18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2005 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Ayaklamn Yanımzdayız Suç değil mi? Bir Devlet Başkanı'nın, başka ülkelerin halkına, 'Ayaklamn, yanımzdayız' diye isyana, başkaldırmaya kışkırtması, devlet- ler hukukuna göre suç değil midir? Daha önce olanları da gördük! ABD Başkanı'nın gizli açık kışkırtması, desteklemesi, her türlü yardımı göstermesiyle yı- kılan yönetimleri, seçilmiş devlet ve hükümet başkanlarını bir bir anımsayalım... Sırbistan Devlet Başkanı 'halk' ayaklanması sonucu dev- rilip Insan Hakları Mahkemesi'ndeyargılanmıyormu? Gürcis- tan'da bir halk ayaklanması yaratılarak seçilmiş devlet baş- kanı apar-topar devrilip yerine ABD dostu biri getirilmedi mi? Ya Ukrayna.. portakallı giysilerle ABD yanlısı biri halkı yanına çekerek kendini devlet başkanı seçtirmedi mi? Eskiden de olurdu bunlar! Ama bu denli açık olmazdı! Giz- li eller, gizli ajanlar, gizli servisler bir ülkede karışıklık yaratır. Rejimler, yönetimler değişir; yerine kapitalist çevrelerin, Ingi- liz, Fransız, Alman çıkarlarını temsil eden insanlar gelir yerle- şirdi. Şimdilerde oyun açık oynanıyor. oyun da değil, "körkör parmağım gözüne" bir tutum, bir baskı, bir karışma... "Kerkük, Kerkük" diye yazdık çizdik, bağırıp çağırdık! He- le Sayın Başbakan'ın meydan okuması neydi? Eskiden nasıl yirmi otuz binlik bir güçle Irak'a girer, isyancı güçleri bastırır- dık. Kimseden izin almadan, sormadan etmeden. Tayyip Bey'in çıkışıyla ben de acaba dedim, yine Türk silahlı güçleri ABD'nin engeline karşın Irak'a girip Kerkük'e mi yürüyecek? Olmayacak bir şeyi söylemek kadar zarar veren bir tutum olmaz! Bir şey yapacaksan, yaparsın.. her şeyi göze alırsın! Ama 'Türke Türk' övünmek, meydan okumalara kalkışmak en baştaTürk halkına zarar verir... Kişiliği koruyacaksın, bağım- sızlığının üstünetitreyeceksin! Ama "ödün verödün ver" son- ra birden şaha kalk. Buna kimse inanmaz, boş yere kendini de ülkeni de küçük düşürmüş olursun.. "Irak'ta tehlikelisilahlarvar" dediler. Incelettiler; komisyon- lar, uzmanlar geldi gitti, adım adım araştırıldı her şey. Yoktu, kitle imha silahları yoktu. Açıkça bildirildi "Saddam'/n elinde imha silahları yok, yok, yok..." AmaTeksaslı Bush, dinlemedi, kafaya koymuş, "Saddam'ı, Bin Ladin'/yakalayacağım, ortadan kaldırıp yönetimlerinde- kihalklara özgürlükgetireceğim" diye Irak'ı yerle bir etti... Ama halkı yine de istediği ölçüde sindiremedi. 0 gün bugün yüz- lerce, binlerce, onbinlerce halkı bombalarıyla, uçaklarıyla, en güçlü silahlarıyla yok etme savaşına girişti, askerlerinin kim bilir kaç bini de öldü. Ama doymuyor, susmuyor, 'özgürlük' diye halklara ölüm getirme işini inatla sürdürüyor. Iran'a, Suriye'ye özgürlük getirmenin yolu, önce bu ülkede isyanlarçıkartmak, parayla kışkırtılmış insanları sokaklara dök- mek, daha önce Güney Amerika ülkelerinde yaptıklarına ben- zer işleri bir daha bir daha denemek... Bir örnek de Şili değil midir? Halktan yana bir Allende'nin ABD'nin adamları eliyle devrilmesi, öldürülmesi, Şili halkının yıllarca işkenceler altın- da yaşatılması. Daha örnek çok... Birleşmiş Milletler örgütü, Avrupa Birliği, UNESCO'lar, In- san Hakları Mahkemeleri, yasalar, en başta Devletler HukukuL Hepsi bir yanda, Bay Bush'un keyfi davranışları öte yanda!. Bugün Iran'ı başkaldırmaya kışkırttı... Yarın Suriye, öbür gün Türkiye mi? Yok, o nasıl olsa, Stratejik Müttefik!.. "Ayaklamn, yanımzdayız" öyle mi? Evet, karşı çıkacak güç yok, adam yok!. Bir Mustafa Kemal yok ki, 'Amacım tam bağım- sızlıktır' desin.. 'Hattımüdafaayok, sathımüdafaa var'desin... Çok şey gördüm, diyorduk! Ama böylesi ilk kez yaşanıyor... Açık açık koskoca bağımsız ülkelerle satranç oynar gibi, tav- la oynar gibi, kumar oynar gibi oynanıyor!.. Özel Duyarlı Deniz Alanları ızcırOktay SONMEZ Demzcı Ycız • • zerinde yaşadığımız "...Bir kısıak U lmyj»ifoiAkıleni/V uzanan'" görkem- li ve gizemli yanmadayı çevreleycn denizlerde varlığını gelıştırerek sür- düren gizlı tehlikelerden yine bu sayfada daha önce de söz ctmiştik. Aslında bu alanlardakı herriskve felaket potansiyelinin ge- zegenimizde yaşayan insanların hepsini de lek tek ılgilendirdiğini belirtmeye gerek bile yok. Bu nedenle deni/lerin korıuıması ile ilgili ola- rak çalışan bütün organizasyonlar, çoğuna Tür- kiye'nin de üye olduğu uluslararası kuruluşlar- dır. Genellikle ülkelerbu çahşmalar içinde ken- di özel kuruluşlan ile yer alırlar. üu tür çalış- malarda denizlerimizin en güçlü sesi, bilınçli, dinamik ve bilimsel kimliği ile TÜDAV (JUr- kiye Deniz Araştırmaları Vakfı), son birkaç yıl içinde özgün, akademık çalışma ve yayınları, gerçekten ilgınç aktiviteleri ile lstanbul'u ko- nuyla ilgili konferans, seminer, senıpozyum gibi uluslararası etkinliklerin merkezı duru- muna getinnişür. Geçen hatta uluslararası bir çahijma platformunda da yer alacağı kuşkusuz bir luplaııtı, yine TÜDAV'ın yonılmak bılmez akademik takımı, başlarında bu yola gönlünü ve bilimsel enerjısini koymuş lJ rof. Bayram Öztürktaratindan istanbuPdadüzenlendi. Ko- nu "Özel Duyariı Deniz Alanları", 1978den bu yana ılgılı çalışmalardaki kısa başlığı ile PSSA (Particularly Sensitive Sea Areas) diye anıhyor. Başta IMO (Interaational Maritime Organi- zation/ Uluslararası Denizcilik Örgütü) ve te- mel ilke olarak en geniş ve zengin doğa unsu- ru olan denizlerin korunması amacı ile oluş- muş diğer örgütler, denizlerde, limanlarda, öııemli ve trafiğin yoğun oldugu deniz gcçit- lerınde özellikle de ekolojikkirlenmelerle dev- letler arasındajeopolitik sürtüşmelerin de bir- likte geliştiği bu özel alaıılarda sirküle eden ge- milerin teknik nitelik ve yeterliliklennde (per- sonellerinin mesleki eğitim düzeylen dahil) yeni kurallar geliştırmektedirler. Bütün bu ça- lışnialarda tek temel unsur, denizlenn ve on- larla iç içe duyarlı ekosistemlenn, yaşamın var olabıleceğı alanlar olarak korunabilmesidir. Konunun ilk bakışta göründüğünden çok bü- yük boyutlarda ve değişik yönleri ile birbiri içinde politık, sosyo ekonomik ve çoğu kez uluslararası niteliklerde olması, gelecek on yıl- lardaki kuşakların üstesinden gelmek zorunda kalacaklan oldukça karnıaşık problemler ya- ralmaktadır. Bu bağlamda, IMO ve diğer ör- gütlerin bu amaçla ortaya koyduğu kııral ve kn- terlere göre dalıa da özel durumlan olan yer- lerin "özel duyarlı alanlar" olarak saptanma- lanna başlanmıştır. Orneğın 2004 yılında dünyanın değişik yö- relenndekı kritik yapıdaki ekosistemlerin ko- nınması amaeı ile Avustralya, Peru, Atlantik'te Kanarya, Pasifik'te Galapogos Adalan ve Bal- tık Denizi'nin bazı bölgeleri "özel duyarh de- niz alaıılaıı" ilan edilmişlerdir. Doğal olarak bu, aııılan bölgelerde sirküle eden gemilerin tek- nik niteliklerine çok sıkı ve yenı standartlann uygulamalan, devletler arasında hükümranlık hakları, serbest geçiş, hukuki, stratcjik çoğu kez de jeopolitik bir problemler zincirini ve iç içe- liğini de berabennde getirmckte, anılan prob- lemlenn her biri devletlerarası gündemlerde her geçen yıl daha kalın çizgileri ve güncelli- ği ile yer almaktadır. Daha önceki yazılarımız- da açıkladığımız gibi her geçen yıl, örneğiıı da- ha şimdiden yüzeyiııden 200 metreden aşağı- sı içinde yaşam şartlan yok olmuş bir su çölü olan Karadeniz'de, kuşkusuz bilimsel kriterler uyannca yazımıza konu "özel duyarlı deniz ülanlarT oluşturulması çalışmaları sürdürülmek- tedır. Diğer taraftan Ege Denizi'nde konunun da- ha da önemli birboyutu olarak özellikle Türk/Yu- nan diplomasisi gündemindeki yerini konıyan anlaşmazlıkların bu konudaki temel fikir açı- sından hangi argünıanlarla ele alınması gerek- tiği de ayrıca ve başh başına bir konuya dönüş- mektedir. Sözünü ettığımız toplantı ile doğru- dan ilgısı bakımından "Ege'deki gri bölgeler" sorununu konu almış, Türk Tarih Kurumu'nea yayımlanan aynı başlıkta ve iki dilde Ali Ku- rumahmut ve Sertaç Hami Başeren'in birlik- te yaptıklan çahijma, yurttaşlık ve tarih bilin- cı sahibi, özellikle denizlerimizin sevdalısı olan gcnç kuşakların, ekleri, referanslan ve zengin bibliyografyası ile daha açıkçası hepimizin okuması gerekenbirbaşvurukitabı değerindedır Bu tür çalışmalann dinamosu her şeyden ön- ce bir sevda, bir tutku ışıdır Bir "Gönüllü bilim adamlarT takımı olan TÜDAV, yazımıza baş- lık seçtığımiz konunun yılmak bilmeyen erleri olarak "özel duyarlı deniz alanları" pilot çalış- malan diycbileceğimiz, en azından özendir- mc bakımından önemli bir "ilk" olarak Gök- çeada Deniz Parkı'nı oluşturup güzel ve mütevazı bir örneği halka sunmuş bulunmak- tadırlar. Geçen hatta Ataköy Manna'da TÜDAV'ın düzenlediği toplantıda Dışişlerı Bakanlığı, Deniz KuvvetleriKomutanlığı, Denizcilik Müs- teşarhğı, Deniz Harp Akademısi Komutanlığı, lstanbul Bogaz Komutanlığı, Kültür Bakan- lığı, Kjlavuz Kaptanlar Derneği, Deniz Tiearet Odası'ndan temsilciler ve üniversiteleıden akademisyenlerin katılımı bu yöndeki çalış- malan yüreklendirmiştir. Bu çalışmalardaki emek ve alın teri güdülen amaca değer önem- dedir. Yılmayalım, durmayalım. Ekrandaki Yüzler Halİde ÖZERDEN E. Almanca Öğretmeni -î- nsanınüzenne kâbııs gıbı çöken karanlık, I yağmurlu bir gün... likrandaki, hayatını A çıkarlarına kaptırmışlann yüzleri ve çe- lişkılı, kararsız sözleri midemi bulandınyor, gelgitlerine sinirleniyorum... Boşa harcanmış hayatın küskünlüğiiyle et- rafima ördüğüm yüksek duvarları aşamazlar sandığım bu yüzlerden bir türlü kurtulamıyo- rum. Kararttığım ekranın düğmesine bir süre sonra, içimdeki merakla tekrar bastım, işte gene karşımdalar: Bu yüzler, 1 Mart tezkere- si öncesi, her gün patlak gözleri, el ve kol ha- reketleriyle: "savaş ganimeti pasta"dan söz ediyorlardı. "Askeryollayalım,savaş sonu pay- laşımda masada yerimiz olsıııı, urtaya konu- lacakganimetpastadan dilinı kapalını!" diyor- lardı... Bunlar, masum halklara sözde özgür- lük taşıyan taşeron ilahın, görünür yüzleri Her gün planın başka başka parçalarını bir sarraf gibi işliyorlar. Yarın hangi çıkar denı- zine yelken açacaklan belli değil... Adamla- rın gözleri kötü ışınlar saçıyor, gözlennın ar- kasım görüyorum, sözlerinin altındakı emel- lerini seziyorum. Camın buğusunu sildim, önüme bir pencere açıldı, ortaya kanla yapıl- mış pasta çıktı... IIi'ıznüm, ağaçların yaprak- larından süzülüp toprağa düşüyor. Savaş kar- şıtı insanlann çığhkları, doğanın hıncıyla gök- gürültiisüne dönüşüp odamı dolduruyor... Ya- nm asırlık mücadeleleriyle yaşayan, yaşanıa- yan dostlar etrafıma dizildiler, onca uğraşla- rına karşın, bu yüzlerin varlığından dolayı ger- çekleştinneyi başaıamadıkları güzel düşlen- ni yineliyorlar... Ekı andaki yüzlere öfkeyle bakıp düşünüyo- rum: Bu adamlar nasıl yaşarlar?.. Onlar da benım gıbı yağmurlu bir günde camdan bakı- yorlarmı?.. Başlarını yastıklanna koydukla- nnda huzur içinde uyuyabılıyorlar mi?.. Içle- rinde kendılennden başka kimse var mı?.. Kanla yapılmış pastayı insanlık müzesine kaldırmaya gücüm yetmiyor... Mutfağımda ağaç çilekli birpasta hazırladım. Umutlarla be- zedim, üzerine: "Her gecenin bir sabahı var- dır!" yazdım. Elimdeki pastayla yakılmış yı- kılmış, tenha sokaklardaki çaresiz insanlara ye- tişmek için koşuyorum. Bu ikındi vaktinde aralanna katılıp pastamı, onlara çayla sunu- yorum.. likrandaki yüzler, denizde amip, karada bu- kalemun yetenekleriyle donanmış, çoğalarak olaylan tersyüz etmeye devam ediyorlar. Cam çatlayacak öfkesinden... Lanet yağdınyor üzer- lerine sokak ortalarındaki öliiler... Nefes almak için penceremi açıyorum; Çevredeki evler gü- neş yoksunu.. ıssız caddedeki bütün pencere- ler... Hıncımla iliklerime kadar donuyonım. Yü- reğinı, acıh insanlann yanında, delı sular gi- bi sahillere vıırurken, kalemım art arda sıra- lanmış, yüzsüz ve insana benzemeyen vüeul- larçiziyor... TÜRKKONUT SISTE 1NE DtCS KAMPANYAMIZ 01 ŞUBAT 2005 İLE 01 MART 2005 TARİHLERİ ARASINDA DEVAM EDECEKTİR. ADIM 120 AYA KADAR 10 YIL YADELİ SABİT TAKSİT-SABİT FİYAY 290 YTL'DEN BAŞLAY TAKSİTLERLE MÜSTA PROJELERİ HA2 TEMELLİ YENİHİSAR VİLLAK VİLLA ARSALARI - HEMEN TAPU T PROJESİ PENCERE Bektaşlnin Selamı... Mizah -ister yazıda olsun, ister çizide- eleştirel ak- lın güldürüye -ve acıklı güldürüye- dönük sanatsal ürünüdür... Mizah inançtan türemez, yergiden alırgü- cünü... Toplum (devlet) yönetiminde tarırn devriminden sa- nayi devrimine dek sürekli inanç düzeni yaşandı, 1789'da bu düzen sarsıldı; "Avrupa Aydınlanması" dev- reye girdi; dinciliğin taşlanmasına başlandı... Ancak Hıristiyanlıkta olmayan bir mizah türü, Ana- dolu'da nicediryaşanıyordu. • Alevi-Bektaşi mizahının tüm dünyada eşi bulunma- yan özelliği, bizim Batı'ya fark atan yanımızdır... Herkesin bildiği birfıkrayla bu fark şöyle vurgulanı- yor: Camide imam vaaz veriyormuş: - Allah, ne yerdedir ne göktedir, ne sağdadır ne sol- dadır... Bektaşi: - Imanım, demiş, şuna yok diyeceksin, ama, dilin varmıyor!.. Bu fıkrayı üreten mizahı hoşgörüyle benimseyen Türk toplumu, Islam coğrafyası daha sanayileşmeden 'Aydınlanma'ya açıldı ve 'laik Cumhuriyeti' kurdu... Alevi-Bektaşi mizahı dünyada tektir. Okurlarımızda konuya ilgi gün geçtikçe artıyor, Muğla'da kırk yıllık CUMOK, emekli öğretmen dostumuz Abdülkadir Bozacı Bektaşi fıkraları yollamış... Birini aktarıyorum... • Bektaşiye demişler ki: - Aşağı mahalledeki camiye yeni bir imam geldi, öte- ki imamlara benzemiyor... Baba Erenler meraklanmış, âdeti olmadığı halde camiye gitmiş, bakmış ki değişik bir şey yok!.. Nama- zın sonunda imam başını sağa çevirerek selam ver- miş: - Esselamün aleyküm ve rahmetullah... Bektaşi yüksek sesle yanıtlamış: - Ve aleyküm es selam!.. İmam bozulmuş, ama sesini çıkarmamış, bu kez usul üzre başını sola çevirerek selam vermiş: - Esselamün aleyküm ve rahmetullah!.. Bektaşi yine yüksek sesle: - Ve aleyküm es selam!.. İmam öfkeyle: - Böyle selam veren kim?.. Bektaşi: - Beniml.. - Ne biçim selamlama yapıyorsun?.. - Hoca efendl, sen selam verdin, ben de selamını aldım... Hoca: - Ben sana selam vermedim... - Kime verdin?.. - Sağımdaki solumdaki meleklere selam verdim... Bektaşi: - Imanım, demiş, ne kızıyorsun, senin gibi hocanın benlm gibi meleği olur!.. 170.000. Konutun Tapusunu Teslîm Eden TURKKONUT'tan RTOAO ÖRNEK VİUALARINIZI 6ÖREBİÜRSİNİZ , • ^ • ^ ^ . f ÖNEMLİ BİLGİ KAMPANYAMIZ; SADECE 800 KONUTLUK VİLLA ARSALARI İLE SINIRUDIR. MÛRACAAT ÖNCELİGİ ESAS ALINACAK OLÜP, KÜRA ÇEKİÜŞİ YOKTUR. TÜRKİYE S.S. YAPI KOOPERATIFLERİ MERKEZ BİRLİĞİ Atatürk Bulvarı No:79-81/28 Kat: 8 Kızılay / ANKARA Tel: 0(312) 435 56 50 (4 Hat) 0(312) 435 43 66 • 67 Fax: 0(312) 432 01 97 Temelli Ofisi: 0(312) 641 68 31-32-33 & www.turkkonut.com.tr wtt $aı$M 1 Muftl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle