru çıkarsa çok iyi olur. Çünkü bu- güne kadar fazlasıyla yitirdim. Bir de onsuzluğu taşımak zorunda kalmak, adına yaşam dediği- miz şeyi sanırım epey gözümden düşürürdü. Üs- telik ona yaşamak çok yakışıyor. Bunu son kez kısa süre önce, hastanede ölümle yaşam arasın- da geçirdiğim saatlerde düşündüm. Bilincim çok açıktı. Kolumda serum, yüzümde oksijen mas- kesi, boşluktaydım, ama her şeyi algılıyor ve çok iyi düşünebiliyordum. O saatlerde, bendeki Erdal öz'ü de düşün- düm. Üstelik sadece onu değil, eşi Samiye'yi de. Çünkü onlarınki, gerçek sevgiydi. Hele sevgı- nin her zaman eylem olduğuna inanmış benim gibi biri için. Ve o saatlerde, bu dünyadan ayrıl- ma olasılığım ortadayken, yaşamayı onlara çok yakıştırdım. Kısa süre önce Elias Canetti'nin "Notlar"\rwc\ ikinci cildinden bir yer, beynime ça- kılmıştı: "Kimse geri dönmeyecek, birinin geri döndüğü hiç olmadı, nefret ettiklerin çürüyüp gitti, keza sevmiş oldukların da. Daha çok sev- mek, mümkün müydü acaba? Yoksa bir ölüyü daha çok severek hayata döndürmek mümkün- dü de, daha hiç kimse yeterince sevmedi mi?" Bu notu okuduğum güne kadar sevgi üzerine çok düşünmüştüm ama, örneğin birilerini daha çok yaşasınlar diye çok daha fazla sevmeyi hiç akıl etmemiştim. Olüleri geri döndürmek için de- ğil belki, amayaşayanları daha çok yaşatabilmek için sevmek. Başarılabilir mi bu? Neden olmasın ki? Şimdilerde gözüme bir ütopya gibi gözükmü- yor. Bundan böyle, kalan zamanımda, Erdal ile Sa- miye'yi çok daha fazla sevmek zorundayım, çün- kü dediğim gibi, ikisinin de benden sonraya kal- maları, artık en güçlü dileklerimden biri. Bendeki Erdal öz'e ne zaman baksam, yaşa- mımın çok önemli bölümlerini bana yansıtan bir aynayla karşılaşıyorum. Telefonda ve karşısında ağlayabildığim tek insan. Bütün yazdıklarımı ki- taplaştıran yayıncı. Dar zamanlarımın karaba- sanlarını bir anda dağıtabilen eşsiz dost, falan fi- lan. Evet, bendeki Erdal öz, benim için hammad- desi sevgi olan bir ayna... e-posta: ahmetcemalcisuperonline.com acem20mhotmail.com Kaftancıoğlu Anısına Öykü Yarışması • Kültür Servisi - 11 Nisan 1980'de öldürülen TRT yapımcısı, derlemeci ve yazar Ümit Kaftancıoğlu'nun anısına bu yıl ilki düzenlenen öykü yanşmasının sonuçlan açıklandı. Seçici kurulu Adnan Özyalçıner, Osman Şahin, Ruşen Hakkı, Öner Yağcı ve H. Hüseyin Yalvaç'tan oluşan yanşmaya 132 öykünün katıldığı bıldirildi. Bırincilık ödülü "Dediler kı" adlı öyküsü için Fahrettın Demir'e, ıkincilik ödülü "Suriye'nin Öyküsü" adlı öyküsü için Eşref Karadağ'a, üçüncülük ödülü "Kalabalıklar" adlı öyküsü için Zafer Berke'ye, seçici kurul özel ödülü "Sığınak" adlı öyküsü içın A.Alper Akçam'a verildi. Özendirme ödüliıne değer görülenlerse Erdal Atıcı, Hüsnan Şeker, Mehmet Eşlı, Alper Sezener, Sibel Ateş, Kemal Gündüzalp, Gamze Kılıç, Abdullah Şevkı, Funda Ö. Erdoğan, Zehra Ünüvar, Funda Mara ve Savaş Ünlü. Ödüller kazananlara 9 Nisan Cumartesi günü yapılacak Ümit Kaftancıoğlu'na Saygı Konseri'nde verilecek. İTÜ'de 2. Türkçe Günleri • Kültür Servisi - tsîanbul Teknik Universitesi Dil ve Tarih Kulübü, 2. Türkçe Günleri etkinliklerine dün başladı. 25 Mart'a kadar İTÜ Ayazağa Yerleşkesi'nde devam edecek etkinliğe bilişim terimlerini dilimize kazandıran Prof. Dr. Aydın Köksal, Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ş. Haluk Akalm, Feyza Hepçilingirler gibi uzmanların yanı sıra Gülgun Feyman gibi yayın dünyasından isimler de katılıyor. Türkçenin gücünü bilimsel veriler ışığında ortaya koyarak izleyicileri bilgilendirmek, bu bilgiler doğrultusunda Türk dilini sevdirerek izleyicilere Türkçeyi koruma ve yaşatma konusunda sorumluluk bilinci vermeyi amaçlayan etkinlik sırasında ayrıca, günlük yaşamda ve basın-yayın organlannda dilin yozlaşması, Türkçenin ulusal kımliğımizdeki yeri, Türkçe eğitimin önemi gibi konular tartışılacak ve dilin yaşatılması için çeşitli çözümler ortaya konulacak. (www.dtk.itu.edu.tr) BUGÜN • CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'nda 19.30'da Angel Stankov (keman) resıtali. (0 2[2 232 98 30) •AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZl'nde 19.00'daki 'Edebiyat Günleri'nin konuğu Hamdi Koç. (0 212 252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle