25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ ARAŞTIRMA Mahmut Esat Bozkurt'un 1926'da hazırlanan Medeni Kanun'a yazdığı önsöz günümüze de ışık tutuyor: Kanunlan dine dayalı devletler ulusun isteklerinikarşılayamazANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Cıunhuriyeti'nin ilk Adalet Bakanlanndan olan Malııııui Esal Bozkuı l, başta "Tcşkilat-ıEsasiKa- nıııııı" olmak üzere birçok temel yasaya imza koydu. Bozkurt'un, 1926 yıhnda lsviçre Mede- ni Kanunu'ndan örnek alınarak hazırlanan Tür- kiye'nin ilk Medeni Yasası'na yazdığı önsöz 2001 'de yüriirlüğe giren yeni Medeni Yasa'ya da özetlenerek konuldu. Bozkurt, hukuk ve devlet sisteminde "laikliğin" önemine vurgu yaparken, özellikle Avrupa ülke- lerinde medeni yasa hazırlıkları sırasındaki sü- reçlerden de örnekler veriyor. Bozkurt'un "Es- babı Mucibe Layihası" başlığıyla kaleme aldığı Medeni Yasa Genel Gerekçesi'nin günümüz Türk- çesiyle tam metnini yayımlıyoruz "Günümüzde Türkiye Cumhuriycti'nin tedvin edilmiş (derlcnmiş) Medeni Kanunu yoktur. Yal- nız, sözleşmelerin küçük bir kısmına değinebilen Mecelle vardır. 1851 maddedir. 20 Nisan 1869 ta- rihindeyazılmayabaşlanmışve 16 Ağustos 1876 tarihinde tamamlanarak yüriirlüğe konulmuştur. Denilebilir ki: Bu Kanunun günümüzün ihtiyaç- lanna uyan ancak 300 maddesidir. Geriye kalanı ülkemizin ihtiyaçlarını ifade edemeyecek kadar ilkel birtakım kurallardan oluştuğundan uygııla- namamaktadır. DİN KANUNLARI. İLERLEYEN YAŞAM KARŞISINDA ANLAM İFADE ETMEZ' Mecelle'nin kuralı ve ana çizgileri dindir. Hal- buki insanlık yaşamı, her gün hatta her an esaslı değişikliklerle karşı karşıyadır. Bunun değişiklik- lerini, yürüyüşünü hiçbir zaman bir nota çevre- sinde saptamak ve doldurmak mümkün değildir. Kanunlan dine dayalı olan devletler kısa bir za- man sonra ülkenin ve ulusun ihtiyaç ve istekleri- ni karşılayamazlar. Çünkü dinler değişmez hüküm- ler belirtirler. Yaşam yürür; ihtiyaçlar hızla deği- şir, din kanunlan, kesinlikle ilerleyen yaşamın önünde biçimden ve ölü sözcüklerden fazla bir de- ğer, bir anlam ifade edemezler. Değişmemek din- ler için bir zorunluluktur. Bu bakımdan dinlerin sadeee bir vicdan işi olarak kalması, günümüz uy- garlığının esaslanndan ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırt edici özelliklerinden birisidir. Esaslannı dinlerden alan kanunlar uy- gulanınakta oldukları toplumlan indikleri ilkel dönemlere bağlarlar ve ilerlemeye engel belli baş- lı etken ve nedenler arasında bulunurlar. Türk ulusunun kaderini yüzyılımız içinde bile ortaçağ hükümleri ve kanunlanna bağlamakta di- nin değişmez hükümlcrinden esinlenilen ve tan- nsallıkla sürekli ilişki içinde bulunan kanunlan- mızın en güçlü etken olduklarından şüphe edil- memelidir. MEDENİ KANUN, TÜRK DEVRİMİNİN ANLAMIİLE BAÖDAŞIR' Ulusal toplum yaşamınm düzenleyicisi olan ve yalnız ondan esinlenilmesi gereken tedvin edil- miş birmedeni kanundan Türkiye Cumhuriyeti'nin yoksun kalması ne yüzyılımızın uygarlığınm ge- rekleriyle ne de Türk devriminin hedeflediği an- lam ve kavramla bağdaştınlabüir. Yüzyılımızın devletini ilkel siyasal kuruluşlardan ayıran nite- liklerin birisi de toplumun kaderine uygulanan ka- nunlann akılcı bir zihniyetle hazırlanıp tedvin edilerek konulmasıdır. Göçebe dönemlerde hükümler tedvin edilmiş değildir. Hâkim gelenek ve göreneklerc dayana- rak hüküm vcrir. Mecelle'nin anılan 300 madde- si bir yana bırakılmak koşulu ile Medeni Kanun içine giren sorunlan çözmek için Türkiye Cum- huriyeti hâkinıleri derme çatma eski hukuk kitap- lanndan ve din esaslanndan çıkartılan bilgilerle yargı işini görmektedirler. Türk hâkimi hüküm- lerinde belli bir içtihat, bir söz ve bir esasla bağ- lı değildir. Bundan dolayı herhangi bir sorunu çözmek için ülkemizin bir yerinde verilen bir hü- küm ile aynı koşullar altında doğan aynı sorunda dığer bir yerde verilen hükümler ekseriya birbi- rinden farklı ve çelişkili bulunmaktadır. / i : • ' • : : • • : • " • • > . • : • , • • ^ Sevgili kızımız Aslı ve Zuhalciğim, "Hele çocuklar geçiyorsa oralardan Hclc güneşliyse hava Hele iyi bir haber almışsam O gün dostluk üstüne Hele sancımıyorsa yüreğim" Hele de sizlerleyseııı Ne mutlu bana!... ERHAN Sonuç olarak Türkiye halkı, adaletin uygulan- masında kuralsızhk ve sürekli kargaşa karşısın- dadır. Halkın kaderi belli ve yerleşmiş bir adalet esasına değil, raslantı ve talihe bağh, birbınyle çe- lişkili ortaçağ dinsel hukukun kurallarına bağh bu- lunmaktadır. Cumhuriyet, Türk adaletinin bu ka- rışıklıktan, yokluktan vepek ilkel durumdan kur- tanlmasmı devrimin ve yüzyılımız uygarlığınm gereklerine uyan yeni bir Türk Medeni Kanu- nu'nun hızla vücuda getirilmesini ve uygulama- ya konulmasım zorunlu kılmıştır. TÜRK ULUSU ÇACDAS UYGARLIĞA AYAK UYDURMAK ZORUNDA' Bu amaçla hazırlanan Türk Medeni Kanunu, me- deni kanunlar içinde en yeni, en eksiksiz ve halk- çı olan lsviçre Medeni Kanunu'ndan alınmıştır. Bu görevi Adalet Bakanlığı tarafından verilen di- rektifler içinde Ülkemizin seçkin uzman hukuk- çulanndan oluşan özel bir komisyon yerine ge- tirmiştir. Yüzyılımızın uygarlık ailesine mensup olan uluslann ihtiyaçları arasında esaslı bir fark yok- tur. Toplumsal ve ekonomık sürekli ilişkiler in- sanlığın büyük bir uygar bölümünü bir aıle dunı- munagetirmiştirvegetinnektedir. tlkeleri yaban- hiçbirine karşı çıkmamıştır. Bütün bu yenileşme tarihimiz sürecinde kamunun yararı düşüncesiy- le vücuda getirilen yeniliklerle yalnız çıkarlan bozulmuş olan gruplar mücadele etmek duru- munda kalmışlar ve halkı din adına, yanlış ve ge- çersiz inançlar adına kandınp düzensizliğe sü- rüklemişlerdir. Unutmamak gerektir ki Türk ulu- sunun karan çağdaş uygarlığı kayıtsız ve koşul- suz bütün ilkeleri ile kabul etmektir. Bunun en açık ve canlı kanıtı devrimimizin kendisidir. Çağdaş uygarlığın Türk toplumu ile bağdaşmayan nok- talan görülüyorsa bu Türk ulusunun beceri ve ye- teneğındekı eksiklikten değil, onu gereksiz bir biçimde sanp sarmalamış ortaçağ örgütü ve din- sel bazı düzenlemeler ve kurumlardandır. Gerçekten çağdaş uygarlıkla Mecelle hüküm- leri kuşkusuz bağdaşamaz. Fakat Mecelle ve bu- na benzer diğer düzenlemeler ve Türk yaşamının uyıışmadığı da açıktır. Adalet Bakanlığı en yeni ve en gelişmiş olan lsviçre Medeni Kanunu'nu ulu- sumuzun şimdiye kadar bağh kalan geniş zekâ ve yeteneğini doyuracak ve ona gerçek bir yanş ye- ri ve alan olabilecek bir uygarlık yapıtı olarak görmektedir. Bu kanunda ulusumuzun duygula- rına teıs düşecek hiçbir nokta düşünmemektedir. Şuyanı dabelirtmek gerektir ki: Çağdaş uygar- Bavyera'da yalnız evlennıe sözleşmesi üzerinde yetmişten seksene kadar yöntem vardı. Hâkim için bu metinlerin hepsinden ayn ayn haber sa- hibi olmak imkânı yoktu. Alman Medeni Kaııu- nu'nun yayımlanmasından önce Almanya'da bir adamın herhangi bir olayda hangi hükümlere bağ- lı olacağını bilmesi imkânı bulunmuyordu. Alman- ya uzman hukukçulan bu binbir çeşit ve yüzler- ce yıldan devrederek gelen hukuktan, medeni ka- nun ile ülkelerini bir adımda kurtardılar ve bütün Almanya için tek bir medeni kanun yaptılar. 'GELENEK CÖRENEKTE ISRAR, ULUSUN FELAKETİNE NEDEN OLUR' Kanun 3 Temmuz 1896'da yayımlandı ve mil- let meclisince toptan kabul edildi. Gelenek ve gö- renekçilere göre Alman Medeni Kanunu Tasan- sı pek kuramsal ve uygulama noktasuıdan değer- siz sayıldı. Halbuki inceleme sonucunda bu ka- nundan kendileri bile bir tek esası oynatmak im- kânı göremediler. Fransız Medeni Kanunu da bir devrim ürünü- dür. O da eski hükümleri, gelenek ve görenekle- ri çiğneyerek yeni ilkeler ve kurallar koydu. Sı- nıf ve arazi ayncalıklannın kaldrnlması ve aile hu- kukunun kılisenın elınden alınması, bu kanunun cı bir ülkeden alınmış olan Türk Medeni Kanu- nu Tasansı'nın yüriirlüğe konulmasından sonra yurdumuzun ıhtıyaçlan ile bağdaşmayacağı ıddi- ası geçerli görülmemiştir. Özellikle lsviçre dev- letinin çeşitli tarih ve geleneklere mensup Al- man, Fransız ve Italyan ırklanni içerdiği bilinmek- tedir. Bu kadar, hatta kültür bakımından bile bir- birinden farklı bir ortamda uygularuna esnekliği- ni gösteren bir kanunun Türkiye Cumhuriyeti gi- bi yüzde doksanı bakımından aynı ırka sahip bir devlette uygulanma yeteneğini bulabılmesi kuş- kusuz görülmüştür. Bundan başka, uygar bir ulusun gelişmiş, ile- ri bir kanunun Türkiye Cumhuriyeti'nde uygu- lama ortamı bulamayacağı düşüncesı sakat gö- rülmüştür. Bu tez, Türk ulusunun uygarlık yete- neğine sahip bulunmadığını belirten bir mantık dizisine varılmasıyla sonuçlanahilir. Haibuki olaylann gerçeği, durum ve tarih bu ıddıanın ta- mamen tersidir. Türk yenileşme tarihi tanık tulularak denilebi- lirki: Türk ulusu yüzyılımızın gereklerine uygun olarak vücuda getinlen, kabul edılebılır ve sağ- lam ve akıl ve zekâ ile yoğrulmuş yeniliklerden hğı almak ve benimsemek karanyla yürüyen Türk ulusu, çağdaş uygarlığı kendisine değil, kendisi çağdaş uygarlığın gereklerine her neye mal olur- sa olsun ayak uydurmak zorundadır. Yaşamak ka- rarında olan bir ulus için bu şarttır. Hazırlanan ta- sarı bu gereklerin önemli bölümlerini içermekte- dir. Gelenek ve göreneklere kesin olarak bağh kalmak davası, ınsanlığın en ilkel durumundan bir adım dahi ileri götüremeyecek kadar tehlikeli bir kuramdır. Hiçbir uygar ulus böyle bir inanç çev- resinde kalmamış ve yaşamın gereklerine uygun hareketle zaman zaman kendini bağlayan gelenek ve göreııekleri yıkmakta duraklamamıştır. (Ger- çekler karşısında babalardan ve atalardan gelen inançlara her ne olursa olsun bağh kalmak akıl ve zekâ gereklennden değildir.) AVRUPA'DAN ÖRNEKLER Aslında devrimler bu konuda en etkili bir araç olarak kullanılmışlardır. Alman Medeni Kanu- nu'nun uygulanmasından önce Almanya, hukuk- sal hükümler noktasından merkezde Bizans'ın 1500 yıl önce yapılmış Roma hukukuna bağh idi. Bu hukuka bir de ulusal hukukun ulusal ve yerel metinleri ekleniyordu. Doğuda ve kuzeyde Roma hukuku ve yerel me- tinlerle kanşık bir durumda Prusya hukuku var- dı. Geri kalan bölgelerde Fransa hukuku yürür- lükte idi. Alman halkının yüzde 33'ü Roma hu- kukuna, yüzde 43 'ü Prusya hukukuna, yüzde 7'si Saksonya hukukuna, yüzde 17'si Fransız hukuku- na uyruk idi. Alman Medeni Kanunu'nun uygu- lanmasından önce Alman hukuk dili Latince, Fransızca, Yunanca ve yerel Alman dillennde idi. belli başlı yeniliklerinden oldu. Medeni Kanu- nun yayımlanmasından önce Fransa yerel ve ya- zılı ve birbirinden çok farklı geleneklerle yöneti- liyordu. Güneyde Roma zamanından kalan hüküm- ler, kuzeyde Germen kaynaklanndan gelen kural- lar vardı. Fazla olarak her bölgenin kendisine öz- gü hükümleri bulunuyordu. Fransız ihtilalinin çürük ve bozuk inançlara ezi- ci bir darbesi olan medeni kanun bütün eksiklik- leri sildi ve yerine yeni hükümler ve kurallar koy- du. Fransa Medeni Kanunu'nun en çetin düşma- nı kilise olmuştur. Çünkü bu kanun Katolikliğin özel hukuk ilişkilerinde, özellikle aile hukukun- daki egemenliğini ortadan kaldınyordu. lsviçre, medeni kanununun yayınlanmasından önce kan- tonlann sayısı kadar kanunlara sahipti. lsviçre Medeni Kanunu çeşitli gelenek ve görenekleri içeren bu kanunlann hepsini birden hükümden kal- dırdı ve yerlerine bambaşka tek bir medeni kanun koydu. Bu üç büyük hareket bütün yaşamı ölü ge- leneklere bağlamak isteyen tarihçi okulun son ve geri dönülmez bozgunu oldu. Bu örnekleri vermekten amaç, zamanın gerek lerine ve uygarlığın zorunluluklanna göre ulus- ların gelenek ve göreneklerine bir adımda nasıl veda ettiklerini ve bu vedanın sanıldığı gibi zarar ve tehlikeyi değil, büyük çıkarlan gerektırdığini canlı bir biçimde göstermektedir. Yaşamın ge- reklerine uymayan gelenek ve göreneklerde ısra- ndır ki, uluslar için felakete neden olur. Bu say- dığımız kanunlarda esas din ile devletin mutlak biçimde aynhğıdır. lsviçre, Almanya, Fransa si- yasal ve ulusal birliklerini, ekonomik, toplumsal kuruluş ve gelişmelerini medeni kanunlannı ya- yımlamakla sağlamlaştırmış ve destcklemişlerdir. Bu yaşamsal zorunluluklar karşısında eski gele- neklerin, yerel ve alışılagelmiş hükümlerin ve dinsel alışkanlıkların sürmesi bu ülkelerin hiçbi- rinde, hatta îsviçre gibi kamuoyunun en geniş bi- çimde egemen olduğu bir ülkede bile istenmemiş, istenememış, hatırlara gelmemiştir. Kuşku yok- tur ki, kanunlann amacı herhangi bir gelenek ve görenek veya yalnız vicdanla ilgili olması gere- ken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal, ulusal birliğin her neye mal olursa olsun güven- cesi ve tatminidir. Yüzyılımız uygarlığına mensup devletlerin ilk ayırıcı nitelikleri din ile dünyayı ayn görmekte- dir. Bunun tcrsi, devletin kabul ettiği din esasla- nnı kabul ermeyen kimselerin vicdanlannı baskı altına almak olur. Bunu yüzyılımızın devlet an- layışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdan- larda kaldıkça saygındır ve temizdir. Dinin hüküm halinde kanunlara girmesi tarihin akışında çoğu kez hükümdarların, zorbalann, güçlülerin keyif ve isteklerini tatmine aracı olması sonucunu ge- tirmiştir. Dini dünyadan ayırmakla yüzyılımızın dcvleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntısmdan kuriarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır. DİNE DAYALI KANUNLAR ULUSAL BİRLİĞE TAMAMEN AYKIRIDIR 1 Özellikle çeşitli dinlere mensup uyruklara sa- hip devletlerde tek bir kanunun bütün toplumda uygulanma yetkinliğini kazanabilmesi için bu- nun dinle ilişkisini kesmesi ulus egemenliği için de bir zorunluluktur. Çünkü kanunlar dine daya- nırsa, vicdan özgürlüğünü kabul zorunluluğunda bulan devlete, çeşitli dinlere giraıiş uyruklan için ayn ayn kanun yapnıak gerekir. Bu durum yüz- yılımız devletinde temel koşul olan siyasal, top- lumsal, ulusal birliğe tamamen aykındır. Anım- satmak gerekir ki devlet yalnız uyruklan ile de- ğil yabancılarla da ilişki içindedir. Bu durumda olanlar için kapitülasyon adı al- tında ayn hükümler kabuİ etmek zorunluluğu do- ğar. Lozan Antlaşması ile kaldırılan kapitülas- yonların ülkemizde sürmesi için yabancılar tara- fından dile getirilen gerekçenin en önemli yönü bu nokta olmuştur. Bundan başka Fatıh Sultan Mehmet dönemin- den son zamanlara kadar Müslüman olmayan uy- ruklar hakkında uygulanan ayn hükümlere de özellikle bu dinsel durum neden olmuştur. Hal- buki yeni Türk Medeni Kanunu Tasansı'nın ha- zırlanması nedenı ile yurdumuzda nıevcut azın- lıklar, Lozan Antlaşması 'nın kendilerine kabul ettiği haklardan vazgeçtiklerini Adalet Bakanlı- ğı'nabildirmişlerdir. Yenilenme tarihimizde değeri olan bir olayı şu- racıkta belirtmek isteriz. Ali Paşa Fransız Mede- ni Kanunu'nun Türkiye için aynen kabulünü vak- tiyle Sultan Aziz'e önermiş, fakat Cevdet Pa-: şa'nın kanşmasıyla bu büyük girişim çıkmaza girmiş, yerine Mecelle konulmuştur. Zaten bütün kaygısı kişisel çıkarlarından başka bir şey olma- yan ve ikiyüzlülüğü kendilerine yol tutmuş salta-: nat yönetimı için ulusun gerçek çıkarlan gereği- ni dikkate alarak karar verilemezdi. Yüzyılımızın uygar uluslara tanıdığı bütün hu-] kuku uygarlık dünyasından kayıtsız koşulsuz is- 1 terken, bu hukukun yerine getirilmesi gereken uygarlık görevlerini de Türkulusu kendi eliyle ken J disine yüklemiş bulunuyor. Bu kanun lasansının anlamlanndan birisi de budur. Türk ulusunun yüksek temsılcisı olan büyük Meclis'in uygun bulmasına ve onayma sunulan Türk Medeni Ka- nunu Tasansı yüriirlüğe konulduğu gün ulusu- muz on üç yüzyıhn kendisini çeviren hastahklı inançlanndan ve kargaşadan kurtulmuş, eski uy- garlığın kapılannı kapayarak yaşam ve verimli- lik getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulu- nadaktır. Adalet Bakanlığı bu kanunu hazırla- makla devrim ve tarih önünde ulusal görevini yapmış ve Türk ulusunun gerçek çıkarlarını dile getirmiş olduğunda şüphe etmemektedir." Sevgili Ncsli! Affetmek ve unutmak iyi insanlann intikamıdır. Scvginin günü yoktur. Seni her zaman seveceğim. DOĞAN SOYSÜREN • • • • • • ; - • ' - • • ' • • • • • Temel'im, bu SEVDA bitmez. SEVİMKURT • . v . • • . . • • . • . . ; . - • . . , - - , ; . • • . • • • MARMARİS1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2001/42 Karar No: 2004/196 Davacı SSK. vckili tarafından davalılar Acar Hafriyat, Tahsin Demirtaş ve Abdurrahman I'andal aleyhıne rücuan tazmı- nat davası açılmış olup işbu dava sonucuııda davaııın kısmen kabulüne, 14.827.952.659.-TL kurura zararmın ve 44.000 li- ra cenaze giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği ancak davalılar Acar Hafriyat, Tahsin Demirtaş ve Abdurrahman Pandal tüm aramalara rağmen tebligata yctcrli adresi bulunamadığından karar örneğının ve temyiz dilekçesinin ilanen tebligat yapılmasına karar verilmi^tir. 7201 sayılı tebligat yasasının 28 ve 29. maddeleri uyarırı- ca karar örneğının ve temyiz dilekçesinin ilanen tebliğine, aynı yasanın 31. maddesi uyarınca ilanın yayınlandığı tarihten ilibaren 15 gün içerisindc tebligatın yapılmış sayılmasına karar verileceği hususu teblığ olunur. Basın: 5665 SAKARYA 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN ESM No: 2004/1945 Satılnıasına karar verilen :>,:ı\ıiıııenkulüıı cinıl, l.ıyıııi'li, adedi, cvsalı: Adapa/an, Papuççular Mahallesi, 22 pııi'lıı, 187 ada, 166 parsclde kayıtlı ve tapuda bahçelı kargır vc ahşap 2 ev vusıflı olarak geçen taijinmaz zeminde ise dcprcmdc yıkıldığından boş arsa vasfındadır. Ta- şınmaz düz bir arazide ycr almakta ve etrafı yapılaşmış duruındadıı. Şelıir merke/iııde ııklıığun- dan tünı alt yapı ve belediye hizmetlerinden faydalannıakladır. Parselın tamamı I ÎK3.74 m2 dir. Taşınma/ ıskân sahasında kalmakta ülııp, A-2 kal yapı nı/amma tabıdır- Huna gort 1 ta'jinma/ 210.661,15 YTI. muhammen bedel Uzennden salılacaklır Satış şardarı: 1- Adapazarı Morkcz Pabuççular Mahallesi, 22 pafta, 187 ada, 166 parsel sayılı tasınmazın, birinci satışı 22.03.2005 Salı günü saat 14.00'tcn 14.10'a kadar. ikinci satışı 01.04.2005 Cuma günü saat 14.00'ten 14.10'a kadar Adapazarı Belediye Mezat Salonu Ankara Caddesi Iîski Garajlar Adapa/an adre- sinde yapılacaktır. Birinci arttırmada tahmin edilen kıymeliıı yii/de 60'ını ve rüçlıanlı alacaklılar varsa alacaklan toplamını ve satış masraflannı gec;ıııek şartıyla ıhale olunur. Köyle bir bedelle alıcı çıkma/sa, en çıık arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla ıkıneı arttırmaya eıkarılacaktır. !ju kadar kı artlırma bedelınin malın tahmin edilen kıymctinin yüzde 40'ını bulması ve satış iste- ycnin alacağına rüçhanı olan alacaklann toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çe- virme ve paylaştırnıa masrallarını geçmesi lazımdır. Böyle fa/la bedelle alıcı çıkma/.sa satiî, ta- lebi düşecektir. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yii/de 20'si nispetinde pey akı;esi veya hu miklar kadar ınıllı hır hankanın temınal mektubunu vermeleri lazımdır. Satıij. pe^ın para ıledir. Alıcı istedığınde 10 günü gcçmemck iizerc mehıl verilcbilir. Tellaliye bedeli, damga vergisi, tapu harç ve masraflan alıcıya aittir. Birikıniş vcrgilcr satış bedelinden ödenir. KDV oranı %18. 3- Ipotck sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayıimenkul ü/erindeki haklaı ını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemı/e bilclimıelen lazımdır. Aksı takdırde hakları tapu sieılı ıle sabit olmadıkea paylaşma- dan hariç bırakılaeaklardır 4- Ihaleye katılıp daha sonra ihale bcdclini yatırmamak suretiylc iha- lenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kcfıllcri. tcklifcttiklcri bedel ile son ihale bedeli arasın- daki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, Ihale farkı ve temerrüt fai/.i ayrıca hükme hacet kalmaksı/ın dairemizce tahsıl olunaoak, bu fark, varsa öncelikle teminal bedelinden alınacaktır 5- Şartname, ilan tarihinden ıtıharen herkesin gö- rebilmesi ıçın daıretle açık olup masrali verildiği takdırde ısteycn alıcıya bir örneğı göndcrılir. 6- Satışa iştirak edenlerın şartnameyi görnıüij vc mündcrccatını kabul etnıiş sayılacakları, başka- ca bilgi almak isteyenlerin 2004/1945 esas sayılı dosya numarası ile müdürlflğümüze bajvurma- ları ilan olunur. 03.02.2005 (*) tlgililer tabirine irtifak lıakkı sahipleıı de dahıldiı Basın: 56%
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle