18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2005 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Yılbaşı Adası HİNT OKYANUSU'NUN doğu tarafında, Endonezya'nın Cava'sıyla Avustralya arasında bir ada bu. Ingilizlerin us- taca sömürü için yarattığı Doğu Hindistan Kumpanya- sı'nın bir adamı, Kaptan Mynors vermiş adını. Bir Noel günü gemisiyle o adaya demirlediği için. Zaten, Ingiliz- cede "Christmas" Adası deniyor. Atlaslara da o adla geçmiş. Son tsunamide süpürülüp gittiğini düşünebilirsinız ama, öyle olmamıştır herhalde. Çünkü, küçücük adanın çevresi, bizim Antalya'dakiler gibi, yüksekliği otuz met- reye kadar varan sarp yarlarla çevriliymiş. Olsa olsa, adada pek bol olduğu anlaşılan fosfatın gemilere yük- lendiği liman süpürülmüştür. Okyanusların ortalarındayapayalnız duran bu tür ada- ların ilginçliği, başkalarının bırkaç saat önce kutladığı ya da birkaç saat sonra kutlayacağı yılbaşı gecesini, tek baş- larına, başkalarıyla paylaşmadan kutlamalarıdır. Böyle- si, tuhaf bir duygu olsa gerek: O dakikaları bütün dünya adına, ama bütün insanlıktan ayrı olarak kutlamak. Birbakıma,yılların ilkgeceleri veilkgünleri herkesin kendi düşünce adasına çekilip geride bırakılan za- mana ve önümüzde açılan yeni yıla tek başına baktığı bir yaşam durağı değil midir? Bir adanın en yüksek tepesinden çevreye bakar gibi: Arkanızda yaşanmışlık, önünüzde yaşanacakların ufku. Bunlar, insanların kendileriyle hesaplaştıkları ve gele- ceğe dönük hesaplar yaptıkları saatlerdir: Pişmanlıklar, dersler ve sonra, kararlar, ahdedişler, yeminler. İlk ve son kez değil; hep tekrarlanmıştır ve tekrarlanacaktır böyle anlar; yıllar yılı ve daha da kim bilir kaç yıl. Ne var ki, bazen, tek tek bireyler için değil, bütün top- lum, dolayısıyla herkes için kritik sayılacak yıllar da olur. 2005 öyle bir yıl olacak. Gerçekten, 3 Ekim'e kadar bir şeyler yapılmazsa, Tilr- kiye'ninkolaydönülmezbirtünelesokulacağıyıldır2005. öbür ucundan nasıl çıkılacağı tam olarak bilinmeyen, ama az çok tahmin edilebilen bir tünel. Toplumu yanıltmak için seferber edilmiş iki büyük hol- dingin medyası ve dış çevreler, şimdiden ne kadar alla- yıp pullasalar da o tünelın öbür ucundan çıkan Türkiye, sindirilip emilebilmek için ufalanıp dövülmüş, yumuşa- tılmış, başka bir şeye çevrilmiş bir Türkiye olacak büyük olasılıkla. Bunu önlemek için, kişisel adalardan demir alıp açığa çıkarak bu yılı önümüzdeki dokuz ay boyun- ca bir büyük siyaset ve hukuk savaşına dönüştürmek ge- rekiyor. Durum, büsbütün umutsuz değildir. Arkada bırakılan yılın son birkaç haftası, kişisel adaların sakin limanların- da uyuyan halk yığınlarını AB'ye gidişin ne anlama gel- diği konusunda hayli uyarmışa benziyor. Savaşı kazanmak, bu dersin momentumunu yitirme- meye bağlıdır. Sevgili Öğretmenlerimiz Mustafa Kemal Atatürk'ün bize hedef gösterdiği "Çağdaş Uygarhk Düzeyini Aşmak" ülkümüzü gerçekleştirme yolundaki öncülerimizin başında "Sevgili Öğretmenlerimiz" gelmektedir. Onlarm yetiştirdikleri bilgi, adalet, eşitlik ve ilkelilik sahibi gençlerdir yolumuzu açıp geleceği sürdürecek olanlar! Öğretmenlerimizi sevip saymalı, onları her türlü haksızhktan, şiddetten, baskılardan, insafsızlıklardan esirgemeliyiz. Prof. Dr. Türkail SAYLAN ÇYDD Genel Başkanı S evgili Öğretmenlerimiz, 2005 yı- lına girmekte olan Türkiyemiz- de, sizlere yapılanlan içimize sin- diremiyor ve sizlerden özür dili- yoruz! Eğersizleryani öğretmen- lerimiz olmasaydı, çocııklukta hamurumu- zu kannasaydı bizler neylerdik? Başarıh ve kendi ayaklan üzerinde duran kime sorarsa- nız sorun, ilk yol gösterıcinin, ilk ön açıcı- nın, bir köy öğretmeni, bir sınıf öğretmeni olduğunu öğrenirsiniz, öyle değil mi? Uzun yıllann gerisınden ışıl ışıl gülümse- yen; bizlere, tüm öğrencilerine, gerçek an- lamıyla "hayat bilgisi" dersleri veren ve uy- gulayan öğretmenimızin imgesinı bugüne dek asla yitirmemişizdir! Her dara düştüğü- nıüzde, onun sırtımızı sıvazlayan ve bize güç katan ellerinin sıcaklığını duyarak yolumu- zu sürdürürüz. Öğretmenlık kadar olağanüstü, sabır ve yürek isteyen, değışimin ve gelişimin öncü- sü hangi meslek vardır ki'? Dört bir taraftan çekelenen nineler dedeler, analar, babalar, bü- yüklü küçüklü kardeşler arasında bir uçtan ötekine sürüklenen, kavram karmaşası için- deki küçücük çocuğu, çağdaş, demokrat, yurtsever, ilkeli bir insana dönüştüren, ona özgüven ve ufuk sağlayan, böylece toplumun öncüsü olan bir öğretmenin hakkı ödenebi- lir mi? 1928'lerde Mustafa Necati'nin öğretmen- lere verdiği değer, Cumhuriyetimizin teme- line harç olmuştur. Oysa, geçen zaman için- de bizler, devlet ve millet olarak, öğretmen- lerimizin kamusal, toplumsal hele hele eko- nomik durumlannrn sıradanlaşmasına, değer- sizleşmesine nasıl da seyirci kaldık? Şimdi de, en doğal ve çağdaşlığa uygun şe- kilde örgütlenmiş olan ve eğitimdeki sorun- 9 2 4 Takım Elbise 1 ^ 149 I Kaban 149 WPardösü 149 lan, açmazları, yetersizlikleri, yaşadıkları haksızlıklan dile getirip çözünı isteyen bir grup yürekli öğretmenimizin feryadını din- lemek yerine, bir demokrasi örneği vermek ve seslerini duyurmak üzere yaptıklan uy- gar gösterileri engellemek, katılanlan yıl- dırmak için coplama, su ve biber gazı sık- ma, sürükleme, tutuklama vb. gibi ölçülülük kurallannı aşan çağdışı davranışlarda bulu- nuluyor. Son yıllarda, süregelen çeşitli olumsuzluk ve yetersizliklere karşın, ülkemizde, pek çok yeni ve çağdaş yasa değişikliklerinin yapıl- dığmı görüyor, kâğıt üzerindeki bu değişik- liklerin gerçek yaşama geçmesi, temellenme- si ve devletle vatandaş arasındaki duvarla- rın, uçurumlann kalkması için iyi niyetle ça- ba gösteriyoruz. Ne yazık ki henüz kaf alann ıçinde adalet, eşitlik ve insan hakları; şiddet kullanma ye- rine barışçıl yaklaşım; kavga, hakaret, aşa- ğılama yerine doğru ıletişım ve ölçülülük il- kesiyle çözüme varma inanç ve duygusu tam yerleşemedi! Hlimizdeki yetkileri, kendimizı, o vatan- daşın yerine koyarak yani empati yaparak kul- lanma-kullanmama kararı vremekten ne ya- zık ki çok ama çok uzağız! İşte buna somut örnek, sevgili saygıdeğer öğretmenlerimize, onların örgütlerine yapı- lanlardır. Okullannda, öğrencilerin yanın- da, huzur içinde eğitim yapmalan gerekir- ken, onlann örgütlü bir güç olmalannı iste- mediğimizden, seslerini duyurmak, kendile- rini savunmak zorunda bırakıyoruz. 21. yüz- yılda, çağdaşlaşma istencimizi dosta düş- mana durmadan yinelerken sergilenen bu manzara, çok ama çok düşündürücü ve utan- dıncıdır! 1928'lerin Türkıyesi'nde, Milli Eğitim Ba- kanı Mustafa Necati'nin tek tek mektup ya- zarak göreve gönderdiği Atatûrk'ün öğret- menleri, tt 10yıldal5nülyongençyarattıkher yaştan" diye övünüyorlardı haklı olarak! Bugünse yetersiz öğretmen yetiştirme yön- temleri, yetersiz ekonomik ve sosyal koşul- lar, üstüne üstlük cezalandırma, sürgün et- me, kendini geliştirme koşullarını sağlama- ma gibi yanlışhklar nedeniyle, eğitimde gel- diğimiz noktayı, başarısızhk göstergelerini yazıyor, söylüyor, yakınıyoruz. Oysa, devlet, millet ve tüm toplum olarak, öğretmenlerimizi yüceltmek, hak ettikleri şekilde donatmak, başarıh olmaları için ge- rekli beklentilerini gerçekleştirmek ve ör- gütlenmelerini, hak aramalannı, toplumsal çağdaşlaşmamızın bir artı değeri olarak gör- mek noktasında ne yaptık ve yapmalıyız? Ne yazık ki, bunlan hıç sorgulamıyoruz! Mustafa Kemal Atatûrk'ün bize hedef gös- terdiği "Çağdaş Uygarhk Düzeyini Aşmak" ülkümüzü gerçekleştirme yolundaki öncüle- rimizin başında "Sevgili Öğretmenlerimiz" gelmektedir. Onlann yetiştirdikleri bilgi, ada- let, eşitlik ve ilkelilik sahibi gençlerdir yo- lumuzu açıp geleceği sürdürecek olanlar! Öğretmenlerimizi sevip saymalı, onları her türlü haksızhktan, şiddetten, baskılardan, in- safsızlıklardan esirgemeliyiz. Kendini, Cumhuriyetimizin bekçileri ola- rak algılayan her birey, her örgüt ve hep bir- likte devlet ve millet olarak aydınlanma bay- rağını taşıyan, geleceğin çağdaş kuşaklannı oluşturmak için canla başla çalışan, çilekeş öğretmenlerimizin yanında olmalıyız. Unutmayahm ki, bizleri, sizleri yetiştiren bu güzel insanlann ölçüsüz şiddete maruz kal- maları, biber gazı, itip kakma, dayak vb. ezi- yetleri yaşamalan, aslında bizim de yaralan- mamız, aşağılanmamız demektir. Toplumu oluşturan her bireye emeği geç- miş sevgili öğretmenlerimizi şiddet uygula- malarından esirgemek, kendi geleceğimizi esirgemek demektir! Gelin, hep birlikte, öğretmenlerimiz baş- ta olmak üzere, herkes için daha uygar ve in- sana saygılı bir Türkiye için elimizden gele- ni yapalım. Devrimin Seheryıldızı: Mustafa Necati... Mustafa Necati'nin bir bahar seli gibi kısa süfen yaşamının en verimli aşaması da, son görevi olan Milli Eğitim Bakanlığı dönemidir. Üç yıl on bir gün süren (20 Aralık 1923-1 Ocak 1929) bu görevi sırasmda, eğitim devriminin önündeki bütün büyük engelleri kaldırmış, Türk ulusal eğitim dizgesinin temellerini atmış, çatısını kurmuştur. A. Kadir PAKSOY S eheryıldızı, yani Venüs; Merkür'den sonra güneşe en yakın gezegendir. Sabah, tam ağarırken ya da akşam güneş batarken görünür. Çolpan, Zühre, Çobanyıldızı adlarıyla da anılır. Türk devrimini (Atatürkya da 1923 Devrimi) güneşe, bu devrimin öncülerini de birer yıldıza benzetirsek Mustafa Necati daha çok sabah gün doğarken görünen Seheryıldızı'na benzer. (Mustafa Kemal mi? O, kutupyıldızıdır (Kutuplar kutbu) Türk ulusu ona bakarak yönünü belirlemiş, onunla kurtuluşa yürümüştür. Bugün de karanlık gecelerde yönümüzü yitirdiğimizde yine ona bakarak buluyoruz...) Mustafa Necati (1894 - 1 Ocak 1929), Türk devriminin tam ağartısı aşaması diyebileceğimiz 1919-1929 arasında, devrimin sabahında, güneşin kara bulutlarım dağıtmak için tüm gücünü kullandığı, "tan ağnsı"nın en çok duyulduğu o sancılı günlerde görünür Türkiye ufuklannda. Izmir'in işgalinden bir gün önce (14 Mayıs 1919), Hasan Tahsin ve öbür devrimci aydınlarla birlikte Bahribaba Parkı'nda (o günkü mezarlık) halkı toplayıp işgale karşı direnmeye çağırdığmda yirmi beş yaşındadır. Sonra, Batı Cephesi'nde Bulgurcu Mehmet Efe ile birlikte düşmana karşı savaşan bir çete, Kuvayı Milliye komutanı. Aynı zamanda, arkadaşı Vasıf Çuıar'la birlikte çıkardıkları Izmir'e Doğru gazetesinin, canı gibi kalemini de kurtuluşa adayan inançlı yazarı. 1920'deTBMM açıldığında Saruhan mebusu ve Kastamonu Istiklal Mahkemesi Başkanı. Meclis'te Mustafa Kemal'in yanında, Müdafaa-i Hukuk Grubu Kâtibi. Şeyh Sait Ayaklanması'nda savcı, Muallimler Birliği Genel Başkanı, Mübadele Imar ve Iskân, Adalet ve ardından Milli Eğitim Bakanı. Nerde devrimin önünde bir engel, nerde çözülmesi gereken bir sorun, bir bunalım var, orda Mustafa Necati. Ulusun kurtuluşu, Cumhuriyetin kuruluşu yolunda soluk soluğa geçen on yıl. Yaşama gözlerini yumduğunda, "yolunyansı" bile değildir!.. Mustafa Necati'nin bir bahar seli gibi kısa süren yaşamının OSı/lA.l IBEY (MERKEZ TOPTAN) Samanyolu 18 Osmanbey Tel: (0212) 225 62 00 Faks: (0212) 233 30 S0 ' milyon 1İ den başlayan fiyatlarla Resimde gorulen kcıban g*r<ek dana dorisi otup p*rok*nde soiış fiyûli 345 YTl'dir. SUADİYE Bağdat Caddesi Tel: (0216) 369 00 49 fEfJDÎK ÛÜÎLET İKİTELLİ OUTLET Dumankaya Outlet Center Tel: (0216) 473 52 65 Turgut Özal Cad. No: 153 Tel: (0212) 549 40 56 İZI/IİT OUTLET CENTER KONYA Mİ TEPE REAL Tel: (0262) 335 57 35 No: 45/46 Tel: (0332) 265 19 80 ÇORLU ORION Tel: (0282) 673 26 64Tel: (0332) 241 61 15 Tel: (0282) 673 26 64 ZOI-JGULDAK SİİRT Gazlpaşa Cad. No: 77 Tel: (0372) 252 17 98 Güres Cad. No: 21 Tel: (0484) 224 00 43 BATMAN ELAZIG Balıkçılar Cad. Yıldızkaya işhanı Gazl Cad. No: 31 -A Tel: (0424) 238 99 00 -10 hat No: 7 Tel: (0488) 213 38 07 aUK/. ERZURUM Altıparmak Cad. No: 44 Tel: (0224) 223 41 40 Yakutlye Alışveriş Merkezi No:l Tel: (0442) 233 22 23 en verimli aşaması da, son görevi olan Milli Eğitim Bakanlığı dönemidir. Üç yıl on bir gün süren (20 Aralık 1923-1 Ocak 1929) bu görevi sırasında, eğitim devriminin önündeki bütün büyük engelleri kaldırmış, Türk ulusal eğitim dizgesinin temellerini atmış, çatısını kurmuştur. Eğitimin Birliği Yasası'nı yaşama geçiren, Yaa Devrimi'ni başlatan, köy öğretmen okullannı kurarak Köy Enstitüleri'ne giden yolu açan odur. Ancak onun ömrü, diktiği bu devrim ağaçlannın büyüdüğünü görmeye, olgunlaşan meyvelerini tatmaya yetmemiştir. 24 Kasım 1928'de Millet Mektepleri'nin açılışını duyurmuş, ancak 1 Ocak 1929 günü, Ankara'da Numune Hastanesi'nde ameliyat masasından kalkıp eğitim- öğretimi başlatamamış, başöğretmeni, devrimin önderini gözyaşları içinde bırakmıştır... Mustafa Necati, başka türlü nasıl anlatılır? O, devrimin Seheryıldızı'dır. Güneşin şölenine katılamadan göğümüzden kaymıştır. "Yeridir kızıl kor kesilse güller, Tanyeri kan tütse buhurdan gibi, Efcnıi toprağa salan gönüller, Yanıyor tutuşmuş bir ornıan gibi..." (Farık Nafiz Çamlıbel) ölümünün 75. yılında bugün de... İnsanlar öldürülürken susulmaması dileğiyle, mutlu yıllar. G A Z E m ı l i l ( HansCaödesıNO'14 KavakJıdere, 06540 ANKARA Tel-(0312) 4 U /7üUpD> Faks-(0312) 417 57 46 8-posia umagtumag,org.tr www.umag.org.tr PENCERE Yeni BiP Yıl... Yılın ilk günü bugün.. Yılın son günü dostlar eve birer birer telefon et- tiler; Arif Damar'ın sesi biraz bıkkındı, bir şiirini oku- du: "Böyle uzun yaşamak iyi de Sık sık bir suçluluk duygusu uyanıyor içimde Halit Asım gibi hemen aklıma gelen Şarkısı yarıda kesilen genç şairlerin YıllSrını mı çaldım yoksa ben?" Yaşamla hesaplaşmanın namuslu bir şairde uyandırdığı erdemli duygusallığın dizeleri bunlar... Zaman gelip geçiyor.. Kim söylemişti? "- Zaman geçmiyor" demişti, "biz geçiyoruz..." Yılbaşında herkesin, geçen günlerin muhasebe- sini yaparken, geleceğin umutlarını benliğinde kö- rüklemesi görenek olmuştur. • Eskiden insan köy hayatının dar ufku içinde ya- şardı; zaman kavramını düşünecek hali yoktu; oy- sa çağdaş insan için takvim, zamanın kullanılma- sına yarayan yapay bir oyuncak!.. ömür, doğma- dan önce başlayan, öldükten sonra geleceğe ba- ğışlanan birsüreç... Insanlığın tarihsel anlamını avuç içi kadar bir kâ- ğıtta vurgulamak gerekiyorsa ne denir?.. İnsan uzun mu uzun bir evrimde insanlaştı.. İlk ayağa kalkan insanın fosilini bilim adamı bul- du.. İnsan göçerlikten yerleşik düzene ekip-biçme- sini öğrenerekgeçebildi ki buna 'tanm devrimi' de- niyor.. 'Sanayi devrimi'ne dek toplumda dinci düzen geçerli oldu.. Laiklik ve demokrasi, şunun şurasında iki yüz- yıllık bir zaman diliminde yerkürenin küçük bir bö- lümünde uç verdi.. 2004 yılı, başı ve sonu bilinmeyen zamanın sı- nırsız okyanusunda uç vermiş bir ağacın sonsuz kütüğüne çizilmiş küçücük bir çentikten başka şey değildi.. • Ya2005?.. Nasıl olacak?.. Sanayi devrimini iki yüzyıldan beri gerçekleşti- rip teknolojiyi hayarta kullanmayı yaşam biçimine dönüştürmüşolanların, kendilerinden geri insan- lar üzerinde kurmak istediklerı sömürü egemenli- ğinin utancıyla giriyoruz 2005 yılına... Bu ayıp insanlığa yeter de artar bile... Türkiyemiz de bu çelişkinin sancısında kıvranı- yor. • İnsanın insanlaşabilmesi için önce dinci toplum düzenini öz yurdunda aşması gerekiyor; aklın öz- gürlüğünü benliğinde sağlayamayan insan köle- likten kurtulmuş sayılmaz... Ne yazık ki Türkiye'nin bugünkü Başbakanı ken- di aklının özgürlüğünü kendi benliğinde sağlaya- mamıştır... Yazık ona ve bize!.. Peki, ilk bakışta umutsuz görünen bu durumdan nasıl kurtulabiliriz?.. Insanlık tarihinin zamanlamasında çoktan tak-' vimeyazılmış 'Aydınlanma'y\ layıkolduğumuzgü-', zellikte nasıl gerçekleştirebiliriz?.. * Telefon çaldı.. Mehmet Başaran'ın sesi yeni yıl kutlamasında yankılandıL Başaran, Behçet Necatigil'in bir şi- irini okuyarak 2005 yılında gerçekleşecek ortak ba- şarının gizemli reçetesini hepimize sundu: "Ümitsizsiniz.. Demek ümit sizsiniz!.. Çaresizsiniz.. Demek çare sizsiniz!.." Güzel bir yıl dileğiyle... Cumhurlyet kitap kulübü MERİÇ VELlDEDEOĞLU LAlKLİKTEN ŞERİATA MI? Çağ Pazarlama A.Ş. Türkocağı Cad. No:39/41 (34334) Cağaloğlu-Istanbul Tel:(0212) 514 01 96 KARTAL 2. AİLE MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 2003/491 Davacılar Haydar Bat vekıli Av. Ddek Handan Oğuz tarafmdan davalı lna Maria Wiesmayr aleyhine açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Mahkememızce verilen 23/09/2004 tarıh, 2003/491 Esas ve 2004/704 Karar sayılı hüküm gereğince davanın kabulüne, Erzıncan ilı, Refahıye ilçesi, Muratçayın köyü cilt 94, hane: l'de nürusa kayıtlı, Ibrahım ve Kadife'den olma 19/03/1981 Nürtigen Almanya doğumlu Haydar Bat ile Avusturya uynıklu Mandfred ve Eva Maria'dan olma 09/10/1976 Wels doğumlu lna Mana Wiesmayr'm boşanmalarına; Bakiye 2.220.000.- TL karar ve ilam harcımn davalıdan tahsılı ile Hazine'ye irat kaydına, Talep edılmediğinden yargılama gıderleri konusunda karar vermeye yer olmadığına, 23/09/2004 tarihinde ka- rar verilmıştir. Kendisıne dava dılekçesı duruşma günü ilanen tebliğ edılen davalıya hüküm özeti ılan olunduk- tan itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılmasına dair hüküm özeti yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. 12/10/2004 Basın: 59713
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle