20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16EKİM2005PAZAR CUMHURİYET SAYFA DIZI NÂZIM HİKMET'İN CEZAEVİ GÜNLERİ Açlık greviyle protestoB I R A N I 'Ben vatan haini Nâzım Hikmet' 1983 yılında Geçmiş- te Tıirkiye-Polonya îliş- kileri'nı kapsayan, Türk- çe ve tngılizce bir kita- bım yayımlandı Arşıv kaynaklanndan da yararlanılarak hazır- lanan bu kıtap, Polonya- lılann hoşuna gitmiş ola- cak kı Varşova'ya davet edıldim Bufirsattanfay- dalanarakoradaki müze ve arşrvlerde etütler yap- tım. Özellikle dört konu üzerinde bılgı ve belge toplamayı tasarlayarak yola çıkmıştım. Polonya'daki gezi ve çalışmalanma mihman- dar olarak Hensel seçil- mişti. Hensel. oryanta- listti ve büyük bir Türk dostuydu. Türk tarihi ve edebıyan üzenne uzman- dı. Çok güzel Türkçe ko- nuşurdu Bir eğitımcı olan Hen- sel, denn bilgısıyle, ül- kemızdekj bir edebiyat fakültemizde bile profe- sör olabilırdi. Bilgisi, hele dılımizi öylesine güzel konuşma- sı, onun bir yabancı ol- duğuna kimseyı ınandı- ramazdı. Bu zengin kültürlü Türk dostu Varşova'da öğretmenken daha son- rakı yıllarda Polonya'nın Ankara Büyükelçisı ol- du. Dört başı mamur bir elçiydi Nevarkibude- ğerli diplomat ve benim aziz arkadaşım - vakıtsiz olarak- Ankara'da öldü. Hensel. Varşova'da be- nımle candan ilgilenmış- ti. Görebileceğim her müzeyi, her arşivi onun sayesinde gezdim ve gör- düm. Hensel, her konuda bana yardımcı oldu. Hen- sel bu arada beni, bir yaş- lı Polonyalı ile buluştur- du Bu Polonyalı vaktiy- le bizim elçıliğimızde ve konsoloslugumuzda ma- halli kâtip olarak bulun- muş Biraz Türkçe bili- yordu. Görevi sırasında- ki ılginç bir anısını şöy- le aktardı: 'Bir gün, konsoloshık bahçesmden içeriye4dm olduğunu s o n m ı firsat vermeden- bir kişi gjrdi Masada oturanlara: Ben vatan haıni Nâ- zım Hikmet"ım" dedi Hepimiz hayret içeri- sinde kaldık. Sonra ko- nuşmasına başladL Kon- soloshık eiemanlan ken- disini hayret içerisinde dinJedikr. Geiiş sebebini şöyle anlattı: 'Istanbul'da annesi öl- müş. Mirasçı olarak ken- disi de gözüküyormuş. Annesuun mırasının tü- müyle kız kardeşine kal- ması maksadıyla huku- ken kendısınin mirası reddetmesi gerekiyor- muş. Değılse Hazine kendisine düşen hisseye el koyabilırmiş. Yukan- da belirtnği yolda bir bel- ge almak için başvur- muş'." Bu Polonyalının anlattığı olayın belgesi yoktu. Ancak o yıllarda, görevle konsoloslukta kâtip olarak bulunan bir dıplomatımızın da doğ- nıladığı ışitilmiştir. Nail Çakırhan'la birlikte kitap yazdı, toplatıldı Nâzım Hikmet'in V. Nafl ile 1931 yılındaya- yımladıkJan küçük boy- dakikitabınadı: 1 + 1 = 1. Nail. 1930 yılında Konya Lisesi'nden me- zun oldu. Doktor ohnak arzusuyla Istanbul'a ge- lerek Tıp Fakültesi'ne girdi. Konya Lisesi'nde öğrenciyken edebiyat tutkunu olarak şiirler ya- zıyordu. Konya ÖğretmenOkulu son sınınnda ken- disigibi şair olan Rrza Polat (Ak- koyunlu) ile ta- nışmıştı. Bu şair öğrencılerHalka Doğru adında kü- çük boyda bir ga- zete yayımladılar. îki öğrenci şairin şiirleriyle doldur- dukian bu gaze- te, yönetimce za- rarlı görüldü ve toplatıl- dı. Nail tstanbul'a gelin- ce -gıyaben şiirlerine ha>Tan olduğu- Nâzım Hikmet ile tanıştı. Ona son şiirlerini gösterdi. Nâzım Hikmet. bu genç öğrencinin şiirleri- ni beğendi. 1+1=1 adını verdikle- ri mini mini kitapta son şiirlerini yayımladılar Ne var kı bu kitap top- lattınldı. Ve şairleri hak- kında takibata geçildi. Şairler, cezaevinden çık- tıklarında buluşrular, dostlukJannı devam et- tirdiler. Nâzım Hikmet. Nail'i Moskova'ya gönderdi. Nail yıllarca işçilik ya- parak Moskova'da yaşa- mını sürdürdü. Nail" in adının sonun- da ' V harfi vardı. Bu NÂZIM HİKMt.1 NAİL: V. bakımdan dostlan Na- il'e 5. Nail derler! Yıllar yıllan kovala- dı. Nail Moskova'dan döndü. İnşaat ışlerinde çalıştı. Tann vergisi ola- rak mimarlık sevgisin- de, zirveye çıkmış bir isim olarak tanındı. Nail Çakırhan. Muğ- la'da kültür işlerinin unu- tulmaz simalanndandu". BİTTİ YAZARINNOTU: Yine de görmediklerim ve duymadıklanm olmuştur. Bunlar arasında hiç de- ğinilmeyen konulam, yansıtılmayan belgelere ait olarak özel arşivimizde önemlı belgeler var- dı. Bu belgeler ve bilgiler ışığmda, çok geç de olsa Nâzım Hikmet ile ilgili, a: bilinen, hatta hiç bilinmeyen hususları yansıtmayı, ileri yaşımın son görevi olarak görüyornm. Ailesi ile ilgili bölümde bildınl- diği üzere, devlet ve siyaset adamı General Ali Fuat Cebesoy ile Nâ- zım Hikmet'in annesi Celile Ha- nım kardeş çocuklandır. Aile içe- risindeki bu yakıniıklan dolayısıy- la Ali Fuat Cebesoy'a Nâzım Hik- met. "dayı" demektedir. AJi Fuat Cebesoy, teyzesinin kız- lanyla ve Nâzım Hikmet'le yakın- dan ılgilenmıştır. Yukanda belıtti- ğımız gıbi, Bursa cezaevindekı bu iki kültürlü kişi... Adevıye Hanım Hamdullah Sup- hi'nin yeğenidır. Ne var kı Cebe- soy'un Nâzım Hikmet'le alakadar olduğu kadar, Hamdullah Suphi, Özedar'la ilgilenmemış. bu konu- da kımselerle temasta bulunmamış- tır. Cebesoy'un meslektaşı, Millı Mücadele arkadaşı ve şahsi dostu Ismet tnönü ile - Cumhurbaşkanlı- ğı dönemınde- Nâzım Hikmet ile il- gili olarak görüşmeleri olmuştur. Cebesoy. özel sohbetlerinde bu ko- nuya az da olsa zaman zaman de- ğinmiştir. İmza kampanyası başlatılıyor Inönü, Cebesoy'la yaptığı soh- bette, Nâzım Hikmet ıçin yapılacak özel bir affın, Mareşal Çakmak'ı incitebileceği görüşündedir. Mare- şalin emekliye aynlmasından son- ra bu konu - aralarında- tekrarlan- mışsa da bu defa -belkı de- muha- lefetin gittikçe güçlenmesi sebe- biyle böyle bir karann tepkiye uğ- rayabileceği endişesıyle yıne itibar görmemiştir Nâzım Hikmet'in - temyizi dahi olmayan- bir mahkû- miyet sonucu adeta, ömür boyu ce- zaevinde kalması bazı aydınlan ha- rekete geçirmiştir Bunlar arasında gazeteciler, ede- biyat dünyasınm genç kuşaklann- dan tamnnuş kalem sahıplen ve ba- zı sanatkârlar ayn ayn da olsa Nâ- zım Hikmet'rn affi yolunda imza toplamaya başlamışlardır Öte yandan. yaşlanmış olan an- nesi Celile Hanım -sanıyorum Tür- kiye'de ilk defa pankartla- eyleme baslamıştır. Ancak. Cebesoy'un temasından müspet sonuç alınmamış olmakla beraber Nâzım Hikmet'in cezaevin- deki yaşamına -yönetimce- biraz ferahlık getirildiği bilinmektedir. Bu arada, mesela haftada bir günü- nü Kükürtlü kaplıcasında geçirme- si ıçin ızin verilmiş ohnası bunun örneklerindendir. Nâzım Hikmet'in affi konusun- da, bazı ilgililerin bildirdıklerine göre, Cebesoy'la tnönü'nün geç- mişteki uzun dostluğunda bir ger- ginlikhissedildiği söylenmektedir. Nitekim, Cebesoy'un CHP'den ay- nhnası buna bağlanır. Celile Hanım'ın Yahya Kemal'e yazdığı mektup Nâzım Hikmet'in affi konusu, sürüncemede bırakalmak ıstenırken annesi Celile Hanım. Köprübaşf n- da pankartlarla imza toplamaya baş- lamıştı (11). Bir taraftan da o yıl- larda Mechs'te bulunan Yahya Ke- mal'e bir mektup gönderdi. tlgili bölümde detaylı olarak bil- gi verildiğı gibı şair Yahya Kemal, Nâzım Hikmet'in çocuk denecek yaşta Bahriye Mektebi'ne verildi- ğindehocasıydı. Türkçesinin güç- lendirihnesi ve edebiyata olan eği- limi dolayısıyla Yahya Kemal'den özel ders alıyordu. Bu sıralarda Yah- ya Kemal'in Erenköy'deki köşke hafta sonlarında gıderek Nâzım Hikmet'e ders verdiği bilinmekte- dir. Yine ilgili bölümde belirtildi- ği üzere Yahya Kemal'in Celile ile kalbi ilişkisi o zaman başlamıştır. Ne var kı o çağdaki her çocuğun yapabileceği bir tepkıyle Nâzım Hikmet'in buna karşı koyduğu bı- linmektedn'. Bu nedenle Yahya Ke- mal'den sofumuş, annesıne karşı da sinirli bir davranışta bulunmuş- tur. Oysa annesi ile Yahya Kemal ev- leneceklerdi Nâzım Hikmet'in, bu evlıliğe engel olduğu ıçin -çok son- rakı yıllarda- üzüntüsünü belirttiğı bilinmektedir. Bunu, cezaevindekı oda arkadaşı Alaaddin Bey'e, zaman zaman anlatmıştır. Celile Hanım ile Yahya Kemal o günlerden sonra bir daha görüşme- diler. Nikâhlanmak üzere Celile Hanım'ın Yahya Kemal'i eve çağı- ran mektubu da cevapsız kalmışür. Yahya Kemal, "Erenköy'de Bahar" şiirini yazdığı köşke bir daha uğra- mamıştır. Yıllar sonra Nâzım Hikmet'in affi ile ilgili olarak gerek 1938, ge- rek 1950 yıllanndaki aflar sırasm- da iki kere Yahya Kemal'e mektup yazmıştır. Ona gözyaşlan ile dolu mektubunu gönderirken, bu konu- ya el atmasını ıstemiştir. Celile Hanım güzel bir Fransız- casıyla kaleme aldığı mektubunda Yahya Kemal 'e özetle şunlan yazı- yordu: "„ Siz Nâzun'ın şiir babasısınız! OğJumun gençliği hapishanelerde çürümektedir. Sizhatipsiniz. natuk- sunuz... TBMM'de sözleriniz din- lenir. Onun affi için konuşmanızı ri- ca ediyorum." Ne \ar kı bü^ıik şairimizın -çe- kingen tabıatlı olması yüzünden- göz\aşlan ile yazılmış bu mektup karşısında kılı kıpırdamamıştır1 Yahya Kemal, bo> le olaylardan o derece uzak kalır, o derecede çe- kinırdı ki daha öncelen Istanbul'da Köprübaşı'nda Celile Hanım'ın bir pankartla eylemi sırasında Kadı- köy vapurundan çıkışında karşılaş- mış ve \olunu değiştirmışti' Bu ola- yı FaBhRıfla'ya anlatmış, o da Dün- ya gazetesmde büvük şairimizuı bu duygusuz hareketinı bir makalesıy- le, kıyasıya eleştirmiştu". Açlık greviyle protesto Genel afhazırhğında, Nâzım Hik- met'ın bundan hanç tutulması yo- lunda birrüzgâr estınlmek ıstenmış- tir. Bu konu aıle çe\Tesı ile aydın- lararasında tepkılere neden olmuş- tur. Bir kısım aydmlar imza topla- ma teşebbüsünde bulundular. Nâzım Hikmet de bu olayın içe- risinde rol alarak açlık grevıne baş- ladı. Bu hareket, aydınlann af ko- nusundakı hassasıyet ve arzulannı güçlendırdı Olaydan bir müddet evvel Nâzım Hıkmet'ı bazı basın ve kültür adamlanmız ayn ayn zıya- ret ettiler Basının. edebiyat dünyasının ta- nınmış kışılen, değışık zamanlar- da Nâzım Hıkmet'ı cezaevınde zi- yaretettı Kendısıyleuzunsüregö- rüşüp sohbet ettiler. Bunlann başın- da gazetecı Ahmet Emin Yalman vardı. Yalman. bu kader kurbanının affi konusunda ga> ret sarfeden ga- zetecilenn önde gelenlenndendı. Edebiyat dünyasından Behçet Ke- mal de bu konu\ıı sürdürenlerden- di. Af teşebbüsleri uzayarak devam ederken. Nâzım Hikmet'ın sağlığı bozuluyordu Sonunda ağır iç sı- lantısı uzenne açlık grevini sürdür- dü. Bu ağır teşebbüs üzenne Bur- sa Cumhunyet Savcısı lzzet Akçal, şain bu. sonu vahım olan teşebbü- sünden caydırmaya çalıştı Nâzım Hikmet'in açlık grevı dolayısıyla sağlığı bozulmuştu. Istanbul'a ge- tirilerek Cerrahpaşa Hastanesı'ne yatınldı (11 Nısan 1950). lkı saat süren muayenesı yapıldı Tesadüfbu ya, Nâzım Hikmet hastanenın alt ka- tında sağlık kontrolü ıçin yatarken Yahya Kemal de üst katta yatmak- taydı. Zaten, rastlaştınlmalanna ım- kân da olamazdı. Ücıncı defa 25 Ni- san 1950 tanhınde hastaneye yatı- nhnıştır 13 Ma>ıs 1950 tanhinde ise açlık grevi dolayısıyla 8 kilo kaybettığinde Cerrahpaşa'ya tek- rar kaldınlmıştır. Vatandaşlıktan çıkarılıyor Kararnamenin ilkiNâzım Hikmet'in vatandaş- lıktan çıkanlmastna, ikincisi ise Fransa 'dayapı- lan sesini içeren plağın yurda sokulmamasma dairdir. İlki, Türkiye 'den pasaportsuz çıkışı ve Mosko- va 'da Türkiye 'deki hükümet şekline ve hiiküme- tiidare edenler aleyhine propaganda kampanya- sına girişmesinden dolayı, Türk vatandaşlığın- dan çıkanlmasına dairdir. 15Ağustosl951 tarihli Resmi Gazete 'deyayım- lanan 3/13401 sayılı Bakanlar Kurulu karanşöy- ledir: Pasaportsuz olarak Istanbul'dan Romanya 'ya kaçan ve oradan da Moskova 'yagiderek havaala- nında memleketi aleyhinde beyanatta bulundu- ğu vemüteakiben radyo yayınlannda Türktye'nin hükümet şekli ve hükümeti idare edenler aleyhin- de geniş propaganda kampanyasma girişerek ko- münizmi yaymak maksadmı güden neşriyatıyla Sovyet Hükümeti 'nin verdiği hizmeti ifa etmekte olan marufkomünist Sâzım Hikmet Ran 'ın ken- disine bu hizmeti terk etmesi hususunda yapıla- cak tebligatın da birfayda vermeyeceği mülaha- za edildiğinden Türk vatandaşlığmdan çıkani- ması; İçişleriBakanlığı 'nın 25/07/1951 tarihli ve 40945 sayılı yazısı üzerine, 1312 sayılı kanunun 10 'uncu maddesine göre Bakanlar Kurulu 'nca 25/0yi951 tanhinde kararlaştırılmıştır. Yurtdışına kaçtı, MIT rahatladı14 Mayıs 1950 olayı Türk siya- si hayatında tek parti dönemınin sonudur. Bu başanmn ardından, ge- nel af gündeme geldi. Ancak. par- tililer arasında bu aftan Nâzım Hik- met "in yararlanmaması için bazı ihtilaf ve hareketler başladı. tstanbul'da İpek Palas eylemi ser- gilendi, Yukanda belırttiğımiz gi- bi Nâzım Hikmet, tekrar açlık gre- vine başladı. DP hükümetince hazırlanmakta olan aftan Nâzım Hikmet'ın yarar- lanmamasını isteyen bir-ikı bakanın bulunduğu duyuldu. Bunlar. açık- tan olmasa bile el altından Nâzım Hikmet'in affını istemiyorlardı Söylentilere -ve Falif Rıfkı Atay"a- göre bunlardan bir ıkisinin gençlik dönemlerinde Nâzım Hikmet'e hay- ranlık duyduklan biliniyordu. Ni- tekim Atay, Ankara'da Ülus gaze- tesinde böyle birinın, el )f azısı ile. hayranlığını dile getiren bir metni- ni ömek olarak yayımladı (13). Bun- lann, gençlık yıllannda solculukla uğraştıklan, hatta tstanbul'da Mil- li Türk Talebe Cemıyeti'nin yöne- timinde görev aldıklan sırada, sol eğilimlı düşünceleri dolayısıyla bu milli teşekkülün kapatıldığı bılın- mekteydi. Hatta, bu birliğin kapa- tıhnasında Atatürk'ün de işareti ol- duğu söylenmıştı. Ne var ki bunlar, DP saflanna gi- rip miller\ekilı ve hatta bakan ol- dular. Partinin basında bulunanla- nn gözlerine sol düşmam olarak görünmeyi yeğlediler! Söylentiler bu merkezdeydi. Soldan sağa döne- rek gençlik yıllann- daki Nâzım Hikmet sevgilerini örtbas et- meye çalıştılar Bu amaçla Nâzım Hik- met'i af dışı bırak- mak eğiliminde idi- ler Bu istisnaya Ge- neral Cebesoy. res- sam Celile Hanım, gazeteci Ahmet Emin Yalman ve Fa- lih Rıfkı Atay karşıydılar Geçmiş- te Atay. el altından da olsa Nâzım Hikmet'i hımaye eden bir tutum ıçensindeydi. Cok kımsenın bılme- dığı bir olay olarak Nâzım Hik- met'in koruyuculuğu yapmışb. Atay. Nâzun Hikmet'i afdışı bırakmak is- teyenlerin gençlik dönemindeki duygulanm ve görüşlerini yakın- dan bılıyordu. Elinde bu konuya dair belgeler vardı. Karşılıklı görüşlerden sonra 1950 yılı ortalannda genel af gerçekleşti 15 Temmuz 1950 tan- hinde Nâzım Hik- met yuvasına kavuş.- tu. Ancak. bu defa başka bir senaryo uygulanmak ısten- di. Onun için. "aske- re ahna"uygulama- sını düzenlediler. O yıllarda ordumuzda "süvari birlikleri" vardı Onu buraya alacaklar ve hayvan tunar ettireceklerdı. Oysa Nâzım Hikmet. yaşı bakımından askerlik çağını aşmış sayılırdı. Dığer taraf- tan, Bahnye Mektebi'nde iken sağ- lık nedenıyle 1920"de çürüğe çuc- mıştı. O yıllarda MİT Müsteşarlığı gö- revınde bulunan Naci Bey -emeklı olup Istanbul'a yerleştikten sonra- haftanın birkaç günü Markız'e ge- lerek çay sohbetlerinde bulunurdu. Orada tanıştığı kışilerle sohbet et- mekten zevk ahrdı Bu sohbetler sırasında -yorumuna göre- MlT, böyle -muhtemel- Nâzım Hikmet ıçın düşünülen aleyhte her hareke- tin karşısında olmuştur. Ancalc, leh- te ve aleyhte olarak Nâzım Hikmet, elbette MİT tarafından ızlenmiş ola- bılır. Yukandaki nedenlerden dolayı Nâzım Hikmet'in yurtdışına kaçma- yı tercıh ettıği \orumlanıyordu. Es- ki MlT Müsteşan'run sohbetleri es- nasında söylediği son söz şuydu: "Nâzım Hikmet'in kaçışı. bir ba- kıma MTT'e ferahlık vermiştir." VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSÎTESÎ Rektörün tutuklanması tartışmayarattı Yurt Haberleri Ser- \isi - Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof Dr. YücdAşkm'ın cihaz ahmında yolsuz- luk suçlaması ile tutuk- lanması tartışma yarat- tı. Aşkın'm avukatı es- ki Türkiye Barolar Bir- lığı(TBB)BaşkanıTe- onıan E\ren, itiraz hak- lannı kullanacaklarını söyledi. İhalede usulsüzlük yapmakla suçlanmışü 1998 yılında tspan- yol Expansıyon Firma- sı'ndan 25 mılyon do- larlık tıbbi cihaz alı- mıyla ilgili ihalede usulsüzlük yapmakla suçlanan Prof. Dr. Yü- cel Aşkın, önceki gün akşam saatlerinde Ce- za Muhakemesi Kanu- nu'nun (CMK) 100. maddesinde geçen "mevcutddiOerinduru- mu ve delillerin karar- tüması ihtinıaline kar- şı" tutukJandı. Aşkın'ın Van Kapalı M Tıpi Ce- zaevi'ne konulmasının ardından yardımcılan Prof. Dr. Hasan Cey- lan,Prof.Dr.Av^eYük- sel ve avukat Teoman Evren dün sabahın er- ken saatlennde rektör- lük bınasında bir de- ğerlendirme yaptı. Yak- laşık bir saat süren top- lantı sonrası avukat Te- oman Evren, gazeteci- lerin Rektör Aşkın'ın rutuklanmasıyla ilgili sorulanm yarutladı. Ev- ren, "Biz suçsuzluğu- ınuza inamyonız. Bu- nu ispatefmeimkânma da her zaman sahibiz. Hiç merak ettnejiniz. Yakm zamanda adalet yerini bulacaktır. Ge- rekMsavunmayiyapaca- ğız" dedi. Bir gazete- cinin "İtiraz hakkını ne zaman kullanacaksı- nE* sorusuna ise Evrea "Tabii ki kullanacağız. Bu her zaman olabittr" diye yanıt \ erdi. Gazeteciler, daha sonra YYÜ Rektörü Prof. Dr. Yücel Aş- km'ın kampustaki ko- nutuna giderek eşi Oya Aşkın ile görüşmek is- tedi. Ancak gazetecile- rin ısran üzerine Oya Aşkın, basın danışma- ru aracılığıyla, açıkla- ma yapmak istemedi- gıni bildirdi. Rektör Yücel Aş- kın'ın tutuklanması, tar- tışmalan da beraberin- de getirdi. Van Baro Başkam Ayhan Çabul, Aşkın'ın tutuklanma- sına dayanak oluşturan delillerin karartıldığı ıddialanyla ilgili ola- rak "Bizim kanaatimi- ze göre soruşturma ile ilgili deülJer zaten top- lanmıştL Toplanan de- lillerin değerkndirme- si bu süre zarfinda ya- püdı ve yaklaşık4-5 a>- dır bir rutuklama ihö- yacı da duyulmadı. De- liUer toplandığı halde ve kararülacak detiller kahnadığı halde neden böyle bir tutuklama ka- ran veriküğini doğrusu çok fazla anlamış deği- Bz" diye konuştu. Somut kanıtiar olmadan tutuklama yanlış Ankara Barosu Baş- kanı Ahsen Coşar da rutuklama gerekçesinin sağlam temellere da- yanması gerektiğine dikkat çekti. Coşar, "Tutuklama sebebi ola- rak deülkri karartma- SL, işte kaçma ihtima- linden falan söz ediü- yor. Şimdi bu sadete böyle bir tehlikeden en- dişe edibnesi, tutukla- ma için yeteıü bir neden değiL Bunlann icrai bir faaüyete dönüşmesi ge- rekir. Yani somut bir- takun davranışlara dö- nüşmesi gerekir" dedi. Coşar, bir üniversite- nin rektörlüğüne kadar yükselmiş olan bir ki- şinin gerçekten tutuk- lanmayı gerektirecek ciddiyette sebepler ol- maksızm tutuklanma- sının doğru olmadığını da söyledi. Türkiye Barolar Bir- liği Başkam Özdemir Özok da ceza yargıla- masında aslolarun tu- tuksuz yargılama oldu- ğuna dikkat çekerek ka- muoyunun yargıya olan güveninin sarsılmaması gerektiğini açıkladı. • UMAY YAYINLARI TÜYAP KİTAP FUARINDAYIZ 8-16 Ekim 2005 - 2 No" lu Salon No: 61 I/A KONFERANS Konuşmacı : Metin AYDOGAN Konu : Küreselleşme, Türkiye ve Büyük Ortadoğu Projesi Yer : TÜYAP Kitap Fuan Heybeliada Salonu Tarih : 16.10.2005 Pazar Saat : 13:15- 14:15 IMZAGUNU Kemal Evcioğlu 9 Ekim 2005, Saat : 14:00 - 17:00 16 Ekim 2005, Saat: 14:30 • 18:00 Talçuı Kaya 15 Ekim 2005, Saat: 14:00 - 17:00 Metin Aydoğan 16 Ekim 2005. Saat : 14:30 - 18:00 * Bumeyen tyun * Ycni Dünya Düzeni Kemalizm ve Türkiye * Avrupa Birliğinin Neresindeyiz * Etonomik Bunalımdan Ulusal Bunalıma * Antik Çağdan Küresellqmeye Yönetim Gelenekleri ve Törkler * Mustafa Kemal ve Kurtulu§ Savaşı * Türkiye Üzerine Notlar * Mustafa Kemal Atatürk Bilim ve Ûniversite * Bûyûk Ortadoğu Projesi * Bozkırdan Doğan Uygarlık - Köy Enstitüleri Td: 0.232.422 31 14 - Fax: 0.232.464 41 37 e- mail: umayyayinlarita yahoo.com .www.uniayyayinijri.coci
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle