Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 8 KASIM 2005 SALI
8 HABERLERtN DEVAMI
Istanbul
Edirne
TURKİYE
Sinop PB 15 Adana A 23
PB 16 Samsun Y 15 Mersin A 22
Kocaeli S 16 Trabzon
Çanakkale PB 16 Giresur»
Izmir B T9 Ankara
_Y 16 Dıyarbakır PB 17
_Y U Şanhurfa PB 18
S 12 Mardin PB 16
Manisa B 17 Eskişehıir S 11 Siirt PB 16
Aydın A 21 Konya S 10 Hakkâri Y
Denizlı B 14 Sıvas Y 11 Van
Zonguldak PB 13 AntaJya A 22 Kars
Yurdun kuzey, ıç ve
dogu kesımlen parça/ı
çok bulutlu, orta ve do-
ğu Karadenız Doğu
Anadolu'nun kuzey ve
doğusu ıle Sınop ve Sı-
vas fevrelen yağışJı, di-
ğer yefier az bulutlu ge-
çecek Yağışlar Doğu
Karadenız kıyılannda
yağmur. Doğu Anado-
lu'nun kuzeydoğusurda
karta kanşık yağmur ve
kar şetdınde olacak
DIS MERKEZLER
Oslo
Helsınkı
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Parıs
Bonn
Y
PB
Y
PB
PB
PB
PB
10
10
16
16
16
12
12
Münih PB 13 Zünh
Berlin
Budapeşte
Madrid
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atına
HB
Y
Y
PB
PB
PB
PB
PB
13
14
18
13
12
13
21
19
PB 15 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bışkek
Tiflis
Kahire
PB
Y
Y
Y
PB
PB
Y
PB
7
20
5
19
13
16
10
23
PB 18
0AÇ* arçaıı bufutfu > Çok bulutİL. . Yagmurlu >Kartı Sulukar > Gok gurjltulu
G L J N CELcÜNEYT ARCAYÜREK
• Baştarafi 1. Sayfada
RTE'nin geçmişinden dersler çıkarabilseydi... da-
ha önce söylediklerinden (RTE'nin yaptığı gibi) 180
derece çark ederek Hıristiyan Demokratlar'ın kul-
landığı kozlara benzeyen yatclaşımlar sergileyebil-
seydi... Başbakanlık koltuğunu Merkel'e kaptırır
mıydı?
RTE'ye gereken değeri vermeyen bir diğer dev-
let Fransa. Hazretin söylemlerine kulakasmış olsay-
dı bugün Fransa'yı yangın yerine çeviren, bir çeşit
isyan havasındaki şiddet olayları başlayabilir miy-
di?
Güldünneyin insanı. Elbette başlamazdı. Ne ya-
zık ki Paris, RTE'nin önerilerini, saptamalannı din-
lemedi ve... Fransa yanıyor!
RTE, Fransa'nın dostu. Bu nedenle Fransa'daki
olayiann panzehrini de söyiüyor; ama -kuşkum yok-
Fransızlaröneriyi yine dinlemeyecek. önce koydu-
ğu kuralı bilelim; "Olaylan bastormanınilk ve önce-
likli koşulu, hangi nedenle başladığını saptayabil-
mek."
Nedir saptadığı gerçek: Türbamn okullarda ya-
saklanması bugünkü olayları frtilledi, diyor. Bu sap-
tamayı ters anlamda okursak giderek kabaran şid-
deti bastırmak içın yapılması çjereken -kendiliğin-
den- ortaya çıkmıyor mu? Nedir o önlem:
Türbanı okullarda serbest birakmak!
• • •
RTE'ye, (refakatteki gazetecilerden) Fransa'daki
olaylar -1968'de olduğu gibi- Türkiye'ye sirayet
edebilır mı diye soran yok.
Lakin Başbakan bir gün konuşabilir; kamu alan-
lannda, üniversıtelerde türban yasağınadeğinirken
Fransa'daki olayları fıtılleyen türban yasağını örnek
göstermeyeceğine, bu örneğı cfesteklemek ıçin ki-
milerinin Paris'i örnek almayacağına kim güvence
verebilir?
RTE, "Türkiye olarak (Fransa 'daki) bu gelişmele-
h" diyor:"...engellemekaçısındanyapabileceğimiz
çok şey var".
Ola ki medeniyetler ittifakıyla "yardımcı olacak!"
Buna dair görüş ve önerilerini sunmak için Cumhur-
başkarıı Chriac'ın daveti yeteri ı. Zaten sürekli yurt-
dışında.
Yeter ki yurtdışına gidecek bir gerekçe olsun ve-
ya bulsun.
• • •
Diplomasi her fırsattan yaraıianma sanatı değil
mi? lşte o fırsat. ilerleme Raponj'na -iç siyasette
kullanacağı- türban yasağını eleştiren birdayatma-
yı yazdırma olanağını neden aramasın?
Şu sıra -resmen açıklanmalanndan önce hükü-
metin bikji sahibi olduğu- devletin bölünmez bütün-
lüğü ile ulus devlet yapısını tartışmaya açacak AB
Katılım Ortaklığı Belgesi ile İlerleme Raporu'ndaki
ağır koşullan sindirme sürecinde.
Yapay azınlıklar tanımı ve haklan gündeme geli-
yor. Terörıstbaşının yeniden yargılanması, bölücü-
lük ve terör propandasının serbest bırakılması, ulu-
sal dış politikadan vazgeçilerek AB dış politikalan-
na uyulması, Lozan dahil bütün anlaşmalarımızın
yeniden taranması, Boğazlar sorunu vs. vs. daya-
tılıyor.
Onca ödüne karşılık RTE'yi sevindirecek bir tür-
ban dayatması llerleme Raporu'nda neden olma-
sın?
El verdik, kol, gövde gıtti gidiyor. Ne gam!
Dünyanın gözü
Türkiye'de
• Baştarafi 1. Sayfada
dığı ve bilim fonlann hükümetin yandaşlanna ak-
tanldığı yönündeki iddialara yer veriliyor. Aynca
AB üyeliğinin Türkiye'deki bilimsel kurumlann
demokratik ortama kavuşmalan için uygun zemini
yaratacağı görüşü dile getiriliyor. 3 Kasım 2005
tarihli Nature'da ana başlığı "Türkiye'nin AB'ye
kabulii bilime yarar sağlayacak" olan yazıda,
AB'nin 18 Ekim'de başlayan bilim taramalannın
çok sayıda Türk bilim adamının hükümetle çatış-
ma içinde olduğu bir döneme denk geldiğine dik-
kat çekiliyor. Yazıya göre bilim adamlan, dirıi gö-
rüşlerin laik akademik sisteme sızacağı endişesini
taşıyor. Prof. Aşkın'ın tutuklanmasının yanı sıra
akademik gruplann, hükümetin akademik atama-
lara müdahalesinden de rahatsızlık duyduğu belir-
tiliyor. Bu hassas ortamda AB üyeliğinin, bilimin
ilerlemesi için en uygun koşullan yaratacağı ileri
suruluyuı. Çcıycvc Pıugiiuıılan na eşiı koşullarda
katılım hakkına sahip olan Türk bilimi, "Açık, re-
kabetçi ve demokratik ortama kavuşacaktır"
deniliyor. Yazıda Erdoğan Teziç'in "Aşkın'ı sa-
vunmak Cumhuriyeti savunmakla eşanlamü-
dır" sözlerine de yer veriliyor. Saygın bilim dergi-
si European Science, bilimsel özgürlüklerinin el-
lerinden alınmasından kaygı duyan Türk bilim
adamlarının, urnutlannı AB üyeliğine bağladığım
duyuruyor. ÎTÜ öğretim üyesi Celal Şengör'ün de
görüşlerine yer verilen yazıda, hükümetin üniver-
siteleri boyunduruğu altına alma çabasında olduğu
belirtiliyor. Şengör ve diğer bilim adamlan, araş-
tırma fonlannın TÜBlTAK üzerinden hükümete
yakın bilim adamlanna yönlendirildiğine dikkat
çekiyor. Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Şev-
ket Ruacan'ın, araştırmalara daha fazla fon aynl-
masma karşın paralann "iyi bilime" giöneyeceği
endişesi taşıdığına dikkat çekilen yazıda, Ru-
acan'ın, fonlann sanki "rûşvet" gibi dağıtılacağı
görüşüne yer veriliyor. Aynca, Danvin'in evrim
kuramının en inançh savunuculanndan biri olan
ODTÜ;den Prof. Aykut Kence'nin 2003'ten bu
yana TÜBÎTAK'a yaptığı 5 fon talebinin redde-
dildiğine değinilen yazıda, başvurulan reddetme
gerekçesi olarak çahşmalann özgün olmaması
gösteriliyor. Oysa Kence, 2003'ten önce fon ta-
leplerinin reddedilmediğini belirtiyor. Ruacan,
müzakerelerin, hükümeti bilimsel konularda
mahkeme kararlanna uymalan yönünde zorlaya-
cağı umudunu taşıyor. Yazıya göre, AB'nin bilim-
sel.Jaramalan okmlu sonuçlar doğurabilir.
Reyhan Oksav-Bilim Teknik
'Veledi zina yapılanma'• Baştarafi 1. Sayfada
Ancak SPK'nin 2002T
ye kadar
bu işletmeye hiç ugramadığını
kaydeden Sevencan, "Eğer SP-
K'nin amacı üzüm yemek ol-
sa>dı, bağcıyı dö>mek oimasay-
dı, bugün bu şirketler daha
farkiı olacaktT ciedı.
Daha sonra SPK ile ilişkilen
konusunda açıklamada bulunan
Kamer Holding'in hukuk müşa-
viri Gürsoy Bilgin, çarpıcı bilgi-
ler verdi. SPK ile sürekli prob-
lemler yaşadıklannı kaydeden
Bilgin, "SPK ile bizim tamşma-
mız, Anf Bey adındaki bir SPK
uzmanı ve Harun -Memoü la-
kaplı, organize suçlar bürosun-
dan komiser-. Yani SPK deni-
lince hafızamızda kalan iki
isim bu. Bunlar ne yaptı, ikisi
de adına kimin koyduğunu bil-
mivorum ama 'yeşil sermayenin
kökünü kazıma adına ant içmiş'
iki şahıs, kendi tabirleriyle" de-
di. Bu konunun araştınlmasını is-
teyen, hatta komisyon üyelerine
"soru önergesiyle" konuyu gün-
deme getirmelerini de öneren
Bilgin, "ucube" olarak nitelen-
dirdiği Islami holding yapılan-
masının sorumlusunun SPK ol-
duğunu ileri sürdü. Bu holding-
lere ortak olmak için Ham-
burg'dan, Kars'tan akın akın in-
sanlar gelirken SPK'nin adeta
uyuduğunu vurgulayan Bilgin.
"Ne hikmetse Ankara"da oru-
ran, tek şubesi tstanbul'da olan
SPK'nin Konya'daki bu yan-
gından haberi yok, sonuçlan
itibanyla söylüyorum, haber-
siz ve duyarsız" diye konuştu.
Yasalan bılmemenin mazeret
olmadığını, ancak SPK'nin ge-
rekli denetimleri yapıp kendüeri-
ni bilgilendirmediğini de kayde-
den Bilgin, şu açıklamalarda bu-
lundu: "Biz de kamuya dahiliz.
Sonuçta bizim de bilgilendiril-
memiz gerekiyordu. Bu bilgi-
sizlik ve SPK'nin ilgisizliğin-
den dolavı özür dileyerek ifade
etmek istiyorum, ortaya 'ucu-
be, veledi zina' bir yapılanma
çıktı.Yani dinlcdiğiniz holding-
lerin hepsi, kaba tabiriyle ucu-
be, veledi zina bir yapılanma."
Komisyonda üyelerle holding
yönetıcileri arasında zaman za-
man gergin anlar yaşandı. Sürek-
li SPK'yi suçlayıp usulsüz hisse
devrini savunan holding yöneti-
cilerine Cîff'nin yanı sıraAKP'-
li üyeler de tepki gösterdi. AKP
Karabük Milletvekilı Mehmet
Ceylan, hukuk müşa\iri Bilgin'i
kastederek bir hukuk adamımn
"SPK bizi bügilendirmedi"
açıklamasında bulunmasmı ya-
dırgadığını belirtirken holding
yöneticilerinin inandmcı olama-
dığını söyledi. Ceylan tepkisini
şöyle dile getirdi: "Bir hukuk
müşavirliği varsa SPK Yasa-
sı'nı bilmesi gerekir. Yani şu
verdiğiniz saminıi görüntü al-
tındaki cevapiardan da doğru-
su tatmin olmuyoruz. Arkadaş-
larımız soruyor, yurtdışında
üçüncü şahıslara ne kadar his-
se sartınız," Hangi bölgeden ol-
duğunu bilemiyorum' diyorsu-
nuz. Onu büemiyorsunuz, bunu
bilemiyorsunuz. ondan sonra
da burada masumane bir şekil-
de kusura baknıayın, ifadeler
kulJanıvorsunuz..."
PLAN BÜTÇE KOMISYONU
Ihale bağlama
tartışması
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - 2006 bütçe-
sinin görüşüldüğü TB-
MM Plan ve Bütçe Ko-
misyonu'nda CHP'liler
ile Maliye Bakam Kemal
Unakıtan arasında "kapı
arkasında ihale bağia-
ma" tartışması yaşandı.
CHP Mersin Milletve-
kili Mustafa Özyürek
AKP döneminde özellik-
le akaryakıtta dolaylı ver-
gilerın çok büyük oranlar-
da arttığına işaret ederek,
"Vergi dairelerini ka-
patsanız da bir kaybınız
olmaz. Çünkü akaryakıt
istasyonları artık vergi
dairesine dönüştü" de-
dı. Milletvekillerinin ko-
nuşmalanndan sonra Ma-
liye Bakam Unakıtan so-
ru ve eleştirileri yanıtladı.
Unakıtan, "BirçokAvnı-
pa ülkesinde kesinti ya-
pılıyor, ama biz emekli
maaşlanndan kesinti
yapmayacağız" dedi.
Yabancı sermayenin gi-
rişiyle, özelleştirmede fi-
yatlann yükseldığını ileri
süren Unakıtan, CHP'li-
lere dönerek, "Yabancı-
lar nedeniyle Tcirkiye'de
bazılarınuı gelirleri ha-
leldar oidu (düştü). Siz
özelleştirmeye mi karşı-
sınız yoksa, o çevrelerin
mi sözcüsü müsünüz"
deyınce hava gerildi.
CHP'h Kemal Kılıç-
daroğlu da kendilerinin
özelleştirme usulsüzlük-
leri nedeniyle gensoru
verdığine işaret ederek,
"Kapı arkasında ihale
bağlayan bir hükümet-
siniz..." deyince, Unakı-
tan, "onu ispat et yoksa
altında kakrsınız" kar-
şılığını verdi. Kjlıçdaroğ-
lu da "İspat edeceğim
belgeleriyle. Siz bizi hiç
ilgimiz olmayan fırma-
ların sözcüsü olarak it-
ham ederseniz, biz de
kapı arkalarında mı bu
ihaieleri bağladınız de-
riz" diye tepki gösterdi.
Dünya 'kuşgribi 'ni tartışıyor
Diinya Sağhk Örgünî Başkanı (^ HO)
Lee Jong-VV'ook, kuş gribi virüsünün
insanlara geçen türe dönüşmesinin
"an meselesi" olduğunu söyledi. Kuş
gribiyle mücadelede cvrensel strateji
belirlemek amacıyla Cenevre'de baş-
layan üç günlük konferansın açılışın-
da konuşan Jong-Wook. "Bunun ne
zaman olacağını bilmiyoruz, ama bir
gün olacağını biliyonız" dedi. VVHO
Başkam, virüsün kuşlardan kuşlara
geçmesinin olduğu kadar, insana geç-
mesinin de kontrol attına ahnması için
şu önlemleri sıraladı: "Kümes hay-
vanlannı itlafeden köylülere tazminat
ödenmesini sağlayarak hastalığı orta-
ya çıkarma sistemlerinin güçlendiril-
mesi. Virüse karşı aşı ve ilaçlann iire-
tim kapasitelerinin arttırılması."
Dünya Bankası, insanlara bulaşan
kuş gribi salgınımn, sanayileşmiş ül-
kelere maliyetinin 550, dünya ekono-
misine maliyetinin ise 800 milyar do-
lan bulabileceğini bildirdi. (AP)
6
Ne biçîm Türk bunlar?'
Çalışıp biriktirdikleri parayla yabancı bir ülkeyi görmek isteyen herkes gibi insanlar...
Bir özellikleri uysallıksa, bir başka özellikleri de küçük düşürülmeye gelememeleri...
ZEYNEPORAL
Bayram bitti, bayram dönüşü
öyküleri bitmedi... Türkiye için-
deki karayollan ölüm tuzağına,
kan gölüne dönüşürken, Türkiye
dışındakı belli başlı merkezlerin
havaalanlannda dehşet manzara-
lan yaşandığından hiç kuşkum
yok... Kuşkum yok, çünkü bunla-
nn birine tanık oldum. Yılda 20
«lilyuıı luıist v^ken, muucık ama
Türk... Zaman zaman kuyrukta
biriken Türklerden biri, boş duran
gişelerdeki memurlara gidip yal-
vanyor... Acaba bakamaz mı pa-
saportuna... Görevli, yarut bile
vermıyor, sadece yandaki tıklım
tıklım gişeleri gösteriyor...
Ülkeye giriş değil, çıkış yapı-
yoruz ama. pasaporttaki her bil-
ginin bilgisayara geçmesi. Türk-
lerin pasaportlanna bakan me-
buldum. Durumun ciddiyetini
anlattım. "Biz kanşmayız, biz
bir şey yapamayız" yanıtlanna
kulaklanmı tıkadım. Pasaport po-
lisinin en yetkili kişisini bulup
uyarmalannı istedim. Önce istek-
sizdiler. Kötü bir şeyler olacak
dediğimde. kıpırdandılar. Sağa
sola telefon ettiklerini görünce,
gerisin geriye ku\Tuktaki yerime
dönHiim 1
bir mücevherden farksız
Prag'daydım bayramda. Koskoca
Türkiye'nin turizmde bu sayıya
ulaşmak için neler yapması ge-
rektiğini, Prag'ın özelliklerini bir
yana bırakıp. dönüş öyküsüne ge-
çiyorum.
Prag Havaalanı. Modern, ge-
hşmiş, çağdaş, uygar bir havaala-
nı. Bayramın son günü, pazar öğ-
leden sonra... Yahıız THY'nin ta-
rifeli seferi değil, birkaç özel uçuş
da var, Türkiye'ye dogru, aynı sa-
atlerde. (Turlar arasında Prag çok
popüler: Nispeten ucuz fiyatlan
var.) Havaalanında ülkeden çıkış
için, 12 adet polis pasaport kont-
rol noktası var. Bunlardan dördü
A\Tupa Birliği üyesi vatandaşla-
ra, biri engellilere aynlmış; beşi
"bütün pasaporflara; üçü ise
kapah... Çıkış kuyruğuna girdik-
ten bir iki dakika sonra "bütün
pasaportlar" gişesindeki bir po-
lis memuru daha "kapalı" yafta-
sını astı ve oturup yığıhnaya baş-
layan kuyruklan izlemeye başla-
dı. İki kuyruk birleşti. (Homur-
danmalar...) Kaldık dörtgişeye...
Hemen yanı başımızdaki dörtAB
ve bir engelliletgişesi bomboş...
Dört gişenin önünde ise yüzlerce
murlann işi yavaştan ahnası, ara-
ya birbirleriyle sohbetleri ve tele-
fon konuşmalan da girince, işlem
uzadıkça uzuyor... Yığılma arttık-
ça artıyor... Sinirler gerildikçe ge-
riliyor... Uzatmayayım. 40 daki-
ka sonra pasaport kontrolüne
yaklaşmıştım belki ama arkamda
daha 300-400 yolcu vardı. Ve
"charter" uçaklardan biri kalk-
mak üzereydi. (Bu arada AB gi-
şelerinden tek tük yolcu ya geçi-
yor ya geçmiyor, gişelerdeki me-
murlar keyıile bizleri izliyor...)
Bir beyefendi kuyruktan çıkıp,
boş gişelere gidip oradaki memu-
ra doğru dürüst bir Ingüizce ve en
efendi sözcüklerle durumun
"saçma"lığını ve çirkinliğini an-
latmaya çalıştığında yine olum-
suz bir tepkiyle karşılaştı. Ancak
bu kez homurdannıak yerine, he-
pimiz o beyefendiyi alkışlamaya
başladık...
Tüm havaalanı bize bakıyor...
Kuyruk ve yığılmalarda gerili-
min nasıl arttığını elle dokunulur
biçimde hissediyor, görüyor-
dum... Kötü bir şeyler olacaİctı...
O ana dek kendime, "Zeynep ta-
tildesin, Zeynep kanşma" de-
yıp duruyordum. Ama dayana-
madım. Bir koşu THY yetkilisini
lünden geçer geçmez o yabancı-
>ı buldum. Ve şimdi sizinle pay-
Iaşmak istediklerüni ona da söy-
ledim. Bir yaran oldu mu bilmem
ama içimi boşaltmış oldum. Ne
biçim Türk mü bunlar? Bunlar,
yıl boyu çalıştıktan sonra, birik-
tirdikleri parayla yabancı bir ül-
keyi gezmek, görmek ve tatil
yapmak isteyen herkes gibi in-
ganlar... Btrözellikleri uysallıksa,
Gerilimden şiddete
lşte o sırada, tur rehberlerinden
biri, grup parçalanmasın diye
kuyrukta arkadaki bir grubu ön
tarafagetirince... Sonrasuıı anlat-
makistemiyorum... Önce bağnş-
malar çağnşmalar... Sonra küfür-
ler... Sonra yumruklaşmalar ...
Sonra akan kan, kınlıp dökülen
dişler! Kadınların çığlıklan!
Ayırmaya çalışanlann boşuna ça-
bası! Yapmayın ayıptır, günahtır-
la iç içe giren sille tokatlar, yer-
lerde sürüklenmeler! Türklerin
kavgasım, hem Türkler hem ya-
bancılar dehşet içinde seyrediyor.
anneler, bu korkunç manzarayı
görmesinler diye küçük çocukla-
nn gözlerini örtmeye çalışıyor-
du. Sonunda polis geldi, kavga
edenleri ayırdı. Yalnız bu arada,
"kapalı" yazılı iki gişenin daha
açıldığını, gişede uyuklamakta
olan bir memurun göre\e döndü-
ğıinü, zaten çalışmakta oian dört
öteki memurun da işlemi hızlan-
dırdıklanm gördüm... Ve kısa sü-
rede o yığılmadan eser kalmadı.
Kavga sırasında yakından geçen
bir yabancının yanındakine "Ne
biçip Türk bunlar?" dediğini
duymuştum... Pasaport kontro-
bır başka özellikleri de aşağılan-
maya, küçük düşürühneye gele-
memeleri... Evet biz mantık dışı
bir uygulamayı sineye çekebıli-
riz, bir saat kıizu kuzu ses çıkar-
madan kuyrukta bekleyebiliriz a-
ma insanız, onurlu insanlanz,
bam telimize basılınca öfkeleni-
riz. bağınnz, kavga ederiz. Ama
yine de şiddetimizi size değil, bir-
birimize yöneltinz. Belki de "Ne
biçim Türk bunlar" demek ye-
rine, "Ne biçimAvrupaüyız biz;
ne yaptık da onlan bu hale ge-
tirdik?" sorusunu sormak daha
yerinde olmaz mı?..
Bir de yabancıya söylemedik-
lerim vardı: O havaalanında THY
yetkilisi, tur acenteleri yetkili ve
rehberleri keşke sorumluluklan-
ru idrak etseler; keşke sıra kap-
maca, açıkgözlülük sayılmasa;
keşke öfkemizi şiddete dönüştür-
memeyi öğrenebilsek...
Üç gün boyunca, gazete, tele-
vizyon ve radyo izlememiştim.
Haberlerden haberim yoktu.
Uçakta elime gazeteleri aldığım-
da. Fransa alev alevdı... Sahi, ne
biçim Avrupalı bunlar? tnsanlann
bu hale gelmesini önlemek için
neden, neden akıllannı kullana-^
mazlar?
GUNDEM MUSTAFA BALBAY
• Baştarafi 1. Sayfada
muş, ak bezin içindeki karayazgı...
Neyin cenaze namazı?
Sosyal devlet kavramının mı?
AKP'nin sağlık politikasının mı?
özelleştirme mantığının mı?
Çok derinlerdeki aile içi kanserin mi?
Belki de tümünün... Erzurum'da bir genç kıza,
eniştesı tarafından tecavüz ediliyor. Hamile kalı-
yor. Kızın ablasının yuvasının yıkılmaması için te-
cavüz olayı 18'ine girmemiş erkek kardeşinin üze-
rine yıkılıyor. Hamile kadın mahkemede gerçeği
açıklamak zorunda kalıyor. Enışte tutuklanıyor.
Kadın çocuğunu doğurup Zübeyde Hanım Kız
Yurdu'na bırakıyor. Genç kadın çıldırmamak için
Çıldır ilçesinden bir gençle evlenip, ailesinden
uzaklaşıyor...
• • •
Olayın aile boyutu böyle...
Yurt boyutu, Malatya'nın üstüne geliyor. Malat-
ya olayı olmasaydı, belki de 13 aylık bebeğin has-
taneden yurda gönderilmesinden birkaç saat son-
ra ölümü, haber değeri bile taşımayacaktı.
ölüm haberi, gazetecilerden siyasetçilere kadar
toplumun hemen herkesiminin bayramını yurtla-
rı ziyaret ederek geçirdiği bir zamanda geldi!
Bebek, devlet görevlilerinin kıldığı cenaze na-
mazından sonra toprağa verilirken bu yurtlardan
sorumlu Devlet Bakam Nimet Çubukçu da aile-
si ile birlikte fotoğraf çektirerek röportaj veriyor-
du. Nimet Hanım gerçekten bulunmaz bir nimet.
Olaydan 6 gün sonra Malatya'ya gidip, alkışlaral-
dığı gün kendisini kutlamıştık.
Nimet Hanım'ın Sosyal Hizmetler ve Çocuk
Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) ait yurt ve yuva-
lardaki sorunlan çözmek için bulduğu yöntem bir
harika... Bakan, her yurttan 4 muhbir edinmiş.
Yurtlardaki sorunlan onlardan öğrenıyormuş. Ge-
ce yarısı bir çocuk arayıp, "Battaniye vermiyoriar"
mı dedi, sabah soluğu orada alıyormuş. Müthiş
bir buluş...
Bu çocukların üzerinde cep telefonu olamaya-
cağına göre, demek ki bir sorun olduğunda yö-
netime gidecekler. Yönetim odasında şu dıyalog
yaşanacak:
- Bir telefon edecektim...
"Kime?"
- Nimet Abla'ya...
"Ne? Milli Piyangocu Nimet Abla'ya mı? Evla-
dım sana biletten bir şey çıkmaz..."
- Yok yok, Bakan Nimet Abla'ya--
"Ne diyeceksin?"
- Bu yurt iyi yönetilmiyor. Odalar soğuk. Karnı-
mız doymuyor.
"Ne has bir çocuksun sen... Has bu çocuk has-
tır... Hastıır..."
• • •
Nimet Hanım'ın muhbirleri görevlerini iyi yapar-
sayaşamlannın sonraki dilimlerinde de başarılı iş-
lerin altına üstüne imza atabilirler.
Bir üst kata çıkarsak... Başbakan Erdoğan'ın
kesin çözümü de şu:
Devletin bu işlerden çekilmesi... Kızlarla erkek-
lerin ayrılması!
Sanki Malatya'da kızlarla erkekler kavga etmiş
gibi Başbakan çözümü hemen kafasındaki sis-
temde buldu. Erdoğan'ın Fransa'daki isyana da
"Olayın altında türbanyasağı var" diye yaklaşma-
sı, toplumsal sorunlann çözümünün son derece
kolay olduğunu ortaya koyuyor!
Kızlarla erkekleri ayır, kızlann da her tarafını ka-
pat, işler çözülsün!
ankcumCa cumhuriyetcom.tr
RAPORDA TANINMAYA ATIF
Rumlann
önerisine onay
ELÇİN POYRAZLAR
BRÜKSEL -AB Komisyonu'nun 9 Kasım'da ya-
yımlayacağı Türkiye'nin llerleme Raporu'nda
Rumlann talepleri üzerine AB'nin karşı deklaras-
yonunda yer alan tanınmaya yönelik ifadelere
atıfta bulunuldu. llerleme Kaporu ve Katılım Or-
taklığı Belgesi (KOB) taslak metinlerini dün gö-
rüşen AB Komisyonu özel kalem müdürleri,
Rumlann belgeye yönelik geçen hafta sunduklan
değişiklik önerilerini kabul ettiler. AB'nin 21 Ey-
lül'de yayımladığı karşı deklarasyonunda yer alan
"Tüm üye ülkelerin tanınması katılım süreci-
nin gereİdi bir parçasıdır" ıfadesi îlerleme Ra-
poru'nun giriş bölümündeki "AB-Türkiye İlişki-
leri" başlığı altında yer aldı. Raporda aynca aynı
bölümde Kıbns sorununun çözümünün BM çatısı
altında gerçekleşmesi gerektiğine yönelik ifadele-
re de yer verildi. Türkiye'nin Ankara Anlaşması
ek protokolünü imzalarken yayımladığı deklaras-
yona AB'nin karşı bir deklarasyonla yamt verdi-
ğinin hatırlatıldığı rapora şu ifadeler eklendi:
"AB deklarasyonu tüm üye ülkelerin tanınma-
sının katılım sürecinin gerekli bir parçası ol-
duğunu vurguladı. Deklarasyon aynca BM
Genel Sekreteri'nin Kıbns sorununun bölgede
barış, istikrar ile uyumlu ilişkilere katkıda bu-
lunacak kapsamlı bir çözüme kavuşması yö-
nündeki çabalannı desteklemenin gerekliliği-
nin altını çizdi." Kıbns'taki çözümün BM çatısı
altında gerçekleşmesine yönelik ifadelerin tlerle-
me Raporu'na sokuhnasının önemine dikkat çe-
ken AB kaynaklan, bu şekilde Rumlann talepleri-
nin dengelendiği görüşünü ilettiler. Öte yandan
AB kaynaklan Türkiye'nin müzakerelerde yol ha-
ritası niteliğindeki KOB'da da AB'nin karşı dek-
larasyonuna atıfta bulunulduğunu bildirdiler.
Kaynaklar belgede Kıbns bölümüne AB'nin 21
Eylül'de yayımladığı karşı deklarasyonuna gene|j
atıfta bulunan bir dipnot eklendiğini ifade ettiler.