Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 MART 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
a
W Mumcu ANAP'a
nc yapar?
Muın diker!
Elektronik posta: denizsom@cutnhuriyet.com.tr Tel: 0.212.912 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Hükümet farklı
düzenlemeler için
"torba tasarı" hazırlamış...
"Yamalı bohça daha uygun!"
AterinSuat Özbilgi: "Öğretmen
öğrencisinden doğru
orantıyı ve ters orantıyı
birer örnekle
) açıklamasını
istemiş: Dolar,
1
paramız karşısında
değer kazandığında ve
dünya petrol fiyatları
arttığında ülkemizdeki
benzin fiyatlarının
artması doğru orantıdır.
Ters orantı ise dolar
paramız karşısında
değer yitirdiğinde ve
dünya petrol fiyatları
düştüğünde ülkemizdeki
benzin fiyatlarının
artmasıdır."
D
ış politika, uluslararası ilişkiler, strateji, terör
örgütleri üzerine araştırmalarıylatanıclığımız
Ercan Citlioğlu, Ümit Yayıncılık'tan yeni çı-
kan "Alaturkafranga" kitabıyla okuru farklı
biralana sürüklüyor: Mizah. Ercan Citlioğlu, yaşadı-
ğı ve gözlemlediği olaylan gülmece potasında öyle
bir eritiyor ki, acı acı gülümsemenin ötesinde derin
derin düşündürüyor da.
Anımsarsınız; ABD Başkanı George W. Bush'un
Türkiye gezisi öncesi Istanbul'daki Amerikan Baş-
konsolosluğu, Amerikalı görevli ve basın mensupla-
rı için bir "kılavuz" hazırlamıştı. Citlioğlu da "Alatur-
kafranga"daki yazılarından birini Türkiye'deki yaban-
cılar için bir trafik kılavuzuna ayırmış:
"Aracınızla yolda giderken önünüzdeki kamyon si-
ze sol sinyalini yakarak işaret veriyorsa, bu kamyo-
nun sola döneceğini değil, size kendisini geçmeniz
için yol verdiğini gösterir."
"Otoyollardaki emniyet şeritlerini dilediğiniz zaman
Alaturkafranga
kullanabilirsiniz. Bu şeritler acil durumlarda polis, itfa-
iye, cankurtaranlar için değil, varacağı yere daha sü-
ratle ulaşmak isteyenlerin kullandığı yedek şeritlerdir."
"Türkiye'de itfaiye, cankurtaran, polis araçlarına
yol verme zorunluluğu bulunmamaktadır. Zaten siz
yol verseniz bile önünüzdeki diğer araçlar buna uy-
mayacağı için boşuna zahmet etmenize gerek yok-
tur. Ama yine de siren çalarak giden bir cankurtaran
görürseniz hemen tampon tampona peşine takılın,
en azından bir iki kırmızı ışıkta geçme şansına sa-
hip olursunuz."
"Eğer bir başka araç şoförü yanınızdan geçerken
klaksonunu çok kısa çalarsa telaşlanmayın, bu vesi-
le ile size teşekkür ediyordur. Siz de aynı kısalıkta bir
klaksonla 'estağfurullah' diyebilirsiniz. Klakson uzun
ve ısrarlı ise biliniz ki yaptığınız bir hata nedeniyle va-
lide ve pederinizin hatırı sorulmaktadır."
"Arıza halinde kullanılmak için araçlara konulan
dörtlü sinyaller Türkiye'de park özgürlüğünü ifade
eder. Dörtlü sinyallerinizi yakarak aracınızı istediğiniz
yerde dilediğiniz süre ıle park edebilirsiniz."
"Türkiye'de en güvenlı park yerleri 'park edilmez'
levhalarının hemen altıdır."
"Karşı yönden gelen ve sizin şeridinize girmiş bir
araç size selektöryapıyorsabununanlamı 'Ben kap-
tırdım geliyorum, canını kurtarmak istiyorsan kenara
çekil'dir. Nedensiz yere selektör yapmaları ise ileride
trafik kontrolü olduğu anlamında dostça bir ikazdır."
"Atış meraklısı iseniz, poligon aramanıza gerek yok-
tur. Uyarıve trafik levhalarıyalnızcasizi bilgilendirmek
için değil, atış talimi yapmanız için de konulmuştur.
Gece atışları için fosforlu tabelaları tercih ediniz."
"Kırmızı ışık her zaman dur anlamında olmayabi-
lir."
Feda
Lemi Teksöz:
"Piyasadan toplatılan
Yeni rakıları analiz
ederek sakıncasız
olanların kapaklarını
değiştirmek yerine
tümünü yok etmekteki
fedakârlık neyin nesidir?
Müzayede
Hamza Saykan: "Orhan
Pamuk, Türkiye'de
bir milyon Ermeni'nin
öldürüldüğünü
söylemişti.
VVashington
Post, 1,5 milyon
Ermeni'nin
öldürüldüğünü yazdı.
Yok mu daha artıran!"
SESSÎZ SEDASIZ (!) Memlekete hizmet, mîllete hizmet
Hayatımızın bir parçası olan
Uluslararası Para Fonu ne iş yapar?
Akif Kökçe'ye göre:
"Uluslararası Para Fonu, örneğin
meyve üreticisi olan bir ülkeye daha
fazla ürün elde edeceği yalanıyla,
zararlı kimyasal tarım ilaçları satın
almasını sağlayıp ülkeyi borçlandırır.
Ülkenin elde ettiği ürünün kalitesi,
verimi, fiyatı düşer; borçları artar,
zamanla faizini ödeyemez duruma
düşer. Uluslararası Para Fonu,
alacaklannı tahsil etmek için meyve
veren ağaçları kestirip odun fiyatına
satın alır. Sonuçta ne olur?
Gariban ülke, üretim olanakları
sıfırlanmış, işsiz güçsüz ve borçlu bir
duruma gelirken Uluslararası Para
Fonu, milyarlarca dolarlık faiz geliri
yetmezmiş gibi kestirdiği ağaçları
fabrikaya gönderip tuvalet kağıdı
yaptırır. Uluslararası Para Fonu
çalışanları da helalarında bu
kağıtları kullanır!"
Peki, Ankara Büyükşehir Belediyesi ne
iş yapar?
Yine Akif Kökçe:
"Belediye örneğin, şehirlerarası
otobüs terminalindeki firmaların
ücretsiz şehir içı servıslerini yasaklar.
Bu işi ücretli belediye otobüslerine,
belediye otobüslerinin toplu
taşımacılık hizmetini de özel halk
otobüslerine devreder. Bu küçük
değişiklik ile vatandaşın cebinden
halk otobüsü ışletenlerın cebineiO
milyon yeni lira girer.
Şehirlerarası otobüs şirketlerinin, şehir
içinde servis hizmeti vermemesiyle
cebinde kalan para ise 22 milyon yeni
lirayı bulur. Ellerinde bavulları ve küçük
çocuklarıyla otobüs peşinde
koşturamayan yolcular ise taksiye
biner; sorun çözülür!"
ÇED KÖŞESİ
OKTAY EKİNCt
'Karşıdevrim'in Kampuslan
Uludağ Üniversitesi'nin dü-
zenlediğı "Türkiye'nin Çağdaş
Eğitiıııc Geçiş Haftası"nın onur
konuğu tlhan Selçuk'tu...
Aydınlanmadaki ulusal rehbe-
rimiz tlhan Ağabey, "akıl ve bi-
lim eğitimini uygulayabilseydik,
bugünkü iküdarlar olmazdı.."
dediği konuşmasında, içinde bu-
lunduğumuz durumun tarihsel
gerçekliğini de şöyle özetliyor:
"Karşıdevrim süreci yaşam-
yor..." (Cumhuriyet-08.03.2005)
Bir bakıma tüm aydınlanmız
ve ulus adına ders verici bir
"özeleştirT sayılabilecek bu söz-
ler, "üıüversitelerimiz" içinaca-
ba ne anlam taşıyor?
Özellikle de şu "karşıdevri-
min" ürünü olan ve "kent dışın-
daMlaşlalannda" gözden ve gö-
nülden ırak bir eğitimi yıllardır
ısrarla sürdüren "yerleşke(kam-
pus) üniversiteleri"miz açısın-
dan...
'Yaşam'sız eğitim
Sorunun değişik açılardan ya-
nıtı, İnönü Üniversitesi tarafin-
dan 2003 yılı ekim ayında dü-
zenlenen "Üniversite Yerieşke-
lerinin Planlanması" konulu ça-
lıştayda (work shop) 2 gün tartı-
şılmıştı.
Çok sayıda akademisyenin ve
kültür insanının sonuç bildirge-
sine de yan- t
değerlendir-
meleri" ise özetle şöyleydi:
"Bıılundukları kentle ınekân-
sal bağları hemen hiç olmayan
larsa yapsınlar, ya
şamdan kopuk' or-
tamları içinde 'yalnızlaşmaya'
sürüklenmekte ve toplumsal
yozlaşmaya karşı gereken aydın-
lanıııa görevlerini de 'yapamaz'
duruma gelmekteler..."
Nitekim yine tnönü Üniversi-
tesi, bu saptamayı da dikkate
alarakMalatya'nın eski Sinema-
lar Caddesi'nde bulunan gele-
neksel "Beş Evler" yapılannı
değerlendirerek tarihsel dokuyu
da yaşatacak bir projeyle "kent-
sel iletişim ve kültür merkezTni
kurmaya karar vermişti...
Şimdi bu çahştayın 2'incisi,
09-10 Haziran 2005 günlerinde,
Sütçü İmam Üniversitesi'nin ev
sahipliğinde ve TÜBlTAK'ın
desteğiyle Kahramanmaraş'ta
yapılacak. Kentlerinden ve top-
lumdan "uzak"ta kalan üniver-
sitelerde, "akıl ve bilinı eğiti-
mi"nin nasıl olabileceği bir kez
daha tartışılacak...
Uludağ Üniversitesi
Bursa'nın 20 km. uzağındaki
Uludağ Üniversitesi de aslında
aynı sorunu yaşamıyor mu?
Düzenledikleri haftanın adı
de en az o kadar önemli ve hat-
tadahadaeğitici...
Yaşamın gerçekleriyle eğitim
bu gibi üniversiteler, ne kadar \ arasında ilişki kuramayan;
bilimsel eğitim yapar- n l . \ "okul" ile "dış dün-
"Çağdaş Eğitime Geçiş" oldu-
ğuna göre, bugüne dek süren
eğitimin, en azından istenilen
düzeyde "çağdaş olmadıgr yö-
nünde bir kabulleri olmalı...
"Nasıl çağdaşlaşılabileceğJ"
konusunda ise "yerleşkeden
kurtulup kentle bütünleşmeyi"
öngören bir tartışmanın yapılıp
yapılmadığını bilemiyoruz.
Örneğin Uludağ Üniversitesi
de tıpkı Anadolu Üniversite-
si'nin Eskişehir'de yaptığı gibi,
özellikle kültür ve sanat ağırlık-
lı etkinliklerini "kent içindeki
nıekânlarda" gerçekleştiremez
mi?
Bursa'nın her biri "kurtancr
bekleyen sayısız tarihsel yapıla-
rından edinerek, buralarda öğ-
rencilerin, öğretim üyelerinin ve
kent halkının "buluşma yerle-
ri"ni yaratamaz mı? Hatta, örne-
ğin özellikle "mimarhk" gibi
toplumsal yaşamla içi içe sür-
mesı gereken bir eğitimi de ken-
tin uzağında değil de yine Bur-
sa'nın merkezindeki uygun tari-
hi yapılardanbazılannı sahiple-
nerek gerçekleştiremez mi?
'Akademik getto'lar
Bu konunun önemi, sadece
toplumun üniversite ile yakın-
laşmasıyla da sınırlı değil. Öğ-
renciler için okul ortamı ne ka-
dar önemliy-
se, okulun
bulunduğu
kentsel çevre"
ya"yı farklı algılaya-
rak yetişen ve halk arasında
giderek yalnızlaşan bir öğrenci-
liğin, sonuçta "bencil bireyler
topltunu"nu güçlendirdiğini ar-
tık görmek gerekiyor.
Aynı durum, yine "yerleşkeye
çekilmiş" ve sadece "orada" bi-
limle ve birbirleriyle buluşan
"akadcnıik zümreler" yaratı-
yor... Bu da eğitim kadrolanmı-
zın bir tür kendi içlerine kapalı
"getto"lar halinde yaşamalanna
neden olmuyormu? Üstelik, da-
yanışma yerine "didişme", iş-
birliği yerine "çekişme" içinde...
Evet... Ilhan Ağabey Uludağ
Üniversitesi'nde yine ders ver-
di...
Sadece şimdiki iktidarların
değil, yıllardır ülkeyi bilimden,
kültürden, akıldan ve aydınlan-
madan uzaklaştıranlann, özel-
likle 1980 sonrasındakı karşı-
devrim politikalanyla yaygın-
laştınlan "yerleşkeüniversitele-
ri" yüzünden "ışıksız" bırakıl-
nıış kitlelerin oylanyla iktidar
olduklanm da ancakbu dersi iyi
dinleyenler görebilecekler...
oekinciı" cumhuriyet.com.tr
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak(a turk.net
t/t/r
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci' mynet.com
H A R B İ SEMİH POROY semihporoy(e yahoo.com
HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BILGİN hayatepik'ı mynet.com
YOLU TRAFİĞE
KAPATMAYIN
1 -r"^
TARtHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAN 13Mart ivwiv.miimtaz-nrikiiH.com
UALİDE EDİP'İN BÜSTÜ DİNAMİTLENDİ!
137O'r£ 8U6ÜN, UALİDE BOlP ADIVAR'tN SUL-
TANAHMEr MEYOANlkoAKİ BÜSrÜ DİfjA-
MtTLENM/ŞTİ- TCİ/SK KAOlNLAR BİRLİ-
Ğr İSTANBUL. ŞuBeSİ TXfZ4FINDAN
BÜSTJ BIRKAÇ GÜN ÖNCE,
POLIS KA&4KOL.U'NUM
20 so Meme /LE/sist'NE' DIKI'IM/Ş-
77. G£C£yAISISI BİLINMEY£N KtŞİ-
İ-ERCE YEKLEŞTİRİLEN DİNAMİT,
SI'R. p<riu.B /i
SÜSr,
<İ-
ŞıLEfZİNPEM, j
EDİP rfDtl/AG'A A/rTf
PANO
DENİZ KAVUKÇUOĞLU
'Muharrike' Halleri
Son günlerde devlet, hükümet ve emniyet yetkili-
leri art arda açıklamalar yaparak Türk basınını "gam-
mazcılıkla", Avrupa Birliği'ni ve dünya basınını da
Türkiye'ye karşı "başka niyetler" beslemekle suçlu-
yorlar. Açıklamaların, suçlamaların konusunu, 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü nedeniyle 6 Mart günü Beya-
zıt'ta yapılan bir yürüyüşte polisin kadınlara karşı gi-
riştiği tekme-tokat harekâtı oluşturuyor. Devlet, hü-
kümet ve emniyet yetkilileri bu dehşet verici harekâ-
ta ilişkin görüntülü haberlerin basın aracılığıyla dün-
yaya yayılmasını ve başta Avrupa Parlamentosu, Av-
rupa Birliği olmak üzere uluslararası kuruluşlar tara-
fından sert protestolara neden olmasını içlerine sin-
diremiyorlar.
Sindirim zorluğu çekenleryalnızca devlet, hükümet
ve emniyet yetkilileri ile sınırlı değil, medyamızın kimi
"mümtaz şahsiyetleri" de "infial"e kapılmışlar, köşe-
lerinde yabancı meslektaşlarına ateş püskürüyorlar.
Amerika Birleşik Devletleri'nde siyahlara atılan dayak-
ları, Irak'tasivillereuygulanan işkenceleri, Fellucekat-
liamını, Ispanya'da, Almanya'da, Italya'da polislerin
işlediklerisuçlarıdünyayaoülkelerinbasınınınduyur-
duğunu bilmiyorlarmış gibi Batılı gazetecilere, "Polis
dayağı sizde de yok mu?", "Polis, sizde de adam öl-
dürmüyor mu?" diye soruyorlar.
özetle devlet, hükümet ve emniyet yetkilileri ile
medyamızın kimi "mümtazşahsiyetleri" el ele vermiş-
ler, polisin insan hakları ihlalini çeşitli gerekçelerle
"mazur" göstermeye çalışıyorlar.
Bu gerekçelerin başında da polisin "muharrike" ol-
ma hali geliyor. Doğrusunu söyleyeyim, "muharrike"
sözcüğü bana dadüne kadar yabancıydı. Istanbul Va-
lisi Sayın Muammer Güler bu olay sonrası, Beyazıt'ta
yaşanan şiddeti polisin kışkırtılmasıylaaçıklayıncata-
rif edilmek istenen "hal"e daha uygun düşecek bir
sözcük aradım. Dil Derneği Başkanı, sevgili arkada-
şım Sevgi Özel'in ve Bilgi Yayınevi'nin sahibi, değer-
li ağabeyim Ahmet Tevfik Küflü'nün yardımlarıyla
"muharrike" sözcüğünü buldum. Bilgi Yayınevi'nin
Osmanlıca-Türkçe Sözlüğü'nde bu sözcük, "kışkır-
tıcı", "ayart;c/"olarakaçıklanıyor. Istanbul'unenyük-
sek mülki amirine göre 6 Mart günü Beyazıt'a bir
"muharrike hali" egemen olunca polis tekme tokat
girişmiş kadın göstericilere.
Burada önemli bir soru çıkıyor ortaya: Polisin kış-
kırtılma hakkı olabilir mi? Abdullah Öcalan'ın pos-
terini taşımak, "Yaşasın Türkiye Komünist Partisi I
Marksist-Leninist" diye slogan atmak eğer suç oluş-
turuyorsa suçluları cezalandırmak polisin işi değildir;
polisin, "Taşınan posterler, atılan sloganlarbeni kış-
kırttı!" deme hakkı yoktur. Çevik Kuvvet, makineli tü-
fekli, tabancalı, coplu, miğferli, postallı, kalkanlı, zırh-
lı araçlı polislerden oluşuyor. Böylesi donanımlı birgü-
cün kışkırtılması durumunda ortaya çıkabilecek gö-
rüntüleri düşünmek bile insanın tüylerini diken diken
ediyor.
Cuma sabahı televizyon ekranlarında Emniyet Ge-
nel Müdürlüğü Sözcüsü Sayın Ramazan Er de 6
Mart olaylanna ilişkin olarak basının sorularını yanıt-
larken Istanbul Valisi'nin ileri sürdüklerine benzer ge-
rekçeler ileri sürdü, sık sık polisin gerekli durumlarda
"zor kullanma yetkisi" olduğunu vurguladı. Oysa hiç
kimse polisin bu yetkisini tartışmıyor. Polisin yasadı-
şı durumlarda zor kullanma yetkisini kullanmasından
daha doğal ne olabilir ki?
Tartışılan, sorgulanan bu yetki değil, bu yetkinin
kullanım biçimi. Uluslararası kuruluşlar da bu yetkiyi
eleştirmiyor, bizler gibi onların da eleştirip protesto et-
tikleri polisin bu yetkiyi kullanırken başvurduğu şid-
det! Yerlerde sürüklenen, yerlerde sürüklenirken ka-
faları tekmelenen insanlar...
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan ise Be-
yazıt'taki yürüyüşün tarihine takılmış; kadınların 8
Mart'ta değil de 6 Mart'ta yürümelerinde başlı başı-
na bir "muharrikehali"görüyor. Neyalan söyleyeyim,
ben de son zamanlarda Sayın Başbakan'da sürekli
bir "muharrike hali" gözlemliyorum; Musa Kart ar-
kadaşımızın karikatüründen yürüyüşçü kadınlara, öz-
gür basından Avrupa Parlamentosu kararlarına kadar
her yerde ve her şeyde bir "tahrik" nedeni görüyor.
İnsan bu "muharrike hallerine" bakınca, "Düşüşe
geçildi galiba..." diye düşünmeden edemiyor. Ne di-
yelim, hayırlısı...
e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com
B L J L M A C A SEDAT YAŞAYAN
1 2
1/ Muğla'nın
Bodrum ilçe-
sinde, adını bir
türküye de ver-
miş olan ve do-
ğal güzelliğiy-
le tanınan tu- 4
ristik bir koy.
2/Halkdihnde
"geveze" an-
lamında kulla-
nılan sözcük...
Kastanyet eşli-
ğinde, bir kişi "
tarafından yapılan ts-
panyol dansı. 3/ "Taş-
ralı, köylü" anlamın-
da argo sözcük... Av-
rupa Birliği 'nin kısa
3
yazılışı. 4/ Kırmızı 4
mercimekle yapılan
bir tür çorba. 5/ Ren-
yum elementinin sim-
gesi... Elma, armut, 8
ayva gibi meyvelerin 9
yenmeyen iç bölümü.
6/Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak... Bir göster-
me sıfatı. II Hafif malzemelerden yapılan ve hava
akımlarmın etkisiyle kendi kendine salınan soyut hey-
kel... Ülkemiz sulannda yaşayan ve "şip" de denilen
mersinbahğı türü. 8/Bir organımız... Bir toplulukta
okunmaya değer şiir. 9/Hayvanlara vurulan damga...
Dört anayönden biri.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Deniz dibine indirilerek üstüne balıklar geldiğinde
köşelerinden çekilip kaldınlan ağ. 2/Avcının av bek-
lemek için taş yığınlanndan yaptığı pusu... tspanyol-
lann sevinç ünlemi. 3/ "Aptal, bön" anlamında argo
sözcük... Eski dilde su. 4/Güneydoğu Anadolu'dan
çıkıp Türkiye'nin her yanına yayılmış halk öyküsü.
5/Bir nota... Ceviz içinin ortasında bulunan ve içi iki-
ye ayıran sert madde. 6/" Durur — gibi dallarda kan-
lı bülbüller" (Ahmet Haşim)... Pasta hamuru. 7/Ta-
şınabilir olan... Ayakkabıcılann delik açmakta kullan-
dıkları çelik tığ. 8/Yabancı... Atasözü gibi kullanılan
beyit ya da dize. 9/Genişlik... " — Vargın": Sinema
oyuncumuz.