Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
< 1 OCAK 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Kıyılar şimdilik kurtuldu
Bayındırlık Bakanlı-
ğı, geçen mart ayında
"Kıyı Kanunu'nun Uy-
gulanmasına Dair Yö-
netmelik"Xe yaptığı de-
ğişiklik ile kıyı, dolgu ve
sahil şeritlerini yapılaş-
maya açan bir düzen-
leme getirmiş, Şehir
Plancıları ve Harita Mü-
hendisleri odaları da
yönetmelik değişikliği-
nin iptali ve yürütmenin
durdurulması için baş-
vuruda bulunmuşlardı.
Herikioda, hukuksal
mücadelelerinin sonu-
cunu aldılar. Danıştay 6.
Dairesi, yönetmelik ile
ilgili yürütmeyi durdur-
ma kararı verdi. Hem
de, güzelim kıyılarımı-
zın eşitliğin kardeşçe-
siyle "tüm yurttaşlara
ait" olduğuna bir kez
daha vurgu yaparak:
"Kıyıların ve sahil şe-
ritlerinin kullanım
amaçlanna göre; de-
rinliği, kişilerin bu yer-
lerden yararlanma ola-
nakları ve şartları Kıyı
Yasası ile düzenlenmiş
ve anılan yasada kıyı
ve sahil şeritlehnin ka-
mu yararına kullanımı,
kıyının korunması ama-
cına yönelik olarak ya-
pılabilecek yapılar sı-
nırlı olarak sayılmıştır.
Bu bağlamda, ana-
yasa ve Kıyı Yasası hü-
kümlerine aykırı olarak
kıyılardan herkesin eşit
ve serbest yararlanma
hakkını ortadan kaldı-
racak veya sınırlandıra-
bilecek herhangi bir ta-
sarrufta bulunulması
mümkün değildir.
öte yandan, anaya-
sanın 124. maddesi
uyannca, Başbakanlık,
bakanlıklar ve kamu tü-
zelkişileri, kendi görev
alanlarını ilgilendiren
kanunların ve tüzükle-
rin uygulanmasını sağ-
lamak üzere ve bunla-
ra aykırı olmamak şar-
tıyla yönetmelikler çıka-
rabilirler. Dosyanın in-
celenmesinden, dava
konusu yönetmelik de-
ğişikliğiyle sahil şeri-
dinde, kıyı ve dolgu
alanlarında yeme-iç-
me tesisleri, alışveriş
merkezleri, konaklama
üniteleri gibi yapılaş-
maları içeren kruvazi-
yerlimanıyapımına ola-
nak sağlayacak düzen-
leme getirdiği anlaşıl-
maktadır. Olayda ana-
yasanın 43. maddesi
gereği anılan düzenle-
menin kanunla getiril-
mesi gerekirken kıyı-
daki dolgu alanında ve
sahil şeridinde yapıla-
bilecek yapıları sınırlı
olarak sayan Kıyı Kanu-
nu'na aykırı olarak yö-
netmelikle yapılaşma
hakkı genişletilmiştir."
Karar, yıllar içinde za-
ten perişan edilmiş kı-
yıların daha çok tırtık-
lanmasına şimdilik izin
vermiyor. Buna da şü-
kür.
IŞIK KANSU
Yeniden Diriliş
Beş beter ölüsü kandilli
işler dönüyor
etrafımızda. Onmaz
hastalık sanki, ciğerleri
sökülürcesine öksürüyor
koskoca ülke, solgun.
Kiler boş, ambar dipsiz.
Üstelik cingöz geçinen
gönlü karalar başımızda.
Yazgıdan mı sayılacak
habire örselenmek?
Sünepelik, çaresizlik,
sümsüklük, başı öndelik,
cumburlop teslimiyetçilik
varsın kadercilerin olsun.
Bize; bir özgüven
silkinişi, bir tazelenme,
bir varoluşu algılama, bir
yeniden uyanış
gerekiyor. Şaha kalkmış
her an doludizgin
koşacak küheylan gibi,
tahtada kendine
güvenen kırmızı kurdeleli
çalışkan öğrenci gibi,
zamana ve zorlu
koşullara direnen ulu
sedir gibi...
Yani aydınlanmacılar,
yani cumhuriyetçiler,
yani canı yürekten
toplumcular, yani bilgi
bileycileri gürül gürül
çavlan olmalı.
Gün döndü, yıl döndü,
yenilendik. Denektaşı
olma, çetele tutma
geride kaldı, kaldırın
gözlerinizi yerden, tan
yerine bakın, güneş
ufuktan doğsun.
Yeni yılınız kutlu olsun.
Dilek
Istanbul Kız Liseliler Demeği ve
Vakfı Başkanı Birnur Özümert'in
yılbaşı kartından:
"Karanlıkta kalmış aydınların,
IMF vekili gibi çalışan
milletvekillerinin, çıkarcı medya
mensuplarının aymazlıklarından,
sapkınlıklarından yurdumuzu ve
ulusumuzu koruması için gerekli
gücün halkımızda olduğunu yeni
yılda herkesin anlamasını
diliyoruz."
Reformun anlamı
Muhafazakârdemokratların re-
formlan dinmiyor. Son muhafaza-
kârdemokratreform "sosyalgü-
venlik" üzerine... Bildik "Yeşilpan-
jurlu evimiz olacak" teranesi:
Emekli Sandığı, SSK, Bağ-Kur
üst üste konacak, "Sosyal Güven-
lik Kurumu" da çatı katı olacak...
DİSK Sosyal-lş Başkanı Öz-
can Kesgeç, reform taslağını
okumuş. Ozetledi:
"Genelkurulyine göstermelik.
Onay yetkisi yine yok. Kurum
başkanıyine genelkurulda seçil-
miyor, atamayla geliyor. Yöne-
tim kurulunda yine 8'e 5 iktidar
ağırlığı var. Kurum çalışanları açı-
sındanyapıyineçorba. Istihdam
yapısı da, ne deve, ne kuş... Bir
tarafta memur statüsünde çalı-
şanlar olacak, öbür yanda özel
hukuk statüsü ile."
Fazla uzatmaya gerek yok. Re-
formun ne olduğu anlaşılmıştır...
2005'e Girerken Dünyamız
Prof. Dr. C OŞKIJN ÖZDEMİR
Bu kadargaflet bu kadarda-
lalet ve bu kadar hıyanet. Ha-
ince, vicdansızcayürütülen ev-
renselçıkarvesömürüeylem-
leri. Aldatma, kandırma, afyon-
lama ile uyutulan, sindirilen
halk... Bu kadar yaygın açlık,
yoksulluk, cehalet, salgın has-
talık. Günde 2 dolarla açlık sı-
nırında yaşam savaşı veren mil-
yarlar. Böyle bir dünyada 895
milyardolara ulaşan silah üre-
timi. Tüm dünyayı saran kav-
ga, çatışma ve her türlü insa-
ni değerleri dışlayıp sadece gü-
ce dayanan saldırılar ve işgal-
ler... Sivil halka, çocuklara yö-
neltilen makineli ölüm araçla-
rı, yolda yürüyenleri, camide
dua edenleri tarayan silahlar. Bu
katliamlar karşısında suskun
kalan Birleşmiş Milletler. Irak'ta-
ki vahşi saldırıyı lanetle anmak
ve karşı eyleme geçmek yeri-
ne destek veren uygar ülkeler.
Neredeyse bu Irak barbarlığı-
na ortaklık edecek olan ve bun-
dan kıl payı kurtulan Türkiye.
Böyle bir ülkede yaşayanlar,
bizler, bölük pörçük, param-
parça, tutunacak yer arayan
insanlar. Yolunu şaşıranlar. bu
arada yolunu bulanlar. Beyin-
lerinin ışığını satılığaçıkaranlar.
Bütün hünerini varlıklı bir yaşa-
mı sürdürebilmek için kulla-
nanlar. 350 milyona çıkarılan
asgari ücret ve bununla övü-
nen politikacılar.
6.5 milyarla ve türlü çeşitli
desteklerle geçinemediği için
ticaret yapan Başbakan ve do-
kunulmazlıklarını asla kaldır-
mayan buna inatla direnen mil-
letvekilleri. Varlıklı insanlaraya-
rar sağlayan vergi indirimleri.
Narkoz altında tutulan, aldatı-
lan.. ortalama 4 yıl eğitim almış
çaresizlikten çaresizliğe sürük-
lenen ve yukarılardan aşağı
sarkan yolsuzluklara bulaştı-
rılmış bir halk. Gerçekleri ve
emekçi halkı savunmak yerine
türlü çeşitli laf cambazlıkları ile
kendi rafahı peşinde koşan ya-
zarlar, bilim adamları ekono-
mistler.
Ülkede Türkler, Kürtler, Çer-
kezler, Boşnaklar, Kafkasyalı-
lar, Aleviler, Lazlar, Gürcüler'in
yani sıra emekçilerin yaşadı-
ğını görmezden gelen TV'ler,
gazeteler, yazarlar, panelistler,
ekonomistler. özgürlükleri ifa-
de özgürlüğünden ibaret sa-
yanlar, ekonomik hakları, eği-
tim, sağlık haklarını hiç hesa-
ba katmayanlar. Işte böyle gi-
riyoruz2005yılına. Üstelik do-
ğa böyle bir dünya karşısında
bütün gücü ve şiddeti ile vuru-
yor, darbeliyor bu çirkinliklerle
dolu dünyayı.
Masum insanları da yok ede-
rek. Bakalım bununla yetinecek
mi? Istanbul'un Marmara De-
nizi'nin derinliklerinde şimdilik
suskun duran doğa parçası
bakalım bizim aymazlıklarımı-
za, cehaletimize, hilekârlığımı-
za, yolsuzluklarımıza, çıkarcı-
lığımıza, akıl ve bilimden uzak
duruşumuza ve vurdumduy-
mazlığımıza daha ne kadar ta-
hammül edecek?.. Yıllarönce
solcu ve çok hızlı ama sonra-
ları hızını emekçiler için değil
başka doğrultularda kullanan
ünlü birköşeyazarımız, emek-
çiden yana bir başka ünlü ya-
zarımız içerdeyken, Orhan Ke-
mal hapisteyken bayram kut-
laması yapılamaz diye yazar-
dı. Ne dersiniz biz de böyle bir
dünyada yılbaşını kutlamayı
hak ediyor muyuz?
Başkanlık
sistemi
CHP Grup Başkanvekili
HalukKoç, 17 Aralık
Brüksel şenliğinin
ardından AKP iktidarının
kendi kendine nota
vermesini epey "f/"ye
aldı.
"Geç intikal" dedi,
"Eminönü Camii önünde
yer tahsis ettirin" dedi,
"Çelişkilerinden dolayı
Başbakan'ı en kalbi
duygularımla
selamlıyorum" dedi...
Haluk Koç'a göre, öyle
bir malzeme veriyorlar ki,
insan ister istemez
şakaya vuruyor işi. Biri
kalkıp "r"lerini uzata
uzata önü arkası
anlaşılamayan bir
"Medeniyetlerrrrr
uzlaşması" deyince ne
yapılırsa onu yapıyor:
"Farkında mıyız bilmem,
fiili olarak bir başkanlık
sistemi uygulanıyor.
Kendisinin ürettiği tezler
üzerinden görüş
açıklayamayan bir
liderlik... Dolayısıyla
kendisini devlet sanan
bir avuç danışman
tarafından kuşatılmış bir
liderlik..."
Haluk Koç'un kullandığı
sözcüklerden seçtiğimiz
bir tanımlama yapalım
isterseniz:
"Yansıtıcılarca
yönlendihlen
kumandalaştırılmış
başkanlık sistemi."
KİM KİME DUM DUMA BEIUÇAK behicakOı turk.net
ÇtZGİLİK KÂMİL MASARACl kamilmasaraci ı mynet.com
HARBt SEMİU POROY semihporoy(<ı yahoo.com
FETHİYE KADASTROMAHKEMESt'NDEN
Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemcsi'nin 2000/76 Esas ve
2002/570 Karar sayılı dosyasında davacılar Hatice Cerben, Yusuf
Cerben, Fatma Ccrben, Süleyman Cerben, Zeynep Cerben, Seba-
hat Cerben, Nezahat Cerben, Melahat Cerben'in davalılar M. Ali
Cerben ve Hilmi Ccrben hakkında açmış olduğu meni müdalıale
davası ve yınc Fethiye Sullı Hukuk Mahkcmesi'nin 2002/40 Esas
ve 2002/1095 Karar sayılı dava dosyasında davacı Hilmi Cer-
ben'in davalılar Mehmet Ali Cerben, Yusuf Cerben, Hatice Yet-
kin, Fatma Gök, Zeynep Altındaş, Sebahat Çalhan, Nezahat Atlı
ve Melahat Atlı hakkında açmış olduğu zilyetliğin korunması ve
vaki tecavüzün men-i konulu Mıığla ili Fethiye ilçesi, Bekçiler
köyii Değirmenönü mevkii 108 ada 85 parsel ile Kocaçayır mev-
kii 183 ada, 14, 15 parseller ve 184 ada 9 parsellere ait dava dos-
yaları 3402 SY.'nin 27. maddesi uyannca görevsizlik kararı veri-
lerek mahkememizc gönderilmiş olduğundan, görevsizlik kararı
Yusuf Cerben mirascılarına tebliğ edilememiş ve tüm aramalara
rağmen yeni adresleri tespit edilemediğiııden ilanen tebliğlerine
karar verilmiş ve görevsizlik kararlarının Yusuf Cerben mirasçıla-
rı Sadenur Cerben, Halıl Cerben, Süleyman Cerben, Dudu Top-
kara, Fatmana Ccrben ve l'urgut Cerben'e tebliğ yerine kaim ol-
mak üzere ilan gününden itibaren 15 gün sonra tebliğ yapılmış
sayılacağı ilanen tebliğ olunur. 24.11.2004
Basın: 59898
TARİHTE BUGÜN MİIMTAZARIKAN 1 Orak utvw.niunttaz-arUtnn.rom
MUSTAFA NECAT/'NIN AN/ ÖLÜMÜ..
1323'PA 8U6ÜU, MıLLÎ EĞm/Ut BAKAMI MuSTAfA NECATİ, &/£ BA-
6IPSAİC UASTALI6INDAN 35 YAŞtNDA ÖUDÛ- îaMıg'İM İ9İ9'DA YU-
MANLILAG. TAIZAFfNPAN İŞGAL E&İLMESİUDBfil SON&A, 8ALI-
ÖÜ İÎ
MÎR'£ poeeu" AOLI ei/z PE GAZ&TBÇ/KA/SM/Ş^Azıc^eıyL^ AM~
KA£A fJÜ/CÜMEri'Nİ l/£ MUS1T4PA tCEMAL'f PESn£KLEMİŞTl.
İ9ZO'DE MİLLEn/£K'Ü OL4&4K TBMM'A/E &4r/U1/f OL4AJ MÜS-
TAFA MECA77, 192.5'TE MİLÜ EĞfr/M 8/)&tHUĞt SÖeEVı'ME <££ri
R.İLMİÇTİ- T&t/HİDr TED&^Ar yASTA£tAI/N /LK
V£ LATİfJ ALFABES/AJİAI ı*ZA8U£-Ü O/JUAJ
RÇBKLeÇMİÇ, ÇOK EMBtl I/E/S.Pİ6I r
'M/L -
LET M£KTBPLEfSİ " l'S'E, KAPE/SİN &
BİR ÇıLI/E^f SOMUCU ONUM ÖLDÜSÛ
GÜN AÇILMIÇTt.,
ŞABANÖZÜ ASLİYE HUKUK
MAHKEMESİ'JNDEN
Esas No: 2004/37
Karar No: 2004/85
Davacı Dilek Çan taralindan davalı kurum Şabanözü Nüfus Mü-
dürlüğü aleyhine açılan soyisım tashihi davası sonııcu verilen karar
gereğince,
Şabanözü Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 15.4.2004 tarıh,
2004/37-85 esas-karar sayılı ilamı ile Çaııkırı ili, Şabanözü ilçesi,
Gümerdiğin beldesi, Cilt No: 6, Hane No: 43 ve BSN: 32'de nüfusa
kayıtlı Ali ve Sare kızı 20.2.1977 d.lu Dilek Çan'ın soyisnıinin Dilek
Can olarak düzeltilmcsine karar verılnıiştir, ilanen tebliğ olunur.
22.12.2004 Basın: 59930
SERİK 2. ASLİYE (AİLE) HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2004/144
Karar No: 2004/194
Davacı Arif Yalçın vekili tarafından davalı Gülten Yalçın aleyhine mahkememize açmış olduğu boşanma davasının mahkenıemizde
yapılan duruşnıası sonunda verilen karan gereğince,
1- Davanın kabulü ile Corum ili, Osmancık ilçesi, Fındık Köyü, Cılt: 40, Hane No: 3'te nüfusa kayıtlı Recep ve Şerıfe'den olma üs-
nıancık, 15.4.1977 doğumlu Arif Yalçın ile ayııı hanede nüfusa kayıtlı Durmuş. ve Rabıa'dan olma Çorum, 20.6.1982 doğumlu Gülten
Yalçın'ın 4721 sayılı Medeni Kanun'un 166/1 maddesi gereğince şıddetli geçımsızlık nedeniyle boşanmalanna,
2- Taraflann nafaka, tazminat, yargılama giderleri, vekâlet ücreti olmadığından bu hususta karar venlmesine yer olnıadığına,
3- Alınması gerekli 10.100.000.-TL harçtan peşin alınan 3.240.000.-TL harcın mahsubu ile bakıye 6.860.000.-TL harcın davacıdan
tahsiline karar verilmiş olup,
Mahkememiz kararı, karar tebliği yerine geçerli olmak üzere, davalı Durmuş kızı 1982 doğumlu Yukarıkocayatak Köyü, Serik-An-
talya adresinde ikamet eden Gülten Yalçın adına işbu ılanın yayımlandığı tarihten ilıbareıı 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ilanen
tebliğ olunur. 27.12.2004
Basın: 59866
i
SAGNAK
NİLGÜrV CERRAHOĞLU
Tsunami Şoku...
"Ağustosböceklehnin sesiyle uyuyorsunuzgecelehbu
bahçe-evlerde. Tropik yağmurlardan, yalnız hasırya da
bambudan yapılmış perdelerkoruyorevleriniçini. Su ve
su sesi 'bahçe evlerin' ayrılmaz parçasına dönüşüyor.
Lotus ve nilüferlerle süslü havuzlar; kayalara tünemişyüz-
me havuzları iç-dış dünya sınırını kaldıran evlerin iç de-
korasyon öğesi haline geliyor."
"Ayung nehri kıyısındaki 'Chedi' oteli, cennetten arta
kalan bu son köşelerden biri. Avusturyalı birmimarınyap-
tığı otel, muhteşem doğayı odanıza taşıyor. Uydu anten-
lerve TV'yiunutmanızgerekiyorburada. Yanıbaşınızdan
şınl şırıl akan nehrin sesini duyuyorsunuz yalnızca.
Minimalist, hasır çatılı bungalovların her biri -etraftan
kimsenin sizi gözetleyemeyeceği taş duvarlarla çevrili-
tropik avlulara açılıyor. Odaların banyoları da bu avlula-
rın içinde. 50 yıl öncesinde olduğu gibi tıpkı; doğayla iç
içe, palmiyelerin gölgesi ya da yıldızların altında yıkanı-
yorsunuz... Endonezya'nın başkenti Cakarta'dan her gün
bu adaya 6 jumbo jet dolusu turist akıyor..."
"Ekvatorda güneş birdenbire batıyor. Ama hemen ka-
rarmıyorhava. Günbatımıylagecearasında, filtreyleçe-
kilmiş bir fotoğraf karesi gibi, büyülü bir alacakaranlık
çöküyor renkler ve objeler üzerine... Böyle bir günbatı-
mı vakti vardım ben de bu cennete. Ince uzun palmiye-
lerarasında incecik biray doğuyordu. Yanıbaşında he-
men nerdeyseyıldızlarlayanşacakkadaryükseklerde uçan
rengârenk, çeşitçeşit, şekil şekil uçurtmalar..."
'Sen ayda mı yaşıyorsun?'
"Tsunami" felaketine, tatil dönüşü "uçakta uyanan" ay-
maz bir turistin e-postasını okurken aklıma geldi bu sa-
tırlar. Deprem sırasında bölgede olan, ancak dalganın vur-
madığı koylardan birinde bulunan bir Ingiliz turist şunla-
rı yazmış: "Noel günü çok alkol aldığımdan mıdır nedir;
ben hiçbirşey fark etmedim. Dönüş yolunda yalnız uçak-
ta çokazyolcunun bulunması dikkatirni çekti. Ve 'ne tu-
haf' diye düşündüm. Ben de oradaydım halbuki, Tay-
land'ın güneyinde, denizkenarındaydım... "(30 Aralık, Gu-
ardian).
Dünyanın Güney Asya depremiyle yatıp kalktığı bir
dönemde bundan daha abuk bir mesaj olabilir mi? Dı-
şardan bakan çok az insan bunu anlayabilir. Naçizane
ben anladığımı düşünüyorum. Ve o gün, o "olay" aklıma
geldikçe de kendimi hâlâfena hissediyorum. Çünkü ya-
zının girişinde okuduğunuz satırları, Endonezya'nın tatil
cenneti Bali'den ben tam 17 Ağustos depreminin üstü-
ne yazmıştım. Hani şöyle yaz ortası; ferah, hafif bir tatil
anısı yazmak niyetine... Sabah gerçi yazıyı geçmeden ön-
ce Endonezya'nın Ingilizce yayın yapan tek yerel gaze-
tesindeTürkiye'de bir deprem olduğunu okumuştum. Ama
arada bir Anadolu fay hattını yoklayan sıradan deprem-
lerden biri gibi verilmişti haber. Türkiye'nin yarısının yer-
le bir olduğunu, taş üstünde taş kalmadığını nerden bi-
leyim. Olayın mahiyetini kavrar kavramaz ilk uçakla geri
döndüm. Ve e-postamı açar açmaz gözüm karardı, ba-
şım döndü, beynimden aşağı kaynar sular boşaldı:
"Sen ayda mı yaşıyorsun?"
Okurlardan aldığım tepki mesajları hep bu minvaldey-
di.
Cennet, cehennemle buluşunca...
Uzakdoğu cennetlerinin, insanı böyle yerden kesen aca-
yip bir etkisi var. CNN'in karşısında oturup saat saat ha-
ber izlemiyorsunuz. Etrafınızdaki her şey mükemmel bir
kartpostal gibi duruyor. Ekvatorun 7-8 derece güneyin-
de; Oğlak dönencesinde yaşıyorsunuz... En sıcak mev-
sim 32, en soğuk mevsim 30 dereceyi geçmiyor. İçinde
yaşadıgınız ortam baştan sona size gerçek hayatı unut-
turan bir masal dünyası sunmak üzere kurgulanmış olu-
yor. O kadar ki işte, bulunduğunuz mekânı tesadüfen te-
ğet geçen bir "kıyameti" bile fark etmeyebiliyorsunuz...
Endonezya ve birbirinden büyüleyici bütün o Uzakdo-
ğu'nun cennet mekânları; sonuçta benim için artık "kı-
yametle eş anlama gelen deprem ve felaketle" özdeş-
leştirilir hale geldi. O dibi görünen, yemyeşil, berrak, ışıl
ışıl tropik deniz; aklımda yalnız ölümü çağrıştırır oldu.
Çok sevdiğim denizden tiksindim diyebilirim. Kıyılara vu-
ran ceset manzaraları, arkada kalan çocukların gözlerin-
deki o dönmüş, kaybolmuş bakışlar, kafamda birden Iz-
mit, Gölcük, Boiu, Yalova ve Değirmendere'degördüğüm
çaresizlik manzaralarını yeniden canlandırdı. Değirmen-
dere'de denize gömülen lunaparkı ve o mütevazı oteli ha-
tırladım. Genzime sokaklardaki ölüm kokusu geldi. Yar-
dım çadırlan, aşevleri, açık hava hastaneleri gözümün önün-
den geçti. Geride kalanların öykülerini düşündüm. Ve
içim çekildi.
Bellek ne tuhaf? Cennet ve cehennemi böyle en bek-
lenmedik an ve zamanlarda buluşturabiliyor işte... Yılın
ilk günü garip bir yazı oldu bu. Ama iyimser bir notla bitirelim:
2005 bizefelaketlerden uzak, esenlik dolu biryıl getirsin.
B I J L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/Egeyöresin-
de genç körpe
sürgünleri seb-
ze olarak kul-
lanılanve"kuş-
konmaz" da
denılen otsu
bitki 2/Telefon
sözü... Kırgız-
lann ünlü des-
tanı. 3/lncelik,
naziklik... Bo-
nısesi.4/Aksa-
ray ilinde bir baraj. 5/
Çıkaryol, çare... Kuru-
ma, dökülme, bozul-
ma gibi bir ncdenle bir
malda görülen eksil-
me. 6/Bir soru sözü...
Çok büyük, ulu. II
Uzun tütün çubukları
kullanıldığı dönemler-
de odanın ortasına yer-
leştirilen kül çanağı. 8/ 9 |
Deneme niteliğinde
olan... Şekerkamışından elde edilen sert bir içki. 9/
Ulaştırma... I lindistan'da TacMahal'ın bulunduğu kent.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/Hekimlikte kullanılan ıtırlı bir bitki... Çemberin çev-
resinin çapına oranını gösteren sayı. 2/Asya'da bir ır-
mak... Kırma, melez. 3/ Mayalı hamuru kızgın yağda
kızarttıktan sonra şerbete atarak yapılan bir tatlı... Ka-
rışık renkli. 4/Güvenliği sağlamakla görevli kimsele-
rin bulunduğu konut. 5/Cemaate namaz kıldıran kim-
se... Kimse, kişi. 6/Süs ve gösteriş. 7/Hayvanlara vu-
rulan damga... Iranmitolojisinde sözü edilen, otuzkuş
büyüklüğünde efsanevi yaratık. 8/K.admlarhamamın-
da hizmet eden ve müşterileri yıkayan kadm... lyıce ya-
narak ateş durumuna gelmiş kömür ya da odun parça-
sı. 9/ Üç boyutlu sinema tekniği.