Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ
ARAŞTIRMA
Mahmut Esat Bozkurt'un 1926'da hazırlanan Medeni Kanun'a yazdığı önsöz günümüze de ışık tutuyor:
Kanunlan dine dayalı devletler
ulusun isteklerinikarşılayamazANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye
Cıunhuriyeti'nin ilk Adalet Bakanlanndan olan
Malııııui Esal Bozkuı l, başta "Tcşkilat-ıEsasiKa-
nıııııı" olmak üzere birçok temel yasaya imza
koydu. Bozkurt'un, 1926 yıhnda lsviçre Mede-
ni Kanunu'ndan örnek alınarak hazırlanan Tür-
kiye'nin ilk Medeni Yasası'na yazdığı önsöz
2001 'de yüriirlüğe giren yeni Medeni Yasa'ya da
özetlenerek konuldu.
Bozkurt, hukuk ve devlet sisteminde "laikliğin"
önemine vurgu yaparken, özellikle Avrupa ülke-
lerinde medeni yasa hazırlıkları sırasındaki sü-
reçlerden de örnekler veriyor. Bozkurt'un "Es-
babı Mucibe Layihası" başlığıyla kaleme aldığı
Medeni Yasa Genel Gerekçesi'nin günümüz Türk-
çesiyle tam metnini yayımlıyoruz
"Günümüzde Türkiye Cumhuriycti'nin tedvin
edilmiş (derlcnmiş) Medeni Kanunu yoktur. Yal-
nız, sözleşmelerin küçük bir kısmına değinebilen
Mecelle vardır. 1851 maddedir. 20 Nisan 1869 ta-
rihindeyazılmayabaşlanmışve 16 Ağustos 1876
tarihinde tamamlanarak yüriirlüğe konulmuştur.
Denilebilir ki: Bu Kanunun günümüzün ihtiyaç-
lanna uyan ancak 300 maddesidir. Geriye kalanı
ülkemizin ihtiyaçlarını ifade edemeyecek kadar
ilkel birtakım kurallardan oluştuğundan uygııla-
namamaktadır.
DİN KANUNLARI. İLERLEYEN YAŞAM
KARŞISINDA ANLAM İFADE ETMEZ'
Mecelle'nin kuralı ve ana çizgileri dindir. Hal-
buki insanlık yaşamı, her gün hatta her an esaslı
değişikliklerle karşı karşıyadır. Bunun değişiklik-
lerini, yürüyüşünü hiçbir zaman bir nota çevre-
sinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir.
Kanunlan dine dayalı olan devletler kısa bir za-
man sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve istekleri-
ni karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez hüküm-
ler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla deği-
şir, din kanunlan, kesinlikle ilerleyen yaşamın
önünde biçimden ve ölü sözcüklerden fazla bir de-
ğer, bir anlam ifade edemezler. Değişmemek din-
ler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin
sadeee bir vicdan işi olarak kalması, günümüz uy-
garlığının esaslanndan ve eski uygarlıkla yeni
uygarlığın en önemli ayırt edici özelliklerinden
birisidir. Esaslannı dinlerden alan kanunlar uy-
gulanınakta oldukları toplumlan indikleri ilkel
dönemlere bağlarlar ve ilerlemeye engel belli baş-
lı etken ve nedenler arasında bulunurlar.
Türk ulusunun kaderini yüzyılımız içinde bile
ortaçağ hükümleri ve kanunlanna bağlamakta di-
nin değişmez hükümlcrinden esinlenilen ve tan-
nsallıkla sürekli ilişki içinde bulunan kanunlan-
mızın en güçlü etken olduklarından şüphe edil-
memelidir.
MEDENİ KANUN, TÜRK DEVRİMİNİN
ANLAMIİLE BAÖDAŞIR'
Ulusal toplum yaşamınm düzenleyicisi olan ve
yalnız ondan esinlenilmesi gereken tedvin edil-
miş birmedeni kanundan Türkiye Cumhuriyeti'nin
yoksun kalması ne yüzyılımızın uygarlığınm ge-
rekleriyle ne de Türk devriminin hedeflediği an-
lam ve kavramla bağdaştınlabüir. Yüzyılımızın
devletini ilkel siyasal kuruluşlardan ayıran nite-
liklerin birisi de toplumun kaderine uygulanan ka-
nunlann akılcı bir zihniyetle hazırlanıp tedvin
edilerek konulmasıdır.
Göçebe dönemlerde hükümler tedvin edilmiş
değildir. Hâkim gelenek ve göreneklerc dayana-
rak hüküm vcrir. Mecelle'nin anılan 300 madde-
si bir yana bırakılmak koşulu ile Medeni Kanun
içine giren sorunlan çözmek için Türkiye Cum-
huriyeti hâkinıleri derme çatma eski hukuk kitap-
lanndan ve din esaslanndan çıkartılan bilgilerle
yargı işini görmektedirler. Türk hâkimi hüküm-
lerinde belli bir içtihat, bir söz ve bir esasla bağ-
lı değildir. Bundan dolayı herhangi bir sorunu
çözmek için ülkemizin bir yerinde verilen bir hü-
küm ile aynı koşullar altında doğan aynı sorunda
dığer bir yerde verilen hükümler ekseriya birbi-
rinden farklı ve çelişkili bulunmaktadır.
/ i : • ' • : : • • : • " • • > . • : • , • • ^
Sevgili kızımız Aslı ve
Zuhalciğim,
"Hele çocuklar geçiyorsa
oralardan
Hclc güneşliyse hava
Hele iyi bir haber almışsam
O gün dostluk üstüne
Hele sancımıyorsa yüreğim"
Hele de sizlerleyseııı
Ne mutlu bana!...
ERHAN
Sonuç olarak Türkiye halkı, adaletin uygulan-
masında kuralsızhk ve sürekli kargaşa karşısın-
dadır. Halkın kaderi belli ve yerleşmiş bir adalet
esasına değil, raslantı ve talihe bağh, birbınyle çe-
lişkili ortaçağ dinsel hukukun kurallarına bağh bu-
lunmaktadır. Cumhuriyet, Türk adaletinin bu ka-
rışıklıktan, yokluktan vepek ilkel durumdan kur-
tanlmasmı devrimin ve yüzyılımız uygarlığınm
gereklerine uyan yeni bir Türk Medeni Kanu-
nu'nun hızla vücuda getirilmesini ve uygulama-
ya konulmasım zorunlu kılmıştır.
TÜRK ULUSU ÇACDAS UYGARLIĞA
AYAK UYDURMAK ZORUNDA'
Bu amaçla hazırlanan Türk Medeni Kanunu, me-
deni kanunlar içinde en yeni, en eksiksiz ve halk-
çı olan lsviçre Medeni Kanunu'ndan alınmıştır.
Bu görevi Adalet Bakanlığı tarafından verilen di-
rektifler içinde Ülkemizin seçkin uzman hukuk-
çulanndan oluşan özel bir komisyon yerine ge-
tirmiştir.
Yüzyılımızın uygarlık ailesine mensup olan
uluslann ihtiyaçları arasında esaslı bir fark yok-
tur. Toplumsal ve ekonomık sürekli ilişkiler in-
sanlığın büyük bir uygar bölümünü bir aıle dunı-
munagetirmiştirvegetinnektedir. tlkeleri yaban-
hiçbirine karşı çıkmamıştır. Bütün bu yenileşme
tarihimiz sürecinde kamunun yararı düşüncesiy-
le vücuda getirilen yeniliklerle yalnız çıkarlan
bozulmuş olan gruplar mücadele etmek duru-
munda kalmışlar ve halkı din adına, yanlış ve ge-
çersiz inançlar adına kandınp düzensizliğe sü-
rüklemişlerdir. Unutmamak gerektir ki Türk ulu-
sunun karan çağdaş uygarlığı kayıtsız ve koşul-
suz bütün ilkeleri ile kabul etmektir. Bunun en açık
ve canlı kanıtı devrimimizin kendisidir. Çağdaş
uygarlığın Türk toplumu ile bağdaşmayan nok-
talan görülüyorsa bu Türk ulusunun beceri ve ye-
teneğındekı eksiklikten değil, onu gereksiz bir
biçimde sanp sarmalamış ortaçağ örgütü ve din-
sel bazı düzenlemeler ve kurumlardandır.
Gerçekten çağdaş uygarlıkla Mecelle hüküm-
leri kuşkusuz bağdaşamaz. Fakat Mecelle ve bu-
na benzer diğer düzenlemeler ve Türk yaşamının
uyıışmadığı da açıktır. Adalet Bakanlığı en yeni
ve en gelişmiş olan lsviçre Medeni Kanunu'nu ulu-
sumuzun şimdiye kadar bağh kalan geniş zekâ ve
yeteneğini doyuracak ve ona gerçek bir yanş ye-
ri ve alan olabilecek bir uygarlık yapıtı olarak
görmektedir. Bu kanunda ulusumuzun duygula-
rına teıs düşecek hiçbir nokta düşünmemektedir.
Şuyanı dabelirtmek gerektir ki: Çağdaş uygar-
Bavyera'da yalnız evlennıe sözleşmesi üzerinde
yetmişten seksene kadar yöntem vardı. Hâkim
için bu metinlerin hepsinden ayn ayn haber sa-
hibi olmak imkânı yoktu. Alman Medeni Kaııu-
nu'nun yayımlanmasından önce Almanya'da bir
adamın herhangi bir olayda hangi hükümlere bağ-
lı olacağını bilmesi imkânı bulunmuyordu. Alman-
ya uzman hukukçulan bu binbir çeşit ve yüzler-
ce yıldan devrederek gelen hukuktan, medeni ka-
nun ile ülkelerini bir adımda kurtardılar ve bütün
Almanya için tek bir medeni kanun yaptılar.
'GELENEK CÖRENEKTE ISRAR,
ULUSUN FELAKETİNE NEDEN OLUR'
Kanun 3 Temmuz 1896'da yayımlandı ve mil-
let meclisince toptan kabul edildi. Gelenek ve gö-
renekçilere göre Alman Medeni Kanunu Tasan-
sı pek kuramsal ve uygulama noktasuıdan değer-
siz sayıldı. Halbuki inceleme sonucunda bu ka-
nundan kendileri bile bir tek esası oynatmak im-
kânı göremediler.
Fransız Medeni Kanunu da bir devrim ürünü-
dür. O da eski hükümleri, gelenek ve görenekle-
ri çiğneyerek yeni ilkeler ve kurallar koydu. Sı-
nıf ve arazi ayncalıklannın kaldrnlması ve aile hu-
kukunun kılisenın elınden alınması, bu kanunun
cı bir ülkeden alınmış olan Türk Medeni Kanu-
nu Tasansı'nın yüriirlüğe konulmasından sonra
yurdumuzun ıhtıyaçlan ile bağdaşmayacağı ıddi-
ası geçerli görülmemiştir. Özellikle lsviçre dev-
letinin çeşitli tarih ve geleneklere mensup Al-
man, Fransız ve Italyan ırklanni içerdiği bilinmek-
tedir. Bu kadar, hatta kültür bakımından bile bir-
birinden farklı bir ortamda uygularuna esnekliği-
ni gösteren bir kanunun Türkiye Cumhuriyeti gi-
bi yüzde doksanı bakımından aynı ırka sahip bir
devlette uygulanma yeteneğini bulabılmesi kuş-
kusuz görülmüştür.
Bundan başka, uygar bir ulusun gelişmiş, ile-
ri bir kanunun Türkiye Cumhuriyeti'nde uygu-
lama ortamı bulamayacağı düşüncesı sakat gö-
rülmüştür. Bu tez, Türk ulusunun uygarlık yete-
neğine sahip bulunmadığını belirten bir mantık
dizisine varılmasıyla sonuçlanahilir. Haibuki
olaylann gerçeği, durum ve tarih bu ıddıanın ta-
mamen tersidir.
Türk yenileşme tarihi tanık tulularak denilebi-
lirki: Türk ulusu yüzyılımızın gereklerine uygun
olarak vücuda getinlen, kabul edılebılır ve sağ-
lam ve akıl ve zekâ ile yoğrulmuş yeniliklerden
hğı almak ve benimsemek karanyla yürüyen Türk
ulusu, çağdaş uygarlığı kendisine değil, kendisi
çağdaş uygarlığın gereklerine her neye mal olur-
sa olsun ayak uydurmak zorundadır. Yaşamak ka-
rarında olan bir ulus için bu şarttır. Hazırlanan ta-
sarı bu gereklerin önemli bölümlerini içermekte-
dir. Gelenek ve göreneklere kesin olarak bağh
kalmak davası, ınsanlığın en ilkel durumundan bir
adım dahi ileri götüremeyecek kadar tehlikeli bir
kuramdır. Hiçbir uygar ulus böyle bir inanç çev-
resinde kalmamış ve yaşamın gereklerine uygun
hareketle zaman zaman kendini bağlayan gelenek
ve göreııekleri yıkmakta duraklamamıştır. (Ger-
çekler karşısında babalardan ve atalardan gelen
inançlara her ne olursa olsun bağh kalmak akıl
ve zekâ gereklennden değildir.)
AVRUPA'DAN ÖRNEKLER
Aslında devrimler bu konuda en etkili bir araç
olarak kullanılmışlardır. Alman Medeni Kanu-
nu'nun uygulanmasından önce Almanya, hukuk-
sal hükümler noktasından merkezde Bizans'ın
1500 yıl önce yapılmış Roma hukukuna bağh idi.
Bu hukuka bir de ulusal hukukun ulusal ve yerel
metinleri ekleniyordu.
Doğuda ve kuzeyde Roma hukuku ve yerel me-
tinlerle kanşık bir durumda Prusya hukuku var-
dı. Geri kalan bölgelerde Fransa hukuku yürür-
lükte idi. Alman halkının yüzde 33'ü Roma hu-
kukuna, yüzde 43 'ü Prusya hukukuna, yüzde 7'si
Saksonya hukukuna, yüzde 17'si Fransız hukuku-
na uyruk idi. Alman Medeni Kanunu'nun uygu-
lanmasından önce Alman hukuk dili Latince,
Fransızca, Yunanca ve yerel Alman dillennde idi.
belli başlı yeniliklerinden oldu. Medeni Kanu-
nun yayımlanmasından önce Fransa yerel ve ya-
zılı ve birbirinden çok farklı geleneklerle yöneti-
liyordu. Güneyde Roma zamanından kalan hüküm-
ler, kuzeyde Germen kaynaklanndan gelen kural-
lar vardı. Fazla olarak her bölgenin kendisine öz-
gü hükümleri bulunuyordu.
Fransız ihtilalinin çürük ve bozuk inançlara ezi-
ci bir darbesi olan medeni kanun bütün eksiklik-
leri sildi ve yerine yeni hükümler ve kurallar koy-
du. Fransa Medeni Kanunu'nun en çetin düşma-
nı kilise olmuştur. Çünkü bu kanun Katolikliğin
özel hukuk ilişkilerinde, özellikle aile hukukun-
daki egemenliğini ortadan kaldınyordu. lsviçre,
medeni kanununun yayınlanmasından önce kan-
tonlann sayısı kadar kanunlara sahipti. lsviçre
Medeni Kanunu çeşitli gelenek ve görenekleri
içeren bu kanunlann hepsini birden hükümden kal-
dırdı ve yerlerine bambaşka tek bir medeni kanun
koydu. Bu üç büyük hareket bütün yaşamı ölü ge-
leneklere bağlamak isteyen tarihçi okulun son ve
geri dönülmez bozgunu oldu.
Bu örnekleri vermekten amaç, zamanın gerek
lerine ve uygarlığın zorunluluklanna göre ulus-
ların gelenek ve göreneklerine bir adımda nasıl
veda ettiklerini ve bu vedanın sanıldığı gibi zarar
ve tehlikeyi değil, büyük çıkarlan gerektırdığini
canlı bir biçimde göstermektedir. Yaşamın ge-
reklerine uymayan gelenek ve göreneklerde ısra-
ndır ki, uluslar için felakete neden olur. Bu say-
dığımız kanunlarda esas din ile devletin mutlak
biçimde aynhğıdır. lsviçre, Almanya, Fransa si-
yasal ve ulusal birliklerini, ekonomik, toplumsal
kuruluş ve gelişmelerini medeni kanunlannı ya-
yımlamakla sağlamlaştırmış ve destcklemişlerdir.
Bu yaşamsal zorunluluklar karşısında eski gele-
neklerin, yerel ve alışılagelmiş hükümlerin ve
dinsel alışkanlıkların sürmesi bu ülkelerin hiçbi-
rinde, hatta îsviçre gibi kamuoyunun en geniş bi-
çimde egemen olduğu bir ülkede bile istenmemiş,
istenememış, hatırlara gelmemiştir. Kuşku yok-
tur ki, kanunlann amacı herhangi bir gelenek ve
görenek veya yalnız vicdanla ilgili olması gere-
ken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal,
ulusal birliğin her neye mal olursa olsun güven-
cesi ve tatminidir.
Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk
ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayn görmekte-
dir. Bunun tcrsi, devletin kabul ettiği din esasla-
nnı kabul ermeyen kimselerin vicdanlannı baskı
altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet an-
layışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdan-
larda kaldıkça saygındır ve temizdir. Dinin hüküm
halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu
kez hükümdarların, zorbalann, güçlülerin keyif
ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu ge-
tirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın
dcvleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntısmdan
kuriarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan
vicdanı ayırmıştır.
DİNE DAYALI KANUNLAR ULUSAL
BİRLİĞE TAMAMEN AYKIRIDIR
1
Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sa-
hip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda
uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bu-
nun dinle ilişkisini kesmesi ulus egemenliği için
de bir zorunluluktur. Çünkü kanunlar dine daya-
nırsa, vicdan özgürlüğünü kabul zorunluluğunda
bulan devlete, çeşitli dinlere giraıiş uyruklan için
ayn ayn kanun yapnıak gerekir. Bu durum yüz-
yılımız devletinde temel koşul olan siyasal, top-
lumsal, ulusal birliğe tamamen aykındır. Anım-
satmak gerekir ki devlet yalnız uyruklan ile de-
ğil yabancılarla da ilişki içindedir.
Bu durumda olanlar için kapitülasyon adı al-
tında ayn hükümler kabuİ etmek zorunluluğu do-
ğar. Lozan Antlaşması ile kaldırılan kapitülas-
yonların ülkemizde sürmesi için yabancılar tara-
fından dile getirilen gerekçenin en önemli yönü
bu nokta olmuştur.
Bundan başka Fatıh Sultan Mehmet dönemin-
den son zamanlara kadar Müslüman olmayan uy-
ruklar hakkında uygulanan ayn hükümlere de
özellikle bu dinsel durum neden olmuştur. Hal-
buki yeni Türk Medeni Kanunu Tasansı'nın ha-
zırlanması nedenı ile yurdumuzda nıevcut azın-
lıklar, Lozan Antlaşması 'nın kendilerine kabul
ettiği haklardan vazgeçtiklerini Adalet Bakanlı-
ğı'nabildirmişlerdir.
Yenilenme tarihimizde değeri olan bir olayı şu-
racıkta belirtmek isteriz. Ali Paşa Fransız Mede-
ni Kanunu'nun Türkiye için aynen kabulünü vak-
tiyle Sultan Aziz'e önermiş, fakat Cevdet Pa-:
şa'nın kanşmasıyla bu büyük girişim çıkmaza
girmiş, yerine Mecelle konulmuştur. Zaten bütün
kaygısı kişisel çıkarlarından başka bir şey olma-
yan ve ikiyüzlülüğü kendilerine yol tutmuş salta-:
nat yönetimı için ulusun gerçek çıkarlan gereği-
ni dikkate alarak karar verilemezdi.
Yüzyılımızın uygar uluslara tanıdığı bütün hu-]
kuku uygarlık dünyasından kayıtsız koşulsuz is-
1
terken, bu hukukun yerine getirilmesi gereken
uygarlık görevlerini de Türkulusu kendi eliyle ken
J
disine yüklemiş bulunuyor. Bu kanun lasansının
anlamlanndan birisi de budur. Türk ulusunun
yüksek temsılcisı olan büyük Meclis'in uygun
bulmasına ve onayma sunulan Türk Medeni Ka-
nunu Tasansı yüriirlüğe konulduğu gün ulusu-
muz on üç yüzyıhn kendisini çeviren hastahklı
inançlanndan ve kargaşadan kurtulmuş, eski uy-
garlığın kapılannı kapayarak yaşam ve verimli-
lik getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulu-
nadaktır. Adalet Bakanlığı bu kanunu hazırla-
makla devrim ve tarih önünde ulusal görevini
yapmış ve Türk ulusunun gerçek çıkarlarını dile
getirmiş olduğunda şüphe etmemektedir."
Sevgili Ncsli!
Affetmek ve unutmak
iyi insanlann intikamıdır.
Scvginin günü yoktur.
Seni her zaman seveceğim.
DOĞAN SOYSÜREN
• • • • • • ; - • ' - • • ' • • • • •
Temel'im,
bu SEVDA bitmez.
SEVİMKURT
• . v . • • . . • • . • . . ; . - • . . , - - , ; . • • . • • •
MARMARİS1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2001/42 Karar No: 2004/196
Davacı SSK. vckili tarafından davalılar Acar Hafriyat, Tahsin Demirtaş ve Abdurrahman I'andal aleyhıne rücuan tazmı-
nat davası açılmış olup işbu dava sonucuııda davaııın kısmen kabulüne, 14.827.952.659.-TL kurura zararmın ve 44.000 li-
ra cenaze giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği ancak davalılar Acar Hafriyat, Tahsin
Demirtaş ve Abdurrahman Pandal tüm aramalara rağmen tebligata yctcrli adresi bulunamadığından karar örneğının ve
temyiz dilekçesinin ilanen tebligat yapılmasına karar verilmi^tir. 7201 sayılı tebligat yasasının 28 ve 29. maddeleri uyarırı-
ca karar örneğının ve temyiz dilekçesinin ilanen tebliğine, aynı yasanın 31. maddesi uyarınca ilanın yayınlandığı tarihten
ilibaren 15 gün içerisindc tebligatın yapılmış sayılmasına karar verileceği hususu teblığ olunur. Basın: 5665
SAKARYA 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
ESM No: 2004/1945
Satılnıasına karar verilen :>,:ı\ıiıııenkulüıı cinıl, l.ıyıııi'li, adedi, cvsalı: Adapa/an,
Papuççular Mahallesi, 22 pııi'lıı, 187 ada, 166 parsclde kayıtlı ve tapuda bahçelı kargır vc ahşap
2 ev vusıflı olarak geçen taijinmaz zeminde ise dcprcmdc yıkıldığından boş arsa vasfındadır. Ta-
şınmaz düz bir arazide ycr almakta ve etrafı yapılaşmış duruındadıı. Şelıir merke/iııde ııklıığun-
dan tünı alt yapı ve belediye hizmetlerinden faydalannıakladır. Parselın tamamı I ÎK3.74 m2 dir.
Taşınma/ ıskân sahasında kalmakta ülııp, A-2 kal yapı nı/amma tabıdır- Huna gort
1
ta'jinma/
210.661,15 YTI. muhammen bedel Uzennden salılacaklır Satış şardarı: 1- Adapazarı Morkcz
Pabuççular Mahallesi, 22 pafta, 187 ada, 166 parsel sayılı tasınmazın, birinci satışı 22.03.2005
Salı günü saat 14.00'tcn 14.10'a kadar. ikinci satışı 01.04.2005 Cuma günü saat 14.00'ten
14.10'a kadar Adapazarı Belediye Mezat Salonu Ankara Caddesi Iîski Garajlar Adapa/an adre-
sinde yapılacaktır. Birinci arttırmada tahmin edilen kıymeliıı yii/de 60'ını ve rüçlıanlı alacaklılar
varsa alacaklan toplamını ve satış masraflannı gec;ıııek şartıyla ıhale olunur. Köyle bir bedelle
alıcı çıkma/sa, en çıık arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla ıkıneı arttırmaya eıkarılacaktır.
!ju kadar kı artlırma bedelınin malın tahmin edilen kıymctinin yüzde 40'ını bulması ve satış iste-
ycnin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çe-
virme ve paylaştırnıa masrallarını geçmesi lazımdır. Böyle fa/la bedelle alıcı çıkma/.sa satiî, ta-
lebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yii/de 20'si nispetinde
pey akı;esi veya hu miklar kadar ınıllı hır hankanın temınal mektubunu vermeleri lazımdır. Satıij.
pe^ın para ıledir. Alıcı istedığınde 10 günü gcçmemck iizerc mehıl verilcbilir. Tellaliye bedeli,
damga vergisi, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikıniş vcrgilcr satış bedelinden ödenir.
KDV oranı %18. 3- Ipotck sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayıimenkul ü/erindeki
haklaı ını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde
dairemı/e bilclimıelen lazımdır. Aksı takdırde hakları tapu sieılı ıle sabit olmadıkea paylaşma-
dan hariç bırakılaeaklardır 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bcdclini yatırmamak suretiylc iha-
lenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kcfıllcri. tcklifcttiklcri bedel ile son ihale bedeli arasın-
daki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır,
Ihale farkı ve temerrüt fai/.i ayrıca hükme hacet kalmaksı/ın dairemizce tahsıl olunaoak, bu fark,
varsa öncelikle teminal bedelinden alınacaktır 5- Şartname, ilan tarihinden ıtıharen herkesin gö-
rebilmesi ıçın daıretle açık olup masrali verildiği takdırde ısteycn alıcıya bir örneğı göndcrılir.
6- Satışa iştirak edenlerın şartnameyi görnıüij vc mündcrccatını kabul etnıiş sayılacakları, başka-
ca bilgi almak isteyenlerin 2004/1945 esas sayılı dosya numarası ile müdürlflğümüze bajvurma-
ları ilan olunur. 03.02.2005 (*) tlgililer tabirine irtifak lıakkı sahipleıı de dahıldiı Basın: 56%