18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2005 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL İdeolojik Direniş SATIŞÇILAR özelleştirmelere karşı direnenleri hep "ideolo- jik" olmakla suçlarlar. Sanki ideolojik davranmak suçmuş gibi. Daha da tuhafı, sanki kendi tutumları ideolojik değilmiş gibi. Soğuk Savaş sona ereli kapitalizmin tek ideoloji olarak dün- yaya egemen olduğu, başta Amerika ve Ingiltere olmak üze- re büyük Batılı devletlerin bunu genel bir "kalkınma" ideolo- jisi biçiminde de göstermeye çalıştıklarını, IMF ve Dünya Ban- kası türünden uluslararası kuruluşların da onları bu konuda desteklediğini herkes biliyor. Ama, herkesin bildiği bir başka şey var: Soğuk Savaş ön- cesinde Sovyetler Birliği ile Çin de kalkınma yöntemleri ko- nusunda iddialıydılar ve gelişmek isteyen ülkeler için komü- nizmin de pekâlâ örnek olabileceğini savunuyorlardı. Nitekim, bugün de hâlâ o yolda ısrar eden Küba ve Kuzey Kore gibi ülkeler var. Şimdi, bütün bunları bilen Türklerin şöyle bir durup şunu düşünmeleri gerekmez mi: Bu iki kutbun ortasında Ke- malizmin neredeyse el yordamıyla bulup uyguladığı yöntem hayli başarılı sayılabilecek bir örnek değil midir? Sınaileşme- nin başlangıçlarını kamu yatırımlarıyla gerçekleştirmek, kritik ve ana sanayi olarak seçilen alanlarda kamu işletmeciliğini sür- dürüp bu altyapıyla özel girişimciliğin dinamizminden yarar- lanmak çok mu kötü bir sonuç vermiştir? Daha doğrusu, eğer ortada bazı başarısızlıklar varsa, bunlar "karma ekonomi" denen ve artık unutturulmaya çalışılan modelden değil, yö- netimdeki sapmalardan, kayırmalardan, plansızhklardan kay- naklanmamış mıdır? Bugün uygulanmakta olan küreselleşmeci ve özelleşmeci politikaların en büyük yanlışı, evrenseldir diye yutturulmaya çalışılan kapitalizm reçetelerini gözü kapalı benimseyip bun- lara körü körüne uymaktır. Yani, bu cumhuriyetin aslında bü- tün azgelişmiş ülkeler için geçerli sayılabilecek derslerini unu- tup Atlantik ötesinden ve Avrupa başkentlerinden gelen söz- de uzmanları dinlemek. Ülke gerçekleri içinde iyi yetişmiş insanlarının, ulusalcı po- litikaları ve gerçekçi çözümleri savunan kendi saygın ekono- mistlerini dinlemeden. Bu teslimiyetçilik, unutkanlık ve aymazlık ideolojik değildir de nedir? Şimdi, bütün bunların ışığında Izmit'teki SEKA örneğine dönelim. Makineler eskidiyse, yenilemek diye bir şey yok mudur? Ye- nilenmiş fabrikayı kalan arazide yapılacak parkta bir "cum- huriyetçi sanayi anıtı" gibi saklı tutmak daha anlamlı olmaz mıydı? Satılan Dalaman fabrikası da mı eskiydi? 198 milyon dolara yapılmış Balıkesir fabrikası çok mu eskiydi ki, 1 mil- yon 100 bin dolara Albayraklar'a satıldı? Yoksa, kâğıt tüketimi özel ve kamusal üretimin toplamıyla da karşılanamayan bir Türkiye'de kamuyu bu alandan çekip başkalarına çıkar sağlamak, "ideolojik" olmadıklarını söyle- yenlerin kendi ideolojilerine mi daha uygun düşmektedir? 9 2 4 Aleviler Azmlık Değildir... Ali Riza SELMANPAKOĞLU Hocıbektoş Belediye Başkanı, ADD Üyesi A tatürkSıvas Kongresi'nden son- ra, Ankara'ya dönüfjünde 22 Aralık 1919'da Hacıbektas'a gelerek Cemalettin Çelebi'nin (Ulusoy) evinde bir gece kalıp Çelebi'yle yurdun kurtanlmasını ve Cumhu- nyeti konuştu. Cemalettin Çelebi'nin "Cum- Imıiyeti kuracak mısmız" sorusuna şimdi- lik aramızda kalnıası koşuluyla evet dedi. Ertesi gün Alevi ve Bektaşilerin okulu olan ve bugünkü müzede Hacı Bektaş Veii'nin sandukasının bulunduğu dergâhı ziyaret ede- rek Saiih Niyazi Baba ile görüştü, orada da benzerı soruya aynı yanıtı verdi. Tüm Alc- vi- Bektaşilerin desteğinı aldı. tlk TBMM'de de hasta olmasına karşın milletvekili ve Meclis Başkanvekili olarak Cemalettin Ulusoy seçildi. Özellikle lalîlı, Yavuz ve Kanuni dönem- lennde etkin olan ve Osmanlı'nın yıkılışına kadar süren dönemde saltanat uğruna bir yan- dan kardeşler ve oğullar hatta babalar (Yavuz, babasını sürgiine göndertip öldürttü) öldürü- lürken, Anadolu'nun Türkmen ve Yörükleri baskı altına ahnarak katı bir şeriat yönetimi ile zaman zaman öldürüldü, ya da Dogu'ya, Güneydoğu'ya sürüldü. Öbür yörelenmizde- ki Alevi-Bektaşi Türkmenve Yörükleri ya dağ köylerini kurarak kendi gelenekleri ile yaşa- yıp kültürlerini sürdürdüler, ya büyük yerle- şim birimlerinde kaynaşarak (asimile olarak) Sünnileştüer, ya da küçük bınmler halinde ka- larak tüm baskı ve iftiralara karşın Alevi- Bektaşiliklerini korudular. Peki Alevi-Bektaşiler nasıl yaşıyorlardı? Mirasta, tanıklıktakadını erkekten ayırma- dan, bir sofrada konuklanyla birlikte kadın- lı erkekli yer alarak, kaç göç yapmayarak, tek evlilik yaparak, eşinden başkasını anne, ba- ba kardeş gözüyle görerek, tesettüre girme- yerek, yapılacak faaliyetlerin kararını ortak alarak; resim, heykel, güzel sanatlarla uğra- şarak. Sevgi ve hoşgörü ile ele, dile, bele sa- hip olarak, sosyal ve dini toplantılannda mü- zik ve semaha yer vererek, bilim ve akıl yo- lu ile Tann-evren- insan üçlemesinı yorum- layarak, gelişmis insandan gelişmiş topluma ulaşırken Islamiyetin şekilciliğine değil özü- ne inerek yaşıyor, Tann ile birlcşme merte- besine geliyodu. Çalışıp, kazanıp, yardım- laşıp barış içinde yaşamak amaç oluyordu. Osmanlı yönetimi Batı'da tımar sisteıııini uygularken, Doğu'da, Güneydoğu'da Kürt aşiret reıslerine yetkı vererek özel yöntem uy- guladı. Bunun somıcu olarak da Güneydo- ğu'daki Türkmenler Kürtçe öğrenerek asımı- le olurken Alevi-Bektaşi geleneklerini koru- dular. Bugün bazı Kürt yurlta^larımız ken- dilerine "Kürt Alevisiyim" diyorlar. Türkle- rin Tarihi 5. ciltte konuyu ırdeleyen Doğan Avcıoğlu Türkmen ve Yörüklenn Kürtlerle nasıl iç içe geçtiğini ortaya koyuyor. Do- ğu'dave Güneydoğu'da yaşayan Kürtlerin Şa- fi lslam anlayışı içinde olduklarını, dinin şe- kilciliği ve Sünni anlayışından hiç ödün ver- mediklerini, hatta Hanefi anlayışına dahi ya- naşmadıklarmı, bu nedenle Islamiyetin özü- nübenimseyen gelişmeye açık, bılım ve akıl yolu ile dini yorumlayan Alevi-Bektaşi an- layiijinı kabul etmelerinin olanaksız olduğu- nu ıızun uzun açıklıyor. Bu yaklaşımla ko- nuya baktığımızda KLürt Alevisiyim diyen- lerin, Alevi Kürt'üm demesi daha uygun ol- maz mı? Atatürk'ün Medeni Bilgilerkitabındabe- lirttigi gibi yurdumuz binlerce yıldır Türk- lere ve öbür kültürlere beşik olmuştur. Bu ger- çekleri bilen AB, llerleme Raporu'nda, Ale- vileri ayrı dinmiş gibi azınlık olarak tanım- larken; ulusumuzun, alt kimliklere baknıak- sızın ayağa kalkıp Atatürk önderliğinde, Lo- zan'da kendisini kabul ettirmesinden rahat- sız olduğunu her fırsatta ortaya koymakta- dır. Sevr'i yırtmamızı sindiremediler. Lozan'a göre azınlıklan gayrimüslimler oluştururken, son yıllarda sözde etnik azuı- lıklar yaratılıp tetiklenirken, bir yandan da Alevi azınlıklar yaratma projesi ortaya ko- nulmuş, misyonerlik faaliyetleri hızlandınl- mıştır. Dış güçlerce borç sarmalında nefes borulanmız tıkanırken, bir yandan da yeni azınlıklar yaratmak, Kıbrıs'ın ıadesi, Ege sorunlarının Yunanistan yaranna çözümü, Ermeni soykınmını kabul etmenıiz, Güney- doğu'da ülkemizin maceraya itilme projele- rini bir adım daha ilenye götürecekleri, gö- ren gözlerin önündedir. Yurtıçınde ve yurtdışında, faaliyet göste- ren bazı Alevi örgütleri de' Alevilik İslaın dı- şıdır' diyerek, AB'nin bu anlayışına bilerek ya da bilmeyerek destek çıkmışlardır. Ancak birçok sağduyulu Atarürkçü Alevi-Bektaşi örgütleri ve ADD bu açıklanıaya şiddetle karşı çıkıp, Anadolu'nun temel öğesi olan Ale- vilerin bu oyıına gelmeyeceklcrini ortaya ko- yarak; Atatürkçülüğün ve Cıınıhunyetın te- mel niteliklerinin onurlu koruyuculan ol- duklannı her fırsatta dile getirmektedirler. Ale- vi- Bektaşilerin sorunlan yok mudur? Tabii ki var. Zorunlu din derslerinin kaldınlarak seçmeli olması, Aleviliğin din dersinde de- ğil, felsefc dersinde incelenmesi, cemevle- rinın kültür merkezlerinın bir birimi olarak yeterince açılması, Diyanet Işleri Başkanlı- ğı'nın Sünni inancın fetvacılığından çıkar- tilarak Alevi-Bektaşi yorumunu da içine ala- rak yenıden yapılandınlıp devlete maddi yük getirmeden hizmet sunması vb... Bunlar de- mokratikleşme ve aydınlanma süreci içinde çözümlenecekrir. Tüm bu olumsuzluklara bakarak Alevileri azınlık saymak gaflettir, da- lalettir. Tarlasında çift süren Bektaşi'ye yoldan geçen hoca efendı takılır: "Erenler neduru- yorsun ilçeye koş, padişah İngiliz Muhipler Cemiycti'ni kurnııış üye kaydediyor, sen de katıl, iki mecidiyeni al." Baba Erenler yanıt vermiş: "Yolıına git efendi, üç beş baykuşla üç beş tilkiııin kurduğu dernekIngiliz'e yem olur; mecidiyeyi alanlara da gcm olııı:" Ne de- mişler kıssadan hisse; tıpkı geçmişte oldu- ğu gibi, ingiltere'nin desteği ile çıkartılan bö- lücü Şeyh Sait isyanına o yörenin Alevileri- nin karşı çıkarak Cumhuriyet hükümetin- den yana olduklan gibi. Tıpkı Kurtuluş Sa- vaşı'nda ve devrimlerin uygulanmasında Alevi-Bektaşilerin Atatürk'ün yanında yer alıp tam destek verdiği gibi. Tıpkı AB'nin ve IMF'nin dayatmalarına boyun eğip avuç açanlar olduğu gibi. Atatürk'ün Hacıbek- taş'a gelişinin 85. yılını tarihi bir anı olarak değil; Atatürkçü düşünce sisteminin gerek- tirdiği bilim ve akıl yoluyla birlik ve bera- berlik içinde gelışıp kalkınarak, çağdaş uy- garlık düzeyinin üzerine çıkaracağımızın umudu ile kutladık. AB île îlişkileri îzlerken... Prof. Dr. Kemal ONEN S iyaset bilimcisi değilim. Bu konularda yazmak, "çizme- den yukarı çıknıak" gibi gö- zükebilir. Gerçi çizmedenyukarı çı- karak, ülkenin siyasasını yönlen- dirmeye soyunanlar az değil. An- cak, "AvrupaBirüği(AB)-Türkiye'' ilişkilerinin kırk yılı aşan gelişme- lerini, hiç değilse son yıllarda ola- bildiğince izlediğim ve de Avrupa- lının düşün biçimini tanıdığımı san- dlğımdan AB'ce, koşullu gözükse de, görüşmelere başlama tarihinin verildiği bu asanıada bazı düşün- celer belirtmek istedim. Şu soru ile başlayalım: Acaba AB bizi neden ister? Bu istek, el- bette bazı öğelerc dayamyor olma- lı. Bunlar arasında; Türkiye'ııin stratejikdunımununönemi, genış coğrafyası, doğal kaynaklan, eko- nomik potansiyeli, bir üretim ülke- si ve de pazar olması gibi ncden- ler yanında güçlü,disiplinli,gelenek- lerinebağlı, modern bir orduya sa- hip bulunarak bölgede oluşturdu- ğu denge öğesi sayılabilir. Aslında yaklaşık son 200 yıllık tarih süre- since bu denge ctkeni hep işlemiş ve hâlâ da işlemektedir. Tüm bun- lann dışında önemli bir başka te- mel öğe ise; laik ve çağdaşlaşma- yayönelik Cumhuriyet rejimini ve felsefesini benimsemiş bir toplum yapısı olııştııınıa hususundaki ıs- rarlı çabası ve bu amaca kcnctlen- miş bıüunmasıdır. Bir de madalyonun tersi, yanı Türkiyc'yi istemeyen AB kesim- leri (ülke, partı veya toplum grup- laıı) var. Nedeni soruldukta ve arandıkta yanıtlar çeşitli olabilı- yor; ekonomik gelişmemizin yeter- sizliği ve bu halıyle AB'ye yük olabilmesi, nüfusu ile AB'deki ilk 2-3 ülke arasına girerek oluştura- bileceği sıyasal güç potansiycli- nin yadırganması, külrürel yapı- mız ve düzeyimiz ve din farkı gi- bi faktörler de söylenebiliyor. Ay- nca AB standartlan diye belirle- nen bir kısım kriterlerin tam oluş- mamışbulunması dagöz aıdı edi- lemez. Ancak tüm bunlar aşıla- maz engeİler değildir. Nitekim, böyle düşünen veya düşünür gö- züken AB siyasetçileri, yönetici- leri ve toplum kesimleri de var. Aslında, 1999 Helsinki kararları ile baslayan ve 17 Ekim 2004'te im- zaya ulaşan yaklaşımın, bu bakış açısından kaynaklandığı düşünü- lebilir. Kuşkusuz AB'nin, Türki- ye'den kriterleri oluşturmasını bek- lemesi doğaldır. Gerçi bu beklen- tilerin- taleplerin aşınlığa yöneldi- ği ve hatta ülke ve ulus bütünlü- ğünü bir yana iten ve kabul edile- mez yaklaşımlar ıçerdiği de görü- lüyor. Bu soruıılar da elbette zaman içerisinde AB'ce anlayışla algıla- nıp çözümlere kavuşrurulabilecek hususlardır. Ancak önemli bir fak- tör olarak seküler/ çağdaş AB mo- delinin kriterlerine uygun düşme- yen öğeler, düşün biçimi(zihniyet), hevesler, gözlemler ve bu neden- lerle "örtülü hedefler kuşkusu- nıın", bazı AB ülkeleri ve toplum kcsimlerinde gözlenen ret (isteme- me) veya direnç oluşturucu ncden- ler arasında bulunabileceğini sa- nıyorum. Hiçbir Avrupa ülkesi; u du}>ıııuük,<liııselaj>ıı1ıkiı yaklaşım- lar" ve siyasete, açık kapı bıraka- rak seküler düzenini rahatsız cdc- bilecek veya sıkıntıya sokabılecek bakış açılanna duyarsız olamaz. AB topluluğunu bu konularda; in- san haklan, inanç özgürlüğü, gi- yim/kuşam tercihi gibi savlarla ct- kileme çabalan ina ııılııKI olamaz. Kural açıktır: Seküler/ demokra- tik ve çağdaş bir düzeni benımse- yecek ve Mustafa Kemal Âta- türk'ten beri tutulan ve AB'ye gir- meyi de, potansiyel olarak, içcren çağdaş uygarlık düzeyine kenetle- necek ve bu Iııl ııınııııu/Jii AB'dc gü- ven oluşturacaksımz. Esasen çağ- daşlaşma, AB'den bağımsız olarak da Cumhuriyet Türkiyesi'nin ama- cı olagelmıştir. Hiçbir AB ülkesi, bilinçü inanç özgürlüğü ve sorgu- layıcı dindarlık ycrine, kılık/kıya- fet seçme serbestliği denilerek çağ- dışı simgesel gıyım/kuşam zıtlaş- malarına veya tutkularına hoşgö- rü ile bakmıyor ve bakmaz. Diğer yandan ödünler vererek veya ödünler isteyerek AB'ye gi- riş çabalannı sürdürmek de tutar- lı değildir. Bu tür girişimlerin ve siyasetin sonucu, didiklenme ve/ veya taşeronlaşmadır. Zaten ödü- nün sonu yoktur, işte o zaman AB; üniter yapımızı, 80 yıllık Cumhu- riyetin sosyal/siyasal ve coğrafi pek çok kazanımlarını bozmaya, parçalamaya yönelebilir, ve örne- ğiıı azmlık sorunu, Kıbns'a ilişkin yandaş turumu vb. gibi nedenler de ürctebilir. " I lıııılı tslam düşüncesi veya politikası ve de içeriği belirsiz, muhafazakâr demokrat" gibi kim- liklerle kimseye ve de AB'ye ya- ranılmaz ve esasen bunlar laik Türk devrimi ile de bağdaşmaz. Rasyo- nel düşün biçimini, çağdaşlığı be- nimsemiş olan kişiler, siyasetçiler ve toplumlar için olabildiğince dü- şünsellik, gerçekçilik, dürüstlük ve ülke/toplum çıkarları esastır. Kandırma, kayırma, ahbaplık-dost- luk ilişkileri, rica yöntemleri, ve- ya efelik taslama geçerli değildir ve çok kez ters teper. Hele 'Avru- pa BirliğTnin fethi' gibi acayip ve hatta gülünç denebilecek yakla- şımlar ters tepkilere açıktır. AB'ye, 'her ne pahasına olursa olsun gir- mek' ve AB'ce istenen her şeyi olunılu karşılamak şeklındeki 'anoı ıııal tutkulu yaklaşımın1 ise; köklü, özgür, güçlü-onurlu bir ulus ıçın düşünülmemesi gerekir. AB'nin 40 yıl kadar önce daha ra- halça ister göründüğü Türkiye Cumhuriyeti'nin, o günkü istenir- liğinin dayanakları arasında yu- karda belirtilen öğeler dışında, la- ik/çağdaşlaşmaya kenetienmiş cum- huriyet rejiminin verdiği güvenin yerigözardıedilemez. AB'nin stan- dartlaı ına ulaşnıak, ülkemiz için bir zaman ve de yoğun çaba işidiı ve amaçtır. Ancak bu yolu tutan ve bu çaba içinde olan bir Türkiye ıçın AB'nin de içtenlikle istekli yakla- şmıını, beklcmck ve gereksiz, ka- bul edilemez bahanelerle engclle- me veya zorlaştırma girişimlerini üretmemesini istenıek hakkımız- dır sanıyorum. PTAN); Sanıanyolû 18 Osnıanbey Tel: (0212) 225 62 00 Faksı (0212) 233 30 50 Sl E: Bnğclar Cncldesi Tcl: (0216) 369 00 49 Pl F: Dtı- mankaya Oııtler CenterTel: (0216) 473 52 55 İK )': Turgııt Özal Cacl. No: 153 Tcl: (0212) 549 40 56 İZMİ1 R: Tel: (0262) 335 57 35 KONYA MI TFPE L: No: 45/46 Tcl: (0332) 265 19 80 KONY/> \: Tcl: (0332) 241 61 15 Çl ON: Tel: (0282) 673 26 64 Z< ıAK: Gazipaşa Cad. No: 77 Tel: (0372) 252 17 98 A: Yakııriyc Alışveriş Mcıkczi No:i Tet: (0442) 233 22 23 B, iAN: Balıkçılar Cad. Yıldızkaya İşhanı No: 7 Tel: (0488)213 38 07 EI 5: (uizi Cad. No: 31-A Tcl: (0424) 238 99 00 - 10 hat B( A: Altıparmak Cad. No: <M Tcl: (0224) 223 41 40 Sİ T: Güres Cad. No: 21 Tel: (0484) 224 00 43 IS »\; Cumhuriyet C;ıd. No: 19 Tcl: (02461 218 41 42 MOSKOVA; ARKADIA AVM Sredııiy Ovchiıınikovsk» Tel: +7(095) 775 30 24 ADANA1. ASLtYE HUKUK MAHKEIVIESİ'NDEN Esas No: 2005/27 Davacı Büyükşehır Belediye Başkanlığı Vekili Av. Ali Akıncı tarafından davalı Senıha Kurt alcyhinc açılan tczyıdi bedel davasınm mahkememizde yapılan açık duruşması sırasında verilen ara karar gereğin- ce: Davaya konu Adana ıli Köprülü Mah. 9195 ada 5 No'lu parselde kâın taşınmazın taşınmaz ve üzerinde- ki yapılar Adana Büyükşehiı Belediye Başkanlığı'nın 7.4.2004 tarıh ve 526 sayılı kararı ile kamulaştırıl- mıştır. Davalının ilan tarıhındcn ıtıbaren 30 gün içerisinde kamuaştırma işlcminc karşı, iptal davası veya adli yargıda maddi hatalara karşı düzeltim davasını Adana Büyükşehir Belediye Başkanlıgı aleyhine aça- bilecekleri, iptal davasında yürütmeyi durdurma karan aklıklarını belgelendirmediklerı takdirde kamulaş- tırma işleminın kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırmayı yapan Büyükşehir Belediye Başkanlıgı adına tescil edileceği tespit edilen kamulaştırma bedelinin Adana Vakıflar Bankası Alatürk Şubesi'ne davahlar adına bloke edileceği, davalılann kunuya ve taşınmaz malın değerine ilişkin tüm savunma ve delılleri ilaneıı tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/27 Esas sayılı dosyasına yazılı olarak bıldirmeleri ilanen tebhg olunur. 25.1.2005. Basın: 4888 _ _ _ _ _ : ^ PENCERE Yargıtay'ın Hukuksal Bilinci mi Karıştı?.. Yargıtay Başkanvekili Sayın Osman Şîrin de- miş ki: "- Mahmut Esat Bozkurt dönemini kapattık!.." Mahmut Esat Bozkurt kim?.. "Istanbul Hukuk Mektebi'ni bitirdi, Lozan ve Fre- iburg üniversitelerinde öğrenim gördü, Kurtuluş Savaşı'na katılmakiçinyurda döndü. 1924-1930 arasında Adalet Bakanlığı'nı üstlendi. Laik Cum- huriyetin hukuk devrimini gerçekleştiren Mede- ni Kanun, Ceza Kanunu, lcra Iflas Kanunu vb. 'ni gerçekleştiren kurulun başındaydı. Lahey Ada- let Divanı'nda Türkiye'yi temsil etti. Ankara Hu- kuk Fakültesi'nde hocalık yaptı. Çeşitli yapıtları var." • Ne anlama gelir bu özyaşam öyküsü?.. Batı'daki 'Aydınlanma Devrimi'nm laik huku- kunu Türkiye'de yaşam biçimine çevirmenin adı Atatürkçülük'tür; Bozkurt bu devrimin hukuk kah- ramanı... Avrupa'da kilise hukuku yıkılınca demokrasiye kavuşan kişi özgürleşti; uygarlığın laik yasaları Türkiye'de de ancak cami hukuku aşılınca gerçek- leşebilecekti; Medeni Kanun'umuzun Isviçre, Ce- za Kanunu'muzun Italya kaynaklı olmasının anla- mı budur. Mahmut Esat Bozkurt'un Medeni Kanun'un ba- şındaki gerekçesi bir hukuk başyapıtıdır. Cumhuriyet'in ilk döneminde yaşadığımız laik hukuk devrimi bize AB'nin kapılarını açmıştır; "uyum yasaları" işin "teferruatı"dır. • Ama, bakın Yargıtay Başkanvekili Sayın Osman Şirin ne söylüyor: "- Geçmiş dönemi sonlandınyoruz. Mahmut Esat Bozkurt, bütün saygınlığıyla 79 yıl boyunca hü- kümdarlığını sürdürdü. Şimdi yeni bir dönem, uygar dünyaya açılım adı altında başlıyor." Ne demek bu?.. Mahmut Esat Bozkurt'u "sonlandırmak" laik Türkiye Cumhuriyeti'ni "sonlandırmak" anlamına gelmez mi?.. • Müslüman şeriatına ilişkin fikirlere ve propa- gandaya özgürlük tanıyan bir yaklaşımı savunan Yargıtay Başkanvekilimiz ayrıca diyor ki: "- Yüzde 98'i Müslüman olan Türkiye'de dini inancını yayma hürriyetinden ancak ve sadece di- ğer dinlerin misyonerieriyararlanabilir. Bunlara sağ- lanan kolaylık da ülke düzeninin bozulmasına ne- den olabilir." Yargıtay'ımızın önemli noktalarında bulunan kı- demli yargıçlarımızın görevleri, şu günlerde, her zamankinden önemli ağırlıklar kazanmıştır. ABD'nin Türkiye için öngördüğü 'llımlı lslam Devleti Modeli'nin ilk adımı sayılabilecek 'ılımlı ls- lam iktidarı' siyaset koltuğuna oturmuşken, laik Cumhuriyet Devleti'nin yargı gücü tereddütlerya- ratacak tutumlardan ve konuşmalardan sakın- malıdır. ISTANBUL ÜNIVERSİTESİ MEZUNLARI DERNEĞ! AIATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNECİ Kndıköy Şb, DEMOKMTİK DAYANIŞMA, DER. AYDINLANMA SÖYLEŞİLERİ 2004-2005 Dönemi No: 5 Konu EYLİJL TRAMVAYLARI (Şiir Dinletisi) Açış Konuşması Prof.Dr. BÜLENT BERKARDA tstanbul Ünıversıtesi Mezunlan Derneği Başbnı Düzenleme ve Yönetinı Doç.Dr. SUAT ÖZTURNA Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Ö§. Üyesi Gün : 12 Şubat 2005 Cumartesi, saat 10.30 -13.00 Yer : Beşiktaş Belediyesi Ortaköy Kültür Merkczi Afife Jale Sahnesi, Dereboyu C, Dere Çıkmazı, No. 1 - Ortaköy tletişim : Î.Ü. Mezunlar Derneği (Fatoş Taştan) ü 212 238 03 21 Aydmlık Yarınlar Özlenıi Içındekı Tüm Yurttaşlanmız Davetlidır. Ciriş Serbest ve İlcretsizdir. www.cuiiiok.org ISTANBUL CUMOK ÇAĞRISI Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. 13 Şubat 2005 Pazar Saat: 11.00-14.30 Prof. Dr. AHMET ERCAN Türkçede Özleştirme Çalışmaları ve Türkiye'de Depremin Toplumsal Boyutu SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. Yer: Uludağ Et Lokantası, Istanbul Cad. No:12 Florya. Florya tren istasyonu karşısı tlctişinı-BiIgi: NamıkK. Boya : 0532 281 54 54 - 0216 368 33 56 Ufuk Yalçın : 0542 652 15 00 - 0216 326 49 21 Açık btife kalıvalü : 13.-YTL'dir. c-po»lu:i»tıuılful(ff i'iııııok.oi'g Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük sivll toplum gazetesl BİZİM GAZETE tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla ©I ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 272 5 73 83 00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle