Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 »RALIK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
SâvurCâvur" sözü, onlann
turgufadıkları özel dile
lygundur.
Ama...Gâvurun suyuna
çiderier, çıkarlanna geldi
ni gâvurun her dediğine
toyun eğerler. Gâvur
eilere gıder, dönmezler.
Toprağımızı, malımızı,
tesislenmizi her önüne
gelen gâvura
pazarfamaktan gurur
cuyarlar.
Iş kendılerine yüz
vermeyene gelince...
Cna vurulacak "gâvur"
camgası
reran
c*plennde hazırdır.
Yargı
Recep Tayyip
EtJoğan. yargılama
sjrecine müdahaleden
ŞKâyetçi olrnuş...
Farkında mı, bılmem...
Ikridannın üç müsteşan,
Kjltür ve Turizm
Bakanlığı Müsteşan
Mustafa Isen, Milli
Egitim Bakanlığı
Mjsteşarı Necat
Brinc'ı. Sağlık Bakanlığı
Mjsteşarı Necdet
Ûnüvar Yargıtay 4.
Ceza Daıresi'nde
yargılanıyorlar.
Neden mi
ya-gılanıyorlar?
"Yargı kararlannı
uygulamamak" ya da
"yargı kararını hileli
şe<Jlde
uygulamak"tan...
IŞIKKANSU
Çağdaş düşünürter de aynı kanıda.
Dünya yeni bir ortaçağdan geçiyor. De-
rebeyliğe soyunmuş bir-iki ülke, peşin-
de kâhyaları, tüm yeryüzünü haraca ke-
siyor. Istediği coğrafyayı kana boğuyor,
dilediği yerde bır işbirlikçıyi yönetime ta-
şıyor. Uydu olmaya dünden razı olanı
pohpohluyor, başına buyrukgördüğünü
sopalıyor. Uygun bulduğu kimliği yücel-
tıyor, görmediğini aşağılıyor...
Bu yeni ortaçağın zalim derebeyleri-
ne karşı çıkan asil yürekli insanlar yok mu?
Var, varolmaz mı hiç? En azından, An-
kara SanatTıyatrosu'nda (AST) yeni sah-
nelenmeye başlayan oyundaki Don Ki-
şotumuz var. Şöyle diyor:
"Bizgezgin şövalyelerzenginlikya da
rahat peşinde olmayız. Gerçek bir şö-
valyeyeryüzündeki haksızlıklarla savaş-
mayı, güçsüzlerin yanında olmayı, gü-
cünü kötüye kullanan iktidarsahiplerini
de dizginleyip yola getirmeyi kendine
görev sayar."
AST'takı Don Kişot, "Altın Çağ"a yö-
neltmiş atı Rozinante'nin doğrultusunu.
Günümüz ortamındasanal, defıce gıbi gel-
se de yalın dirliği aramaktan yorulmuyor:
"Altın çağ... Bugün herkesin ağzını
sulandıran, peşinde koşturduğu aliın
yüzünden değil. O zamanlar insanlann
benim ve senin sözcüklerini bilmedik-
leri için altın çağ. Herşeyin herkese ait
olduğu o eski çağ.
0 zamanlar insanlann hayatına ada-
let ve eşitlikhükmederdi. Kımsenin kim-
seyi kıskanmadığı için de duvarlar, ka-
leler, kuleleryoktu. Kimden neyi koru-
yacaksınız? Işte ben birgezgin şövalye
olarak altın çağın ışığını, günümüzün
demir çağınayeniden taşımakla görev-
lendirildim."
Bugün hepimiz, gri, kasvetli ortaçağa
karşı olanlar; bırer gezgın şövalyeyiz,
Don Kişotuz...
Tısssss....
Avrupalı siyasetçiler,
ABD'nin işkence
uçaklarından ve terörle
suçlananların
uluslararası alanlarda
gizli
sorgulanmalarından
sık sık yakınmaya
başlamışlardı ki, eski
ABD Dışişleri Bakanı
Colin Powell konuya
BBC'de açıklık getirdi:
"Bizim terör
faaliyetlerinden
sorumlu olanlar ya da
şüpheli terörist
faaliyetlere kalkışanlar
hakkında ne gibi
işlemler yürüttüğümüz
bellidir.
Avrupalı dostlanmız,
bu işlem ve
süreçlerden
haberdardır ve bu yeni
bir şey değildir."
Insan hakları üzerine
ahkâm kesmeyi seven
Avrupalılardan tıs yok...
Her yapılanın ardından gerekçe
aşağı yukan aynı. Ne yapıyorsunuz?
Şeffaflaşıyoruz. Neyle yapıyorsunuz?
Katılımcılıkla. Nereye varacaksınız?
Demokratikleşmeye...
Acaba?
Herşeffaflaşmadan, herkatılımcı-
lıktan, herdemokratikleşmeden son-
ra yapılan gözlemler tam tersine so-
nuçlar üretildiğini gösteriyor.
Bu yüzden de "Nereye gidiyooız"
sorusunu hergün daha çok soruyo-
ruz.
Prof. Dr. Birgül Ayman Güler'in ye-
Şeffaf diktatörlük
ni çıkan "Kamu Personeli" kitabın-
dan alıntıladığımız şu kısa bölüm, ga-
liba bu soruya yerinde ve tutarlı bir
yanıt niteliğinde:
"öyle görünüyor ki, yönetim sis-
temi katılımcılık ve şeffaflık gibi ilke-
ler doğrultusunda 'toplum'a açıl-
makla birlikte, her açılışta biraz da-
ha antıdemokratik bir yapılanmaya
gömülebilir. Çünkü, yönetimin açıl-
dığı toplum, derin eşitsizlikler için-
de bunalmış haldedir. Yeni katılımcı
yönetişim modelleri, egemen ve güç-
lü toplumsal sınıf ve zümreleri ade-
ta yönetsel güçle donatmaktadır.
Toplumların geniş kesimleri ise bu
güçlü, uygar, katılıma hazırolanlarkar-
şısında daha da etkisiz ve kuşatılmış
hale gelmektedir. Öteyandan yeni yö-
netim ilkeleri kamu personel siste-
minin değerler omurgasını, ömeğin
'cumhuriyete bağlılık' ya da 'genel ka-
mu yararı' gibi eksenlerden alıp 'pi-
yasa değerlerine bağlılık' eksenine ta-
şımaktadır. Böylece kamu persone-
li, yönetimin topluma açılmasıyla bir-
likte toplumsal gücüne bir de yö-
netsel güç ekleyen piyasa aktöıieriy-
le ortak değerler ağında bir araya
gelmektedir. Yenikamupersonel sis-
temi ve bunun yeni yönetim tarzı,
bu özellikleri nedeniyteyirminci yüz-
yılı aratabilecek katılıkta bir elitizme
ve demokrasiyerine yeni türden bir
diktatörlüğe gömülme tehlikesiyle
birlikte doğmaktadır."
Yaşayan Aziz Nesin
LÜTFİ KALELİ
20 Arahk 1915 doğumlu
olan Aziz Nesin, bu yıl 90 ya-
şını tamamladı.
19€0'lı yıllarda Malatya'da
gazeteciyken kitaplanndan
veyazılanndantanıdımAziz
Nesır'ı.
1953'de iktidara gelen De-
mokrat Partı'nin "Marşal Yar-
dırm">ie uygulamaya başla-
dığı ekonomik bağımlılık po-
litikasyla, laikliğedarbevu-
ran dnsel siyasetiyle ve de
Başbakan Adnan Mende-
res'inoy almak uğruna Ata-
türk'e ve cumhuriyete düş-
manlığıyla bilinen Saidi Kür-
di Nursi'nin sırtını sıvazlayıp
"Sız ısterseniz hilafeti bile
geri getirebilirsiniz!" deme-
siyle toplum geriliyor; Ata-
tûrk'ten ve cumhuriyet ilke-
lerinden yana olan aydınlar
isetepkilerıni dile getiriyor-
lardı.
Işte tepki veren o aydınlar-
dan bıri de Aziz Nesin'di. Bir
dörtlüğünde şöyle diyordu:
Demokratlar yüzük is-
ter/Halkçılarsa tüzük is-
ter
Söylenecek çok şey var
da / Söylemeye büzük is-
ter...
Gerçekten de çok şey var-
dı, ama söylemeye "büzük"
istiyordu. Çünkü söyleyen-
lerin anında yakasına yapı-
şılıyor, çoğu kez yargısız in-
fazla susturuluyor ya da ha-
pıslerde çürütülüyordu...
Aziz Nesin, söyleyecekle-
rini 200 değişik adla söylü-
yor; buna karşın yine yaka-
lanıyor. yaklaşık 250 kez yar-
gılanıyor; kiminden aklansa
da yaklaşık 6 yıllık yaşamı-
nı hapislerde geçiriyordu...
Ama o yine de doğru bil-
diği yolundan şaşmıyordu.
Yazdığı gülmece öyküleriy-
le ince mizahın içerisinde
eleştirisini yapıyor; anılann-
da, denemelerinde, oyunla-
nnda, romanlarında, şiirle-
rinde hep ezilen halkının so-
runlarmı dile getiriyordu.
0nun için yazmak, onurla
yaşamaktı. Çağının tanıklığı-
nıyapmaktı. Haklının yanın-
da olup haksıza karşı savaş-
maktı...
12 Mart 1971 darbesi son-
rası başlatılan "Balyoz Ha-
reketi" bağlamında Türkiye
genelınde gözaltına alınan
ve yargılanan aydınlar ara-
sında ben de vardım. Diyar-
bakırsıkıyönetim gözetimin-
den sonra Istanbul'a göç et-
tim. 1974 yılında kurulan Tür-
kiye Yazarlar Sendikası'nın
ilk üyelerinden oldum.
Denetim ve yönetim ku-
rullarında görevler üstlen-
mem nedeniyle Aziz Nesin'i
daha yakından tanıma onu-
runa kavuştum. Gördüm ki
Aziz Nesin, örgütçü kimli-
ğiyle de disiplinli, tutarlı ve
orarlıydı... Cuma günleri sa-
at 18'de yönetim kurulu top-
-anırdı.
Başkan olarak kendisi en
az 15 dakika önce gelir, sek-
nsterden haftalık gelişmeler
nakkında bilgiler alır ve sa-
3t tam 18 olunca, "Kapıyı
>.apat!" derdi sekretere. Sı-
kıysa bir dakika sonra girin
o kapıdan içeri! Yaşınız ve
konumunuz ne olursa olsun,
sizi örgüt disiplinine uyma-
ya davet ederdi... Ve lakla-
kasız olarak gündem mad-
deleri özlü biçimde görüşü-
lüp karara bağlanırdı...
Yaşama dair çok şeyler
öğrendim Aziz Nesin'den...
Izinden yürümeye çalışıyo-
rum...
Bir gün yazar dostum Ali
Balkız Ankara'dan aradı be-
ni. Düzenlediklerı PirSultan
Abdal'ı Anma Etkinliği'ne
Aziz Nesin'i de çağırmak is-
tediklerini söyledi. 4 günlük
etkinliğin ilk iki günü Sıvas
merkezinde, son iki günü de
Banaz'dayapılacakmış. Bir-
likte Aziz Nesin ile görüştük.
O günlerde Avrupa'da ola-
cakmış. Bir aksama olur da
kalırsagelebileceğini söyle-
di. Bunun üzerine ön hazır-
lıklar yapıldı ve Aziz Nesin de
etkinliğe katıldı.
Ancak, cumhuriyet düş-
manları, Aziz Nesin'in Sı-
vas'a gelmesine razı olma-
dılar. Tüm şeriatçı güçleror-
ganize olup ortak eylem ko-
yarak Aziz Nesin şahsında
cumhuriyete başkaldırdılar:
"Cumhuriyet Sıvas 'ta kurul-
du, Sıvas 'ta yıkılacak!" slo-
ganlan atarak aydınların ko-
nuk olarak kaldıkları Madı-
mak Oteli'ni ateşe verdiler:
33'ü konuk, ikisi otel görev-
lisi olmak üzere 35 insanı
"Allah-u ekber!" çığlıklarıy-
la cayır cayır yaktılar...
2 Temmuz 1993 akşamı
meydana gelen yangında
Aziz Nesin ile aynı odayı pay-
laşıyorduk. Ateşte yanan,
dumandan boğulan canlann
çığlıklan kulaklanmızda, acı-
lan yüreklerimizde olarak biz
de odadaki oksijen tükendik-
çe kıvranıyorduk.
Aziz Nesin o kıvranma için-
de bile "Bu alçaklara kötü bir
ceset bırakmak istemiyo-
rum, beni şu yatağa uzatı-
ver!" diyordu. Işte o an ça-
resizliğim dirence dönüşü-
yor ve Aziz Nesin'in elini tu-
tarak ateşe, dumana ve lin-
ce karşın otelden canlı çıkı-
yorduk...
4 Temmuz 1993 Pazar gü-
nü Ankara'da düzenlenen
basın toplantısına katıldık.
Aziz Nasin'e, "Türkiye bir
Cezayir veya Iran olur mu"
diyesorangazetecilere, Ne-
sin şu yanıtı veriyordu:
"Hayır! Türkiye ne Ceza-
yir, ne de Iran olur. Türkiye
gerici bir Türkiye olur! Eğer
bu gericilik önlenmezse, ya-
rın o başbakan kadındır di-
ye saçından tutup sürütür-
ler, o cumhurbaşkanının da
kravatından tutup çekerler!"
Aziz Nesin, bu sözleriyle
Türkiye'nin içine düştüğü acı
durumu özetliyordu...
Bugün geldiğimiz yer bel-
li. Türkiye adım adım karan-
lığa sürükleniyor...
Aziz Nesin düşünceleriy-
le, 100'ü aşkın kitaplarıyla
yaşıyor... 90'ıncı doğum yıl-
dönümünde onu saygıyla
anıyor ve her zaman aramız-
da yaşasın, bizlere ışık tut-
sun dileğiyle selamlıybrum...
KİM KtME DUM DUMA BEHIÇAK behicak >yahoo.com.tr
ÇÎZGİLİK KÂMİL MASAKACl kamilmasaraci <ı mynet.com
HARBf SEMİH POROY
Çizeriaâz Semih Poroy yıllık izninin bir bölünıiinü kullanacağmdan çizgilerine bir süre ara vermiştir.
HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN ««/^ hayatepikCa mynet.com
HEOEFTEKİ
ASGAĞ1 ÜCRET
BUDUR:
SAĞOLASIN
HAKKINIHELALETL
TARtHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 24 Arahk utat.mumtaz-arikan.com
EtktJn ÇERKEZETHEM'B ÖĞÜT YARÂRİ/ERMhVRİÇ
f92O 'P£ BU6UA/, MUSnV^t ZBUAL PAŞA, Çe/İKjEZ STHEM'LE GÖ&JŞMEK.
üzeae, KÜTAUYA 'YA Yerreiu SÎR 6fuıp GöNoeepf- KaervujşSAVAÇI 'N(M
8AŞLAMS/CIAİOA, AMKAGA MÖICÜM£TİNİN HEHÜZ OÜ2EMU SHSOHDUSa YOk-
Ç ETHSM, ''KUl/A-YI SEYY/VZE°AOU B/S. ÇJETE*XIEAfS^fi A/UAOO-
LU'OAKI ı'Ç AyA/OAHjMALAJeı £>A£77&Wf, SA77 CSPHESİMOe OE~ İŞ6ACCİ YU-
NAU oeoaSUMA IZAGŞf SAVAŞMIŞTT.O SfgALAe, MİLU MUCAC>£L£'Y£
AÇIK OİAA/ ÇeetCSZ ETHEM, DÜZEfJÜ S/je ORDUYA SAĞiAJJMAfC VE £Mlf>-
KOMUTA ZİNCJ&fiJE UYA4AK İ^TEMİYOHDU.BÛYÛYEM ÛMÜKIPEMCESARErAtARAfC
'/ OGTBMN' fiALDI/SJMAYI 8ll£ DÜŞÜUMEYE BAŞLAMlŞTt'/>
Û UDISİUE VE /&e0eŞLEewE(££?tr, 7EY&*:) YAPILAN ÜJ
RILAR SOUUÇ VEBMEYİMCE, BİR ĞĞüP TSAA&LCİ 6Ö£ÜÇMEY£. -
Gtm.ANCAti BieSOklUCA YABIlAMAPf. ZE-ŞİT 8£Y, K/MSE-
NİKI EMRl AUT7AIA SlZMİYeCSKLEflİUİ BEUKTİtiCE, İP-
LER KOPTU.. ALSAY İSMErClUÖUÜ) KiJI/l/ETl£ejYLE
YENILEN £THEİ4,YUAJAAJULAfSA SfĞtfJAÇAtTtg,
TC.
İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN EK SIRA CETVELİ İLANI
DosyaNo:2001 22
Müflisın adı, so>adı \e adresı: Pakmat Gıda Sanayı \e Tıcaret A.Ş. Sular ldaresı Gırae Caddesı Ormancı Iş Merkezı No: 14 Kat: 3 Kağıthane;Istan-
bul
Müflis masasında, sıra cetvelının ilanından sonra geç kayıt yaptıran 19 \e 20 numarada ka\ıtlı alacaklarla ilgılı olarak lahkık \e tetkik işlemleri bi-
tınlmış \e lcra ve Iflas Kanunu'nun 206 ve 207'ncı maddelen geregınce düzenienen alacaklılar sıra cetvelı ıncelemeye hazırdır.
Alacagın esasma ve mıktarına ılışkın ıtırazlann (15) gün ıçınde ıflasa karar verılen yerdekı tıcaret Mahkemesf nde dava şoluyla ıleri sürülebıleceğı;
>alnız sıraya ılışktın ıtırazlann ıse (7) gün ıçınde şıkâyet yoluyla ıcra Mahkemesi'nde ılen sürülebıleceğı î I.K.'nun 166, 232. 234. \e 235. maddelen
gereğmce teblığ ve ilan olunur 20 12.2005 Basın 60720 "
SAĞNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Hukuk Dramı•••
Perşembe günü konuşmacı olarak Samsun Ondo-
kuz Mayıs Üniversitesi'ne (OMÜ) davettiydim. Biliyor-
sunuz \lan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Yücel
Aşkın'ın ardından, topun ağzında olan bir diğer rek-
tör de Prof. Ferit Bemay. "Keyfiyönetim, kamu kay-
naklannın amaç dışı kullantmı ve üniversitede kad-
rolaşma" iddialannın araştırılması için TBMM'de bir
"araştırma komisyonu" kurulmuş. Bir başka deyiş-
le Van "yargı kıskacına" alınırken Samsun da ben-
zer saiklerle "araştırma komisyonu kıskacına" alın-
mış...
Konferansın ardından rektörün odasında, OMÜ'nün
başına gelenleri kaygıyla dinlerken internete "tık" di-
ye bir haber düştü: "TÛSİAD Yüksek Istişare Kon-
seyi (YİK) Başkanı Mustafa Koç hakkında inceleme
başlatıldı!"
Fena halde irkildim. Hedef haline getirilen üniver-
site rektörlerine dört koldan yapılan baskılan dinler-
ken bir de bu haberi alınca üstüme kasvet çöktü. Yü-
cel Aşkın'ın, Ferit Bemay'ın, Mustafa Koç'un şahsın-
da kendi özgürlük alanımın daraldığını hissettim.
Samsun Üniversitesi'nde olanlan sonra aynca ya-
zacağım. Ama önce TÜSİAD Yüksek Istişare Kon-
seyi Başkanı Mustafa Koç olayından bahsetmek is-
tiyorum. Çünkü Koç, Bemay, Aşkın... hepsi aynı zin-
cirin halkalan...
'Habeas corpus'u
savunmak suç olursa...
Bir hukuk adamı olan Cumhurbaşkanı Sezer'in de
katıldığı TÜSİAD toplantısında Koç, Aşkın için ne de-
miş? "YÖK'le hükümetarasındakikavganın sembo-
lüne dönüşen Rektör Yücel Aşkın'a reva görüien
muameleyi ve 'uzun gözaltı süresini' onaylamadığı-
nı... "belirtmiş.
"Uzun gözaltı süresine" yönelik bir eleştiri yapmak,
yarg/ya müdahale değil, demokrasilerin temelindeki
"habeas corpus" prensibini ve dolayısıyla da huku-
ku savunmaktır. Burada kendisini "hukuk devleti"
olarak adlandıran her rejimin içselleştirmesi ve sa-
hiplenmesi gereken çok temel bir ilke söz konusu.
"Hüküm verilmeden önce şahıslann suçsuz ad-
dedilmesine ilişkin birprensibi" rfade etmek ve "hak-
kında kesinleşmiş hüküm bulunmayan hiçbirşahsın
hapiste alıkonulamayacağını" söylemek için kullanı-
lan bu kavramın geçmişi; düşünün ta "Magna Car-
te"ya(1215)dekgidiyor!
Mustafa Koç ve TÜSİAD yönetiminin Yücel Aşkın
davasına ilişkin olarak ortaya koymaya ça/ıştık/an
şey, "habeas corpus prensibinin zoriandığını" ifade
etmekten ibaret. Yapılan şey "hukukdevletinde"ya-
şayan her yurttaşa lazım olan, tüm yurttaşlann so-
nuna dek sahip çıkması gereken bir ilkeyi savun-
maktır. Hepsi bu. Bunun yargıya müdahale ile ne il-
gisi var?
Yargıya müdahalenin gerçek adresi
"Van davasıyla ilgili konuşanlar anayasanın 138.
maddesinegöre suç işliyor" diyen Başbakan'ın söz-
leri üzerine Mustafa Koç'tan sonra gene aynı neden
ve gerekçelerte hakkında inceleme başlatılan Deniz
Baykal da yargıya müdahalenin asıl hükümetten gel-
diğini ima edfyor.
138'in esas itibanyla "hûkûmetin ve resmi kunı-
luşlann yargıya emir, telkin, talimat veremeyeceğini
düzenleyen birmadde" olduğuna dikkat çeken Bay-
kal, "Yargıya asıl müdahale kapalı kapılararkasında
telefon ahizelerinden, tehdit ve talimatlardan, şöy-
leyaparsan böyle olur değertendirmelerinden gelir.
Biz anayasa suçu işlemedik, ama yargıya müdaha-
leedenlervar. Anayasanın 138. maddesine aykınolan
budur..." diyor... Bu çok ciddi bir hukuk dramı değil
mi? Asıl yargıya müdahale edenler, hukuku savu-
nanları suçlu konumuna sokuyor!
Bu noktaya bir kez gelindi mi, tüm demokratik öz-
güriükler pamuk ipliğine bağlı demektir. Son dere-
cede haklı ve meşru bir davayı savunduğunuzu dü-
şünürken birdenbire kendinizi sanık sandalyesinde
bulabilirsiniz... Konu artık yalnız TÜSİAD'la hükümet
arasında çekişme ya da Aşkın davasıyla sınıriı bir
tartışma olmaktan çıkmakta, giderek bir "demo/rra-
s; sorunu" haline gelmektedir. Samsun Ondokuz Ma-
yıs Üniversitesi Rektörü'nün karşısında otururken
üstüme basan "kasvet" duygusunun nedeni bu iş-
te... Pazartesi devam edeceğim.
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDA> SAĞA:
1/Eskiden or-
taokul düze-
yindeki okul- 2
laraverilenad.
II Mesafe...
"Su sesi ve
kanat şakırtı- 5
sından/Billur 6
bir avize Bur-
sa"da — " (A.
H. Tanpınar).
3/Osmanlıpa- 9
dişahlannın
yazılı buynığu... Pe-
ru'nun plaka imi. 4/
Kuruyarak ya da çü- 2
rüyerek içi boşalmış 3
olan... Çölden esen
riizgâr. 5/Istanbul'da-
5
ki bir üniversitenin 6
kısayazılışı... Yunan
mitolojisinde güzel 8
sanatlann dokıız pe- 9
risinden biri. 6/ "Temiz, düzgün, derlı toplu" an-
lamında kullanılan denizcilik terimi... Çok anla-
yışlı ve sezgili kimse. 7/Antil Denizi'nde bir ada-
devlet. 8/ Tekerlekli kara taşıtı... Evrensel ahcı
olan kan grubu. 9/ Hatay ilinde bir ırmak... Yer-
yüzü parçası.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ "Akarsu krosu" da denilen ve azgın ırmaklar-
da yapılan spor dalı. 2/ Tanmda kullarulan azot-
lugübre... Biryapınındamındaçevresiveüstüaçık
yer. 3/Hazır yiyeceklerin satıldığı dükkân. 4/Mo-
İibden elementinin simgesi... Temel, esas. 5/Bir
şeyi bir kimseye ya da nedene bağlama... "Kimi-
ne bir —- vermez giyesi/Kiminin atına atlas çul
eyler" (Yunus Emre). 6/Taraf, yön... Radyo dal-
galannın yankısını alarak cisimlerin yerini ve
uzaklığını saptayan aygıt. 7/Ilaç... "YHbik, tuta-
nk" gibi adlar da verilen sinir hastalığı. 8/ Duyum-
samazlık... Ender, seyrek. 9/Rüzgâr korkusu.