Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 EKİM 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
JjjJvtJIıU1VJLI. ekonomi(gcumhuriyet.com.tr
AB 'ye uyum
Yahtun yaşam
kalitesini
artbracak
Ekonomi Servisi - AB ile müzake-
relerin başlaması Türk insanının ya-
şam kalitesini artıran, enerji sarfiya-
tını ve çe\Te kirlüiğini azaltan ısı ya-
lıtımı uygulamalan ile gürültüyü ön-
leyen ses yalıtımını zorunlu hale ge-
tiriyor.
Yaşam kalitesinin artmasını sağla-
yacak bir diğer yenilik ise temmuz
ayında yürürlüge giren Gürültü
Kontrol Yönetmehği. Isı Su Ses ve
Yangın Yahtımcılan Dernegı (tZO-
DER) Genel Koordinatörü Ertuğrul
Şen, konuyla ilgih yaptığı açıklama-
da, tüm bu düzenlemelerin yaşam
kalitesinin artmasına yönelık önem-
lı katkılar sağlayacagını belirtti. Tür-
kiye'nin yılda ortalama 5 milyar do-
lar tasarruf sağlayacagını belirten
Şen, aynca yeni düzenlemelere gö-
re birçok yalıtım ürününün, temel
kriterleri; mekanik mukavemet ve
denge, yangın emniyeti, hijyen, sag-
lık ve çevre, kullanım emniyeti, gü-
rültüden korunma, enerji tasarrufu
ve ısı tutma olan CE işaretini ta-
şıması zorunluluğuna dikkat çekti.
Çin 'in döviz rezervi
769 milyar dolar
PEKtS (AA) - Çin'ın döviz rez-
ervleri yılın 3. çeyreğinde 58 milyar
dolar artarak eylül sonu itibanyla
769 milyar dolara ulaştı.
Bu miktarla Çin, Japonya'dan son-
ra dünyanın en çok döviz rezervi bu-
lunduran ülkesi konumunu korurken,
toplam büyüklüğün artışına rağmen
artış hızının azalması. Çin'in ulusal
parası yuan üzerindeki spekülatif
baskılann azalmaya başladığının
işareti olarak yorumlanıyor.
Döviz rezervlerindeki artış, dış
ticaret fazlasının büyüklüğünden,
önemli miktarda yabancı sermaye
ginşinden ve yatınmcıların dolara
karşı değerleneceği düşüncesiyle
yuan alımına yönelmesinden kay-
naklanıyor.
Türk-Rus îş Konseyi Başkanı Turgut Gür, Rusya ile ilişkileri değerlendirdi:
Güven sorunuaşılmalıOZLEMYUZAK
Yüzölçümü Türkiye
büyüklüğünde 21 ülkeyi
kapsayacak kadar geniş, 144
milyon nüfuslu devasa bir ülke.
Üstelik yanı başunızda, üstelik
sahip olduğu enerji kaynaklan ile
tüm dünyanın gözü onun üzerinde.
Bahsettiğimiz ülke Rusya ve
gözümüzü Avrupa ile ilişkilerden,
müzareke tartışmalanndan ayınp
küresel konjonktürde Rusya ve
• AB ile müzakereler sürerken Rusya ve diğer komşu
ülkelerle ilişkilerin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleyen
Turgut Gür, hâlâ var olan güven sorununun aşılabilmesi için
zamana gerek olduğunu vurguluyor.
Türkiye arasındaki gelişmelerin
nasıl bir seyir izledığine
çeviriyoruz. Bu panoramik
gezintıyı ise yılda bir kez
düzenlenen ve iki ülke arasındaki
işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan
Türk-Rus Îş Konseyi'nin 2005
toplantısı arifesinde konsey
başkanı Turgut Gür ile bir söyleşi
yaparak gerçekleşhriyoruz...
Rusya'nın bölgesel güç olma
yolunda emin adımlar attığıru,
petrol fıyatlannın firlamasının da
bu gücü pekiştirdiğine dikkat
çeken Gür, turizmin Türk-Rus
ilişkileri açısından üstlendiği
lokomotif görevini göz ardı
etmemek gerektiğin vurguladı.
Gür'e göre geçmiş yıllara kıyasla
ikıli ilişkiler giderek olumlu bir
i\Tne kazanıyor ancak güven
sorunu hâlâ tam olarak aşılabilmiş
değil. Özellikle gümrüklerde kimi
zaman hoş olmayan uygulamalara
maruz kalınıyor. Rusya'nın
gelişen ekonomisi, Türkiye
açısından çok daha fazla
değerlendirilmesi gereken önemli
bir firsat.
usya akılcıpolitika ile büyüyor
- tki ülke arasındaki ilişkil-
er karşıhkh gehşhor. Buna
karşın Rusya, Türkiye'yi
stratejik ortak olarak gör-
müyor..
- Evet, henüz görmüyor.
En ufak bir aksamada he-
men ikınci kartmı oynuyor,
yani Bulganstan ve Yuna-
nistan kartını. Özellikle de
enerji yollan konusunda.
Ama bırden sarmaş dolaş ol-
mamızı beklemek de aşın
hayalcılık olur. Düşünün, ta-
rih boyunca süregelen ilişki-
leri... Ama yıllar ıçinde gi-
derek yükselen bir ivme söz
konusu.
-Türkiye için Rusya'nın
göz ardı edilmemesi gereken
birfirsatolduğunu ve trenin
kaçınlmaması gerektiğini
söylediniz. Neden?
-Rusya bır firsat; çünkü
144 milyon nüfus, tam bir
tüketım toplumu. ekonomi
giderek ıyıleşıyor. Millı ge-
lir artıyor ve zaman içinde
tabana yayılıyor. Kötü konut
sistemınden modern geniş
konutlara kayıyorlar. Her
yerde vızır vızır an gibi ça-
İışan insanlar. Rusya' nın bü-
yük kentlen özellikle de
Moskova'nın kuşbakışı gö-
rüntüsü ilginç. Her yanda
vinç görüntülen, her alanda
konut ve iş merkezı ınşaatla-
n...
Ancak bizim için işler gi-
derek daha zorlaşacak..
Çünkü petrol fiyatlan kat-
landı. Rusya'nın ihracatının
yandan fazlası enerji kay-
naklı. Bu da zaten var olan
dış ticaret fazlasının daha da
atması anlamına geliyor.
-Peld Rusya bumı nasıl de-
ğerlendiriyor?
Valla son derece başanlı
bır şekilde değerlendiriyor.
Bır öncekı hükümet tarafın-
dan oluşturulan Sosyal Eko-
nomik Kalkınma Programı
bu hükümet tarafından da
ödün vermeden uygulanı-
yor. Buprogram, Rusya'nın
her yıl 5 milyar dolarlık ye-
ni teknoloji üıtiva eden tesis
yatınmı yapmasını öngörü-
etrol fiyatlan, Rusya'nın zaten yüksek olan dış
ticaret fazlasını ikiye katladı. Buna bir de bir
önceki hükümetten bu yana sürdürülen Sosyal
Ekonomik Kalkınma Programı kapsamında her
yıl 5 milyar dolarlık yeni teknoloji yatınmlannı
ekleyin. Rusya bölgesel güç olma yolunda
emin adımlarla ilerliyor.
Tıcarette
açık Türkiye
aleyhine
İküitkarette Türkiye
aleyhine giderek arük bir
açık söz konusu. Bunda
temel etkenlerden biri
uluslararası enerji
kaynaklan fîyaüanndaki
artışlar. Rusya'nın baa
Bagımsız Devletler
Topluluğu (BDT)
ülkelerinden ithalatta KDV
ve baa diğer vergileri
uygulamaması Türk
ihracatcılar açısından
olumsuz bir rekabet ortamı
yaraüyor. Aynca AB ve
Rusya Federasyonu arasında
vapümış olan Örtakhk ve
Işbüüği Anlaşması Avnıpah
şirketlere büyük avantajlar
sağhyor. Tabü bu arada 90'li
yıDarda bavul tkareti yoluyla
Rusya'ya kalitesiz mallann
girmesi ile ohışan olumsuz
Türk imajının etkileri,
azalnuş olsada hâlâ
kaybolmadığııu söylemek
mümkün. Ruslann turizm
alanında en tercüı ettikkri
ülke ise hâlâ Türkiye ohnayı
sürdürüyor.
yor. Yani bugüne kadar ihti-
yacı olan tüketim mallannı
ithalat yoluyla karşılayan
Rusya'nın bundan sonra bu-
nu üretir hale geleceği anla-
mına gelliyor. Dolayısıyla
Türk girişimcilerın bu ülke-
de daha fazla posızyon al-
malan şart.
Örneğin konut atağı var
ama ciddi anlamda ınşaat
malzemesı eksıği var. Yer
karosu, armatör ve benzeri
gereksinimlerin sağlanması
için Ispanya, Italya ve Fran-
sa ağırlıklı olarak pazann
çoğunu ellerinde turuyorlar.
Türklerin de oralarda bir an
önce yatınma başlamalan
lazım.
-Türk iş dünyasuun Rus-
ya'ya ilgisi ne durumda?
Bugüne kadar 2 milyar
dolara yaklaşan bir yatınm
söz konusu. Şişecam 4. fab-
nkasını kuruyor, Vestel tele-
vizyon fabrikası kurdu. Ar-
çelik ve Beko çoktandır ora-
dalar. Eczacıbaşı Vitra yeni
yatınma hazırlanıyor. Col-
lıns, Rusya'nın en arananje-
an markası oldu. Efes orada
yeni bir bira markası yarat-
tı: Değirmenci. Özellikle
gençlenntercihi. Ülkeraraş-
tırmalarım sürdürüyor.
Ramstore'ların sayısı 34'e
ulaştı...
-tki ülke arasındaki en di-
kenli konulardan biri, Bo-
ğazlar'daki tanker trafîğL
Bu konuda ilerleme sağlan-
ması mümkün mü?
-Alternatif projeleri sü-
rekli olarak gündemde tut-
mak lazım. Evet Bakû-Cey-
han-Tiflis hattından dolayı
hafif güceniklikleri var.
Ama Mavi Akım'dan da pro-
jeler üretilebüir. Örneğin bu-
radaki gazın sıvılaştınlmış
hale getirilerek depolanma-
sı ve Akdeniz ülkelerine ve
Israil'e satüması projesi hâ-
lâ duruyor. Diyeceğim, bu
tür projelerin sıklıkla masa-
ya getınlmesınde diyalog
içinde tarüşılmasında yarar
var.
- Rus yatınmcıların da
Türldye'ye ilgisi artiyor sa-
nınz™
Ruslann Alfa Telekom'u,
Turkcell ile birlikte hareket
etmek konusunda bir proto-
kol imzaladı. Alfa'nın Rus-
ya'dakı rakibi Sistema ise
Telsim'e talip. Rus firmala-
nn Türkiye'deki özelleştir-
melerle yakından ilgilendik-
lerini de biliyoruz. Bunlann
yanı sıra turizm alanmda
özellikle Akdeniz bölgesüı-
de ciddi yatınmlan var. Ya
yeni tesis yapıyorlar ya da
var olanlara ortak oluyorlar.
L300. YENİ MITSUBISHI
ANKARAPAZABI
YAKUP KEPENEK
Görüşmeler ve
Türkiye Solu (2)
Son üç yılın iktidar döneminde AKP hükümetinin
"sosyal haklara" nasıl baktığı çok açıktır. Hükümet,
sosyal ayağı bulunmayan IMF pragramlannı kaskat
bir biçimde uyguluyor. özelleştirmeler de sosyal hak-
lan geriletiyor. fşçilerie birlikte, çiftçi ve küçük girişim-
cilerde eziliyor. Hükümetin, yoksullara yardımı da, ih-
tiyaç sahiplerine "haklan olarak" değil, onlan onursuz-
laştıran, dilenci durumuna düşüren bir özellik gösteri-
yor.
Türkiye solunun, üyelik görüşmelerinin sosyal yön-
lerinin biçimlenişini özenle izlemesi ve somut konular-
da emekçilerin çıkanna duyarlılık sergilemesi gereki-
yof.
Çalışma hakkı; örgütlenme başta olmak üzere sen-
diKaü haklann kullanımı; kamu çalışanlannın toplu iş
sözleşmesi haklan; ücret düzeyi; asgari ücret; emek-
lilerin getirleri ve çevre sağlığı gibi pek çok konuda, AB
ile Türkiye arasında çok uzun yol vardır. Gorüşmeler
sırasında, ülkemizde, ekonomik ve sosyal haklann iş-
lertiğine ilişkin düzenlemelerie, varolan "sosyal açık"
kapatılmalıdır.
• • •
Sol için temel ekonomik sorun, ülkenin üretim ola-
naklannın genişlemesidir. Üyelik görüşmelerinin her
hücresinin bu amaç ölçü alınarak değerlendirilmesi il-
ke edinilmelidir. AKP, insan kaynaklannın kullanımın-
da, dar kadrocu bir anlayışını egemen kılmaya çalışı-
yor. Böyte olunca da, bürokrasinin kalitesi iytce düşü-
yor ve aslında çok yetersiz olan kurumlaşma güçle-
nemiyor.
Görüşmeler sırasında AB'den sağlanacak parasal
kaynaklann etkin ve verimli kullanılması, başlıbaşına
önemlidir. Bunu sağlayacak olan, kurumlaşma ve de-
netimdir. Tanm, küçük ve orta boy sanayi ve çoğu hiz-
met alt kesimlerinin, pazar ekonomisinin koşullartna
göre yeniden yapılanması, tüzel kişilik olarak kurum-
laşması büyük önem taşıyor.
Kurumlaşma bağlamında, bir başka çok önemli bo-
yut, bilim ve teknoloji alanıdır. Türkiye bu konuda gö-
reli olarak çok daha geri kalmıştır. Son üç yılın uygu-
lamalan kanrtlamaktadır ki, AKP hükümeti, bilim, eği-
tim ve araştırma kurumlanyla sürekli olarak kavgalıdır;
yer yer tam bir çatışma içindedir. Bunun somut kanı-
tı, gerek TİJBİTAK gerekse üniversitelerin, yönetimle-
rinin ve öğretim üyesi kadrolannın oluşmasının Baş-
bakanlığa bağlı duruma getirilerek, ısrarla, tek elde
toplanmak istenmesidir. Böyle bir anlayış ve uygula-
ma, değil bilimsel ve teknolojik gelişmeye yaşamsal
öncelik veren AB ülkelerinde, dünyanın hiçbir yerinde
yoktur. Bilim ve teknoloji alanında gelişmenin "öncü-
lüğünü", çağdışı bir "evrimci-yaratılışçı" ilkelliğinedüş-
meyen ve bilimsel araştırma özgüriüğünü tüm boyut-
lanyla savunan sol bir iktidar üstlenebilir.
AB üyeliği sürecinin alacağı siyasal ıniş çıkışlar ne
olursa olsun, görüşmelerin, ekonomik, siyasal ve sos-
yal haklar ve üretimin güçlenmesi yönlerinin sol göz-
lükle irdelenmesi ve seçenekler üretilmesi büyük önem
taşımaktadır. Halkın.yalnız, işiyteveekmeğiylebirebir
ilişkisi olduğundan değil, ek olarak, ülkenin uzun dö-
nemli ekonomik ve demokratik gelişmenin sağlıklı
oluşması ve AB üyeliğinin çok güçlü bir yapı ile ger-
çekteşmesi için de, Türkiye solunun toparlanması ve
çağdaş ve doğru çözümler üretmesinin önemi gerçek-
ten büyüktür. Solun toparianması, ilericiliğin, gelişme-
nin öncüsü olması, ülke için kesin bir gerekliliktir, kal-
dı ki böyle bir güçlenme, Türkiye'yi AB'nin solculan tam
üye olarak istediği için, görüşmeler sürecini kolayiaş-
tırabilir olumlu sonuç alınmasına yardım edebilir.
Nesnel koşullar böyte bir toparianmayı zorunlu kılı-
yor. Geriye, sol siyasetle uğraşanlann öznel sorumlu-
luk bilinciyle davranmasının sağlanması kalıyor.
• • •
Bu topraklarda, ulusal ve siyasal bilincin oluşmasın-
da; özgür düşüncenin güçlenmesindeve edebiyat us-
talığının iteriemesinde büyük katkılanyla özgün bir yer
edinen, düşünür Attilâ llhan, geçen hafta yaşamın
sonsuzluğuna uğuriandı. Sevenlerinin başı sağolsun.
yakupkepenek06@hotmail. com
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluagmail.com
Almanya'da, Hıristiyan Demokratik Bir-
lik (CDU)/ Hıristiyan Toplumsal Birlik (CSU)
koalisyonunun ve CDU'nun lideri Merkel,
Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile kurmaya
başladıklan hükümet için, umutla "yeni ola-
sılıklar koalisyonu" nitelemesini kullandı
Per Spiegel, 10/10). Evet "Belki umut var'
(Franz Kafka'nın bir sözünü ödünç alırsak)
"ama Merkel ve bu koalisyon için değil".
Bu koalisyon, arkasındaki güçler açısın-
dan, aslında bir çözümsüzlüğün ve başa-
nsızlığın ürünü. Daha şimdiden yorumcu-
lar, ömrü üzerine spekülasyonlarabaşladı-
lar. Ama esas önemli olan bu değil, uzun
döneme ilişkin başka bir şey...
İktidar olmak ya da
olamamak...
Merkel "büyük koalisyonu" kurmakla
kalmadı, şansölye olmayı da SPD'ye kabul
ettirdi; acaba iktidar olabilmeyi de başara-
bilecek mi? Birçok yorumcuya göre Mer-
kel'inki çok kırılgan bir başarı. örneğin,
başlangıçta, Merkel'in, tek başına kuraca-
ğı güçlü bir hükümetle, Fransa'dan uzak-
laşarak, neo-liberal eğilimleri daha güçlü,
ABD'ye daha yakın Ingiltere'yle ve özellik-
le de Blair hükümetiyle ilişkileri, böylece
Avrupa çapında neo-liberal mutabakatı
güçlendirmesini bekleyen The Guardian,
Merkel yeni hükümeti kurarken, başyazı-
sına "belirsiz olasılıklar koalisyonu" başlı-
ğıkoyuyordu (11/10).
Bütün seçim yatınmını, Merkel'in tek ba-
şına hükümet olarak, Almanya'da neo-li-
beral reformları hızlandırmasına, federal
yapıyı merkezileştireceği ve ABD ile ilişki-
len yeniden güçlendireceği olasılığınayap-
mış olan küreselleşmeci Alman büyük ser-
mayesi, şimdi büyük bir düş kınklığı yaşı-
yor. Bu kesimin sözcülerinden, Alman
Marshall Fonu Beriin Ofisi direktörü Cons-
tanze Stelzenmueller. koalisyonun, en
fazla etkisiz bir "ara dönem çözümü" ola-
cağını, "iki yılyaşarsa şanslı sayılması ge-
rektiğini" düşünüyor (Financial Times,
11/10).
Bu belirsizliğin sanınm üç nedeni var. Bi-
rincisi, koalisyon bakanlıklannın dağıhmın-
da SPD'nin ağıriığı: SPD Başkanı Münte-
fering, yalnızca Şansölye yardımcısı ol-
makla kalmıyor, Toplumsal Sorunlar ve Ça-
lışma Bakanlığf nı da üstleniyor. Müntefe-
ring, hem parti içindeki sola kayışı hem de
partiden aynlanlann kurduğu Sol Parti'nin
nefesini sürekli ensesinde hissedecek.
Böyle bir ortamda, Maliye, Dışişleri Ulus-
lararası Işbirtiği ve Gelişme (azgelişmiş ül-
kelerle ilişkiler), Kamu Sağlığı, Adalet ba-
kanlıklannın da SPD'nin elinde olması,
Merkel'in neo-liberal reformlar projesini he-
men her aşamada yavaşlatacak. Ikincisi,
Alman devletinin federal ve bunu yansıtan
iki meclisli yapısı: Üst meclis Bundesrat, fe-
deral hükümetlerin, daha çok kendi yerel
sorunlanna ve yeniden seçilme kaygısına
odaklanan temsilcilerinden oluşuyor. Işsiz-
liğin 5 milyona ulaştığı bir ortamda, bu tern-
silcilerin, aşağı meclis Sundesfag'ın yasa-
ma kararlannı durdurma olasılığı yüksek.
Her iki mecliste iskemlelerin neredeyse eşit
dağılmış olması da bir başka sorun. Üçün-
cüsü, koalisyonun iki tarafında da CSU li-
deri Stoiber ve SPD lideri Müntefering gi-
bi Şansölye olma heveslileri var Bu bey-
ler, daha yeni hükümet açıklanmadan çe-
nelerini açıverdiler. Der Sepiegel'e göre ko-
f
Yeni Olasılıklar Koalisyonu'
AngeiaMericeL
(Fotoğraf:AP)
alisyonun iki kanadının, Merkel'den sonra
en önemli bu iki ismi bu "Büyük koalisyo-
nun özel doğasının, Şansölyenin otorite-
sini zayıflatacağında" anlaşıyorlar (13/10).
Le Monde da "Şansölye Merkel'in otori-
tesinin, her iki parti içinde de, onu salt bir
siyasi kukla gibi görmek isteyenler tarafın-
dan sorgulanacağını" düşünüyor (13/10).
Süddeutsche Zeitung'a göre de koalisyo-
na en büyük muhalefet bizzat koalisyonun
içinde gelecek (12/10).
özetle büyük koalisyon neo-liberal "re-
formlar", ABD-Almanya yakınlaşması, fe-
deral devletin merkezi yapısının güçlendi-
rilmesi gibi beklentileri büyük olasılıkla ye-
rine getıremeyecek. Eğer getırmek için ıs-
rar ederse, hükümet dışında kalan partile-
rin, özellikle de sol partilerin, bugünkü top-
lumsal ruh hali değişmediği takdirde -ki
değişmesi için şimdilik bir neden yok- da-
ha da güçlenerek Almanya siyasi coğraf-
yasını değiştirmeye başlaması olasılığı yük-
sek.
Achtung! Reform,
buraya kadar!
Seçim sonuçlannı yorumlayan yazımda
(21/09), seçmenin çoğunluğunun neo-li-
beralizmini reddettiğini ve bu sonuçlann
da genelde yükselmekte olan bir muha-
lefet dalgasının (toplumsal sorunun) par-
çası olduğunu savunmuştum (21/09).
Tabü, bunlardünyayı hâlâ(!) sınıf çelişki-
lerinin ve tarihin prizmasından gören bir
solcunun hasta kafasının ürettiği halüsi-
nasyonlar da olabilirdi...
Ne ki şimdi, muhafazakâr, neo-liberal
eğilimli yorumculann da benzer bir nok-
taya geldiği görülüyor. Financial Times
yardımcı editörlerinden Wolfgang
Munchau, ilginç bir biçimde Fransa re-
ferandumu ve Almanya seçimlerinden
sonra bir dönemin kapandığını ve "Av-
rupa'nın bir post-reform dönemine gir-
diğini" düşünüyor: "10 yıllık ekonomik
reformlardan sonra, Almanlar yetti ar-
tık dediler." Munchau'ya göre "Schrö-
der'in ekonomik reformlannın etkileri kı-
sa dönemde güçlü bir biçimde olum-
suz, uzun dönemde de en fazla zarar-
sız". Dahası Munchau, "Böylece, Al-
manya, reform sürecinin durdurulması-
nın ekonomi açısından daha hayıhı ola-
cağı bir noktaya geldi" diyor (09/10).
The Times'dan ekonomist Anatol Ka-
letski de benzer adüşünüyor: "Avru-
pa 'nın üç büyük ulusu Almanya, Fran-
sa ve Italya aslında lidersiz kaldılar." Bu-
nun nedeni de "bu ülkelerin seçmeni-
nin reform programlanna oy vermekte
istekli olmaması""... "Almanya seçimle-
rinin ve ondan önceki Fransa referan-
dumunun ana teması, iş çevreleri ve si-
yasi seçkinler tarafından talep edilen
ekonomik reform programının redde-
dilmesidir." Kaletski diyor ki; "İş çevre-
leri ve siyasi seçkinler, Üzbon gündemi-
ne giderek daha çok kafayı takadursun-
lar, seçmenler, ellerinde olnadan, bu
reformlann, kendilerini daha güvenlik-
siz ve yoksul bıraktığının görüyoriar"
(13/10). Kaletski, Avrupa'yı Çin ve ABD
karşısında bir güç yapmayı amaçlayan
küreselleşme yanlısı iş çevreleri ve siya-
si seçkinler açısından "Bu başansızlık
bir felaket gibi görünebilir, ama sıradan
vatandaş için bu neden önemli olsun
ki?" diyor ve ekliyor: "Bu bağlamda,
uluslann kaderierini, Brüksel'dekiya da
Frankfurt'taki bürokratlar yerine, ulusal
hükümetlerin ve seçmenin belirieyecek
olmasını memnuniyetle karşılamalı-
yız..."
Her iki yazar da çözümlemelerini Al-
manya ve Fransa ile sınıriamıyor, son
dönemde Avrupa çapında yükselmeye
başlayan muhalefetle de ilişkilendiriyor-
lar. Fransa'da referandum, Almanya'da
seçimler, Belçika'da genel grev, Fran-
sa'da bir milyondan fazla işçinin katıldı-
ğı protesto gösterilerine, adeta, yeni bir
dalgaya dikkat çekiyortar.
Işte umut da burada yatıyor. Yeni dal-
ga sol içinde yeni oluşumlan da güçlen-
direrek ilerliyor. Latin Amerika'daki neo-
liberalizme karşı muhalefet, ABD ve Av-
rupa'daki savaş karşrtı hareket bir yana,
Ingiltere'de RESPECT koalisyonu, Al-
manya'da Sol Parti, Italya'da Rifonda-
zione, "///. Yol" neo-liberalizminin iflas
ederek geri çekilmeyebaşladığını, buna
karşılıkgeleneksel (halkçı) reformizmin
ve radikal solun, yeniden toparlanmak-
ta olduğunu gösteriyor. Munchau da Al-
manya, Fransa ve Belçika'daki tepkilere
bakarak "reform döneminin bittiğini"
saptıyor. öyleyse yine umut var gün-
demde...