18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3AYFA + CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ 4 HABERLER Hüdai Oral yaşamını yitirdi • DENİZLt(AA)-Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hüdai Oral (80), kalp yetmezliği nedeniylc kaldınldığı Pamukkale Ümversıtesı (PAÜ) Eğitim Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde vefat etti. Oral, yarın düzenlenecek cenaze namazının ardından Asri Mezarlık'ta toprağa verilecek. Denizli'nin Buldan ilçesinde, 1925 yılında dünyaya gelen Oral, 20 yıl Denizlı millervekıli olarak TBMM'de görev yapmıştı. 1963'te Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın kurıılmasıııda katkılan olan Oral, bakan olarak 2 yıl görev yapmıştı. Oral, cvli ve 2 çocuk babasıydı. AB'den parasal destek • ANKARA (Cumhuriyet) - Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, DYP Deni/.li Milletvekili Ümmet Kandoğan'ın '6. Çerçevc Programı'na ilişkin soru öncrgesini yanıtladı. Tiirkiye'nin 2003 yılının başından itıbaren katıldığı program ıçin AB hibelerinden ve ıılusal kaynaklardan toplam 106 mılyon 700 bin Buro ödeme yapıldığını belirten Gül, Türkiye'nin de 2005-2006 döneminde 90 milyon Euro ödeyeceğini ifade etti. Gül, "Program kapsamında 2003 Ocak ayından beri sunduğumuz 543 proje teklifinden 72'si desteklenmek üzere kabul edilmiştir. Ödediğinıiz nıali katkı ile programdan aldığımız pay arasındaki oran halen yüzde 10 civanndadır. Diğer adaylar Romanya ve Bulgaristan'ın performansı da hemen hemen aynı düzeydedir" dedi. Meclis'te 150 kişi emekli oldu • ANKARA (Cumhuriyet)-TBMM Başkanı Biilent Annç, CHP tzmir Milletvekili Yılmaz Kaya'nın soru önergesini yanıtladı. Annç, "22. yasama döneminde, 29 Aralık 2004 tarihine kadar Meclis kadrolanndan 150 personelin emekliye aynldığmı, bir üst kadroya atandıktan sonra emekliye aynlan personel sayısının ise 8 olduğunu, aynı dönemde başka kurumlardan 32 personelin de TBMM'ye naklen alandığım" bildirdi. Arınç, TBMM Koruma Müdürlüğü Merkez ve Saraylar Koruma Şube Müdürlüğü'ne gelen personel sayısının 222, giden personel sayısının ise 271 olduğunu açıkladı. Hükümetin uyguladığı IMF politikalarına karşı düzenlenecek eylemlerin ilki 16 Şubat'ta Emekçi,iktidanuyanyorİstanbul Haber Servisi - Is- tanbul Tabip Odası (İTO) ve Sağlık Eınekçileri Sendikası (SES) îstanbul şubeleri hükü- metin sağlık alanında yaptıgı düzenlemelere karşı 16 Şubat Çarşamba günü uyarı eylem- leri gerçekleştirecek. tstanbul Tabip Odası Yöne- tim Kurulu üyesi diiray Kılıç ve SES Anadolu Şube Başka- nı MehmetAlilşık İTO toplan- tı salonunda yaptıklan basın açıklamasında, "16ŞubatÇar- şaınba günü ülkcmizin tüm emekçileriyle beraber biz de meydanlarda olacağız. İstan- buTdaişyerlerimizden çıkarak saat 1230'da Unkapam Tekel Binasıönundctoplanacakveta- • Emek Platformu'nun hükümetin politikalanna karşı eylem günü ilan ettiği 16 Şubat günü iş bırakarak eylemi daha ctkin hale getirmeyi amaçladıklannı belirten sağlık çalışanlan, yaptıklan açıklamada, "Bu ülkenin eğitim, sağlık ve altyapı imkânlanndan yararlanmak için sadece bu ülkenin vatandaşı olmanın yctcccği bir sosyal devlet düzeni istiyoruz" dediler. leplerimizi dile getiren bir v ü- rüyüş sonunda bir basın açık- lanıası yapacağız" dedi. İ.llke kaynakları halka hjzmet için var " I llkeııiıı kaynakları halka hiznıetiçinvardır. IMF'yepeş- keş çekilmek için de£ir deni- len açıklamaya şöyle devam edildi: "Önünıüzdeki dönem 4 önemli yasal düzenlcme ha- yatunızı ciddi olarak etkileye- cek. Bunlardan birincisi Ka- nıu Yönetimi Tcnıel Yasası, ikincisi Genel Sağhk Sigorta- sı, üçüncüsü Emeklilik Yasası ve dördüncüsü Kamu Fersone- li Rejimi Yasası. Bıuüann hep- siııe bakddığında esasolarakya- pılmaya çalışılamn dcvlcti, lıal- kma hizmet veren bir kurum ohnaktan çıkanp uluslararası sermaye kuruluşları ve onla- nn oı-taldîiı ıııın sermaye ak taran bir aracı kurumuna dö- nüştürmekolduğu görülüyor." Açıklamayla 16 Şubat'ta ik- tidan bir kez daha uyaracak- lannı duyuran emekçiler, "Biz- lcr, bütün vatandaşlarunızuı en temel insani ihüyaçlanmn eşit ve bedelsiz olarak karşı- landığı bir toplumsal düzen- den yanayız. Bu ülkenin eği- ıim, sağtak ve altyapı imkânla- nndan yararlanmak için sa- dece bu Ülkenin vatandaşı ol- ıııaııın yeteceği bir sosyal dev- let düzeni istiyoruz" çağrısı yantı. İstanbul Tabıp Odası Yöne- tim Kurıılu üyesi Dr. Cüray Kılıç konuşmasında, anıaçları- nm sağlık sektöründe yaşanan ve yaşanacak olan dönüşüm- lerin toplumda yaratacağı tah- ribatı göstermek olduğunu kay- dederek "Türk halkı sosyal gü- venlik vesağlıkta büyük bir sal- ıhnyln karşı karşıyadır" dedi. SES Aksaray Şube Başkanı SongülBeydillide Emek Plat- formu'nun aldığı karar doğ- rultusunda 16 Şubat günü iş bı- rakarak eylemi daha etkin ha- lc getirmeyi amaçladıklannı belirterek "Söz bitti, sıra ey- lemde" dedi. BU KEZ DE ÇELlŞKÎLl RAPOR Birgen'e üçay men • tşkence görenlere sağlam raporu verdiği için "6 ay meslekten men" cezası aldığı halde Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu Başkanlığı'na getirilen Dr. Nur Birgen, bu kez de çelişkili rapor verdiği için 3 ay meslekten men ile cezalandırıldı. ŞULEKÖKTÜRK işkence görenlere ver- diği sağlam raporu nede- niyle "6 ay meslekten men" cezası aldığı halde Adli Tıp Kurumu 3. th- tisas Kurulu Başkanlı- ğı'na getirilen Dr. Nur Birgen, bu kez de hafıza- smı yitiren hükümlülere çelişkili rapor verdi ve 3 ay meslekten men ile ce- zalandınldı. Türk Tabipleri Birliği (TTB), Wcrnicke-Korsa- koflf'lu hükümlülere çe- lişkili raporverdıklen ge- rekçesiyle İstanbul Tabıp Odası'nca 3 ay meslekten men ile cezalandınlan Adli Tıp Kurumu 3. îh- tisas Kurulu Başkanı Dr. Nur Birgen ve 5 dokto- run cezalarını onayladı. F tipi cezaevlerinin ka- palılması istemiyle yap- tığı ölüm orucu eylemi sonucu VVernicke-Korsa- koff hastahğına yakala- nan, Enver Yaııık, Ash- lıaıı Gençay ve Beki11Jal yemez'e çelişkili rapor verdikleri gerekçesiyle Dr. Nur Birgen, Dr. Ok- tan Aktürk, Dr. Ömer CanGökdoğan,ür. Er- bilGözükırmızı, Dr. Esin Öztürk, Dr. CemalYalçm Ergezer ve Dr. Birscn Ul- kü İTO Onur Kurulu'na şıkâyet edilmişti. Kurul incelemeleriııde, ılk ra- porlarda, "ilcri derccede heslenme yetersizliğine bağlı jyııel durum IHı/.ıık- luğu, organik amnestik sendrom ve \Vernicke- Korsakoff Sendromu" hastalığı tanısı konulan ve ilk 6 aydan sonra iyi- leşmesi beklenmeyen, Balyemez, Yanık ve Gen- çay'ın son raporlanna "düzelmegözlendiği'' ya- zıldığını belirledi. Rapor- lan çelişkili bulan bilirki- şı görüşü üzerine Onur Kurulu, raporların altın- da imzası bulunan doktor- lara "gerçege aykın ra- por düzenledikleri" ve "Tıbbi Dcontoloji Tiizü- ğü'nün 16. maddesiniih- lal ettikleri" gerekçesiy- le her dosya için "1 ay sü- reyle geçici olarak mes- lekten men cezası" verdı. Buna göre Dr. Birgen, Dr. Aktürk ve Dr. Gökdoğan, bu üç kişinin raporu altın- da imzası bulunduğu için 3 ay, Dr. Gözükırmızı, Yanık ve Balyemez adı- na, Dr. Ersın Oztürk, Bal- yemez ve Gençay adına düzenlenen raporunda imzaları bulunduğu için 2 ay, Dr. Ergezer de 1 ay meslekten men cezası al- mıştı. TTB Yüksek Onur Kurulu'nun onayladığı bu cezalan uygulayacak kurum Adalet Bakanlığı. Ancak Beyoğlu Adli Tıp Şube Müdürü'yken ka- rakolda işkence gören al- tı kişiye sağlam raporu düzenleyen Birgen hak- kında, Türk Tabipleri Bir- liği Yüksek Onur Kuru- lu'nun verdiği 6 ay mes- lekten men cezasını Ada- let Bakanlığı uygulama- mış, aksine Birgen, Adli Tıp Kurumu'nda ihtisas Daire Başkanlığı'na ter- fi ettirilmişti. Depremzedelereyardım konseri DİSK ve Bakırköy Belediyesi, Güney Asya ve Hakkâri'deki deprem mağdurları yararına konser düzenledi. 6 binc yakın kişinin i/Jcdiği, Yeşilköy'deki Mydonosc Shovvland'de gcrçeklcştirilcn etkinlikte Bakırköy Belcdiye Başkanı Ateş Üııal Er/cn, DÎSK'in 38. kuruluş yüdönümü nedeniylc düzenlediği etkinliği, dcprcmlcr nedeniyle bir yardım konserine dönüştürdüğünü, kendilerinin de bu oreanizasyona destek verdiklerini belirtti. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çclcbi dc düzenledikleri etkinliğin "maddi olmaktan çok manevi" bir anlamı olduğunu dile gerirerek katkı verenlere tcşckkür etti. Sunuculuğunu tiyatro sanatçısı Mustafa Alabora'nın yaptıgı konserde Arif Sağ, Tolga Sağ ve "Bu Toprağın Sesi" yanşma programının 5 finalisti sahneye çıkarken, Anadolu Ateşi Daııs Topluluğu da bir gösteri sundıı. Etkinliğin geliri Güney Asya ve Hakkâri'deki dcprcmzcdclcrc aktarılacak.(Fotoğraf: FATİH ERDOĞDU) 'AKP yönetimi dlyaloğa kapalı' İstanbulHaberServisi- İstanbul Bü- yükşehir Belediye Meclisı yeni dönem çalışmalanna bugün başlıyor. Yeni ça- lışma döneminde AKP'li yönetime ve meclis grubuna çağnda bulunan CHP Grup Başkanvekili KemalAkar, bugü- ne kadar yapıcı birmuhalefet tavn ser- gilediklerini ve sorunlan diyalog yo- luyla çözmeyi amaçladıklannı belir- terek "Ancak biziın bu yapıcı tavrınu- za karşın gcrck yönctimden gerekse AKP grubundan aynı yaklaşımı görc- memekteyiz" dedi. Akar kent sorunlannın iktidar- mu- halefet aynmı gözetmeksizin hep bir- likte Istanbul'un ve Istanbullulann ya- ranna çözümü yönünde çalışmayı amaç edindiklerini, ancak CHP grubunun görüşlerinin AKP tarafından dikkate ahnmadığını söyledi. Yeni çalışma dö- neminde yönetimden ve iktidar partı- sinden farklı bir anlayış bekledıklerini kaydeden Akar, butavır değişmediği tak- dirde muhalefet etme biçimlerini göz- den geçireceklerine dikkat çekti. Tar- tışmalı kurultayı geride bırakan CHP'nin İstanbul Büyükşehir Meclisı 'nde görev yapan üyelerinin farklı tercihte bulun- malannın doğal olduğunu belirtenAkar, kenetlenip CHP'yi belediye meclisin- de en iyi şekilde temsil edeceklerine olan inancını dile gctirdi. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Çağdaş Yaşamı Destekleme Derne- ği'nin (ÇYDD) Beşiktaş Şubesi'nin Yıl- dız Teknik Üniversitesi Oditoryumu'nda önceki gün düzenlediği "Uğur Mum- cu'yu Anma Günü"ne derneğin Genel Başkanı ProfesörTürkan Saylan'la bir- likte konuşmacı olarak katıldım. "Çağ- daş Yaşam" adı üstünde Türkiye'nin modern bir ülke olmasını hedefleyen bir sivil toplum örgütü. Ülkemizin özellikle geri kalmış yörelerinde kız çocuklarının eğitimi, devlet görevlilerinin, polis örgü- tünün insan hakları açısından eğitimi gi- bi birçok alanda önemli hizmetler veren bir sivil toplum örgütü. Türkan Saylan'ın olağanüstü örgütçülüğünün de ve çaba- larının bu başarıda önemli bir payı oldu- ğunu kabul etmek gerekir. ÇYDD Beşiktaş Şubesi, toplantı sa- lonunun girişinde bir de "Basın Şehit- leri" fotoğraf sergisi hazırlamıştı. Sergi- ye dolaşırken içimde bir şeyler kıpırda- dı. Sergiyi düzenleyenlerle de bu dü- şüncelerimi paylaştım. Sizlerle de pay- Olüm... Yaşam ve Solculuk laşmak istiyorum. Öncelikle, "şehit" söz- cüğünü çağdaşlık hedefiyle bağdaştır- maya çalışmak bana garip geliyor. Şe- hitlik, dinsel bir kutsallık içeriyor. Dini inançlara göre, inancı için yaşamını yi- tiren şehit sayılır ve o kişi cennete gider. Bir de devlet katında şehit tanımı vardır; bu tanım da devlete hizmet ederken ya- şamını yitirenler için kullanılır ve şehitle- rin ailelerine özel bir maaş bağlanır. Dev- letin şehit tanımının da bir ölçüde dini ge- leneklerden miras olduğu inancındayım. Son otuz yılda ülkemizin çok değerli aydınlarını suikastlarda, faili meçhul ci- nayetlerde yitirdtk. Onların acısı hepimi- zin yüreğini dağlıyor. Onlann unutulup git- mesi, yaptıklarının tarihin karanlıklarına gömülmesine gönlümüz razı olmuyor. Bu nedenle onlann anılması, anılanna ser- giler açılması gerekiyor. Ancak burada bir itirazım var: Bu anma olaylarını ölüm acısıyla sınırlamak ne kadar doğru? ör- neğin Uğur Mumcu, esprili, düşünce- lerine mizah katarak yazan bir araştırma- cı gazeteciydi. Onun "Sakıncalı Piya- de" oyunu, militarizmlealay eden bir mi- zah tiyatrosuydu. Uğur Mumcu'yu an- ma günlerinde bu oyun sergilenemez mi? Bu örneklerden yola çıkarak solun, ölüm karşısındaki tutumunu tartışmak is- tiyorum. örneğin sosyalist solun dergi- lerini herokuduğumda, beni endişelere sevk eden bir ruh hali içine giriyorum. Bü- tün dergiler, çeşitli eylemlerde yaşamı- nı yitiren devrimcilerin öyküleriyle dolu. Hangi sayfayı açsanız bir ölümle yüz yü- ze geliyorsunuz. Bu insanların unutulma- sını istemek gibi bir niyetim yok. Çünkü en temel zaaflarımızdan birisi, belleksiz bir toplum olmamız. Her şeyi unutup gi- diyoruz. Bir dava uğruna yaşamını yitir- miş insanlar da bir süre sonra unutulmuş- luğa mahkûm oluyorlar. Ancak, onları unutmayalım derken ha- yatımız yalnızca onlann ölüm öyküleriy- le sınırlı bir hale gelebiliyor. Devrimcili- ğimizi, belli ilkelere bağlılığımızı sırf on- ların ölümü üzerine kurarak ne kadar doğru davranmış oluyoruz. Böyle dav- ranarak toplumun, gençliğin "Bunlar hep ölüm etrafındalar" diyerek bu türtö- renlerin dışında kalmalanna neden olmu- yor mu? Ölümü unutmayalım, ancak ölüm üze- rine kurulan felsefelerin, inançlann dini bir tarafı olduğunu da kabul etmeliyiz. Çağ- daş insanlann geleceği yaşam üzerine kur- maları gerekmiyor mu? Şimdi ben bunu söyleyince, solcu bazı arkadaşlanm, "Sol- culuk yaşam üzerine kuruludur. Biz in- sanlığın geleceğini daha mutlu kılabilmek için mücadele ediyoruz" cevabını vere- ceklerdir. Bu doğru bile olsa, özellikle son yıllar- da solun ölüm konusunu fazla abarttığı, fazla mistik bir hale getirdiği inancında- yım. Bu ruh halinin, solu tutuculaştırdı- ğını, muhafazakârlaştırdığını sanıyorum. Bu ruh halinden bir an önce kurtulma- mız, yeniden yaşam ve gelecek üzerine kafa yormamız gerektiğini düşünüyo- rum. Belki de solun kitlelerden kopuşu, top- lumsal desteği yitirişi nedeniyle, daha fazla ölüme yöneldiği söylenebilir. Yalnız- laşan insanın ölüme daha yakınlaştığı öne sürülebilir. Sol ise çağdaş ve de- mokratikbirdünyaözlemi içinde. Bu ne- denle bu ruh halinden kurtulabilecek bir potansiyeli de içinde banndınyor. Belki de ben solun ölümle olan iliş- kisini abartıyorum. Ancak bu noktada bir zaafolduğunu da kabul etmeliyiz. ör- neğin şu "şehit" sözcüğü sıkıntılı bir sözcük değil mi? En azından bunu tar- tışabiliriz... 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK • ••Aşk Izin İstemez '14 Şubat Sevgililer Günü' ötekilergibi bir 'zo- runluluklar günü'ne dönüştü. Ne yazık ki tica- rete dayalı yönlendirmeler bir 'armağan alma bek- lentisi' ile 'armağan vermeyükümlülüğü' yarat- tı. Indirimli etiketler, kombine sunumlar (özel mönülü akşam yemeği, bir gecelik konukluk vb.), bol çeşitler 'aşkaçıklamaları' için vitrinle- re kondu. Tıpkı 'Anneler Günü', 'Babalar Gü- nü', 'doğum günleri', 'yeniyıl kutlamaları' gibi, içtenliğinden uzaklaşmış bir 'beklenti-zorunlu- luk' döngüsünesokuldu, gerçek anlamlarından uzaklaştırıldı. Hele bu gün için hazırlanmış ye- mek mönüleri içinde yer alan 'enginariçinde ka- rides-kalamar' gibi, 'keçiboynuzu pekmezli in- cirtatlısı' gibi karışımlar bu günden nelerin bek- lendiğini ortaya koyuyor. Bugün, bütün bunları biryana bırakarak bir kitabımdan iki bölüm ko- yuyorum. Çünkü aşk, ne kutulara girer, ne etiket taşır, ne de faturalarla açıklanır. Aşk, bütün bunlardan başka, bunların çok dı- şında bir şeydir. • • • "Aşk, o güzellm duygu fırtınası bütün kural- ları, bütün karşı çıkmaları dinlemez bile. Dün- ya umurunda değildir. Kimi zaman pat diye çı- kar gelir, kimi zaman yavaş yavaş yerleşir. Ge- lir de dünyayı öyle bir değiştirir ki... Yeşil, baş- ka bir yeşil olur, kırmızı başka bir kırmızı. İnsa- nın ayağını yerden öyle bir keser ki.. insan san- ki uçar. Yerde miyaşıyor gökte mi, kendi de bil- mez olur. Sabahlar artık başka sabahlardır, ak- şamlar başka akşamlar. Aşk, o güzelim duygu fırtınası esip de insa- nın başını döndürdü mü değme gitsin. Ne küs- tah şeydir o, ne cüretkârdır. Dünyayı umursa- maz. İnsanların yasaları ona vız gelir. İnsanla- rın ahlak diye bildiklerini dinlemez bile. Huzur diye yaşadıklarını altüst eder. Söylenenlere al- dırmaz, suçlamalara başını çevirmez. Böyle dik başlı, böyle isyankâr bir şey görülmemiştir. Bel- ki de hiçbir ideolojinin isteyip de yapamadığı şeyi yapan Insanı değiştirir, dünyayı değiştirir. Aşk, o güzelim duygu fırtınası üstelik de çok 'demokratiktir'. Ne ırk aynmı bilir ne deri rengi. Sınıf ayrılığını çiğner geçer. Sınır tanımaz. Si- yasal düşünce aynmı yapmaz. Insanları para- sına göre ayırmaz. 'Bakalım nereden mezun ol- muş?' demez. 'Hele bir arabasının markasını gö- relim' demez. Sahi, 'aşkın demokratik olduğu' hiç aklımıza gelmedi değil mi? Aslında aşk çok da seçicidir. Yaşamaktan korkmayan ınsanları seçer. Bezginlerin, haya- fa küskünlerin yanına bile uğramaz. Hayatını hesaplar üzerine kuranların semtinden geç- mez. Duyguları küçümseyenlere tepeden ba- kar. Kibirlilere, gururlulara güler geçer. Insana değer vermeyenlere hiç değer vermez. Aşk, insanın en insan yanına geliryerleşir. In- sanı insan yapar. Insanları birbirinden ayıran bütün yapaylıkları kaldırır. Âşık olmak hakkı, başkaları tarafından veril- meyen belki de tek haktır. Onu alabilmek için insanın onu hak etmesi gerekir." ••• "Eski Ispanyol haritacılarının sevgilileri, hari- ta çizilirken 'Benim için bir ada çiz' derlermiş. Ispanyol haritacısı da sevgilisi için gerçekte ol- mayan bir ada çizermiş. Eski ıspanyol harita- larında böyle 'sevgiliye armağan adacıklar' olur- muş. Sevgilisinden 'haritada bir ada' isteyen Is- panyol kadını da, ona ada armağan eden Ispan- yol haritacısı da ne güzel bir şey yapmışlar. Bir haritaya bir ada çizip de 'Bu senin adan' demeyi unutuyoruz. Oysa herkesin bir adası olabilir. Denizler öy- le büyük ki... Duyguları unutuyoruz. Düşünceleri. Sevgi- yı... Sözleri. Dokunuşları. Bakışları. Davranışları. Dostluğu... Unutuyoruz. Vermeyi unutuyoruz. Kendimizi beklemeye alıştırıyoruz. Sonra da neyi beklediğimizi unu- tuyoruz. Eksiliyoruz. Neden eksildiğimizi bilmeden... Gelin yeniden başlayalım. Yaşamın, sevmenin, yapmanın en güzel ar- mağan olduğunu bilerek. İnsan olmanın en güzel armağan olduğunu bilerek. Yeniden. . ." (KIRMIZI IŞIKTA YÜRÜMEK - Altın Kitaplar) e-mail: erdalatakuı superonline.com faks:0512 513 90 98 Kesse: Yalancı demedim • ANKARA (Cumhuriyet Bürus) - Alman Welt am Sonntag Gazetesi Başyazan Christoph Keese, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıgı röportaj ile ilgili, geri adım atarak "Bir yanlış anİama olmuştur" değerlendırmesıncle bulundu. Gazeteci Christoph Keese, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanlanndan Cüneyd Zapsu'ya bir mektup göndererek Türkiye'de kendı ağzından yayımlanan bazı açıklamalann da doğru olmadığını bildirdi. Keese, "röportajın Türkiye'de yanlış anlamalara yol açmasına üzüldüğünü" belirtti. Keese, Türkiye'de Erdoğan'a yalancı dediğı konusunda açıklanıaların bulunduğunu ancak böyle bir şey söylemediğini ifadc etti. 'AKP, seçmenine ihanet etti* • TEKtRDAĞ (AA) - Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet Ağar, partisinin Tekirdağ il kongresüıde, yaptıgı konuşmada partilerinin, Türk demokrasisinin yegâne ve gerçek kalesi olduğunu söyledi. Vurgunun, hırsızlığın, soygunun kol gezdiği bir düzende, milletin yeni bir ambalajla ortaya çıkan bir gruba şans verdiğini iddia eden Ağar, hiçbir ikticlann AKP iktidan kadar kendisini iktidara taşıyan kesime ihanet etmedığını, iktıdarın, çıftçıye, işçiye memura, tüm halka ihanet ettığını savundu. j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle