Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
&AYFA CUMHURİYET 11 EKİM2005SALI
14 KULTUR kultur(â cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEIM AYŞEGÜL YÜKSEL
MügeGürman'm'Müfettiş'i2005-2006 tiyatro dönemini geçen yıldan sü-
ren bir Istanbul Devlet Tiyatrosu oyunuyla aç-
tım. MügeGürman'ın yorumuyla sahneye çı-
kartılan Gogol'un 'Müfettiş'inin üç günlük
Ankara turnesinin tam da ramazanın ilk gün-
lerine rastlaması bir talihsizlik olabilirdi. 01-
madı, Büyük Tiyatro tıka basa doluydu...
Komedi türü ortaya çıktı çıkah, seyirciyi en
çokgüldüren olgulardan biri 'kimükyanılma-
sı'dır. 'Yanılan'ı 'gülünç' duruma düşürürken
'yaıulgının nesnesi' olan kişi, duruma göre, ya
hiç hak etmediği biçimde acı çeker ya da düş-
lerinde bile göremeyeceği düzeyde ödüllen-
dirilir.
Plautus'un ünlü 'tkizfcr'ı, Shakespeare'in,
Plautus'un oyununa bir çift ikiz daha ekleye-
rek'kimlikyanıJnıasr işlemini ve bu işlemin
seyirciden aldıgı kahkahayı ikiyle çarpan 'Yan-
hşnklar Komedisi'. 'yanılgııun nesnesi' olan
kişinin bir düş düzlemine itilmişçesine gö-
nendirildiği türden güldürülerin başında gelir.
Gogol'un, Çarlık Rusyası'nın eskiyüzlüleş-
meye başladığı 1830'lu yıllarda yazdığı 'Mü-
fettiş'te, klasik güldürünün temel dolantı öğe-
lennden 'Idmlik yanılması' olgusunu toplum
eleştirisine yönelik bir öykünün temel dolan-
tı öğesi olarak kullanmasıyla. yergiyle güldü-
rüyü kusursuzca buluşturan müthiş bir tiyat-
ro klasiği oluşmuştur.
'Mûfettiş', dünya tiyatro repertuvannın baş-
köşesinde korunmuştur hep. Benim izlediğim
en başanlı 'Mûfettiş' yapımı 1967'de Ankara
Sanat Tiyatrosu' nda Ergin Orbe>'rej isiyle su-
nulan, başrolleri Erkan Yücel'in ve dönemin
'altm AST kadrosu'ndan sanatçılann üstlen-
diği çalışmadır. Bu yapımdaki usta işi uzam
kullarumı ve hem bireysel, hem de toplu oyun-
culuktaki başan benim kuşağımdakilerce unu-
tulmamıştır.
Bir üstün yapım
Istanbul DT yapımı 'Mûfettiş' de bir 'üstün
yapım' olarak tasarlanmış. Müge Gürman gi-
bi deneyimlı olduğu denli 'yeniMkçi' ve 'de-
nemeci' bir yönetmenin elinden çıktığı yadsı-
namayacak bir çalışma. Gürman, DT sahne-
lerinin sahip olduğu teknik olanaklann he-
men hemen tümünü kullanarak 40 yıl öncesi-
nin AST yapımında yalnızca oyunculann de-
vinimiyle sağlanabilen 'görseT vuruculuğu uç
boyutlara taşımış.
Gürman üç dört düzlemli bir sahne konsep-
ti içinde, ana sahneleri orta-yüksek düzleme,
pencere sahnelerini yüksek, sahneye giriş çı-
kışlan da ön-alt düzleme alarak oyunculann
sürekli olarak seyirciye dönük olarak oynadık-
lan, sanki birbirlerine değil de doğrudan doğ-
ruya seyirciye seslendikleri teatral bir oyun ala-
nı yaratmış. Bu teatral ortamı, ses efektinin,
sahne üstünden bağımsız bir mikrofondan ve-
. nkara'da tiyatro döncmi Istanbul DT'nin geçen yıldan süren
'Mûfettiş' yapımıyla açıldı. Müge Gürman'ın postmodern bir yaklaşımla
sahnelediği bu şık yapımda temel sorun, bağırgan ve yavaş türden 'grotesk'
oyunculuğun, sevimli ve kolay anlaşılır bir oyunu 'fars'ın kıvraklığından
uzaklaştırıp hantallaştırmış olması...
^ £
**£**&
rilmesiyle, kişilerin donup kaldıklan 'son' aşa-
manın. üstlerine kar yağmasıyla belirlenme-
siyle, karanlık ışık (black-light) tekniğiyle ka-
ranlık sahnede imgelerin oluşması gibi görsel
efektlerin kullanımıyla, olay örgüsünün geli-
şim aşamalannın -nedense- Prokofiev'in 'Ro-
meo ve Juliet' bale müziğinin en dramatık bö-
lümünün çalınarak belirlenmesi yoluyla 'post-
modernleştirmiş', sanatçılardan da bu ortama
uygun teatrallikte bir fars oyunculuğu bekle-
miştir.
Sorun da önemli oranda, oyunun 'seyirlik'
niteliğini böylece baştan sona ayakta tutma kay-
gısından kaynaklanıyor. Çünkü sanatçılann
seslerini ve devinimlerini teatralleştirerek ko-
tardıklan oyunculuk, oyunu bitip tükenme-
yen, gereksiz bir performans boyutuna taşıya-
rak hantallaştınyor.
'Gereksiz' sözünü özellikle kullanıyorum,
çünkü oyun yeterince yalın. Çarlık Rusya-
sı'nın gözden uzak bir küçük kentinde, eğitim
- haberleşme - adalet - yerel yönetim görev-
lerinin yozlaşmış, yöneticilerinin rüşvete bu-
laşmış olmasının, başkentten bir 'mûfettiş' ge-
leceği haberi sonucunda, kente yeni gelmiş,
beş parasız bir kumarbaz yabancının beklenen
'mûfettiş' olduğunun sanılmasının ve duru-
mun kısa sürede farkına varan uyanık gencin
bu yanlışlığı parasal çıkar aracına dönüştüre-
rek kısa sürede herkesi dolandırmasının öy-
küsü kolay anlaşılabilir, tanıdık yöntemlerle
yazılmış üstelik.
Sahne olayında ise normal okuma ya da sey-
retme hızıyla, sözgelimi on dakikada algıla-
nabilecek bir durum, sözgelimi yirmi dakika-
da sergileniyor. Daha doğrusu, seyirci ilk on
dakikada algılayacağını algılamış oluyor da,
geri kalan on dakikayı oyunculuk hünerlerini
izlemek için harcıyor. Ancak, ortada -çoğun-
lukla- bir oyunculuk hüneri yok.
Hantallaştırılmış grotesk
Sorun nerede ? Oyunculanmızdan çoğu,
'fars' oyunculuğunun içerdiği abartılı kıvrak-
lık yerine, 'ağır çekim' etkisi bırakan yüksek
sesli ve yavaş tempolu bir grotesk oyunculu-
ğu yeğliyor. Ses değiştirmeye ve bagırmaya da-
yalı bir işitsellikle birjestin ya da mimiğin ta-
mamlanmasının uzun saniyeler alabildiğı gör-
sellik yoluyla sunulan oyunculuğun 'kariz-
matik' olması söz konusu olmadığı gibı, gör-
sel - işitsel açıdan vurucu olabilecek bir yanı
da yok. Çünkü 'söz' şiddetli bağırtılar arasın-
da yitip giderken görüntü de sıkıcı biçimde tek-
düzeleşiyor. Brechtçe 'gestus' kotarma çaba-
lan da bir işe yaramıyor. Sonuç olarak iki sa-
atük soluğu olan sevimli bir oyun, üç saate uza-
tılarak bunaltıcı kılınıyor.
Öte yandan, yönetmen Gürman'ın, Murat
Şahinler'in dekor, Şirin Dağtekin'in kostüm,
özellikle de Yüksel Aymaz'ın ışık tasanmının
katkılanyla kotardığı 'özenü' yapımı 'şık'laş-
tıran oyuncular da var kuşkusuz. Zerrin Te-
kindor. kaymakamın 'kasaba dilberi' kansı-
nı 'renkh'' olduğu denli 'ekonomik' bir tiple-
meyle canlandırırken hem güldürüyor, hem de
'dengeü' oyunculuğuyla hayranlık uyandın-
yor. 'Yanılgının nesnesi' olan kumarbaz gen-
ci oynayan Yetkin Dikincikr de fars oyuncu-
luğunun plastiğine uygun yorumuyla canlan-
dırdığı karakteri 'karizmatik' kılıyor. Kasa-
banm varlıklı kişilerinden Bobçinski'yi yo-
rumlamak için oluşturduğu yalın, ama ince-
likli oyunculuk dizgesiyle öne çıkan Bülent
Emin Yarar ise kendini her oyununda yeniden
yaratan bir oyuncu olma niteliğini sürdürüyor.
'Mûfettiş' yapımına yoğun emek verilmiş. Per-
formans süresinin azaltılabilmesi ve oyuncu-
luğun, abartılann görsel ve işitsel tekdüzeliğin-
den kurtanlmış bir tartıma kavuşturulabilme-
si için yeniden provaya alınabilse keşke...
ISTANBUL KITAP FUARJ
Cevdet Kudret
Edebiyat Ödülü
'Kış Leylekleri'ne
Kültür Servisi - Cevdet
Kudret Edebiyat Ödülü bu
yıl, "Kış Leylekleri'' adlı öy-
kü kitabıyla Günhan Kuş-
kanat'a vehldi.
24. Istanbul Kitap Fuan
kapsamında bu yıl 25'inci
kez düzenlenen ödül için
Beylikdüzü'ndekı TÜYAP
Fuar ve Kongre Merkezi'nde
tören yapüdı. Törende, jüri
değerlendirmesinin sonucu-
nu açıklayan Feyza Hepçi-
Bngirler. "Kış Leyletderi" ad-
lı kitabıyla ödüle Günhan
Kuşkanat'ın değer görüldü-
ğünü açıkladı. Hepçilingir-
ler, "Kıişkanat'm, özgûn du-
yuş ve algı dünyasının, insa-
na, insan iKşküerine, hayata,
varohışa Utşkin sarsıcısorgu-
lamalann ûrünü olan öykü-
lerinin, oturmuş biçemi ve
ustahkb kurgusuyla ödüle
değergörüMüğünü" kaydet-
ti. Kuşkanat'a ödülünü Hep-
çilingirler sundu.
Farklı konular, güncel
degerlendirmeler
24. Istanbul Kitap Fu-
an'nın önemli bir parçası
olan etkinliklerden panel ve
söyleşiler, çeşitli başlıklar
altuıda birçok ismi okurla
buluşturuyor.
Bugün Heybeliada Salo-
nu'nda 14.00-15.00 saatlen
arasındaki "DiDerin ve Kül-
tüıierin Kardeşliğj- Bir Ara-
da Yaşamak" konulu pane-
bn konuşmacılan NamıkKu-
yumcu, Nesimi Aday, Vedat
YıktaımıleZekiCoşkunola-
cak. "Ütopya KolektifTnce
düzenlenen panelı, Vecdi Sa-
yar yönetecek.
Marmara Salonunda da
17.15- 18.45saatleriarasın-
da "TürkKültürüAvrupa'da
Nasıl Tanıülabflir?'' başlıklı
bir panel yapılacak. Musta-
fa ŞerifOnaran'ın yönetece-
ğı, BESAM'ın düzenlediğı
panelin konuşmacılan Talat
S. Hahnan, Adnan Binvazar
ve Yüksel Pazarkaya. Aynı
salonda 13.00-14.15 arasın-
daysa "Avrupa'daki ve Tür-
khe'deki Çocuklann Kitap
Seçme Olanaklan"" konusu
ele alınacak. Çocuk ve Genç-
lik Yayınlan Derneği'nce dü-
zenlenen panele, Gûlçin Al-
pöge, Şükran Kara, Necdet
Eydim konuşmacı olarak ka-
tılacaklar.
Aynı gün Büyükada Salo-
nu'nda 12.30-İ3.45 saatleri
arasında "fiköğretnnlçin 100
Temel Kitap" konulu panel
yeralacak. BilgiYayınevi'nce
düzenlenen panelin konuş-
macılan Mavisel Yener, Ay-
tül Akal, Muzaffer tzgü ile
Sadık Aslankara.
Karadeniz Salonu'nda da
18.00-19.00 saatlen arasın-
da "Edebiyattan Müağe"
başlıklı dinleti-söyleşı yapı-
lacak. TÜYAP tarafından
gerçekleştirilen etkinlikte
TünaKiremitçi(gitar), Saki
Çimen (piyano) ile Uğur Ak-
yürek(keman) dinleyicilere
konu çerçevesinde örnekler
sunacak ve söyleşecek.
Arzu Filiz Güngör'ün beş başlık altında topladığı sergisi, 11 Kasım'a dek açık
FotoğrafVakfi Galerisi'nde 'Yakınhklar'
Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı
Arzu FiBz Güngör'ün beş başlık
altında topladığı 'Yakınlıklar' sergisi,
FotoğrafVakfi Galerisi'nde 11
Kasım'a dek görülebilir. Beş ayn
başlık altında toplanan 30 fotoğraftan
oluşan sergide, farklı olanaklann
birleşimiyle yola çıkılıp 1999-2005
yıllan arasmda üretilen
fotoğraflann tümü sayısal
ortamda sonuçlandınldı.
'Düşlediğim Bu Değildi', 'Tören',
'Beraber', 'Şehir', 'Tabiat' başlıklannı
taşıyan dizelere konu üzerine kısa
metinler eşlik ediyor.'Yakınlıklar' ilk
olarak 16 Şubat-14 Mart 2005
tanhlen arasuıda Izmir Başak Sigorta
Sanat Galerisi'nde sergilenmişti. Arzu
Güngör sergisi hakkında şunlan
söylüyor: "Mesafelerimize,
beklentüerimize, hayal
kınklıklanmıza; kendimizi
sakmamadığımız -hatta içine
özlemle düştüğümüz- evcil
cenderelere. diğerlerini ne kadar
umursadığımıza, saldırgan/medeni
piramiüer olarak inşa ettiğimiz
'yuva'lanmız ve rahatsız
hayatlanmıza dair (astanda
kendime dair) bir şe> leri
anlamaya ve söylemeye
çalışıyorum.''
Sanatsal bir anlatım olanağı
olarak gördüğü fotoğrafla ilgilenmeye
1987'de iFOD/lzmir Fotoğraf Sanatı
Derneği'nde başlayan sanatçı, DEÜ
Güzel Sanatlar Fotoğraf Bölümü'nde
1996-97'de 'Fotoğraf Kompozisyonu'
ile 1997-98'de 'Bilgisayar Ortammda
Fotoğrafik Tasarım Teknikleri',
2001 'de Özgür Üniversite Izmir
Şubesi'nde, 'Fotoğraf Atölyesi'
derslerini verdi. Halen Geniş Açı
Fotoğraf Sanatı Dergisi'nin gönüllü
Izmir temsilcisi.
(0 212 259 45 27)
Beş ayn başlık altında toplanan 30 fotoğraftan oluşan sergide, farkh olanaklann birieşimiyte yo-
la çıkılıp 1999-2005 yıHan arasmda üretilen fotoğraflann tümü sayısal ortamda sonuçlandmkn.
5. BiTs Kısa Film Yanşması'nın
Ödül Töreni Babylon1da
Kültür Servisi - Bil's'ın Bilgı Üni-
versitesi Öğretim Görevlisi \ e sinema
eleştirmeni Fatih Özgüvenın danış-
manlığında düzenlediği kısa film ya-
nşmasının fınali, 18 Ekun 2005 Salı gü-
nü Babylon'da yapılacak.
Bu yıl beşincisi düzenlenen yanş-
maya katılan yapıtlardan, gösterime
değer bulunanlann toplu olarak seyre-
dilebileceği gecede, kazanan yönet-
menlere ödülleri de verilecek.
Kısa film tanımının dışına çıkma-
mak, 15 dakikayı geçmemek ve en çok
iki yıl önce çekiîmiş olmak kajdıyla ko-
nu kısıtlaması olmaksızın, pelikül (35,
16, 8, süper 8) ve vıdeo filmi forma-
tuıda yapıtlann katıldığı yanşmanın bu
yılki seçici kurulu Fatih Özgüven, Ka-
ya Özkaracalar. Esin Küçüktepepınar
ve Fikret Kuşkan'dan oluşuyor.
2001 'de bınncilık Adnan Eüal" ın 'D-
Şifre' ile BelminSöylemez'in 'Zap' ad-
lı kısa filmleri; 2002'de birincilik ödü-
lü Fatih Kızılgök'ün 'Sekiz', Emre
Akav'ın 'Proxemiqui' ile Tunç Eren-
kuş'iın 'Adak' adlı kısa filmleri;, 2003'te
birincilik ödülü Dağha Celayir'in
•\lakinelerin Isyanı ile Ahmet Sön-
mez'in 'Kopi'si adlı fılmlere; 20O4'te
DenizBuga'nın 'Kardeşler' ile Mehmet
Bahadır Er'uı 'Goy Goy' adlı filmleri
arasmda paylaştınlmıştı.
YAZIODASI
SELtM tLERİ
Yahya Kemal'in
Bir dnerisi
2005 yılının Eylül'ü de geçip gitti. Bilmiyorum,
"Günler kısaldı" diyenler oldu mu:
Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyaıian
Bir bir hatırtamakta geçen sonbaharlan.
Şüphesiz, "Eylül Sonu "nun Kanlıca'sı çoktan
bambaşka bir semt oldu. Dünkü Boğaziçi şimdi
sadece edebiyatımızın bazı sayfalarında, resim
sanatının bazı verimlerinde yaşıyor...
Yahya Kemal, Boğaziçi'nin Bizans zamanında
olmadığını söyler. Tek tük köyler, bir iki kilise dı-
şında burası ıssızdır. Boğaziçi, fetihten sonra ku-
rulacak, Kavaklar'a kadar, bayındır ve yalnız ken-
dine benzer bir belde olacaktır.
Boğaziçi, bir uçtan bir uca, göl göl gider.
Yahya Kemal, Istanbul'un semtlerinde, her biri
diğerinden başka, şekil açısından çok farklı ha-
valann hissedildiğini de söylemiş:
"Bir semtten diğerine geçerken, bir yıldızdan
biryıldıza geçmiş kadarbaşkalık" duyulur. "Kan-
dilli, Anadoluhisan, Kanlıca, Çubuklu birbirine
komşu köylerdir; lâkin her birinin çerçevesi, ha-
vası, güzelliği başkadır. Birinden ötekine geçer-
ken manzara değişir."
Yangınlar, manzaranın degişkenliğine son ver-
miş.
Bugün, yeni hayatımızın yeni koşullan çerçeve-
sinde yine "birmilli Boğaziçiyaratmak" önerisi Yah-
ya Kemal'in. Milli Boğaziçi'nde tarihin varlığını du-
yumsamak, demeye getiriyor şair.
Tarihi eserleri korumak konusunda Bahriye Na-
zırı Cemal Paşa'yaveHisarlarKomisyonu'nagö-
rüşlerini açıklamış "Eylül Sonu" şairi. Yaklaşık
doksan yıl sonra bu görüşleri okumak keder ve-
riyor:
"Hisar'ı harap halinde muhafaza etmeye taraf-
tanm. Bu harabe şimdikihalinde bırakılmalı ki, göz-
lerimizin alıştığı timsalinin tesirini verebilsin.
Bu şekil ikiyüz seneden beri Boğaziçi'nin muh-
teşem manzaralan sahnesine birhassa-i fârika ol-
muştur.
Ben Hisar'ın bugünkü şekillerinden hiçbirini
değiştirmeyeceğim. Benim fikrime göre tamir
mesaisi bu hadler dahilinde kalmalı: Yıkılmak teh-
likesine maruz kalan kârgir işler her tarafından en
ince biritina ile takviye edilmeli, bu ameliyede bir
zamanki inşaat usulleri gözetilmeli, bu inşaat ka-
bilse orada bulunacak eski taşlardan vücuda ge-
tirilmeli, bulunacak olan Bizans devrinden kalma
öteberi parçalar taraçalar üstüne konulmalı."
Yahya Kemal, tarihi eserierin eskilik, eskimişlik
duygusundan bütün bütüne yalıtılmayarak ko-
runmasını önermiştir. Ne var ki, eni konu anlamlı
görüşleri ciddiye alınmamış. Istanbul'un dört bir
yanında hem Bizans'ın hem Osmanlı Imparator-
luğu'nun mimari eserleri tuhaf onanmlara uğratıl-
mış.
Yahya Kemal'in bize anlattığı Boğaziçi debde-
beden, şatafattan uzak görüntüler sunar. Bu an-
latış, Abdülhak Şinasi'nin görmezden geldikle-
rini söyler. Boğaziçi sadece bir üst tabaka uygar-
lığını temsil etmez. Boğaziçi'nde de emeğiyle ge-
çinmeye çaiışanlan yakalanz.
Siyasî Hikâyeler'in "Râif Efendi'nin Katli" par-
çasını okuyun; Hisar'ın çizdiği Rumelihisan'ndan
çok farklı bir ortamla karşılaşırsınız. Nahid S<rn
Orek'in Sultan Hamid Düşerkeri'deki Rumelihi-
san yalısıyla da hiç benzeşmeyen bir ortamı, Yah-
ya Kemal, birkaç cümlede, birkaç satırda çarça-
buk çizebilmiştir:
IskeleCamii'nin önünde, oradaki kahvenin mü-
davimleri, kayıkçılar, balıkçılar...
Raif Efendi'ye gelince, "devlet mansıplanndan"
aynldıktan sonra buraya yerleşmiştir. "(...) çok
kimseyle görüşmez, ekseriya namazlannı Iskele
Camii'nde kılar, pek tenha günlerde oradaki kah-
venin önünde, ağaç altında nargile ve kahve içer
ve yalnız o kadarcık görünürdü."
"Hisar'ı harap halinde muhafazaya taraftanm"
sözü, herhalde, Boğaziçi'ndeki şatafattan uzakya-
şamayı da kollamak, hatıriatmak istiyordu...
Önerilen Kitap / Cinayet Saati, Peter Ackroyd,
Burçin Karamercan'ın çevirisi, Can Yayınlan,
2002
Yap Kredl Kültür Sanat Yayıncıtak
• Kültür Servisi - Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncüık'ın yeni yönetim kurulu belirlendi.
Koç Finansal Hizmetler'den yapılan açıklama-
da, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ın ön-
ceki gün gerçekleştirilen Olağanüstü Genel
Kurulu"nda yeni yönetim kurulu üyelerinin
seçildiği belirtilerek Yönetim Kurulu Başkan-
lığı'na Ömer Koç'un, Başkan Vekilliği'ne
Koç Finansal Hizmetler Üst Yöneticisi
(CEO) Kemal Kaya'nın getirildiği bildirildi.
Yönetim kurulunun diğer üyelerinin de
Federico Ghizzoni, Massimiliano Moi ve
Tülay Güngen olarak belirlendiği belirtildi.
^Cumhuriyet
^ . K İ T A P L A R I
İmza Günü
12 Ekim 2005 Çarşamba
Reşit Aşçıoğlu
Saat: 16:00-17:30
24. Istanbul Kitap Fuan, Tüyap Beylikdüzü
Salon no: 3, Stand no: 301