Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA- CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2005 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
IV:
AÇI
M •• MUMTAZ SOYSAL
'Eksterist'ler ve İnterist'ler
BAŞKENT Kinshasa'nın dev-
let üniversitesinde Ankara'dan
gelen bir hukukçu konferans
veriyor. Konu, "Türkiye'nin ana-
yasacılık tarihinden çıkarılabi-
lecek dersler". Zaten, hukuk-
çunun bölgecilikten, ırkçı kat-
liamdan ve ne yazık ki kendi
askerinin öncülük ettiği yağ-
malama hareketlerinden çok
çekmiş bir ülkeye gelişinin ne-
deni de bu. Kongolular, halk
kahramanı Lumumba'yla sö-
mürgeciliğe karşı verilen müca-
dele sonrasında, otuzyıl sürmüş
bir diktatörlüğün ardından, ye-
ni anayasayapıp demokrasiye
geçmek istiyorlar. Bu amaçla
çalışan bir komisyon var. Amaç-
ları, bazı sorunların çözümün-
den sonra Türklerin geçirdiği
anayasa deneyimlerinden ya-
rarlanmak.
Yoksa, bir yerdeki reçetele-
rin başkalarının dertlerine tıpa-
tıp derman olmayacağını, onla-
rın da çoğu biliyor. Benzer de-
neyimlerden ders çıkarılır ama,
ulusal sorunların çözümü de
ulusal olmalıdır.
Bunların tartışıldığ konferan-
sın bitimindeki sorulardan son-
ra, genç bir öğretim üyesi kür-
sünün önüne gelip dinleyicile-
re sesleniyor: "Şimdi anladım"
diyor, "konuğumuz bizdeki ba-
zılan gibi eksterist değil, tam
bir interist!"
Hıncahınç dolu salonda müt-
hiş bir alkış.
Merak edip yanınızdaki pro-
fesöre soruyorsunuz bu sıfatla-
rın anlamını. Meğer öğrenciler,
eski sömürgecilerin dıştan öğüt-
ledikleri ve çoğu zaman yine
yabancıların işine gelen reçe-
telere göre sorun çözmek iste-
yenlere "dışsal"c\\ar anlamına
"eksterist", başkalarının dene-
yimlerinden bir ölçüde yararla-
nıp ulusal sorunları özde ulu-
salcı yaklaşımlarla çözmek ge-
rektiğini savunanlara da "iç-
se/"ciler anlamına "interist" di-
yorlarmış.
Şimdi, bu konunun ülkemiz-
deki medyaya nasıl yansı-
tıldığına bakalım. "Yandı Kon-
goi" diye başlık atmış bir za-
manların saygın gazetesi. Ona
göre, "Türkiye'de özelleştirme-
lere ve Kuzey Kıbrıs'ta Annan
Planı 'na savaş açan" kişi "şim-
di de Kongo'ya el attığı için" o
ülkenin "kara talihi" sürüyormuş.
Anadolu'nun üç misli büyük-
lüğündeki bir ülkenin yıllar yılı
Belçika gibi küçücük bir devle-
tin sömürgesi olarak kalması
ve zengin bakır, elmas, uran-
yum, manganez kaynaklarının
insafsızca sömürülmesi "kara
talih"X\x de aynı ülkenin kendi
devrimiyle teokratik padişah-
lıktan demokratık cumhuriyete
geçmiş bir Türkiye'nin dene-
yimlerini inceleme fırsatı bul-
ması niçin "kara talih" oluyor-
muş, doğrusu onu anlamak çok
zor. Acaba, bir halkın alınteriy-
le oluşturulmuş ulusal sanayii
dış çıkarcılara peşkeş çekmek
ve hem haklı hem de güçlü ol-
duğu Kıbrıs davasında, Batı ica-
dı bir Annan Planı'na teslim ol-
mak mıdır "ak talih'"?
Eski sömürge Kongo'nun,
kuzeybatısındaki Fransız
Kongosu'ndan farklı olarak, Tür-
kiye gibi bir "demokratik cum-
huriyet" olmak istemesi, yağma-
cı bir ordu yerine saygınlık ve di-
siplin örneği olarak cumhuriyet
kurucusu bir Türk Ordusu'nu
görmesi, bizdeki AB'cileri niçin
bu kadar rahatsız ediyor acaba?
Kendilerinin birer "eksterist"
olduğunu fark ettikleri için mi?
Eğer Gurur Duyulacaksa...
er
Eğer gcrçekten gurur duyulacaksa; ülkeyi Avrupa kapılarında el açıp
boyun eğen duruma düşüren, siyasal yetcnek vc beceriden yoksun
politikacılarla değil, ezilmiş bir imparatorluktan devrim üstüne
dcvrinı tazeleyerek uluslararası saygınlık kazanmış, pırıl pınl, laik ve
aydınlık bir Cumhuriyet kuran M. Kemal ve onun devrimci
arkadaşlarıyla onurlanmak gerekir.
H. BaSIİ AKGİRAY Hukukçu, eskiparlamenU
S
on yıllarda siyasal parti top-
lantıları ya da kimi politika-
cılann uğurlama ve karşıla-
malannda yeni bir övgü biçi-
mi, eski deyişle tezahüratşek-
li sergilenmektedir.
Kişi ya da kurumun övülmeye mi, ye-
rilmeye mi değer olduğu düşünülmeden
"Tüıidye seninle gunır duyuyor!" hay-
kınşlarıyla gösterileryapılmaktadır. Kuş-
kusuz, ulusça onurlanacağımız kişi ve ku-
rumlanmız vardır ama sergiledikleri po-
litikalarla bir dönem şaibcli nitelenme-
siyle anılan, yeteneksizliği nedeniyle
başında bulunduğu partınin saygınlığı-
na gölge düşüren ya da ülkeyi ortaçağ
karanlığına sürükleme özlenıi içinde
olan, din ve siyaseti kişisel ve partisel
çıkarları için kullanan, tutıım ve davra-
nışlarıyla ülkemizin saygınlığına zarar
vermiş olan kişi ya da kurumlara karşı
"Türkiye seninle gurur duyuyor!" diye
bağırıp alkış tutmak, sağlıklı bir davra-
nış biçimi olarak kabul edilemez. Böy-
le bir gösteri aslında, öveni de övüleni
de aşağılayan bir olgudur, daha öz bir de-
yişle düpedüz bir yalakalıktır.
Işık içinde yatsın, ünlü yazanmız Aziz
Nesin, "Türk halkının yüzde 9O'ı aptal-
dır" yargısında bulurımuştu. Sözünü et-
tiğim haykınşlan duydukça Nesin'in,
biraz abartılı da olsa, bu yargısında önem-
lı oranda haklılık payı bulundugunu ve
bu gibi gösterilere katılanlann o yüzde
90 oranını oluşturanlar olduğunu düşü-
nüyorum.
Değerli öykücülerimizden Sayın A.
Şinasillisar, bir yapıtında "Bıı halkza-
ten aUaşlamayı sevmez veyabeceremez"
savında bulunmuştu ama, bana göre be-
ceremedıği belki doğrudur da sevmedi-
ğini savlamak gerçeğe uygun değildir.
Aslında biz, yermeyi sevdiğimiz ka-
dar, yersiz ve nedensiz övmeyi ve alkış-
lamayı da çok scveriz; bu aşın övgü duy-
gusu bize Osmanlı'dan kalıttır (miras).
Anımsanacağı gibi en acımasız ve ye-
teneksiz padişahlara bıle yatıp kalkıp
"Padişahımçokyaşa!" övgüsünü sıkça
yinelemeyı bir yaşam biçimi olarak be-
nimsemiş bir halkız, dahası övmeyi ve
alkışlamayı meslek olarak uygulamış
ınsanlanz da.
Gerçekten Osmanlı 'da padişah ve ve-
zirleri alkışlamakla görevli "Alkış Ça-
vuşlan" adıyla doğrudan saraya bağlı bir
kamu kurumu vardı. Tanzimat'la bırlik-
te bu kunım kaldınlmış, ama alkış gö-
revi Cumhuriyet'e kadar Hademe-yi Hü-
mayun (Padişah Hizmetlileri) tarafın-
dan yerine getirilmişti. Şimdilerde, yer-
li yersiz, gurur harcaması yapanların al-
kış çavuşları değillerse A. Nesin'in ap-
tallanndan olmalan olasıdır. Insanların
büyük bir duyarlılıkla korumaları gere-
ken onurlannı bu denli ucuz harcama-
lanna başka bir anlam verilemez.
Oysa yukanda değindiğim gibi, Tür-
kiyemizde övgüye değer o kadar çok ki-
şi ve kurum vardır ki, onlan "Türkiye
siziıılc gurur duyuyor!" diyerek alkışla-
dığımız zaman, başımız dikleşir,
göğsümüz kabarır, çoşkulanırız.
Gurur duyulacaksa...
Eğer gerçekten gurur duyulacaksa; ül-
keyi Avrupa kapılarında el açıp boyun
eğen duruma düşüren, siyasal yetenek
ve beceriden yoksun politikacılarla de-
ğil, ezilmiş bir imparatorluktan devrim
üstüne devrim tazeleyerek uluslarara-
sı saygınlık kazanmış, pınl pınl, laik ve
aydınlık bir Cumhuriyet kuran Musta-
fa Kııııal ve onun devrimci arkadaşla-
rıyla onurlanmak gerekir.
Eğer gurur duyulacaksa; büyük öz-
veri ve zorlu uğraş sonunda kurtanlmış
vatan topraklarını yabancılara peşkeş çe-
ken, ülkenin önemli yörelerini, üs ve li-
manlannı dış güçlerin kullanımına aça-
rak bağımsızlığımıza gölge düşüren,
yaşamsal değeri olan kurum ve kuru-
luşlarımızı haraç mezat satışa çıkaran
sıyasetçilerc değil, toplumumuzun Ulu-
sal Ant (Misak-ı Milli) sınırları içinde
huzurlu ve güvenlı olarak yaşamasını
sağlayan Silahlı Kuvvetler ile gururla-
nılmalıdır.
Eğer gurur duyulacaksa; yabancı bir
devletin kanatları altında, halkın dinsel
duygularmı sömüren, yeniden karanlık-
lara dönme ve ulusu döndürme özlemi
içinde olan asalaklarla, emeksiz kazanç
sağlayan çete başkanlarıyla değil; na-
sırlı elleri, alın tenyle tüm değerlerimi-
zi yaratan cmekçilerimiz ve toprak ko-
kan elleriyle insanlanmızı besleme uğ-
raşısında olan köylümüzle onur duyul-
malıdır.
Bilinmelidir ki; yaraşır (layık) olma-
yanlara övgü yağdırmak, zamanla gi-
derilmesi güç toplutnsal yıkımlara da
neden olabilir. Gerçekten; beyni boş, yü-
reği soğuk ve sevgisiz kişiler, sıkça yi-
nelenen bu gibi gösteriler karşısında,
kendilennin insanüstü bir yaratık ol-
dukları inancına kapılabilir ve sonuç-
ta "Ben devletim!" diyebilirler. îşte
böyle bir sonuç acı bir toplumsal yıkı-
mı da beraberinde getirir.
Bu nedenle övgü, ona yaraşır olana,
hak edene yönelık olmalıdır. Bilinme-
lidir ki, Mustafa Kemal'ler ülkesi olan
ülkemizin onuru paha biçilmez değer-
dedır; ondan kişi ya da kurumlara pay
verirken yüz kez, bin kez düşünül-
melidir.
ABD Terör Estirmekte...
Müttefik bilinen ABD, hem bizden yardım istemekte, almakta,
hem de "terör listesine aldım, en kısa zamanda yok edeceğim"
dediği PKK yönetimi ile gizlice görüşüp onlara yardım
etmektedir. Bu nasıl müttefiktir? Bu ne biçim dosttur?
Av.YaşarVARIŞ
A
merika Birleşik Devletle-
ri Irak'ta dünyada eşi gö-
rülmemiş bir kıyım yap-
maktadır.
Amerikan askerlerine "Hareket
eden her insanı vurun" emri ve-
rilmiştir. Amerikan askerleri yaş-
lı, genç, kaduı, erkek, çocuk de-
meden herkesi öldürmektedirler.
Askerler, savaş kurallan, hukuk,
uluslararası anlaşmalar filan tanı-
mamaktadırlar. Kurallan kendile-
ri koymakta, kendileri uygulamak-
tadırlar.
Dünya kamuoyuna söyledikle-
ri "kiınyasal silahlan ve teroriz-
min kökünü temizleme" yalanı ile
Irak'a giren Amerika ve yandaş-
larının davramşlan gün geçtikçe
sertleşmektedir.
Terörle mücadele edeceğiz diye
Irak'a giren ABD, kendisi terör
estirmektedir. Bu davranışlan ile
terorizmi daha da beslemekte, düıı-
yaya yeni terör dalgalannın yayıl-
masına ortam hazaiamaktadır.
Aynca, terörle mücadele ede-
ceğim diyen ABD, ülkemizde on
binlerce masum insanı öldürmüş
PKK terör örgütü ile açıkça işbir-
liği yapmaktadır.
Basına yansıyan haberlerden öğ-
rendiğimize göre ABD yetkilile-
ri, PKK'lilerin üstlendikleri Kan-
dil Dağlan'na giderek üç kez te-
rörist örgüt yetkilileri ile görüşmüş-
lerdir.
Müttefik bilinen ABD, hem biz-
den yardım istemekte, almakta,
hem de "terör listesine aldım, en
kısa zamanda yok edeceğim" de-
diği PKK yönetimi ile gizlice gö-
rüşüp onlarayardım etmektedir. Bu
nasıl müttefiktir? Bu ne biçım
dosttur?
Bu sorunun samimi bir şekildc
yanıtlandırılması, ülkemizin bu
sorunun yanıtına göre tavrını ge-
cikmeden alması gerekir. Aslında
ABD hiçbir dönemde Türkiye'nin
dostu olmamıştır. Her şey ABD'nin
çıkarlanna yöneliktir. Amaç Ame-
rika'mn daha fazlakazanmasıdır.
Harp akademileri eski komuta-
nı Orgeneral Necati Özgen Pa-
şa'nın bir dergide yayımlanan şu
sözleri yol göstericidir:
u
Ben şahıs olarak ABD'yi dost
olarak görmüyorum. Uzun süıc
Güneydoğu'da görev yaptun. Çe-
kiç GUç'ün Cudi Dağlan'nda
PKK'ye malzeme attığnu ben ve
ekibim iki defogözterimizle görtlük.
Eşref Paşa ile Kuzey Irak'a gider-
ken Çekiç Güç uçakları ile bizi ta-
ciz eden ABD idi."
ABD'den icazet alıp iktidar olan-
lar, ona hizmet ettikleri sürece ik-
tidarda kalabilmekte, yıprandıkla-
rında kağıt mendil gibi atılmakta-
dırlar.
Ülkeyi yönetenler bunu artık
görmelidirler. Ülkemizin çıkarla-
n neyi gerektiriyorsa bu yapılma-
lıdır. Bugün Irak halkı ülkelerini
işgal eden emperyalist güçlere kar-
şı kahranıanca, ölümü göze alarak
savaşmaktadırlar.
Demokrasiden, insan haklann-
dan yanayım diyen tüm ülkeler
Amerika'nın Irak'ta işlediği cina-
yetlere duı demeli ve sorumlula-
nnı cezalandırmalıdır.
"Din kardeşlerimiz'' diye söze
başlayan Islam ülkeleri nerede-
dir?
"İnsan lıakları" diye söze baş-
layıp hava atan Avrupalılar nere-
dedir?
İki dünya savaşından sonra "Bir
daha savaş olmasın" diye kurulan
Bırleşmiş Milletler örğütü neden
suskundur? Ya AKP iktidarı Irak'ta
olanlar karşısında neden suskun-
dur? ABD'nin düşnıanca tavn kar-
şısında neden tavır koyamamak-
tadır? Yoksa desteklerini çekecek-
leriııden mı çekiranektedirler?
Uluslararası platformda haksız-
hklara karşı onurlu duruş sergıle-
yerek saygınlık kazanılır. Başka
bir ülkenin eteğine yapışarak, he-
le hele eli kanlı bir ülkenin eteği-
ne yapışarak saygınlık kazanıl-
maz. Bunun cn güzel örneği dışa-
rıda değil içımizdedir! Bunun adı,
Mustafa Kemal diıruşu.
Eğer...
NusretERTURK
T
arihte bilinen en kısa
mektup tek sözcüklüdür:
"Eğer!"
Anlatılanlara bakılırsa,
Perslerle Yunanhlar arasında
anlaşmazlık çıkar. Pers
komutanı, Yunan komutanı
Lysndros'a sert bir mektup
yazar:
"Eğer, Yunuıüstaıf a girecek
olursam, ortahğı kan ve ateş
içinde bırakacağun!"
Yunan komutan yanıt verir:
"Eğer!"
Bu sözün arkası çeşitli
biçimlerde dolduruluı-. llk akla
geleni, "Eğer girebilirsen..."
"Eğer" sözcüğünü ben
seviyorum. Bir kişi, "eğer"
diyorsa, yol aynmındadır.
"Eğer", seçmedir, seçiciliktir,
işin aynmına varmadır. Ufkun,
ağarmaya başlamasıdır.
Bununla, bir koşul belirlenirken
düşünmeye kapı açılıyor.
Arada bir "eğer"li tümceler
duyduğumuz oluyor:
- Eğer, "Bush'un bölgeden
yardakçıları olıııasayılı,
Ortadoğu'yu böylesine kan
gölüne çevirebilir miydi?"
- Eğer, "Uygar AB ülkeleri
silalıtan, bir yılda 28.3 milyar
Eııro kazanıyor"sa...
- Eğer, Bush Irak'ta taş üstünde
taş, gövde üstünde baş
bırakmayıp, "Sıra Iran'a geldi"
dediğinde, bizimkiler tepki
göstermeyıp bunu duymazdan
geliyorsa...
- Eğer, "Said Nursi'nin
müridi", "Cumhuriyetin
düşmaıu" Fethıdlah Gülen adlı
emekli bir vaiz, baştacı
ediliyorsa...
- Eğer, Türk Dili'nin
güzelleşmesinden en sorumlu
olan, (üstelik, Türk Dili
doçenti) Milli Eğitim Bakanı,
"Türkiye'de, Türkçe dersleri
bir fecaattir" sözcüklerini
söylüyorsa...
- Eğer, ilgilı bakanlık, Kurban
Bayramı öncesi, valıliklere bir
genelge yayımlayıp kurban
kesimlerinin gösterilen yerler
dışında kesinlikle
olamayacağını emrederse...
Aksine davrananlara, bir milyar
TL ceza verileceğini
duyuruyorsa... Kurban
kesimleriyle Istanbul yine kana
bulanıyorsa... Dereler kan
akıyor, denizin rengi
değişiyorsa... Televizyonlar
bunu lüm dünyaya
gösteriyorsa... "Ccza
vereceğiz'', diyenlerin gıkı
çıkmıyorsa... Günler sonra
Başbakan, "Her şeyi yazmazlar,
incklerin yol kenaruıda
kesildiğini yazarlar. Vatandaşın
değer yargılanyla oynamaym"
diyorsa... Devletin ciddiyeti
buysa eğer...
Tüm bu olumsuzluklara,
tutarsızlıklara ne diyelim?
Hepsine bırden, bir sözcükle
yanıt vermemiz gerekırse...
_ 7
CUMHURtYETTEN
OKURLARA
tBRAHİM YILDIZ
Tek Sorun Laiklik!
"Biz, büyük bir devrim yaptık. Memleketi bir
çağdan alıp yeni bir çağa götürdük. Birçok eski
kurumlan yıktık. Bunların binlerce taraftarı vardır.
Fırsat beklediklerini unutmamak gerekir. En ileri
demokrasilerde bile rejimi korumak için, sert ön-
lemlere müracaat edilmiştir. Bize gelince, dev-
rimleri koruyacak önlemlere daha çok muhtacız."
Mustafa Kemal Atatürk
Büyük önder bugünleri görmüşçesine kaygıla-
rını dile getirmiş.
AKP, iktidara geldikten bu yana Cumhuriyetin te-,
mel ilkelerini tartışmaya açarak gündem yarat-
makta büyük beceri gösterdi.
Içte ve dışta bir yığın sorun çözüm beklerken,
sıksıktürban ve laiklik konularının ısıtılaraktoplu-
mun önüne sürülmesinin anlamı nedir?
Son olarak Yargıtay'ın "laiklik ilkesinin artık ko~
runmasma gerek kalmadığı" yönündekikararıtar-
tışmalara neden oldu.
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih
Kanadoğlu'nun gazetemizde yer alan yazısı, la-
iklik kavramının içeriğini net biçimde ortaya koy-
du. (11 Şubat 2005).
•••
Cumhuriyetimizin ilkadalet bakanlanndan Mah-
mut Esat Bozkurt, yine aynı çevrelerce eleştiri ok-
larına hedef oldu.
Tüm bu gelişmeleri iyi niyetle yorumlamak ola-
sı mı?
Bugünkü gazetemizde Bozkurt'un 1926 yılında
hazırlanan Medeni Kanun'a yazdığı önsözün tam
metnini yayımlıyoruz. Bu tarihsel belgeyi herkesin
bir kez daha okuması gerekir.
* • •
Bugün topluma göz attığımızda, güven, sevgi,
dürüstlük, dayanışma, eşitlik, işe yararlık, üretici-
lik, yapıcılık, emeğe değer verme ve sosyal say-
gının anlamsızlaştırıldığını görüyoruz.
Ekonomik çöküşün getirdiği işsizlik ve büyük
kentlere göçün artması sonucu, hırsızlık, soygun,
kapkaç, yolsuzluk, rüşvet, cinayet gibi kavramlar
günlük yaşamımızın en temel sorunu olarak kar-
şımıza çıkmaktadır.
Toplum, AKP hükümetinden türban ve laiklik için
gösterdiği duyarlılığı öteki konularda da bekliyor.
İyi haftalar...
KARTAL 2. tCRA MÜDÜRLİJĞÜ'NDEN
TAŞTNMAZEV AÇIK ARTTTRMA tLANI
DosyaNo: 2003/176 Tal.
Satılmasına karar verilen taşınmazın cınsı, kıymeti,
evsafı:
Maltepe Mahallesi'nde kain 251 ada, 400 parsel nu-
raarasını teşkil eden 1889 m2 miktarh arsanın kat irtifakı
tesisli A Blok (7) no'lu üçüncü kat meskenin tamamıdır.
Taşınmazın imar durumu: Dosyada nıevcut Maltepe
Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğü'nün 5.2.2003 tarih
2003/D-221-679 sayılı imar durumu yazısında söz konu-
su 400 sayıh parselin 26.5.992 t.t.li 1/1000 ölçeklı, Mal-
tepe emsal artış imar plamnda (5/A/4); (0.20.0.25/50)
yapılanma şartlannda iskân sahasmda kaldığı, ancak Ba-
yındırlık ve İskân Bakanlığı Afet lşlen Genel Müdürlü-
ğü'nün 24.6.2002 eünlü onaylanan zemin etüd raporları-
na göre parsel (YOUA-1) ile işaretlı alanda kalmakta ol-
duğu bu alanda yapılacak yapılar için parsel bazuıda ze-
min etüdleri, jeofizik çalışmalar yapıldıktan sonra 2 katlı
(h: 6.50 m.) planlama açısından herhangi bir sakınca
oluşrurmayacağı 17.9.2002 tarih, 2002/V-469 kayıt no'lu
6026 sayılı Başkanhk onayına göre uygulama yapılacağı
hildirilmiştir.
Taşınmazın evsafı: Söz konusu taşınmaz, Maltepe il-
çesi, Ressam Aykut Ülker Sokağı ile Güllük Sokağı'nın
kesıştiğı köşe başında, betonarme karkas sıstemde bir
zemın, altı normal katlı 2 bloklu inşa edılmiş Güneysu
Sitesi C Blok, Ap.nin üçüncü normal kat 7 no'lu dairesi-
dir. Daireye girişte hol, hole açılan mutfak, solda balkon-
lu L salon, sağda bir koridorda bırı balkonlu üç yatak
odası, banyo ve aynca tuvalet mahallerı mevcuttur. Da-
irede döşemeler ıslak zeminlerde seramikle, salon ve
odalarda ahşap parke ile kaplıdır. Mutfakta tezgâh altı-
üstü dolaplan vardır. Banyoda küvet, klozet ve lavabo
vardır. Daire takriben 140 m2 sahalıdır. Bina vasat mal-
zeme ve işçilikle inşa edilmiş olup binada su, elektrik,
kalorifer (doğalgaz yakıtlı) ve asansör tesisatlan vardır.
Bina her türlü belediye hizmetlerinden istifade eder ko-
numda olup ulaşunı kolaydır
Taşınmazın kıymeti: Bulunduğu semt, semt içindeki
yeri, imar durumu, halihazır vaziyeti, bu civardaki gayri-
menkul alım satım rayiçleri, kıymetıne ctki eden tüm hu-
suslar ile günüıı iktisadi koşulları da göz önünde buluıı-
durularak, parselin tamamının 60.000.000.000 (Altmış
milyar TL kıymete mütehammil olacağı kanaatine varıl-
mıştır.
Satış şartları: 1. Satış 21.03.2005 Pazartesi günü saat
13.00'den 13.15'e kadar Kartal 2. Icra Müdürlüp'nde
açık arttırma suretı ile yapılacaktır. Bu arttırmada kıy-
metin % 60'ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları
mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale
olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok arttıranın
taahhüdü baki kalmak şartıyla 31.03.2005 Perşembe gü-
nü saat 13.00 - 13.15'de ikinci arttırmaya çıkarılacaktır.
Bu arttırmada da bu miktar elde edilememişse taşınma-
zın en çok arttıranın taahhüdü saklı kalmak üzere arttır-
ma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok arttırana
ihale edilecektir. Şu kadar kı arttırma bedelinin malın
tahmin edilen kıymetınm % 40'ını bulması ve satış iste-
yenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından
fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaş-
tırma masraflannı geçmesi lazundır. Böyle fazla bedelle
alıcı çıkmasa satış talebi düşecektir.
2. Arttınnaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıy-
metinin % 20'si nispetinde pey akçesi veya bu miktar ka-
dar milli bir bankamn teminat mektubunu vermcsi la-
zundır. Satış peşin para iledir. Alıcı istedığinde 10 günü
geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale pulu tapu harç
ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bede-
linden ödenir.
3. Ipotek sahibi alacaklılarla diğcr ilgililerin (ilgililer
tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir), taşınmaz üze-
rindeki haklarını hususıylc faız ve masrafa dair olan id-
dialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize
bildirmeleri lazımdır. Aksı halde hakları tapu sicili ile
sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır.
4 thaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırma-
mak suretı ile ıhalenın feshine sebep olan tüm ahcılar ve
kefillen teklıf ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasın-
daki farktan ve değer zararlardan ve aynca temerrüt fa-
izinden müteselsılen mesul olacaklardır. İhale farkı ve
temerrüt faızi aynca hükme hacet kalmaksızın dairemiz-
ce tahsil olunacak bu fark varsa öncelikle teminat bede-
linden alınacaktır.
5. Şartname ilan tarihinden itibaren herkesin görebil-
mesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde is-
teyen alıcıya bir örneği gönderilebilir.
Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münde-
recatını kabul etmiş sayılacaklan, başkaca bilgi almak ıs-
teyenlerin 2002/176 Tal. sayıh numarasıyla Müdürlüğü-
müze başvurmaları ilan olunur. 01.02.2005.
Basın: 5644