18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25ŞUBAT 2005 CUMA i CUMHURİYET SAYFA JV.LJ JL J U XI. kultur(«cumhuriyet.com.tr 15 Büyük şarkıcı-piyanist Ray Charles'm yaşamöyküsünü anlatan 'Ray' bugün başlıyor Zenci gırtlağının övüncü... Bugün gösterime giren ve 2 gün sonra belli olacak Oscar'larda, en iyı filmle en iyi erkek oyuncu (Jamic Foxx) ödülleri başta olmak üzcre 6 dalda en güçlü adaylardan bin sayılan "Ray", 2004'te 74 yaşında ölen, Amerikan gösteri düııyasının en ünlü simalarından, bir enstrüman gibi kul- landığı dokıınakh sesi, kendine özgii tonlamaları ve benzersiz tarzıyla söy- lcdiği şarkılanyla nerdeyse yanm yüzyıl boyunca, dünyanın dört bir bu- cağına ulaşmış, Amcrikalı efsanevi şarkıcı, piyanist, besteci Ray Char- les'ın yaşamöyküsünü anlatıyor. El- bette sıradan bir yaşamöyküsü değil, 1930 Albany- Gcorgia doğumlu Ray Charles Robinson'unki. 16 yaşında yollara düşüp küçük gece kulüplerin- de çalışmaya, tunıelere çıkmaya baş- layan, başarmaya azimli, acılarla bes- lenen, tüm engelleri aşan müzik yete- neğiyle adeta tırnaklanyla kazıya ka- zıya doruğa çıkan, güneylı yoksul ve kör bir zenci çocuğunun 20. yüzyıl Amerikan kültürünün ana figürlerin- den birine dönüştüğü, tipik melodra- matik çalkantılar da içeren bu başarı öyküsünü anlatansa, meraklısının "Subay ve Centümen", "Dolores Claiborne", "Şeytanın Avukatı" gi- bi filmleriyle anımsayacağı yönetmen Taylor Hackford. Yıllardır Ray Charles üstüne bir film tasarlayarak dersine iyi çalıştığı anlaşılan Hack- ford, müzık dışında tam bir kadın de- lisi ve eroin bağımhsı olan büyük mü- zisyenin 2.5 saate sığdırdığı dolu do- lu, inişli çıkışlı yaşamını ve başarıh müzık kariyerini dönem dönem ele alıyor. unutulmaz şarkılarıyla... 1948'de çiçeği burnunda, âmâ piya- nist-şantörümüzün, iş önerisi alarak gittiği, sahibesiylc de düşüp kalktığı ama menajer sömürüsü gerekçesiyle, genç arkadaşı Quincy Jones'la bir- likte terk ettiği Seatle'daki gece kulü- bü bölümüyle açılan "Ray"de, yö- netmen Hackford'un kılavuzluğunda, Yönetmen: Taylor Hackford / Senaryo: Ja- mes L. White / Kamera: Pavvel Edelman / Müzik: Craig Armstrong, Ray Charles / Oyuncular: Ja- mie Foxx, Kerry Was- hington, Regina King, Aunjaune Ellis, Sharon VVarren, Clifton Povvell, Bokeem VVoodbine, Harry J. Lennix, Curtis Armstrong, Richard Schiff/ABD2005(UIP) nutulmaz şarkılanyla hayatımıza girmiş Ray Charles'ın yaşamı, titiz ve deneyimli bir yönetmenin elinden çıkma, parlak müzikal bölümlere sahip, uzunca ama etkileyici bir "docudrama" havasında seyreden, usta işi bir biyografik filme dönüşmüş. Üstadı çevreleyen toplumsal değişimlerin de yansıdığı yaratıcıhğının evrimi ve üretiminin anla- mı üstüne, görmezden gelinmeyecek nitelikte, ayrıntısı bol, esaslı, hatta yer yer görkemli diyebileceğimiz bu biyografik film, yönetmen Hackford'un da en iyi eseri sayılabilir. üstadın parlak sahne ışıklannın geri- sinde kalan, karanlık yanlarına odak- lanıyoruz. Çamaşıryıkayıp 2 çocuğu- na hem analık hem babalık eden, di- renç timsali annesinin "Sana sakat ınıınmclcsi yapılmasına îzin verme, daima tnücadelc et ve başını hep dik tut" öğüdü akhndan hiç çıkmayan Ray, kardeşinin çamaşır kazanında boğulmasına seyirci kalmasının vic- dan azabıyla yakalandığı glokom ne- denıyle 7-8 yaşlarındayken kör olu- yor. En büyük desteği (yani annesi Aretha), dinlemekle ve sesler aracı- lığıyla da hayata devam edebilcceği- ni öğrctiyor, onu çeşitli çalgılan tanı- yıp müzik eğitimi alacağı körler oku- luna göııderiyor. Gece kulüplerinde boğaz tokluğuna çalmaktan, turnele- re çıkmaktan kalabalıklann kendin- den geçtiği konser salonlanna yükse- lişinı Ahmet Ertegün'ün (Curtis Armstrong), Harlem'de (1952) At- lantic Plaklan adına Ray'la anlaşma- sı ve peş peşe Ray Charles hit'leri iz- liyor, "I Got A NVoman", "What'd ISay", "UnchainMyHeart" gibi. 1960'ta Atlantic'ten aynlıp daha iyi maddi imkânlar öneren Abc'ye geçe- rek "Georgia On My Mind"ı büyük orkestrayla kaydediyor. 1961 New- port caz festivalinde yine Quincy Jo- nes'la rastlaşıyor. En baba şarkılann- dan "Hit The Road Jack", sevgili siyle tartışnıasının sonucunda oluşu- yor. Otel odalannın koyu yalnızlığına gömüldüğü turnelerden birinde, iki keş müzisyen arkadaşında gördüğü eroini keşfediyor. Evlenip çoluk çocıı- ğa karışmasına, karısını da (Kerry NVashington) sevmesine karşın karşı cinsten hiç uzak duramıyor. 1961 'de ırkçılığa karşı gösteri yapanlara des- tek verdiği ıçin doğduğu eyalet olan Georgia'da yasaklanıyor şarkıları. Caz, blues, gospel, soul derken co- untry'ye ("I can't stop lovingyou") öncelik veriyor yeni plak şırkctiyle. Polisçe eroinden tutuklanıyor rezale- tin son perdesinde. Özel ve meslek yaşamı altüst olunca "sırtındaki maymundan" kurtulmak amacıyla kliniğe yatıyor ve 'beyaz'dan bütü- nüyle temizleniyor. Hackford, ondan özür dileyen Georgia valisinin ağzın- dan itibarının iadc edildiği 1979'dakı bir törenle finali bağlıyor. Üstadı çev- releyen toplumsal değişimlerin de yansıdığı yaratıcıhğının evrimi ve üretiminin anlanıı üstüne, görmezden gelinmeyecek nitelikte, aynntısı bol, esaslı, hatta yer yer görkemli diyebi- leceğimiz bu biyografik film, yönet- men Hackford'un da en iyi eseri sayı- labilir. Özetle, çocukluk ve gençlik yılları- mızda belleğimize çentikler atan, unutulmaz şarkılanyla hayatımıza girmiş Ray Charles'ın yaşamı, titız ve deneyimli bir yönetmenin elinden çıkma, parlak müzikal bölümlere sa- hıp, uzunca ama etkileyici bir "do- cudrama" havasında seyreden, usta işi bir biyografik fılme dönüşmüş. Kronolojjik anlatım Geriye dönüşlerle aktarılan geçmı- şin acılanyla kötü anıları, hayallen ve karabasanlarının, kronolojik anlatı- mın aralanna tıkıştırıldığı, dramatik yapısı sağlam, karakterleri güçlü, oyunculuğu, mizansenleri, müziği, görsel ve teknik düzeyı bırinci sınıf "Ray", yönetmenin belgesele yakın duran gerçekçi tarzı, aynntı zenginli- ği, marazi duygusallığı ve melodram klişelerini yerli yerinde kullanmasıy- la, son dönemde Hollywood'un sıkça ürettiği, rutin biyografik filmler ara- sında bır-iki adım öne çıkıyor. Efsa- nevi şarkıcının vaktiyle tümü "hit" olmuş parçalanyla da aynca kulakla- nn pasını silen, görmeye değer bu fil- min bir başka cezbedicı yanı da baş- rolü üstlenerek gülüşünden yürüyü- şünc, piyano çalışından konuşmasına kadar adeta Ray Charles'ın tıpkıbasım kopyası gibi karşımıza gelen Jamıe Foxx'un oyunu kuşkusuz. Ünlü sesin hiç hayranı olmayanlara bile çekici gelecek bu film, üstadı pek de tanıma- yaıı yeni kuşaklara da ilginç gelebilir. Orfeon üyeleri barış için Israil 'de Yeni Baslayanlar.Yeni Başlayanlar...Yent Başlayanlar...Yeni Başlayanlar... Kiilliir Servisi - Şef Elnara Kerimova ve Orfeon Oda Korosu'ndan dört bayan koro üyesi 20-27 Şubat tarihleri arasında lsrail'in çeşitli şehirlerinde düzenlenen "Kadınlar Barış için Şarkı Söylüyor" adlı etkinliğe davet edildi. "Çocukları ve Gençliği Gcliştirme ve Güçlendirme Derneği, TOPAZ", "Israil Vokal Müzik Merkezi" ve "Israil Moran Korosu" tarafından düzenlenen etkinliklere Orfeon Oda Korosu'nun üyelerinin yanı sıra Fransa, Slovenya ve Israil 'den özel olarak seçilen topluluklar da katılıyor. 23 Şubat günü sabah îsrail Parlamentosu'nda komisyonlara seslenen yaptıkları konuşmalarında dünya kadınlarının güçlenerek sürekli dünya barışının sağlanmasuıdaki krıtik rolünü vurgulayan Orfeon üyeleri, aynı günün akşamı Kudüs'te bir konser verdiler. 27 Şubat tarihinde Türkiye'ye dönecek olan topluluk, etkınlikler kapsamında diğer topluluklara Türk koro repertuvarını tanıtıp repertuvardan örnekler üzerindc birlikte çalışmalar yapıyor ve oluşturulan ortak repertuvar konserkrde birlikte seslendiriliyor. Aynca, Orfeon'un dünya ezgilerini seslendirdiği "10" adındaki ikinci albümü, önümüzdeki günlerde DMC yapımcılığmda koro müziği sevenlerle buluşacak. Albümde ülkelere özgü tarz ve ritimlerle folklorik renkliliğin farklı söyleme tcknikleri ve etnik çalgılarla zenginleştirildiği parçalar yer alıyor. MİLYONLUK BEBEK / Mllllon Dollar Babv 77. Oscar Ödülleri'nde En tyi Yönetmen dalında aday olan Clint Eastwood, fılmde hem ka- mera arkasında, hem de kamera önünde karşımıza çıkıyor. Filmde Eastwood'un yanı sıra Hilary Swank, Morgan Freeman baş- rollen paylaşıyor. Frankie Dunn (Clint Eastvvood) ringlerde yaşadığı yıllar boyunca müthiş dövüşçüler yetiştirmiştir. Onu kızından soğutan ve uzak tutan acı deneyimi yüzünden uzun zamandır hiç kimse ile yakın olmamaya çalışnıaktadır. Tek arkadaşı Scrap (Morgan Freeman), onun spor salonuna göz kulak olmaktadır. Bir gün Maggie Fitzgerald (Hilary Swank) spor sa- lonuna gelir. Maggie ne istediğini çok iyi bilen ve onu elde etmek için ne gerekiyorsa yapmaya hazır biridir. Maggie'nın yaşı spora başlamak için çok büyüktür ve Frankie kızlan asla çalıştırmamıştır. Hayatının tek ama- cından asla vazgeçmeye niyetli olmayan Maggie her gün spor salonuna gelip çalışmaya devam eder... Sonunda Frankie isteme- den de olsa onu çahştırmayı kabul eder. CÜMÜS ŞEHİR/ SilverCltv John Sayles'ın hem se- naryosunu yazdığı hem de yönettiği (iünıiişŞehir'de başrolleri Chris Cooper, Richard Dreyfuss, Cajar- do Lindsey paylaşıyor. Amerikan siyaseti ve çevresin- deki kokuşmuşluk üzerine bir taşlama olan filmde Dic- kie Pilager (Chris Cooper), konuşma özürlü ve vasıf- sız olmasına rağmen meşhur bir politikacı olan babası saycsinde Colorado'da senatör adayıdır. Sözde çevreciliğini anlatan bir reklam filmi çekerken oltasına takılan bir ceset işleri karıştınr. Adı cinayetle anılan Pılager'ın kurnaz menajeri Chuck Raven, bir ga- zeteciye para yedirerekpatronunu aklamaya çahşır. Bu arada özel dedektıf Danny O'Brien cesetle ailenin si- yasi düşmanlan arasındakı bağı araştınr. Brien'ın bul- duğu sonuçlar giderek karnıaşık bir ağa dönüşür. İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK Çayırlar da ağlar BÜLENT DÎKMENER HABER ÖDÜLÜ YARIŞMASI üazeteci Bülent Dikmener'in anısını yaşatmak ve Türk gazeteciliğine olan katkılannı nıanevi yönden sürdîirmeyi sağlamak amacıyla, adına 1980 yılında kunulan "Haber Ödiilü" 2004-2005 döneminde de sürdürülmekte- dir. Ödül koşulları şöylcdır: 1. Ödüle her Türk gazcteci aday olabilir. 2. Adaylık, gazetecinin kendi ya da Ödül Komitesi üyelerinin önerisi ile gerçckleşir. 3. Ödüle aday gösterilecek haberlerin 1 Nisan 2004 ile 31 Mart 2005 tarihleri arasında günlük gaze- teler ya da sürelı yayınlardan birinde yayımlanmış olması gcreklıdir. 4. Ödülc aday olabilmek için nitelikleri 3. maddede belirtılcn haberlerin yayımlandığı gazete ya da sürelı yayınlaıın bir sayısının 12 Nisan 2005 günü akşamına kadar Bülent Dikmener Haber Ödiilü PK: 246/İstanbul adresine taahhütlü olarak ulaşlırılması /omnludıır. 5. Ödüller: a)Haberödütü, b) Jüri Özel Ödülü, olarak bclirlenmiştır. Kazananlara, ödiilü simgeleyen birer plaket ile özel armağanlar verilecektir. Ödül Koıuîtesi: Müfil Alaçalı, Yalçın Bayer, Fıkret Dağlıoğlıı, Orhan Erinç, Yalçın Eryalçın, Do- ğan Katırcıoğlu, Ergin Knnuksever, Turgay Olcayto, Dcniz Sum, Yılnıaz Tunçkol, Ulvi Yanardağ. Ara- mızdan ayrılanlar: Orhan Apaydın (1926-1986). Etem Ütiik (1925-1989), Ayhan Başoglu (1928- 1993), Kayhan Edip Sakarya (1948-1994), SoncrGirgin (1937-1995), ÇetinÖzbayrak (1959-1995), Erhan Akyıldız (1947-19%), Oktay Kurtböke (1956-1999), Engin Bilgincr (1945-2001). 'Ağlayan Çayır', Theo Angelopoulos'un yönettiği film, bir üçlemenin ilki. Film, göçmcnliği anlatıyor. Her yerde aynıdır göçmenlik. Ellerde bir ıki bavul, yol- lara düşülmüştür. Cocuklar erkeklerle kadınlann arası- na alınmıştır. Güvensizliğe karşı elden gelen önlem alınmaktadır. Kaygılı gözler çevreye güvensizlikle bak- makta, nereye nasıl gıdıleceği, vanlan yerde başlanna neler geleceği akıllarda sessızce dolaşmaktadır. Göç- menlik her yerde aynıdır. Balkanlar'da, Kafkasya'da, Ortadoğu'da, Asya'da, Afrika'da, dünyanın her yerinde göçmenlik zor iştir. Aşk, kıskançlık. tutku... Eleni, Odessa göçmcnidir. Annesi babası öldürül- müş, Rusya'nın kanşık günlerinde bir Yunanlı aile ta- rafından evlat edinılmıştır. Anavatana gelirler, orada kendilerine toprak verilir, bir göçmen köyü kurarlar. Filmde görüncn çok güzel görüntülerle verilen köy, in- sanlann, hayvanlann, arabaların bir arada yaşadığı sı- cak bir yuva olur. Ama cocuklar büyürler. Eleni, evin oğlu Aleksi ve Ni- ko arkadaş olurlar. Eleni güzcl bir genç kız olmuştur Yaşlı Spiro, Eleni ile evleıımck istemektediı. Düğün ha- zırlıkları yapılır. Ancak beklenmedik bir şcy olur. Ele- ni düğün gecesi teliyle duvağıyla kaçmıştır. Eleni ve genç sevgilisi artık kaçak olarak yaşayacaklardır. Cün- kü Spiro peşlerindedir. Aşk, kıskançlık, tutku, kaçak yaşamlar fılmin öncm- li temalarını oluşturmaktadır. Spiro acı çekmektedır, a- ma âşıkların da yapacak bir şeyleri yoktur. Bir müzik grubu, kemancı, saksofoncu, dümbelekçi, gitarcı bir aradadır. Onlar da çalışacak yer aramaktadıı. Grubun şefi olan kemancı, genç âşıklara sahip çıkar, genç âşık da akordeon çalmaktadır. Böylece yaşam yeni bir yola girmiştir. Blr göç olayı Döndükleri köylerinde kimse onlarla konuşmaz, aforo/. edilmişlerdır. Iki oğulları vardır. Bir gece köyü sel basar. Yeniden kayıklarla yaşanan bir göç olayını izleriz. Yunanistan, tkinci Dünya Savaşı'na girmiş, Mussolini ordularıyla çarpışmaya başlamıştır. Ar- tık savaşın acılarını yaşayacaklardır. iç savaş ayn bir felaket olacaktır. îki kardeş birbirine düşman tarallarda yer alacaktır. Angelopoulos şıır tadında bir film yapmış. Ele- ni'nin kaderi 'lVuvalı Helen'c benzer bir kader- dir. Göçler, savaşlar, güçlükler içinde yaşanan aşk, insan ilişkileri filminçokönemlı temalan. Gerçek- ten de görülmesi ve üzerinde düşünülmesi gere- ken bir yapım. KEDİ GOZU VECDt SAYAR 'Buluşmalar Musa Kart'ın kedili karikatürü olmasa, haf- tanın gündemini sinema oluşturacaktı. Bir yan- da yaklaşan Oscar töreni ve art arda vizyona giren Oscar adayları, öte yanda Ortadoğu si- nemalarına ayırdığı bölüm nedeniyle bu yıl da- ha da önem kazanan Istanbul Bağımsız Filmler Festivali... En iyisi, bu hafta başlayacak iki fes- tivali duyurduktan sonra, filmlerden söz etme- yi haftaya bırakmak. Çünkü, daha izlenecek çok film var... Haftanın iki film festivalinden biri Ankara'da, diğeri Istanbul'da. Ortak yanları, ikisinin de iğ- ne ile kuyu kazmaya çalışan iki sivil toplum ku- ruluşunun ürünü olması. Mahmut Tali Öııgö- ren'in kurduğu Dünya Kitle lletişim Araştırma Vakfı'nın düzenlediği "Ankara Uluslararası Film Festivali", son yıllarda gençlerin çabaları ve Çankaya Belediyesi'nin desteği ile ayakta ka- labiliyor. Enis Rıza'nın başkanlığında, Belgesel Sinemacılar Birliği'nin gerçekleştirdiği "1001 Belgesel Festivali" de, ekonomik güçlüklerle boğuşuyor öteki ciddi festivaller gibi... Umalım ki, yeni Kültür ve Turizm Bakanımız Atilla Koç'un yaklaşımı eski bakanın yaklaşımından farklı olur ve dünya kültürlerini izleyicimizle bu- luşturan uluslararası sanat festivalleri hak ettik- leri kamu desteğine kavuşurlar. ••• Son günlerde sinema sektörümüzde gözle görülür bir canlanma var. Sinemamız, gerek ni- celik, gerekse nitelik olarak gelişiyor, çeşitleni- yor. Tiyatro alanı ise, görece daha sıkıntılı gün- ler yaşıyor. Bakanlık desteği sembolik olmak- tan öteyegeçemiyor. Üstelikde, destek meka- nizmasının ne denli adil işlediği de bilinemiyor. Çünkü, mekanizma şeffaf ve özerk değil. Ama, tüm olumsuz koşullara rağmen, tiyatro dünyamızda güzel işler yapılıyor. Devlet ve Şe- hir Tiyatroları, tiyatroyu büyük seyirci kitleleri- ne ulaştırma misyonunu yerine getirirken özel tiyatrolar da farklı türlerde başarılı yapımlara imza atıyor. Bir yanda, sayılan günden güne ar- tan gençlik tiyatroları, öte yanda özenli, göste- rişli müzikaller ve çizgilerinden ödün vermek- sizin üretimlerini sürdüren yılların tiyatro usta- ları, Genco Erkal, Ferhan Şensoy, Ali Poyra- zoğlu, Hadi Çaman, Çolpan llhan ve diğerle- ri... Sözün burasında, birkaç oyunu okurlarıma tavsiye etmek isterim. İlki, Dostlar Tiyatro- su'nun oynadığı "Buluşma". Einstein'la Ma- rilyn Monroe'yu bir otel odasında buluşturan oyun, çağımız insanının yalnızlığını vurguluyor. Genco'nun son yıllardaki en başarılı oyunu bu. Karşısında, genç bir oyuncu, Dolunay Soysert de inandırıcı bir kompozisyon çiziyor. Tiyatro- muzun, oyunculuk açısından ne denli zengin ol- duğunu zaman zaman vurgulamaya çalışıyo- rum bu köşede. Işte iki örnek daha, Istanbul'da Profilo Alışveriş Merkezi'nin küçük salonunda her salı gösterilerini sürdüren çiçeği burnunda bir tiyatro, 'Tiyatro Odas/'nda Can Doğan'ın sahnelediği "Çin Kahvesi"ri\n oyuncuları, Can Başak ve Aziz Sarvan. Ve, Bakırköy Belediye Tiyatrosu'nda Ali Taygun'un tüm birikimini yan- sıttığı "Sezuan'ın İyi lnsanı"n\n tüm kadrosu (hepsinin adlarını sıralamaya yerim yetmez). özel tiyatrolar maddi sorunlarla boğuşurken kamu tiyatrolarının yapısal sorunları öne çıkıyor. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mum- cu'nun (Kamu tiyatrolarında çalışanlara ve on- ların sivil örgütlerine danışmadan) hazırlattığı Kamu Sanat Kurumları Yasa Tasarısı da ne ya- zık ki özerklik ilkesini içermiyordu. Zaten sayın Mumcu'nun en belirgin özelliği, sermaye kesi- mine yakın, sivil toplum örgütlerine uzak dur- ması değil miydi? Dilerseniz biraz daha duralım bu konu üze- rinde. Sayın Mumcu, bakanlığı süresince, sa- natçıların oluşturduğu sivil toplum örgütlerine ve tüm sanat alanlarının ortak platformu niteli- ğindeki "özerk Sanat Konseyi"r\e hiç ilgi gös- termediği gibi, yaptığı tüm düzenlemelerde ka- zanılmış hakları bile geri aldı. Sinema alanında özerk kurumlaşmayı tek kalemde reddederken sinema ve tiyatroya destek kurullarının meslek örgütlerince seçilerek gelen üyelerini bile kal- dırarak, tüm kurul üyelerini bizzat atama yön- temini seçti. Sayın Mumcu'nun, şimdi Başba- kan'ı "tek adam" olmakla suçlamasını, "de- mokrasi kültürü"nden söz açmasını nasıl açık- larsınız? [email protected] BUGÜN • AKM'de 19.30da Jurjen Hempel'in yönetimindeki tstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'nın vereceği konserin solistleri Ufuk- Bahar Dördüncü Piyano İkilisi ve François Volpe-Sebastien Cordier (vurmah sazlar). (0212 25156 00) • İKÜ KEV SALONU'nda 20.30'da Elşad Bagirov'uıı yönetimindeki Bakırköy Belediyesi Oda Orkestrası'mn konserinin solisti Melıınel Okoıışar (piyano). (0 212 661 94 51/1064) U YAPIKREDİ KÜLTÜR MERKEZİ SERMET ÇtFTER SALONU'nda 18.30'da 'Ali Akay'la Gündem' konulu söyleşi. (0212 252 47 00) U BlLFEN İLKÖĞRETtM OKULUII. KADEME BtNASI'nda 11 OO'de Fazü Hüsnü Dağlarca çocuklarla söyleşiyor. (0 216 444 44 22/285) M BİLGİ ÜNİVERSİTESİDOLAPDERE KAMPUSU'nda 15.00'te 'Seks ve Lucia', 17.30'da 'Cenk Özakıncı Filmleri' *1. Kısa Film Öykiisü Va/niii Yarışması Filmleri', 20.00'de 'Bisikletçi' filminin gösterimi. (444 0 42H) !F İSTANBUL FÎLM FESTİVALİ • AFM l'de 12.30'da 'Kod 46', 15.00'te 'Bir Porno Yıldızının Güncesi', 19.00'da 'Susuzluk', 21.30'da 'Eğitmenler', 24.00'te 'Yüreğimdeki Delik'. • AFM 2de 13.00'te 'Işgal Altında: Bir Seçki', 15 30'da 'Peçenin Arkasmdan Afganistan', 19.30'da 'Kr/ların Oyunu', 22.00'de 'Kahrolası', 00.30'da 'Marebito'. (0 216 45415 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle