Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2005 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
İdeolojik Direniş
SATIŞÇILAR özelleştirmelere karşı direnenleri hep "ideolo-
jik" olmakla suçlarlar. Sanki ideolojik davranmak suçmuş gibi.
Daha da tuhafı, sanki kendi tutumları ideolojik değilmiş gibi.
Soğuk Savaş sona ereli kapitalizmin tek ideoloji olarak dün-
yaya egemen olduğu, başta Amerika ve Ingiltere olmak üze-
re büyük Batılı devletlerin bunu genel bir "kalkınma" ideolo-
jisi biçiminde de göstermeye çalıştıklarını, IMF ve Dünya Ban-
kası türünden uluslararası kuruluşların da onları bu konuda
desteklediğini herkes biliyor.
Ama, herkesin bildiği bir başka şey var: Soğuk Savaş ön-
cesinde Sovyetler Birliği ile Çin de kalkınma yöntemleri ko-
nusunda iddialıydılar ve gelişmek isteyen ülkeler için komü-
nizmin de pekâlâ örnek olabileceğini savunuyorlardı. Nitekim,
bugün de hâlâ o yolda ısrar eden Küba ve Kuzey Kore gibi
ülkeler var.
Şimdi, bütün bunları bilen Türklerin şöyle bir durup şunu
düşünmeleri gerekmez mi: Bu iki kutbun ortasında Ke-
malizmin neredeyse el yordamıyla bulup uyguladığı yöntem
hayli başarılı sayılabilecek bir örnek değil midir? Sınaileşme-
nin başlangıçlarını kamu yatırımlarıyla gerçekleştirmek, kritik
ve ana sanayi olarak seçilen alanlarda kamu işletmeciliğini sür-
dürüp bu altyapıyla özel girişimciliğin dinamizminden yarar-
lanmak çok mu kötü bir sonuç vermiştir? Daha doğrusu, eğer
ortada bazı başarısızlıklar varsa, bunlar "karma ekonomi"
denen ve artık unutturulmaya çalışılan modelden değil, yö-
netimdeki sapmalardan, kayırmalardan, plansızhklardan kay-
naklanmamış mıdır?
Bugün uygulanmakta olan küreselleşmeci ve özelleşmeci
politikaların en büyük yanlışı, evrenseldir diye yutturulmaya
çalışılan kapitalizm reçetelerini gözü kapalı benimseyip bun-
lara körü körüne uymaktır. Yani, bu cumhuriyetin aslında bü-
tün azgelişmiş ülkeler için geçerli sayılabilecek derslerini unu-
tup Atlantik ötesinden ve Avrupa başkentlerinden gelen söz-
de uzmanları dinlemek.
Ülke gerçekleri içinde iyi yetişmiş insanlarının, ulusalcı po-
litikaları ve gerçekçi çözümleri savunan kendi saygın ekono-
mistlerini dinlemeden.
Bu teslimiyetçilik, unutkanlık ve aymazlık ideolojik değildir
de nedir?
Şimdi, bütün bunların ışığında Izmit'teki SEKA örneğine
dönelim.
Makineler eskidiyse, yenilemek diye bir şey yok mudur? Ye-
nilenmiş fabrikayı kalan arazide yapılacak parkta bir "cum-
huriyetçi sanayi anıtı" gibi saklı tutmak daha anlamlı olmaz
mıydı? Satılan Dalaman fabrikası da mı eskiydi? 198 milyon
dolara yapılmış Balıkesir fabrikası çok mu eskiydi ki, 1 mil-
yon 100 bin dolara Albayraklar'a satıldı?
Yoksa, kâğıt tüketimi özel ve kamusal üretimin toplamıyla
da karşılanamayan bir Türkiye'de kamuyu bu alandan çekip
başkalarına çıkar sağlamak, "ideolojik" olmadıklarını söyle-
yenlerin kendi ideolojilerine mi daha uygun düşmektedir?
9 2 4
Aleviler Azmlık Değildir...
Ali Riza SELMANPAKOĞLU Hocıbektoş Belediye Başkanı, ADD Üyesi
A
tatürkSıvas Kongresi'nden son-
ra, Ankara'ya dönüfjünde 22
Aralık 1919'da Hacıbektas'a
gelerek Cemalettin Çelebi'nin
(Ulusoy) evinde bir gece kalıp
Çelebi'yle yurdun kurtanlmasını ve Cumhu-
nyeti konuştu. Cemalettin Çelebi'nin "Cum-
Imıiyeti kuracak mısmız" sorusuna şimdi-
lik aramızda kalnıası koşuluyla evet dedi.
Ertesi gün Alevi ve Bektaşilerin okulu olan
ve bugünkü müzede Hacı Bektaş Veii'nin
sandukasının bulunduğu dergâhı ziyaret ede-
rek Saiih Niyazi Baba ile görüştü, orada da
benzerı soruya aynı yanıtı verdi. Tüm Alc-
vi- Bektaşilerin desteğinı aldı.
tlk TBMM'de de hasta olmasına karşın
milletvekili ve Meclis Başkanvekili olarak
Cemalettin Ulusoy seçildi.
Özellikle lalîlı, Yavuz ve Kanuni dönem-
lennde etkin olan ve Osmanlı'nın yıkılışına
kadar süren dönemde saltanat uğruna bir yan-
dan kardeşler ve oğullar hatta babalar (Yavuz,
babasını sürgiine göndertip öldürttü) öldürü-
lürken, Anadolu'nun Türkmen ve Yörükleri
baskı altına ahnarak katı bir şeriat yönetimi
ile zaman zaman öldürüldü, ya da Dogu'ya,
Güneydoğu'ya sürüldü. Öbür yörelenmizde-
ki Alevi-Bektaşi Türkmenve Yörükleri ya dağ
köylerini kurarak kendi gelenekleri ile yaşa-
yıp kültürlerini sürdürdüler, ya büyük yerle-
şim birimlerinde kaynaşarak (asimile olarak)
Sünnileştüer, ya da küçük bınmler halinde ka-
larak tüm baskı ve iftiralara karşın Alevi-
Bektaşiliklerini korudular.
Peki Alevi-Bektaşiler nasıl yaşıyorlardı?
Mirasta, tanıklıktakadını erkekten ayırma-
dan, bir sofrada konuklanyla birlikte kadın-
lı erkekli yer alarak, kaç göç yapmayarak, tek
evlilik yaparak, eşinden başkasını anne, ba-
ba kardeş gözüyle görerek, tesettüre girme-
yerek, yapılacak faaliyetlerin kararını ortak
alarak; resim, heykel, güzel sanatlarla uğra-
şarak. Sevgi ve hoşgörü ile ele, dile, bele sa-
hip olarak, sosyal ve dini toplantılannda mü-
zik ve semaha yer vererek, bilim ve akıl yo-
lu ile Tann-evren- insan üçlemesinı yorum-
layarak, gelişmis insandan gelişmiş topluma
ulaşırken Islamiyetin şekilciliğine değil özü-
ne inerek yaşıyor, Tann ile birlcşme merte-
besine geliyodu. Çalışıp, kazanıp, yardım-
laşıp barış içinde yaşamak amaç oluyordu.
Osmanlı yönetimi Batı'da tımar sisteıııini
uygularken, Doğu'da, Güneydoğu'da Kürt
aşiret reıslerine yetkı vererek özel yöntem uy-
guladı. Bunun somıcu olarak da Güneydo-
ğu'daki Türkmenler Kürtçe öğrenerek asımı-
le olurken Alevi-Bektaşi geleneklerini koru-
dular. Bugün bazı Kürt yurlta^larımız ken-
dilerine "Kürt Alevisiyim" diyorlar. Türkle-
rin Tarihi 5. ciltte konuyu ırdeleyen Doğan
Avcıoğlu Türkmen ve Yörüklenn Kürtlerle
nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. Do-
ğu'dave Güneydoğu'da yaşayan Kürtlerin Şa-
fi lslam anlayışı içinde olduklarını, dinin şe-
kilciliği ve Sünni anlayışından hiç ödün ver-
mediklerini, hatta Hanefi anlayışına dahi ya-
naşmadıklarmı, bu nedenle Islamiyetin özü-
nübenimseyen gelişmeye açık, bılım ve akıl
yolu ile dini yorumlayan Alevi-Bektaşi an-
layiijinı kabul etmelerinin olanaksız olduğu-
nu ıızun uzun açıklıyor. Bu yaklaşımla ko-
nuya baktığımızda KLürt Alevisiyim diyen-
lerin, Alevi Kürt'üm demesi daha uygun ol-
maz mı?
Atatürk'ün Medeni Bilgilerkitabındabe-
lirttigi gibi yurdumuz binlerce yıldır Türk-
lere ve öbür kültürlere beşik olmuştur. Bu ger-
çekleri bilen AB, llerleme Raporu'nda, Ale-
vileri ayrı dinmiş gibi azınlık olarak tanım-
larken; ulusumuzun, alt kimliklere baknıak-
sızın ayağa kalkıp Atatürk önderliğinde, Lo-
zan'da kendisini kabul ettirmesinden rahat-
sız olduğunu her fırsatta ortaya koymakta-
dır. Sevr'i yırtmamızı sindiremediler.
Lozan'a göre azınlıklan gayrimüslimler
oluştururken, son yıllarda sözde etnik azuı-
lıklar yaratılıp tetiklenirken, bir yandan da
Alevi azınlıklar yaratma projesi ortaya ko-
nulmuş, misyonerlik faaliyetleri hızlandınl-
mıştır. Dış güçlerce borç sarmalında nefes
borulanmız tıkanırken, bir yandan da yeni
azınlıklar yaratmak, Kıbrıs'ın ıadesi, Ege
sorunlarının Yunanistan yaranna çözümü,
Ermeni soykınmını kabul etmenıiz, Güney-
doğu'da ülkemizin maceraya itilme projele-
rini bir adım daha ilenye götürecekleri, gö-
ren gözlerin önündedir.
Yurtıçınde ve yurtdışında, faaliyet göste-
ren bazı Alevi örgütleri de' Alevilik İslaın dı-
şıdır' diyerek, AB'nin bu anlayışına bilerek
ya da bilmeyerek destek çıkmışlardır. Ancak
birçok sağduyulu Atarürkçü Alevi-Bektaşi
örgütleri ve ADD bu açıklanıaya şiddetle
karşı çıkıp, Anadolu'nun temel öğesi olan Ale-
vilerin bu oyıına gelmeyeceklcrini ortaya ko-
yarak; Atatürkçülüğün ve Cıınıhunyetın te-
mel niteliklerinin onurlu koruyuculan ol-
duklannı her fırsatta dile getirmektedirler. Ale-
vi- Bektaşilerin sorunlan yok mudur? Tabii
ki var. Zorunlu din derslerinin kaldınlarak
seçmeli olması, Aleviliğin din dersinde de-
ğil, felsefc dersinde incelenmesi, cemevle-
rinın kültür merkezlerinın bir birimi olarak
yeterince açılması, Diyanet Işleri Başkanlı-
ğı'nın Sünni inancın fetvacılığından çıkar-
tilarak Alevi-Bektaşi yorumunu da içine ala-
rak yenıden yapılandınlıp devlete maddi yük
getirmeden hizmet sunması vb... Bunlar de-
mokratikleşme ve aydınlanma süreci içinde
çözümlenecekrir. Tüm bu olumsuzluklara
bakarak Alevileri azınlık saymak gaflettir, da-
lalettir.
Tarlasında çift süren Bektaşi'ye yoldan
geçen hoca efendı takılır: "Erenler neduru-
yorsun ilçeye koş, padişah İngiliz Muhipler
Cemiycti'ni kurnııış üye kaydediyor, sen de
katıl, iki mecidiyeni al." Baba Erenler yanıt
vermiş: "Yolıına git efendi, üç beş baykuşla
üç beş tilkiııin kurduğu dernekIngiliz'e yem
olur; mecidiyeyi alanlara da gcm olııı:" Ne de-
mişler kıssadan hisse; tıpkı geçmişte oldu-
ğu gibi, ingiltere'nin desteği ile çıkartılan bö-
lücü Şeyh Sait isyanına o yörenin Alevileri-
nin karşı çıkarak Cumhuriyet hükümetin-
den yana olduklan gibi. Tıpkı Kurtuluş Sa-
vaşı'nda ve devrimlerin uygulanmasında
Alevi-Bektaşilerin Atatürk'ün yanında yer alıp
tam destek verdiği gibi. Tıpkı AB'nin ve
IMF'nin dayatmalarına boyun eğip avuç
açanlar olduğu gibi. Atatürk'ün Hacıbek-
taş'a gelişinin 85. yılını tarihi bir anı olarak
değil; Atatürkçü düşünce sisteminin gerek-
tirdiği bilim ve akıl yoluyla birlik ve bera-
berlik içinde gelışıp kalkınarak, çağdaş uy-
garlık düzeyinin üzerine çıkaracağımızın
umudu ile kutladık.
AB île îlişkileri îzlerken...
Prof. Dr. Kemal ONEN
S
iyaset bilimcisi değilim. Bu
konularda yazmak, "çizme-
den yukarı çıknıak" gibi gö-
zükebilir. Gerçi çizmedenyukarı çı-
karak, ülkenin siyasasını yönlen-
dirmeye soyunanlar az değil. An-
cak, "AvrupaBirüği(AB)-Türkiye''
ilişkilerinin kırk yılı aşan gelişme-
lerini, hiç değilse son yıllarda ola-
bildiğince izlediğim ve de Avrupa-
lının düşün biçimini tanıdığımı san-
dlğımdan AB'ce, koşullu gözükse
de, görüşmelere başlama tarihinin
verildiği bu asanıada bazı düşün-
celer belirtmek istedim.
Şu soru ile başlayalım: Acaba
AB bizi neden ister? Bu istek, el-
bette bazı öğelerc dayamyor olma-
lı. Bunlar arasında; Türkiye'ııin
stratejikdunımununönemi, genış
coğrafyası, doğal kaynaklan, eko-
nomik potansiyeli, bir üretim ülke-
si ve de pazar olması gibi ncden-
ler yanında güçlü,disiplinli,gelenek-
lerinebağlı, modern bir orduya sa-
hip bulunarak bölgede oluşturdu-
ğu denge öğesi sayılabilir. Aslında
yaklaşık son 200 yıllık tarih süre-
since bu denge ctkeni hep işlemiş
ve hâlâ da işlemektedir. Tüm bun-
lann dışında önemli bir başka te-
mel öğe ise; laik ve çağdaşlaşma-
yayönelik Cumhuriyet rejimini ve
felsefesini benimsemiş bir toplum
yapısı olııştııınıa hususundaki ıs-
rarlı çabası ve bu amaca kcnctlen-
miş bıüunmasıdır.
Bir de madalyonun tersi, yanı
Türkiyc'yi istemeyen AB kesim-
leri (ülke, partı veya toplum grup-
laıı) var. Nedeni soruldukta ve
arandıkta yanıtlar çeşitli olabilı-
yor; ekonomik gelişmemizin yeter-
sizliği ve bu halıyle AB'ye yük
olabilmesi, nüfusu ile AB'deki ilk
2-3 ülke arasına girerek oluştura-
bileceği sıyasal güç potansiycli-
nin yadırganması, külrürel yapı-
mız ve düzeyimiz ve din farkı gi-
bi faktörler de söylenebiliyor. Ay-
nca AB standartlan diye belirle-
nen bir kısım kriterlerin tam oluş-
mamışbulunması dagöz aıdı edi-
lemez. Ancak tüm bunlar aşıla-
maz engeİler değildir. Nitekim,
böyle düşünen veya düşünür gö-
züken AB siyasetçileri, yönetici-
leri ve toplum kesimleri de var.
Aslında, 1999 Helsinki kararları ile
baslayan ve 17 Ekim 2004'te im-
zaya ulaşan yaklaşımın, bu bakış
açısından kaynaklandığı düşünü-
lebilir. Kuşkusuz AB'nin, Türki-
ye'den kriterleri oluşturmasını bek-
lemesi doğaldır. Gerçi bu beklen-
tilerin- taleplerin aşınlığa yöneldi-
ği ve hatta ülke ve ulus bütünlü-
ğünü bir yana iten ve kabul edile-
mez yaklaşımlar ıçerdiği de görü-
lüyor. Bu soruıılar da elbette zaman
içerisinde AB'ce anlayışla algıla-
nıp çözümlere kavuşrurulabilecek
hususlardır. Ancak önemli bir fak-
tör olarak seküler/ çağdaş AB mo-
delinin kriterlerine uygun düşme-
yen öğeler, düşün biçimi(zihniyet),
hevesler, gözlemler ve bu neden-
lerle "örtülü hedefler kuşkusu-
nıın", bazı AB ülkeleri ve toplum
kcsimlerinde gözlenen ret (isteme-
me) veya direnç oluşturucu ncden-
ler arasında bulunabileceğini sa-
nıyorum. Hiçbir Avrupa ülkesi;
u
du}>ıııuük,<liııselaj>ıı1ıkiı yaklaşım-
lar" ve siyasete, açık kapı bıraka-
rak seküler düzenini rahatsız cdc-
bilecek veya sıkıntıya sokabılecek
bakış açılanna duyarsız olamaz.
AB topluluğunu bu konularda; in-
san haklan, inanç özgürlüğü, gi-
yim/kuşam tercihi gibi savlarla ct-
kileme çabalan ina ııılııKI olamaz.
Kural açıktır: Seküler/ demokra-
tik ve çağdaş bir düzeni benımse-
yecek ve Mustafa Kemal Âta-
türk'ten beri tutulan ve AB'ye gir-
meyi de, potansiyel olarak, içcren
çağdaş uygarlık düzeyine kenetle-
necek ve bu Iııl ııınııııu/Jii AB'dc gü-
ven oluşturacaksımz. Esasen çağ-
daşlaşma, AB'den bağımsız olarak
da Cumhuriyet Türkiyesi'nin ama-
cı olagelmıştir. Hiçbir AB ülkesi,
bilinçü inanç özgürlüğü ve sorgu-
layıcı dindarlık ycrine, kılık/kıya-
fet seçme serbestliği denilerek çağ-
dışı simgesel gıyım/kuşam zıtlaş-
malarına veya tutkularına hoşgö-
rü ile bakmıyor ve bakmaz.
Diğer yandan ödünler vererek
veya ödünler isteyerek AB'ye gi-
riş çabalannı sürdürmek de tutar-
lı değildir. Bu tür girişimlerin ve
siyasetin sonucu, didiklenme ve/
veya taşeronlaşmadır. Zaten ödü-
nün sonu yoktur, işte o zaman AB;
üniter yapımızı, 80 yıllık Cumhu-
riyetin sosyal/siyasal ve coğrafi
pek çok kazanımlarını bozmaya,
parçalamaya yönelebilir, ve örne-
ğiıı azmlık sorunu, Kıbns'a ilişkin
yandaş turumu vb. gibi nedenler de
ürctebilir. " I lıııılı tslam düşüncesi
veya politikası ve de içeriği belirsiz,
muhafazakâr demokrat" gibi kim-
liklerle kimseye ve de AB'ye ya-
ranılmaz ve esasen bunlar laik Türk
devrimi ile de bağdaşmaz. Rasyo-
nel düşün biçimini, çağdaşlığı be-
nimsemiş olan kişiler, siyasetçiler
ve toplumlar için olabildiğince dü-
şünsellik, gerçekçilik, dürüstlük
ve ülke/toplum çıkarları esastır.
Kandırma, kayırma, ahbaplık-dost-
luk ilişkileri, rica yöntemleri, ve-
ya efelik taslama geçerli değildir
ve çok kez ters teper. Hele 'Avru-
pa BirliğTnin fethi' gibi acayip ve
hatta gülünç denebilecek yakla-
şımlar ters tepkilere açıktır. AB'ye,
'her ne pahasına olursa olsun gir-
mek' ve AB'ce istenen her şeyi
olunılu karşılamak şeklındeki
'anoı ıııal tutkulu yaklaşımın1
ise;
köklü, özgür, güçlü-onurlu bir ulus
ıçın düşünülmemesi gerekir.
AB'nin 40 yıl kadar önce daha ra-
halça ister göründüğü Türkiye
Cumhuriyeti'nin, o günkü istenir-
liğinin dayanakları arasında yu-
karda belirtilen öğeler dışında, la-
ik/çağdaşlaşmaya kenetienmiş cum-
huriyet rejiminin verdiği güvenin
yerigözardıedilemez. AB'nin stan-
dartlaı ına ulaşnıak, ülkemiz için bir
zaman ve de yoğun çaba işidiı ve
amaçtır. Ancak bu yolu tutan ve bu
çaba içinde olan bir Türkiye ıçın
AB'nin de içtenlikle istekli yakla-
şmıını, beklcmck ve gereksiz, ka-
bul edilemez bahanelerle engclle-
me veya zorlaştırma girişimlerini
üretmemesini istenıek hakkımız-
dır sanıyorum.
PTAN); Sanıanyolû 18 Osnıanbey Tel: (0212) 225 62 00 Faksı
(0212) 233 30 50 Sl E: Bnğclar Cncldesi Tcl: (0216) 369 00 49 Pl F: Dtı-
mankaya Oııtler CenterTel: (0216) 473 52 55 İK )': Turgııt Özal Cacl. No: 153
Tcl: (0212) 549 40 56 İZMİ1 R: Tel: (0262) 335 57 35 KONYA MI TFPE
L: No: 45/46 Tcl: (0332) 265 19 80 KONY/> \: Tcl: (0332) 241 61 15 Çl
ON: Tel: (0282) 673 26 64 Z< ıAK: Gazipaşa Cad. No: 77 Tel: (0372) 252 17 98
A: Yakııriyc Alışveriş Mcıkczi No:i Tet: (0442) 233 22 23 B, iAN: Balıkçılar
Cad. Yıldızkaya İşhanı No: 7 Tel: (0488)213 38 07 EI 5: (uizi Cad. No: 31-A Tcl: (0424)
238 99 00 - 10 hat B( A: Altıparmak Cad. No: <M Tcl: (0224) 223 41 40 Sİ T: Güres Cad.
No: 21 Tel: (0484) 224 00 43 IS »\; Cumhuriyet C;ıd. No: 19 Tcl: (02461 218 41 42
MOSKOVA; ARKADIA AVM Sredııiy Ovchiıınikovsk» Tel: +7(095) 775 30 24
ADANA1. ASLtYE HUKUK MAHKEIVIESİ'NDEN
Esas No: 2005/27
Davacı Büyükşehır Belediye Başkanlığı Vekili Av. Ali Akıncı tarafından davalı Senıha Kurt alcyhinc
açılan tczyıdi bedel davasınm mahkememizde yapılan açık duruşması sırasında verilen ara karar gereğin-
ce:
Davaya konu Adana ıli Köprülü Mah. 9195 ada 5 No'lu parselde kâın taşınmazın taşınmaz ve üzerinde-
ki yapılar Adana Büyükşehiı Belediye Başkanlığı'nın 7.4.2004 tarıh ve 526 sayılı kararı ile kamulaştırıl-
mıştır. Davalının ilan tarıhındcn ıtıbaren 30 gün içerisinde kamuaştırma işlcminc karşı, iptal davası veya
adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davasını Adana Büyükşehir Belediye Başkanlıgı aleyhine aça-
bilecekleri, iptal davasında yürütmeyi durdurma karan aklıklarını belgelendirmediklerı takdirde kamulaş-
tırma işleminın kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın
kamulaştırmayı yapan Büyükşehir Belediye Başkanlıgı adına tescil edileceği tespit edilen kamulaştırma
bedelinin Adana Vakıflar Bankası Alatürk Şubesi'ne davahlar adına bloke edileceği, davalılann kunuya ve
taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delılleri ilaneıı tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde
Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/27 Esas sayılı dosyasına yazılı olarak bıldirmeleri ilanen
tebhg olunur. 25.1.2005. Basın: 4888
_ _ _ _ _ : ^
PENCERE
Yargıtay'ın Hukuksal
Bilinci mi Karıştı?..
Yargıtay Başkanvekili Sayın Osman Şîrin de-
miş ki:
"- Mahmut Esat Bozkurt dönemini kapattık!.."
Mahmut Esat Bozkurt kim?..
"Istanbul Hukuk Mektebi'ni bitirdi, Lozan ve Fre-
iburg üniversitelerinde öğrenim gördü, Kurtuluş
Savaşı'na katılmakiçinyurda döndü. 1924-1930
arasında Adalet Bakanlığı'nı üstlendi. Laik Cum-
huriyetin hukuk devrimini gerçekleştiren Mede-
ni Kanun, Ceza Kanunu, lcra Iflas Kanunu vb. 'ni
gerçekleştiren kurulun başındaydı. Lahey Ada-
let Divanı'nda Türkiye'yi temsil etti. Ankara Hu-
kuk Fakültesi'nde hocalık yaptı. Çeşitli yapıtları
var."
•
Ne anlama gelir bu özyaşam öyküsü?..
Batı'daki 'Aydınlanma Devrimi'nm laik huku-
kunu Türkiye'de yaşam biçimine çevirmenin adı
Atatürkçülük'tür; Bozkurt bu devrimin hukuk kah-
ramanı...
Avrupa'da kilise hukuku yıkılınca demokrasiye
kavuşan kişi özgürleşti; uygarlığın laik yasaları
Türkiye'de de ancak cami hukuku aşılınca gerçek-
leşebilecekti; Medeni Kanun'umuzun Isviçre, Ce-
za Kanunu'muzun Italya kaynaklı olmasının anla-
mı budur.
Mahmut Esat Bozkurt'un Medeni Kanun'un ba-
şındaki gerekçesi bir hukuk başyapıtıdır.
Cumhuriyet'in ilk döneminde yaşadığımız laik
hukuk devrimi bize AB'nin kapılarını açmıştır;
"uyum yasaları" işin "teferruatı"dır.
•
Ama, bakın Yargıtay Başkanvekili Sayın Osman
Şirin ne söylüyor:
"- Geçmiş dönemi sonlandınyoruz. Mahmut Esat
Bozkurt, bütün saygınlığıyla 79 yıl boyunca hü-
kümdarlığını sürdürdü. Şimdi yeni bir dönem,
uygar dünyaya açılım adı altında başlıyor."
Ne demek bu?..
Mahmut Esat Bozkurt'u "sonlandırmak" laik
Türkiye Cumhuriyeti'ni "sonlandırmak" anlamına
gelmez mi?..
•
Müslüman şeriatına ilişkin fikirlere ve propa-
gandaya özgürlük tanıyan bir yaklaşımı savunan
Yargıtay Başkanvekilimiz ayrıca diyor ki:
"- Yüzde 98'i Müslüman olan Türkiye'de dini
inancını yayma hürriyetinden ancak ve sadece di-
ğer dinlerin misyonerieriyararlanabilir. Bunlara sağ-
lanan kolaylık da ülke düzeninin bozulmasına ne-
den olabilir."
Yargıtay'ımızın önemli noktalarında bulunan kı-
demli yargıçlarımızın görevleri, şu günlerde, her
zamankinden önemli ağırlıklar kazanmıştır.
ABD'nin Türkiye için öngördüğü 'llımlı lslam
Devleti Modeli'nin ilk adımı sayılabilecek 'ılımlı ls-
lam iktidarı' siyaset koltuğuna oturmuşken, laik
Cumhuriyet Devleti'nin yargı gücü tereddütlerya-
ratacak tutumlardan ve konuşmalardan sakın-
malıdır.
ISTANBUL ÜNIVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞ!
AIATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNECİ Kndıköy Şb, DEMOKMTİK DAYANIŞMA, DER.
AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ
2004-2005 Dönemi No: 5
Konu
EYLİJL TRAMVAYLARI
(Şiir Dinletisi)
Açış Konuşması
Prof.Dr. BÜLENT BERKARDA
tstanbul Ünıversıtesi Mezunlan Derneği Başbnı
Düzenleme ve Yönetinı
Doç.Dr. SUAT ÖZTURNA
Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Ö§. Üyesi
Gün : 12 Şubat 2005 Cumartesi, saat 10.30 -13.00
Yer : Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkczi
Afife Jale Sahnesi, Dereboyu C, Dere Çıkmazı, No. 1 - Ortaköy
tletişim : Î.Ü. Mezunlar Derneği (Fatoş Taştan) ü 212 238 03
21
Aydmlık Yarınlar Özlenıi Içındekı Tüm Yurttaşlanmız Davetlidır.
Ciriş Serbest ve İlcretsizdir.
www.cuiiiok.org
ISTANBUL CUMOK ÇAĞRISI
Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen
Türk milleti, dilini de yabancı diller
boyunduruğundan kurtarmalıdır.
13 Şubat 2005 Pazar Saat: 11.00-14.30
Prof. Dr.
AHMET ERCAN
Türkçede Özleştirme Çalışmaları ve
Türkiye'de Depremin Toplumsal Boyutu
SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ.
Yer: Uludağ Et Lokantası, Istanbul Cad. No:12 Florya.
Florya tren istasyonu karşısı
tlctişinı-BiIgi:
NamıkK. Boya : 0532 281 54 54 - 0216 368 33 56
Ufuk Yalçın : 0542 652 15 00 - 0216 326 49 21
Açık btife kalıvalü : 13.-YTL'dir.
c-po»lu:i»tıuılful(ff i'iııııok.oi'g
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı
günlük sivll toplum gazetesl
BİZİM GAZETE
tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları,
köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan
raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla ©I ele...
Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 272 5 73 83 00