08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 MART 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 •jr Yeni ITO liaşknm lû Yalçınlaş: "Buraya £j siyaset sokmayavnğun." g Hazret AKP htanbul il a ydiKtimiıulrl D EN İ Z SO M Elektronik posta; [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Demre'ye plastik Noel Baba heykeli dikilmiş. "Her sevin sahtesi moda!" Tercümellker Çamkır: "Abdullah Gül, 17Aralık AB belgesinde CHP'nin tercüme hatası yaptığını söylemişti. Şimdi de ABD Büyükelçisi'nin Cumhurbaşkanı Sezer'in Suriye ziyareti hakkında söylediklerinin, yanlış tercüme edildigini söyledi. Demek ülkemizde tercüman sıkıntısı var. Bence tercüman ithalatı için bir yasa çıkarılmalı." Namaz eni Türk Ceza Yasası hakkında türlü-çeşitli eleştiriler yapılıyor. özellikle gazeteci tayîa- sı, 1 Nisan'da yürürlüğe girecek yeni kural- ları beğenmemişe benziyor. Zaten bu gaze- teci milletine ve özellikle bir kısım medyaya bir şey beğendirmek zordur; bunların işi ahkâm kesmektir. Neymiş efendim, bundan sonra hırsıza hırsız, arsıza arsız denilemeyecekmiş. El insaf! Biraz vicdan! Hırsız nerede? Kim hırsız? O eskidendi. Artık memlekette bir tane hırsız kal- madı. Birtane hortumcu yok. Yolsuzlukfalan hak ge- tire. Dolayısıyla olmayan bir şeyin davası da olmaz! Kuruntularıyla milletin kafasını karıştırıyorlar. Doğrusu benim de kafamı karıştırdılar. örneğin 215. maddeye takıldım: Işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suç- tan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, iki yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Malumunuz olduğu üzere değerli Başbakanımız, Cezalar hem memleketimizde hem de dış memleketlerde ye- ri geldiği zaman "Bir şiir okudum, hapse girdim" di- yor. Şimdi, ben, bundan böyle, okuduğu şiirden ötü- rü başbakanımızı alenen övemeyecek miyim? Baş- bakanımız, hapse girmiş olması münasebetiyle ken- disiyle övünemeyecek mi? Değerli büyüklerimden bu konuda bir işaret bekli- yorum. Aksi halde bu durum büyük bir haksızlık ola- caktır. Bir başka işareti de 305. madde için bekliyorum: Temel milli yararlara karşı fiillerde bulunmak mak- sadıyla veya bu nedenle yabancı kişi veya kuruluş- lardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendi- si veya başkası için maddi yarar sağlayana, üç yıl- dan on yıla kadar hapis cezası verilecek ve ayrıcaya- rarı sağlayan veya bu konuda vaatte bulunan kişi de cezalandırılacak. Temel milli yararlar denince benim aklıma hemen en temel yarar olarak ulusal egemenlik geliyor. Eski- den kalma alışkanlıkla bir ulus için ulusal egemenlik- ten daha büyük bir ulusal fayda düşünemiyorum. Sonra da aklıma, ulus devlet modelinin modasının geçtiğini ifade eden bazı büyüklerimizin söylediği gi- bi Avrupa Birliği'ne girince ulusal egemenliğimizden vazgeçecek olmamız geliyor. Oysa bugün Avrupa için bazı "fiiller" bu en temel yarara karşı yapılıyor. Burslar veriliyor, krediler açılı- yor, projelere para akıtılıyor. Şimdi ne olacak? Bizim "birlikçiler" hapse mi girecek? Bizimkiler ney- se de Avrupalılar da bizimkilere para ya da vaat ver- diği için 305. maddeye göre cezalandırılacak mı? Böyle bir durum herhalde olmayacaktır... O halde... Yarından itibaren, ulusal egemenlik diye halkı tahrik edenleri en baştaki koğuşa alalım! Devrek Kaymakamı Süleyman Tapsız'ın, eski AP milletvekili Fuat Ak'ın Devrek'teki cenaze törenine katılmadığını yazmıştık. Zonguldak Vali Yardımcısı Ali Osman Işşen, kaymakamın cenaze törenine bizzat katıldığını bildirdi. Işşen'e, kaymakamın cenaze törenine mi yoksa cenaze namazına mı katıldığını sorduk; ayrıntıyı bilmediğini söyledi. Törendeki milletvekillerinin de tanıklığına dayanarak kaymakamın törene değil namaza katıldığını belirttik. SESStZ SEDASIZ (!) TLİ/2İŞ. YOMET/CfS/ Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde Gazeteciler dün sabah Cağaloğ- lu'ndan Sultanahmet'teki adliyeye doğru mahkeme yollarını öğrenmek için yürüyüşe geçerken ben Üskü- dar'da Hikmet Çetinkaya'nın duruş- masını izliyordum. Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkeme- si yargıcı Cahit Mergen, Çetinkaya'nın Fethullah Gülert hakkındaki dizi yazı- sının durdurulması kararına yapılan iti- razı reddetti ve aynı zamanda kendisi- nin bu davaya bakmaya yetkisiz oldu- ğuna karar verdi. Bildiğiniz gibi esas hakkında düşün- ce ifade etmek yasak olduğu için Pa- şakapısı'ndaki adliye binasının üçüncü katındaki duruşma salonundan ayrılır- ken koridordaki saksılara baktım. Bazı çiçeklerin sulanması gerektiğini gör- düm. Saksılardaki toprakların da değiş- tirilmesi yararlı olacaktır. Adliye, eski il- kokul binasından bozma. Duruşma sa- lonlarında, sınıflardaki gibi çelik do- laplar var. Bu dolaplarda dava dos- yalarının durduğunu sanıyorum. Bi- nanın içi genelde aydınlık. Saionların ayrıca aydınlatılması gerekmiyor. Ko- ridorlara konulan banklar, duruşma sı- rasını bekleyenlerin oturmasına yarıyor. Vatandaşa hizmet açısından güzel bir düşünce olarak değerlendirilebilir. Ay- rıca, en alt kattaki çay ocağından da çay servisi yapılıyor. Tabii ki ücretli. Hikmet Çetinkaya'nın dizi yazısının durdurulma kararının verildiği davayla ilgili olarak yazabileceklerim bundan ibarettir. Yüksek Yerilim Hattı Medyada aydınlar devri kapandı, şimdi devir aydın doğanlar devri! erdincutku - yahoo.com 90. Yılda Gelibolu MERİÇ VELİDEDEOĞLU Bugün, 18 Mart 1915'in 90. yıldönümü. Bu yıl da geçen yıl olduğu gibi, ÇanakkaleSavaşları'nda ölenlerin, Türklerin, Ingilizler rin, Fransızların, Anzakların anılarını hüznün, saygının dır şında yine bir üzüntüylş, olumsuzlukla anıyoruz. Geçen yılki 18 Mart, Çanak- kale'yi geçilmez kılan iki yüz elli bin şehidimizin yok sayılıp savaşın "yeşil cüppeli sarıklı- lar" tarafından kazanıldığını bildiren turistik "ilahi turlar"\a, kasetlerle karartılmıştı. Tarih utanılası bir biçimde inançlar -daha doğrusu boş inançlar- aracılığıyla sömürü- lerek saptırılıyordu; bu duru- ma yönetimden bir engelleme gelmediği gibi yapılan uyar- malar da kulak ardı edildi; göstermelik olarak turizm şir- ketlerinin dikkati çekildi; dola- yısıyla sorun hâlâ sürüyor. Bu yıl da Gelibolu Ulusal Parkı'nı -ya da Gelibolu Barış Parkı'nı- yok edecek doğrul- tuda yürütülen düzenlemele- rin, 90. yıl kutlamalarına göl- ge düşüreceğini sanıyorum, Yarımadanın doğasını, ta- rihsel dokusunu bozan yapı- lanmalara girişildiğini geçen cuma köşesinde Hikmet Çe- tinkaya bildirmişti. Kendisine başvuran, Ça- nakkale'nin tüm demokratik kitle örgütleri: "Tarih ve doğa yok ediliyor; doksan yıl önce kanla sulanan topraklar, kep- çelere yüklenip Anzak Ko- yu 'nda deniz kıyısına dökülğ- yor" diyerek bu kutsal toprak- larda tarih ve çevrenin doğa- sı hiçe sayılıp bir altüst oluşun yürütüldüğünü bildirmişler. Hikmet Çetinkaya soruyor: "Yol çalışmaları nedeniyle Anzak Koyu ve Hain Tepe ya- kınlarındaki genişletme çalış- malannı kim durduracak?.." Bu sorunun yanıtı biliniyor kuşkusuz, ne var ki AKP ikti- darından bunu beklemekger- çekleşmeyecek bir düş; ama yapılanın ne denli yanlış oldu- ğunu bir de 82 yıl öncesini şöyle kısaca bir anımsatmay- la ortaya koyalım. Doksan yıl önce emperya- list güçler savaş alanında el- de edemediklerini Lozan ba- rış görüşmelerinde masa ba- şında koparabilmek için bü- tün ağırlıklarıyla bastırıyorlar- dı. Ingiltere Başdelegesi Lord Curzon: "Ingiltere, Avustral- ya ve Yeni Zelanda gibi ülke- lerden banş(!) için -bunu na- sıl söylüyorsa- Çanakkale'ye gelerek can vermiş insanların yatmakta oldukları(*)" mezar- lar ve "savaştıkları alanlar" da birlikte olmak üzere yaklaşık on kilometrekarelik bir alanın Ingiltere'ye verilmesini ister; ardından da bu isteğinin ko- şulsuz kabul edilmesini, her konuda pazarlık yapılabilece- ğini ama savaş alanlarında ölenlerin gömüldüğü bu top- rak parçası üzerinde bir "pa- zarlık" söz konusu olamaya- cağını sert bir biçemle (üslup) vurgular. Başdelegemiz Ismet Paşa, Curzon'a gerekli yanıtı aynı tonda hemen verir. Ismet Inönü, Curzon'un is- temekte olduğu toprağın bir mezarlık değil, savaşta çıkar- ma yapılan ve her zaman için de bu amaçla kullanılabilecek biralan olduğunu belirtip "ya- şayanların çıkarlarının, kutsal ölülere bulaştırılmasından", "tiksinti duyduğunu" bildirir. Savaş alanlarında savaşa- rak, masada ise büyük bir sa- vaşım vererek kurtarılan bu toprakların altını üstüne getir- mek, yalnız bizim şehitlerin değil buralardayatan yüz bin- lerce askerin anısına da say- gısızlıktır. Önlenemezse dış dünyadan boy boy yazılarla, demeçlerle Lozan'da bu ko- nuda yanlışlıkyapıldığını, Cur- zon'un haklı olduğunu söyle- yenlerçıkabilir... öte yanda Tarih Vakfı'nın ortaya koyduğu, Işık Kan- su'nun köşesinde yayımladı- ğı yeni tarih anlayışının, "kör bağnazlık" ve "potansiyel şid- det kaynağı" olarak gördüğü "ulusal bilinç"\n uyarısıyla 90 yıl önceki tüm şehitlerimizi, Boğaz'ı mayınlayan Nusret mayın gemisinin komutanını, erlerini, ayrıca bu topraklarda savaşıp ölen öteki askerleri saygıyia anıyor, ışıklar içinde yatmalarını, savaşın sonucu- nun belirlenmesinde büyük payı olan 57. Alay'ın şehitle- rinden birinin torunu olarak di- liyorum. (*) S. L. Meray, Lozan Barış Konf. Belgeler. 1972. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakoıturk.net &L-~—:.«— •«« ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci <ı mynet.com O HAYAT EPlK TÎYATROSU MUSTAFA BILGIN hayatepikoimynet.com ULAN HALA ÖĞRENE/IAEDİLER BE BU MEMLEKETTE &..TE "G..V DENtR I.. CAIS BABAI YENİ TCK İLE HIRSIZA "HIRSIZ", soyeuNcuYA "SOYGUNCU" DENILEMEYECEKMİŞ! OTOBÜSTEKÎLER KEMAL UROENÇ k_urgenc(« yahoo.com TC RİZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001/376 Davacı Çay lşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından davalılar Aluııet Uzun ve arkadaşları aleyhine açılan tescil davasında verilen ara kararı gereğince, Davalılardan Meryem Uzun'un tebligata yarar adresi tüm arama- lara rağmen tespit edilemedığinden tebligat yapılamamıştır. Davah- nın 14.04.2005 günü saat 09.15'te mahkememizde duruşnıada hazır bulunması veya kendısini avukat ıle temsil ettirmesi gerektiği, bulu- namadıkları veya bir vekil tarafından temsil edilmediğı takdirde du- ruşmamn yokluğunda devam edileceği hususu dava dilekçesi tebliği yerıne geçmek üzere ilan olunur. 07.03.2005 Basın: 11574 Af4#>hh. ssrr bep, ben tarfty TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 18 Mart wwu}.mumtas-arikan.com BRKO-CASİO 108 ER MF AD - 80601615 yazar kasa ruhsatım kaybettım. Hükümsıizdür. MUTLU TUHAFİYE - MEHMET TÜREV TRAILER CARAVANS Completely Furnished KARAVANLA YOLCULUK.. 19ZS'TE 8U6ÜM, KARAVAHLARLA İLGİLİ 8İH REKLAM lAISİL/'Z 8ASIHINDA YEfZ ALMtŞTt. KARAVAN SOZCÜ- ĞU,PÜNYA PİLLERlNE FAISSÇA "KE&I/AN"PAN SEÇ- M/çr/e. ESKİ ÇAĞLARPA, 6üreuu'< NEOENIYLE, TORLU OLARAIC yOLCUC-UK ZOHUNLUYOÜ YE DO- ĞALLIKLA AT, EŞEK, tCAr/K, DEVE GİBİ HAYVAMLAB- LA YAPtLMAtej-AYDI• KONAKLANAN YE/PtE/eE OE KERVANSARAY OENMEICrEYDİ. ZO- YÜzyri-DA, MO- TORLU ARAÇLA&tN ARICASIfJA BASLAA/AA/ VA- GON Sr'ÇİMİ ICAISAVANCAR İLSİNÇ 811? YOLCULUK ÜÜ O&TftYA ÇIKARIYORPU YBfSlNE GETİI£İL£B(LME~ta~E, OLOUKÇA UCUZ YOL CULUK YAPILASlLMEKreyDİ. KABAVAN TURİZMİ SON YILLAeOA SÛYÜK. GELİÇME 6ÖSTERMEKTEPIR- BAKIŞ AÇISI Dr. GÜRBÜZ ÇAPAN Kovboy: 'Eller Havaya' Dedi ABD bölgemizde 'yeni' faaliyetlerini hızlandırdı. Kay- nayan kazana durmadan odun atıyor. Bir yandan ha- rita aplikasyon çalışmaları, bir yandan yeni 'kukla' ik- tidar oyunları. Ingiliz haritası eskidi. Eskidi efendilerin eski istekleri, her şey sil baştan. 90'lara kadar iki kutuplu dünyada, savaş çıkarmak riskli ve ölümcüldü. Şimdi tek dünyanın tek efendisi var. Sağım solum sobe, çıt istemem. Çıt çıkaranı yakarım, eh efendi bu, canı ne isterse onu yapar. Balkanlar'da: Yunanistan hafiften canını sıktı efen- dinin. Gözdağı ağıroldu. Seçim sabahı Makedonya'yı tanıdı. Iskenderleşti aniden. Iskender filmindeki artist de aynen patrona benziyor. Ne tesadüf amaçları da ay- nı. Ve tek amacı var Büyük Iskender'in, Asya'nın or- talarına 'özgürlüğü' taşımak. Filmdeki replik çok gü- zeldi: "Bütün bunlarsizin özgürlüğünüz içindir" buyu- ruyor. Kısaca her şey sizin için! Bizim gibi 'barbarlara' iyilik biraz kanlı yapılıyor. Biraz 'zor' anlıyoruz iyilikleri. Balkanlar'ın ateşi düştü. Karadağı, saymazsak, so- run kalmadı gibi! Kafkasya: Azerbaycan durumu erken kavradı. 7s- f/Trran'yakaladı. Muhalif siyasiler içerde, gazeteciler so- kakta kendi kendini vuruyor (Inci Baba usulü). Gür- cistan fıstık, "kadifeden kesesi" türküsü söylüyor. Er- menistan, Türkiye'yi terbiye için Hitler sopası rollerin- de. Ipleri Diaspora'nın elinde, Diasporaefendinin em- rinde. Şimdilik işler yolunda. Dağlık Karabağ, yüksek yerden güvenceli, kendileri de pek yaman. Kuzey Kaf- kasya Allah'a emanet Rus ruleti oynuyor. Ortadoğu: Petrol bölgesi efendinin ilgi alanında, kır- mızı nokta şimdi. "Sana benim gözümle bakan göz- lerkörolsun" şarkısıyla önce Kuveyt ve Arabistan öz- gürleştirildi. Sonra 'sırf demokrasi' için kukla Saddam temizlendi. Şimdi Hafız Esad ve mahdumları adi ko- mandit şirketi tasfiye sürecinde. Lübnan 1000 yıllık ödevine hazır. Ne tesadüf Lübnan da dağlık bölge! Eli- ni vurmuşken Iran'ı unutur mu insan? Iran'da, Farsın, Acemin demokrasiye ihtiyacı yok mu? Insanlık öldü mü? Birazcık özgürlük de onlara! Yazık değil mi o gü- zelim Iranlı hatunlara. Güneşe hasret mi gidecekler, çarşafların altında. Ey faziletli 'efendi'm, bizi faziletle- rinden esirge. Emperyalizm ve bunalım: Emperyalizm bunalım- dır zaten, bunalımı çözmek için de savaşır. llk bunalı- mı bir soytarının öldürülmesini bahane ederek 1. Dün- ya Harbi'yle dünyayı kana belediler. Faturası ağır oldu. Lenin, büyük bir ustalıkla proletarya devrimi becere- rek Sovyet Rusya'yı onların kucağına koydu. Eğer 1908 Ittihat ve Terakki devrimi başarılı olsaydı, demokra- tik Türkiye yönetimi bölgede yeni bir ABD ya da Isviç- re modeli yaratarak Balkanlar'daki çözülmeyi önler, Ortadoğu ve Kafkasya'yı da arkasına alarak yeni bir güç oluşturabilirdi. Oysa Ittihatçılar çıkış özlemlerini unutarak 'iyi sultan' aramaya başladılar. Demokrasi özlemini unutup "Dediğim dedik çaldığım düdük" 6e- yince önce, Balkanlar'ı kaybettik arkasından da Orta- doğu'dan kovulduk. Mustafa Kemal ve arkadaşları Anadolu'yu bin birzorlukla kurtardılar. Bu kıstırılmışlık ve amansız yalnızlığımızın tarihini biraz da oralarda aramak lazım. Bölgede etkisiz, güçsüz ve ölüm kalım mücadelesindeyiz. Sanayi geliştikçe petrol ve enerji kaynakları hayat memat sorunu oldu. 2. bunalım dönemi, 2. Dünya Sa- vaşı ile bitti. Milyonlarca insan öldü. Ve dahi, nükleer bomba icat oldu. Savaş artık herkesin 'sonu o/afa/7/r'i de ispatladı. 1950 sonrası bunalımı lokal savaşlarla ve yeni sömürgelerde iç savaş örgütleyerek geçirdi. 1990'lara kadar böyle sürdü gitti. Sovyetlerin çökme- siyle birlikte yeni süreç başladı. Bunalım derinleşiyor. Karşısında maraza çıkaracak güç yok. Efendi Teksas kovboyu gibi, elinde tabanca hedef belli değil. Ateş yakıyor, ateşle oynuyor, külleriyle oynuyor. Es- ki kukla iktidarlarını değiştiriyor, olan yoksul Ortadoğu halklarına oluyor. Silah ve petrol tüccarlarının eline geçen ABD iktida- rı, paraya ve kana doymuyor. Savaşları bile filmlerde- ki yıldız savaşlarına benzettiler. Kuklaları ellerinde öz- gürlük ve demokrasi balonlarıyla etrafa ölüm saçmak- talar. Hem silah teknolojisini bizatihi deneyip görüyor- lar hem de enerji kaynaklarını kontrol altına alıyorlar. Bölgedeki kukla iktidarlanna talimat vererek onların hareket kabiliyetini, direncini ve kararlılığını ölçüyorlar. Bir dakika. Türkiye senin çizdiğin harita değil. Cum- hurbaşkanımız senin kuklalarından biri de değil. O, da- ha dün kanımızla suladığımız Dumlupınarlıdır. Etiyle kanıyla bizimdir. Yerlidir, yereldir. Dilediğinde Suriye'ye de, hatta Iran'a da gidecektir. Haydi rastgele. gurbuzcapan/' eksev.org. tr Fax:0212 672 73 79 B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Osmanlıdev- letinde miralay ile ferik arasın- daki askeri rüt- be. 2/ Kadastro haritalarında parseller toplu- luğu... Süs ola- rak kullanılan, ziynet altını taklidi, sarı te- nekedenpul. 3/ Karanlıktan aşırı derecede korkma. 4/ Bir nota... Kazak başkanlarına verilen ad. 5/ Memelilerde anayla dölüt arasında kan alıp verme işini sağlayan organ... Sat- rançta bir taş. 6/ lsra- irinparabirimi. 7/Os- manlı medrese eğitim 8 sisteminde bir öğretim 9 aşaması... " — bir tah- ta kaşıktır / Sapı ortasına denk düşen" (Can YüceV). 8/ Dolaylı olarak anlatma... Tavlada "üç" sayısı... Bir no- ta. 9/ Antalya yakınında ünlü bir antüc kent. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ "Tüzak, oyun" anlamında argo sözcük. 2/Zekâ ge- riliğinın ileri şekli... Gözleri görmeyen. 3/Üzerine ya- zı yazılan tabaklanmış ceylan derisi... "Şahıslar, kişi- ler" anlamında eski sözcük. 4/ Sepicilikte ve hekim- likte kullanılan, tadı buruk bıtkisel bir madde. 5/Öde- nince geri alınmak koşuluyla, borçlunun alacakhya verdiği değerli şey... Selenyum elementinin simgesi. 6/ "Ger derse Fuzuli ki güzellerde — var / Aldanma ki şair sözü elbette yalandır"... Muğla- Antalya ili sını- nnda bir çay. 7/Belli bir ölçüye, kurala uymama duru- mu. 8/ Boyutlar... Uluslararası Çalışma Örgütü'nün simgesi. 9/ lçe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu... Doğu Aııadolu'da bir ırmak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle