22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 KASIM 2005 ÇARŞAMBA OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL HukuktanMal Kaçırmak TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN Maliye Bakanı sorjyor: "Parayı aldın mı Ibrahim?" Cumhuriyetin Hazine Müsteşan "aldım" diyor. "Saydın mı?" "Satfdık." Bakan, aynca "Hariri'y nereye oturtuyorsu- nısp" diyot, "Yanıma otursun da parayı garanti al- tın'e afaltm*. En büyük ve en. kâıiı kuruluşunun sattşı böyle bir imzatöreniyte başlıyor. Bakan, kamu malını gerçek- ten "baba gibi" satmakta. Bayram, bunun bayramı. Alınan para, 1 milyar 310 milyon dolar. Bu, sa- tış bedelinin peşin ödenen kısmı. Gerisi yıllık 1 mılyar 50 milyon olarak beş taksitte ödenecek. Ama, yüzde 55 hisse karşılığında bu ödeme pla- nını kabul etmiş olanlar, ilk ödemeyle kuruluşun yö- net mine geçiyoıiar: On kişilik yönetim kurulunda 6 üyeleri var. Satılan kuruluşun 2005 yılında sadece dokuz ay- lık net kân ise 1 milyar 600 milyon dolar. Yıl sonu- na kadar herhalde 2 milyar 200 dolan bulacak. Bunun anlamı şudur Türk Telekom, bir yıllık kâ- nnın üçte ikisinden de daha az bir ödeme karşılı- ğında kamunun elinden çıkmakta ve bir Lübnanlı- nın başkanlığındaki Suudi-ltalyan sermayeli birşir- kete geçmektedir. Oysa, konunun yargı aşaması henüz kapanmış değildir. "Ülkenin geleceğini düşünerek" karar verdiği için Ulaştırma Bakanı'nın kutladığı Danıştay henüz hü- küm değil; yasa gereği sadece Birinci Dairesi eliyle "görüş" bıldirmiş. özelleştirme Idaresi'nin Şırket'le imzalanan sözleşmeye ilişkin olarak belirtilen bu go- rüşe ne kadar ve nasıl uyduğu da bellı değil. Açılmış davalarla ilgili olarak verilen ve henüz kesınleşmemiş olan tek yargı karan ise yürütme- nin durdurulması isteminin reddine ilişkin 13. Da- va Dairesi'nin karan. Ona yapılan itiraz şimdi Da- va Daireleri Genel Kurulu'nda. Işlemin çeşitli aşa- malanna ilişkin iptal davalannda karaıiann nasıl çı- kacağı da bilinmiyor. O halde, hukuktaki durum henüz kesinleşmemişken, bu acelecilik neden? Yapılan, yangından mal kaçınrcasına hukuktan mal kaçırma değil mi? Satıcilar, Bakanlar Kurulu'nun "kamu yarannı gözeterek" aldığı bir "ilke" karanna güven- mekteler Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın yap- tığı bir araştırma ve inceleme sonucunda, "önce- den imzalanmış sözleşmelerin yerine getirilme- mesi halinde doğacak zaraıiann önlenmesi" için devleti zarara sokacak yargı kararlan uygulanma- yabılirmiş. Kamu yarannın gereği buymuş. Yürütmenin yargıya kafa tutuşuna bundan daha belirgin bir örnek olabilir mi? Demek ki "kamu ya- ran" ölçütünü hukuk yetkisiyle uygulayabilecek olan ancak yargı olduğu halde, her yönetim "ka- mu yaran"n\ ileri sürerek yargı karariannı uygula- mayabilecek. Türk halkının itildiği son çukur budur. Cumhuriyetin Savcıları... Erol ERTUGRUL Hukukçu I Kasım 1937de Ataturk, "Doğuböl- gesi için Van Götü kryılannın en gü- zelbir yerinde,flkokıiluvesonra üni- versitesi De çağdaş bir küMr kenti ohıştunnakyohında şimdkten çahş- mahra haşlanıhnahriır* diyordu. Bu SÖvlem- den 45 yıl sonra, 1982 yılında, Atatürk'ün doğumunun 100. yılında, Van'da Yüzüncü Yü Üniversitesi kuruluyordu. Bu sözlerin te- melinde Doğu'da, oluşan aynlıkçı ayaklanma- lann ve özellıkle de Van'da gelişen tarikatla- nn, Nurculann büyük payı vardı. Van, geç- mişte, dinci akımlann, laiklik karşıtı gelışme- lerin merkezi olmuştur. Bu güzel kentimizde Sakü Nursi'nin kalmış olması ve Nurculann açık gizh çahşmalanm sürdürmüş olmalan, burada bu ağırbk oluşturmalanna. Hizbullah adlı kanlı örgütün de burada yuvalanmasına neden olmuştur. Yüzüncü Yıl Universitesi'nin açılmış olması ile gerici akımlar kısa zarnan- da bu üniversıteye kaymışlar, ünıversite yö- netiminde etkili olmuşlardır. Öyle ki. tarikat- çı öğretim üyelerinin, eşlerinin başlan bağlı öğretım üyelerinin, bu çizgide görev yapan, fen derslerinde bile din anlatan öğretim üye- lerinin bu üniversitemizde yer aldıklan söy- lenmiştir. 1999 yılında bu üniversitenin rek- törlüğüne atanan Prof. Dr. Yücel Aşkm. öyle görülüyor ki, bu yapıyı değiştirmeye koyul- muş, kısa sürede başanlı olmuştur. Üniversi- tenin tankatçı yapısı, çağdaş, laik, aydınlan- macı bir yapıya dönüşmüştür. Bu durum bel- li ki tutucu çevreleri, tarikatçılan, irtica yan- daşlannı rahatsız etmiştir. Üniversitenin ay- dın kadrolan tehdit edilmiş, yıldınlmaya ça- Uşılmıştır. Rektör Aşkın görevli olarak yurtdışınday- ken Van Cumhuriyet Savcıhğı tarafindan, "es- ki eser kacakçınğT yapıyor savıyla evn aran- mış, hakkında soruşturma açılmıştır. Bu kez, 1998 yılında Tıp Fakültesi'ne araç-gereç ah- mı sırasında ve daha sonrakı aşamalarda "usul- süzJük" yapıldığı savıyla hakkında soruştur- ma açılmıştır. Bu soruşturmanın açılmasın- dan aylar sonra da rektör tutuklanmıştır. Bu ahmlann yapıldığı tarih 1998'dir. Rektörün Van'a atandığı tarih 1999'dur. Bir ünıversite rektörü ile ilgili olarak zor- lama soruşturmalar açmaya çalışmak, sonun- da da bir yolunu bularak onu tutuklamak, ka- mu duyuncunu (vicdanım) yaralamış, aydın- lık çe\Telerin tepkilerine neden olmuş, yargı için güven bunalımı oluşturmuştur. Tarikat- lann egemen olduğu Van'da, karakol basaru karakoldan adam kaçıran uyuşturucu satıcı- lannagösterilmeyen tepki, rektöre uygun gö- rülmüştür. Olaya yasal açıdan baktığımızda, YÖK Yasaa hükümlerine göre, bir rektörü yargılayabilmek için önce YÖK'ün soruştur- ma yapması, sonra suçlu görülürse durumun Cumhuriyet savcılığma bildirümesi gerek- mektedir. Bu yasal kurala uyulmamıştır. Tu- tuklamadan sonra, dosya' görevsizlik' kara- n verilerek YÖK'e göoderilmiştir. Ceza Yar- gılama Yasamız hükümlenne göre, bır kişiyi tutuklamak için, onun kaçma kuşkusunun, kanıtlan yok etme, değiştirme, karartma kuş- kusunun bulunması gerekmektedir. Rektör kaçmayacağına göre, kanıtlar Cumhuriyet savcdığuun ehnde bulunduğuna göre, böyle bir tutuklama kuşku çekicidir. Rektör, suç amaçh çete kurmakla suçlanmaktadır. Yasa- lanmıza göre, bu suç için üç kişi gerekmek- tedir. Ancak, ortada tek bir kişi vardır. Bir rek- törün, kendisinden önceki bir alım için tu- tuklanmış ohnası, rektörün aydın kışiliğı bı- ündiğinden, amaçlıdır. Rektörün yargılanma- sına kimsenuı bir diyeceği yoktur. Yargılama sonucunda suçlu görülürse ya- salar neyi gerektiriyorsa o yapılu". Eğer suç- suz bulunursa tutuklamarun hesabım kım ve- recektir? Yargı tarihimizde görülmemiş bi- çimde, tutuklamaya kıhf oluşturacak suçlama- lar yaratümışür. Aynca bir rektörün tutukla- ma karanndan sonra, yaka paça, kollanna gi- rilerek pohslerce götürülmesi hiç şık olma- mıştır. Ayru soruşturma kapsanunda tutukla- nan ve 5 aydır yargıç karşısına çıkanlmayan Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yar- dımcısı cezaevinde canına kıymış, Rektör Aş- km ıse yaşamsal bir rahatsızlık geçireTek has- taneye kaldırümıştır. Böyle bir suçlamayla bir rektörünbu biçim- de tutuklanması aslında hepimize karşı bir eylemdır. Kımsenin güvencesi yok demektir. Aynı işlem her zaman, herkese karşı yapıla- büir demektir. Hukuk devleti kavramı tartı- şûu olmuştur. 74 üniversitenin rektörü Van'a gitmiştir. Ülkemizin tüm üniversite rektörleri, Rektör Aşkın'a yapılan tutuklama karanna ve biçi- mine karşı çıkıyorlarsa, ortada gerçekten çok önemli bir durum \ar demektir. YÖK Başka- m, "Rektör Aşkm'a sabip çıkmak, Cumhuri- yete sahç çıkmaknr" demek gerektığını du- yurmuştur. Aydınlanmacı kimliği ünıversıte- deki tarikatçı kadrolara karşı tutumu büindi- ğinden, bu söylem doğru bir söylemdir. Rek- törierin Van'a gidişleri sırasında, AKP'li ola- rak bilinen 20 araçlık bir grubun tekbirler ge- tirerek rektörlere tepkılerinı göstermeleri du- rumu açıkça ortaya koymaktadu". AKP çevTelen. bu tutuklamaya karşı çıkan- lan,tt >argr\aelatmakiaT 'suçlamışlardn'. Oy- sa ki, kimse yargıya el atmıyor. Herkes, ku- rallar zorlanrnasın, yargı bağunsız olsun, kim- se düşüncelen nedeniyle farklı işlemlerle kar- şılaşmastn ıstıyor. Bağunsız olması gereken, herkesın güvenle en son sığınması gereken yar- gının böyle anıhnası, böyle bir dunımda ol- ması herkesi yaralamışnr. Ülkemizdeki sav- cüann sanlannın başında, "Cumhuriyet" söz- cüğü vardır. Onlar önce "Cumhuriyetin" sa- vunucusu. Cumhuriyetin sav cısıdıriar Başta Başbakan olmak üzeTe, bir grup bakanm, bir grup milletvekilinin haklanndaki yolsuzluk dosyalanndan dokunulmazlık nedeniyle sıy- nlmalan ortadayken AKP ve onun yandaşı çev- relerin, bu olayda, yargı savunucusu kesil- meleri hiç de şaşırhcı değildir. Onlann han- gı yargıdan yana olduklan bellidir. AKP, Cunıhurbaşkanı'na, Anayasa \Iah- kemesi'ne. TSK'ye, Yargıtay'a, Danıştay'a, barolara, üniversitelere karşıdır. Bu kurumlar, Cumhuriyetin temel ilkelerinden yanadırlar. Bu kurumlar, sıkmabaşa, unam hatip okulla- nnın temel eğitim kurumu ohnalanna, ülke- mızde dınsel bu düzen kuruhnasına karşıdn-- lar. Bu nedenle de AKP bu kurumlarla kav- galıdır. Ancak, korkunun ecele yaran yoktur, AKP yönetımi geçici, Cumhuriyetin kurumlan kalıcıdır. Aydmlık karanlığa üstün gelecektir. Atatürk ve Özgürlük BAKIRKÖY 5. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2005-889-Karar No: 2005-880 Mahkememizden verilen karar gereğınce, Kastamonu Tosya Suluca cılt no' 62 hane no: 106'da nünısa kayıtlı bulunan Yaşar ve Ayşe'den olma hasta 31.12.1978 d.lu mahçur Ahmet Serdar Kara- daş'uı hastalığından dolayı vesayet altına almmasma ve kendisine aynı yerde nüfusa kayıtlı bulunan abisi 18.10.1976 d. lu Hakan Yaşar Karadaş'ın vası olarak tayinıne 20.10. 2005 tarihli duruşmada karar venlmiş- tir. tlan olunur. Basın: 53396 NecdetTEZCAN "tnsan, köiefiğin ayırdına var- dığıölçüde özgürdür." (Spinoza) " tnsan, aklına uygun olarak davrandığı ölçüde özgürdür." (Leibniz)"Doğru veiviolanı,her zaman açık seçik bilseydim, ne tiirlü düşünmem, neyi seçmem ge- rektiğine kararvermekte güçlük çekmezdûn hiç; böylece de, iüç- bir zaman Ugisiz kalmadan baş- tan başa özgür olurdum." (Des- cartes) Küçücük bir kitaptan aldım bu özdeyişleri; "Özgüriük So- runlan_'' Yazan: ReneMaubianc. Çevi- renler: VedatGünyol - Asun Be- zirci. Henüz bitmedı. Okuyo- rum. Küçücük bir kitap. Boyut- lan öyle; içeriği zengin mi zen- gin. Çok değişik ve boyutlu. Az amaöz... Severim böyle kitaplan. Hem insanın zamanını almaz hem de görüş ufkunu genişletir. Öz bil- gi her zaman iyidir. Bazı kitaplar ise uzadıkça uzar. Yüzlerce, binlerce satır okursu- nuz da bir öz bulamazsınız. Hem zamamnız zarar görür hem de sıkıhrsınız. Ama kitap kitaptır. însanlığı kölelikten özgürlüğe-bağımsız- lığa; gerilikten çağdaşlığa taşı- mıştır. Ortaçağ karanhğmdan aydınlığın sızması, derebeylik duvarlannın yıkılması, impara- torluklann çöküşü... kitapiarla- dır. Yukanda sözünü ettiğjm küçü- cük kitap ufkunuza yeni ufuklar katabüiyor. Zihnin boyutlarmı zorlayıp genişlemesine yardım- cı olduğu kesin. Ve 10Kasun...Uluönder Ata- türk'ün ölüm yıldönümü. Son- ra... Sonra Atatürk Haftası. Ya- kalarda onun rozeti... Gönüller- de ilkeleri. Yüzyıllara sığmayan bu ör- nek, elbette bir haftaya hiç sığ- maz. Sonsuzdan sonsuza akan bir nehirdir o. Coşkuyla, aydın- lıkla, sonsuzlukla bütünleşen bır önder. Eskimeyen, eskitileme- yen bir anıt. Sonra sözleri... Ana direk... Temel ta§ı... Bakın ne güzel özet- lerruş: "Ozgüriükvebağnnazok benim karakterimdir." Sony Ericsson Walkman- telefonlar PENCERE Ip ve Çarşaf... Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Sekre- ter Yardımcısı Enver Arpalı içerde kendisini çamaşır ipiyle asarak intiharetti ya, gazeteci- ler Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e sormuşlar: - İçerde çamaşır ipini nerden buldu?.. Adalet Bakanı Çiçek yanıt vermiş: "- Ipyoksa, çarşaf var!.." Aferin Bakan'aL Tüm tutuklulara ve hükümlülere Bakan Bey yol gösteriyor: - Ip bulamazsanız, çarşafı yırtıp ip yapın; in- tiharedin!.. • Adalet Bakanı Çiçek'in Bakan arkadaşlan in- tihar eden Enver Arpalı gibi yolsuzlukla suç- lanıyorlar... Ama, hiçbiri tutuklu değil.. Maliye Bakanı Unakıtan sırtında yolsuzluk dosyalarının kamburunu taşırken Türk Tele- kom'u Suudi şirketine satıyor... Peki, neden tutuklu değil Unakıtan?,. Dokunulmazlığı var!.. Enver Arpalı neden tutukluydu?.. Çünkü tutuklanması gerekenler iktidarda idiler ve Van Üniversitesi'ne karşı cihat açmış- lardı... • Adalet Bakanı bu ortamda konuşuyor ve yol gösteriyor: "- Ip yoksa, çarşaf var!.." Çiçek bu yanıtıyla bizzat çarşaflıyor... Çiçek çarşafa dolanıyor... Çiçek kadınlanmızı tesettüre zoriayan bir ik- tidann Adalet Bakanı iken içeri düşen namus- lu tutuklulara intiharyolundayöntemöneriyor: "- Ip yoksa, çarşaf var!.." Çiçek ipin ucunu kaçırmış.. Uygar dünyada kendini bilen hiçbir Adalet Bakanı, hapishanede çamaşır ipiyle intihar eden bir tutukluya bu kadar uzaktan baka- maz, bu kadar ilgisiz kalamaz, bu kadar insaf- sızolamaz, görev duygusundan bu kadar yok- sun buiunamaz!.. Hukuktan biraz nasibi varsa, Adalet Baka- nı, işlenen hukuk cinayetinin sorumlularından biri olduğunu anlar, bilir, duyumsar... • "Ip yoksa, çarşaf var.." Takıyyeciliğin sloganı mı bu?.. Ipe sapa gelmeyenler, ipini kıranlar, yasala- n iplemeyenler, ipin ucunu yabancının eline ve- renler bir araya gelmişler, ülkeyi karanlığa sü- rüklemek için üniversitelere saldınyı iktidann temel siyasetine çevirmişler, önce Van Üniver- sitesi'ni gözlerine kestirmişler... Lafa bakın: Ip yoksa, çarşaf varmış... Hapishanedeki çarşaflar kaç yazar? Elinden gelse bu iktidar bütün kadınlanmı- zı çarşaflar... Ama, hiç belli olmaz.. Bakarsın önce bu iktidann kendisi çarşaf- lar!.. .AİL İLAN BAKIRKÖY 4. SULH HUKUK MAHKEMESt'NDEN Esas No: 2005/952 Karar No: 2005/1033 Giresun üi, Çamo- luk ilçesi, Usluca kö- yü,c: 70, h: 10'da nü- fusa kayıtb Azız kızı Hüsniye'den 1928 do- ğumlu Hanife Kü- tuk'e a>ıu hanede nü- fusa kayıtlı oğlu 02.01.1962 doğumlu Mehmet Kütûk vasi olarak tayin edümiş- tır tlan olunur. 10.11.2005 Basın: 53459 WALKMAN~TELEFONLA BULUŞTU müziğin her yerde cebinde Okıis giclerken, isten dönerken, tatfle cfcarten, Yent Wakmar>™ tetefonterta mûnğn, hayetmın her aranda. SeNdğn şartatentetefonunekoJsycateydetve sadece » k br tajşte chntemeye başte. FMradyoOzeiiğj ie fanrari radyo kanafcnn arasmda gezin. moağinteyfinicHedğin gibt yesa. VV800- •-•--'- 125 «artı dtpotama* 65 sarta tfepotema y Sbc* Pro Duo- beltk kartı 256 MB dahS W 8 Megmafcsol + OuMuc a#k •> ( 1 « V MOOOİR fCHtan* V»1.3Mu ozeüfk'eri 30 saabn Ozanndt mttBk linlan 2O kanel hafcnfe RDS1 FM Stvao ftadgo Upj»moAlfl»Li KIHIIIIM——Hnlı>* agnate ı fazia müok ıtapı AACta GAZİOSMANPAŞA 3.AİLE MAHKEMESİ'NDEN Esas No- 2004424 Davacı Natalıa Alioğlu \ekıli tarafindan davalı Şenf Alioğlu aleyhine açı- lan boşanma davasının >a- pılmakta olan yargılama- sında verilen ara karan gereğince. "Yıldırım Mahallesı, Menekşe Sokak No: 11/1 Bayrampaşa-Istanbul" ad- I resınde ıken bu adresten meçhul kalan davalı Şenf Alıoğlu'na dava dilekçesı ve duruşma günü teblığ edılemedığınden. davacı Natalıa Alioğlu vekıli Av. Emrah Can tarafindan ve- nlen dılekçe ile aralannda şıddetlı geçımsizlık nede- nı ile taraflann boşanma- lanna karar venlmesinı ta- lep ettığinı ve davanm du- ruşmasının 16.12.2005 günü saat 09.45'te yapıl- masına karar senldiği; HUMK'nun 213 \e 509- 510 maddeleri gereğınce özrü olmaksızın bellı gün ve saatte mahkememızde hazır bulunmadığı takdır- de yargılamaya yokluğun- da devam edıleceğı ve yoklugunda cereyan eden ışlemlere ıtıraz edemeye- ceğı teblığ yenne geçmek ûzere ılan olunur. 31.10 2005 Basın. 53663
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle