23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM2005SALI DIZI Neşeli, edebi kültürü güçlü, güzelyazı yazan Hikmet Nâzıtn ressamlık vefotoğrafçıhkla da ilgiliydi BabaNâzım'ınçocuksevgisi N âzım Hikmet'in babası Hikmet Nâzım 1876'da Üsküdar'da doğdu. Galatasaray'ın 199 numaralı öğren- cisi oldu. 1898 yılında, pekiyi dere- ce ile diploma aldı. Babıâli'de yabancı işlerine bakan büroda çalıştı. Daha sonra, Hariciye Nezareti Matbu- ât-ı Hariciye mütercimliği görevini üstlendi. Uzun süre, Selanik'te, Umur-ı Ecnebiye mü- dürlüğünü yönetti. Nâzım Hikmet, bu dönem esnasında Sela- nik'te doğdu. (Bir garip tesadüftür ki, annesi Celile Hamm da -babası Enver Paşa'nın vazi- fesi esnasında-1880 yılında Selanik'te aynı cad- de üzerinde bulunan konakta doğmuştur.) Hikmet Bey, babası Nâzım Paşa'nın Halep valiliği döneminde, verilen görevle Halep'te ikâmete memur edildi. 1913 yılı sonunda matbuat müdür muavini, 1914'te matbuat müdürü oldu. 1918 yılında, Hamburg Başkonsolosluğu'na tayin edildi. 1919'da emekliye aynlarak gazeteciliğe baş- ladı. Gerek matbuat müdürlüğü, gerek Hamburg Şehbenderligi sırasında, görevle Berlin'e ve Vi- yana'ya gönderildi. Hikmet Bey'in duygulu mektubu Hikmet Nâzım Bey, Fransız- cası ve Osmanlıcasıyla güçlü bir yazardı. Kızı Sâmiye'ye, anne- sinin adını vermişti. Ona içten duygularla bağlıydı. Yazdığı mektup bu ince duygunun ör- neği niteliğüıdedır. Mektubun özeti şöyle: "... Kıymetli Kızım. Hayatta, ne kadar müsrif olursan ol, maneviyatta son derecede tu- tumlu olmahsın. Sarf edilen maddi şeyler ergeç gerigelebi- lirier. Amma, maneviyattan sar- fedilenler asla geri dönmezler. Hatta, insantn belleğinde bir parçasmı da alıp götürürler... Sen, bana bugün nasıl pekya- kın ve kıymetli isen, yarın da, her gün de, o nispette kıyme- tin artıyor. Sen, mutiuluklara lâyık bir karakterde doğmuş- sun. Emin ol, her zaman me- sut ve bahtiyar olacaksın..." Hikmet Nâzım Hikmet Nâzım kızı Sâmiye ile. Gazeteciliğe başlayan Hikmet Bey, Yeni Şark'ın müdürlüğünde bulundu. Daha sonra, Kadıköy'ündeki Hale Sinemasf nı işletti. Son yıllarında, aynı semtteki Süreyya Paşa Sine- ması'nın müdürlüğünü yapıyordu. Hikmet Bey, Selanik'te Umur-i Ecnebiye müdürü iken, babası Nâzım Paşa Kayseri mu- tasarnfi idi. Nâzım Paşa ile eşi Sâmiye hanım, tek oğul- lan olan Hikmet'i evlendırmek istediler. Bu maksatla Sâmiye Hanım, Kayseri'den Istanbul'a geldi. Münasip bir gelin aramaya başladı. Gö- rücü olarak bir ikı aile ziyaretinde bulundu. Ken- disine, Teftiş-i Askeri Yüksek Komisyonu aza- sından ve Padişahın yaverlerinden Enver Pa- şa 'nın kızı Celile'yi önerdiler. Sâmiye Hanım, Enver Paşa'nın eşi, Şehit Mebmet Aü Paşa'nın kızı, LeyiaHanım'ı zi- yaret ederek kendisi ile ve kızı Celile ile uzun sohbetlerde bulundu. Gelin adayı olarak Ce- lile'yi begenmiştı. Durumu Kayseri'de mutasarnf olan eşi Nâ- zım Paşa'ya yazdı. Onun da muvafakati ile du- rum, Selanik'tekı oğullan Hikmet Bey'e bil- dirildi. Hikmet Bey'e göndenlen mektuba, Celile Hanım'ın bir fotoğrafı da eklendi. Hikmet Bey'in de uygun bulması üzerine, Sâmiye Hanım, Celile Hanım'ı yanına alarak Selanik'e götürdü. Evliliğin temeli 10 Ağus- tos 19O0'de orada atılmış oldu. Hikmet Bey'in, "Mussottni" adını verdiği bir köpeği vardı! Bu köpek, Hikmet Bey'i ısınp öldü. Doktorlann tavsiyesi üzerine, her ihtimale karşı, Hikmet Bey'e kuduz aşısı yapıldı. Olay- dan dört gün sonra Beyoğlu'nda bir otomobi- lin çarpması ile Hikmet Bey, yere yuvarlanıp yaralandı. Bu defa da tetanoz aşısı yapıldı. Ne var ki Hikmet Bey, bu uygulama sonunda felç ola- rak evine kaldınldı. 19 Mart 1932 günü dün- yamızdan aynldı. Babası Nâzım Paşa'nın - Karacaahmet'teki- mezan açılarak, onun koy- nuna konuldu. Ölümü üzerine Hikmet Bey'in türlü mezi- yetlerini yansıtan yayınlar yapıldı. Dönemin büyük kültür dergisi olan Servet-i Fünûn, bun- lannbaşındayeraldı. Hikmet Bey, neşeli ve edebi kültürü güçlü, güzel yazı yazan, ressamlığı ve fotoğrafçıhğı olan bir kişiydi. Nâzım J dan Yahya Kemal 'e ders Annesi Celile Hanım 'la yaşadığı gönül ilişkisinden rahatsız olan Nâzım Hikmet, Yahya KemaVin pardösüsünün cebine 'Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarakgiremezsiniz!'* notunu bırakır ı Hikmet'in annesi ilk kadın ressamlanmızdandır. Küçük yaşta resme eğili- mı belırmış, özel hocalar- dan ders almış ve en sonunda Pa- ris'te ve Berlin'de bilgısini gehştinniş, güçlü fırça sahipleri arasında yer al- mıştır. Celile Hanım, Enver Paşa'nın ilk kızıdır. Enver Paşa, askerlik görevı ile bulunduğu sırada, Celile Hannn Se- lanik'te dogmuştur. Doğum tarihi de- ğişik kaynaklarda, değişik şekilde gösterilmektedir. Miladi tanhe göre 1879 yıhnın son günlerine veya 1880 yılının ilk günlenne rastlamaktadır. Ailesinin nürus kayıtlan Istanbul'da bulunmaktadır. Bu kayıtta, 1880 yı- lı geçmektedir. Aynı nüfus kütüğü- ne göre, kardeşi Mustafa Celaleddin de 1880 yılında dünyaya gelrruştır. Celile Hanım ile ilgili bir hata da yıllardan beri devam edip gitmekte- dir! O da, yayımlanan resimlerinın al- tında, adının "Celile Hikmet" olarak tanıtılmasıdır. Oysa, Celile Hanım 1917 yılında, Hikmet Bey'den ayrıl- mış ve sözü edilen resimleri daha sonraki yıllarda yapmıştır. Celile Ha- nım'uı ressamlığı -daha çok- Hik- met Bey'den aynldıktan sonra başla- dığı ve esasen tablolannda hiçbir za- man Celile Hikmet imzasını kullan- madığı bihnmelidır. Bu bakımdan, CehleHikmet adının kataloglarda ve makalelerde kullarulması hatalıdır. Sırası gehnişken, Celile Hanım'ın -çok kunsenin bibnediği- soyadını açıklamak isterim. Bilindiği üzere Soyadı Kanunu'ndan önce kızlar ba- balannın adlanyla, evli olanlar ise kocalannın adlanyla anıhrdı. Cehle Hanım'ın Soyadı Kanunu'ndan ön- ce kullandığı ad Celile Enver'dir. 1917 sonuna kadar Celile Hikmet olarak bilinir ve tanınır. CELİLE HANIM VE YAHYA KEMAL'IN BÜYÜK AŞKI Celile Hanım'ın ilk kardeşi Münev- ver Hamm, döneminin Istanbul gü- zelleri arasında, beğenılen ve anılan bir kadındı. Anneleri Leyfa Hamm da kocası gibi, kızlannın eğitimine önem vermişti. Celile Hanım, Hikmet Bey'in görev yaptığı Selanik'e, Nâ- zım Paşa'nın eşi ve kendisinin müs- takbel validesi Sâmiye Hamm tara- fından götürülmüş ve nikâhlan eski usule göre orada kıyılmıştır. Cehle Ha- nım soyadı olarak, "Uğurakhm"ı kul- lanmıştır. Ne var kı bu soyad ona hiç de uğurlu gehnemıştir. Hafta sonlarında Yahya Kemal'in Nâzım Hikmet'e hocalık yaptığı köşk. Celile Hanım döneminin göz kadınlanndandı Cehle Hanım, son yıllarında daha çok, Yahya Kemal ile gönül bağlan- tısı dolayısıyla tanınmaktadır. Ne var ki, çok gayret etmesine rağmen, bu gönül bağlantısı e\liliğe dönüştürü- lememiştir. Celıle Hanım, Yahya Ke- mal'den dört yaş büyüktür. Celile Hanım sonralan bir paşa- zâde olarak söylenen İbrahim Bey adında bir kaymakamla evlenmişse de bu evlılıği çok kısa sürmüştür. Cehle Hanım'ın adı, hem resim sanatında belirgın bir yere çıkmış hem de Yahya Kemal'in şiirlerine konu ohnuş bir sevgili olarak kal- mıştn-. Nâzım Hikmet'in -Bahriye Mek- tebindeki- öğrencilıği sırasında ede- biyata eğılımı dolayısıyla Yahya Ke- mal'den özel dersler aldırtıldığı her- kesçe bihnmektedir. Yahya KemaL ilk- bahar ve sonbahar mevsimlerinde Celile Hannn'uı evıne, Nâzım Hik- met'e ders vermek üzere gidip gel- mektedir. NAZIM RAHATSIZ Cehle Hanım'ınevine -oğluNâzım Hikmet'in hocası olarak- rahatça gi- rip çıkan Yahya Kemal, aşkını fiisun- lu kelimelerle şiirleştirmiştir. Ne var ki 15-16 yaşlanndaki Nâzım Hik- met, annesi ile Yahya Kemal arasın- daki gönül ilişkisinden rahatsızdır. Ona göre, Yahya Kemal'in kendisi- ne özel öğretmen olarak seçihnesi, an- nesinin rahatça sevişebilmesi için el- verişli bir fırsat hazırlamıştır. Sonbahar yapraklarının dökülme- ye başladığı günlerde Yahya Kemal, Erenköy'dekı Celile Hanımların evi- ne gelerek Nâzım Hikmet'e dersler vermektedır. Her gelişinde olduğu gibi, ana- oğul. şaırımızı bahçe kapısuıda kar- şılarlar. Zemın kattakı büyük odada Nâzım Hikmet'e ders verilir. Ders sonunda da, hava alması içm bahçe- ye çıkması söylenır. O sırada Celile Hanım ile Yahya Kemal başbaşa, kim bilir neler konuşarak, knstal fıncan- larında çaylannı yudumlarlar. Onlar çaylannı içerken. Nâzım Hikmet, bahçede kendi kendıne do- laşmakta, hatta. Bahnye Mektebin- deki gibi jımnastık hareketleri yap- maktadır. Caydan sonra. Yahya Kemal bir aynlışında Cehle Hanım'a veda eder- ken sanlıp öper. Nâzım Hikmet on- lan, yan pencereden ızlemiştır. Yara- lanmış bir kuşa döner. Annesıne bır şey söylemez ama bır bahane ile ak- şam sofiasına oturmaz. Sabahleyin de erken saatlerde okuluna döner. BU EVE BABAM OLARAK CtREMEZSİNİZ' Asıl olay, Yahya Kemal'in bir haf- ta sonraki ders için Erenköy'e geli- şinde patlak verir. O gün, Nâzım Hik- met, hocası Yahya Kemal'i ısteksiz karşılar! Hareketlennde gergınhkha- lı vardır. Dersin bıtımnıde -her defa- sında olduğu gibi- bahçeye çıkıp ge- zınmesi söylenır. Bu sırada annesi ile Yahya Kemal salonda çay ıçerler. Nâzım Hikmet, köşkün giriş holün- dekı portmantoda asılı duran Yahya Kemal'in ıncecık pardösüsünün ce- bine küçük bir kâğıt yazıp bırakır. Yahya Kemal pardösüsünü giyip köşkten aynlırken elinı cebine so- kunca orada küçücük bir kâğıt bulur. Bu Nâzım'uı el yazısıdır: "Hocamolarakgirdiğiniz bu eve ba- bam olarak giremezsiniz!'' Yahya Kemal şaşırmıştır. Nâzım Hikmet'e o gün verdığı ders son der- si olmuştur. Çünkü kendisi. öğrenci- sinden çocuk saflığı ile birders almış- tır. Ne var ki Cehle Hanım, Yahya Ke- mal'i sevmektedir. Yahya Kemal'in de kendisine şairce, duygusal bağlan- tısını bihnektedir. Ona göre, oğlu- nun yaptığı bir çocukluktur! Durumu, annesi Leyla Hanım'a açar. LEYLA HANIM'IN CABASI Leyla Hanım her anne gibi, güzel kızının genç yaşta dul oturmasını is- temez. Konuyu, Yahya Kemal ile gö- rüşecektır. Onun, kızı ile evlenme işini sağlama bağlamak ister. Celile Harum'ın, rahmeth Fatma Devrim'de ve merhum Asım Sön- mez'de birer kopyalannı gördüğüm, eskı harflerle yazıhnış, ımla hatala- n bol ve güçlükle okunan mektupta pek az açıkhk sezihnektedir. Celile Hanım'ın Yahya Kemal'e gönderdi- ğı bu mektubun sonunda nasıl bir ge- lışme gösterdıği biraz sıshdir. Cehle Hanım'ın mektubuna ne karşıhk ver- diği bılınmemektedir. Şu var ki Ce- lile Hanım'a vaat ettiği evlenmeden cayar. Ama, gönlüne taht kurmuş, güzel ressam Cehle Hanım'ı da bir türlü unutamaz. Ve ondan sonra da başkalan ile evlenmeyi düşünmez. YARIN: NAZIM HİKMET'İN AKRABALARI SALI ORHAN BLRSALI Pakistan - İstanbul Hattı Bir dakika gibi kısa süreli, ama 7.6'lık güçlü yer sarsıntısı, Keşmir bölgesini yerle biretti.. Bu defa deprem randevusu Himalayalar'ın sonunda idi. Belki de 40 bini aşkın ölü! Dünyanın en yüksek platosundadepremin de ne işi var demeyin.. Hindistan Levhası ile Avrasya Levhası'nın çarpışma bölgesi burası. Hint yanma- dası zaman içindeki büyük yolculuğunda gelip As- ya Kıtası'na bindirdi. Milyonlarca yıl boyunca kı- tayı sıkıştırarak Himalayalar'ı yarattı! Bugün Hi- malayalar'da okyanus kabuklulan bulunuyor! Tam bir altüst oluş! İTÜ Avrasya Yerbilimleri Enstitüsü'nün Başkanı Okan Tüysüz'ün, bu cumartesi günkü CBT'ye yetiştirdiği yazısına bakıyorum. Hint Yan- madası'nın yukarıyadoğru hareketi ilginç.. Bu se- rüvene 80 milyon yıl önce, yılda 14 cm hareketle başlamış.. Asya'ya ilk çarpması 50 milyon yıl ön- ce olmuş.. Bugün yılda 4 cm ile hareketini sürdü- rüyor. Ve buradaki depremler bindirme-sıkışma kö- kenli.. Merak ettim, acaba, yerle bir olan köylerde- kentlerde binalannın altında kalıp can veren 40 bin insanın kaçı bölgedeki varoluşsal savaşın bi- lincindeydi? Pakistanlı kadınlann acıları seyredilebilecek gi- bi değil.. • • • OkanTüysüzdiyorki: "Anadolu Yanmadasıda bu bölge ile benzer nitelikler sergilemekte. Ana- dolu 12 milyon yıl önce Arap Yanmadası'nın çarp- ması sonucu sıkışmaya başladı, bu sıkışma sonu- cunda Anadolu önce kalınlaşıp yükseldi (dağlar dağlar!).. Bu sıkışma, yerkabuğunun kaldıramaya- cağı bir aşamaya gelince de, birkaç milyon sene önce (oluşan) Kuzey ve Doğu Anadolu fayları bo- yunca, Anadolu, batıya göç etmeye başladı. Bu- gün Doğu Anadolu bölgemizde hâlâ etkin olan bu sıkışma, bölgedeki depremlerin ana nedeni." Anadolu "batıya kaçıyor!". Fransız yerbilimci Le Pichon, "Anadolu Ege Denizı'ne düşüyor!"demiş- ti.. "Başı" veya ucu hafifçe güneye, Batı Afrika'ya dönük vaziyette! Bu Ege'ye "düşüşün" bir parça kuzeyden "iticisi" de, Kuzey Anadolu Fay Hattı.. Ama, Marmara Denizı'ni yanp geçen bu fayın "esas görevi" Istanbul'u "mahvetmek"\ Bunu bütün Istanbul biliyor.. En azından, 40 bin Pakistanlıdan farkımız, bu "bilinçle", Istanbul ce- hennemini bekler durumda olmamız.. Istanbul depremi unuttu mu? Epey!.. Fakat "Yer'in belleği" unutmak bir yana, durmadan "biriktiri- yor".. Istanbul Belediyesi, bu kentin yerel yöneticisi, ar- kasındaki kapı gibi hükümeti ile birlikte, Istanbul için Arap şeyhlerine gökdelen projeteri üretiyor.. Ağız- lanndaki rakamlar "toeş milyar dolar"öar\ aşağı değil! Ama deprem için kentin yeniden yapılanması- na gelince "Parayı nereden bulacağız?" sözleriy- le halkın karşısına çıkmaktan utanmıyorlar! 6 yıl geçti ve üretilen sadece laf! Hepsi kâğıt üzerinde! Devasa bilgi yığıldı, ama hiçbiri hayata, insanı kurtarmaya yönelmedi! Bekliyoriar ki, Tanrı sevgili kullannı kurtarmafarı için gökten kucaklanna birden sağanak gibi mil- yarlarca dolan yağdıracak! Onlar da "bu kutsal parayı" deprem için harcayacaklar! • • • 7.6 büyüklüğünde bir depremin Istanbul'u Pa- kistan'dan beter edeceğini, ciddi bilim cenahından söylemeyen yok! Ülke, bu büyüklükte bir felaket gerçekleşirse, en karanlıkçağınagirecek.. Ekono- mi çökecek ve yıkılacak.. ciddi senaryolar, en az 50 bin ölüye işaret ediyor!.. Yine ünlü yerbilimci Kerry Sieh, kenti gördükten sonra, "50 bin az, 100 bin kişi ölür" diyor.. O zamanlar "Felaket tellallığı yapmayın" diyen, günlük yaşamın esirlerı soyta- rılan da ortalıkta göremeyeceğiz! Celal Şengör, en önemli milli güvenlik sorunu olarak gördüğü Is- tanbul depreminin (7.6) büyüklüğünden, milim ge- ri atmış değil.. Aynı şekilde, Fransız yerbilimci Le Pichon da! Bilim adamlığı, olabilecek felaketin en az düze- yine değil, en yüksek düzeyde gerçekleşme ola- sılığına dikkat çekmeyi gerektirir.. İTÜ Rektörü Karadoğan, kurtarma planlannın yapılması gerektığme işaret ediyor; deprem sıra- sında en büyük görevi üstlenecek olan Ordu'nun, daha şimdiden kent içinde müdahale edebilece- ği noktalann belirlenmesi, orada yığınaklarını yap- ması gerektiğini belirtiyor. Karadoğan'agöre, dep- rem hazıriığı partilerüstü ele alınmalı; İTÜ'nün bi- na güçlendirme konusunda geliştirdiği çözümle- rin hayata geçirilmesinde de üniversiteye önemli bir rol verilmeli! istanbul sahipsiz! Belediye, kent trafiğini daha büyük bir başarıyla içinden çıkılmaz bir hale getirmekle, gökdelenlerplanlamakla, ken- tin merkezlerini büyük rantlara peşkeş hazırtığıy- la meşgul! Belediye, depremin yapacağı hasan, bir- kaç kat daha arttırmanın peşinde, koş babam koş! obursali(a cumhuriyet.com.tr VEFAT Merhum, Mustafa Zühtü Şenol'un eşi Selçuk, Serpil, Ahmet'in anneleri Berker, Nesrin, Çiğdem'in kaymvalideleri Cenk, Can ve Alican'ın büyükanneleri Cumhuriyet'in ilk kadın öğretmenlerinden BELKIS ŞEVKET ŞENOL'u kaybettık. Merhumun cenazesi 11.10.2005. (Bugün) Ataköy 2. Kısım Camiı'nde kıhnacak öğle namazından sonra Kanarya Mezarlığı'nda toprağa verilecektir. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle