19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 ARALIK 2005 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Şiımfi Bip Gül Açıyorsa Hep beklenir. Hep özlenir. Türkiye'de banşın, öz- gürlüğün, onurun, güvenin, sevginin saygının vaz- geçılmezbiçimdeyerieşmesinden!.. Birdaha, bo- zulmadan. değişmeden, yozlaşmadan yaşanma- sı!.. Yıllargeçer, solmuştur güller, umutlar... Der- ken, bir güneş doğar umulmadık bir anda! "Bir gül açıyorsa şimdi Türkiye'de aşkla ümit- le aç/yor. Adsız unutulmuş bir bahçede I Bir gül tomurcuklanıyorsa I Sabaha karşı gecede I Aç- mak için tomurcuklanıyor I Aşkla ümitle I Se- vinçle yaşamak için tomurcuklanıyor I Kanın ak- tığı yerde I Gözyaşının aktığı yerde I Karanlığı için- de kahrın I Güller açıyor işte I Güller ışık aydın- lık içinde." Bir şair diyeceksiniz! Bu dizeleri ne zaman yaz- mış? Onemli mi, hangi yıl hangi gün yazıldığı? Bir toplumun bir huzura, bir aşka, bir güzelliğe ulaş- tığı bir gün işte! Şimdi söylesem karşı çıkanlar olur. Biliyorum, ülkenin hep başıbozukluklar için- de çırpınıp durmasını isteyenler vardır! Sorarsa- nız, bütün bu çalkantılar kendiliğinden durulur, di- yeceklerdir. Bir sabah umut güllerinin dağı taşı sarmasından hoşlanmayanlar!.. Bir sabahtı!.. Uyandık kapkara bir uykudan. Bir yolun sonuna gelmiştik. Dahası var mıydı, yoktu. Ama kimsenin ummak umutlanmak istemediği bir an, öyle bir an ki, bir daha yaşanır mı? Yaşan- madığını, yaşayamadığımızı gördük geçen yıllar- da... Bir uyanıştı, bir kopmaydı, adına devrim mi denir bilınç patlaması mı, bıriken bir duyarlığın doğması mı? "Güller bütün güller bir sabah I Bir ağızdan türkü söyler gibi açıyor herbahçede I Geceler gün- düze dönüyor işte I Karanlık ışığa dönüyor işte I Kahır sevince dönüyor işte / Akan kan dökülen yaş I Güle dönüyor işte." O sabah hepimiz yeni bir insan gibiydik. Yollar boştu. Havada değişik bir rüzgâr. Yüreklerde, bir karabasandan kurtulmanın titreyişi!.. Nerden gel- diğimizı unutmak isteği. Yenı bir aşamaya geçi- şin yengisini duymak... Bir anda ayaklanan birtop- lum. Tek tek de birlikte de olsa bir diriliş. Bunca yıl yaşadım. Neler neler gördüm! Ama o mayıs sa- bahı, her bezginliğimde yeniden doğar. Beni bir kez daha gençliğe, yaşamın ölmezliğine götürür. Bir şairdi, dostum bir şaırdi o mayıs günü bu şi- in yazan... Yazmaktan da öte yüreğınden, yurtse- verliğinden, insanseverliğinden akıp gelen bir ses, birçığlık. Necati Cumalı'nın 27 Mayıs 1960 için yazdığı bir şıiri bu: "Bir Gül Açıyorsa"... Büyük bir sevgi, saygı, umut, coşku, sevınç, mutluluk veren, bir ulusun duyartığını yaşatan, paylaşan ölümsüz bir şiir! "Hasetsiz korkusuz kinsiz I Binlerce güller açı- yor işte I Dargın, kardeşe dönüyor işte I Artık ya- şamak bütün Türkiye'de I Bir ağızdan söylenen bir türküye dönüşüyor." îddialar, îddianameler ve Davalar M. Nacİ UNVER Yarguay 8. Ceza Dairesi Omırsal Başkam Y azının başhğı, hepimizın bil- diği gibi bir ceza kovuştur- masının evTelerini göstenyor bize. Yürürlükteki yasalara göre suç işlediği iddia edilen kişı hakkında soruşturma başlatıp yeterli ka- nıt bulunması halinde de dava açmak gö- rev ve yeüdsi savcılara aittir. Savcılar bu gö- revi hiç kuşkusuz kamu adına yapmakta- dır. Yaptıklan işlem suçla bozulan kamu dü- zenini sağlamaya yönelik olması nedeniy- le de önemlidir. Ancak toplumsal düzenin korunması amaçlanırken bireylerin hak ve özgürlüklerinin göz ardı edilemeyeceği de hukuk devletinin olmazsa olmaz kurallan- nın başında gelmektedir. Hukuk devleti ol- gusunun tüm kurum ve kurallanyla ışler- lik kazandığı ülkelerde bireylerin. birileri öyle istediği için bir ceza kovuşturmasına uğramalan olanaklı değildir. Ancak kendi- leri bilerek. isteyerek yasalara aykın dav- ranmalan halinde suçlu konuma düşerler... Kısacası bu ülkelerde kişi güvenliği gü- vence atındadır. Bu konuda örnek olabile- cek bırçok ülke arasında ilginç bulduğumuz sadece birini göstermemiz yeterli olacak- tır. Orneğin; Japonya'da suç işlediği ıddıa edilen kişi hakkında savcının denetiminde kanıtlartoplandıktan sonra, bu kanıtlann da- va açmaya yeterli olup olmadığının belir- lenmesi için, dosya savcılardan oluşan bir kurulun değerlendirmesine sunulmaktadır. Bu kurul mevcut kanıtlan dava açmaya ve sonuçta da mahkûmiyete yeterli olabılecek düzeyde görürse kişi hakkında dava açıla- bilmektedir. Ancak, kanıtlar yeterli görül- mezse itham (suçlama) bir yıl ertelenmek- te ve bu süre içinde yeni kanıtlar elde edıl- memesi veya elde edilmesine karşın yeter- li görülmemesi halinde dosya tşlemden kal- dınmaktadır. tşte bu uygulama sayesınde Japonya'da açılan ceza davalannın yaklaşık yüzde 92'si mahkûmiyetle sonuçlanmaktadır. Yani be- raat oranı yüzde 8'dır. Bunun anlamı şudur: Devlet, kişinin gerçekten suç işlediğini iyı- ce behrlemeden hakkında kovuşturma aça- rak onu, özgürlüğünden yoksun bırakma gi- bi bir yanlışın ıçine girmemektedir... Böy- lece adalet gibi yüce bir ka\Tam gereksız yere örselenmemekte, aksine etkinlik ka- zanmaktadır. Ülkemizdeki durum Yürürlükteki yeni Ceza Muhakemesi Ka- nunu'nun 170. maddesı, toplanan kanıtlar suçun işlendiği konusunda yeterli kuşku oluşturuyorsa savcının kişi hakkında iddi- aname düzenleyip dava açabileceğini ön- görmektedir. Yani kuşku gibi soyut bir kav- ram dava açmak için yeterli görülmektedir. Yürürlükten kaldınlan CezaMuhakeme- ieri Usulü Kanunu'nun konuya ilişkin 163. maddesinde de, yapılan hazıruk soruştur- ması sonunda toplanan kanıtlar kamu da- vasının açılmasına yeterli ise savcının da- va açabileceği kuralına yer verilmişti. Kı- saca belirtmek gerekirse yeni yasa ileri sa- yılacak bir düzenleme getinnemiştir. Sav- cılara somut kanıtlara dayalı dava açma ye- rine soyut kavTamlara dayalı dava açma gö- revi veren bu yasanın sistemin işleyişini değiştiremeyeceği açıktır... Adalet Bakan- lığı Adli Sicil ve Istatistik Genel Müdürlü- ğü'nce yayımlanan istatistiklere baktığı- mızda bu sistemin dünü ve yannı hakkın- da bilgi sahibi olabihnemiz olasıdır. 2003 yılı itibanyla ağır ceza mahkeme- lennden çıkan mahkûmiyet kararlannın toplam karar sayısı içindeki payı yüzde 44.8. Beraat karannınpayı yüzde 26.5, za- manaşımı nedenıyle verilen düşme karan- nın payı yüzde 4.9'dur. Ve geri kalan yüz- de 23 de mahkûmiyet dışında kalan, suçun ön ödeme kapsamında görülmesi nedenıy- le davanrn ortadan kaldınlması, görevsiz- lik \ s. gibi kararlar. Bu tablo karşısuıda başkaca bir yoruma gerek ohnadığı kanı- sındayız. Aynca ceza mahkemelerinde or- talama yargilama süresinin her geçenyıl kat- lanarak arttığını da görüyoruz.. Bu konuda yıne ağır ceza mahkemeleri ıle ılgılı ıstatıstiksel bilgilere baktığımızda: 1988 yılında 244 gün olan ortalama yargi- lama süresinin 1998'de 358 güne, 2003 yı- lmda da 400 güne ulaştığını görüyoruz. Bu davalann hiç kuşkusuz bir de Yargıtay sü- reci \3r. Yine 2003 yılı istatistiklerine göre Yargıtay Ceza Daireleri'nde bir davanın or- talama görülme süresi 283 gündür. Bu ra- kamlara göre, ağır cezalık bir suç işlediği savıyla kovuşturmaya ugrayan ancak suç- suz olankişiye devlet ancakikiyıl sonra *par- don" diyebilecek. Ya da bir suçun mağdu- ru, kendısıne yapılanın karşılığını görmek ıçuı bu kadar bir süre bekleyecek demektir. Hukuk mahkemelerindeki davalann kesin sonuca bağlanma süresi de bundan az de- ğildir. Hemenbelirtelimki; AB'ye uyum kap- samında çıkanlan kimi temel yasalar siste- min işleyişine olumlu bir katkı getirmemiş- tir. Yasası çıkanlan ancak faaliyete başlama- yan Bölge Adliye Mahkemeleri (îstinaf) fa- aliyete başladığında bu yolun daha da uza- yacağı, aynca uygulamanuı da bölgeden bölgeye farklılıklar gösterebileceği göz ar- dı edilemeyecek bir gerçektir. Neler yapılabüir? Bu olumsuz tablonun sorumlusu olarak kimi ya da kimlen gösterebiliriz? Hiç kuş- kusuz, ağır iş yükü altında türlü olanaksız- lıklara hızmet \ erme çabası içinde olan yargıç ve savcılan gösteremeyiz... Asıl so- rumlulannyargının içinde bulunduğu bu so- runlan yıllardır görmezden gelen ya da önemsemeyen yetkiUler olduğu açıktır. Öy- leyse neler yapdmalıdır? Kanımızca önce- likli olarak yapıhnası gereken iş cumhun- yet savcdannın görevlerini her zaman ve her koşulda hiçbır kaygıya \ e duraksamaya ka- pılmadan rahatlıİda yapabihneleri için, si- yasal güç karşısuıda bağımsrz bir statüye kavuşturuhnalan zorunludur. Artık ülkede yargı bağımsızhğını sağlayıcı anayasal de- ğişikliklerin geciktiriuTiez olduğunu tüm yetkililerin kabul etmeleri gerekmektedir. Aynca ağır suçlamalarla toplum karşısına ve mahkeme önüne çıkanhp yargilama sü- recinden sonra serbest kalankişi sayısını en aza indirgemek açısından öncelikle uzman personelden oluşan adli kolluk örgütü ku- rulmalıdır. Ve Ceza Muhakemesi Yasa- sı'nın 170. maddesinde değişiklik yapıla- rak savcılara bugünkünden daha ileri bo- yutta kanıt değerlendırme yetkisi verihne- lidir. Bunun dışında aynı yasanın mahke- melerce kimi eksıklikler nedeniyle iddi- anamelerin savcılara iadesi koşullannı dü- zenleyen 174. maddesi de değiştirilip su- çun hukuki nitelendirihnesinde açıkça bir yanılgı halı de iddianamenin iadesi nede- ni sayılmalıdır. Aynca önemsiz \e gerek- siz konulann yargıya gehnesini engelle- yen yasal düzenlemeler yapıhnalıdu". Yar- gıç ve savcı sayısı gereksinim ölçüsünde mut- laka arttınhnalıdır. Bunlann da ötesınde onlara uygarca yaşama koşullan sağlan- malı ve kendilenni hızla değişen yurt ve dün- ya koşullanna göre yenüeme olanağı veril- melidir. Bu arada, hizmet içi eğitimin öne- mi göz ardı edılmemeüdir... SONXîÇ: Hemen belirtelim ki, bireysel hak ve özgürlüklerin yanında kamu düze- ninin ve Cumhunyetimizin kazanımlan- nın ve ülke bütünlügünün korunabümesi yar- gının sağlıklı biçimde işlemesi ile yakın- dan ilgihdır. Bugün yargının yurttaşlann ıs- temlerine ve özlemlerine yeterli ölçüde ya- nıt verememesi ülke gündemınde bu neden- le önemli bir sorun olarak yer almaktadır. Herkesi yakından ilgilendiren bu önemh so- nınun çözümüne sağduyu sahibi her yurt- taşın kattada bulunması ulusal bir görev haline gehniştir. PENCERE Cumartesinin Kulağında•• Ahretteki sorgu sual üzerine üretilen edebiyat, Islamın mizah söylenceleri arasına kat kat istif edilmiştir; öteki dün- yada hesap vermek korkusu kulun karabasanlanndan biri- dir... • Herifi naşerifin biri mübarek cuma günü siziere ömür... Adam lanet, vurguncu, soysuz, mafiozi, üçkâğıtçı kışi- liğiyle ünlüymüş; üstelik dinciliği siyasette kullanarak yap- madığını bırakmamış... Herifi naşerifin suç ortağı, en yakın yardımcısı, içtiği su ayn gitmeyen bacanağı cenazeyi kaldırmak görevini üst- lenmiş ama, içi pır pır ediyormuş... Neden?.. Çünkü bacanak amcasının günahlannı bir bir biliyor... Çevrede dolaşan bir açıkgöz akraba sözüm ona bu iş- lerden anlarmış, yeğenin kulağına fısıldamış: - Merak etme!.. Rahmetli mübarek cuma günü öldü... Cuma günü ölen Müslüman ayncalıklıdır, öteki dünyada sorguya suale tabi tutulmaz!.. Bacanak sevinmiş: - DemeL • Bacanak cenazenin kaldınlacağı gün imamın çevresin- de dolanıp durmuş... Durmadan sorarmış: - Imam Efendi, mübarek cuma günü ölen Müslüman ah- rette sorguya tabi tutulmuyormuş; değil mi?.. Imam: - Haaa... Bacanak bıraz sonra yinelermiş: - Imam Efendi, cuma günü ölene ahrette sorgu yokmuş.. Imam: - Hııı.. Kabrin başında bacanak yine imama asılmış: - Imam Efendi, mübarek cuma günü ölen sorgudan su- alden geçmeyecek, değil mi?.. Imam yine atlatmış: -Hiii... Sonunda cenazeyi çukura sallandırmışlar, üstünü top- rakla örtmüşler; mezarlıktan aynlırken bacanak yine ima- mı yakalamış: - Imam Efendi, cuma günü öteki dünyaya gıdene bir şey yokmuş değil mi?.. Imam, herifi naşerifi gömdü ya, görevini yapıp işinı bı- tirmiş bir kişi rahatlığıyla bacanağa dönmüş: - Ulan, demiş, cuma günü bir şey yapmazlar; ama, cu- martesi günü anasını bellerier... • Cuma mübarek gündür.. Mübarek 'kutsal' demektir.. Islamda mübarek ne varsa iktidar koltuğu için kullanan takıyyeciler kutsal Müslümanlığı batasıca özçıkarlan için tepe tepe kullanıyorlar... Ama, cumadan sonra ne gelir?.. Cumartesi... Haber vereyim.. Cumartesinin eti kulağında...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle