Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2005 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Kârhane
FELLİNİDE Türkive'de olsa^ancak "Döngel Kâr-
hanesi" gibi MjMjmyapardı.
Özal'la başîa^k bugünlere kadar gelen ve "kâr"\
her şeycten üstün sayan köşş dönmeci ekonomik
•iodelin bu tykeyi naaılbir 7ra/je"yeçevirdiği bun-
dan^ahajn anlatılahmzdı.
Ûstelik, «erjgeyi hem eğlenceli, hem nezih bi-
. çimde'anlatan birfiJm.
Ayrıca, böyle bı'r sistem eleştirisiyle yetinmeyip
başka "$osyal kusurlan da araya sokan, güldü-
rüp düşündüren.
örneğin, ancak asker ağırlıklı büyük törenlerde
tarihi anımsatıcı unsurolması gereken "Mehterln
olur olmaz her fırsatta kullanılması.
Yaşlı "eskigaziler"\n rastgele olayiar için saygı-
sızca rahatsız edilmesi.
Kravatlı "aydın "ın Atatürk büstüne başını daya-
yıp bozuk düzene ağlaması.
Hamamın yemekli göbek taşında "kadınlar şa-
matası".
"Halı saha"\\ taşrada erkeklerin dünyası.
Amafilmin en çarpıcı yönü, doğrudan doğruya
bu ekonomik modelin hepimize yaşattığı renk-
li sahneleri ele alan zincirfenişidir.
Bankasının içini kendi şirketlerine açılmış kredi-
lerie boşaltıp bilmem kaç metrelik yatıyla yurtdışı-
na kaçan patron olayı.
Paralanna yanan ve banka önünde ağlaşan "mu-
dilerin ayaklanışı.
"Saçı bitmemiş yetim hakkı" için bankaya el ko-
yan devletin kredi borçlusu "eğlence merkezi"n\
kâra geçirme planı ve "sermaye "yte bütünleşme-
si.
"Mevzun vücutlu " rahibelerden Istanbul'un ge-
ce kulüplerinden toplanmış "Nataşa"lara kadar
uzanan "yabancı sermaye" getirme girişimleri.
Başarılı işletmeciliği görmeye gelen "AB heye-
f/"nin dönen dolabın bile farkına varmadan Türki-
ye'ye "A plus" notu vermesi.
Nihayet, başa geçirilmiş çuvallaria Amerikalı al-
baya ifade verişten sonra büyük müttefikin Irak der-
dini çözmek üzere aynı "ekiple Bağdat'a uçuş.
Necef Uğurlu'nun öykü ve senaryosundan Me-
tin Akpınar'la Ahmet Uğuriu'nun ve "ser-
maye "yi canlandırmış hanımlann harika oyunlany-
la başarılı bir film çıkaran Hakan Algül, eğer bu
yaptığını yirmi-yirmi beş yıl önce yapsaydı mah-
keme kapılarında sürünüp bilmem kaç yıllığına
hapsi boylamış olurdu. Gelinen nokta, yalnız kü-
reselleşmeci etkilerle bir toplumun ne durumlara
sokulduğunu gösteren muazzam bir mizah üriinü
olmakla kalmamış, aynı zamanda sadece kendi ül-
kesinin tarihine kara çaJanlan yüceltmeyi marifet
bilerek "Türkiye'de ifade özgürlüğü yok" diyen
yabancılann yüzlerine indirilmiş güzel birtokat ol-
muş.
Demek ki dıştakilerce beğenilme çabasına ka-
pılmadan gerçekçi sosyal hiciv yoluyla da sanat
yapılabiliyormuş.
yCumhuriyet
^-.KİTAPLARI
LAÎKLtKTEN ŞERİATA MI?
Meriç Velidedeoğlu
Meriç Velidedeoğlu'nun
1980'Ierden günümüze dek 24
yıl boyunca Cumhuriyet
Gazetesinde yayımlanan
yazılarından seçilerek
oluşturulan bu kitapta, adım
adım şeriata doğnı üstû örtülü
bir gidışın izierim sürebılırsinız.
Ötekı îek tanrılı iki dinin
şenatlanrun da dıkkate almdığı
yazılarda Islam şeriatj ile yapılan
karşılaştırmalar ve dünün
oiayianndan günümüze geçışler
ilgıylc okunacak içtenlikte
1923 Devrimi'nin temel yapı taşJanndar) biri olan "I arklik"
gıbi "Dıl Devnmı"ni de aynı boyutta gören Velıdedeoglu'nun
yalın Türkçesı kıtabm ayrı bir özeiliğinı olu^turmaktadır
Prof. Necla Arat'agöre de "Laiklikten Şeriata mı'1
' şerıatın
gizlenmeye çalışılan ayak sesiermı duymayan kuJaklara
duyurmak için tarihsel bir uyan...
İNGtLİZ GÎZLİ BELGELERtNDE
TÜRKİYE
Erol Ulubelen
Bu kitap ülkemız üstünde
korkunç planlan açıga vuran
gızli belgeleri sergilemektedir
tngiliz Kraliyet matbaasında
1927 ve 1947 yıllarmda basıhm*
olan belgelerden Erol Ulubelen
tarafindan titiz bir araştırma
sonucu seçılmiş ve dilimize
çevinimıştır.
Erol Ulubelen; "... Bugün bütün
canUiığıyla bir Ermeni sorunu
vardır. Geçmişte Ermenilerin
nasıl lahrik ve teşvik edildikleri bu belgelcrde en açık bir
üçimde görülmekiedir. Bu lahrik ve teşviUer kantmca bugün
de aynen sürmektedir."
Sami KARAÖREN
Merta ' röftocojı Cod. No: 39/41 Cağaloğlu fSTAHBUl - Tel: 0212 5)4 0! 9 i
Şdx . İstîkU Cad. Zombok Sok. 4/1 Toksjm-İSTANBUI - Tel: 0212 252 38 81
Ankcra . AldnV luhmı Ikı: 12SKat:4BakıınMck»-ANICAlA Td: 0312419 5020
Küreselleşmeyle Çelişen Aynmcılık
Küreselleşen sömürücü güçlere karşı verilecek uğraşta sorumluluk tüm
ülkelerin çağdaş aydınlanna düşmektedir. Işbirlikçi medya güçleri yoluyla
yansıtılan aldatıcı sunumlann gerçeklikten uzaklığıru halk kitlelerine
anlatmak, uygulanan düzenin aslında, sömüren çıkarcılar ve sömürülen
çoğunluk arasmda küresel bir aynmcılık olduğunu vurgulayarak yasal
örgütlenmelerle sömürüye karşı güç birliği oluşturmak tüm çağdaş aydınlar
için öncelikli görev olarak belirmektedir.
Prof. Dr. Abidin KUMBASAR
K
üreselleşme anlamına gelen
"Globalizasyon" deyimi ilk
olarak, Kanadah bilim adanu
Marshal McLuhan ile Co-
lumbıa Üniversitesi'nden ko-
münizm sorunlan uzmanı Zbigniev Brze-
zinski tarafindan 196O'lı yıllarda kullanıl-
maya başlanmıştır. Günümüzde artık yay-
gın olarak benimsenen "Küresel" ve "Kü-
reseneşmiş" sözcükleri, etkileri Yerküre bo-
yutlannda önem taşıyan tüm olgulan nite-
lemek için kullanılmaktadır.
Sosyal ve ekonomik olaylann küresel bo-
yut kazanmasında en önemli etken, ulaşı-
mın ve de yazılı, sesli, görsel iletişimin gü-
nümüzde, tarihın hiçbir döneminde göriil-
memiş olan bir hız düzeyine erişmiş olma-
sıdır. .
Bilim ve teknolojinin gelişmediği çağlar-
da tüm işlerde insan ve hayvanlann gücü
ya da kısıtlı diğer doğal güçler yararlanı-
lan başlıca enerji kaynaklanydı. Bu kısıt-
lılık nedenıyle Büyük İskender ve onu iz-
leyenlerin ordulanyla, Iskender'den yirmi
bir yüzyıl sonrasının Imparatoru Napol-
yonun ordulannın ulaşım ve iletişim hızı
ordulardakı atlann hızıyla sınırlı ve etkin-
lik güçleri de ancak kıtasal boyutlardaydı.
On sekizinci yüzyılda Fransa'dan yola
çıkan bir geminin Çin'e ancak 650 günde
ulaşabildiğı, Amerika ile ingiltere'ninLi-
verpool limanı arasında 1819 yıluıda Sa-
vannah isimli buharlı gemi ile ilk olarak ya-
pılan yolculuğun 25 günde gerçekleşmesi-
nin bile büyük yankı ve heyecan uyandır-
dığı anımsanırsa, bugünün baş döndürücü
ulaşım hızının önemi daha da belirginleşir.
Özelhkle, "Wright Kardeşler"ın 1903 yı-
lında gerçekleştırdikleri ilk uçuş deneme-
si hızının sadece bir yüzyılda binlerce de-
fa katlanması erişilen aşamayı yadsınamaz
olarak yansırmaktadır, Küresel nıtelik ka-
zanan tüm olgularda bu hız artışı en belir-
gin etken olmuştur.
Ulaşım ve iletişim kolaylıklannın göre-
ce küçülttüğü "Verküremizde elde edilen ka-
zanımlan, tüm insanlığın mutluluk ve gö-
nencinı sağlamak için kullanmak gerekir-
ken geçerli olan sörhürü düzeninden çıka-
n olanlar bu olanaklardan sadece kendi
ekonomik yaptınm güçlerinin her yöreye
daha da güçlenerek yansıması için yarar-
lanmaktalar. Bu nedenle açlık ve hastalık
çeken yoksullara gıda ve sağhk gereçleri ile-
tilmesi önemsenmeyip ülkelerin doğal kay-
naklannı talan etmek için asker ve silah
ulaşımı en kısa sürede sağlanmakta, en
ölümcül silahlarla güçsüzler gecikilmeden
ezilmekte, geçen her yedi saniyede bir ço-
cuk açhktan ölürken gıda ulaşımı sağlan-
mamaktadır.
Günümüzün neoliberal olarak tanımlanan
sosyo-ekonomik düzeninde uluslararası bü-
yük sermaye sahipleri ve yerel işbirlikçile-
ri küresel boyutta bir sömürü ağı oluştur-
makta, bilim ve teknolojinin sağladığı ula-
şım ve iletişim olanaklan sadece bu çıkar-
cılann amaçlanna uygun olarak kullaruİmak-
ta, yoksullann gereksinimleri umursanma-
maktadır.
Dünyanın en üştün gücünün yöneticile-
rinin kendi ülkelerinde gelişen doğal afet-
te, varsıllan günlerce önceden yöreyi terk
ermeleri için uyardıktan sonra, olayın üze-
rinden günler geçriği halde, yoksullan umar-
sız bırakmalan ve gıda arayan açlan yağ-
macı-terörist olarak nitelemeleri bunun en
somut kanıtıdır. Günümüzde dayatılan sos-
yo-ekonomik düzendeki uygulamalarda,
adı açıklanmadan, üstü örtülü olarak var-
sıl ve yoksul aynmcılığı yapılmakta, yok-
sullann sorunlan uluslararası boyutta da
uluslar içi düzeyde de önümsenmeyerek
göz ardı edilmektedir.
Çağdaş insanlığa yaraşacak bir küresel-
leşmede öncelikle sağlık, eğitim ve silah-
sızlanma sorunlannın yerküre boyutunda çö-
zümlenmesi gerekirken, sermaye ve kân
en üst düzeye çıkarmayı amaç edinen ka-
pıtalist güçlerin isteklerinin karşılanması-
na önem verilmesi, günümüzde yönetim
sorumluluğu taşıyanlann tümünün suçla-
nabileceği bir tutumdur.
Çıkarcı güçler, kendi birlikteliklerini ger-
çekleştirir ve sömürü amacıyla uluslarüs-
tü sermaye şirketleri oluşturup aralannda-
ki birlikteliği yüceltirlerken hiçbir aynm-
cılık gözetmemekte, kökenleri ne olursa
olsun, sermaye sahipleri ortak çıkarlan ko-
nusunda kolayca anJaşmaktalar. Buna uy-
gun olarak birçok ülkede, ülke emekçile-
rinin öz\erileriyle elde edihniş olan ulusal
kazanımlar, özelleştirme adı altında, alıcı-
nın hiçbir başka niteliğine önem verikne-
den, sadece varsıl olupparayı bastırabilme-
si koşuluyla elden çıkanlmaktadır. Günü-
müzde sıkça kullanılan, "Paranındiniima-
nı olmaz" deyimi de bû gerçeklerin bilin-
çaltmda oluşturduğu koşullanmanın dile
yansımasıdır.
Küreselleşmeyı sadece, "Sermayenin kû-
resel boyutta her şeye egemen olması" ola-
rak dayatanlar bir yandan da, yerel ulusal
direnişleri çökertmek için, ulusal yapılan
parçalamaya çalışmakta, sömürülen yöre-
lerde etnik, din, dil ya da daha alt duzey-
lerde aynmcılık etkenleri kullanarak amaç-
lannı gerçekleştirmekteler.
Aslında küreselleşmenin amacının. tüm
olanaklarla insanlığa küresel boyutta gönenç
ve mutluluk sağlamak olması gerekirken,
uygulanan aynmcı ve bölücü kışkırtmalar
çelişki oluşturmakta, sadece egemen güç-
lerin ekonomide ve yönetimlerdeki üstiin-
lüklerini sürdürmeye yaratmaktadır.
Küreselleşen sömürücü güçlere karşı ve-
rilecek uğraşta sorumluluk tüm ülkelerin
çağdaş aydınlanna düşmektedir. Işbirlikçi
medya güçleri yoluyla yansıtılan aldatıcı su-
numlann gerçeklikten uzaklığını halk kit-
lelerine anlatmak, uygulanan düzenin as-
lında, sömüren çıkarcılar ve sömürülen ço-
' ğunluk arasuıda küresel bir aynmcılık ol-
duğunu vurgulayarak yasal örgütlenmeler-
le sömürüye karşı güç birliği oluşturmak tüm
çağdaş aydınlar için Öncelikli görev olarak
belirmektedir
Avrupa Birliği'yle katılım görüşmeleri-
nin gerçekleşeceğı günlerde ulusumuzun ya-
rarlanm gözetebılmek ve ünıter yapımızı
sürdürerek "LaikAtatürkCmnhuriyeti"ni
yaşatabilmek için, ülkemiz aydınlan da söz
konusu anlaşma veya küreselleşme gereği
diye sunulması olası bölücü ve aynmcı da-
yatmalan gerçek nitelikleriyle görebilmek
ve sağlıkJı turum içinde olmak yükümlö-
lüğü taşımaktadırlar.
Tehlike Kapımızda.
Daver DARENDE Emekn
Cumhunyetimıze yönelik,
laiklik karşıtı, çağdışı
akımlann hızla yogun-
laştığı günümüzde, İlhan Sel-
çuk'un 28 Şubat 1996 günü
Cumhuriyet'teki köşesinde yer
alan "Birim bugfinkü gericüeri-
nıiz geçen >üz\ilmfleridpadişah-
lanndan da gericidir" sözlenne
nasıl katılmazsuıız.
Ülkemizdeki çok partili ya-
şam, ne yazık ki Batı ölçülerin-
deki demokratik düzene bir tür-
lü ayak uyduramadı. Bunda di-
ni siyasete alet ederek ikili oy-
nayan politikacılann da önem-
li katkılan oldu.
Halkımızı emek harcamadan
kolay para kazanma öğütleriy-
le yıllarca oyalayanlar. bu kez de
ülkemizde Anadolu Müslüman-
lığından farklı, şeriatı çağnştı-
ran bir düzeni yerleştirmenin
hazırlığı içindedirler. Toplumu-
muz için düşünülen bu yeni ya-
pılanmanın "ıhmb" ohiıayaca-
Diplomat
ğı, Türkiye'nin yavaş da olsa bir
din devletine dönüştürüuTtıesi-
nin amaçlandığı belli ohnuştur.
Bilinçli olarak topluma "yeni
bir yaşam" biçimini yerleştir-
meye çalışanlarla, kadını ikinci
sınıf insan sayarak köleleştiren-
lerle, dini pazarlayanlaıla Av-
rupa Birhği'nin düzenine nasıl
uyum sağlayacagız? Cemaat ho-
calannın, tarikatlann öğretile-
riyle çağdaş düzeye nasıl ulaşa-
cağız?
Halkımızı tembelliğe, uyu-
şukluğa alıştıran akıl dışı ögre-
tilerbireye doğruymuş gibi gös-
terilmeye başlandı. Ezikliği, tem-
belliği, uyuşukluğu ortadan kal-
dıracak her yeni atılım ustalık-
la engellendi. Yanm yüzyıldu-
ülkemizin kaderine egemen olan
güçler toplumumuzun bilinç-
lenmesini, çağımıza ayak uy-
durmasuu istemediler. Sorgula-
yan, akıl ve bilim yolunda iler-
İeyen birtoplumonlariçin en bü-
yük tehlike idi. Yurttaşlık bilin-
cini ve sorumluğunu zamana
yayarak yok ermeye çalışanlar,
ne acıdır ki sonunda "yan gelip
yatan", "hurafelereinanan" bir
toplum yaratarak gündemi de-
ğiştirmek başansını gösterdiler.
Dinci kadrolaşmanın ve bağ-
nazlığın her çeşidinin yayıhnak-
ta olduğunu görmek istemeyen-
ler geniş halk kitleleri üzerine bir
sis perdesi çekme çabası içinde-
dirler.
Çağımızın en etkili aracı olan
televizyonlar çoğu kez iktidar-
lann sözcülüğünü yaparak yan-
lı yayınlarla halkımızı eğitmek
yerine tembelliğe alıştırmak yo-
lunu seçtiler. Holdinglerin dene-
timindeki bu yayın kurumlann-
da boy gösteren konuşmacılann
Türkiye'nin laiklikten uzakla-
şarak bir din devletine dönüş-
mekte olduğuna ilişkin tek bir
söz söylediklerinihiç duydunuz
mu?
Egemen güçler, televizyonlar
ve basın aracılığıyla toplumu
ayakta tutan kimi değerleri acı-
masızca unutturarak günümüz-
deki yeni akımın oluşmasını,
çağdışı bir düzenin yerîeşmesi-
ni sağladılar. Bu yayınlan izle-
dikçe, insanın aklına "yangeüp
yatarak", "dini pazarla>arak"
mı "Avrupa Birliği'ne girece-
ğiz?" sorulannı sormak geliyor.
Bilgi ve görgülerini kendi çı-
karlan için ustahkla kullanan
sözde aydınlar. duyarlı konular
gündeme geldiğinde neden ses-
lerini çıkarmazlar? Oysa kimse-
nin söylemediklenni söylemek
de aydın oknanın ölçüsüdür.
Eğitimsizük, cehalet, bügisiz-
lik, tembellik ve en önemlisi,
toplumun dinselleştirilerek hu-
rafelere boyun eğmesi nasıl ön-
lenecek? Yaklaşmakta olan teh-
likenin önüne geçemediğimiz
sürece "yangetipyatma" ve
tt
hu-
rafelere inanma" dönemı sona
ermeyecek ve biz "Beş dönüm
bostan yat aşağj Osman" atasö-
zünü hatırlamaya devam
edeceğiz.
Atatürk'le, İyimserlikle...
NecdetTEZCAN
A
dım adım dolaşın bu
yurdu. Ata'nın
izlerinin taze ekmek
kokusunu duyarsınız;
dağda, kentte, köyde..
toprağa, havaya, suya
düşmüş; silinmemiş,
silinmeyecek ilkelerin
cemrelerini görürsünüz
gözlerinizle...
Günümüze doğru
aydınlanmızda giderek
kökleşen Atatürk ilkeleri,
Atatürk Türkiyesi 'nin
özetidir. Yepyeni çizgiler,
aşama aşama büyüyen
Kemalizmin çağımızdaki
seçkin öraeğidir Türkiyem.
Cumhuriyet rozetini ulusun
kalbine kazıyan, özgürlük
rüzgârlannın esintilerinden
oluşan çağdaş bir çiçek
gibidir, her adunı, her soluk
alışı Anadolu'mun,
Trakya'mın.
Bu vatanın her yanında, her
milimetrekaresinde,
Atatürk'ün soluk alışlarmı
duyarsınız. Misak-ı Milli'den
(ulusal ant) başlayan
bağımsızlık tutkusunun
yaşayan nefes alışlannı...
Çile dolu onurlu bir utkunun
bayrağı, işte bu Türkiye'nin
bayrağıdın Okul mu,
hastane mi, köprü mü
vardır, köyde kentte? Atatürk
Türkiyesi'nde hepsi var. Ve
her gün yeni çiçekler boy
verip açı açıveriyor
bahçelerimizde.
Gençliğin damarlannda
dolaşan kan, demirden ağlar;
asfalttan yollar olup;
Karadeniz'den Akdeniz'e,
Ege'ye uzamyor günden
güne...
Mustafa Kemal gerçeği her
dönemeçte, her sıkıntılı
durumda yeniden büyülüyor
aklınıı. Yaptıklan karşısmda
aklımız kanşıyor her sabah.
Ne demiş ne söylemiş, ne
yapmışsa iyi, doğru,
güzel ve gerçekçi. 21. yüzyılın
yüzakı, banşın bayrağı
olmuş Ankara'da,
Cumhuriyet gibi.
Demokrasi oknuş, 23 Nisan
1920'de. Ve bağımsızhgın
rengârenk bahçelerinde
gezinmiş hep. Bakışlannda
düşündüklerini yapmak
isteyen kararlılığı görür gibi
oluyorum yıllar sonra ufka
bakarken.
Denizi görür görmez,
kurruluşa uzanan o parmağın
kararhlığını ve bu maviliğin
nasıl mutlu sona ulaştığını, bir
çift mavi göz gibi yaşıyorum
şimdi. Selanik'te doğan umut,
giderek Anadolulaşmış köy
köy. kent kent, türkü türkü
söyleniyordu o karanlık
günlerde. Sonra göz
kamaştıran bir aydınlık ve
geleceğe atılan sağlam
temeller.
Bu gökler. bu ovalar, bu ulusal
sınırlar Atafürkçe soluk
alıyorsa bugün Atatürk
yaşıyor demektir. O
yaşadığına, o ölmeyeceğine
göre bu vatan da yaşayacak,
ölmeyecek demek ki.
PENCERE
Katil Kim?..
Akbal haftada bir eski öykülerini köşesinde ya-
yımlıyor; ama, gerçek şu kı Oktay'ın çoğu günlük
yazısı da öykü tadı ve kıvamındadır.
1 Aralık Perşembe günü yayımlanan "BirCina-
yete Tanık Olmak!" başlıklı yazıdan kımi bölümle-
ri bir daha birfıkte okumak için aktarıyorum.
•
"Siz hiç bir cinayete tanık oldunuz mu? Gözü-
nüzün önünde bir insan ölüme gidiyor, götürülü-
yor! Herkes izliyor... Gazetelerde manşetler, kö-
şe yazılannda uyanlar... Hepsı boşa gitmekte!Bir
insan, bir bilim adamı, hepimizin ilgiyle ilgisizlik-
le, üzülerek üzülmeyerek seyrettıği bir olay, bir
dram...
Biradam gözümüzün önünde çırpınıyor! Belki
can çekişiyor, belki son bir çabayla dirilmek, sa-
vaşmak, kendini, onurunu savunmak istiyor. Ay-
lardır hapishane koğuşlarında! Yanı başında rek-
törü olduğu üniversitenın önde gelen bir spnjm-
lusunun canına kıymasına tanık olan biri, şimdi de
hastane koğuşlannda ölüm-kalım çizgisinde...
Bir cinayet işleniyor! Görüyoruz, izliyoruz. He-
pimiz tanığız... Yeter mi? Yetmez! Tanıklık yet-
mez. Kimi yerde suçlulukla eşdeğerdedir tanık
olmak!.. Hem korkarız tanıklıktan, kaçanz, tanık-
lığın çoğu kez suçluluk olduğunu, bir cinayeti bi-
le bile görmezlikten gelerek korkunç birsonucun
yaşandığını biliriz!..
Van Üniversitesı Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın
daha yargıç önüne çıkarılmadı. Kaç ay geçti tu-
tuklanalı?
Evet, bir cinayet işleniyor!
Hepimiz izliyoruz!"
•
Oktay'ın yazısında edebiyat tadı var ki yüreği-
mize ışlıyor, sorumluluğumuzu dıle getınyor...
Gerçekten hepımız bırer katil miyiz?..
Edebiyat yalınkat gerçekliği ya da duyguyu aşar,
katı kurallardan sıynlır, insan vicdanındaki derinli-
ğe seslenir; Dostoyevski'nın değeri nereden kay-
naklanıyor?..
Ancak yaşadığımız dönemde bir Galileo Gali-
lei öyküsünü de yinelediğımizın bilincinde mıyiz?..
Van'da kurulacak mahkemenin dışında ve çok
ötesinde bir uygarlık sorunu bu!..
Engizisyon mahkemesi bir inanç kurumuydu,
Galileo'nun kişilığinde aklı ve bil/mi yargılıyordu...
Bugün Türkiye'de ıktidar ile üniversite arasında
yaşanan çatışmanın anlamı ne?..
Dinci iktidar, inancı üniversitelerde egemen kıl-
mak istiyor...
Batı'da çoktan çözülmüş bir sorun bu!..
Cami iktidan, üniversitelere el attı mı, bilim elini
eteğini çeker, akıl bir köşeye kıvnlır, bağnazlık ca-
navan dışlerıni gösterip saldınya geçer...
Van Üniversitesı Rektörü Yücel Aşkın olayı bir
yolsuzluk dosyasına sığamayacak kadar derin ve.
kapsamlıdır...
Yolsuzluk dosyası mı?..
Başta Başbakan, Bakanlar ve AKP milletvekil-
lerinin dosyalan dokunulmazlık gerekçesiyle uyu-
tulurken Van Ünıversıtesi'nde dosya peşine düş-
menin anlamını kurcalamak bile gereksiz...
•
Yazıyı noktalarken bir cinayeti daha anımsat-
mak isterim...
Van Üniversıtesi Rektörü'yle birlikte tutuklanan
Van Üniversitesı Genel Sekreter Yardımcısı Enver
Arpalı, "Ben bu duruma katlanamam" diye intihar
etti?..
Peki bu cinayetın katili kim?..
Türk müziği ziyafeti!
Cuma - Cumartesi
Udi Dr. Atilla Ovalı, solist Ayşe Sağyaşar ve
Grup Ehl-i Keyf benzersiz bir program sunuyor.
Kaçırmayın!
elmadağmeyhanesi
Rezervasyon- (0212) 241 03 20 - 23
Cumhuriyet Cad. Pak Apt 6/C, Elmadağ (Divan Otelı yanı)
İSTANBUL CUMOK DAVETİ
3 MUUJK 2005 Cumartesi Saat: 17.00
(KERAHAT VAKTİ)
BİR ARAYA GaJŞİMtZİN 10. YOJHİNÜMÜNDE
BÜTÜN CUMOKLARI, GAZHEliRİ İli BİRLİKTE
İU< BULUŞMA YERMZ ROMANTllOrYA
BEKÜYORUZ. GAZETEMİZ YAZARLARI VE
ÇAUŞANLARIOADAVETÜOİR.
Yer: ROMANTİKA 0 216 336 97 45
Fenerbahçe Parkı - Fenerbahçe
İletişim
Turkan ERKlN
Sanı\eDÛNDÜOGLl
Ahmet K ŞENPOLAT
Sanıve YURDAKUL
53" 672 55 00 - 216 33'' 57 97
532 275 21 42-216 326 49 21
532 320 60 12-212 288 13 05
212321 11 12- 124
YERLİlÇKİ>e\IEZETAB\ĞIEDERl: 20\TL
Lt TFEN VERİNİZl \V IRTIMZ
w w w . c u m o k . o r g
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 222324 25 2627 282930 31 3233 34 35