18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2005 CUMARTESİ HABERLER DUNYADABUGUN ALİ SİRMEN 2004ü Nasıl Yaşadık? Nasıl Algıladık? Mutluluk, yalnız yaşananlardan değil, ama aynı zamanda onların algılanış biçiminden de kaynak- lanır. Toplumlar da yaşamlannda geçen bir yılda ileri- ye doğru yol almışlar, daha güzel yarınların biriki- mine katkıda bulunmuşlar, içinde bulundukları sü- reyi, bir öncekine göre daha yaratıcı, daha müref- feh yaşamışlar, toplumsal sorunlarını sürekli yine- leyerek taşımak yerine bir kısmını çözmüşler ve ye- rine daha üst düzeydeki bir yaşamın doğurdukla- rını da göğüslemek üzere gereken hazırlıkları yap- mışlarsa yararlı bir yıl geçirmişler demektir. Bu yararlı yılın toplumsal mutluluğa katkısı ise başka sübjektif etkenlere de bağlıdır. Hemen hemen aynı ya da birbirinin benzeri ve- yayakın performansı göstermiş olan iki toplumda, toplumsal mutluluk düzeyleri farklı olabilir. Gerçekten de, sürekli yakınan, elde edilenleri kü- çümseyen, karamsarlığı doruğa vardırmıştoplum- larda, insanların toplumsal mutluluğu elde etmele- ri güç olduğu gibi, yeni hamlelerin gerektireceği toplumsal dinamizmi yakalamaları da çok güç, hat- ta olanaksızdır. öte yandan, aktif hanesi zayıf bir yılın dahi za- manzamantoplumlardaumutlardoğurduğu.iyim- ser bir hava yarattığı görülmemiş şeylerden değil- dir. • •• Kuşkusuz yerleşmiş, müzmin bir kötümserlik iyi bir şey değildir. Gerçekçiliği de aşan böyle bir kö- tümserliğin toplumsal dinamikleri zayıflattığı kesin- dir. Ancak yaşananları yanlış algılayıp temeli olma- yan iyimserlik de gelecekte daha büyük karamsar- lık dalgaları doğurabilir. En iyisi, olaylara soğukkanlı ve gerçekçi olarak bakmak, belki toplumsal dinamikleri ateşlemek için, içine biraz iyimserlik katmak, ama bunu yaparken de dozu iyi ayarlamaktır. 2004, Türkiye için AB beklentisi yılı oldu. AB konusunda neler yaşandı? Kopenhag kriterlerini yerine getirme konusunda hiç de azımsanmayacak şeyler yapıldı, ilerlemeler sağlandı, bunu görmezden gelmemeliyiz. Peki, AB beklentisi 17 Aralık kararlarıyla tam ola- rak karşılandı mı? Dış politikada beklentilerin tam olarak karşılan- masını beklemek çok gerçekçi bir tavır değil. Ça- ğımız uzlaşmalar çağı. AB uzlaşmalar diyarı. Bu bakımdan, son Brüksel zirvesindeki sonuçlar ne olursa olsun, hep tartışmaya açık kalacaktı. Türkiye'nin ana doğrultularının temel dayanakla- rını elde etmiş olması, buna karşılık kimi ödünler ver- mesi, bunun yanında da kimi geçici kısıtlamalara tabi kılınması, hatta AB'ye uyum çabalarının geti- receği mali yüklerin öbür ülkelere kıyasla daha az karşılanması gibi birsonuççıksaydı.bunlaryinede temel yönelişin yolunu açtığı için bütün sakıncala- rına karşın olumlu karşılanabilir ve yarın için bir umut olarak yorumlanabilirdi. •*• Kimse Brüksel zirvesinden tümüyle istediğimiz gi- bi bir karar çıkmasını beklemiyordu. Ama çıkan karar, yarın için umut verecek bir adım- dan ötesini beklemeyen gerçekçileri bile düş kırık- lığına uğratmıştır. AB Türkiye'yi, bir süre kimi kısıtlamalara tabi ol- sa bile eninde sonunda eşit haklara sahip tam üye olarak kabul etmeye henüz hazır olmadığını belli et- miştir. Türkiye'nin üyeliğini güçleştiren bir kısım etken- ler kendi yapısından kaynaklanıyor olabilir. Ama 17 Aralık kararı, AB'nin bunun da ötesine geçtiğini gösteriyor. Bu durumda 17 Aralık kararını nasıl yorumlaya- cağız? 17 Aralık'ta müzakere tarihi alınmıştır, bu doğrudur. Ama 17 Aralık'ta Türkiye'nin tam üyeliğinegiden yol açılmış değildir, bu da yadsınamayacak bir gerçektir. Bütün bunlara bakarak Türkiye'nin AB'ye tam üye- liğinin kapısının tümden kapandığını söyleyebilir miyiz? Hayır. AB, Türkiye'yi içine almaya karar verdiği anda bü- tün güçlükler aşılabilir. Türkiye'nin AB üyeliğinden Avrupa'nın kendi çıkan olduğu da bilinen bir ger- çek. Avrupalı hesabını yapıp Türkiye'nin üyeliğinin bilançosunu kendisi açısından olumlu görürse bu üyelik Ankara'nın da gayretiyle 10 yıl gibi bir süre içinde gerçekleşebilir. Türkiye-AB ilişkilerinin ne bütün sevabını ne de bütün vebalini Tayyip Erdoğan Hükümeti'nin sırtı- na yükleyebiliriz. Erdoğan'ın en büyük kusuru, 17 Aralık'ı birzafer olarak sunmasıdır. 2004, Türkiye için AB yılıydı. Çok başarılı geçme- di. Ama toplumun algılaması zafer yönünde oldu. Inşallah çabuk uyanır da boş umutlarla avunur- ken yeni kayıplara duçar olmayız. asirmen(cicumhurîyet.com.tr Emniyet Sözcüsü Er: 6 Güven y in iadesi için girişimde bulunulacak' ANKARA(Cumhu- riyet Bürosu) - Emni- yet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Ramazan Er, uyuşturucu kaçakçısı Nurettin Güven' in Tür- kiye'ye iadesiyle ilgili Adalet Bakanlığı'nın gerekli girişimlcrde bu- lunacağını bildirdi. Haftalık bilgilendir- mc toplantısına tüm va- tandasjların yeni yılını kutlayarak başlayan Ra- mazan Er, yılbaşı ne- deniyle trafik ve asa- yiş yönünden geniş ön- İemler ahndığını kay- detti. Er, Kızıltepe ola- yıyla ilgili hazırlanan iddianame ve polis tu- tanaklarının karşılaştı- nlmasını isteyen bir ga- zeteciye, "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuki sü- reç devanı etmektedir. Bu süreç içerisinde bc- nim değerlendirme yap- ınanı söz konusu ola- maz" dedi. Uyıışturucu kaçak- çısı Nurettin Güven hakkında Türkiye'de 15 yıl hapis cezası hük- mü bulunduğunu, aynı şahıs hakkında Fran- sa'da da 10 yıl kesinleş- miş hapis cezası veril- diğini kaydeden Rama- zan Er, İngiltere'de ya- kalanan Güven'in ia- desiyle ilgili Adalet Ba- kanlığı'nın gerekli gi- rişimlerde bulunacağı- nı bildirdi. Ahmet ve Uğur Kaymaz'm öldürülmeleriyle ilgili soruşturmada yanıtsız kalan pek çok soru var Kızıltepe çelişkiler yumağıİLHAN TAŞCI ANKARA - Kızıltepe'de "yargısız infaz" iddialarını güçlendiren olayda 12yaşındaki UğurKaymaz'ınöldürül- mesinin, 6 metre öteden çocuk oldu- ğunun anlaşılamaması ve saat 16.00 su- lannda "gece görüş dürbününün" ol- mayışıyla savunulmaya çalışılması dik- kat çekti. Savcılığa göre Uğur Kay- maz'ı, babası polislerekarşı, "örgütüye- siarkadaşının" kaçışını sağlayabılınek için kalkan olarak kullandı. Bütün ola- yın yaşandığı 6 metre çaplı alan için- deki kamyona nasıl olup da tek bir kur- şunun isabet etmediği sorusunun ise hâ- lâ yanıtı bulunamadı. Sanık polisler- den Salih Ayaz'ın "çaüşma" bittikten sonra bile baba Kaymaz'm bacağına Dosyadaki çelişkiler ve gariplikler • 6 metre uzaktakinin çocuk olduğu anlaşılmadı. • 6 metre için dürbün gerekçesine sığınıldı. • Baba oğlunu kalkan olarak kullandı. • 'Çatışma' bitti, ateş sona ermedi. ateş etmesi iddianamede, "hayati teh- Bke* yaratmadığı gerekçesiyle savunul- du. 21 Kasım'daMardin'in Kızıltepe il- çesinde, Ahmet Kaynıaz ile oğlu Uğur K.aymaz'ın öldürülmesine ilişkin ola- yın dosyası, gariplikler ve çelişkiler yumağıyla dolu. Yaşandığı belirtilen ça- tışma, Ahmet Kaymaz'a ait tankerin de içinde yeraldığı yaklaşık "ömetreçap- h" bir alanda gerçekleştı. 6 metrelik alanda yaşanan çatışmada kullanılan 37 mermiden hiç birısının alan içindeki kamyona isabet etmeyıp yalnızca "te- i/ Kasıtlı ateş öldürücü değildi. röristlere" sıralı şekilde isabet etme- sının sırrı da çözülemedi. 12 yaşındakı Uğur Kaymaz, olayla ilgili dosyada bir yandan "terörist" olarak nitelendirilirken bir yandan da ölümünün "istemeden" gerçekleştiği vurgusu yapılmaya çalışıldı. Uğur Kay- maz'a çocuk olduğunun anlaşılamama- sı nedenıyle ateş edildiği savunulurken özel harekâtçılara gece dürbünü veril- memış olmasının da Uğur'un öliimün- de etkıli olduğu öne sürüldü. Olayın 16.00 sıralannda, henüz havanın karar- maya başladığı saatlerde yaşandığı ve çatışmanın 6 metre çapında bir alan- da meydana geldiği dikkate alındığın- da, Uğur Kaymaz'ın öldüriilmesınin ge- ce dürbününün olmayışıyla açıklan- maya çalışılması ciddi bir çelişki ola- rak ortaya çıkıyor. Olayla ilgili hazırlanan iddianame, "Bir baba çocuğunu çatışmada polis- lere karşı kalkan yapar mı" sorusunu da gündeme getirdi. îddıanameye gö- re, Ahmet Kaymaz, PKK'lı "Kabat" kod adlı Nusret Bali'nin evin arka kıs- mından kaçışını sağlayabilmek için oğlu ile dışan çıktı. lddiaya göre Uğur Kaymaz, polısler tarafından Nusret Bali "zannedilmesi" nedeniyle öldürül- dü. Sanık polis SalihAyaz'ın, Kaymaz- lar ile polis arasında yaşandığı öne sü- rülen çatışma bittikten sonra, Ahmet Kaymaz'ın bacağına ateş etti. İddiana- mede, çatışma bitmesine karşın poli- sin silahını kullanması, Adli Tıp Ku- rumu'nun söz konusu atışın "hayati tehlike" yaratmadığı görüşüyle savu- nulup takdinn mahkemeye bırakılma- sı da dikkat çektı. lddianameye göre, Kızıltepe olayı- nın yaşanmasına dayanak gösterilen ıtırafçı Halil tbrahim Öztürk'ün, ola- yın yaşandığı 21 Kasım tarihinden bir gün sonra 22 Kasım tarihinde gözal- tına alınmış olması ise infaz kuşkusu- nu güçlendiriyor. ITtll cezaevı İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Emin Özler, Foça Tarım Yarı Açık Cezaevi'nde üretilen süt, yoğurt, peynir, yumurta, nıarııl, maydanoz ve ekmeğin pıızaı lanması için adliye sarayında market açnıaya hazuiandıklannı bildirdi. Cezaevi Müdürü Necati Sevük de cezaevinde 6 büı tavuk, 200'ün üzerinde büyükbaş hayvan, 500 koyun, 300 keçi bulunduğunu, bunlardan günde 5 bin 500 yumurta, 1.5 ton süt elde cdildiğini söyledi. Cezaevinde 220 hükümlünün bulunduğunu, bunlardan 100'ünün üretimde çalışüğuu kaydeden Sevük, hükümlülere 4 nıilyon lira yevmiye verildiğini ifadeetti. (Fotoğraf:AA) Adalet Bakanlığı ile PTT arasmda sözleşme imzalandı, tebligatlar gecikmeyecek AdBye pul sıkuıtLsım aşıyor• 1 Ocak tarihinden itibaren pul kullanılarak yapılacak tebligatlann ücretleri, PTT Genel Müdürlüğü nezdinde Adalet Bakanlığı adma açtınlan posta çeki hesabına aktarılan ödenekten karşılanacak. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -Yargıda, tebligat ve diğer posta gi- derlennde yaşanan pul sıkıntısı, Adalet Bakanlığı ile PTT arasın- da imzalanan sözleşmeyle giderıl- di. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'ın yayımladığı genelgede, adli ve ıda- ri yargı birimlerinin resmı posta pulu kullanarak yapacakları adli tebligat ve diğer posta gönderile- rinde kullanılmak üzere ödenek tahsısinin bakanlık bütçesinden yapıldığı belirtildi. Genelgede, adil yargılama hak- kının en üst düzeyde gerçekleşti- rilmesi için yargı birimlerinin ilgi- li mevzuatı gereğince yapması zo- runlu adli tebligat ve posta gönde- nsı ücretlerinin karşılanmasınayö- nelik ödenek tahsısı ve harcanma- sının esas ve usullerinin PTT Ge- nel Müdürlüğü ile Adalet Bakan- lığı arasında yapılan sözleşme ile yeniden belirlendiği bildirildi. Bu- na göre, 1 Ocak 2005 tarihinden ge- çerli olmak üzere mahkemeler, cumhuriyet başsavcıhklan ve diğer birimlerin resmi posta pulu kulla- narak yapacakları adli tebligat ve diğer posta gönderi ücretleri, PTT Genel Müdürlüğü nezdinde Ada- let Bakanlığı adına açtınlan adli yar- gı için 891030 No'lu, idari yargı için 891040 No'lu posta çeki hesabına aktanlan ödenekten karşılanacak. LZNİİPTAL EDÎLDÎ Okulmüdürüne Marmaris'te oturmayasağı MEHMET EMİN BERBER İşyerinde kendisini istihbaratçı olarak tanıtan kişilerce sorgulandı e ajanlık teklifî savıEbey Muhteber Akyol İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) -Torbalı Ana Çocuk Sağlığı Merke- zi'nde ebe olarak çalışan Muhteber Akyol'a polis tarafından ajanlık tek- lif edildiği iddiaedildi. SES İzmir Şubesf nde dün basın açıklaması yapan İzmır Şube Başka- nı Ergun Demir, 6 Aralık 2004 tari- hinde Torbalı Ana Çocuk Sağlığı Merkezi'ne gelen iki kişinin, sağlık müdürlüğü personeli olduklannı be- lirttiklerini ve Akyol'u sorduklarını söyledi. lzinli olduğu için evinde olan Akyol'un sorumlu hekim tara- fından işe çağrıldığını belirten De- mir, "Üyemizbukişilerilesağukoca- ğnun bir odasına alınmışür. Bu kişi- ler kendilerini istihbaratçı olarak ta- lutüktan sonra üyemtze, 'hakkında el- lerinde dosya bulunduğunu' beürt- miş,' Senin için hayırlı olmaz, günü- nü göreceksin, bizimle çalış' gibi tehditlerde bulunmuşlardır. Ellerin- de üyemizin özlük dosyası olan kiş> lerAkyol'aevveceptelelonlannın din- lendiğini de söylemiş, kişisel bilgile- rini aktarmışlardır" dedi. Akyol'un bildirmesi üzerine Tor- balı'ya gittiklerini kaydeden Demir, sağlık grup başkanlığının ve sağlık müdürlüğünün söz konusu kişiler hakkında bilgilerinin olmadığını öğ- rendiklerini söyledi. Demokratikleşmeden söz edilen bir dönemde insanlann bu şekilde teh- dit edilmelerinin kabul edilemez ol- duğunu vurgulayan Demir, "Genel merkezimizIçişleri Bakanlığı aracı- lığıyla başvuruda bulundu. Emniye- tiıı bu kişilerin kimliğini belirlemesi- ni istiyoruz" dedi. MuhteberAkyol da "Bana kinılik- lerini göstermediler. Yaklaşık 40 dakika görüştükten sonra beni bir daha arayan olnıadT dedi. MARMARİS - Muğla Valiliği, Marmarıs llçe Mılli Eğitim Müdürü Züleyha Aldoğan'ı özel aracıyla "taciz ettiği" savıyla, Okul Müdürü Güner Günay'ın Marmaris'teki oturma iznini iptal etti. Edinilen bilgiye göre, Marmaris Sabancı Lisesi Müdürlüğü'nden 21.5.2004 tarihinde geçici görevle Datça Şehit Ersoy Yorulmaz Lisesi Müdürlüğü'ne atanan Günay, mesai saatleri dışındaki zamanını Marmaris'teki ailesinin yanında geçirdi. Savlara göre Günay, atanmasından sorumlu tuttuğu Marmaris llçe Milli Eğitim Müdürü'nü değişik yerlerde, özellikle akşam saatlerinde 34 AS 0345 plakah özel aracıyla izleyip "manen taciz" etti. Bununla ilgili şikâyet üzerine il milli eğitim müdürü valiliğe yazı yazarak önlem alınmasını istedi. Muğla Valisi M. Korkmaz Dinçer imzasıyla Datça Kaymakamlığı'na gönderilen yazıda "Milli Eğitim Bakanlığı Personel İzin Yönergesi kapsamında gerekli önlemlerin ahnması ve gereğinin yapılması" istenirken Datça Milli Eğitim Müdürlüğü de kaymakamlığa Günay'ın "Marmaris'teki oturma izninin iptali" için başvurdu. Datça Kaymakamlığı'nın da olur verdiği ve Müdür Vekili Bayranı Ali Baş imzasıyla Günay'a gönderilen ilçe milli eğitim müdürlüğü yazısında şöyle denildi: "Hafta içi her gün ve halia sonu tatilim Marmaris ilçesindeki ikametgâh adresinde geçirmenu ile ilgili kaymakamlık makamımn 30.12.2004 tarih ve 410/3846 sayılı iptal onayı ve valiUk makamının 23.12.2004 tarih ve 410/3827 sayılı emirleri fotokopisi ekte gönderilmiştir. Bilgilerinizi ve Datça'daki ikametgâh adresinizin müdürlüğümüze bildirilmesini rica edcrinı." Müdür Günay ise taciz savlarını reddederek "Aldoğan'ı 7 aydır görmüyorum" dedi. Eşinin Marmaris'te öğretmen olduğunu, çocuğunun da eşinin okulunda öğrenim gördüğünü belirten Günay, "Ailemin yanında olnıanı anayasal bir hakkım. Şimdi Datça'dan çıkmak yasaklamyor. Yargılanmadan, sorgulanmadan birileri kendini savcı yerine koymuş ve Müdür Günay'ı Datça açık cezaevine hapsetmiştir. Hakkımı yasal yollardan arayacağım" dedi. Milli Eğitim Müdü- rü'nü 'taciz'le suçlanan Cüncr Günay, ailesinin yaşadığı Marmaris'e gi- remeyecek. NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Işadamı Rahmi Koç'un da dahil ol- masıyla başkanlık sistemi, ciddi bir ko- nu olarak gündemimizin bir parçası ha- linegeldi. BirsüredirAKPyöneticiçev- releri başkanlık sistemini savunuyor- lar. Bunu savunmalarının maddi bir ne- deni olduğunu biliyoruz. İki yıl sonra Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se- zer'in görev süresi doluyor. Bu durum, şimdiki Meclis'in yeni cumhurbaşkanı- nı seçeceği anlamına geliyor. AKR bu Meclis'te yeni cumhurbaş- kanını tek başına seçebilecek çoğun- luğa sahip. Ne demek bu? örneğin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olabilmesi demek. İki yıl içinde neler olur pek de kestirile- mez, ancak erken seçime gidilmezse AKP'liler yeni cumhurbaşkanını belir- leyebilecek durumdalar. Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaş- kanhğını ister mi? Türkiye'nin iç den- geleri onun cumhurbaşkanı olmasına olanak verir mi? Görünen o ki süreç bu şekilde işlerse Erdoğan'ın cumhurbaş- kanı olmasının önünde pek bir engel kal- mayacak. Recep Tayyip Erdoğan tabii Başkanlık Sistemi... ki cumhurbaşkanlığını ister. Buradaki so- mn, cumhurbaşkanının yetkileriyle ilgi- li. Başbakanlığı ve parti liderliğini bıra- kıp Cumhurbaşkanlığı makamına çe- kılmek, bir anlamda iktidar yetkilerinin önemli bir kısmını da bırakmak anlamı- na gelecek. Benzer bir sorunu Turgut Özal yaşamıştı. Başkanlık sistemi tar- tışmaları bu nedenle iki yıl sonra yapı- lacak cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgi- li. Başkanlık sisteminin AKP ve Erdo- ğan'la ilgili bir yanı olduğu gibi, Türki- ye'nin demokratikleşmesiyle de yakın- dan ilgisi olduğunu unutmamak gere- kir. Recep Tayyip Erdoğan eğer cum- hurbaşkanı olursa elindeki iktidar yet- kilerinı de kaybetmek istemeyecektir. Bu amaçla başkanlık sistemi gündeme getiriliyor. Ikinci sorun ise başkanlık sisteminin Türkıye'deki rejimi ne yönde etkileye- ceği... Türkiye, özürlü demokrasi gele- neği nedeniyle sürekli parti liderlerinin hegemonyasında siyaset yapılan bir ülke oldu. Meclisler ne yazık ki milletin iradesini ifade etmek yerine liderlerin al- dığı kararların onay makamı haline ge- tirildi. Bu gelenek neredeyse hiç değiş- meden günümüze kadar geldi. AKP de bir lider partisi. Recep Tay- yip Erdoğan, partinintekhâkimi. Diğer partilerde olduğu gibi AKP'de de par- ti içi demokrasinden pek söz edilemez. Bunun sorumlusu Erdoğan mı derse- niz, tek sorumlusunun o olmadığını ka- bul etmeliyiz. Çünkü Türkiye'deki siya- set kültürü, lider etrafında toplanmayı bir alışkanlık haline getirmiş durumda. Bunun gelenek ve kültürle bir ilişkisi olduğu gibi, demokratikleşmeyle de il- gısi olduğu kesin. Siyasi Partiler Kanunu, Seçim Ka- nunu, başbakanın ve parti liderinin el- lerindeki yetkiler liderleri güçlendiriyor. Siyaset aynı zamanda bir rant payla- şımı olarak örgütlendiği için liderler, el- lerindeki güçle rantı da kontrol edip yönlendirebiliyorlar. AKP içinde de Er- doğan'ın egemenliği giderek pekişiyor. Bu ortamda başkanlık sistemi de- mek, aslındatek kişi egemenliğıni da- ha da güçlendirmek anlamına geliyor. Türkiye gibi demokrasi alışkanlıkları zayıf olan bir ülkede başkanlık sistemi, iyice tek kişi otoritesi haline dönüşebi- lir. Rahmi Koç, bir işadamı olarak ka- rarların daha kolay alınıp uygulanaca- ğını düşünüyor. Onun böyle düşünme- si normal. Ancak unutmayalım ki tek kişi yöne- timleri demokrasinin yerleşmediği ül- kelerde büyük yolsuzlukların, büyük çürümelerin dezeminini hazırlıyor. Mar- cos'ları, Suharto'ları unutmayalım. Böyle onlarca örnek var. • • • Türkiye, henüz demokrasi konu- sunda ciddi sorunları olan bir ülke. AB'ye uyum yasaları yüzünden bile ne çok sorun çıktığına tanık olmadık mı? Şimdi bu sürecı geliştirecek ön- lemlere ihtiyaç var. Partilerin demok- ratikleştirilmesi, Seçim Kanunu'nun demokratik hale getirilmesi gibi bir di- zi yasal değişiklik gerekirken tam ter- si yönde ilerlemek, bu süreci de za- afa uğratacaktır. Türkiye'de yeteri kadar başkan ve güçlü siyasetçi bulunuyor. Eksik olan, bağımsız karar alma gücüne sahip par- ti kurulları ve Meclis. Bunların işleme- sini sağlayacak adımlar atılmalı. Başkanlık ne işe yarayacaktır? Za- man zaman hükümetle Cumhurbaş- kanı arasında çıkan çelişmelerbazı ka- rarların alınmasını gerçekten gecikti rebiliyor. Olabilir, ancak bunu bir anlam- da denetim olarak da düşünmek ge- rekmez mi? Tek parti iktidarına karşı Cumhurbaşkanlığı makamı birsigorta olarak da kabul edilemez mi? Başkanları çok olan bir ülkeyiz. Baş- kanı çok, demokrasisi az. Başkana de- ğil demokrasiye güç vermeliyiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle