22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J C J J V İ _ I 1 ı I_FİVJJ. ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Eğitim emekçisinin aldığı maaşla bir otelde iki gece kalabilmesi bile mümkün değil Oğretmenmaaşı kirayagidiyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Türk Eğitim- Sen'in oğretmen ma- aşlanna ılişkin araştırmasına göre göreve yeni başlayan bir oğretmen, aldığı maaşın yüzde 60'ını ev kira- sına ödüyor. Oğretmenin 5 yıldızlı bir otelde 1 gece konaklayabilmesi için maaşının yüzde 62'sini harca- ması gerekiyor. Ankara'da bir ev al- mak isteyen oğretmen 119 ay, sıfır kilornetre bir otomobil almak iste- yen oğretmen de 29 ay yemcden iç- meden bütün maaşını biriktirmek zorunda.Türk Eğitim-Sen'in, eği- tim çalışanlannınmaddi durumlan- na ilişkin araştırması, öğretmenlerin "içler acısı" durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Araştırmaya göre; 5 yıldızlı otel- de bir gece konaklayabilmek için 15/1 derecedeki bir hizmetlinin, maaşının yüzde 8O'inı harcaması • Göreve yeni başlayan bir oğretmen, aldığı maaşın yüzde 60'ını ev ^ sahibine teslim ediyor. Bir eğitim emekçisinin başını sokacak bir ev alabilmesi için 119 ay, otomobil alabilmesi için de 29 ay yemeden içmeden para biriktirmesi gerekiyor. gerekirken; 9/1 de- recedeki bir oğret- menin maaşının yüzde 62 'sini, dere- cesi I /4 olan bir öğ- retmenin maaşının yüzde 49'unu gözden çıkarması ge- rekiyor. En yüksek derecedeki bir profesör ise maaşının yüzde 18'ini harcayarak otelde konaklayabiliyor. Yine en düşük derecedeki bir oğ- retmen, maaşının ortalama yüzde 60'ını ev kirasına verirken, en düşük derecedeki bir memur da maaşının yüzde 78'ini kiraya ayınyor. Bir eği- tim çahşanının, ailesiyle birlikte gü- nübirlik Uludağ gezisine çıkması da kendisine pahalıya mal oluyor. 9/1 derecedeki bir oğretmen maaşının yüzde 30'unu, 1/4 derecedeki bir oğretmen maaşının yüzde 24'ünü, bir hizmetli ise maaşının yüzde 39'unu gezi için tüketiyor. Bir oğretmen ailesinin akşam ye- meği için dışan adım atması, maaşı- nın yüzde 12'si, bir hizmetlinin ma- aşının da yüzde 16'suıa mal oluyor. Bir memur için "vazgeçilmez" olan takım elbise ise oğretmen için "lüks" halegeldi. Ortalama 350 YTLdeğe- rindeki takım elbise için bir memur maaşının yüzde 68'sini, göreve yeni başlayan bir oğretmen maaşının yüz- de 52'sini, en yüksek derecedeki bir oğretmen maaşının yüzde 42'sini, de- recesi 1/4 olan bir profesör ise maaşı- nın yüzde 15'ini ayırıyor. Ev almak ömür tüketiyor Memurların uçakla seyahat ede- bilmesi ise neredeyse olanaksız. 9/1 derecedeki bir oğretmenin uçağa bi- nebilmesi için maaşının yüzde 19'unu, en yüksek derecedeki bir oğretmenin maaşının yüzde 15'ini, 15/1 derecedeki bir hizmetlinin ma- aşının yüzde 25'ini gözden çıkar- ması gerekiyor. En düşük derecede- ki bir memurun ev satın alabilmesi için 156 ay, sıfır kilometre yerli bir otomobil alabilmesi için 38 ay; en düşük derecedeki bir oğretmenin ev satın alabilmesi için 119 ay, otomo- bil satın alabilmesi için 29 ay lıiç dinlenmeden çalışması gerekiyor. Yine en yüksek derecedeki bir pro- fesör ev alabilmek için 35 ay, oto- mobil alabilmek için 8 ay; en yük- sek derecedeki bir oğretmen ise ev alabilmek için 96 ay, otomobil satın alabilmek için de 23 ay çalışmak zo- runda. Türk Eğitim-Sen Genel Baş- kanı Şuayip Ozcan, araştırma so- nuçlanna ilişkin değerlendirmesin- de, "En lüks otellerde kalanlar, en lüks lokantalarda yemek yiyenler, bir evi çekip çevirmenin ııasıl yapıl- dığından bihaber olanlar arük sos- yal bir vaka ha line gelen memur nıa- aşlanna el arnıakdır" dedi. GELİRDE BEYAN DÖNEMİ Çalışana var, faizgeürine vergiyok • 2004 yılında elde edilen 303 milyar 400 milyon liraya kadar olan faiz gelirlerinden hiç vergi alınmayacak. Ekonomi Servisi - Çahşanlar için en düşük gelir vergisi dilimini oluşturan 6 milyar lira gelir için bile yüzde 15 oranında kaynakta peşin olarak vergi kesintisi yapan devlet, 2004 yılında elde edilen 303 milyar 400 milyon liraya kadar olan faiz gelirlerinden hiç vergi almayacak. Bu tutan aşan faiz gelirlerinin de önce yüzde 43.8'i, ardından 156 milyar liralık islisna tııtan düşüldükten sonra kalan gelir vergiye konu olabilecck. Geçen yıl belli tutarlan aşan miktarlarda nıenkul sermaye geliri elde edenler 1-15 Mart tarihleri arasında beyanname verecek ve ilk taksit ödemesini mart aymda yapacak. Menkul sermaye gelirleri vergilerinin ikinci taksıti temmuz ayında ödenecek. Kira geliri olanlar nasıl bildirecek Sadece kira geliri olanlar, tek sayfalık yıllık gelir vergisi beyannamesi dolduracak. Mesken kira gelirlerinin 1 milyon 800 bın lirası vergidcn müstesna olacak. Kira gclirinin yanında ticari, zirai veya meslek kazancı olanlar, bu istisnadan yararlanamayacak. 2004 yılı içindc elde ettiği konut kira geliri, 1 milyon 800 bin liıayı, işyeri kira gelirleri üzeıinden vergi İcesintisı yapılanlardan kira gelirlerinin briit tutarı 14 milyar lirayı, bir takvım yılı içinde elde ettiği tevkifata ve istisna uygulamasına konu olmayan gayrimenkul sermaye iratları toplamı ise 750 milyon lirayı aşanlar, eşler ve çocııklann kira gelirleri için ayn ayrı beyanname verecek. Genel Miidür AslanKııt'agörekargosektöründckadınsürücüvekadınkurye istihdanıcdcnyinetckfirma MNG. MNG Kargo hedef büyüttüBOLU(AA)- MNG Kargo Genel Müdürü Aslan Kut, "2004 yılında yüzde yüzlük büyüme hedefıni ger- çekleşlirdik. Hedefimiz, sektörün pa- zar payı alanında lideri olmak" de- di. MNG Kargo Genel Müdürü As- lan Kut, "Uçak ve karayolıı ta- — şıtlamun ortak operasyonu sa- yesinde Türkiye'nin her şehri- ne ve şubelerimMn bulunduğu yerleşim merkczlerine 24 saal- te kargo leslimi yaparak bir il- ke imza attık" dıye konuştu. MN(î Kargo'nun Türkiye'de ilk ve tek olan bu hizmetiyle — müşterisi olan küçük büyük tüm iş- letmclerin rekabet gücünü arttırdı- ğını ifade eden Kut, "MNG Hol- ding'in sermaye desteği sayesinde başlaolan hava kargo taşımacılığı ül- ke ekonomisine büyük katma değer sağladı. Müşterilerimiz MNG Kar- go'yu tercih ettikleri için, günlük si- pariş alabildiklerini bu sayede stok maliyetlerinden kurtulduklannı ve saüş sirkülasyonlarının arttığını ifa- de ediyorlar" diye konuştu. Tüm birimlerinin online olarak • İki yıl önce faaliyete geçen ve uluslararası kargo şirketleri ile amansız bir rekabete girişen MNG Kargo, bugün 450 şubesi, 24 aktarma merkezi, 4 bin 500 personcli, 11 uçak ve bini aşkın karayolıı aracıyla hizmet veriyor. hizmet verdiğine de işaret eden Kut, şunlansöyledi: "Birfaturakesildik- ten 5 saniye sonra tüm birimlerimiz- den takibi mümkündür. Tüm birim- lerimiz kendi arasında dalıili görüş- me mantığıyla iletişim kurabilmekle- dir. Operasyon ekibimizde ve kurye- lerimizde bulunan cep telefonları sa- yesinde kargonun sevahatinin her aşamasında müdahaiede bulunma şansunız vardır. Kargo sektöründe kadın sürücü ve kadın kurye isü'h- ılaın eden yine tek kargo firmasıyız. 2003 yılında kurulan MNG Kargo 2 yaşında. 65 şube, 6 bölge nıüdürlüğü, 10 aktarma merkezi,450personelle hizmet vermeye başlayan MNG Kar- go, bugün 450 şubesi, 17 bölge müdürlüğü 24 aktarma mer- kezi, 4 bin 500 personeli, 11 —— uçak ve bini aşkın karayolıı aracıyla yurt çapındayaygın veüstün kaliteü hizmet sunuyor. 2005 yılın- davsa hedefımiz hizmet alanlannı daha da yaygınlaşürıp üstün kalite- de sunduğu hizmetleri çeşitiendire- re k sektörün pazar payı alanında da lideri olmak." DİSKBAŞKANIÇELEBİ: Enyoğun kayıtdışı tekstilde • Sektörde 2.5 milyon çahşandan sadece 550 bininin sigortalı olduğunu belirten Çelebi, "Işsizlik nedeniyle kapkaç olaylan başladı" dedi. BEKtR ŞAHİN GAZİANTEP - Türkiye'de en çok sömüıülen, sindirilmek istenen ve kayıt dışının en çok olduğu sektörün tekstil olduğunu ifade eden DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, sektörde 2.5 milyon çalışan olduğu halde sadece 550 bini sigortalı ve sadece 100 bininin üç sendikada örgütlü olduğunu açıkladı. DİSK Tekstil Sendikası'nın örgütlü olduğu Gaziantep Akteks Fabrikası'nda yaklaşık 1500 çalışan ile ilgili yapılan TÎS görüşmelerinde taraflar arasında çıkan anlaşmazlık nedeniyle düzenlenen toplantıda konuşan Çelebi, "Türkiye'nin en önemli sorunu yoksulluk ve işsizlik. İJlkede kapkaç olaylan başladı. Bu yüzdeıı gclecekten kaygılıyız. İJIkemizde işsizlik ve yoksulluğun artmasına rağmen yatınm yok, istihdam yok, üretimde artış yok" dedi. Türkıye'de dürüst insanlann yatınm yapmadığını, çünkü kayıt dışının çok fazla olduğunu ifade eden Çelebi, faiz ve rant gelirinin üretimi olumsuz etkilediğini açıkladı. DİJNYA EKONOMlSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(«)tr.net "Neden beni eskisi kadar sevmiyor- sun ?" "Halbuki senin için neler yap- mıştım..." türünden "histerikrizlerine", iktidarı zayıflarken sevgilisinin seçenek- lerinin çogalmaya başladığını gören kıs- kanç âşıklarda sık rastlanır. Kimi zaman bir olayı, başka, ilk anda ilgisiz gibi görünen bir başka olayın mer- ceğiyle okumak aydınlatıcı olabiliyor. örneğin, bu "histeri krizine", Bush'un Brüksel ziyaretinin merceğinden bakar- sak daha iyi bir görüntü elde edebiliriz. Ama bu merceği kullanabilmek için, Brüksel'in saraylarının altın yaldızlı sa- lonlarını terk ederek mali piyasaların di- jital devrelerine kısaca bir girip çıkmak gerekiyor. Dolar ve petrol Daha önce de tartışmıştık, ABD'nin uluslararası konumu açısından doların ve petrolün kritik, hatta askeri gücü ka- dar belirleyici önemi var. Bu yüzden, tüm ABD yönetimleri için doların ulus- lararası rezerv para olarak kalması, pet- rolün ABD ekonomisine uygun birfiyat- tan akmaya devam etmesi "yaşamsal ulusal çıkar" kategorisine girer. Bush'un Avrupa gezisi başlarken ma- li piyasalar, Asya bankalarının rezervle- rinin bileşimini çeşitlendireceklerine iliş- kin bir söylentiyle sarsıldı (Financial Ti- mes 22/02). Spekülatörler söylentiyi, Asya Merkez Bankalarının dolardan uzaklaşma eğiliminin yeni bir gösterge- si olarak yorumladılar. O gün dolar, ekimden bu yana, Dow Jones Indeksi de geçen 18 ayın en büyük düşüşlerini yaşadılar, petrolün varil fiyatı dayeniden 50 doların üzerine çıktı. Bu dalgalanma, doların çok kırılgan bir noktaya geldiği- ni, bir dedikodunun bile piyasaları sal- lamaya yettiğini, ama daha da önemlisi bu denklem içinde Asya merkez bankalarının (dolayısıyla si- yasi otoritenin) karar verici noktaya ulaşmış olduğunu gösterdi. Büyük mer- kez bankalarının dolardan uzaklaşma- ya başlamasıyla ABD Ticaret Bakanlığı eski müsteşarlarından, Yale Üniversite- si profesörlerinden Jaffrey Garten'in kaygılandığı gibi, "Dışarıdan bütçe üze- rine gelen baskılar, ordunun büyüklüğü ve biçimini etkileyebilir, ABD'nin diğer ülkelerden yardım alma kapasitesini azaltır, iç güvenlikten eğitime kadarbir- çok alanda gerekli fonların azalması- na yol açabilir" (Foreign Affaires Şu- bat 2005). Sonuç olarak Asya'nın yükselmesi, Çin'in burada çekim merkezi olmaya başlaması, artık ABD ekonomisinin kaderini belirlemeye başladı. Petrolün yeniden 50 doların üzeri- ne yükselmesiyse özellikle Çin talebi- nin yarattığı basınçla dünya petrol re- zervleri üzerindeki rekabetin keskin- leştiğini gösteriyor. Hong-Kong'daki Civic Exchange adlı stratejik araştır- ma kurumunda, Londra'daki Internati- onal Institute for Strategic Studi- es'de araştırmacı ve New York'taki bir risk yönetimi kurumunda analist olarak çalışan Chietigi Bajpaee'yo göre bu rekabet "yeni birsoğuk savaş için sah- neyi hazırlıyor" (PINR, 24/02) 'Metroseksüel süpergüç Robert Kagan gibi "neo- con" ide- ologlar, Rumsfeld gibi "new macho men"Avrupa'yı askeri gücü (fallusu) kü- çük olduğu için aşağılaya dursunlar, Fo- reign Policy dergieinin temmuz sayısın- da, Brooking Institution'dan Parag 'Çapraz' Okuma Khanna imzasıyla çıkan "TheMetrose- xuel Superpovver" başlıklı bir yorum, "Şık giyimli Avrupa'nın, dış politikanın podyumunda, sarsakyürüyüşlüABD'yi salınarak geçtiğini" yazıyor, diplomasi- de, ABD'nin askeri duruşundan daha etkin bir süper gücün yükselmekte ol- duğunu haber veriyordu. Daha sonra The VVashington Post'un eski Londra büro şefi T.R. Reid'in The United Sta- tes of Europe, bu yıl da 21 Ocak'ta ya- yımlanan, Centre for European Re- form bünyesindeki Centre for Fore- ign Policy'nin direktörü Mark Leno- ard'ın Why Europe Will Run the 21 st Century (Neden 21. Yüzyılı Avrupa Yö- netecek) adlı kitapları, dikkatleri, bir sü- redir gözden kaçan bir gelişmeye çek- ti; "neo- conları", Bush'un Brüksel se- feri sırasında, bu tartışmalara Wall Stre- et Journal'da kaba ve beceriksiz bir bi- çimde cevap vermeye zorladı (örn.: Vic- tor David Hanson, 22/05). Bu çalışmaları burada ayrıntılı bir bi- çimde tanıtma olanağım yok, ama eko- nomik büyüklüğüyle, doların yanı sıra rezerv para olmaya başlayan Euro'yla, yakın çevresinde etkisi altına aldığı, ekonomisine bağlamaya başladığı bölgelerle birlikte, 1 milyardan faz- la nüfusuyla benzersiz bir bölge oluşturan Avrupa Birliği, ABD'nin aske- ri baskıyla rejim değiştirme girişimlerin- den farklı ve çok daha başarılı bir yön- temle etki alanını genişletiyor. ABD ya- kıp yıkıyor, ama yeniden inşa edemiyor, AB'yse kimseyi tehdit etmeden, pazar- larına ve sermayesine erişmek isteyen ülkelerden bir seri siyasi, yasal düzen- lemeler talep ediyor. Ülkeler AB'nin ni- metlerinden faydalanabilmek için bun- ları yerine getirmeye başladıkça AB'nin bu ülkelerdeki etkisi, bu ülke- ler üzerindeki "yapışkan gücü" (W.R Mead, "StickyPovver", Foreign Po- licy, Nisan 2004) artıyor. Reid ve Le- onard, bu dönüştürücü etkiden ABD'nin de kendini kurtaramadığını, tarımdan elektroniğe, bankacılığa kadar, birçok alanda dev ABD şirket- lerinin, AB pazarına girebilmek için AB normlarını benimsemeye başla- dığını, örneklerle sergiliyorlar. Le- onard'a göre Avrupa'nın tek bir siya- si merkezinin olmaması bir sorun değil, aksine bir avantaj. Bir ülke, örneğin ABD, "egemenliklerini bir havuzda" toplamış, bir "network" oluşturmuş AB üyeleriyle tek tek ilişkiye geçse bile bir kez bu "network"e bulaşınca ister iste- mez şekillendirilmeye başlıyor (Le- onard'ın kitabını özetleyen bir yazısını Prospect dergisinin mart sayısında okuyabilirsiniz). 'Offshore balanclng* Yukarıda kısaca sunduğum görün- tü, artık "çok kutuplu" bir dünyanın eşiğinden içeri adım attığımızı, böyle birdünyada, ekonomisi kınlgan bir sü- per gücün, askeri üstünlüğüne daya- narak konumunu korumasının ola- naksızlığını bir kez daha gösteriyor. Peki, bu durumda ABDYıin "strateji- si" ne olabilir. Harvard Üniversitesi, John F. Kennedy School of Go- vernment'da Uluslararası llişkiler Bö- lümü Dekanı Prof. Stephen M. VValt'a göre tek bir seçenek var, o da "offshore balancing" (denizaşırı den- geleme). Bush'un ilk kez, Brüksel'de dile getirdiği "Güçlü bir Avrupa'dan yanayım", "İyi bir kovboy arıyo- rum"... "Bizi kimse ayıramaz" gibi sözlerine bakınca, bu bağlamda, Av- rupa'nın büyük önem kazandığını söyleyebiliriz. "Dengelenecek" olan güç ise Çin. llginç olan şu ki, Çin'de AB'ninkine benzer bir hegemonya stratejisiyle "çekim gücü" olmaya çalışıyor ve ABD'ye karşı, Avrupa, Rusya, hatta Iran ve Latin Amerika gi- bi ülkeler yoluyla "offshore balan- cing" stratejisi izliyor. AB de benzer bir "dengeleme" stratejisine ilgisiz değil. Sanırım, artık, dünyanın bir "güçler- dengesi" iklimine geri dönmeye baş- ladığını söyleyebiliriz. Bu, yukarıda değindiğim "histeri krizini" de açıklar. "Kıskançlığın" kaynağında büyük ve onlara yapışmış {kimi küçük- D. Fa- ith + M. Rubin kanalıyla-) güçlerin bölgedeki "offshore balancing" ma- nevralarıyla ilgili basınçlar olabilir. Bu "konjonktür" Türkiye'nin öneminin, ilgili risklerin ama seçeneklerinin de artmakta olduğunu, manevra alanı- nın genişleyebileceğini düşündürü- yor. Ama, ben bu ortama uyum sağ- lanabileceği konusunda ümitli deği- lim. Malum "siyah ten beyazmaske" sorunu... ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'orİçinde bulunduğumuz haftalar, Doğu Karadeniz'in Birinci Dünya Savaşı sonrasında (1918) Rus işga- linden kurtuluşunun günleridir. Bugün, Of'un kur- tuluş yıldönümüdür. Oftarihçilerinegöre, "Ruslar1916kışındadoğu- dan saldırıya geçince, Of'a kadar, kıyısı boyunca hiçbir dirençle karşılaşmamışlar. Kimse onlara tek kurşun sıkmamış. Of halkı Ruslara karşı koymuş, dereler 28 gün 29 gece kan gibi akmış. Tutunama- yan Of güçleri, savaşarak batıya doğru, Tırebolu yakınındaki Harşit Çayı'na kadar çekilmiş, sonra güç toplayarak karşı saldırıya geçmiş, başta Trab- zon olmak üzere kıyı boyunca her yeri ve 28 Şu- bat'ta Of'u kurtarmış; o kadar ki, Ruslar korkula- nndan, Of'tan gece geçmiş". Sonrası, bayram. Ki- mi kötü niyetliler, asıl bayramı, "Karadenizlilerden kurtulduk" diye Rusların yaptığını öne sürüyorlar- sa da, aldırmayın. • • • Askeri yönetim döneminde, 1980,12 Eylül son- rası, "Anayasanın nasıl çıktığı"n\ bir de Oflu Os- man'ın (1981) anlatımıyla dinleyin: Of'ta akraba çok, ama burada ikisinden söz ede- lim: Saral ile Çakıroğlu. Bu iki akraba arasında kan davası durmuyor, gençler birbirini öldürüyormuş. Yörenin önde gelenleri, soruna çözümü evlilikte gör- müş, Sarallar'ın kızını Çakıroğlular'ın genciyle evlen- dirmişler. Aylar geçmiş, evlilik iyi gitmiyor. Çareyi hocaya topluca başvurmakta bulmuşlar. Hoca: Ge- lini içerideki odaya almış ve durumu sormuş. Kız, "Hocam, çocukluğumda çobanken 'bekâretimi yitirdim' şimdibu durum anlaşılırsa, bâkir olmayan kızı verdiler diye daha çok kan dökülür. Bunu ön- lemek için iyisi mi ben intihar edeyim" demiş. Hoca, "Olurmu?" deyip dışarıda bekleyen top- luluğun karşısma çıkmış: "Ey ahali, bu kızımız çocukken, yağmur altında korkmuş, karnına cinleryerleşmiş. Şimdi, ben oku- yup üfleyeceğim, cinler çıkacak. Yalnız, cinler iki yerden çıkabilir; yukarıdan veaşağıdan. Yukandan çıkarsa kızımız kör olur; aşağıdan çıkarsa bekâre- tini yitirir. Şimdi, demokratik olarak oylamayla ka- rar verin, cinler kızımızın neresinden çıksın?" deyince, damat atılmış: "Ben körkarıyı ne edeyim?" Işte Of versiyonuyla "anayasamız" böyle çıktı. Bu öykünün diğer biçimlerinde cinlerin yukarıdan çık- tığını ve kızımızın kör kaldığını öne süren dinsizler de var. ••• Siyasetin SHP'Iİ günleriydi; Fatih llçe Başkanı Avukat Ismet Taka: "Beni Genel Başkan'la tanıştır" dedi. Ben de de- diğini yaptım. Erdal Inönü'nün yanına yaklaştık, tanışma sonrasında, Ismet Taka, Inönü'ye "Sayın Genel Başkanım sizinle bir değişim ya- pacağız", dedi. Inönü hayretle "Ne değişimi" diye sordu. Ismet de, "Soy adlarımızı değiştireceğiz; siz olacaksunuz Erdal Daga, pen olacağım Ismet Inöni, bakın bu pardi nasıl buyuyi!" Ismet, ışıklar içinde olsun. Of'u sevmek için, Of- luların kurtardığı yörede doğmuş olmak yetiyor, Oflu olmak gerekmiyor. yakup@metu.edu.tr BesimTibuk,MeritCyrstal Cove'nin altın anahtaruu Kıbrıs Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a sundu. Net Holding KKTC'de büyüyor Net Holding Yönetim Kurulu Başkanı Besim Tibuk, KKTC'deki yatırımlarını büyütme karan aldı. Girne'nin Alsancak bölgesinde yer alan Merit Crystal Cove Hotel'e 90 oda, 180 yatak, kapalı yüzme havuzu ve 400 kişilik toplantı salonu ilavesinin temelini atan Tibuk, KKTC'ye yatınmlannın devam edeceğiııi söyledi. Kuzey Kıbns Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Rauf Uenktaş'ın da lıazır bulunduğu törende konuşan Tibuk, önümüzdeki aylarda temelini atmayı planladığı diğer yatınmlann da 1500 kişilik fuar merkezi ile beş yıldızlı AFRODİT Butik Oteli ve çevresinde alışvcriş kompleksi olduğunu da söyledi. Kıbrıs'ın önde gelen inşaat şirketlerinden Sercem Ltd. tarafından inşa edilecek Merit Crystal Cove Hotel'in ek tesislerinin 24 Haziran'da tamamlannması planlanıyor. Sözkonusu ek tesislerin hayata geçirilmesıyle 200 kişilik yeni bir istihdam sahası yaratılmış olacak. Beş yıllık kalkınma planı gecikti ANKARA (ANKA)- 8'inci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminin bu yılla birlikte sona erecek olması nedeniyle, izleyen dönem için uygulamaya konulacak 9'uncu Beş Yıllık Plan için çoktan başlatılması gereken hazırlıkların geciktiği dikkati çekiyor. 2006-2010 dönemini kapsayacak 9'uncu Beş Yıllık Plan için hükümet ve bürokraside göze çarpan herhangi bir hazırlık bulunmuyor. Başbakanlık'ın, 9'uncu plan için DPT'ye şu ana kadar bir çağrı yapmadığı öğrenildi. 1962'den bu yana 43 yılda 8 kalkınma planı uygulamaya konurken bunlann hazırlıklan yaklaşık bir yıl önceden başlatılmıştı. Ankara'da uzun bir süredir 2006-2010 dönemini kapsayacak 9'uncu Beş Yülık Plan çalışmalan izlenmeye çalışılıyor. Ancak, bugüne kadar ıılaşılan bilgilnr 9'uncu pları konusunda bir hazırlığın olmadığı yönünde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle