24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 KV-SIM20O5 FAZAR + CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 KULE CANBAZI SU1NAY AKIN Nâzım Hikmetve PragSlrvya Kah\esi'nin Vltava N e h i 'ne bakan masalanndan bi- nn.e>turup, gecenın siyah peleri- ni aasından dışanyı daha iyı gö- rebımek için yüziimü pencere ca- mnii \aklaştırdığımda anladım, Nâzcn Hikmet'ıa bu kahveyı ne- de^m >*J kadar çok sevdığını!.. JSk~v\a kahvesınde dostum Tav- fer~ > Mrava suyuna karşı oturup stafn tatlı yarenliği severim Ştee sabahları hele baharda. TvEZim Hıkmet 1958 yılının 26 Nisaa'ında yazdığı ve yukarıdaki di:zeerle başlayan şıirinde, Çek edetiyatının ünlıi şaıri ve yakın arîkaiaşı Nezval ı tanıdık biriyle katrşlaştınr. Oysa, ülkemizde hâ- lâ M-zım Hıkrnet'ı Prag'da andı- ğı şarle yumurta gibı tokuşturma scvcalılan ve bilgisizlik anıtlan dohşmakta! Okuyalım bakalım, ko-c; şaınn sevgıyle andığı 'tanı- dıJ(t>iri' kımmiş: Ji-ıle sabahları, hele baharda -frağ şehri valdızlı bir duman- dır •vikızıl, kocaman bir elma gibi Jtstzval geçer taze çıkmış kab- rincen j-cramparça yüreği de elinde -ve Orhan Veli'yle karşılaşırlar Lr umelıhisarı ndan gelir o fitelli kavaga benzer Orhan ım yireciği delik deşik onun da. İırsanlık İçin çarpan yürek Is'izım Hikmet'in altında 'Pı- rağ yazıh ilk şıin '26.11.1956' tajıkinı taşır. Şür, Nâzım Hik- met in tüm insanhk için çarpan yiireğinın elektrosu gıbidir! Bu şi- ırin dızelerinde Prag'ın kuleleri, Musa KART köprülen degil, bir gazete habe- rinde okuduğu. Port-Said'de öldü- rülen 'on üç, on dört' yaşındaki 'Mansur' adlı çocuğun acısı boy gösterir: 1956'nın 20 Aralık gününde başlayan 'Pırağ'da Vakitler' ad- lı şür aynı yılın son gününde ta- mamlanır. Bu da bize Nâzım Hik- met'in 1957 yılına Prag'da girdi- ğini gösterir. Şıirde kar yağışı al- tındaki Prag'ın 'Şafak', 'Sabah', 'Öğle', 'Akşam' ve 'Gece' vakit- len anlatılırken, aynı zamanda kentte de bir gezintiye çıkılır. Dör- düncü Şarl Köprüsü'ndekı hey- kelleri "Ölen bir yıldızdan uçup gelen kuşlara" benzetır Nâzım Hikmet; Yahudi mezarlığının önünden geçen arabanın sürücüsü olarak düşünür kendini; araba "başka bir şehrin hasretiyle" yüklüdür. Prag'ın Eski Kent Meydanı'nda bir an dursanız çok degil, ıki, üç dakıka geçmeden bir Türk geçer yanınızdan. Fiyatlann cazip olu- şundan dolayı binlerce ınsanımız hafta sonu tatilini geçırmek için Prag'ı tercih ediyor. Ben de dur- dum Eski Kent Meydanı'nda... Durdum ve Nâzım Hıkmefi dü- şündüm... Meydandan geçen bir aile yanıma yaklaştı tanıyarak; lz- mir'de sahne oyunuma gelmişler, tüm kıtaplanm imzalı olarak var- mış kütüphanelennde... Çok de- ğil, birkaç dakika sonra kente bir kongre için gelen profesör uzattı elini... Biradam, Türk televizyon- lannda yaymlanan en kalıteli programın 'Mahya Işıkları' ol- duğunu söyledi... Yaşadıklarım hoşuma gitti gitmesine ama içim- deki burukluğu gidermedı yine de... Çünkü bu ılginin, sevginin kat kat fazlasını hak eden Nâzım Hikmet, aynı meydanda durdu- ğunda yanından bir memleketlisi geçmemiş ve şu dizeleri yazmış- tı: Şair, memleketten uzak, hasretlerle delik deşik, Eski kentte duruyordu, meydanlıkta, yapayalnız. Gotik bir duvar üstünde Hanuş Ustanın saati on ikiyi vuruyordu. Güneştl bir güne özlem Yılbaşı gününün akşamı Vast- lav Caddesi'nde görürüz Nâzım Hikmet'i. Vitrinlere bakmakta- dır uzun uzun... Birden, yanın- dan geçtiği bir vitrinin önünde çakılıkalu-!.. ve 1956yılınınson dizelerini yazar: Önündeyim bir vitrinin bütün bir dünya oyuncak, kurtlar, ayılar, şipşirin, düşüp öldürmeyen uçak, sarı bacalı vapurlar, otobüsler pırıl pırıl. tstanbul da bir Memet var altısına bastı buyıl. Nâzım Hikmet 1958 yılının 1 Mayıs'ında da Prag'dadır. 28 Nısan'da yazdığı şiirde 1 Ma- yıs'ı ışıklı, bır gün olarak düşü- nür, 'Eskişehrin en kanşık/en dar sokağında bile/pencereler kamaşacak' diyerek güneşli bir güne duyduğu özlemı dışavurur. Koca şair neden mi Slavya Kahvesı'nde oturmayı severdi?.. Çünkü bu kahvenin pencerele- rinden baktığınızda kendınizi Karaköy Meydanı'nda hisseder- siniz. Önünüzdeki Legıl Köprü- sü de sanki Galata Köprüsü!!! Klasik Türk resminin ustaları bir arada Külrür Servisi - Maçka Mezat'm ge- leneksel Sonbahar Müzayedesi bugün saat 14.30'da Hyatt Regency Oteli'nde yapılacak. Müzayedede satışa çıkacak yaklaşık 200 sanat yapıtının çoğunu tab- lolar oluşturuyor. Maçka Mezat yöneticisi Ayşe Utku, tablolann içınde en değerlı ve en önem- lisi olarak, klasik Türk resim sanatının önde gelen ısimlennden Hoca Ali Rı- za'ya aıt olan 'Boğaz' konulu peyzajı gösteriyor. Tablo, 100 bin YTL muham- ntıen bedelle satışa sunuluyor. Yapıtlar arasında Bedri Rahmi, Nuri îyem, Av- ni Arbaş ve Fikret Mualla gibi Cum- huriyet dönemi ressamlarma ait tablola- nn yanı sıra. Abidin Dino'nun az sayı- da ürettiği gümüş heykelcikler de bulu- nııyor. Satışa çıkan yapıtlar arasında, Fikret Mualla'nın 30'lu yıllarda ilüstra- tör olarak çalıştığı Ses Mecmuası'run ilk sayısı için yaptığı bir eskiz de var; 1937 tarihli. Eskizde modellik yapan 3 man- ken müstehcen bulunduğu için, sanatçı mahkemeye verilmiş ve 1 yıl sonra an- cakberaat etmiş. Dokumalar, fermanlar... Orhan Peker'in 2x2.70 m. boyunda, bılinen en büyük yapıtı olan 'Balıkçı Çocuk ve Kediler' isimli tablosu ise 150 bın YTL muhammen bedelle satışa su- nulacak. Müzayedede, Kral Faruk koleksiyo- nuna ait gümüş tuğralı yapıtlar 17-18 ve 19. yy'a ait nadide Osmanlı dokumala- n, fermanlar ve dünyaca ünlü Çin por- selenleri de satışa sunuluyor. Müzayedede satışa sunulacak tablolar arasında 19. yy'da Istanbul'a gelerek orada yaşayan yabancı ressamlara ait ya- pıtlar da bulunuyor. II. Abdülhamid'ın saray ressamı ünlü oryantalist Amadeo Preziosi'nin iki îstanbul peyzajı, Fabi- us Brest'e ait boğaz tablosu bunlardan birkaçı. Hoca Ali Rıza'nın mezatta yer alan 'Boğaz' adlı vapıh. Tuval üzerine vağlıboya, 50.5x73 cm olan resmin satış fiyatı 100.000 YTL olarak befirlenmiş. KÜLTUR • SANAT (O212) 293 *9 7» • f İLM GÜNLERİ YARINBAŞLIYOR Sinemada göç ve AİEOCRİ VI KATEGCftl (V KATECSM V EC7CI» KATEGCRİIII ZliNTRCPA l=NTERTAINMENTSt3 APS SIINAR MANDI1-RI.AY llanlannız İçin (0212)293 89 78 [email protected] [email protected] www.perareklam.com.tr CANNE-S FILM FKSTIVALİ I.AR5 VCN TRIIs IÎRYCI: DAI.I.AS HCWAR »Fİ.B «ST SSS 123 '53 'BO r l Mnacımıeııa ÎSÎI'M ^5 'M 181 ?': nıa *swı sın ıa ısa t» j-s CİI» ia H V MM Külrür Servisi - Geothe Enstitüsü Îstanbul, Fransız Kültür Merkezi ve îstanbul Bilgi Üniversitesi Göç Araş- tırma Merkezi'nin işbirliği. Almanya ve Fransa dışişleri bakanlıklannın desteğiyle 'Almanya ve Fransa'daki Göçmen Ailelerin Çocuklannın Si- neması: Alman-Türk Sineması / Fransa'daki Göçmen Sineması' başlıklı bır etkinlik düzenlendi. Göç sinemasını tanıtmak amacıyla 14-17 Kasım tarihleri arasında yapı- lacak film gösterimlerinin yanı sıra 18 Kasım'da saat 15.00'te Prof. Dr. Ayhan Kaya'nın oturum başkanlığı- nı üstlendığı "Üçüncü Külrür / Üçüncü Alan' başlıklı panel, îstanbul Bilgi Üniversitesi Kuştepe Yerleşke- si Akademik Kurul Odası'nda (AKO) yapılacak. Gösterilecek filmler, 'Göçmen ai- lelerin çocuklannın sinemasf mn her ikı ülkede estetık açıdan film sek- törüne nasıl bir ivme kazandırdığını göz önüne sermekte Filmler özgün dılde, Türkçe altyazıyla gösterilecek- tir. 14-17 Kasım tanhlen arasında Go- ethe Enstitüsü ve Fransız Kültür Mer- kezi'nde yapılacak gösterimler ücret- siz. 14 Kasım'da Fransız Kültür Mer- kezi'nde 18.00'de AbdeUatif Kecbic- he'nin yönettiği 'Kaçak', 20.30'da Neco Çetik'in yönettiği 'Şehir Geril- laları' ve 'Kapının Arkasında' adlı fümleri göstenlecek. 17 Kasım'a kadar sürecek Aynı gün Geothe Enstitüsü'nde ise 18.00'de Fatih Akın'ın ödüllü filmi 'Duvara Karşı'. 20.30'da da Rabah Ameur - Zaimeche'nin yönettiği 'Wesh Wesh, Neler Oluyor?' adlı filmler izlenebilecek. 15 Kasım'da Fransız Kültür Mer- kezi'nde 18.00'de 'Wesh Wesh, Ne- ler Oluyor?', 20.30'da da Abdellatif Kechiche'nin 'La Faute a Voltaire' adlı filmi gösterimde olacak. Aym gün Geothe Enstitüsü'nde 18.00'de 'Kapının Arkasında' ve 'Şenir Ge- rillalan'. 20.30'da da 'Kaçak' izle- yiciyle buluşacak 16 Kasım'da Fransız Kültür Mer- kezi'nde 18.00'de Rachid Boucha- reb'in 'Küçük Senegal' filminin, 20.30'da da 'Duvara Karşı'nın gös- terimivar. 16 ve 17 Kasım günleri Ge- othe Enstitüsü'nde 18.00 ve 20.30'da Rolf Schübel'in yönettiği 'Dilekler Zamanı' fümi gösterilecek. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Türkiye'nin Aydınlık Yuzu Çankaya Köşkü... önceki gün... Cumhurbaş- kanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödülü dağıtım tö- renindeyim. Cumhuriyet Bayramı resepsiyonun- dan sonra bir kez daha Türkiye'nin aydınlık yüzü- ne tanıklık ediyorum. Tarihçi Halil Inancık, edebiyatçı Oktay Akbal, ressam Ferruh Başağa, fotoğraf sanatçısı Ara Güler ve Sevda-Cenap And Müzık Vakfı, Cumhur- başkanı Sezer'in elinden ödüllerini alıyorlardı. Kısa ama özlü teşekkür konuşmalarında, Sev- da-Cenap And Müzik Vakfı adına ödülü alan Elrf Başman, vakfın, Atatürk'ün çoksesli müzik dev- riminin devamcısı olduğunu vurgularken; Ferruh Başağa resimlerindeki çok renkliliği ve aydınlığı, insanlığın aydınlanmasına dönüştürme amacını belirtiyordu... Gazetemiz yazarı ve benim "edebiyatımrzın uzun soluklu neferi" diye nitelediğim Oktay Akbal, ra- hatsızlığı nedeniyle törene katılamamıştı. Ata- türk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür" deyişini içeren ve Sayın Sezer'in kültüre, bilime ve sanata verdiği önemi vurgulayan mesajını, yaza- rın eşi, Ayla Akbal bizlere aktarıyordu... Yaşama ve dünyaya fotoğraflarıyla ışık tutan Ara Güler, "Birgöz olarak, sizin namınıza dünyaya ba- kıyorvrn" deyip ekliyordu: "Sizin gözünüzüm. Si- zin için bakıyomm..." Halil Inancık, bu ödülü. bilim yoluna hayatını adamış tüm meslektaşları adına kabul ettiğini be- lirttikten sonra bir tarihçi olarak kimi gözlemlerini aktarıyor ve bır vatandaş olarak kaygılarını dile getiriyordu: "Atatürk Türkiye'si bütün olumsuz koşullara rağ- men 82 yıl sonra bugün dünyanın sayılı devletleri arasına gimniştir. Dünya politikasında ve ekonomi- sinde ağıriığını hissettirmektedir. Ancak, bir taraf- tan da dünya siyaset ve stratejisindeki devrimsel değişiklikler ve yurdun iç dinamiklerindeki geliş- meler sonucu, bugün Türkiye bir geçit noktasına gelmiş bulunmaktadır. Bugün içte ve dışta ağırso- runlar karşısındayız. (...) Inanıyorum ki, 1919- 1923'teki gibi, bu geçiş döneminden Türkiye her zamandan daha güçlü olarak çıkacaktır. Her şey vatanseverliğe, biriik ve beraberlik azmine bağlı- dır. Başan, kültür ve siyasette tabii olan karşı gö- rüşlen temsiledenlerin, aynlığı keskin, uzlaşmazbir hale getirerek, memleketin temel istikrannı boz- maktan kaçınmalan ile mümkündür. Istikrarsızlık, uzlaşmazlık, yeniden birekonomik bunalım ile so- nuçlanırsa, Türkiye her şeyi kaybeder." Cumhurbaşkanı'nın duyarlığı Söylenen her söz, yüreğime işliyordu. Söylenen her söz, Cumhurbaşkanı Sezer'in bi- raz önce yaptığı konuşmayla ve tören sonrasın- daki davette söyleyecekleriyle bütünleniyordu. Neydi Cumhurbaşkanı'nın vurguladıkları? Işte altını çizdiğim, bilim, kültür ve sanatı en yüce de- ğer olarak sunmakla kalmayıp, Cumhurbaşka- nı'nın kişiliğini ve duyarlığını da ortaya koyan ki- mi düşünceleri: "Uluslar, ekonomik zenginlikler ötesinde, bilim, kültür ve sanat gibi değerleriyle variık gösterdik- lerinde çağdaş dünyayla bütünleşebilir, gelişip saygınlık kazanabilir..." Bilim üreterek insanlığın ilerlemesine katkıda bulunmak, kültür ve sanatın evrensel anlatım ola- naklarını kullanmaktaki başan, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın temel ölçütleriydi. Atatürk bunu göz ardı etmemiş, devrimleri ger- çekleştirirken utusal blrtiğin oluşmasına ve sürek- li kılınmasına katkıda bulunan bilim insanlarına, sanatçıya önem vermiş, Türkiye'nin aydınlık yü- zünü dünyaya tanıtan kültür kurumlarını kurmuş- tu. Ve işte bugün bu ödülle, "Daha mutlu bir dün- yada, daha insanca yaşam özlemini gerçeğe dö- nüştürmek için bilgisini, birikimini, yeteneğini, ya- ratıcılığını kullanarak, insanlığa ışık tutan bilim, kül- tür ve sanat insanlanmıza Türk ulusu adına gönül J3orcu" sunuluyordu. Ve Cumhurbaşkanı, "İnsanlığın, insanıyüce kı- lan erdemlerden uzaklaşmaya başladığı, herşeyin bozulma ve yozlaşmaya eğilimli olduğu günümüz- de, sanatçılanmıza herzamankinden daha çokge- reksinim duyuyoruz" diyordu. Cumhurbaşkanı Sezer'i dinlerken Bülent Annç'ın neden onca sinirlenip, köşk ve türban hakkında ileri geri, olur olmaz konuştuğunu daha iyi anlayabiliyordum. Türkiye'nin aydınlık yüzünü görmeye kimilerinin tahammülüyok. Hukuku, aklı, bilimi, sanatı, eme- ği veyaratıcılığı yücelten, çağdaş evrensel değer- lere sahip çıkan bir Cumhurbaşkanı'nın onları fe- na halde rahatsız ve tedirgin etmesine artık mıyordum. www.zeyneporal.com faks:0212 257 16 50 PERA FEST 20054 . U l u s l a r a r ı s ı ı Beyofllu Buluşması ' ? K ' • PERA FEST kapsamında 11.00'de Beyoğlu Sinemaları ve Tiyatroları başlıklı 'Kültür Turu'. • PÎYALEPAŞA SEMT KONAĞI'nda 13.00'te Cengiz Özek Kukla Tiyatrosu'nun 'Büyülü Ağaç' adlı Karagöz gösterisi. • HARBtYE MUHStN ERTUĞRUL TtYATROSU'nda 15.00'te Theatre An Der Ruhr'un sahnelediği 'Üç Kuruşluk Opera', 17.00'de yönetmen Roberto Ciuli'nin katıldığı söyleşi. (0 212 347 24 25) BUGÜN • BABYLON'nda 23.00'te De-Phazz. (0 216 556 98 00) • AKBANK SANAT'ta 16.00 ve 19.00'da Kısa Film Gösterimi. (0 212 252 35 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle