Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ŞUBAT 2005 CUMARTESİ
+
CUMHURİYET SAYFA
17
Öviinülecek
uygulama
AKP grubunda Başbakan veki-
li olarak konuşan Abdullah Gül,
"Yeni uygulama sayesinde işçiler
ve işçi emeklileri, tıpkı devlet me-
murları gibi tüm eczanelerden
ilaçlarını kolaylıkla alabilmekte-
dirler" diye övünürken Ankara Ec-
zacılar Odası farklı bir açıklama ya-
pıyordu:
"Firmalann ve depoların sistem
ve altyapılarının yetersiz olduğu-
nu, eczacılanmızın ise referans
kaynağımız olan bütçe uygulama
talimatı ve ilaç iskonto listesine
bile ulaşamadığı birzamanda SSK
reçetelerinin serbest eczanelere
açılması ve 14 Aralık 2004 tari-
hinde imzalanan protokolün yürür-
lüğe girmesinln kaos yaratacağı-
nı, verilen ilaç hizmetlerinin dur-
ma noktasına geleceğini herplat-
formda defalarca belirtmemize ve
uygulamanın 1 Mart 2005 tarihi-
ne ertelenmesi talebimize rağmen
maalesef uygulama başlamıştır.
İlaç firmalarının anılan protoko-
le göre tarafolmalanna rağmen sis-
tem uyumsuzluğu ve pek de iyi ni-
yetli olduğunu düşünmediğimiz
uygulamaları sonucu hastalarımız
ilaca zor ulaşmakta ve hatta bazı
ilaçlara ulaşamamaktadır."
Ankara Eczacı Odası Başkanı Hil-
mi Şener ile görüştük. Sorunun
tüm Anadolu için geçerli olduğunu,
İlaç bulamayan hastaların eczacı-
lara ve eczacı odalarına yüklenme-
si yüzünden çok sıkıntı çektiklerini
büyük bir üzüntüyle anlattı.
Oyle gözüküyor ki, AKP iktida-
rı önemli bir "reform"u daha hal-
letmiş bulunuyor! Ne kadarövün-
se az...
IŞIK KANSU
Bakanlar Kurulu Şeker Kuru-
mu'nu kapatmıştı. Hem de DışTi-
caret Müsteşaıiığı, Tarım Bakan-
lığı, AB Genel Sekreterliği, Şeker
Fabrikaları Genel Müdürlüğü, DPT ve Ha-
zine Müsteşarlığı'nın yazılaryazıp "Görev
süresi uzatılmalı" diye uyarmalarına kar-
şın...
ıktidar sözcüleri, pişmanlık demeçleri ve-
rip "Yanlışlıkla kapattık" diyorlar şimdi.
"Gerçekten yanlışlıkla mı kapatıldı" so-
rusu yeni soruları doğuruyor: Örneğin,
Şeker Kurumu'nun kapatılması kararı ki-
mi baltalıyor, kimi koruyorgibi...
Uzman kurumlarca hazırlanan bir rapor-
da okuduk. Şu kanıya varılmış:
"ŞekerKurumu'nun pancarşekeri fab-
rikaları denetimlehnde, bu şirketlerin tüm
üretim ve satış kayıtlarını düzenli olarak
tuttuğu gözlenmiştir. Ancak, nişasta baz-
lı şekersektörünün bazı firmalarında, ku-
rum tarafından yapılan denetimlerde ka-
yıt dışı faaliyetler tespit edilerek gerekli
cezai müeyyideler uygulanmıştır. Şeker
Kurumu'nun varlığında dahi gayri kanu-
ni uygulamalara girmekten imtina etme-
yen bu grup, kurumun ortadan kalkma-
sı ile kotalarının üzerinde satış Imkânı bu-
larak pazar paylannı arttırabilecekleri gi-
Şeker kurumu yanlışlığı
YÛRUZ, m 1/ARî.O
İR M Ş
MJŞUMA
ORTASVA
bi, sektöre kota temin etmeden kota ha-
rici pazar payı temin edeceklerdir. Kurul
izni olmadan, kota almadan gayri kanu-
ni olarak kurulan ve halen kurum dene-
tim birimlerinin takibinde olan nişasta
bazlı şeker fabrikalarının, kurumun dağı-
tılması ile denetim takibatı sonuçsuz ka-
lacak ve bu grup biranlamda korunmuş
olacaktır."
Konuyu yakından izleyenler,
Şeker Kurumu'nun kapatılma
kararının "şekerli mamuller ve
nişasta bazlı şeker üreticilerinin telkinle-
riyle" çıkarıldığından eminler. Diyorlar ki:
"Bu karar, birkaç yıl için bu grupların
çıkarına görünüyorsa da, daha önemlisi
ülkenin uzun vadeli ve kalıcı olarak bü-
yük ölçüde zarar görecek olmasıdır. Ya-
kın gelecekte, 64 ilde yapılan pancareki-
minden geçimini sağlayan 7 milyon in-
sanımız doğrudan etkilenecek ve ülkemiz-
de sosyal problemlerin de büyümesine
neden olacaktır."
CHP Istanbul Milletvekili Kemal Kılıç-
daroğlu da, Şeker Kurumu'nu kapatma
kararının bir "yanlışlık" sonucu alındığı
yönündeki savları gülünç bulanlardan:
"Yanlışlık yok, bilinçli bir karar var. Çe-
şitli kamu kuruluşlannın uyarılanna karşın
kapatma kararı verilmiş. Bütün amaç, bi-
linçli olarak nişasta bazlı şekerüreten ke-
sime bir süre verme ve onlara belli bir or-
tam hazırlama gibi gözüküyor."
Şeker Kurumu'nun kapatılması, izi mut-
laka sürülmesi gereken kararlardan. Çün-
kü, ardında kafa kurcalayan soru işareti
çok fazla...
Kültür Bakanı Erkan Mum-
cu'nun AKP'den istifası "plan-
lı, programlı, tabanı olan" bir
hareket mi?
Kimilerine bakılırsa; AKP mis-
yonunu tamamladı, seçime
yaklaştıkça AKP'yi destekle-
yen çıkar çevreleri merkez sağ-
da yeni arayış içine girdiler,
Mumcu'nun istifası da bu ha-
Mumcu'nun istifası
reketlenmenin birgöstergesi...
Olaya daha nesnel ye soğuk-
kanlı bakabilenler ise Mum-
cu'nun istifasının derln bir ar-
ka planı olmadığını düşünü-
yorlar: Çabuk karar veren, dün-
yayı hep kendl eksenindedön-
dürmeyi seven, bireysel çıkış-
ları nedeniyle ekip çalışması-
na uyum sağlayamayan, man-
tığından çok duygularıyla ha-
reket eden alışılmış bir Erkan
Mumcu esintisiyle karşı karşı-
yayız... Erkan Mumcu şimdilik,
AKP'nin içindeki "milliyetçi
kadro" ile blrliktegibi gözükü-
yor. Ama onlarla da "AB, Kıb-
ns"gibi konulardaaynı düşün-
mediği kesin.
Sonuç: Erkan Mumcu'nun
istifasını, AKP'yi sarsan, ardın-
dan da merkez sağı toparla-
yan ciddi bir girişimin işareti
olarak algılamak yanlış.
Afganîstan ve Afyon
TÜRKKAYAATAÖV
ABD'nin Afganistan'ı 2001 'de
işgalinden bu yana, uyuşturu-
cunun yayılması arttı, Taliban yö-
netimi üretimi yüzde 90'dan
fazla durdurmuştu. Şimdi, yal-
nız ekonomik yönden açmaz-
da olan köylü ve gelirlerinin
önemli bölümünü bundan sağ-
layan savaş lordları değil, kimi
yabancılarda, görevleri dışgö-
rünümleriyle ne olursa olsun,
aslında toprak alıp ya da kira-
layıp afyon ektiriyor ve bundan
büyük kazançlar sağlıyorlar.
Taliban yönetimi dışındaki
geçmiş yıllarda da, birileri Afgan
afyonundan yılda milyarlarca
dolarceplerine indirirler, bu ge-
lirin rakamı değişik olurdu. Ame-
rikan işgaliyle şu sıralarda yıl-
da 30 milyardoların üstünetır-
mandı. Ancak, bu toplamın çok
büyük bölümü sınırların dışın-
daki aracıların ellerinde kalıyor.
Pek azı Afganh'ya yarıyor. Af-
gan sınırları içinde de aslan pa-
yını alanlar sayıları bir elin par-
maklarını aşmayan savaş lord-
landır. Amerika, saldınsını, birtek
savaş uçağı olmayan bu ülke-
de en gelişmiş uçakların hava-
dan bombardımanıyla yürüt-
müş, yerde de Afgan'ı Afgan-
lı'yı öldürmüştü.
Işte, bu çatışmada Ameri-
ka'nın yanında yer almış olan-
lar, önceden olduğu gibi, şim-
di de afyon üretiminden ülke
sınırları içinde kalan ufak yüz-
denin en büyük payına el ko-
yuyorlar. Asıl üretici olan köy-
lünün kendi bualandada tarım
işçisi gibi çalışıyor.
Afganistan dünya afyon üre-
timinin yüzde 87'sini sağlıyor.
Üretimin kendi 2004 yılında yüz-
de 64 arttı. Çoğu eroin ve mor-
fine çevriliyor. Bunun ticaretin-
den Afganistan'da kalan para
genelde yılda yalnız 500.000
doların biraz üstündeydi ve 3
milyar dolara hiç ulaşmadı. An-
cak, bu son rakam bile ülkenin
yasal gelirinin yüzde 60'ını oluş-
turuyor. 20-25 milyon nüfuslu
Afganistan'da 2-3 milyon kişi af-
yon ekiminde çalışıyor. Ekiciler
dışında toplayanlar, eroin ve
morfine çevirenler, aracılara sa-
tış yapanlar, malı ülke dışına çı-
karanlar, para toplayan ve da-
ğıtanlar, kara parayı aklayanlar
ve benzeri işlerdeçalışanlarvar.
Yasadışı afyon ve benzeri uyuş-
turucunun satışından ilk elden
üretici olan köylü kendi payına
düşenden ancak tüm aile için
günlük ekmeğini alabilir. Mil-
yarlarca dolara varan gelirin en
büyük payı, malı Avrupa ve
Amerika tutkunlarına ulaştıran
dışardaki aracılar ve pazarlama-
cılarda kalır.
Bu ticarete katılan tek tek
Amerikalı ve Ingiliz bir yana,
Britanya Kâbil'de uyuşturucu-
ya karşı bir başkanlık kurdu.
Amerikalılar da bunu destekle-
meye hazırlanıyor. Ürün son
aşamada kendi yurttaşlarını ge-
lip bulduktan başka, asıl kâr
mafyanın bir avuç aracısının
cebine iniyor, Afgan toprağın-
dan ucuza çıkan mal uğradığı
her satış noktasında pahala-
narak. Ancak, durdurmak ko-
lay değil. Toprağının yalnızca
yüzde 7'si buğday gibi zararsız
ürünün ekimine elverişli olan
bu ülkede başka seçeneğin iş-
lerliğini göstermek, hatırı sayı-
lıryatırım yapmak gerek. Bu ol-
maz ve afyon ekimi sadece dur-
durulursa, sonu karmaşa, gide-
rek iç savaştır. Sıradan Afgan-
lı ABD'ye Filistin ve Irak sorun-
larında kızıp durmaktadır; bu-
na bir de afyon gelirinin kesil-
mesi eklenirse halk lordları da
köylü de ayaklanabilir. Dışandan
hiçbiryardım Afganlı'nın cebi-
ne afyon kadar para koymu-
yor. Kimine göre Taliban'ın hız-
la çöküşünün bir nedeni, afyon
ekimine karşı çıkmasıdır. Afga-
nistan'da üç önemli üretim mer-
kezinden biri olan Nangar-
har'daki polis müdürü (ve öte-
ki güvenlik görevlileri gibi deh-
şetli ABD yanlısı) Hazret Ali de
boğazına kadar uyuşturucu ti-
careti içindedir. Ayaklanmayao
da katılır.
Batı tekelci sermayesi Afga-
nistan boru hatları yoluyla Ha-
zar Denizi ve çevresinin petro-
lü ile doğalgazını sağlama ta-
sarısını kotarmıştır ama, yerli
halk "Afyon dışında çareyok!"
diyor. Zaten, son altı yıl kurak
gitmiştir. Afyon; buğday, pa-
muk ve sebzeden farklı olarak,
kuraklığa dayanır. Afganistan'da
afyon ekimi herhangi başka bir
şeyin ekimi gibidir. Köylünün
afyon ekiminde de derdi hava
koşulları, sulama, zararlı bö-
cek, tarım hastalıkları ve ürün
bedelidir.
Üretici, önceden olduğu gi-
bi bugün de borç içindedir.
Uyuşturucu satışına aracılık
eden mafya görevlisi köylüyü bu
borçla denetler. Ekim için para
veren de, borcu afyon karşılığı
silen de bu aracıdır. Aynca, üre-
ticiyi bağlamak için çocukları-
nı, özellikle kızlarını kaçırıp elin-
detutar, kullanırve kiralar. Uyuş-
turucu laboratuvarlarının tümü
önceden Pakistan'daydı.
ABD'nin buraya da "demokra-
si" getirmiş olmasından bu ya-
na, afyon toprağında da açıldı-
lar. Bu açmazın da çözümü gö-
rünmüyor.
Sistem
Enerjide operasyonun
önü var, arkası var. Önü
belli: AKP milletvekilleri,
AKP milletvekillerine
yakın işadamları, AKP'nin
atadığı bürokratlar
cümbür cemaat işin
içindeler. Yüce Divan'da
yargılanan eski Enerji
Bakanı Cumhur
Ersümer dönemindekine
benzer bir operasyon
süreci yaşıyoruz. En
doğrusunu, AKP'den
ayrılmadan önce konuyu
değerlendiren Erkan
Mumcu söyledi galiba:
"Sistem yaratıyor bu
sorunu."
Sayıştay geçen yılki
raporunda da dile
getirmişti bu "sistem"\. O
rapora göre devlete
elektrik satan şirketlerin 4
yıllık işletme
dönemlerinde uğranılan
kamu zararı 2.3 milyar
dolara ulaşmıştı. Yine
aynı rapora göre
şirketlere talebin çok
üzerinde enerji üretecek
santrallar kurdurulmuştu,
devlete çok yüksek satış
tarifeleri üzerinden
elektrik satılıyordu...
Rastlantı işte... Ikinci
enerji operasyonunun
başlaması ile Enerji
Bakanlığı'nın, Sayıştay
raporunda eleştirilen
"yüksek satış
tarifeleri"n\n indirilmesi
için ilgili şirketlerle
pazarlığa oturması hemen
hemen aynı günlere denk
gelmişti!
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicakuiturk.net
ÇtZGlLtK KÂMtL MASARACI kamilmasaraciu imynet.com
FIARBl SEMÎH POROY semihporoyuıyahoo. com
\JNASAL fARti VAMiŞj
HAYAT EPtK TİYATROSU MUSTAFA BİLGÎN hayatepikfrmynet.com
TC
KÖRFEZ İCRA MÜDLIRLÜĞÜ'NDEN
SATIŞ İLANIİLANEN TEBLİĞİ
Sayı: 2001/259 Esas
Alacaklı Tlırcas Petrol AŞ. borçlu 1) Busc Akaryakıt Inşaat Tu-
rızm Pazarlama San. Tic. Ltd. Şti. 2) Fahrettin Kııtlu Güney Mah.
Fatih Cad. No: 20 Körfez. Borç miktarı: 29.500.-YTL. borçtan do-
layı Yarımca mevkii 30 L lb. pafta 705 ada 17 parselde kayıtlı
370.00 m2 arsa 25.000.-YTL. muhammen bedelle müdürlüğümüz-
ce 01.03.2005 tarihinde 1, giin %60 11.03.2005 tarihinde 2. aün
yüzde 40 aynca satış masrafları olmak iizere satışa çıkarılmıştır. lla-
nen tebliğ olunur. 07.02.2005 Basın: 6682
ENERJI BAMNLlSlNDAKI
YOLSUZLUKTAN SONRA
"OOKUNULMAZUKLARIN
ARKASJNA SAKLANAN
MILLETVEKtLİ
SAYISI
79
J OLMUŞ..
"79 yiLLIK
AAAHMUT ESAT ŞOZKUR"
DÖNEM
BİTTİ"..
79 YOLSUZLVK
DOSYAU
AKP DÖNEMİ BAŞLADI
ANLAŞILAN !
TARtHTE BUGÜN MİJMTAZ ARIKAN 19Şubut wwu).nuımtaz-firikun.com
fbntar kuhktıkla c/m/etn'yorctu-
132S
GAYI
YIC,
Kimliğimi kaybetlim. Hükümsûzdûr.
FİKRETİNAN
TURKIYEDE/LK RADYO YAYINLARI BAŞLIYOR..
TE &USÜN, T.B-MM- , TÜRKİYE'be RADrONUN KURULAB'LMESİ fÇİto G£&£Kl-İ YA-
ONAYLAMIÇT7. Se* MUMARAU YASAYLA, O ZAMAMICİ API TELSİ.Z TELEPOM LAM
RAOYO IÇ'M ÇAUÇMALA& 8*ÇLArrLMtŞ7
ÖNCE İ&.T-ANBUL OSMANİYB 'OE, OENEME
İ
S K/LOVAT (SÜCÜMDBKİ SU
İK/ YIL S-OAt/e,
ACU EStei 8'lk MCJHASBBE
SAYeeriYLE OUSŞTURULAN /STAMSUL
RADYOSU İZJ-EMİŞTİ. AMK4&I'DAKi İLK
(ZAOrO İSTrtSYONU İSE, 192?'DE UUJS
PO£TXME£tN£>E YAYINA SAŞLAMf-f, Si/?
SÜGE SOMBA OA t£OU££eırATUAe Y/UCI-
MtNPA Bie &4Ğ KVİME mşiNMtfT)(SAĞpA).
9
SAGNAK
INtLGÜN CERRAHOĞLU
• ••Sanal Barışa Bomba
"Lübnan" deyince aklıma "görüntü" ile "gerçek"
arasındaki uçurum geliyor.
Beyrut'a ilk kez, iç savaştan bir yıl (74) önce öğren-
cilik yıllanmda gitmiştim. "Vurpatlasın, çal oynasın" Ua-
vasında bir Ortadoğu, Akdeniz kenti hatırlıyorum. In-
sanlar her gece dışarda; o restoran senin, bu restoran
benim geziyor, günlerini gün ediyorlardı. Refah düzey-
leri bizden kat kat üstündü. Gördüğüm oteller, butikler
ve restoranların eşi benzeri, Istanbul'da yoktu. "Alis Ha-
rikalarDiyarında" gibi yaşadığım o seyahatte birileri ba-
na "bir saatli bomba üzerinde" oturduklarını, çok de-
ğil bir yıl içinde ülkenin kan gölüne gömüleceğini söy-
lese; buna asla inanmazdım.
Yıllarsonra2001 'de bir IPI toplantısı için Beyrut'adön-
düm. Ve bir diplomat dostumun evinde kaldım. Sefa-
ret davetleri ve resepsiyonlarla geçen on gün boyun-
ca; bir kez daha "Alis Harikalar Diyan"na ışınlandım.
Bir politikacı daveti kalmış mesela aklımda. En "iddi-
alı" Istanbul çevrelerinde bile böyle bir şey görmedim.
'Beyaz kahveli' ikram, mitralı turizm
Davetteki kadınların hepsi takıp takıştırmış ve -istis-
nasız- hepsi "marka" giymişti. Böyle bir giyim kuşam
tarzına bizde ancak Çırağan Sarayı'ndaki bir sosyete
düğününde rastlanabilirdi. Biz düğüne falan değil; bir
ev yemeğine gitmiştik. özel bir kutlama yoktu ortada.
İkram olarak ise; Japon, Italyan, Arap olmak üzere "üç
ayrı" büfe hazırlanmıştı.
Yemek faslı bitip de portakal çiçekleriyle yapılan ve
altın yaldızlı, ince, küçük kristai bardaklarla sunulan
"beyaz kahve" ikramına geçildiğinde, "Suriye'nin as-
keri varlığının" -ki buna "işgal" denmiyordu- kabakta-
dı verdiğine dair bir şeyler konuşulduğunu hatırlıyo-
rum. Ancak gecenin "debdebesi ve neşelihafifliğiyle"
konuşulanlar arasında bağlantı kurmak kolay olmuyor-
du.
Bu "askeri varlığın" ne menem bir şey olduğunu, er-
tesi gün bir taksiyle Baalbek harabelerine giderken
kavramayaçalıştım. "S/nb/rGece"âlemiBeyrut'tan çı-
kar çıkmaz yok olmuş; yerini -ne denirse densin- kaba
saba bir "işgal görüntüsüne" bırakmıştı.
Beyrut'un çıkışında hemen askeri kontrol noktaları
["check points") başlıyor, üstleri başları dökülen Suri-
ye askerleri, kendilerinden kat kat zengin bir ülkenin baş-
kentine tüm giriş çıkışları, sert bir edayla denetliyorlar-
dı. "Şeklen" Lübnan parlamentosunun onayıyla sağ-
lanmış bir denetimdi bu. Suriye Lübnan'a uluslararası
anlaşmaları ihlal ederek değil, güya bir "barış gücü" gi-
bi girmiş ve bir daha çıkmamıştı.
Beyrut mu Miami mi?
Beyrut'tan 86 km. ötede Baalbek harabelerinin bu-
lunduğu; ülkenin en turistik bölgesi Bekaa Vadisi ise baş-
tan aşagı "Allah'ın Partisi" Hizbullahçıların elindeydi.
Iran'da bile bu kadar çok Humeyni posterini bir arada
gördüğümü hatırlamıyorum. Sağlı sollu yol boyu herta-
rafa "billboard" büyüklüğünde "Humeyniposterteıi" asıl-
mıştı. Humeyni'nin bakışları ve mitralar arasında tu-
rizm yapmak çok garip, "sürreel" bir duyguydu.
Hariri'nin Lübnan'i böyle sanal bir yerdi. Bu acayip
sanallık, aslına bakarsanız başkent Beyrut'tada herye-
re sinmişti. Hariri'nin bizzat kendisi dizi kahramanı gi-
bi yaşıyordu. Füzesavarlarla donatıldığı söylenen sü-
per zırhlı Mercedeslerle geziyor; arabasındaki "uzay
teknolojisi" beş kilometre çapındaki bir alanda cep te-
lefonlarının tümünü kapsama alanı dışına çıkartıyordu.
Restore edilen, inşa edilen tüm mahalle ve binalar-
da; medya patronu-müteahhit başbakanın eli vardı.
Kentin yenilenme inşaatlarının hepsini, Hariri'nin hisse-
darı olduğu "Solidere" isimli birfirmayapıyordu. Ve bu
firma Beyrut'u bir tiyatro dekoruna dönüştürmüştü.
Buldozerlerle yerle bir edilip sil baştan inşa edilen ba-
zı semtler, Beyrut'tan ziyade Miami'yi andırıyor; bir
Hollyvvood seti izlenimi veriyordu. Hemen iki sokak
ötede ise iç savaştan bu yana insan eli değmemiş, terk
edilmiş, metruk, eski Beyrut mahalleleri ile karşılaşıyor-
dunuz. Top, tüfek, kurşun izleriyle elek gibi delik deşik
edilmiş bina cepheleri, bu mahallelerde olduğu gibi du-
ruyordu. Hariri'nin Beyrut'uyla; Beyrut'un aslı arasında
hiç irtibat yok gibiydi. Bir sokaktan diğerine geçerken
gezegen değiştirmiş gibi oluyordunuz.
Lübnan'daki bomba, Hariri'nin yaşamıyla birlikte iş-
te bu "dışı cafcaflı, içi kalaylı" düzeni ve sanal huzuru,
sanal barışı tuzbuz etti. Gerçekte ne olduğunu an-
lamak, çok uzun zaman alacak.
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
SOLDANSAĞA:
1/ Bilim dok-
torlarının ya da
kardinallerin
giydikleri dört
köşe külah ya
da başlık... 4
Akım şıddeti
birimi kiloam-
penn kısa ya-
zılışı 2/ "Tan- 7
rı'nın kullan" g
demek ise de
dilinüzde "pek
1 2 3 4 5 6
bol" anlamında kul-
lanılan sözcük. 3/Düz-
yazı... Ağabey sözcü-
ğünün konuşmada al-
dığı biçim. 4/0ylum-
lu... Bskiden büyük
konaklarda mııtfak ve
yemek hizmetlerinde
kullanılan erkek hiz-
metçi. 5/Muma batı- 8
nlmış fitil... Âşık, vur- 9İ
gun, müptela. 6/ Açık havada sevgılı ıçın verilen
küçük konser. II " — yüze dökülen teller öğün-
sün"(Karacaoğlan)... Hawaii inanışında savaş tan-
nsı... "Git, detbl" ajılamındaargo sözcük. 8/Gümüş-
hane'nin Şiran ilçesinde bir şelale... Şaşmabelirten
bir ünlem. 9/ "Ilavva Ana'n dünkü çocuk sayıhr / -
-'yum ben"(Ahmed Arit).
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Üniversite öğretim üyelerinin giydikleri cüppeye
verilen ad... Soyıından gelinen kimse. 2/ Sapınç. 3/
Töre, gelenek... Anadolu halklarının en eski ana
tannçası. 4/Bayağı, sıradan... Mimarlıkta, sütun ya
da ayaklann taşıdığı kemer sırası. 5/1 lalat gibi örül-
müş iplık çilesi... Avrupa Birliği'nin ortak para bi-
rimi. 6/ Alüminyum elementinin simgesi... Giysi
kolu... " — yanaktan kırmızı gül dercrken/Felekbe-
ni nazlı yârdan ayırdı" (Pir Sultan Abdal). 7/Kalın-
bağırsağı anüs yoluyla su fışkırtarak yıkamaya ve
bu iş için kullanılan aygıta verilen ad. 8/Çerkesler-
le akraba olan bir Kafkas halkı. 9/ Telefonun, sesi
kulağa veretjbölümü... Bulaşıcı bijsığır hastalıjjı.