23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ArtdJK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 (alışma yaşamı =>lan ve Bütçe Komisyonu'nda, Çalışma vtSosyal Güvenl ik Bakanlığı bütçesi görüş- rrKİeri sırasında iki CHP'linin yaptığı konuş- mrdan alıntılar: "Enis Tütüncü (Tekirdağ): Birhesaplama yaztım. 1. derecenin 4. kademesindeki bir 5ç-etmenin ve 9. derecedeki bir öğretme- ni, maaşlarını tespıt ettim ve yoksulluk sını- nys karşılaştırdım. Yoksulluk sınırı, biliyor- suruz gıda artı asgari bir takım gereksinme- >eı 1.601 YTL şu anda. Buna göre 1. dere- ceyin 4. kademesindeki bir öğretmenin ma- aşyoksulluksınınnınyüzde 37altında. 9. de- re&nin 1. kademesindeki bir öğretmenin m<aşı yoksulluk sınınnın yüzde 55 altında. czet Çetin (Kocaeli): Türkiye'de, özellik- le p Yasası'na giren telafi edici çalışma ve dejkleştirme uygulamalan nedeniyle çalış- rm süreleri, sendikalann giremediği, top- U&zleşme düzeninin uygulanmadığı işyer- ler-ıde, özellikle de alt işveren dediğimiz ta^ron işletmelennde ortalama 15 saati ge-.t. Türkiye'dekf çalışma koşullanortaçağın köslik düzenine doğrv süratle yol almak- tacr." ümdi de sıra, AKP'li Samsun Milletvekili, Isla-ni llimler Fakültesi Islam Hukuku Bölümü meunu, eski müıftü Musa Uzunkaya nın koruşmasında: 'Silindiği gibi iş hayatımızın işveren ve iş- çi lişkileri açısınofan belki Hazreti Adem'le batfayan; ama, son insana kadar devam edtcekolan önernli vazgeçilmezidir, yaniin- sarf/k, hayat devam ettikçe herkes birşekil- debirinin emeğrnden, diğeri onun ser- ma'esinden yararianacak; dolayısıyla, böy- le trnek ve sermâyenın bir arada at başı yüriyeceği, klanlardan, ilkel toplumlardan, en nedeni, en gefişmiş, bugün ve gelecek- tek, nesiller açısından bir vazgeçilmezdir." Hç sıkılmayacağız, hiç yüksünmeyeceğiz. Yoksulluk sınınnın altında da olsak, 15 saat de calışsak, şükredeceğiz. Ezelden nasıl gel- mişsek, öylece ebediyete gideceğiz, ey çalı?anlar... IŞIK KANSÜ Bilesiniz, Oyuncak OlmayızTürkiye'nin başındaki kadro, ulus ötesi ser- maye ve çıkarların özgürfeşmesi adına tüm ulusal sınır ve değerleri yıkmada karariı emper- yalist küreselleşmecilerin suyuna gidiyor. Ro- talan belli: Türkiye Cumhuriyeti'nin özgür, eşit, kardeş yurttaşlannı Osmanlı millet modeline ben- zer "ümmef'e, Türkiye Cumhuriyeti'nin yöne- tim biçimini de "halife sultana" benzer yetki- lerle donatılmış bir başbakanlık ya da başkan- lık sistemine doğru sürüklemek... Hedefe varmak için her durum ve koşulu bir fırsat olarak değerlendiriyorlar... Türkiye sınınndaki il ve ilçelerde, ABD'nin Irak'ı parçalamak için kullandığı Barzani'nin etkisinde olduğu çok belli bir takım ciddi ha- reketlenmeler mi yaşanıyor? Geç de olsa kal- kıp oraya gidiyortar, gergin havayı yumuşatma, birliğe vurgu yapma bahanesiyle, işe aynmdan başlıyorlar: AJt kültür, üst kültür; Türk, Kürt, Laz, Çerkez... Bir yandan emperyalist kürelleş- mecilerin "yere/"ciliğine yağ sürerken öteyan- dan özgür, eşit, kardeş yurttaşlığın çatısı olan Cumhuriyet'in içini boşaltıp ümmetin, cema- atlerin "ılımlı"federasyonunaselam veriyortar. (Ruhban okulunun açılmasından tutun, Alevi- leri azınlıktan saymaya kadar bir dizi girişimi anımsayınız.) Hazırladıkları kamu yönetimi yasa tasansı ile beceremediklerini, durumdan vazife çıka- rarak eylemli olarak uygulamaya koyma cinli- ğini deneme peşindeler. Görünen o ki, bir za- manlarTürk-lslamcılann açtıklan yaralan Kürt- Islamcı bir çekirdek kadro bugün gazlı kang- rene dönüştürme çabası içinde. Tedavi edilme- diği için çürümüş de olsa bedenden bir par- çanın kesilip atılması işlerine geliyor çünkü... Unuttuklan tek bir olgu var: Türkiye Cumhuri- yeti, emperyalizme karşı verilmiş bir ulusal kur- tuluş savaşı ve ona dayanan aydınlanma dev- rimı üzerinde yükselir. O Türkiye Cumhuriyeti ile ulusal andımızı (Misak-ı Milli) oyuncak et- mek de kimsenin harcı değildir. 1BMnSP[ [ Imtyaz sözleşmesıyle ilgili dava ha- zırlıklannı sürdüren Elektrik Mühen- disleri Odası'nın Başkanı Kemal Ulu- saler'e göfB, Tetekom'un satşı tek ke- limeyle "kamuya karşı işlenmiş bir suç." Nedenini şöyle açıklıyor Ulusaler: "Bugünün dolar kuru üzerinden 2004yılıitibanylanetkân 1 milyar630 milyon dolar olan Türk Telekom'un tüm haklan, yalnızca 1.3 milyardolar- lık peşinat karşılığmda yüzde 55 ka- mu hissesinin devnyle bıryabancı şir- kete bırakılmıştır. Ihalede verilen 6 mil- yar 550 milyon doların da 5 yılda tak- sit taksit ödeneceğı dikkate alındığın- Kamuya karşı suç da, zaten kurumun kendi kânyla bu ödemelerin yapılacağı açıktır. Türk Te- lekom, 80 bin ankesörlü telefon, 19 milyon 125binaboneye, 35 milyon ki- lometre bakır kablo ve 100 bin kilo- metre fiber optik kablo şebekesine, tûm köylere uzanan iletişim altyapısı- na, 850 işyehne, 3 bin Telekom bayi- sine, cep telefonu operatörü Avea'nın yüzde 40 hıssesine sahiptir. 900 bin aboneye intemet erişimi, tüm kamu ve özel sektörkuruluşlanna yüzbinler- ce kıralık devre sağlamaktadır. Türk Te- lekom, bugün yeniden oluşturulma- ya kalkışılsa, ilk tesis maliyetinin 200 milyardolan bile geçeceğı hesaplan- maktadır. Türk Telekom ihalesinden 10 gün önce Pakistan Telekom 'a 10 mil- yar dolar değer biçildigi dikkate alın- dığında, gerek abone sayısı gerekse kân Pakistan Telekom'un 4 katı olan Türk Telekom'un toplam değerinin 40 milyar dolar, yüzde 55'inin de 22 mil- yar dolar etmesi gerekmektedir. Gö- rüldüğü gibi yalnızca maddi boyutuy- la bile bakıldığında Türk Telekom'un satışı kamu için biryarar ifade etme- mektedir." Son durumu hepimiz bili- yoruz... Danıştay Idari Dava Daireleri Genel Kurulu, Telekom'un yönetim yetkısıni yabancılara devredilmesine olanak sağlayan yasaya ilişkin ana- yasaya aykınlık itırazlannı ciddi buldu. Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karar beklenecek. Bu arada kamuoyu, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın, halkın ve Türki- ye'nin malı Telekom'u e)in Arap'ına devrederken "Paralan saydın mı Ibra- him?" sözlerini hiç mı hıç unutmaya- cak. Gün gelecek, o sözlere gereken yanıt verilecek... IHe de Türban!.. PERİKANERGUN Yirm yılı aşkın süredir ülkemi- zin yaşam sorunlannın çoğu göz ardı edierek sıkmabaş eylem ve söyfemeri hep ön sıraya oturtul- du. BuKarşıdevnm senaryosu- nun birtaç oyuncusunun ıçınde Istanbü Üniversıtesı-tesısınde- ki role Leyia Şahin atandı. Ulu- dağ Ünversıtesı'nde dörtyıl ba- şı açıktp okurken, yatay geçiş- le 1997 de IÜ CerrahpaşaTıp'a gelince Islami kurallara dayan- dırdığı -geleneksel baş örtmenin dışında- Hintlilerin türbanıyla Is- lami simgeyi başına dolandırdı. 1998 Şubatı'nda üniversite, öğ- rencilern kılık kıyafetleri hakkın- da anayasa, yasalar, Danıştay, Yargıta/ ve daha dnceki AlHM'mn "Dini simgelerlaikliğe aykındır" kararlanna dayanarak kız ve e-1<ek öğrencilerin bu ya- salara u/malannı, yoksa kampus disıplin kurallan içinde cezalan- dırılacaKİarını da belirterek du- yurdu. Bu karara uymazlarsa egitim ve sınav haklarını kaybe- deceklerini de bildirdi. Leyla Şa- hin bu kararı yatsımada başrol- deydi, sahneden ınemezdi. Gö- reve devamla Istanbul Bölge Idare Mahkemesi'ne yürütmeyi durdurma istemiyle başvurdu. Mahkeme, üniversite rektörtü- ğünün "yürûrtüktekiyasalan uy- guladıgı" gerekçesıyle başvu- ruyu yadsıdı. Şahin inatla kara- n Danıştay'a götürdü. 2001 'de Danıştay bu temyiz başvurusu- nu reddetti. Şahin bu süre için- de kurallara uymadığı gibi izin- siz türban gösterilerinin en ön- lerde bayraktarlığını yaptı. Rek- törlük dısiplin kurallanna uyarak onu uzaklaştırdı. Iç hukukyolla- n tıkanınca bu kez de insan hak- lan gerekçesıyle AİHM 'ye baş- vurdu. Yoksa L. Şahin laikliğin en büyük vicdan ve kışi özgürlük- leriyle insan haklarının koruyu- cusu olduğunu bilmiyor muy- du? Leyla, 2000 yılında çıkanlan öğrenci affıyla destek ve ola- naklar da sağlayarak Viyana'da tıp öğrenimini tamamladı. Son günlerin konusu olan olay AlHM'nin 2004 Haziranı'nda başvuruyu reddine karşın Şa- hin bu kez de kararın kaldırıl- ması için AlHM'nin büyük daire- sinde davayı temyiz etti. Büyük daire 10 Kasım 2005 günü sun- duğu kararda; üniversitenin Tür- kiye yasalarına uyarak türban •yasağı getirmesinin "Temelhak ve özgürtüklere aykırı olmadı- ğı" ve de dinsel simge olduğu sonucuna vardığını belirledi. Bu karar konuya kesin noktayı koy- muştu. Bu defa yasalara uymanın in- san haklan ve demokrasinin baş kuralı olduğunu toplumuna öğ- retmesinin baş görevcisi olma- sı gereken laik Türkiye'nin Baş- bakanı milletvekili yeminini de çiğneyerek AlHM'nin ulemaya danışmadan bu kararı vermesi- ni kınadı. Dış ülkelere "Biz hal- kının yüzde 987 Müslüman olan laik, çağdaş bir ülkeyiz" dediği- ni de unuttu. Tepkiler karşısın- da ulemaya bilim adamı srfatını takarak her zamanki gibi takıy- ye yaptı. Işte önümde TDK söz- lüğü, onun önerisine uyarak oku- yorum. "Ulema sanklı din bilgi- ni" diyor. Laik Türk devletinin din kurallarıyla yönetilmediğini, oradaaklın, bilimin, hukukun yol göstericilikyaptığını unutuverdi. Söylev'de (Cilt II, syf. 517- 518) "Ama, bunca yüzyılda ol- duğu gibi, bugün de uiuslann bi- lisizliğinden ve bağnazlığından yaraıianarak binbir türlü siyasal ve kişisel amaç ve çıkarsağla- mak için dini araç olarak kul- lanmaya kalkışanların yurtiçin- de ve yurtdışında bulunuşu bi- zi bu konuda söz söylemekten alıkoyamıyor. Insanlıkta din duy- gu ve bilgisi her türlü boş inan- lardan sıynlarak gerçek bilim ve teknik ışığıyla annıp olgunlaşın- caya değin din oyunu ve oyun- culanna heryerde rastlanacak-. tır".. diyen Atamız biztere ışıklı yo- lu gösteriyor. Yıllardır türban konusunu sa- vunan Islamcı medyanın yayın- ları yetmezmiş gibi ulusal yayın kurumlan adı altındakiler de bu oyunları icraya soyundu. Son günlerde Kanai D ile Haber Türk de senaryolar yazmaya başla- dı. Önce MA Birant 32. Gün'de anayasa kurallarını, laikliği ihlal ederek TBMM'ye vekil olarak girmeye çalışan ABD vatanda- şı Merve Kavakçı'ya uzunca bir söylem hakkı tanıyarak, iz- leyiciye örtünmenin Islami kural olduğunu söyletip durdu. Prog- ramını da "Galiba M. Kavakçı Hanım siyasete soyunuyor" yo- rumuyla bitirdı. Haber Türk de geçen hafta evvela Sevilay Yük- selir'in Çapraz Ateş seyirliğin- de, gündemden düşmüş olan Şule Yüksel Şenler'i "Türbanın Anası" tanımıyla örtünmenin zo- runluluğunun ve vecibelerini di- le getirttiği söylemleriyle uzun boylu konuşturdu. Bu söyleşi- ye bir de ABD'de sefa ile yaşa- yan Saidi Nursi muhibbi Fethul- lah Gülen'in methiyesi garnitür edildi. İki gün sonra gene Haber Türk'te senaryo başı L. Şahin 'le dört kadın gazeteci münazara- ya çıktılar. Bu dört kadın gaze- teciden Yazgülü Aldoğan'la Pı- narTürenc'i tanıdım, başörtü- lüsünün Aksiyon dergısinden, diğerinin de kendi kanalından olduklarınıöğrendim. Butablo- da tüm cazgırlıkları ve lafbilirlik- leriyle iki sıkma başlı gene ba- şoyuncuydular. Doğrusu söz düellosuna katılan üç çağdaş gazeteci ezberde çok yaya kal- dılar. Oysa böyle bir programa gelirken anayasa, Danıştay, Yar- gıtay ve AlHM'nin, türbanın la- iklige, çağdaşlığa aykınlığını sap- tayan metınlerinı ellerinde bulun- durmalıydılar. Bu programlar ge- nel istek adı altında ikinci kez de yayına girmişler. Bunları esefle izlerken aklıma 6 Ekim 1990'da bir bomba havalesiyle katledi- len Sevgili Bahriye Üçok gel- di. Onu rahmetle anarken Anka- ra llahiyat'ın doçenti bir öğretim üyesi olarak, Kuran'daki örtün- meyle ilgili ayetleri yorumlayı- şıyla aydınlatıcılığını da anım- sadım. Bu yorumlarda örtün- menin farz olmayıp isteme bağ- lı olduğunu ısrarla savunurdu. Yine Ankara llahiyat Fak. profe- sortennden ilk "Kadın Vaiz" Sayın Beyza Bikjin de örtünmeyi Üçok gibi yorumlamaktadır. Ikisinin de ibadetlerin dışında başları açıktır. Ama bu bilginlerin söz- lerini duyarak ilmi konuşmast gereken iktidarın başları, Sayın Cumhurbaşkanımızın eşi S. Sezer'in, ÇYDD ve diğer kuruluşlaria aydın kişilerin, sanat- çılann kızlanmızı okutfnak kam- panyalarına destek verecek- lerine, Artvin'in Yusufeli'ndeki camiye gerekli para yardımı için genelde 80 ile özelde Izmir'in öğretmenlerine yardım zorun- luluğu getiriyor. Ben netedeyim, efendim nerede? KtM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakuı yahoo.com.tr ÇÎZGÎLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci ı mynet.com HARBİ SEMİHPOROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BÎLGİN hayatepikt mynet.com "KÜRESEL IS1NMAYI ÖNLEYİN NÎYE ICt ACA&A?. TARİHTE BUGUN MÜMTAZ ARIKAN 3Arahk ıcıcıc.mumtaz-arikan.com "OEFfNE ADASrNIN YAZARL 1894'TE 8UGIM, ÜHLÜ İSKDÇYALI ROMANCl VE OZAN &O8E&T LOUİS gTEVENSOU, VE&EMOBN 46 YAŞlMDA,SAMOfi'DA ÖLOU. AİLESİNİN İSTE- SİYLB MÜHEUDtSLİK VE HUKUK ÖĞREMİMi YA- PAN STEVEtJSON, UE& İKJ MSSLBĞİ DE Bif* K£~ NAKA BlKAKIP, vmAGU&H SOYUNMUŞ7U. YAZ- Plğl ROMANLAfi, ÇDUJK- BOegİYATlNtN VAZ- GEÇİLMEZ BAŞ YAPITtARI SAY/LACA/C77/!(T>E- &NE AÛASI", 'KAÇJRIUVV ÇOOJK*, "Or. SEKYLL Mr. HYPE" <S'S/..) ZAYIF BİR VÜCUT YAPISI- NA SAHİP OLAN yAZAR, GEAJÇ YAŞTA VEREM HASmUĞINA TUTUİ-PUSUA/DAAJ, UYGUM İK- LİMLİ YERI-EeD£ YAŞAMI?, SOM YILLARfNI DA,BÜYÜ< aKYANUS'TKICİ SAMOA AOA- LARINDA GEÇ.İIZMİÇTİ. ÇSOLOAKİ fSeC/M^ SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Fotoğraf... Semiha Yıldınm'ın fotoğrafını görurgörmez, "In- celnce Yasemince"nin "Itilmiş, Kakılmış"\n düşün- düm. Semiha Hanım'a dair her şey.. duruş, oturuş, yu'z ifadesi, vücut dili, kılık kıyafet.. Yasemince'nın "Kakılmış"\n\ hatırlanıyor. Erkeklerden ayrı, terk edilmiş bir masada "tek ba- şına yemekyiyen Bakan eşi" portresi, başlı başına birskandal. Kişisel tercıhti, şuydu buydu... Bunlar boş laf. "Savunma olarak" öne sürülen, Bakanl'a bırlıkte çekilmiş diğer fotoğraflar da çok farklı bir mesaj ver- miyor. Semiha Hanım, diğer karelerde de "ağzı var, diliyok" konumda. Varlığı ile yokluğu hissedilmıyor. Bakan'ın "yalnız erkeklerordusundan oluşan şüre- kasıyla" bir arada çekilmiş o müthiş "kadın-erkekli karma tablo" fotoğrafı var ya! Ondan bahsedıyo- rum. "Haremlik-selamlık uygulaması yapmıyoruz. Basın bizim günahımızı alıyor!" demek adına dola- şıma sokulan o resim de çok farklı bir tablo çizmı- yor... Semiha Yıldınm o "karma masada da" başı öne eğik, tabağına bakıyor. Nerdeyse içıne düşecek... Ne etraftan kendisine bir ilgı gösteren var, ne kendisı- nin etrafla ilgili olduğuna daır en ufak bir ışaret! Semiha Yıldırım'm "vücut dili" Moda deyimle ıfade etmek gerekırse, Semiha Yıl- dınm'ın "vücut dili", "ezik". Erkekler ya birbıriyle, ya cep telefonuyla konuşuyorlar. Veya yan gözle "ka- meraya bakıyoıiar". Onlar "orda" ve hayatın ıçinde- ler. Semiha Hanım ise masadaki yaşamın dışına itil- miş... Fizıken erkeklerin arasında, ama gene dışlanmış ve yalnız bırakılmış. Kadınlı erkekli sosyal yaşam bu mu? Hiç mi ba- kan eşinin katıldığı siyasetçi sofrası görmedik? Se- miha Hanım'ın "kadınlı en\ekli yaşama katılımının belgesi" olarak ilerı sürülen bu kanıtı şimdi "par- don!" deyip alkışlamamız mı beklenıyor? AKP'de kadının yerini ilk kez mi keşfediyoruz. Bundan önce medyada benzer fotoğraflar hiç mi yer almadı? Yaklaşık iki yıl önce "Milliyet"\n manşete çektığı bir başka fotoğraf hatırlıyorum ben mesela. ütvan- ya Meclıs Başkanı Paulauskas'ın Ankara zıyaretın- de verilen biryemekte Bülent Annç ve Abdullah Gül, protokol masasını karpuz gibi ortadan ıkiye bölmüş; kadınları bir güzel kadınlann yanına, erkekleri de er- keklerin yanına yerleştirmışlerdı. Laik Cumhurıyet için bir utanç tablosu olan o fotoğraf da medyaya "Türkiye 'nin yenı protokol düzeni!" başlıklarıyla yan- sımıştı. Kim kimı kandınyor? "Nerden nereye geldik? Ve nereye gidiyoruz?" Ha- remlik-selamlık yorumlannı yadırgayan, "şıkbulma- yan"(y Bakan Yıldınm ve arkadaşları, bızlere kızacak- lanna bu soruya cevap versinler... Karikatürden sonra sıra fotoğrafta "Masada demek başka hanım yoktu!" dıyen Baş- bakan, belli kı bu durumu doğal karşılıyor. Sonra da her zaman yaptığı gibi medyaya çatıyor: "Doğan Grubu'nun böyle konulara takılıp kalma- sını anlamakta zorlanıyorum!" Başbakan, Türkiye'nin bir haftadır konuştuğu fo- toğrafı bir "provokasyon" olarak görüyor. Fotoğrafı kullanan yayın grubuna da iki arada bir derede "Yap- tığınız işi beğenmedim! Ayağınızı denk alın..." me- sajı veriyor. Aba altından sopa gösteriyor. Erdoğan artık yalnız karikatürlere degil, fotoğraflara da kızı- yor! önemli olan "fotoğrafın" bizzat kendisi değil mı? Kim basmış?.. Niye basmış?.. Bize ne? Oturup me- selenin aslını konuşalım... Değil mi? Yok hayır. Baş- bakan o tartışmayı "zaid" sayıyor. Ve böylece kadın- erkek eşitliğine bakışının yanı sıra "basın ve ifade öz- gürtûklerine" baskıcı yaklaşımının bir örneğıni daha veriyor. "Türkiye'de kadının konumu adına" sergilenen hazin tablo bu kadar ortadayken; özeleştiri yapmak yerine suçu bir kez daha medyaya yıkıyor Başbakan. Hazzetmediği fotoğraflann medyada yer almasından hoştanmadığını, "ihsas etmeyi" yeğliyor! Yalnız "hoşagiden fotoğraflann"yayımlandığı ül- kelervartabiidünyada.Amaonlannisimlerininönün- de "demokrasi" yazmıyor. Kadınlara "ikinci sınıf" muamelesi yapan rejimlere de -kâğıt üzerinde ne yazarsa yazsın- "çağdaş ve laik" sıfatı yakıştırılmıyor. BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2 3 4 5 6 7 S0LMNSAĞA: 1/ Orta Kara- deniz Bölge- si'nin iç kesi- minde bir akarsu. 2/ Oyunda ceza- lıçocuk... Bir 5 dernek ya da kuruluşun üyelerininbu- luşmalan için ayrılmış yer. 3/ Parlakhk. gözalıcılık... Giiney Afrika Cumhuriye- ti'nin plaka imi. 4/ 2 Dıvan şiirinin, XV 3 yüzyıldayaşamış ün- lü bir temsilcisi. 5/ Birkaç renkli iplik- 6 ten yapılmış doku- 7 ma... Baş çoban. 6/ 8 Judoda rakibi bastı- 9 rarak kazanılan teknik üstünlük... Nlezopotamya"da kurulmuş en büyük siteierden biri. 7/Halk dilin- de ayrana verilen ad... Tartı aracı. 8/Doğu Ana- dolu'dabirgöl... Tavlada kullanılan oyun aracı. 91 Bir nota... Anların çıkardığı bir tür salgı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tuz Gölü"nün batı kıyısı yakınlannda sığ bir göl. 2/Nine... Belli bir yere, bölgeye ilişkin olan. 3/Tazelik, gençlık... Fas"ındoğusundabirırmak. 4/"— Cumah": Şair ve yazanmız. 5/Çorumun bir ilçesi... Kurnaz, açıkgöz. 6/ Yapraklanndan kokain elde edilen ağaççık... Kale hendeği. 7/Bir renk... Bir burç adı. 8/ "Toprağa gark olmuş — tenlen Söylemeden kalmış tatlı dillen" (Yunus Emre)... Ince perde ya da ince örtü. 9/Lantanele- mentinin simgesi... Su kıyılannda yetışen ve kö- kü hekimlikte kullanılan otsu bir bitki.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle