25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ I CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN ABD Başkanı Bush'un, Ortadoğu'da demokratikleşme sürecinin yaşandığına dair söylemine inanmak çok zor Ufukta banş görünmüyor• ABD Başkanı George Bush, Ortadoğu'da banş rüzgârlan estiğini, Israilli ve Filistinli liderlerin el sıkıştığını ve bölgede demokratikleşme sürecinin yaşandığını söylüyor. Medya da bu söylemi destekliyor. Ancak, buna inanmak mümkün değil. Ortadoğu'da kalıcı barışın sağlanması pek de yakında gibi görünmüyor. GWYNNEDYER B anş elimizde! Detnokrası orman yangınındaki ateş gibi sağa sola sıçrayıp yayılıyor. Herkese be- dava öğle ycmcği! Tüm bunlara inanmak isterdim ancak maalesef inanmıyorum. Israil ve Filistin arasında sağlanacağı utnulan barış, görünürlerde bile yok. Demokrasi, Arap dünyasındakol gezmi- yor. Bir öğle yemeğinin fiyatı her zaman- ki kadar. Batılı mcdya kuruluşlan bazen hasta- lıklı derecede kolay etki altında kalıyor. ABD Başkanı George Bush Ortadoğu'da banş rüzgârlan estiğine, Israüli ve Filis- tinli liderlerin el sıkıştığına, bir fırsatla karşı karşıya olduğumuza ve bölgede bir demokratikleşme sürecinin yaşan- dığına dair konuşmalar yapıyor. Böyle konuşuyor, çünkü bu üslup onun gerçekten umurunda olan kamuoyu olan Amerikan kamuoyunda düğmenin basıl- masına neden oluyor. Ortadoğu'da ba- nş ve demokrasi içın yeni bir gün doğu- yor mu? Aslında bu biraz yanıltıcı bir soru. Bir açıdan bakıldığında Ortadoğu'da 10 yı- lı aşkın süredir banş hâkim zaten. ABD'nin iki yıl önce Irak'ı işgali ve Is- ABD Başkanı, I ilisliıı isı aıl sonınıımııı çözülecegine ilişkin iyimser konuşuyur. Ancak bu iyünseılik havası bölge insanına degil yansımak yakınlaşmış gibi bilc görünnıüyor. Israil'in cczacvinde tuttuğu sekiz bin Filisrinli tutuklunun yakmları, 18 Şubat'ta Ramallah'ta düzenlenen gösteride gözyaşı döktü. Çocuklar "Tutuklulara özgürlUk" yazıh eşarplar taktı. (AP) rail'in zaman zaman Lübnan ve Suriye'ye yönelik müdahaleleri hariç 1991 yılın- dan ben askeri gücün uluslararası sınır- ları geçerek müdahale ettiği hıç olma- dı. Ancak, Batı medyası "banş" derken tsrail ve 38 yıldır Israil'in işgali altında yaşayan Filistin arasında kalıcı bir banş anlaşmasının sağlanmasını kastediyor. Cözümün önündekl engeller Soruna işgal altındaki Filistin toprak- larında bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıyla "ild devletli" bir çözüm bulunması düşünülüyor. Ve böyle bir çözümün önünde üç engel var. Biri, ls- rail Devleti kurulunca evlerini terk et- mek zorunda kalan milyonlarca Filis- tinlının evlerine dönme isteği. Diğeri, Ya- hudiler için Arap topraklannda kurulan yerleşim birimleri ve üçüncüsü, Filis- tin'in kurulacak bağımsız devletleri için Doğu Kudüs'ü başkent yapma isteği. Filistinlilerin geri dönüş hakkı isteğini çok az tsrailli kabul edecektir. Israil halkının çoğu, yerleşim birim- lerini bırakmayı kalıcı bir banş anlaşma- sı için kayda değer bir bedel olarak gö- rüyor; ancak Kudüs'ü ikiye bölme ko- nusunda da istekli değiller. Israil'deki sağ görüşlü partiler her zaman bu kay- gılar üzerine oynadılar. Filistinlilerin büyük bölümüyse îsra- il'in hiçbir zaman geri dönüş hakkını kabul etmeyeceğini biliyor. Bu konuda geri adım atabilecek olsalar bile Doğu Kudüs' ün başkent olmasında taviz ver- mek istemiyorlar. Ve tabii ki Yahudi yer- leşim birimlerinin çoğunluğunun varlı- ğını korumasını öngören bir anlaşmaya da kesinlikle "evet" demeyeceklerdir. Bu koşullar da Filistin'deki tüm banş anlaşması scçeneklerini lanetleyen ke- simin işine yanyor. Tabii asgari düzey- de haklanndan vazgeçerek, Filıstin'e bir şeyler vererek anlaşma yoluııa gitmek is- teyen İsraillilerin de... Tüm bunlaryıllardır değişmeyen ger- çekler. Ve şimdi de değişmiyorlar. Ya- ser Arafat öldü ve yapılan seçim sonu- cunda koltuğuna oturaıı Filistin Devlet Başkanı Malımııi Abbas kravat takıyor, takım elbise giyiyor. Ancak, unutulma- ması gereken bir şey var, o da Abbas'ın hâlâ aynı topluma karşı sorumlu oldu- ğu. Ve Israil'dekı lıder ArielŞaron'un da hâlâ yerinde olduğu. Binlerce kişinin ölümünden ve yıllar- ca açlık ve sefalet çektikten sonra Filis- tin halkı o kadar yorgun kı ıntifadanın sona erdirilmesine sıcak bakıyor. Şım- dilik militanlar da Abbas'ın ılan ettiği ateşkese uyuyorlar. Ateşkesi bozablllrler Ancak, patlamak için barış sürecinde gerçek anlamda gelişme sağlanamadığı an oluşacak hayal kınklığını bekliyor olabilirler. Şaron ateşkesten Filistinli- lerden daha da az memnuniyet duyuyor. Çünkü bu ateşkes onun hedefi Yahudi yerleşim birimlerinin çoğunu îsrail'in sınırlannda bırakmayı amaçlayan gü- venlik duvarını örmeyi sürdürmesini zorlaştırıyor. Ancak Gazze Şeridi'nden 7 bin 500 Yahudi yerleşimcinin aynlma- sını sağlamak Şaron'a duvan bitirmesi içinyeterli bahaneyi sağlayacaktır. (Be- yaz Saray, Gazze'den çekilmelerı sona erene kadar Şaron'dan başka bir taviz ver- mesinı ıstemeyeceğine dair söz verdi.) Görünen o ki, "banş" ortalarda yok ve demokrasi de Arap dünyasında yay- gınlaşmıyor. Suudi Arabistan'da, konsey üyeleri- nın yarısının kraliyet ailesi tarafından atandığı ve kadınlara seçme hakkının verilmediği yerel seçimler böyle bir ül- ke için önemli bir adım olabilir. Ancak bu Arap halklan için çok önem- li bir şey değil. Filıstınliler geçen ay öz- gürce yapılan seçimlerde Malimut Ab- bas lehine oy kullandılar. Ama yllar ön- ce Arafat'ı da seçimle başa getirmişler- di. Yani Filıstınliler için demokrasi ve ba- nş adına yeni bir şey yok ülkelerinde. Sünnilerin boykotuna rağmen Irak'ta düzenlenen seçimler de bir gelişmeydi ama Bush yönetimi bununla kredisini yükseltemez. Ülkedeki ABD güdümlü geçici yöne- tim seçimlerin ertelenmesi için çok ça- ba harcadı. Ancak Ayetullah AM el Sis- tani liderlığindeki Şiilerin baskılan se- çimlerin düzenlenmesinı zorunlu kıldı. Ve sonuçta burada ne olacağım Allah bi- liyor! Uzun lafın kısası Ortadoğu'da du- rum geçen yıldan daha kötü değil. Hat- ta belki bıraz daha ıyı olabıhr. Ancak de- mokrasi ve banş rüzgârlannın her yer- de estiğini söylemek de mümkün değil. (Tehran Times, İran, 22Şubat) GeorgeBush 'un 'biz dostuz'şovu U luslararası ilişkiler tarihinde, bir ABD Başkanı'nın Avru- pa'ya yaptığı zıyaret, çokna- diren, George W. Bush'un bu hafta yaptığı tur kadar dikkat çekmiştir. ABD Başkanı'nın Avrupaturunun ne- deni çok belirgin. Son dört yılda At- lantik ötesi ülkelerle olan anlaşmaz- lığın artması, bu durumun Ku/ey At- lantık Paktı'nın geçerliliğını sorgular hale getirmesi ve "BaoIT terimiyle ta- nımlananlann hâlâ aynı dünya görü- şünü paylaşıp paylaşmadığının sor- gulanır hale gelmiş olması. Biz Batılıların hâlâ ortak bir dünya görüşü olduğuna ve NATO'nun var- lığını sürdürebileceğine inanıyoruz. Ancak son dört yılda Atlantik ötesi iliş- kilerin uğradığı zararı onarmanın çok kolay olmadığmın, zararı ortadan kal- dırmanın çok fazla çaba gcrektirdiği- nin de altını çızmeliyiz. Ortak tarihi öyküler hakkında yapılan konuşma- lar, verilen yemek- ler iyi hoş. Ancak Irak, İran, Suriye, Kuzey Kore, Çin, ve birçok başka ül- kenin Batılı ülkeler tarafından ortak bir bakış açısıyla dik- kate alınması, göz- lenmesı gerekıyor. Bush Irak Savaşı'na karşı çıkan üç ülke- de bayağı vakit ge- çirdi. T'ransa Dev- let Başkanı Jacqu- es Chirac'la, Al- manya Başbakanı Gerhard Schrö- der'le ve Rusya Devlet Başkanı Vla- dimir Putin'le görüştü. Avrupa Konseyi ve AB Komisyo- nu ziyaretleri de Avrupa'nın "birtrii- tün" olduğuna inandığını göstcrmek amaçlı. İki tarafın da kamuoylanna "bizdostuz" söyleminde şovyapmak istemelerinin birçok nedeni var. llki Avrupalılar onu sevsinler ya da sev- mesinler George Bush'un dört yıl da- ha Beyaz Saıay'da ikanıet edecek ol- ması. Başka bir nedense ABD'nin, Avrupa'nın Irak'ta daha fazla müda- hil olması içinyanıp turuştuğu. ABD ordusu çok gergin durumda. Tabii, bu nedenle de Avrupalılar Bush'un yakın gelecekte îran vcya başka bir ülkeye saldıramayacağını da biliyorlar. Avru- palılar, krızlerı çöznıek içın kullanıl- înasını öngördükleri "yunnışakgüç"ün • ABD ve o dönemde 'daha küçük' olan Avrupa'nın SSCB'nin tehdidinde olduğu günler geride kaldı. Şimdi iki taraf da tehdidi farklı algılıyor. Ancak iki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Liderler gerektiğinde ABD ve Avrupa'nın hâlâ dost olabileceğini göstermeliler. avukatlığını yapmak içın bir fırsat ya- kaladıklarını biliyorlar. Schrödcr, geçen hafta NATO'nun Atlantik ötesi ilişkiler için geçerli bir arena olmaktan çıktığı üst düzey yet- kililer tarafından durumun incelen- mesi gercktiğini açıkladı. ABD Savun- ma Bakanı Donald Rumsfeld' in buna ilk tepkisi "bir başka üst düzey yetki- li incelemesi T1 ne gereksinim duyulma- dığıyönündeydi. Soyleminde değişiklik yok Bu Washington'ın kontrol edebildi- ği veya görmezden gelebildiği birpak- tı kurcalamak konusundaki isteksiz- liğinin göstergesiydi. Bunun da öte- sinde Bush'un son dönemlerde yap- tığı konuşmalarda Avrupalılann nef- ret ettiği "iyikötüye karşı" söylemin- den vazgeçtiğine dair hiçbir ışaret yoktu. Iran'ın nük- leerprogramı konu- su görüşülürken bu farklılıklar göze çarptı. Almanya, Ingiltere ve Fransa, Bush'tan, tran'a Birleşnıiş Mılletler Güvenlik Konse- yı'nin yaptınmlan- ııı dayatacağına gö- rüşmeleri sürdür- mesini istiyor. Bu, Bush'un kulak as- ması gereken nokta- lardaıı biri. Bush, Avrupalılann Çin'e yönelik silah am- bargosunun kaldırılması istemine de kulak asmalı. Tabii, Avrupalılar da bellerini bükmeliler. Onlar da ABD gi- bi Hizbullah'ın terör örgütü olduğu- nu kabul etmeli. Irak'taki güvenlik birimlerinin eğitiminde daha fazla rol almalılar. Avrupalıların ve ABD'lilerin görüş ayrılığı yaşadığı birçok konu var. Kü- resel ısınma, 3'üncü Dünya ülkeleri- nin borçları, Darfuı ve daha fazlası... ABD ve o dönemde *daha küçük" olan Avnıpa'nın SSSCB'nın tehdidinde ol- duğu günler geride kaldı. Şimdi iki ta- raf da tehdidi farklı algılıyor. Ancak iki tarafın da birbirine hâlâ ihtiyacı var. Şimdi liderler gercktiği zaman ABD ve Avrupa'nın hâlâ dost, ortak olabileceğini göstermeliler. (TheNetv York Tmux,ABD, 24Şubat) ŞİMDİ KADEH TOKUŞTURAUM NASIL OLSA GELECEKTE BİRBİRİMİZE ÇİZİK' ATACAGIZ. AVRUPA'DABİR UZLAŞMASAHNESİ Füistin, Arafathn etldsinden kurtulacak DIETR1CH ALEXANDER F ilistin Başbakanı AhnıetKu- rey'in sonunda bir kabinesi var. Ancak Arafat'ın sadık adamının onaylanan kabinesi (biri güvenoyu almamıştı) pek de istedi- ği gibi bir kabine değil. Filistinliler demokrasi konusunda bir dersi da- ha tamamladılar. Parlamento, başbakanı ona hoş gelmeyen kararlar almaya zorladı. Sonuçta 24 sandalyelı kabınede 17 yeni isim yer alıyor. Bu isimlerin iki önemli ortak özelliği var. Biri geçen kasımda ölen Yaser Arafat'ın adamı olmamaları. Diğen ıse siya- si deneyimi olmayan teknokratlar olmalan. Yeni kabine Kurey'le de- rin görüş ayrılığı bulunan Filistin Devlet Başkanı MahmutAbbas ta- rafından da onaylandı. Önce Ab- bas'ın tsrail Başbakanı Ariel Şa- ron'la Şarm el Şeyh'teki görüşme- sindeıı sonra ateşkes ılan edıldı. Son- ra radikal Islamcı gruplann kontrol altına alınması karan. Daha sonra da reform yanlısı bir kabinenin kuru- luşu. Gazze'deki eskı güvenlik şefi Muhammct Dahlan'ı da General Nasır Yusuf u da bakanlık koltuğu- na oturtan bir kabine Abbas'ı içpo- litikada güçlendıriyor. Ceçmişten geleceğe Oıılara kesinlikle güven dııyul- malı. Çünkü onlai'Abbas'mkafasın- da güvenlik birimlerinin reform sü- recı geçırmeleri gerektiği görüşü- nükesinleştirecekler. Özellikle Gaz- ze Şeridi'nde güçlü olan Dahlan'ın ABD'yle iyi ilişkileri var. Bu neden- le Israilliler de ona saygı duyuyor. Onun siyasi anlamdakı en önemli çıkışı -ki bunu yapmaya çok az in- san cesaret etmiştir- Arafat'la arasma mesafe koymaktır. Sonuçta eski dal- lar budandı. Filistinliler Arafat'ı geçmişte bırakıyor... (Die Welt, Almanya, 25Şubat) Avrupalılann bağımsızlık isteğiSIMON TISDALL H er 30 dakikadabirkadm, hamile- lıkle bağlantılı sağlık sorunları nedeniyle ölüyor. Her beş çocuk- tan biri beş yaşına gelmeden, üstelikyüz- de 80'i tedavi edilebilir hastalıklardan ölüyor. Halkın üçte biri depresyon ve trav- ma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal sağlık sorunlarına sahip. Ortalama ya- şam süresi 44.5 yıl. Kişi başına yıllık ge- lir ortalama 190 dolar. Ülkenin eğitim sistemı dünyadakı en kötü eğitim sistemi. Bunlar BM Kalkınma Programı'nın bu hafta yayımlanan Afganistan Raporu'ndan alınan bazı veriler. tngiltere ve ABD'nin Kâbü'de zafer ılan etmesinin ardından üç yıl geçti. Ve, ülkede her an kaosa sürük- lenebilecek, bnlgan durumda, açlıkla bo- ğuşan bir toplum yapısı göze çarpıyor. Raporda olumlu veriler de yok değil. Ra- por, Afganistan'ın ekonomısinın 2001 'den bcri önemli ölçüde büyüdüğüne de işaret edıyor. tlkokul çağındaki çocuklann yüz- de 55'i okula gidiyor. Yıllarca Pakistan ve lran'da yaşayan 2.4 mılyon mülteci ül- keye geri döndü. Yeni anayasa kadınlarıçin eşit haklar tanıyor. Demokratik seçim sü- recıyle seçılen bir devlet başkanı ülkeyi yönetiyor. Aslında Afganistan'ın acılarla dolu geçmişi 1979'dakı Sovyet işgaline (Ja- yanıyor. Ancak bugünkü tablo bariz bir şekilde yeniden yapılandırma çabaları- nın başanh olmadığını gösteriyor. Bir açıdan bakıldığında Afganistan şanslı bir ülke. ABD ve NATO bırlıklen konusundaki sorunlara rağmen bölgesel yeniden yapılandırma timlerinin konuş- İandınlması birçok bölgeye yardım götür- dü, eroin ticaretine sekte vurdurdu ve Af- ganistan için uzun vadeli bir uluslararası stratejinin var olduğunu gösterdi. Bu, BM verilerine göre diğer geçış süreci yaşayan Irak, Filistin, Kosova, Haiti gıbı knz böl- geleri için geçerli değil. Uluslararası kamuoyunun, ABD Baş- kanı George Bush'un küresel özgürlük için başlattığı mücadeleyle kabaran "ulus yaratma" konusundaki iştahında doygun- luğa ulaşılmış gibi görünmüyor. • Afganistan'ın başkenti Kâbil'dekibir kampta soğuk hava 120 çocuğun canını aldı. Hayatta kalanlar ise küçük yaşta yaşam mücadelesi vermeyi öğreniyor. Şimdi, ABD ve Avrupa arasındaki ar- tan kurumsal rekabet, kolektif mücadele yürütülmesi gereken konuların önenıinin azaltılmasına neden oluyor. Schröderin reform önerisl Irak'ta polis ve askerlerin eğitilmesi konusunda sağlanan NATO anlaşması, Avrupa ve Atlantik arasındaki savaşın aç- tığı yaraların sanldığı konusunda birya- lanın iddia edilmesine olanak sağladı. Halbuki Avrupa'nın beş öndc gelen ülke- si hâlâ askerlennın Irak'a ayak basması- na karşı çıkıyorlar. AB'niıı Bağdat'ta sı- villere yönelik eğitim misyonu yüklenme- yi kararlaştırması da Avrupa'nın ulusla- rarası anlamda bağımsız bir oyuncu olma isteğinin bariz göstergesi. ABD'nin am- bargo koyduğu İran ve Suriye'yle ticaret yapma isteği ve Kuzey Kore'yle diyalog da Avrupa'nın ABD'den bağımsız bir uluslararası güç olma ısteğının ışaretleri. Almanya Başbakanı Gerhard Schrö- der'in, Başkan Bush'un ziyaıeti sırasın- dakı konuşmasında yaptığı "sağlam ve güçlü birAvrupaüduvarörme" çağnsı da Atlantik ötesi ilişkilerde uçurumun denn- leşmesi olarak yorumlandı. Ancak o, uçıı- rumu özellikle yeniden yapılandırma ko- nusunda ortak platformda çalışıp kapat- mayı amaçlıyordu. ABD ve Avrupa'nın etkin şekilde birlikte çalışması, ancak ış- bırliği stratcjilerin koşullara ve karşılaşılan güçlüklere adapte olmasına da dikkat edil- nıesi gerektiğımn altmı çızdi. "Güvenilir dayanışma için çerçeve yaratabilecek veiyi bir küresel yönetimi garanti edecek, güç- lü bir çokuluslu sisteme ihtiyacımız var" dedi. Bu sözler NA'I'O gibi kurumlann canını sıkıyorsa keııdileri bilirler. Schröder'in reform öııerileri, ABD ve Ingiltere'dekilerin omuzlarını silkmesine neden oldu. Fransa'da aynı tepkiyle kar- şılaşmadı. Schröder kesinlikle er veya geç ele alınması gereken bir soruna değindi. labıi Afgan çocuklara sorarsanız "daha çabuk" ele alınması gereken bir soruna... (The Guardian, İngUtere, 25 Şubat)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle