Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM2005SALI
DIZI
Neşeli, edebi kültürü güçlü, güzelyazı yazan Hikmet Nâzıtn ressamlık vefotoğrafçıhkla da ilgiliydi
BabaNâzım'ınçocuksevgisi
N
âzım Hikmet'in babası Hikmet
Nâzım 1876'da Üsküdar'da doğdu.
Galatasaray'ın 199 numaralı öğren-
cisi oldu. 1898 yılında, pekiyi dere-
ce ile diploma aldı.
Babıâli'de yabancı işlerine bakan büroda
çalıştı. Daha sonra, Hariciye Nezareti Matbu-
ât-ı Hariciye mütercimliği görevini üstlendi.
Uzun süre, Selanik'te, Umur-ı Ecnebiye mü-
dürlüğünü yönetti.
Nâzım Hikmet, bu dönem esnasında Sela-
nik'te doğdu. (Bir garip tesadüftür ki, annesi
Celile Hamm da -babası Enver Paşa'nın vazi-
fesi esnasında-1880 yılında Selanik'te aynı cad-
de üzerinde bulunan konakta doğmuştur.)
Hikmet Bey, babası Nâzım Paşa'nın Halep
valiliği döneminde, verilen görevle Halep'te
ikâmete memur edildi.
1913 yılı sonunda matbuat müdür muavini,
1914'te matbuat müdürü oldu. 1918 yılında,
Hamburg Başkonsolosluğu'na tayin edildi.
1919'da emekliye aynlarak gazeteciliğe baş-
ladı.
Gerek matbuat müdürlüğü, gerek Hamburg
Şehbenderligi sırasında, görevle Berlin'e ve Vi-
yana'ya gönderildi.
Hikmet Bey'in
duygulu mektubu
Hikmet Nâzım Bey, Fransız-
cası ve Osmanlıcasıyla güçlü bir
yazardı. Kızı Sâmiye'ye, anne-
sinin adını vermişti. Ona içten
duygularla bağlıydı. Yazdığı
mektup bu ince duygunun ör-
neği niteliğüıdedır. Mektubun
özeti şöyle:
"... Kıymetli Kızım. Hayatta,
ne kadar müsrif olursan ol,
maneviyatta son derecede tu-
tumlu olmahsın. Sarf edilen
maddi şeyler ergeç gerigelebi-
lirier. Amma, maneviyattan sar-
fedilenler asla geri dönmezler.
Hatta, insantn belleğinde bir
parçasmı da alıp götürürler...
Sen, bana bugün nasıl pekya-
kın ve kıymetli isen, yarın da,
her gün de, o nispette kıyme-
tin artıyor. Sen, mutiuluklara
lâyık bir karakterde doğmuş-
sun. Emin ol, her zaman me-
sut ve bahtiyar olacaksın..."
Hikmet Nâzım Hikmet Nâzım kızı Sâmiye ile.
Gazeteciliğe başlayan Hikmet Bey, Yeni
Şark'ın müdürlüğünde bulundu. Daha sonra,
Kadıköy'ündeki Hale Sinemasf nı işletti. Son
yıllarında, aynı semtteki Süreyya Paşa Sine-
ması'nın müdürlüğünü yapıyordu.
Hikmet Bey, Selanik'te Umur-i Ecnebiye
müdürü iken, babası Nâzım Paşa Kayseri mu-
tasarnfi idi.
Nâzım Paşa ile eşi Sâmiye hanım, tek oğul-
lan olan Hikmet'i evlendırmek istediler. Bu
maksatla Sâmiye Hanım, Kayseri'den Istanbul'a
geldi. Münasip bir gelin aramaya başladı. Gö-
rücü olarak bir ikı aile ziyaretinde bulundu. Ken-
disine, Teftiş-i Askeri Yüksek Komisyonu aza-
sından ve Padişahın yaverlerinden Enver Pa-
şa 'nın kızı Celile'yi önerdiler.
Sâmiye Hanım, Enver Paşa'nın eşi, Şehit
Mebmet Aü Paşa'nın kızı, LeyiaHanım'ı zi-
yaret ederek kendisi ile ve kızı Celile ile uzun
sohbetlerde bulundu. Gelin adayı olarak Ce-
lile'yi begenmiştı.
Durumu Kayseri'de mutasarnf olan eşi Nâ-
zım Paşa'ya yazdı. Onun da muvafakati ile du-
rum, Selanik'tekı oğullan Hikmet Bey'e bil-
dirildi. Hikmet Bey'e göndenlen mektuba,
Celile Hanım'ın bir fotoğrafı da eklendi.
Hikmet Bey'in de uygun bulması üzerine,
Sâmiye Hanım, Celile Hanım'ı yanına alarak
Selanik'e götürdü. Evliliğin temeli 10 Ağus-
tos 19O0'de orada atılmış oldu.
Hikmet Bey'in, "Mussottni" adını verdiği bir
köpeği vardı! Bu köpek, Hikmet Bey'i ısınp
öldü.
Doktorlann tavsiyesi üzerine, her ihtimale
karşı, Hikmet Bey'e kuduz aşısı yapıldı. Olay-
dan dört gün sonra Beyoğlu'nda bir otomobi-
lin çarpması ile Hikmet Bey, yere yuvarlanıp
yaralandı.
Bu defa da tetanoz aşısı yapıldı. Ne var ki
Hikmet Bey, bu uygulama sonunda felç ola-
rak evine kaldınldı. 19 Mart 1932 günü dün-
yamızdan aynldı. Babası Nâzım Paşa'nın -
Karacaahmet'teki- mezan açılarak, onun koy-
nuna konuldu.
Ölümü üzerine Hikmet Bey'in türlü mezi-
yetlerini yansıtan yayınlar yapıldı. Dönemin
büyük kültür dergisi olan Servet-i Fünûn, bun-
lannbaşındayeraldı.
Hikmet Bey, neşeli ve edebi kültürü güçlü,
güzel yazı yazan, ressamlığı ve fotoğrafçıhğı
olan bir kişiydi.
Nâzım
J
dan Yahya Kemal 'e ders
Annesi Celile Hanım 'la yaşadığı gönül ilişkisinden rahatsız olan Nâzım Hikmet, Yahya KemaVin
pardösüsünün cebine 'Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarakgiremezsiniz!'* notunu bırakır
ı Hikmet'in annesi ilk
kadın ressamlanmızdandır.
Küçük yaşta resme eğili-
mı belırmış, özel hocalar-
dan ders almış ve en sonunda Pa-
ris'te ve Berlin'de bilgısini gehştinniş,
güçlü fırça sahipleri arasında yer al-
mıştır.
Celile Hanım, Enver Paşa'nın ilk
kızıdır. Enver Paşa, askerlik görevı ile
bulunduğu sırada, Celile Hannn Se-
lanik'te dogmuştur. Doğum tarihi de-
ğişik kaynaklarda, değişik şekilde
gösterilmektedir. Miladi tanhe göre
1879 yıhnın son günlerine veya 1880
yılının ilk günlenne rastlamaktadır.
Ailesinin nürus kayıtlan Istanbul'da
bulunmaktadır. Bu kayıtta, 1880 yı-
lı geçmektedir. Aynı nüfus kütüğü-
ne göre, kardeşi Mustafa Celaleddin
de 1880 yılında dünyaya gelrruştır.
Celile Hanım ile ilgili bir hata da
yıllardan beri devam edip gitmekte-
dir! O da, yayımlanan resimlerinın al-
tında, adının "Celile Hikmet" olarak
tanıtılmasıdır. Oysa, Celile Hanım
1917 yılında, Hikmet Bey'den ayrıl-
mış ve sözü edilen resimleri daha
sonraki yıllarda yapmıştır. Celile Ha-
nım'uı ressamlığı -daha çok- Hik-
met Bey'den aynldıktan sonra başla-
dığı ve esasen tablolannda hiçbir za-
man Celile Hikmet imzasını kullan-
madığı bihnmelidır. Bu bakımdan,
CehleHikmet adının kataloglarda ve
makalelerde kullarulması hatalıdır.
Sırası gehnişken, Celile Hanım'ın
-çok kunsenin bibnediği- soyadını
açıklamak isterim. Bilindiği üzere
Soyadı Kanunu'ndan önce kızlar ba-
balannın adlanyla, evli olanlar ise
kocalannın adlanyla anıhrdı. Cehle
Hanım'ın Soyadı Kanunu'ndan ön-
ce kullandığı ad Celile Enver'dir. 1917
sonuna kadar Celile Hikmet olarak
bilinir ve tanınır.
CELİLE HANIM VE YAHYA
KEMAL'IN BÜYÜK AŞKI
Celile Hanım'ın ilk kardeşi Münev-
ver Hamm, döneminin Istanbul gü-
zelleri arasında, beğenılen ve anılan
bir kadındı. Anneleri Leyfa Hamm da
kocası gibi, kızlannın eğitimine önem
vermişti. Celile Hanım, Hikmet
Bey'in görev yaptığı Selanik'e, Nâ-
zım Paşa'nın eşi ve kendisinin müs-
takbel validesi Sâmiye Hamm tara-
fından götürülmüş ve nikâhlan eski
usule göre orada kıyılmıştır. Cehle Ha-
nım soyadı olarak, "Uğurakhm"ı kul-
lanmıştır. Ne var kı bu soyad ona hiç
de uğurlu gehnemıştir.
Hafta sonlarında Yahya
Kemal'in Nâzım Hikmet'e
hocalık yaptığı köşk.
Celile Hanım
döneminin göz
kadınlanndandı
Cehle Hanım, son yıllarında daha
çok, Yahya Kemal ile gönül bağlan-
tısı dolayısıyla tanınmaktadır. Ne var
ki, çok gayret etmesine rağmen, bu
gönül bağlantısı e\liliğe dönüştürü-
lememiştir. Celıle Hanım, Yahya Ke-
mal'den dört yaş büyüktür.
Celile Hanım sonralan bir paşa-
zâde olarak söylenen İbrahim Bey
adında bir kaymakamla evlenmişse
de bu evlılıği çok kısa sürmüştür.
Cehle Hanım'ın adı, hem resim
sanatında belirgın bir yere çıkmış
hem de Yahya Kemal'in şiirlerine
konu ohnuş bir sevgili olarak kal-
mıştn-.
Nâzım Hikmet'in -Bahriye Mek-
tebindeki- öğrencilıği sırasında ede-
biyata eğılımı dolayısıyla Yahya Ke-
mal'den özel dersler aldırtıldığı her-
kesçe bihnmektedir. Yahya KemaL ilk-
bahar ve sonbahar mevsimlerinde
Celile Hannn'uı evıne, Nâzım Hik-
met'e ders vermek üzere gidip gel-
mektedir.
NAZIM RAHATSIZ
Cehle Hanım'ınevine -oğluNâzım
Hikmet'in hocası olarak- rahatça gi-
rip çıkan Yahya Kemal, aşkını fiisun-
lu kelimelerle şiirleştirmiştir. Ne var
ki 15-16 yaşlanndaki Nâzım Hik-
met, annesi ile Yahya Kemal arasın-
daki gönül ilişkisinden rahatsızdır.
Ona göre, Yahya Kemal'in kendisi-
ne özel öğretmen olarak seçihnesi, an-
nesinin rahatça sevişebilmesi için el-
verişli bir fırsat hazırlamıştır.
Sonbahar yapraklarının dökülme-
ye başladığı günlerde Yahya Kemal,
Erenköy'dekı Celile Hanımların evi-
ne gelerek Nâzım Hikmet'e dersler
vermektedır.
Her gelişinde olduğu gibi, ana-
oğul. şaırımızı bahçe kapısuıda kar-
şılarlar. Zemın kattakı büyük odada
Nâzım Hikmet'e ders verilir. Ders
sonunda da, hava alması içm bahçe-
ye çıkması söylenır. O sırada Celile
Hanım ile Yahya Kemal başbaşa, kim
bilir neler konuşarak, knstal fıncan-
larında çaylannı yudumlarlar.
Onlar çaylannı içerken. Nâzım
Hikmet, bahçede kendi kendıne do-
laşmakta, hatta. Bahnye Mektebin-
deki gibi jımnastık hareketleri yap-
maktadır.
Caydan sonra. Yahya Kemal bir
aynlışında Cehle Hanım'a veda eder-
ken sanlıp öper. Nâzım Hikmet on-
lan, yan pencereden ızlemiştır. Yara-
lanmış bir kuşa döner. Annesıne bır
şey söylemez ama bır bahane ile ak-
şam sofiasına oturmaz. Sabahleyin de
erken saatlerde okuluna döner.
BU EVE BABAM OLARAK
CtREMEZSİNİZ'
Asıl olay, Yahya Kemal'in bir haf-
ta sonraki ders için Erenköy'e geli-
şinde patlak verir. O gün, Nâzım Hik-
met, hocası Yahya Kemal'i ısteksiz
karşılar! Hareketlennde gergınhkha-
lı vardır. Dersin bıtımnıde -her defa-
sında olduğu gibi- bahçeye çıkıp ge-
zınmesi söylenır. Bu sırada annesi
ile Yahya Kemal salonda çay ıçerler.
Nâzım Hikmet, köşkün giriş holün-
dekı portmantoda asılı duran Yahya
Kemal'in ıncecık pardösüsünün ce-
bine küçük bir kâğıt yazıp bırakır.
Yahya Kemal pardösüsünü giyip
köşkten aynlırken elinı cebine so-
kunca orada küçücük bir kâğıt bulur.
Bu Nâzım'uı el yazısıdır:
"Hocamolarakgirdiğiniz bu eve ba-
bam olarak giremezsiniz!''
Yahya Kemal şaşırmıştır. Nâzım
Hikmet'e o gün verdığı ders son der-
si olmuştur. Çünkü kendisi. öğrenci-
sinden çocuk saflığı ile birders almış-
tır. Ne var ki Cehle Hanım, Yahya Ke-
mal'i sevmektedir. Yahya Kemal'in
de kendisine şairce, duygusal bağlan-
tısını bihnektedir. Ona göre, oğlu-
nun yaptığı bir çocukluktur! Durumu,
annesi Leyla Hanım'a açar.
LEYLA HANIM'IN CABASI
Leyla Hanım her anne gibi, güzel
kızının genç yaşta dul oturmasını is-
temez. Konuyu, Yahya Kemal ile gö-
rüşecektır. Onun, kızı ile evlenme
işini sağlama bağlamak ister.
Celile Harum'ın, rahmeth Fatma
Devrim'de ve merhum Asım Sön-
mez'de birer kopyalannı gördüğüm,
eskı harflerle yazıhnış, ımla hatala-
n bol ve güçlükle okunan mektupta
pek az açıkhk sezihnektedir. Celile
Hanım'ın Yahya Kemal'e gönderdi-
ğı bu mektubun sonunda nasıl bir ge-
lışme gösterdıği biraz sıshdir. Cehle
Hanım'ın mektubuna ne karşıhk ver-
diği bılınmemektedir. Şu var ki Ce-
lile Hanım'a vaat ettiği evlenmeden
cayar. Ama, gönlüne taht kurmuş,
güzel ressam Cehle Hanım'ı da bir
türlü unutamaz. Ve ondan sonra da
başkalan ile evlenmeyi düşünmez.
YARIN: NAZIM
HİKMET'İN AKRABALARI
SALI
ORHAN BLRSALI
Pakistan - İstanbul
Hattı
Bir dakika gibi kısa süreli, ama 7.6'lık güçlü yer
sarsıntısı, Keşmir bölgesini yerle biretti.. Bu defa
deprem randevusu Himalayalar'ın sonunda idi.
Belki de 40 bini aşkın ölü!
Dünyanın en yüksek platosundadepremin de ne
işi var demeyin.. Hindistan Levhası ile Avrasya
Levhası'nın çarpışma bölgesi burası. Hint yanma-
dası zaman içindeki büyük yolculuğunda gelip As-
ya Kıtası'na bindirdi. Milyonlarca yıl boyunca kı-
tayı sıkıştırarak Himalayalar'ı yarattı! Bugün Hi-
malayalar'da okyanus kabuklulan bulunuyor! Tam
bir altüst oluş! İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü'nün
Başkanı Okan Tüysüz'ün, bu cumartesi günkü
CBT'ye yetiştirdiği yazısına bakıyorum. Hint Yan-
madası'nın yukarıyadoğru hareketi ilginç.. Bu se-
rüvene 80 milyon yıl önce, yılda 14 cm hareketle
başlamış.. Asya'ya ilk çarpması 50 milyon yıl ön-
ce olmuş.. Bugün yılda 4 cm ile hareketini sürdü-
rüyor. Ve buradaki depremler bindirme-sıkışma kö-
kenli..
Merak ettim, acaba, yerle bir olan köylerde-
kentlerde binalannın altında kalıp can veren 40
bin insanın kaçı bölgedeki varoluşsal savaşın bi-
lincindeydi?
Pakistanlı kadınlann acıları seyredilebilecek gi-
bi değil..
• • •
OkanTüysüzdiyorki: "Anadolu Yanmadasıda
bu bölge ile benzer nitelikler sergilemekte. Ana-
dolu 12 milyon yıl önce Arap Yanmadası'nın çarp-
ması sonucu sıkışmaya başladı, bu sıkışma sonu-
cunda Anadolu önce kalınlaşıp yükseldi (dağlar
dağlar!).. Bu sıkışma, yerkabuğunun kaldıramaya-
cağı bir aşamaya gelince de, birkaç milyon sene
önce (oluşan) Kuzey ve Doğu Anadolu fayları bo-
yunca, Anadolu, batıya göç etmeye başladı. Bu-
gün Doğu Anadolu bölgemizde hâlâ etkin olan bu
sıkışma, bölgedeki depremlerin ana nedeni."
Anadolu "batıya kaçıyor!". Fransız yerbilimci Le
Pichon, "Anadolu Ege Denizı'ne düşüyor!"demiş-
ti.. "Başı" veya ucu hafifçe güneye, Batı Afrika'ya
dönük vaziyette! Bu Ege'ye "düşüşün" bir parça
kuzeyden "iticisi" de, Kuzey Anadolu Fay Hattı..
Ama, Marmara Denizı'ni yanp geçen bu fayın "esas
görevi" Istanbul'u "mahvetmek"\
Bunu bütün Istanbul biliyor.. En azından, 40 bin
Pakistanlıdan farkımız, bu "bilinçle", Istanbul ce-
hennemini bekler durumda olmamız..
Istanbul depremi unuttu mu? Epey!.. Fakat "Yer'in
belleği" unutmak bir yana, durmadan "biriktiri-
yor"..
Istanbul Belediyesi, bu kentin yerel yöneticisi, ar-
kasındaki kapı gibi hükümeti ile birlikte, Istanbul
için Arap şeyhlerine gökdelen projeteri üretiyor.. Ağız-
lanndaki rakamlar "toeş milyar dolar"öar\ aşağı
değil!
Ama deprem için kentin yeniden yapılanması-
na gelince "Parayı nereden bulacağız?" sözleriy-
le halkın karşısına çıkmaktan utanmıyorlar!
6 yıl geçti ve üretilen sadece laf! Hepsi kâğıt
üzerinde! Devasa bilgi yığıldı, ama hiçbiri hayata,
insanı kurtarmaya yönelmedi!
Bekliyoriar ki, Tanrı sevgili kullannı kurtarmafarı
için gökten kucaklanna birden sağanak gibi mil-
yarlarca dolan yağdıracak! Onlar da "bu kutsal
parayı" deprem için harcayacaklar!
• • •
7.6 büyüklüğünde bir depremin Istanbul'u Pa-
kistan'dan beter edeceğini, ciddi bilim cenahından
söylemeyen yok! Ülke, bu büyüklükte bir felaket
gerçekleşirse, en karanlıkçağınagirecek.. Ekono-
mi çökecek ve yıkılacak.. ciddi senaryolar, en az
50 bin ölüye işaret ediyor!.. Yine ünlü yerbilimci Kerry
Sieh, kenti gördükten sonra, "50 bin az, 100 bin
kişi ölür" diyor.. O zamanlar "Felaket tellallığı
yapmayın" diyen, günlük yaşamın esirlerı soyta-
rılan da ortalıkta göremeyeceğiz! Celal Şengör,
en önemli milli güvenlik sorunu olarak gördüğü Is-
tanbul depreminin (7.6) büyüklüğünden, milim ge-
ri atmış değil.. Aynı şekilde, Fransız yerbilimci Le
Pichon da!
Bilim adamlığı, olabilecek felaketin en az düze-
yine değil, en yüksek düzeyde gerçekleşme ola-
sılığına dikkat çekmeyi gerektirir..
İTÜ Rektörü Karadoğan, kurtarma planlannın
yapılması gerektığme işaret ediyor; deprem sıra-
sında en büyük görevi üstlenecek olan Ordu'nun,
daha şimdiden kent içinde müdahale edebilece-
ği noktalann belirlenmesi, orada yığınaklarını yap-
ması gerektiğini belirtiyor. Karadoğan'agöre, dep-
rem hazıriığı partilerüstü ele alınmalı; İTÜ'nün bi-
na güçlendirme konusunda geliştirdiği çözümle-
rin hayata geçirilmesinde de üniversiteye önemli
bir rol verilmeli! istanbul sahipsiz! Belediye, kent
trafiğini daha büyük bir başarıyla içinden çıkılmaz
bir hale getirmekle, gökdelenlerplanlamakla, ken-
tin merkezlerini büyük rantlara peşkeş hazırtığıy-
la meşgul! Belediye, depremin yapacağı hasan, bir-
kaç kat daha arttırmanın peşinde, koş babam koş!
obursali(a cumhuriyet.com.tr
VEFAT
Merhum, Mustafa Zühtü Şenol'un eşi Selçuk,
Serpil, Ahmet'in anneleri Berker,
Nesrin, Çiğdem'in kaymvalideleri Cenk,
Can ve Alican'ın büyükanneleri
Cumhuriyet'in ilk kadın öğretmenlerinden
BELKIS ŞEVKET
ŞENOL'u
kaybettık.
Merhumun cenazesi 11.10.2005. (Bugün)
Ataköy 2. Kısım Camiı'nde kıhnacak
öğle namazından sonra Kanarya
Mezarlığı'nda toprağa verilecektir.
AİLESİ