18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 KASIM 2005 SALI 8 HABERLERtN DEVAMI Istanbul Edirne TURKİYE Sinop PB 15 Adana A 23 PB 16 Samsun Y 15 Mersin A 22 Kocaeli S 16 Trabzon Çanakkale PB 16 Giresur» Izmir B T9 Ankara _Y 16 Dıyarbakır PB 17 _Y U Şanhurfa PB 18 S 12 Mardin PB 16 Manisa B 17 Eskişehıir S 11 Siirt PB 16 Aydın A 21 Konya S 10 Hakkâri Y Denizlı B 14 Sıvas Y 11 Van Zonguldak PB 13 AntaJya A 22 Kars Yurdun kuzey, ıç ve dogu kesımlen parça/ı çok bulutlu, orta ve do- ğu Karadenız Doğu Anadolu'nun kuzey ve doğusu ıle Sınop ve Sı- vas fevrelen yağışJı, di- ğer yefier az bulutlu ge- çecek Yağışlar Doğu Karadenız kıyılannda yağmur. Doğu Anado- lu'nun kuzeydoğusurda karta kanşık yağmur ve kar şetdınde olacak DIS MERKEZLER Oslo Helsınkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn Y PB Y PB PB PB PB 10 10 16 16 16 12 12 Münih PB 13 Zünh Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atına HB Y Y PB PB PB PB PB 13 14 18 13 12 13 21 19 PB 15 Şam Moskova Aşkabat Astana Taşkent Bakû Bışkek Tiflis Kahire PB Y Y Y PB PB Y PB 7 20 5 19 13 16 10 23 PB 18 0AÇ* arçaıı bufutfu > Çok bulutİL. . Yagmurlu >Kartı Sulukar > Gok gurjltulu G L J N CELcÜNEYT ARCAYÜREK • Baştarafi 1. Sayfada RTE'nin geçmişinden dersler çıkarabilseydi... da- ha önce söylediklerinden (RTE'nin yaptığı gibi) 180 derece çark ederek Hıristiyan Demokratlar'ın kul- landığı kozlara benzeyen yatclaşımlar sergileyebil- seydi... Başbakanlık koltuğunu Merkel'e kaptırır mıydı? RTE'ye gereken değeri vermeyen bir diğer dev- let Fransa. Hazretin söylemlerine kulakasmış olsay- dı bugün Fransa'yı yangın yerine çeviren, bir çeşit isyan havasındaki şiddet olayları başlayabilir miy- di? Güldünneyin insanı. Elbette başlamazdı. Ne ya- zık ki Paris, RTE'nin önerilerini, saptamalannı din- lemedi ve... Fransa yanıyor! RTE, Fransa'nın dostu. Bu nedenle Fransa'daki olayiann panzehrini de söyiüyor; ama -kuşkum yok- Fransızlaröneriyi yine dinlemeyecek. önce koydu- ğu kuralı bilelim; "Olaylan bastormanınilk ve önce- likli koşulu, hangi nedenle başladığını saptayabil- mek." Nedir saptadığı gerçek: Türbamn okullarda ya- saklanması bugünkü olayları frtilledi, diyor. Bu sap- tamayı ters anlamda okursak giderek kabaran şid- deti bastırmak içın yapılması çjereken -kendiliğin- den- ortaya çıkmıyor mu? Nedir o önlem: Türbanı okullarda serbest birakmak! • • • RTE'ye, (refakatteki gazetecilerden) Fransa'daki olaylar -1968'de olduğu gibi- Türkiye'ye sirayet edebilır mı diye soran yok. Lakin Başbakan bir gün konuşabilir; kamu alan- lannda, üniversıtelerde türban yasağınadeğinirken Fransa'daki olayları fıtılleyen türban yasağını örnek göstermeyeceğine, bu örneğı cfesteklemek ıçin ki- milerinin Paris'i örnek almayacağına kim güvence verebilir? RTE, "Türkiye olarak (Fransa 'daki) bu gelişmele- h" diyor:"...engellemekaçısındanyapabileceğimiz çok şey var". Ola ki medeniyetler ittifakıyla "yardımcı olacak!" Buna dair görüş ve önerilerini sunmak için Cumhur- başkarıı Chriac'ın daveti yeteri ı. Zaten sürekli yurt- dışında. Yeter ki yurtdışına gidecek bir gerekçe olsun ve- ya bulsun. • • • Diplomasi her fırsattan yaraıianma sanatı değil mi? lşte o fırsat. ilerleme Raponj'na -iç siyasette kullanacağı- türban yasağını eleştiren birdayatma- yı yazdırma olanağını neden aramasın? Şu sıra -resmen açıklanmalanndan önce hükü- metin bikji sahibi olduğu- devletin bölünmez bütün- lüğü ile ulus devlet yapısını tartışmaya açacak AB Katılım Ortaklığı Belgesi ile İlerleme Raporu'ndaki ağır koşullan sindirme sürecinde. Yapay azınlıklar tanımı ve haklan gündeme geli- yor. Terörıstbaşının yeniden yargılanması, bölücü- lük ve terör propandasının serbest bırakılması, ulu- sal dış politikadan vazgeçilerek AB dış politikalan- na uyulması, Lozan dahil bütün anlaşmalarımızın yeniden taranması, Boğazlar sorunu vs. vs. daya- tılıyor. Onca ödüne karşılık RTE'yi sevindirecek bir tür- ban dayatması llerleme Raporu'nda neden olma- sın? El verdik, kol, gövde gıtti gidiyor. Ne gam! Dünyanın gözü Türkiye'de • Baştarafi 1. Sayfada dığı ve bilim fonlann hükümetin yandaşlanna ak- tanldığı yönündeki iddialara yer veriliyor. Aynca AB üyeliğinin Türkiye'deki bilimsel kurumlann demokratik ortama kavuşmalan için uygun zemini yaratacağı görüşü dile getiriliyor. 3 Kasım 2005 tarihli Nature'da ana başlığı "Türkiye'nin AB'ye kabulii bilime yarar sağlayacak" olan yazıda, AB'nin 18 Ekim'de başlayan bilim taramalannın çok sayıda Türk bilim adamının hükümetle çatış- ma içinde olduğu bir döneme denk geldiğine dik- kat çekiliyor. Yazıya göre bilim adamlan, dirıi gö- rüşlerin laik akademik sisteme sızacağı endişesini taşıyor. Prof. Aşkın'ın tutuklanmasının yanı sıra akademik gruplann, hükümetin akademik atama- lara müdahalesinden de rahatsızlık duyduğu belir- tiliyor. Bu hassas ortamda AB üyeliğinin, bilimin ilerlemesi için en uygun koşullan yaratacağı ileri suruluyuı. Çcıycvc Pıugiiuıılan na eşiı koşullarda katılım hakkına sahip olan Türk bilimi, "Açık, re- kabetçi ve demokratik ortama kavuşacaktır" deniliyor. Yazıda Erdoğan Teziç'in "Aşkın'ı sa- vunmak Cumhuriyeti savunmakla eşanlamü- dır" sözlerine de yer veriliyor. Saygın bilim dergi- si European Science, bilimsel özgürlüklerinin el- lerinden alınmasından kaygı duyan Türk bilim adamlarının, urnutlannı AB üyeliğine bağladığım duyuruyor. ÎTÜ öğretim üyesi Celal Şengör'ün de görüşlerine yer verilen yazıda, hükümetin üniver- siteleri boyunduruğu altına alma çabasında olduğu belirtiliyor. Şengör ve diğer bilim adamlan, araş- tırma fonlannın TÜBlTAK üzerinden hükümete yakın bilim adamlanna yönlendirildiğine dikkat çekiyor. Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Şev- ket Ruacan'ın, araştırmalara daha fazla fon aynl- masma karşın paralann "iyi bilime" giöneyeceği endişesi taşıdığına dikkat çekilen yazıda, Ru- acan'ın, fonlann sanki "rûşvet" gibi dağıtılacağı görüşüne yer veriliyor. Aynca, Danvin'in evrim kuramının en inançh savunuculanndan biri olan ODTÜ;den Prof. Aykut Kence'nin 2003'ten bu yana TÜBÎTAK'a yaptığı 5 fon talebinin redde- dildiğine değinilen yazıda, başvurulan reddetme gerekçesi olarak çahşmalann özgün olmaması gösteriliyor. Oysa Kence, 2003'ten önce fon ta- leplerinin reddedilmediğini belirtiyor. Ruacan, müzakerelerin, hükümeti bilimsel konularda mahkeme kararlanna uymalan yönünde zorlaya- cağı umudunu taşıyor. Yazıya göre, AB'nin bilim- sel.Jaramalan okmlu sonuçlar doğurabilir. Reyhan Oksav-Bilim Teknik 'Veledi zina yapılanma'• Baştarafi 1. Sayfada Ancak SPK'nin 2002T ye kadar bu işletmeye hiç ugramadığını kaydeden Sevencan, "Eğer SP- K'nin amacı üzüm yemek ol- sa>dı, bağcıyı dö>mek oimasay- dı, bugün bu şirketler daha farkiı olacaktT ciedı. Daha sonra SPK ile ilişkilen konusunda açıklamada bulunan Kamer Holding'in hukuk müşa- viri Gürsoy Bilgin, çarpıcı bilgi- ler verdi. SPK ile sürekli prob- lemler yaşadıklannı kaydeden Bilgin, "SPK ile bizim tamşma- mız, Anf Bey adındaki bir SPK uzmanı ve Harun -Memoü la- kaplı, organize suçlar bürosun- dan komiser-. Yani SPK deni- lince hafızamızda kalan iki isim bu. Bunlar ne yaptı, ikisi de adına kimin koyduğunu bil- mivorum ama 'yeşil sermayenin kökünü kazıma adına ant içmiş' iki şahıs, kendi tabirleriyle" de- di. Bu konunun araştınlmasını is- teyen, hatta komisyon üyelerine "soru önergesiyle" konuyu gün- deme getirmelerini de öneren Bilgin, "ucube" olarak nitelen- dirdiği Islami holding yapılan- masının sorumlusunun SPK ol- duğunu ileri sürdü. Bu holding- lere ortak olmak için Ham- burg'dan, Kars'tan akın akın in- sanlar gelirken SPK'nin adeta uyuduğunu vurgulayan Bilgin. "Ne hikmetse Ankara"da oru- ran, tek şubesi tstanbul'da olan SPK'nin Konya'daki bu yan- gından haberi yok, sonuçlan itibanyla söylüyorum, haber- siz ve duyarsız" diye konuştu. Yasalan bılmemenin mazeret olmadığını, ancak SPK'nin ge- rekli denetimleri yapıp kendüeri- ni bilgilendirmediğini de kayde- den Bilgin, şu açıklamalarda bu- lundu: "Biz de kamuya dahiliz. Sonuçta bizim de bilgilendiril- memiz gerekiyordu. Bu bilgi- sizlik ve SPK'nin ilgisizliğin- den dolavı özür dileyerek ifade etmek istiyorum, ortaya 'ucu- be, veledi zina' bir yapılanma çıktı.Yani dinlcdiğiniz holding- lerin hepsi, kaba tabiriyle ucu- be, veledi zina bir yapılanma." Komisyonda üyelerle holding yönetıcileri arasında zaman za- man gergin anlar yaşandı. Sürek- li SPK'yi suçlayıp usulsüz hisse devrini savunan holding yöneti- cilerine Cîff'nin yanı sıraAKP'- li üyeler de tepki gösterdi. AKP Karabük Milletvekilı Mehmet Ceylan, hukuk müşa\iri Bilgin'i kastederek bir hukuk adamımn "SPK bizi bügilendirmedi" açıklamasında bulunmasmı ya- dırgadığını belirtirken holding yöneticilerinin inandmcı olama- dığını söyledi. Ceylan tepkisini şöyle dile getirdi: "Bir hukuk müşavirliği varsa SPK Yasa- sı'nı bilmesi gerekir. Yani şu verdiğiniz saminıi görüntü al- tındaki cevapiardan da doğru- su tatmin olmuyoruz. Arkadaş- larımız soruyor, yurtdışında üçüncü şahıslara ne kadar his- se sartınız," Hangi bölgeden ol- duğunu bilemiyorum' diyorsu- nuz. Onu büemiyorsunuz, bunu bilemiyorsunuz. ondan sonra da burada masumane bir şekil- de kusura baknıayın, ifadeler kulJanıvorsunuz..." PLAN BÜTÇE KOMISYONU Ihale bağlama tartışması ANKARA (Cumhuri- yet Bürosu) - 2006 bütçe- sinin görüşüldüğü TB- MM Plan ve Bütçe Ko- misyonu'nda CHP'liler ile Maliye Bakam Kemal Unakıtan arasında "kapı arkasında ihale bağia- ma" tartışması yaşandı. CHP Mersin Milletve- kili Mustafa Özyürek AKP döneminde özellik- le akaryakıtta dolaylı ver- gilerın çok büyük oranlar- da arttığına işaret ederek, "Vergi dairelerini ka- patsanız da bir kaybınız olmaz. Çünkü akaryakıt istasyonları artık vergi dairesine dönüştü" de- dı. Milletvekillerinin ko- nuşmalanndan sonra Ma- liye Bakam Unakıtan so- ru ve eleştirileri yanıtladı. Unakıtan, "BirçokAvnı- pa ülkesinde kesinti ya- pılıyor, ama biz emekli maaşlanndan kesinti yapmayacağız" dedi. Yabancı sermayenin gi- rişiyle, özelleştirmede fi- yatlann yükseldığını ileri süren Unakıtan, CHP'li- lere dönerek, "Yabancı- lar nedeniyle Tcirkiye'de bazılarınuı gelirleri ha- leldar oidu (düştü). Siz özelleştirmeye mi karşı- sınız yoksa, o çevrelerin mi sözcüsü müsünüz" deyınce hava gerildi. CHP'h Kemal Kılıç- daroğlu da kendilerinin özelleştirme usulsüzlük- leri nedeniyle gensoru verdığine işaret ederek, "Kapı arkasında ihale bağlayan bir hükümet- siniz..." deyince, Unakı- tan, "onu ispat et yoksa altında kakrsınız" kar- şılığını verdi. Kjlıçdaroğ- lu da "İspat edeceğim belgeleriyle. Siz bizi hiç ilgimiz olmayan fırma- ların sözcüsü olarak it- ham ederseniz, biz de kapı arkalarında mı bu ihaieleri bağladınız de- riz" diye tepki gösterdi. Dünya 'kuşgribi 'ni tartışıyor Diinya Sağhk Örgünî Başkanı (^ HO) Lee Jong-VV'ook, kuş gribi virüsünün insanlara geçen türe dönüşmesinin "an meselesi" olduğunu söyledi. Kuş gribiyle mücadelede cvrensel strateji belirlemek amacıyla Cenevre'de baş- layan üç günlük konferansın açılışın- da konuşan Jong-Wook. "Bunun ne zaman olacağını bilmiyoruz, ama bir gün olacağını biliyonız" dedi. VVHO Başkam, virüsün kuşlardan kuşlara geçmesinin olduğu kadar, insana geç- mesinin de kontrol attına ahnması için şu önlemleri sıraladı: "Kümes hay- vanlannı itlafeden köylülere tazminat ödenmesini sağlayarak hastalığı orta- ya çıkarma sistemlerinin güçlendiril- mesi. Virüse karşı aşı ve ilaçlann iire- tim kapasitelerinin arttırılması." Dünya Bankası, insanlara bulaşan kuş gribi salgınımn, sanayileşmiş ül- kelere maliyetinin 550, dünya ekono- misine maliyetinin ise 800 milyar do- lan bulabileceğini bildirdi. (AP) 6 Ne biçîm Türk bunlar?' Çalışıp biriktirdikleri parayla yabancı bir ülkeyi görmek isteyen herkes gibi insanlar... Bir özellikleri uysallıksa, bir başka özellikleri de küçük düşürülmeye gelememeleri... ZEYNEPORAL Bayram bitti, bayram dönüşü öyküleri bitmedi... Türkiye için- deki karayollan ölüm tuzağına, kan gölüne dönüşürken, Türkiye dışındakı belli başlı merkezlerin havaalanlannda dehşet manzara- lan yaşandığından hiç kuşkum yok... Kuşkum yok, çünkü bunla- nn birine tanık oldum. Yılda 20 «lilyuıı luıist v^ken, muucık ama Türk... Zaman zaman kuyrukta biriken Türklerden biri, boş duran gişelerdeki memurlara gidip yal- vanyor... Acaba bakamaz mı pa- saportuna... Görevli, yarut bile vermıyor, sadece yandaki tıklım tıklım gişeleri gösteriyor... Ülkeye giriş değil, çıkış yapı- yoruz ama. pasaporttaki her bil- ginin bilgisayara geçmesi. Türk- lerin pasaportlanna bakan me- buldum. Durumun ciddiyetini anlattım. "Biz kanşmayız, biz bir şey yapamayız" yanıtlanna kulaklanmı tıkadım. Pasaport po- lisinin en yetkili kişisini bulup uyarmalannı istedim. Önce istek- sizdiler. Kötü bir şeyler olacak dediğimde. kıpırdandılar. Sağa sola telefon ettiklerini görünce, gerisin geriye ku\Tuktaki yerime dönHiim 1 bir mücevherden farksız Prag'daydım bayramda. Koskoca Türkiye'nin turizmde bu sayıya ulaşmak için neler yapması ge- rektiğini, Prag'ın özelliklerini bir yana bırakıp. dönüş öyküsüne ge- çiyorum. Prag Havaalanı. Modern, ge- hşmiş, çağdaş, uygar bir havaala- nı. Bayramın son günü, pazar öğ- leden sonra... Yahıız THY'nin ta- rifeli seferi değil, birkaç özel uçuş da var, Türkiye'ye dogru, aynı sa- atlerde. (Turlar arasında Prag çok popüler: Nispeten ucuz fiyatlan var.) Havaalanında ülkeden çıkış için, 12 adet polis pasaport kont- rol noktası var. Bunlardan dördü A\Tupa Birliği üyesi vatandaşla- ra, biri engellilere aynlmış; beşi "bütün pasaporflara; üçü ise kapah... Çıkış kuyruğuna girdik- ten bir iki dakika sonra "bütün pasaportlar" gişesindeki bir po- lis memuru daha "kapalı" yafta- sını astı ve oturup yığıhnaya baş- layan kuyruklan izlemeye başla- dı. İki kuyruk birleşti. (Homur- danmalar...) Kaldık dörtgişeye... Hemen yanı başımızdaki dörtAB ve bir engelliletgişesi bomboş... Dört gişenin önünde ise yüzlerce murlann işi yavaştan ahnası, ara- ya birbirleriyle sohbetleri ve tele- fon konuşmalan da girince, işlem uzadıkça uzuyor... Yığılma arttık- ça artıyor... Sinirler gerildikçe ge- riliyor... Uzatmayayım. 40 daki- ka sonra pasaport kontrolüne yaklaşmıştım belki ama arkamda daha 300-400 yolcu vardı. Ve "charter" uçaklardan biri kalk- mak üzereydi. (Bu arada AB gi- şelerinden tek tük yolcu ya geçi- yor ya geçmiyor, gişelerdeki me- murlar keyıile bizleri izliyor...) Bir beyefendi kuyruktan çıkıp, boş gişelere gidip oradaki memu- ra doğru dürüst bir Ingüizce ve en efendi sözcüklerle durumun "saçma"lığını ve çirkinliğini an- latmaya çalıştığında yine olum- suz bir tepkiyle karşılaştı. Ancak bu kez homurdannıak yerine, he- pimiz o beyefendiyi alkışlamaya başladık... Tüm havaalanı bize bakıyor... Kuyruk ve yığılmalarda gerili- min nasıl arttığını elle dokunulur biçimde hissediyor, görüyor- dum... Kötü bir şeyler olacaİctı... O ana dek kendime, "Zeynep ta- tildesin, Zeynep kanşma" de- yıp duruyordum. Ama dayana- madım. Bir koşu THY yetkilisini lünden geçer geçmez o yabancı- >ı buldum. Ve şimdi sizinle pay- Iaşmak istediklerüni ona da söy- ledim. Bir yaran oldu mu bilmem ama içimi boşaltmış oldum. Ne biçim Türk mü bunlar? Bunlar, yıl boyu çalıştıktan sonra, birik- tirdikleri parayla yabancı bir ül- keyi gezmek, görmek ve tatil yapmak isteyen herkes gibi in- ganlar... Btrözellikleri uysallıksa, Gerilimden şiddete lşte o sırada, tur rehberlerinden biri, grup parçalanmasın diye kuyrukta arkadaki bir grubu ön tarafagetirince... Sonrasuıı anlat- makistemiyorum... Önce bağnş- malar çağnşmalar... Sonra küfür- ler... Sonra yumruklaşmalar ... Sonra akan kan, kınlıp dökülen dişler! Kadınların çığlıklan! Ayırmaya çalışanlann boşuna ça- bası! Yapmayın ayıptır, günahtır- la iç içe giren sille tokatlar, yer- lerde sürüklenmeler! Türklerin kavgasım, hem Türkler hem ya- bancılar dehşet içinde seyrediyor. anneler, bu korkunç manzarayı görmesinler diye küçük çocukla- nn gözlerini örtmeye çalışıyor- du. Sonunda polis geldi, kavga edenleri ayırdı. Yalnız bu arada, "kapalı" yazılı iki gişenin daha açıldığını, gişede uyuklamakta olan bir memurun göre\e döndü- ğıinü, zaten çalışmakta oian dört öteki memurun da işlemi hızlan- dırdıklanm gördüm... Ve kısa sü- rede o yığılmadan eser kalmadı. Kavga sırasında yakından geçen bir yabancının yanındakine "Ne biçip Türk bunlar?" dediğini duymuştum... Pasaport kontro- bır başka özellikleri de aşağılan- maya, küçük düşürühneye gele- memeleri... Evet biz mantık dışı bir uygulamayı sineye çekebıli- riz, bir saat kıizu kuzu ses çıkar- madan kuyrukta bekleyebiliriz a- ma insanız, onurlu insanlanz, bam telimize basılınca öfkeleni- riz. bağınnz, kavga ederiz. Ama yine de şiddetimizi size değil, bir- birimize yöneltinz. Belki de "Ne biçim Türk bunlar" demek ye- rine, "Ne biçimAvrupaüyız biz; ne yaptık da onlan bu hale ge- tirdik?" sorusunu sormak daha yerinde olmaz mı?.. Bir de yabancıya söylemedik- lerim vardı: O havaalanında THY yetkilisi, tur acenteleri yetkili ve rehberleri keşke sorumluluklan- ru idrak etseler; keşke sıra kap- maca, açıkgözlülük sayılmasa; keşke öfkemizi şiddete dönüştür- memeyi öğrenebilsek... Üç gün boyunca, gazete, tele- vizyon ve radyo izlememiştim. Haberlerden haberim yoktu. Uçakta elime gazeteleri aldığım- da. Fransa alev alevdı... Sahi, ne biçim Avrupalı bunlar? tnsanlann bu hale gelmesini önlemek için neden, neden akıllannı kullana-^ mazlar? GUNDEM MUSTAFA BALBAY • Baştarafi 1. Sayfada muş, ak bezin içindeki karayazgı... Neyin cenaze namazı? Sosyal devlet kavramının mı? AKP'nin sağlık politikasının mı? özelleştirme mantığının mı? Çok derinlerdeki aile içi kanserin mi? Belki de tümünün... Erzurum'da bir genç kıza, eniştesı tarafından tecavüz ediliyor. Hamile kalı- yor. Kızın ablasının yuvasının yıkılmaması için te- cavüz olayı 18'ine girmemiş erkek kardeşinin üze- rine yıkılıyor. Hamile kadın mahkemede gerçeği açıklamak zorunda kalıyor. Enışte tutuklanıyor. Kadın çocuğunu doğurup Zübeyde Hanım Kız Yurdu'na bırakıyor. Genç kadın çıldırmamak için Çıldır ilçesinden bir gençle evlenip, ailesinden uzaklaşıyor... • • • Olayın aile boyutu böyle... Yurt boyutu, Malatya'nın üstüne geliyor. Malat- ya olayı olmasaydı, belki de 13 aylık bebeğin has- taneden yurda gönderilmesinden birkaç saat son- ra ölümü, haber değeri bile taşımayacaktı. ölüm haberi, gazetecilerden siyasetçilere kadar toplumun hemen herkesiminin bayramını yurtla- rı ziyaret ederek geçirdiği bir zamanda geldi! Bebek, devlet görevlilerinin kıldığı cenaze na- mazından sonra toprağa verilirken bu yurtlardan sorumlu Devlet Bakam Nimet Çubukçu da aile- si ile birlikte fotoğraf çektirerek röportaj veriyor- du. Nimet Hanım gerçekten bulunmaz bir nimet. Olaydan 6 gün sonra Malatya'ya gidip, alkışlaral- dığı gün kendisini kutlamıştık. Nimet Hanım'ın Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) ait yurt ve yuva- lardaki sorunlan çözmek için bulduğu yöntem bir harika... Bakan, her yurttan 4 muhbir edinmiş. Yurtlardaki sorunlan onlardan öğrenıyormuş. Ge- ce yarısı bir çocuk arayıp, "Battaniye vermiyoriar" mı dedi, sabah soluğu orada alıyormuş. Müthiş bir buluş... Bu çocukların üzerinde cep telefonu olamaya- cağına göre, demek ki bir sorun olduğunda yö- netime gidecekler. Yönetim odasında şu dıyalog yaşanacak: - Bir telefon edecektim... "Kime?" - Nimet Abla'ya... "Ne? Milli Piyangocu Nimet Abla'ya mı? Evla- dım sana biletten bir şey çıkmaz..." - Yok yok, Bakan Nimet Abla'ya-- "Ne diyeceksin?" - Bu yurt iyi yönetilmiyor. Odalar soğuk. Karnı- mız doymuyor. "Ne has bir çocuksun sen... Has bu çocuk has- tır... Hastıır..." • • • Nimet Hanım'ın muhbirleri görevlerini iyi yapar- sayaşamlannın sonraki dilimlerinde de başarılı iş- lerin altına üstüne imza atabilirler. Bir üst kata çıkarsak... Başbakan Erdoğan'ın kesin çözümü de şu: Devletin bu işlerden çekilmesi... Kızlarla erkek- lerin ayrılması! Sanki Malatya'da kızlarla erkekler kavga etmiş gibi Başbakan çözümü hemen kafasındaki sis- temde buldu. Erdoğan'ın Fransa'daki isyana da "Olayın altında türbanyasağı var" diye yaklaşma- sı, toplumsal sorunlann çözümünün son derece kolay olduğunu ortaya koyuyor! Kızlarla erkekleri ayır, kızlann da her tarafını ka- pat, işler çözülsün! ankcumCa cumhuriyetcom.tr RAPORDA TANINMAYA ATIF Rumlann önerisine onay ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL -AB Komisyonu'nun 9 Kasım'da ya- yımlayacağı Türkiye'nin llerleme Raporu'nda Rumlann talepleri üzerine AB'nin karşı deklaras- yonunda yer alan tanınmaya yönelik ifadelere atıfta bulunuldu. llerleme Kaporu ve Katılım Or- taklığı Belgesi (KOB) taslak metinlerini dün gö- rüşen AB Komisyonu özel kalem müdürleri, Rumlann belgeye yönelik geçen hafta sunduklan değişiklik önerilerini kabul ettiler. AB'nin 21 Ey- lül'de yayımladığı karşı deklarasyonunda yer alan "Tüm üye ülkelerin tanınması katılım süreci- nin gereİdi bir parçasıdır" ıfadesi îlerleme Ra- poru'nun giriş bölümündeki "AB-Türkiye İlişki- leri" başlığı altında yer aldı. Raporda aynca aynı bölümde Kıbns sorununun çözümünün BM çatısı altında gerçekleşmesi gerektiğine yönelik ifadele- re de yer verildi. Türkiye'nin Ankara Anlaşması ek protokolünü imzalarken yayımladığı deklaras- yona AB'nin karşı bir deklarasyonla yamt verdi- ğinin hatırlatıldığı rapora şu ifadeler eklendi: "AB deklarasyonu tüm üye ülkelerin tanınma- sının katılım sürecinin gerekli bir parçası ol- duğunu vurguladı. Deklarasyon aynca BM Genel Sekreteri'nin Kıbns sorununun bölgede barış, istikrar ile uyumlu ilişkilere katkıda bu- lunacak kapsamlı bir çözüme kavuşması yö- nündeki çabalannı desteklemenin gerekliliği- nin altını çizdi." Kıbns'taki çözümün BM çatısı altında gerçekleşmesine yönelik ifadelerin tlerle- me Raporu'na sokuhnasının önemine dikkat çe- ken AB kaynaklan, bu şekilde Rumlann talepleri- nin dengelendiği görüşünü ilettiler. Öte yandan AB kaynaklan Türkiye'nin müzakerelerde yol ha- ritası niteliğindeki KOB'da da AB'nin karşı dek- larasyonuna atıfta bulunulduğunu bildirdiler. Kaynaklar belgede Kıbns bölümüne AB'nin 21 Eylül'de yayımladığı karşı deklarasyonuna gene|j atıfta bulunan bir dipnot eklendiğini ifade ettiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle