18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 KASIM 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA kulturcS cumhuriyet.com.tr 15 Babalarla oğullar arasındaki uçuruma ilişkin, sıcacık, etkileyici bir Çağan Irmak fılmi bugün başlıyor K E D I GOZU Yoğun bir duygu seli SUNGU ÇAPAN Yönetmen, senaryo: Çağan Irmak / Kamera: Rıdvan Ülgen / Müzik: Evanthia Reboutsika /Oyuncular: Çetin Tekindor, Fikret Kuşkan, Ege Tanman, Hümeyra, Şerif Sezer, Yetkin Dikinciler, Binnur Kaya, Özge Özberk, BUge Şen / Avşar Film 2005 Sancısı tutan, hamile kansını has- taneye yetiştirmek için don paça fir- ladığı bomboş sokaklarda bir taksi bile bulamaz. çaresız koca Sadık (Fikret Kuşkan) çûnkü memlekette 12 Eylül darbesı yaşanmaktadır o ge- ce. Bir park köşesinde zoraki ebelik yaparak, kan revan içınde güç bela doğurttuğu kansını şafakta kan kay- bından yitiren Sadık, doğan çocuğu- nun yaşamasıyla teselli bulur. 7 yıl sonra Deniz adını verdiği küçük oğ- luyla Ege'deki cennet gibi aile evine dönen Sadık'ı, sevecen annesi (Hü- meyra), cimri ama iyi yürekli teyze- si (Şerif Sezer), irikıyım fıziğine kar- şın aklı pek gelişmemiş, çocuk saflı- ğındaki ağabeyi Salim (Yetkin Di- kinciler), kansı (Binnur Kaya), De- niz'in yaşıtı iki yeğeni ve tüm çiftlik çahşanlan sevgiyle, coşkuyla karşıla- yıp kucaklar ama uzun yıllardan be- ri küs olduğu babası Hüseyin ağa (Çetin Tekindor) dargınlığı ve ger- ginliği sürdürür, torununu (Ege Tan- man) bile önceleri görmezden gele- rek. Baba-oğul çatışması ve dargınlı- ğının nedeni 15 yıl öncesine dayanır, Sadık'ın ziraat mühendisi çıkıp top- raklann, işin-gücün başına geçmesi- ni istemiştir çift- çubuk sahibi, varlık- h Hüseyin ağa. Oysa büyük kentte solcu dünya görüşünü benimseyen, 78 kuşağından Sadık, ülkeyi kurtar- mak adına 'anarşik' olup hapislere düşmüş, ağır ışkencelerden geçmiş, ciğerlerini üşütmüştür. Baba ocaflına qerl dönüş 12 Eylûl'ün üstünden silindir gibi geçtiği, babasının da nerdeyse evlat- lıktan sildiği Sadık, ölümcül hastalı- ğının farkındadır ve aradaki bütün kırgınlığa-dargınlığa karşın her an ölebıleceği olasıhğını düşünüp küçük oğlu ortada kalmasın dıyerek Deniz' i babasına (yani dedesine) emanet et- mek üzere dönmüştür baba ocağına... 2 yıl kadar önce seyrettiğimiz, hiç- bir şeyin göründüğü gibi olmadığı- nın vurgulandığı bir vicdan mesele- sini ele alarak gerilimden aşk-ihanet dramına kadar çeşitli türlenn kanşı- mı halinde kotanlmış Mustafa Hak- kında Herşey'ini pek tutmadığımız; Asmalı Konak, Çemberimde Gül Oya gibi başanlv televizyon dizileri- nin yönetmeni Çağan Irmakın, üçüncü filmi Babam ve Oğlum bu- gün gösterime giriyor. Uzak ya da ya- kın çevresinde muhakkak bir ya da lkenin cuntaya ve Özalizme teslim edildiği bir dönemde, baba-oğul çatışması ve aile ilişkileri fonunda, üç kuşağın (dede, baba, torun) hikâyesini, Sadık ve küçük Deniz'in bakışmdan anlatan yönetmen- senarist Çağan Irmak, her dakika çok konuş(ul)an ama görselliği de savsaklamayan, iyi tasarlamp yazılmış, başanyla oynanmış ve çekilmiş, 12 Eylül kaosundan çok aile ilişkilerine yoğunlaşan, büyük ölçüde otobiyografik özellikler de içeren, göriilesi bir melodram imzalamış üçüncü filmiyle. bırkaç 12 Eylülzede bulunan, özel- likle bizım kuşaktan sınemaseverlen yaklaşık iki saat süresince hüzünden sevince, mizahtan neşeye ve kedere kadar yoğun bir duygu seline garke- derek cennetten farksız Ege bölgesı- ne (Seferihisar) ve kaotik 198O'lı yıl- lara savuran Çağan Irmak'ın Babam ve Oğlum'u, çağıldayıp gürül gürül akıyor perdede doğrusu. Yer yer göz- lerimızin yaşarmasını engelleyeme- yerek seyrettiğimiz, (jenerık öncesin- deki doğum sekansı dışında) baştan sona yaşanmışlıktan kaynaklanan bir sahicılik, inandıncılık ve gerçeklik içeren, duygu yüklü, şenliğı şamata- sı bol, sıcacık ve etkileyici sahneler- le diyaloglann peşpeşe birbirini izle- diği, herkesın aynı anda kaptınp hep bir ağızdan konuştuğu buyoğun film. seyırcısine muradım anında geçiri- yor, göz pmarlannı da fazlasvyla ça- lıştırarak. Ülkenin cuntaya ve Öza- lizme teslim edildiği bir dönemde, baba-oğul çatışması ve aile üişkilen fonunda, üç kuşağın (dede, baba, to- run) hikâyesini, Sadık ve küçük De- niz'ın bakışından anlatan yönetmen- senarist Çağan Irmak, her dakika çok konuş(ul)an ama görselliği de sav- saklamayan, iyi tasarlamp yazılmış, başanyla oynanmış ve çekilmiş, 12 Eylül kaosundan çok aile ilişkilerine yoğunlaşan, büyük ölçüde otobiyog- rafik özellikler de içeren, göriilesi bir melodram imzalamış üçüncü filmiy- le. Kameraman Rıdvan Ülgen'in gö- rüntüleri kadar Yunanlı Evanthia Rebutsika'nın müzıklennin de çok şey kattığı Babam ve Oğlum'da ön- celeri abartılı gelse de, nıcedir rastla- madığımız kadar başanlı, coşkulu bır takım oyunculuğu da öne çıkıyor. De- de Hüseyin ağayla oğlu Sadık'taki Çetin Tekındor-Fikret Kuşkan ıkılisı, basmakalıp deyişle 'döktürûrken', hikâyenin kadınlarını canlandıran oyuncular da bu ikiliye ayak uyduru- yorlar; traktör süren, tath kaçıkbaba- anne-Hümeyra"dan Sadık'ın kentegi- dince unuttuğu Birgül-Özge Öz- berk'e kadar. Hele en son Mustafa Hakkında Herşey'dekı bahtsız anne Mukadder Hanım olarak anımsadığı- mız, yıllann Şenf Sezer'ı resmen kendmı aşıyor. Bır bakıma yönetme- nin çocukluğunu oynayan küçük Ege Tanman da sevimlıliği ve doğallığıy- la perdeyı dolduruyor. Sonuçta Ba- bam ve OğlunTla yedıden yetmişe herkese dokunup değecek ve salık ve- rilecek cinsten, etkili bir film önü- müze sürerek bundan böyie dikkatle ızlenmesi gereken bir yönetmen ol- duğunu kanıtlayan Çağan Irmak'ın bu kez kesinkes başarmış olduğu söy- lenebilır. Acaba finali, gizlı odadaki film projeksıyonu bölümüyle bağla- saydı Babam ve Oğlum daha vurucu olur muydu diye düşünmeden ede- medik vine de. 'Gerçekyyalanların türevidir' JL tki ay kadar önce An- talya'da, Korkuyorum Anne, Gönül Yarası, tki Genç Kız gibi fılmleri sollayıp Altın Portakal'a layık bulunması, çeşitli tartışmalara yol açan, ti- pik 'genç ve bağımsız' yaklaşımıyla ve titrek bir dijital kamerayla çekil- miş Türev, nihayet salon bularak bugün gösterime giriyor sonunda. Ulaş Inaçın yazıp yönettiği ve bir 'ilk fîlm'in bütün toyluklanm, kusurlannı içeren Türev, ekmek pa- rası uğruna reklam ajan- sında metin yazan ol- maktan ileri gidememiş, genç edebiyatçı adayı Nâzım'la (Güçlü Yalçı- ner) Amerikalarda oku- muş, zengin kızı sevgili- Yönetmen, senaryo: Ulaş tnaç / Kamera. Senem Tüze, Elif Usman / Montaj: Deniz Kayık / Oyuncular: Beste Bereket, Güçlü Yalçıner, Gülçin Santırcıoğlu, Tuğra Kaftancıoğlu / Türkiye 2005 (Özen Film) si Süreyya (Gülçin San- tırcıoğlu) ve Sürey- ya'nın sinema-televiz- yon öğrencisi, kafası ka- nşık arkadaşı Burcu (Beste Bereket) arasın- da, kıskançlık ve sadakat üzerine gelişen, taze ha- valı ama acemice çekil- miş, kıskançlık soslu bir gençlik hikâyesi. Neden- se aşkına pek inanmadı- ğı Nâzım'ı sınamak için erkeklerin gözünü alan, çekici, fettan kankası Burcu'yu Nâzım'ın üstü- ne, baştan çıkarmak için bizzat kendi elleriyle sa- lîfli, güvensizliği hastahk boyutuna varmış Sürey- ya'mn, Nâzım'la Bur- cu'nun birbirlerine fena tutulmalanyla giderek şapa oturduğu Türev, so- nuçta ateşle barutun bir araya gelmeyeceği bayat gerçeğinin yenı bir ver- siyonu. Şimdiye kadar yığınla benzerini seyret- tiğimiz türden, bu suyu- nun suyu, özenti gençlik fılminin sayılı artılanysa çevre mekânkullanımın- da yenilikçi tutumu ve i- ki yeni kadın kamerama- nın( Senem Tüze, Elif Usman) sarsak ama de- neyselimsi, grenli görün- tüleri. Eleştirmen Uygar Şirinın de belirttiği gibi, Ulaş înaç'm karakterle- ri, alabildiğine derinlik- siz ve yüzeysel, anlattı- ğında da herhan- gi bir yenilik, il- ginçlikveözgün- lük hak getire. Kahramanlanna akşamlan kame- ra karşısmageçip o gün yaşadıklan- nı, günah çıkarttı- nrcasına anlattır- mak ya da bölüm aralanna durumu özetleyici ara ya- zılar koymak gibi Arthur Penn ya da Godarddan kalma, kimi öz- günce(!)yöntem- lere başvuran genç yö- netmen Ulaş Înaç'm si- nematografik panltılar- dan yoksun düz anlatımı da, genç oyunculannın çabası ve taze havası da, tabii ki fılmi kurtarmaya yetmiyor. Her nasılsa Antalya'da en iyi kadın oyuncu Altın Portakal'ı verilen Beste Bereket'ten çok, esas oğlanm (yani Nâzım'ın) arkadaşı gibi epeyce klişe bir rolde boy gösteren ve mizahi oyu- nu, fiziği ve sesiyle gele- cek vaat eden Tuğra Kaftancıoğlu akılda ka- lıyor Türev'den. Fransız Kültür'de \Dans' Kültür Servisi - tki genç sanatçının yer aldığı çağdaş dans gösterisi 'Dür- bün' bugün saat 20.00'de Fransız Kül- tür Merkezi'ndeizleyicıylebuluşacak. Esra Yurttut ile Özkan Çuhah'run dans ettiği gösterinin koreografisini de bu iki sanatcı yaprmş. Yapıtın tasa- nmında ıse Esra Kolcu ile Burak Kolcu'nun imzalan var. 2000 yılında Istanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvan Bale Bölü- mü'nü bitiren Esra Yurttut, eğıtimını Hacettepe Üniversitesi Devlet Konser- vatuvan Bale Bölümü ve Mimar Si- nan Üniversitesi Devlet Konservatu- van Modern Dans Bölümü'nde sür- dürdü. Çağdaş Bale Topluluğu ile CRR Dans Tiyatrosu'nun etkinlikle- rinde yer alan sanatçı, yurtiçi ve yurt- dışmda çeşitli festivallere katıldı. 1979 yılında doğan Özkan Çuhalı ise, Hacettepe Ünrversitesi Devlet Kon- servatuvan Bale Bölümü'nü bitirmiş. Dört yıl Modern Dans Topluluğu'nda dans eden sanatçı çalışmalannı tstan- bul'da sürdürmekte. (0 212 334 8740) KULTUK • SANAT (0212) 2*3 •• 7* MAFTA BAHASI KAîEGCftl HI ZENTRCPA liMTERTAINMESTSn APS SUNAR MANDI-m.AY CANNES KILM FESTI\ - ALI I./VRS VCN TİÎİIEI IİAŞRCLLERDE BIÎYCIİ OAI.LAS HCNVAI'IJ İlanlannu İçin (0212)293 89 78 [email protected] [email protected] www.perareklam.com.tr ÇAĞAN IRMAK'TAN BÎR HLM \O*A£/£QOA ÇETİN TEKİNDOR FİKRET KUŞKAN HÜMEYRA ŞERİF SEZER YETKİN DİKİNCİlfR BİNNUR KAYA *233-lS3O-1'X-20 0C W5-13*5-'« 15-11 »S «30-11 6 30-1». __ 520-1" <-20ûCKS 3XU*»'tS24 3J •830-14 II X-13 80-'S 1 5-t~36-19 11 1S-'3 45-1* •"$-'! 46 MRÖY&ÖT smcrt ~" a'" 3 50-1*1»- I3C 30-13 45-1-S0O--I i 4S1! 46-15 00-'T 33-14 D-H 30-14 20 15CUCTR122 45 H1S-13 4S-H S-U4S H0O-134S-tS'5-1l45-2" 1- zo-n».te»-iıs-2i2CiCLuc T Bi;4a] n 4S-14 15-H 45-1115-21 4SCUCTBI74 X UOO-Î J0CL.CTÎSIÎ4BC >: 1 30 1 "141 «DD-HZMS 'C-T 30CUOÇ9 !5 « X-T 2XUCTES 23 45 4 t * aavCTES245 VECDİ SAYAR Bizans Kafasıymış...Dünkü Ortadoğu gazetesındeki bir koşe yazısından alıntı yaparak başlayalım bugünkü yazımıza. Serdar Kuzu imzalı yazı "Bizans Kafası" başlığını taşıyor. "Sevgili dostlar, şu aralar Istanbul Beyoğlu'nda 'Pe- ra Fest' işimli bir festival düzenlenmekte ve tanımı da 'çokkültüriülük' festıyaliymis. Bu çokkültürlülük dalga- sının esas an/amı Türk ve ıslam kûltürü dtşındaki her şeydir. Bu tip festivallerde kültür faaliyetleri adı altında Rum müzikleri, Yahudi danslan çalıp oynanır ve Avru- palılann bile seyretmedikleri Italyan, Alman bitumum 'entel filmleri' arzı endam eder. Bu lafta kültûrfaaliyet- lerinde ne hikmetse eksik olan tek şey Türk ve Islam kültür motifleridir. Zaten söz konusu festivalin Israil Konsolosluğu ve Galata Rotaryenlerigibisinden spon- sorlanna bakınca işin aslının ne olduğunu tahmin er- mektezortanmıyorsunuz. Tüm bu laflann gerisinde eve- tenip gevetenen şey Fatih Suttan Mehmet/n fethet- tiğı Bızans'ı yenıden diriltmektir ve ne acıdır ki Batı'ya ıcazetlı yönetimlerimiz de bu gibi işlere herzaman teş- ne olurlar. Mesela bir grup insan bir araya gelerek 'Is- tanbul Avrupa Kültür Başkenti 2010 Girişim Grubu' gibisinden bir aksiyon oluşturmuşlar ve grubun Danış- ma Kurulu Başkanı da Tayyip Erdoğan'/n danışmanı ve Beyaz Saray çevirmenı Egemen Bağış'tan başka- sı değil. Efendılere sormak lazımdır2010 senesinde Av- rupa kültür başkenti yapacağız dedikleh Istanbul kos- koca Osmanlının başkenti değıl miydi ve Avrupa kül- tür başkentine Bizans denilmiyormuydu ?..' Bu hafta, Pera Fest'ten söz etmeyi düşünmüyor- dum. Ama, Ortadoğu gazetesindeki yazıyı okuyunca, fikrimi değiştirdim. Festivalde olup bitenleri sizlerle paylaşmaya karar verdim. "Çokkültürlülük'' kavramından geçen hafta söz et- miştik. Sayın Kuzu, bu yazıyı okursa "çokkültüriülük" kavramı hakkında bilgi edinebilir. Pera Fest'e gejince, bu festivalin nasıl düzenlendiğini hemen her gün çe- şitli basın organlannda anlatıyoruz. Festivalimiz, "ıme- ce" usulü ile gerçekleşiyor. Yaklaşık kırk kültür-sanat kurumunun ortak çabası ile ortaya çıkan bu etkinlikte, Israil Konsolosluğu'nun katkısı iki Israilli sanatçının gı- derierinı üstlenmekten ibaret. Galata Rotary ise önü- rnuzdeki pazar günü bir "Ga/ara" turu düzenliyor, biz- den ya da geziye katılacaklardan bir ücret talep etme- den. Ve onlar gibi daha başka kuruluşlar var katkı su- nan, kimi emeği ile kimi mekânı ile. Bunlardan bazıla- n kamu kuruluşu, bazılan özel kesimden. Benim bildi- gim, "imece" bir Türk ve Osmanlı geleneğidir. Yanılı- yor muyum acaba? Bir de, festivalin içeriğine dönuk eleştirilere baka- lım. Hani şu "Türk ve Islam kültürü dışında her şeyin olduğu" festivalde bakalım bu güne dek neler yapıl- mış. Dördüncü yaşına basan Pera Fest'in programla- nnda yer alan sanatçı grtıplan arasında bakın kimler vardı. 2002 yılında, tasavvuf müziği grubuyla Ispan- yol flamenko topluluğunun ortak gösterisi ile başla- yan festivalde yer alan etkinlikler arasında, Kültür ve Turizm Bakanlıgı'nın Tarihi Turk Müziği Topluluğu'nun sema gösterisinden. mehter müziğıne, Istanbul Bü- yükşehir Belediyesi Kent Orkestrası'ndan "Dumrul ile Azrail" oyununa kendi kültürümüzle ilgili pek çok öğe yer aldı. "Beyoğlu Kartpostallan" sergisi, "Beyoğlu Şiiri", "Zeki Müren ve Beyoğlu", "Beyoğlu'nu Yazanlar", "Beyoğlu'nun Tarihsel Dokusu", "faş Plaklarda Be- yoğlu Şarkılan", "Edebiyatımızda Beyoğlu", "Dünden Bugüne Beyoğlu Karikatürteri", "Yeşilçam'da Beyoğ- lu", "Gel Zaman Git Zaman", "Beklenmeyen Kaynak- larda Beyoğlu"... Acaba, bunlarda Bizans'ı yeniden in- şa etmek için mi yapıldı? Biraz da, bu yılkı programdan söz edelim. Festiva- lin ilk etkinliği, Karşı Sanat'ta Burçak Evren ve Ephe- mera Derneği'nin düzenlediği "Beyoğlu'nun Epheme- rası" başlıklı sergi oldu. Evren, saydamlarlazenginleş- tirdiğı konuşmasında, Beyoğlu kültürüne ilişkin bilme- diğımiz pek çok unsurdan söz etti. 95 yaşındaki tiyat- rocu Agop Ayvaz da, Beyoğlu tiyatrolannın ilk yıllan- na tlişkin anılannı anlattı (Türk tiyatrosunun ilk yıllanna damgasını vuran Ermeni asıllı vatandaşlanmızın çaba- lannı görmezlikten mi gelmeliydik?). Ertesi gün, Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı işbiriiği ile düzenlenen Beyoğ- lu kültür turunda da, Beyoğlu'nun ilk önemli yapılann- dan biri olan Galata Mevlevihanesi'nden başlayarak ls- f klal Caddesı'ndeki eski tıyatrolar ve sirtemalar tanı- tıldı. Yoksa bu da mı bizim kültürümüze ait değil? ön- ceki gün, Tank Zafertunaya Kültür Merkezi'nde Prof. Iskender Pala, "Pera'da Aşk" başlıklı bir konuşma yaparken Akbank Kültür ve Sanat Merkezi'nde iki bü- yük şaırimizi andık. Prof. Cevat Çapan'ın sunuş ko- nuşmasının ardından Zeliha Berksoy, Ahtnet Leven- toğlu ve Tijen Par, ölüm yıldönümlen bu haftaya denk düşen Orhan Veli ve Melih Cevdet Anday'dan şiirter okudular, Şema iki şairin eserlerinden yapılmış iki şar- kı seslendirdi. Herhalde, bu da Bizans kültürüne ya- pılmış bir katkıydı! Festivalin konserierinde "kültürter buluşması" kon- septini vurguluyoruz. önceki gün Italyan Kültür Mer- kezi'nde Iraklı, Iranlı, Israilli ve Hıntli müzisyenlerin bir- likte verdiklen konser büyük ilgi gördü. Yann akşam ay- nı salonda Türk, Israilli ve Italyan müzisyenlerin kon- seri var. Bu buluşmalar, Osmanlı'nın hoşgörüye daya- nan çokkültürlü geleneğinın çağdaş bir uzantısı olarak nitelendirilebilir olsa olsa. Sanatçılann banş için el ele vermesinden rahatsız olanlara başka bır sözümüz o- lamaz. [email protected] K Ü L T Ü R İ Ç t Z t K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle